24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 KASIM 2011 CUMARTESİ 6 HABERLER Balyoz davasında yargılanan Orgeneral Bilgin Balanlı sahte dijital kayıtlarla esir tutulduklarını söyledi ‘Yargılama adil değil’ HATİCE TUNCER Bu, Demokrasi Değil Demokrasi zaten örgütlü toplumlarda olur. Örgütlü toplum, bütün toplumsal sınıf ve tabakaların, meslek gruplarının örgütlü olduğu toplum demektir. Böyle toplumlarda, bu sınıf ve tabakalar arasında bir denge oluşur. Toplumsal çekişmeler sürer. Buna sınıf savaşımı da diyebiliriz. Fakat aralarında bir güç dengesi oluşmuştur. Siyasal erki ele geçirmede hiçbiri ötekini mutlak olarak alt edemez. Bu arada demokratik rejimin evrensel kuralları da oluşmuştur. Bunlar özetle, temel insan haklarıdır. Bu haklar da özetle, başta yaşama hakkı ve düşüncelerini dile getirme özgürlüğü olmak üzere, demokratik toplumların anayasalarında yer alan başlıca hak ve özgürlüklerdir. Bu söylediklerimi kuşkusuz, en alt düzeyde bile yurttaşlık bilgisi dersi almış, bu konuda az çok bilgi edinmiş herkes bilir. Fakat ne yapalım ki yine de ülkemizdeki siyasal sistem demokrasi olarak biliniyor ve çoğunlukla da öyle sanılıyor. Oysa bu demokrasi değil, demokrasi adı altında bir egemen sınıflar diktası, günümüzde ise daha da kötü, kaypak, ikiyüzlü, utanç verici, demokrasiyle uzak yakın ilişkisi bulunmayan ucube bir sistemdir. ??? Öncelikle, toplumumuz örgütlü değil. Bugün tu kaka edilmek istenen (belki de yakında yargı önüne çıkarılacak olan) 1960 süreçlerinde az çok ete kemiğe bürünen toplumsal örgütlenmeler (özellikle emekçi örgütlenmeleri) sonraki darbelerle hemen hemen ortadan kaldırıldı. Güçlerini büsbütün yitirmemekte direnenlerin karşısında ise (kendi içinde de değişime uğramış ve cemaatlere teslim olmuş) bir egemen sınıf devleti var. Böyle bir toplumda demokrasiden söz edilemez. Seçim sistemi ise bir başka ucubedir. Yüzde onluk baraj ve büyük ölçüde parti liderlerinin seçtiği temsilcilerden oluşan bir Meclis’e zaten ulusun Meclis’i denemez. Bu, demokrasi değil, demokrasinin karikatürü, bir kendi kendini ve ulusu aldatmacadır. ??? Şimdi daha somut örneklerle bu aldatmacayı vurgulayalım. En son bir örnekle, Dersim olgusunu irdeleyerek demokrasinin nasıl gülünç bir oyuncağa, bir yalan ve demagoji sahtekârlığına dönüştürüldüğünü göstermeye çalışalım. Devlet Dersim’den özür diliyormuş ve tarihimizle bu yüzleşme toplumumuzun demokratikleşmesi yönünde çok önemli bir adımmış. Birkaç omurgasız, kimliksiz medya erbabı dışında böyle bir yalana gerçekten inanan var mı? Timsah gözyaşlarını ciddiye almak olası mı? Politik bir sözüm ona kurnazlığı, karşıtlarını faka bastırma manevrasını, bu birkaç kimliksiz, omurgasız dışında kim demokrasi adına ciddiye alabilir? Tarihle yüzleşmek böyle mi olur? Ayrıca, dört bir yandan sorunlarla kuşatılmış, sayısız toplumsal, ekonomik, ahlaki sorunların bataklığında bocalamakta olan bir ülkenin öncelikli sorunu tarihiyle yüzleşmek mi, yoksa var olan sorunlara çözümler arayıp bulmak mıdır? Zindanlar gazetecilerle, düşünen insanlarla, büyük çoğunluğunun yurtsever olmaktan başka bir suç ve günahlarının bulunmadığı çok açık asker ve sivil aydınlarla dolup taştığı; hiçbir onur ve şeref sahibi insanın yarınından güven duymadığı bir ülkede, hangi demokrasiden, hangi tarihle yüzleşmeden söz ediyoruz? Bu, demokrasi değil, demokrasi adı altında oynanan bir yalan, iftira, çamur atma, kara çalma komedisi, sonuç olarak da (pek çok aklı başında insanın görüp söylediği, dile getirdiği gibi) Cumhuriyetin temel değerlerini tersine çevirerek Türkiye’yi Cumhuriyetle girmiş olduğu yörüngenin tam tersi yönde bir yok oluşa sürüklemektir. ??? Ana muhalefet partisinden bir milletvekilinin bu konuda başlattığı girişimin ve aynı partiden bir belediye başkanının yaptığı açıklamalar da demokrasiyle (ve iddia edildiği gibi parti içi demokrasiyle) uzak yakın ilişkisi bulunmayan saçmalıklardır. İçinde her kafadan bir sesin çıktığı bir siyasal parti olamaz. Her kafadan bir sesin çıkması demokrasi değil olsa olsa kargaşadır. Bir konu gündeme getirilecekse, o partinin ilgili organlarında tartışılarak, olgunlaştırılarak, buna uygun ortamlarda ve platformlarda dile getirilir. Eğer bu yapılamıyorsa, o siyasal kuruluştan ayrılarak buna olanak veren başka yapılanmalar içinde yer alınır. Bunun ötesinde söylenecek her söz, her davranış, bilinçli ya da bilinçsiz, kendi örgütünü sırtından hançerlemektir. ??? Bu, demokrasi değil. Sözcüklerin yerini değiştirsek de sonuç değişmiyor: Demokrasi bu değil… Sivil dikta, omurgasızların desteğinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin kökünü kazıma yürüyüşünü sürdürüyor… Balyoz Harekât Planı davasında tutuklu sanık eski Harp Akademileri Komutanı, YAŞ üyesi Orgeneral Bilgin Balanlı, “TSK’nin mevcut ve gelecekte oluşması muhtemel komuta kademesinin tasfiye edildiğini” söyledi. Balanlı, “Kartal’ın başı koparılmış ve donanma, Hasdal Limanı’na demirletilmiştir” dedi. Balanlı, Eskişehir’de tarikat örgütlenmesi olduğu öne sürülen Bilvanis Çiftliği’ne yapılan faaliyetlerle ilgili olarak “Devletin milli güvenlik politikaları doğrultusunda icra edilmiştir. 1. Hava Kuvveti Komutanlığı’nın Bilvanis Çiftliği ile ilgili istihbarat faaliyeti ise MGK toplantısında gündeme getirilmesini takiben, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın emriyle başlatılmıştır” diye konuştu. Balanlı kendi döneminde 20062009 tarihlerinde Bilvanis Çiftliği’ne keşif uçuşu yapılmadığını söyledi. İkinci Balyoz iddianame kapsamında yargılanan Balanlı, savunmasına, “... Türk hâkimleri önünde, hakkımdaki temelsiz, sahte iddialar nedeniyle savunma yapmak zorunda bırakıldığım için son derece üzgün olduğumu ve bu sahteliği yapanları ve onlarla işbirliği içinde olanları da lanetlediğimi belirtmek istiyorum” sözleriyle başladı. Sanıkların lehine delillerin ve saygın üniversitelerden alınan bilirkişi raporlarının ve komutanlıklar tarafından yaptırılan bilirkişi raporlarının mahkeme önüne getirilmediğinin altını çizen Balanlı, “Sahte dijital verilerin sahteliğini, mantıksızlığını ve iddiaların gerçeğe aykırılığını ispata zorlanıyoruz” dedi. “Balyoz adı verilen davadaki yargılama, ‘adil’ yürütülmemektedir” diyen Balanlı, suçlamaların dayandığı dijital verilerin sahte, imzasız ve sözde dokümanlar olduğunu ifade etti. Balanlı, iddianamedeki zaman, mantık, yer çelişkilerine örnek olarak şunu aktardı: “Bana ait olduğu öne sürülen bu sahte belgenin de içinde bulunduğu arşiv dosyasının 19 Nisan 2007 tarihinde oluşturulduğu kaydı bulunmasına rağmen bu dosyada 12 Mayıs 2009 tarihli Cumhuriyet gazetesi dahil olmak üzere 2008 ve 2009 yıllarına ait 7 belge bulunması, bu belgenin sahteliğinin diğer bir kanıtıdır.” Bilirkişi raporuna göre, “144 manipülatif dosyanın tamamında bilgisayar MS word programına ait ‘Uygulama Versiyonu’nun ‘9.2812’ olduğunun tespit edildiğine” dikkat çeken Balanlı, “10 bin subay/general/amiralden 144’ü bir araya geliyor. 144’ünün de arabası var ve hepsi Renault. Bütün Renaultlar Megane. Bütün Meganlar 2003 Model. Hepsinin rengi kırmızı. Hepsinin iç döşemesi siyah” şeklinde örnekler gösterdi. MİT’çi Kozinoğlu’nun Kapatma davası savcıları mahkemeye bildirildi mektubuna gizlilik kararı İstanbul Haber Servisi Silivri Cezaevi’nde geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirdiği belirtilen MİT’çi Kaşif Kozinoğlu’nun, ölmeden önce avukatına yazdığı mektupla, yaşayıp katılması halinde Odatv davasında yapacağı savunma metni “gizlilik” kapsamına alındı. Kozinoğlu’nun ölümünün ardından, kaleme aldığı savunma ve mektuba el koyan savcılık, gizlilik kararı nedeniyle söz konusu iki evrakı da avukata vermedi. Kozinoğlu’nun avukatı Hüseyin Derin Yarsuvat, “Bu kararı anlamış değilim. Burada bir suç araştırılmıyor. Nasıl gizlilik kararı verilebilir? Mektup ve savunmanın avukatı olarak bize verilmesi lazım. Kozinoğlu’nun orada neler yazdığını bilmek istiyoruz” diye konuştu. Yarsuvat, gizlilik kararına itiraz edeceğini söyledi. İstanbul Haber Servisi Yargıtay Başsavcılığı, Anayasa Mahkemesi’nde AKP’nin kapatılması için dava açan görevli savcıların kimler olduğunu 2. Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. Mahkeme, Anayasa Mahkemesi’nde AKP’nin kapatılması için dava açan savcıların kimler olduğunu sormuştu. Söz konusu isimlerin önümüzdeki günlerde ifadesine başvurulabileceği belirtildi. Star gazetesinin haberine göre, 19 Ekim 2011 tarihli Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet Reis Koca imzalı bir sayfalık yazıda, AKP’ye kapatma davasında görev alan dört savcının, dönemin Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya tarafından bizzat görevlendirilen Ömer Faruk Eminağaoğlu, Ufuk Şimşek, Zekeriya Sevimli ve Hasan Ali Atay olduğunu bildirdi. Yalçınkaya ‘Soruşturmanın nedeni’ Bir başçavuşun eşinin medeni kıyafet giymediği, peruk taktığı, kızının imam hatip lisesine gittiğine ilişkin raporları okuyan Savcı Savaş Kırbaş’ın “Bunları siz mi hazırladınız?” sorusunu doğrulayan Balanlı, bu konunun davayla ilgili olmadığını vurguladı. “Bir üs komutanın askeri personelin evinde ve işyerinde arama yapma yetkisi var mı?” diye soran Kırbaş, “Bu soruya cevap vermemeniz aleyhinize değerlendirilecektir” dedi. Savcının bu sözleri tepkiyle karşılandı. Balanlı’nın avukatı Şeref Dede ise “Savcının bu soruyu sorması iyi oldu. Bu soruşturmaların hangi nedenle açıldığını ortaya koydu” diye konuştu. Bakan Yılmaz, yaş yükseltmenin sonucu değiştirmeyeceğini söyledi ‘Bedelli’de gün stresi BARKIN ŞIK Kozinoğlu ANKARA TBMM Milli Savunma Komisyonu’ndan geçen “bedelli askerlik” tasarısı, önümüzdeki hafta TBMM Genel Kurulu’nda görüşülecek. Tasarının salı günü Meclis’ten geçmesi durumunda, aynı gün veya ertesi gün Cumhurbaşkanı Gül tarafından onaylanması ve Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmesi bekleniyor. Kanun yayım landığı tarihte yürürlüğe gireceği için bedelliden yararlanabileceklerin yaş sınırı bu takvime göre belli olacak. Kanunun 1 Aralık tarihinde yayımlanması durumunda, 2 Aralık 1982 sonrasında doğanlar bedelli hakkını kaybedecek. Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, “Birçok kişinin mahkemeye başvurarak yaşını yükselttiği” yönünde bilgiler geldiğini söyledi. Yılmaz, “Bizim askerlik kanununda çok açık bir madde var. Diyor ki ‘askerlik çağına girdikten sonra yaş düzeltmelerinin hiçbirisi bunu etkilemez’. Dolayısıyla, tüm vatandaşlarımıza diyoruz ki ‘mahkemede yaş düzeltme, yükseltme’ bu yasadan yararlanma noktasında sonucu değiştirmeyecektir” dedi. Milli Savunma Bakanlığı, 30 yaş üstünde askerliğini yapmamış 465 bin kişiden yaklaşık 120 bin kişinin bedelli askerlik yapacağını öngörüyor. TÜRKİYE’DE SİLAHLI KUVVETLER VE TOPLUM ARAŞTIRMASI Çoğunluk zorunlu askerlikten yana İstanbul Haber Servisi “Türkiye’de Silahlı Kuvvetler ve Toplum: Ampirik Yaklaşım” adlı araştırma, Türkiye’nin “militarist” olarak tanımlanabilecek bir toplum olduğunu ortaya çıkardı. Araştırmada, yüzde 89.4 oranında bir kesim “her hal ve şartta ülke demokrasiyle yönetilmeli” diyor. Katılımcıların yüzde 66.2’sinin “askere güvendiği” belirlenirken bu rakamın “parlamento ve polise güvenden” çok daha fazla olduğu belirtildi. İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve AB Enstitüsü tarafından Türk toplumunun demokrasiye, polise ve Türk Silahlı Kuvetleri’ne (TSK) inancını belirlemek amacıyla gerçekleştirilen araştırmaya, 12 Ekim 2011 tarihleri arasında 27 ilden 2 bin 775 kişi katıldı. Katılımcıların yüzde 46.6’sı, Türkiye’deki demokrasiden memnun olduğunu söylerken, yüzde 26.1 bu görüşe katılmadığını belirtti. Katılımcıların yüzde 55.8’i, “askerin ülke yönetimine el koymasını” onaylamadığını belirtirken, yüzde 46.8’lik bir kesimin “güvenlik dışındaki konularda da hükümet askerlerle konuşarak, onların fikrini alarak karar vermeli” cümlesine katıldığı belirlendi. “Ergenekon terör örgütünün varlığına inanıyorum” cümlesine yüzde 45.5 oranında “katılıyorum”, yüzde 31.4 oranında “katılmıyorum”, yüzde 16.6 oranında da “kısmen katılıyorum” yanıtı verildi. Ergenekon davasının yasalara uygun yürütülmediğine katılanların oranı yüzde 38.3, katılmayanların oranı yüzde 31.4 oldu. “Türkler asker millettir” cümlesine yüzde 73.5 katılırken mecburi as kerliğin kaldırılmasını istemeyenlerin oranı da yüzde 74.1 oldu. “Askerlik isteğe bağlı olsaydı yapmazdım” diyenler yüzde 63.4 olurken, “ordu profesyonel olmalı” diyenler ise yüzde 44.1’i buldu. Katılımcıların yüzde 60’ı “bedelli askerlik herkes için tercih olmalı” görüşüne katılmazken, eşcinsellerin askere gitmesini istemeyenler yüzde 61.8 oldu. Katılımcıların yüzde 78.8’i “vicdani ret konusunda bilgisi olmadığını” söylerken, “İnançları nedeniyle askerlik hizmetini vicdanen reddedip, askere gitmemek bir tercih olmalı mı?” sorusuna da yüzde 81.8 çoğunlukla “hayır” denildi. Dink’in avukatları TİB haberlerini yalanladı İstanbul Haber Servisi Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın (TİB), Hrant Dink davasını gören mahkemenin talebi üzerine telefon kayıtlarını gönderdiği yönündeki haber dün Dink cinayeti davası avukatı Esra Salmancı tarafından yalanlandı. Salmancı, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gelen TİB ile ilgili herhangi bir kayıt bulunmadığını söyledi. gazeteciler.com’un haberine göre, dün çeşitli basın ve yayın organlarında yer alan “Cinayet mahallindeki telefon kayıtlarını bir süredir gizli tutan TİB’in kayıtları mahkemeye ulaştırdığı” yönündeki haberler üzerine Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne gelen ve durumu araştıran Dink davasının müdahil avukatlarından Salmancı, “İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gelen TİB ile ilgili herhangi bir kayıt bulunmamaktadır” dedi. Bakan Çelik hastaneye kaldırıldı ? ÇANAKKALE(Cumhuriyet) Çanakkale’de 18 Mart Üniversitesi’nce düzenlenen bir toplantıya katılan AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, yüksek tansiyon rahatsızlığı nedeniyle Lapseki Devlet Hastanesin’e kaldırıldı. Çelik, hastanede yaptığı açıklamada “kalp krizi geçirmedim, tansiyonum yükseldi şu an iyiyim” dedi. Çelik daha sonra Bandırma’ya gitmek üzere karayoluyla hastaneden ayrıldı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle