19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 ARALIK 2011 SALI CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR Akbank Kısa Film Festivali başvuruları başladı ? Kültür Servisi 8. Akbank Kısa Film Festivali için son başvuru 31 Aralık 2011. “Kurmaca” ve “Belgesel” olmak üzere iki ayrı kategoride düzenlenecek yarışmaya katılan ve ön elemeyi geçen filmler, “Festival Kısaları” bölümünde izleyicilerle buluşacak. Jüri tarafından belirlenecek festivalde “en iyi film”lerin yönetmenleri, Akbank Sanat tarafından 8 bin lira ile ödüllendirilecek. Festival 19 29 Mart 2012 tarihleri arasında yapılacak. (www.akbankkisafilm.com) 15 Sözünü Sakınmadan’ın konuğu Tekin ? Kültür Servisi Sabit Fikir ve İstanbul Modern işbirliğiyle düzenlenen “Sözünü Sakınmadan”ın yeni konuğu Latife Tekin. Yarın saat 19.00’da İstanbul Modern’in üst katında gerçekleşecek etkinlikte Tekin, usta eleştirmenler Semih Gümüş ve Ömer Türkeş’in konuğu olacak. Etkinlikte kendi edebiyatını anlatıp merak edilenleri yanıtlayacak Tekin’in ilk kitabı 1983 yılında yayımlandı. 80 sonrası edebiyatının önde gelen isimleri arasında yer alan yazarın kitapları İngilizceden Farsçaya birçok dile çevrildi. ‘Heykeller kaldırılmayacak’ ? Kültür Servisi Kars Belediye Başkanı Nevzat Bozkuş, Kars’taki “Dört Mevsim” heykelinin kırılması iddialarıyla ilgili olarak, “Bunların oradan kaldırılması söz konusu değil” dedi. Konuyla ilgili olarak İl Emniyet Müdürlüğü’ne müracaatta bulunduklarını ifade eden Bozkuş, “Bunu yapanların bulunmasını ve gerekli işlemlerin yapılmasını talep ettik. İnönü Caddesi’nde Şeref Taşlıova’ya ait heykelin sazının bir tarafının kırıldığı tespit edildi. Bununla ilgili 10 genç yakalandı. Bunlardan 2’si ‘Şakalaşıyorduk yaptık, bizden kaynaklandı’ diye ifade vermiş” dedi. Dünya Birincisi Hapishaneler, insan doğasına aykırı korkunç yerlerdir. Çehov’a göre toplum tarihi, insanları nasıl hapsettiğimizin tarihidir. Edebiyatta da ceza kavramının sorgulanması ve eleştirisi ile sık karşılaşırız. Batı düşüncesinin gelişimi hapis cezası ile etkileşimi içinde anlaşılabilir. Bizim edebiyatımız da kültürel geleneğimizin büyük bölümünün, Pir Sultan’dan, Namık Kemal’e, Nâzım Hikmet’ten Sabahattin Ali ve Orhan Kemal’e, hapis ve sürgün koşulları altında biçimlenmiş olduğunu gösterir. Düşünceleri, yazdıkları ya da siyasi konumları nedeniyle keyfilik ve zorbalıkla hapsedilenler, ceza ile kendileri arasında bir bağlantı kuramaz, gördükleri zararın verecekleri daha büyük zararı engelleme amaçlı olduğunu asla benimsemezler. Çünkü cezaevi öncelikle onların düşüncelerini hapseder. İfade özgürlüğüne yönelmiş tutukluluk durumunun adı ise intikamdır ve yasalar gibi intikam da tarafsız değildir. Hüküm giymeden uzun süre içeride tutulmanın karanlık bir amaç taşıyan bir uygulama, kendinden olmayana acı vermekten alınan doyumun en kolay biçimi olduğu ise açıktır. Vicdan sahibi her insan, ardında toplumsal adaletsizliği sürdürme ve şiddetlendirme amacı olduğunu düşündüğü yasal eziyete öfke duyar. Bilir ki özgürlüğünden, ailesinden, mesleğinden, var olan konumundan uzak tutulan suçu belirsiz kişi, güçlü bir saldırganın zayıf kurbanıdır. Bulunduğu tecrit ortamında birçok korkunç şey bir araya gelip üstüne yığılmıştır. ??? Düşünce ve ifadeye yönelmiş, genelde gözdağı vermek için uydurulmuş olsa da kanıtlanıp sabit olmamış suçlamalarla kapatılan insanlar, genelde sınırsız bir öfke ve bayağılığın hedefi olurlar. Çünkü toplumun yıldırılıp biçimlenmesi için öne çıkmış ama susturulmuş örneklere ihtiyaç duyulur. Egemene göbekten bağlı yargılayıcılar ise hukuk kurallarını delerek adaletsizlik gönüllüsü durumuna düşerler. Büyük siyasiadli hataların bu hesaplı aracıları, doğrunun silahsız masumiyeti karşısında güçlünün karanlık yok etme projesinin ortağı da olabilirler. Çünkü dikta rejimlerinde yasalar, kurbanların varsayılan suçlarına ceza biçerken kendi şiddetini tanıyamama gibi bir aldırışsızlık içine düşer. Yasanın atanmış uygulayıcıları ise tartışmalı hukuk kuralları, çelişkili örnekler ve lastikli yorumlarla kendi kariyerlerini kollayan uzatmacılar olarak iş görürler. Böylece yazılı hukuktan talimatlı uygulamaya geçişte insana dair acıklı kayıplar yaşanır. Özet: Türkiye, bugün sansürlü medyası, tutuklu gazeteci ve yazar sayısıyla dünya birinciliğine yükselmiş durumdadır. ??? 2011 umut veren, güzel bir yıl olmadı. Toplumsal barış, adalet, demokrasi, insan hak ve özgürlükleri özlemimiz daha da tırpanlandı. Baskı ve yıldırma uygulamaları iyice pekişti. Ülke çoğunluğunun vurdumduymazlığı yüzünden kapıldığımız kaygı çoğaldı. Yalanlardan, anlamsız kibirden duyduğumuz hayret, boş inanlar karşısındaki çaresizlik yüreğimizi kararttı. Hak arayan çalışanlara ve gençlere gösterilen şiddet ürkütücü boyutlara vardı. Körleşme, duyarsızlaşma korkumuz ise koyulaştı. Belli ki gelen yıl daha zor, daha karanlık ve acıtıcı olacak. Yine de âdettendir diye, ülkemiz ve tüm okurlarım için 2012’nin daha iyi bir yıl olmasını diliyorum. Yıllardır Komitas’ın izini süren Şahan Arzruni, yeni albümünde Ermeni bestecinin piyano eserlerini yorumluyor Geçmişe şarkılarla yolculuk ÖZLEM ALTUNOK Hâlâ, üzerinden neredeyse bir asır geçen 1915’le değil, Fransa’nın “ayıplarıyla” yatıp kalkan Türkiye’nin, derdini müzikle anlatan “tanıdık” bir konuğu var bugünlerde. New York’ta yaşayan İstanbul doğumlu Ermeni piyanist, besteci Şahan Arzruni, tam da 1915’te İstanbul’dan sürgüne gönderilen, sonrasında, yaşadığı acı yüzünden akıl sağlığını yitirerek ölen ünlü Ermeni besteci Komitas’ın piyano eserlerinden oluşan bir albümle karşımıza çıktı. Geçmiş, unutulmak için değil, hatırlanıp geleceği daha iyi bir geçmişe dönüştürebilmek için var. Şahan Arzruni de 40 yıldır Komitas’ın izini sürerek geçmişin derinliklerine şarkılarla uzanıyor. “KomitasTüm Piyano Eserleri” adıyla Kalan Müzik’ten çıkan albümde Komitas’ın 190616 arasında yazdığı piyano eserleri, Şahan Arzruni 18961899 yılları arasında Berlin’de öğrenciyken bestelediği Amerika’da Juillieserler yer alıyor. ard’da Beethoven, Komitas’ın müziğiyle nasıl tanış Bach, Mozart öğrenitınız? yorduk. Mezun oldukÇocukluğumda ismini Ermeni mectan sonra çoğunluğun lisinde duyar, “Krunk”, “Antuni” gi bu büyük ustaları yobi bestelerini bilirdim, hepsi bu. Sonra, rumladığını, ayrıca daha 19 yaşındayken Kuruçeşme Ermeni iyisini çalmanın hemen hemen imkânKilisesi’nin organizatörlüğünü üstlensız olduğu bu ustaları Batılılardan damemi istediler. Bu çok ha iyi yorumlayamayaönemliydi çünkü o kocağımı anladım. Bir şey royu 1910’da Komitas bulmam gerekiyordu, o kurmuştu. O zamanlar zaman bir Çin müziği adı Kusan Korosuydu, meselesi çıktı karşıma, sonra Komitas Korosu ta ki biri “Sen Çin müoldu. İki yıl boyunca ziğinden ne anlarsın, orada org çaldım ve kendi müziğinle ilgiiyice öğrendim kim ollensene” diyene kaduğunu. Artık Komitas dar… Haklıydı. Yıl herhangi biri değil, bir 1974’tü… İşte o zaman müzisyen, yapıcıydı hocamın bana verdiği benim için. notaları inceledim ve an Ama ardından ladım ki Ermeni müziğiNew York’a gidip ne dair ne varsa onun Ermeni besteci Komitas başka bir dünyanın şarkılarından, besteleriniçine girmişsiniz. den çıkıyor. Bugün KoDünyadaki başlıca Komitas yorummitas olmasaydı Ermeni müziği elbetcularından biri olmanıza uzanan sü te olacaktı, ama bambaşka bir profili reç nasıldı? olacaktı. O zamanlar ailece tanıştığımız ünlü Sanırım en önemli özelliklerinErmeni kompozitörü Koharik Gazaden biri de şarkıların orijinallerine rosyan vardı. İstanbul Belediye Konen yakın haline ulaşmak için gösterservatuarı’ndan mezun olduğum gündiği çaba. lerde bana bir hediye getirdi. KomiTam zamanında, yani 1915’ten önce tas’ın 1925’te Paris’te basılan piyano Anadolu’daki köyleri tek tek gezerek, için yazdığı dansların notalarını hedikulağıyla topluyor bu halk şarkılarını. ye etti. Bugün onun ne kadar nadir ve Sonra da prozodi (müzik ve sözlerin kıymetli olduğunu biliyorum ama o uyumu) hatalarını düzeltiyor, melodizaman anlamamıştım. leri düzenliyor ve bu halk şarkılarını ? 40 yıldır Komitas’ın izini sürerek geçmişin derinliklerine şarkılarla uzanan Arzruni ‘Ermeni müziğine dair ne varsa onun şarkılarından, bestelerinden çıkıyor. Bugün Komitas olmasaydı Ermeni müziğinin bambaşka bir profili olacaktı’ diyor. kentlerde yaşayan Ermenilere ve hatta Avrupa’ya dinletmeyi başarıyor. Avrupa müziğine benzeyen ama Avrupa müziği olmayan bir denge kuruyor. Yazdığı piyano partileriyle bu halk şarkılarının kendi özelliklerini kaybetmemesini sağlıyor. Çok uzun zamandır Komitas’ı yorumluyorsunuz. Yıllar içinde onun müziğinde keşfettikleriniz ne kadar derinleşti, değişti? Komitas üzerine çalışmaya başladığım yıllarda Ermenistan’la bağlantıya geçerek Ermeni bestecilerin bir sürü notasına ulaştım ve büyükçe bir kısmını öğrendim. Notayı öğrenmek o kadar zor değil zaten, ben altında, dibinde ne var ona bakmaya çalıştım. Ve hep Komitas’ı buldum. Haçaduryan bile o kadar çok Komitas kullanıyor ki… Nedir Ermeni müziğinin karakteristik özellikleri? Ermeni müziği, Ortadoğu müziğinin bir parçası. Bütün müzikleri diğerlerinden ayıran estetik ve dil. Dil Ermenice olunca prozodi de başkalaşıyor. Müzik sesle, şarkıyla ortaya çıktı. Komitas’ın da yaptığı bu, bunu keşfedip eserleri kristalize etti. Bir de Kürtçe şarkıları da sahiplenmesi söz konusu Komitas’ın… Evet, doktora tezini de 1899’da Berlin’de Kürt müziği üzerine yazıyor. Türk şarkıları da var ayrıca… Zaten bu albümden sonra Kürt, Türk, Ermeni eserlerini içeren bir albüm yapmak istiyorum. Cihat Aşkın’la da Türk ve Ermeni minyatürlerini yan yana getirmek istediğimiz ortak bir projemiz var. Sonra daha da ileri gidip Ortadoğu’ya açılmayı hedefliyorum. Ortadoğu Batı müziğini Azeri, Gürcü, Lübnanlı, İranlı yahut da Mısırlı kompozitörlerin Batı müziği çevresinde yapmış oldukları çalışmaları Avrupalılar yakından bilmiyorlar ve onları takdir edemiyorlar. 68 yaşındayım, ne kadar zamanım kaldıysa onları da duyurmak istiyorum. Bir anlamda Komitas geleneğini sürdürüyorsunuz… Yola çıktık bir kere… Cumhurbaşkanlığı tarafından sanat tarihi alanında ödüle değer görülen Prof. Dr. Semavi Eyice: ‘İstanbul’un silueti bozuluyor’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülleri törenine, sanat tarihçisi Prof. Semavi Eyice’in İstanbul ile ilgili sözleri damgasını vurdu. Dün Çankaya Köşkü’nde düzenlenen törenle sanat tarihi dalında Eyice, eleştiri dalında Doğan Hızlan ve geleneksel sanatlar dalında hat sanatçısı Hasan Çelebi’ye ödülleri sunuldu. Edebiyat dalında ödüle değer görülen şair Sezai Karakoç ise mazeret bildirerek törene katılmadı. Eyice konuşmasının başında, 12 Eylül döneminde Türk Tarih Kurumu’ndan hiçbir gerekçe gösterilmeden atılmasını anlattı. 4 sene sonra kuruma tekrar döndüğünü dile getirerek “Fakat pek rahat durmadım. Türkiye Cumhuriyeti hukuk devletidir düşüncesiyle, hukuk yoluyla gerekçeyi sormak istedim. Bana birkaç ay sonra Tarih Kurumu’nun o dönemki başkanı tarafından bana gelen bir yazıyla, ‘Biz seni tekrar attık’ dediler. Yani öyle zannediyorum ki bu mazhariyet başka bir kimseye pek gelmemiştir. Tarih Kurumu’ndan iki defa atılmak şerefine nail oldum” dedi. (Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ) Prof. Dr. Semavi Eyice ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Ata’nın telgrafı Eyice Atatürk’ün sanata verdiği önemi de Konya’dan dönemin Başbakanı İsmet İnönü’ye gönderdiği bir telgrafın içeriğini paylaşarak şöyle aktardı: “Atatürk birtakım yabancı arkeolog ve araştırmacıların Anadolu medeniyetleri üzerinde kazılar yaptığını görüyor. Telgrafında da İnönü’ye ‘Bundan böyle bu kazıları Türkler yapsın. Türk gençlerini yetiş tirelim’ talimatı veriyor. Bu telgrafı her sanatçının duvarına asması gerekir.” Eyice, Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın da dinlediği konuşmasında İstanbul’daki yapılaşmayı eleştirdi. İstanbul’un acıklı bir duruma geldiğini vurgulayarak şunları kaydetti: “İşin en acıklı tarafı, etrafında yükselen heyula gibi binalarla İstanbul’un silueti yok oluyor. Alman şehircilik uzmanı Bruno Taut’un tarif ettiği gibi, İstanbul’un şehir taçları dediği büyük eserleri minyatür haline geliyor. Bunu görüyor ve acısını duyuyoruz.” Cumhurbaşkanı Gül de konuşmasında Eyice’nin sözlerine değinerek “Burada söyledikleri umut ediyorum ki uygulayıcılar tarafından da dikkate alınır” dedi. Doğan Hızlan ise edebiyat eleştirisine ödül verilmesinin çok hoşuna gittiğini dile getirerek “Çünkü eleştiri biraz üvey evlattır. Üvey evlada devlet tarafından ödül verilince artık asli bir evlat oluyor” diye konuştu. K A M İ L M A S A R A C I K Ü L T Ü R ? Ç İ Z İ K Törene katılanlar Ödül törenine katılanlar arasında Başbakan Yardımcıları Bülent Arınç, Beşir Atalay, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Ankara Valisi Alâaddin Yüksel, gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Yıldız, Cumhuriyet Vakfı İkinci Başkanı Alev Coşkun, gazetemiz yazarı Deniz Kavukçuoğlu, Ankara Temsilcimiz Utku Çakırözer, İşadamı Ali Sabancı, İşkadını Vuslat Doğan Sabancı, Doğan Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan, Gazeteci yazar Ertuğrul Özkök de bulunuyordu. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle