18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 KASIM 2011 PAZARTESİ 2 sonuçsuz bir tartışmayı, kavgayı ve zaman kaybını yaratmaktan başka bir işe yaramamış, hatta tam tersine gereksiz kırılmalara ve kızgınlıklara yol açmıştır. Sanki bu ülkede yeterince saçmalık, sonuçsuz tartışma, zaman kaybı, kırma, kırılma, kızma yokmuş gibi. Herhalde, bir ceza davasındaymışız gibi, suç ve ceza zamanaşımından söz etmeyeceğiz. Böyle durumlarda hakeme, falanca ulusal ya da uluslararası bir kurumun kararını istemeye gitmenin de anlamı ve yararı yoktur. enzer başka birçok konuda olduğu gibi bunda da tek çare; böyle yazıtura atmak gibi bir tek kesin sonuç beklemek yerine, konuyu doğru, dürüst, nesnel ve titiz, bilimsel ölçütlere uygun tarihçiliğe havale etmektir. Uluorta konuşmayı bırakıp susarak ve geleceğe bakarak. Zaten bu yapıldığı zaman, yine birçok konuda olduğu gibi, tek bir kişinin, toplumun, zümrenin, inancın yüzde yüz suçlanamayacağı ve Balzac’ın “İnsanlık Komedisi” dediği ortak oyunda kimsenin kimseden özür dilemek durumunda olmadığı kendiliğinden ortaya çıkacaktır. OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Yüzler ve Özürler YÜZSÜZLÜĞÜN kol gezdiği bir ortamda yüzleşme sözünün böylesine yaygınlaşması hayret vericidir. Geçmişte yaşanmış olaylar dolayısıyla birileri birileriyle yüzleşip birileri birilerinden özür dilemeliymiş. Tek ve doğru yüzleşmenin, aynada kendine bakarak yüzleşmek olduğu unutularak. Peki, geçmişe ilişkin bir yüzleşme nasıl olacak? Olan olmuş ölen ölmüş, yapan gitmiş. Üstelik, olanın nasıl ve niçin olduğunu tam bilinmeden... 1915’te olup bitenlerden ötürü soykırımla suçlanırken böyle demiyor muyduk? O zaman, hiç değilse iki ayrı toplumun ya da ulusun geçmişi söz konusuydu, ama şimdi aynı vatanın ve aynı ulusun insanları söz konusu. Peki, yararı ne? imlerin kimlerden özür dilemesi gerektiğine karar vermeye mi yarayacak bu yüzleşme? Şu birkaç haftanın yarattığı görüntü bile öyle yollara sapmanın neye yaradığını göstermeye yetti: Konunun gündeme getirilmesi baştan aşağı anlamsız, saçma ve ‘Ilımlı İslam’ Arap Baharı’nı ‘Arap cehennemine’ çevirmesin Bölgenin tek ışığı var o da Türkiye’den yayılıyor ama hükümetten değil Atatürk Cumhuriyetinden. Umut ORAN CHP İstanbul Milletvekili 62 partiyi temsil eden Sosyalist akımlar, kadınların mücadele ederek Enternasyonal’in 2829 Ekim kazandığı hakları tanıyacak mı 2011 tarihlerinde Girit’te yaptığı tanımayacak mı? Ne yazık ki Arap toplantıda, Mısır, Irak, Lübnan, Baharı’nın karanlık bir sokağa girme Libya, Moritanya, Fas, Filistin, Suriye, ihtimali de ilk sinyallerini bu konu ile Tunus, Batı Sahra ve AB bölgesi gibi veriyor. çeşitli coğrafyalardan gelen katılımcılar Kadınların siyasi temsil ve sosyal ile birlikte Ortadoğu coğrafyasında hayata eşit yurttaş olarak katılımını yaşanan son gelişmeleri analiz etme engelleyen düzenlemeler gündemi şansı bulduk. doldurmuş durumda. Mısırlı Arap Toplantının gündemi, Arap Kadınları Birliği Yönetim Kurulu Baharı’ydı ve toplantının üstünde eski üyesi Fatma Khafagi şöyle bir sorunun ağırlığı bulunuyordu: anlatıyor: “Devrim sırasında Dönüşüm özgürlük ve demokrasi erkeklerle omuz omuzaydık, şimdi yönünde mi olacak yoksa yeni otoriter bize ne diyorlar? ‘Evinize dönün ve biçimlere zemin mi hazırlayacak? iyi birer anne olun’.” Ortadoğu coğrafyası, totaliter Nüfusun yarısının cinsiyeti rejimlerin hegemonyası altında hak ve sebebiyle ayrımcılığa uğramasını, özgürlüklerinden yoksun bir tarihin aktif bir şekilde sosyal ve siyasal bütün acılarını yaşadı. yaşamdan yasaklanmasını, ekonomik Tunus’ta Bouazizi’nin kendini haklarından mahrum bırakılmasını yakarak başlattığıw isyan ateşi ise tüm normal kabul eden bir yönetim bölgeye sıçrarken yıllarca baskı altında zihniyetinin demokratik akılla yaşayan milyonlarca insan bu tarihe bağdaşmayacağını, böyle bir kadar el koyulmuş haklarını talep etti. zihniyetten demokratik bir yönetim Görüyoruz ki bu hareketin en çıkmayacağını bilmek için uzun dinamik unsuru kadınlar. Tunus uzadıya düşünmek gerekmiyor. meydanlarından Bingazi sokaklarına incirin prangaları kadar birçok yerde mücadeleye katılan milyonlarca kadının ayağında Arap kadınları, eşit ve belirleyici unsurlar olarak özgürlük ışığının Bugün artan radikal dinci parlamasını sağladılar. hareketlerin baskısı nedeniyle Ortadoğu coğrafyası yeni otoriterlik rap Baharı karanlık biçimlerinin tehdidi altında. Geçmişe sokağa mı giriyor? isyan duygusunun yarattığı popülerlik ile iktidara gelenler şayet tüm Temel endişe hâlâ aynı: Ortadoğu coğrafyasındaki güncel siyasi insanların haklarını korumak için Sendikacılığımız Dört Yol Ağzında Dr. Engin ÜNSAL Tekgıdaİş Sendikası Genel Başkan Danışmanı 1 değil, kendi dar kalıplarını empoze etmek için harekete geçerse, ne yazık ki yeni bir esaret zinciri göreceğiz ve bu sefer zincirler, prangalar Tunus meydanlarını özgürlük için dolduran milyonlarca kadının ayağında olacak. Bütün dünyada yönetimlerin ayrımcılıkla mücadele, eşitlik ve özgürlük konusunda tutarlı olması gerekiyor. Bundan herhangi bir istisna başka insanların uğradığı adaletsizlik demek. Kadın hakları noktasında Sosyalist Enternasyonal de Ortadoğu bölgesi için laik, demokratik bir rejimin önemini ifade etmekte. Ö B ükselen İslamcı hareketler totaliter rejim özlemini ortaya koyuyor Fatma Khafagi ve Bingazi sokaklarından Tahrir Meydanı’na kadar geniş bir coğrafyada mücadele eden kadınların kaderi ile bölgedeki demokrasinin kaderi birbirinden ayrılamaz. Nüfusunun yarısının zincire bağlı olduğu, diğer yarısının ise cinsiyeti sebebiyle her türlü özgürlükten istifade edebildiği bir devlet sistemi şüphesiz totaliter bir sistemdir. Yeni yükselen İslamcı hareketler ve birbiri ardına yükselen şeriat talepleri de sonunda bu tipte bir totaliter rejim özlemini ortaya koyuyor. Talep kataloğunda kadınerkek eşitliği gibi temel haklar olmadığı gibi, fikir ve ifade hürriyeti, basın özgürlüğü gibi demokratik bir rejimin olmazsa olmaz unsurları da bulunmuyor. Y zgür ve güçlü işçi ve işveren sendikaları demokratik rejimlerin varlığı için son derece önemli kuruluşlardır. Özellikle işçi sendikaları temsil ettikleri veya edebilecekleri işçi sayısının büyüklüğü, üretimden gelen güçlerini grevler aracılığı ile kullanabilme olanakları işçi sendikalarını demokratik ve ekonomik oluşum içinde daha da önemli kuruluşlar durumuna getirmektedir. Uluslararası kuruluşlarca kabul edilmiş ilkelere göre sendikalar her şeyden önce özgür olmalıdır. Bu sözcük işçi sendikalarının hükümet, kilisecami, işverenler ve siyasi partiler karşısında bağımsız olmasını ifade eder. Tek başına bağımsız olmaları da yetmez, işçi sendikalarının işlevsel olmaları ayrıca güçlü olmalarına da bağlıdır. K Z İşçi sendikaları Bu bağlamda işçi sendikalarımızın bir değerlendirmesini yaparsak karşımıza parçalı ve güçsüz bir işçi hareketi örgütlenme modeli çıkmaktadır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın (ÇSGB) verilerine göre 31 Temmuz 2011 tarihi itibarı ile ülkemizde üç konfederasyon ve bunlardan Türkİş’e bağlı 33, DİSK’e bağlı 16 ve Hakİş’e bağlı 11 sendika ayrıca hiçbir konfederasyona bağlı olmadan var olan 44 bağımsız sendika vardır. Bu 104 sendikanın içinde sadece 46’sının toplusözleşme yapma ehliyeti vardır. Örgütsel olarak fazlaca bölünmüş olan sendikalarımız sayısal olarak da güçsüzdür. 1970’lerde 3 milyon üyeye sahip sendikalarımız bugün ekonomik krizler, özelleştirmeler, küreselleşme olgusu nedeni ile 500 bin dolayına gerilemiştir. İş sözleşmesine dayalı olarak çalışan 12 milyon işçinin var olduğunu düşünürsek işçilerimizin sendikalarda örgütlenme oranının yüzde 5’lerde olduğu sonucuna varırız. İşçi sendikaları güçsüz oldukları gibi bağımsız da değildir. Ülke yönetimine egemen olan siyasi irade sendika bağımsızlığı kavramından rahatsızdır. Bu nedenle kendisi ile uyum içinde çalışacak, suskun, edilgen ve güdümlü sendikalar yaratmak istemektedir. Egemen siyasal güç bu amacında da başarılı olmuştur. Bir konfederasyon tamamen yandaş yapılmış, devlet erki kullanılarak üye sayısı arttırılmış, iktidara biat ettiği için ödüllendirilerek başkanı milletvekili yapılmıştır. En çok üyeye sahip konfederasyon ise iktidarın işçi karşıtı politikaları karşısında suskun kalarak hükümete dolaylı destek sağlamıştır. 4857 sayılı İş Yasası’nda esnek çalışma, çağrı üzerine çalışma, özel istihdam büroları, işçinin feshe karşı yetersiz korunması, kamu kuruluşlarının hızla yerli ve yabancı tekellere satılması ve işçileri işsiz bırakan özelleştirmeler, işsizi yeterli olarak koruyamayan işsizlik fonunun yağmalanması, yabancıların çalışma izinlerinin genişletilmesi ve şimdilerde bölgesel asgari ücret, kıdem tazminatının kaldırılması, memurlara grevli toplusözleşmeli sendika hakkının tanınmaması hep AKP iktidarı döneminde Türkİş ve Hakİş konfederasyonlarının sus A tatürk, ayağa kalkan milyonların ilham kaynağı Bu haliyle bakıldığı zaman, Ortadoğu’da özgürlüğü için ayağa kalkmış milyonlarca insan için Atatürk güçlü bir ilham kaynağı. Kadınerkek eşitliğine dayanan, kadının sosyal ve toplumsal yerini koruyan, dinsel inanışların kamu yönetimine egemen olmasını engelleyen laik, demokratik rejim bugün bölgede ayaklanmış milyonlarca kadın ve özgürlükçü erkeğin de ortak idealini yansıtıyor. Herkesin bildiği gibi, laikliğin olmadığı bir rejimde insan eşitliğini, eşitliğin olmadığı bir rejimde de demokratik hayatı yaşatabilmek mümkün değil. Sosyalist Enternasyonal’de yapılan toplantıda, daha önce alınmış kararlara vurgu yapılarak, kadın hakları başta olmak üzere diğer tüm alanlarda demokratikleşmenin coğrafya için hayati öneme sahip olduğu belirtilirken laik modelin de altı bir kere daha çizildi. Bugün bir yandan ülkemizde artan antidemokratik uygulamalar ve daralan özgürlük alanına bakarken, gelişimden ve özgürlükten yana sosyal demokratlar olarak ülkemizdeki laiklik ilkesinin değerini anlıyor, Ortadoğu’daki rejimler için de gerçek modelin laik, demokratik, sosyal hukuk devleti olduğunu tecrübe ediyoruz. Bugün bölgenin hâlâ güçlü bir ışığı var ve o ışık Cumhuriyetimizden kaynaklanıyor, hükümetimizden değil. A ması nedeni ile gerçekleştirilmiştir. Üstüne üstlük bu iki konfederasyon, işçileri ve sendikaları siyasetin dışında tutarak AKP’nin büyük çoğunlukla iktidar olmasına katkıda bulunmuşlardır. İşçi hareketinin amiral gemisi Türkİş 10 Aralık tarihinde genel kurulunu yapacaktır ve Türkİş tabanında bu suskun yönetime karşı büyük bir infial vardır. Tabanın baskısı ile Türkİş’e üye 10 önemli sendika Sendikal Güç Birliği Platformu adı altında, işçi çıkarlarına uzak kalan yönetime bir sessiz devrim, bir başkaldırı örgütlenmesi başlatmıştır. Türkİş içinde konfederasyonun renksiz, heyecansız, siyaset dışı sendikacılık anlayışına karşı örgütlenme yeni değildir. 1970’li yıllarda da Sosyal Demokrat Hareket adı altında bir girişim başlatılmış, Türkİş’in sosyal demokrat kulvarda açık politika yaparak ülke siyasetine yön vermesi istenmiş ama başarılı olamamıştır. Bu kez koşullar daha da ağırlaşmış, beş milyon işsizin, bir o kadar kayıt dışı çalışanın varlığı, taşeronlar aracılığı ile güvencesiz istihdam, iktidar işveren işbirliği ile sendikaları kâğıttan kaplana çevirme çabaları işçi hareketini taşma noktasına getirmiştir. Şu iyi bilinmelidir ki siyasette etkili olmayan işçi hareketi sürekli kaybedecektir. Dünyada bunun birçok örneği vardır. İşçi sendikaları üyelerini ve işçileri sosyal ve siyasal konularda sürekli eğiterek işçiler ve sendikalar yararına çalışacak, kendilerinin de yönetiminde etkili olacakları bir partiyi iktidar yapmadıkça, ezilmeye, sömürülmeye ve kaybetmeye devam edeceklerdir. Sendikaların etki alanına girebilecek SGK kapsamında olan 60 milyon insanın varlığı asla unutulmamalı ve sendikalar kendi güçlerinin ayırdına mutlaka varmalıdır. İşçi hareketi Tabandan gelen işaretler uyuyan devin uyandığı yolundadır ve 10 Aralık günü Anadolu’dan gelecek işçiler Ankara’da kongre salonunun dışında gelişmeleri gözlemek isteyecektir. Yansıyan haberlere göre Türkİş yönetimi oluşabilecek işçi birikiminden kongreyi kaçırmak amacı ile genel kurulu kentin çok uzağında Esenboğa’ya yakın bir salonda yapma kararı almıştır. Bu karar Türkİş yönetiminin işçiye yabancılaştığı ve işçiden korktuğu izlenimi doğurabilecek yanlış bir karardır. Türkİş yönetimin in değişmesi ciddi bir olasılıktır. İşçiler dinamik, konuşan ve siyaseti etkileyen bir Türkİş istemektedir. Eğer çalışmalarını Anadolu’da sürdüren platform başarılı olursa işçi hareketimiz işçi yararına bazı ciddi değişimleri mutlaka yaşayacaktır. 10 Aralık tarihi Türk sendikacılığında yıldızın parladığı, özgür, bağımsız, ödünsüz sendikacılığın miladı olabilir. Umarız Sendikal Güç Birliği Platformu sendikacılığımızın küllerinden yeni, dinamik ve çağına yaraşan bir sendikal hareket yaratabilir. Dört yol ağzındaki sendikacılığımızın Türkİş delegeleri umarız sağlıklı kararlar alırlar. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle