28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 KASIM 2011 CUMA 6 Cindoruk, Tolon’un duruşmasını izledi: Hasan Ataman Yıldırım dilekçesinde, “Kozinoğlu, ilk ağrının gelmesinden sonra ancak 1 saat sonra hastaneye ulaştırıldı” ifadelerine yer verdi. Koğuş arkadaşı Uğur’un sağlık durumunun Kozinoğlu’nun ölümünden önceki 2 gün kötü olduğunu anlatan Ataman Yıldırım, “Uğur terör örgütlerinin hedefinde. Bu gerekçeyle kendisi GATA Askeri Hastanesi’ne gitmek istiyor. Sivil devlet ve üniversite hastanelerinde aralarına karışacak terör mensuplarınca doktor, hemşire kılığında iğne ile öldürülmesi mümkündür” dedi. HABERLER Koğuş arkadaşından çarpıcı iddialar: Atilla Uğur da zehirli iğne ile öldürülebilir Silivri sığınmacı kampı gibi ? Yassıada’ya benziyor Cindoruk, basın mensuplarının sorularını yanıtlarken “50 yıl önceyi anımsadım. O zaman Yassıada mahkemelerinde avukatlık yapmıştım. Bu mahkeme ona benziyor. Arada bir fark var. Oraya deniz yoluyla gidiliyordu, buraya karayolu ile geliniyor. Bir cezaevinde mahkeme Yassıada’da vardı. En ara dönemlerde bile cezaevindeki mahkemeler rastlanmamış olaydı” dedi İstanbul Haber Servisi Eski TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk, dün eski DYP’li bakanlardan Ufuk Söylemez ile Silivri Cezaevi’nin bitiğişinde Ergenekon davaları için inşa edilen duruşma salonunda 2. Ergenekon davasını izledi. Cindoruk, davanın tutuksuz sanığı eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Hurşit Tolon’un savunmasını bir süre izledikten sonra duruşma salonundan ayrıldı. “Silivri Cezaevi’nde yargılama yapılmasını hukuksallık açısından değil, aynı zamanda anayasal açısından da yanlış buluyorum” diyen Cindoruk şöyle konuştu: “Böyle bir mahkemenin kurulması için anayasal değişikliğe gerek vardır. Burada adil yargılama yapıldığına inandırmakta yargıçlar da savcılar da zorluk çeker. Hâkimler ve savcıların da bir cezaevinde yargılama yapmayı içine sindirmeleri zordur. Portatif mahkeme olmaz.” CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Silivri Cezaevi’ne “toplama kampı” benzetmesi yaptığını anımsatan Cindoruk, “Ben sığınma kampı gibi gördüm. Sığınmacıların kampı gibi... Adalete sığınanlar burada. Burası doğal bir mahkeme değildir. Taşınmış bir mahkemedir. Bu mahkemeden adil yargılama beklemekte hepimizin zorluğu var” diye konuştu. Hükümetin, büyük adalet sarayları yaptırdığını belirten Cindoruk, “O adalet saraylarının birisinin içerisinde bu mahkemenin faaliyet göstermesi sağlanmalıdır. Bu mahkeme kapatılmadıkça, Türkiye’de anayasa değişikliğinin hiçbir yararı, hiçbir etkisi olmaz” dedi. Cindoruk, “Adalet teşekkül etmedikçe, eşit dağıtılmadıkça, adil yargılama ara kararlara yansımadıkça sonuçta istediğiniz kadar adil yargılama yaptığınızı söyleyiniz. Bunu halka inandırmak mümkün değildir. Buradan üzüntü ile ayrılıyorum. Acıyla ayrılıyorum. Bir hukuçu olarak 50 yıldır bir mesafe alamadığımızı görüyorum” dedi. Kozinoğlu bütün gece nöbet tuttu İstanbul Haber Servisi Silivri Cezaevi’nde 12 Kasım akşamı kalp krizi sonucu ölen Odatv davası sanığı Kâşif Kozinoğlu’nun koğuş arkadaşı Hasan Ataman Yıldırım, Kozinoğlu’nun bir gece önce koğuş arkadaşı Atilla Uğur’un kalp krizi geçirebileceği endişesiyle sabaha dek nöbet tuttuğunu açıkladı. Ataman Yıldırım, Abdullah Öcalan’ı sorgulayan timde görev yapan ve bu konuda kitap yazan Atilla Uğur’un sivil hastanelerde doktor ya da hemşire kılığındaki teröristler tarafından zehirli iğne ile öldürülebileceğini savundu. Emekli Yüzbaşı Hasan Ataman Yıldırım, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunduğu dilekçesinde Kâşif Kozinoğlu ve davanın sanığı emekli Albay Atilla Uğur ile aynı koğuşta kaldıklarını belirterek şu açıklamaları yaptı: “Kâşif Kozinoğlu, geçen hafta hasta olan Atilla Uğur için 11 Kasım akşamı uyumadı. Sabah saat 06.30’a kadar koğuşta nöbet tuttu. ‘Atilla’yı kalp krizinden kaybedebiliriz’ diye düşünüyorduk. Kâşif o gün 15.45’te uyandı. Avluda beraber 16.15’ten itibaren yürüdük. Ben 30 dakika, Kozinoğlu ise 60 dakika yürüdü. Sonra koğuştaki odasına çıkıp 45 dakika kadar spor yaptı. Ben bu sporu bana göre ağır spor olarak değerlendirdim. Ancak onun için normal spordur.” Yıldırım, “Kozinoğlu ağrısı olunca 18.15’te Atilla’nın odasına gelerek yardım istedi. Göğsünde şiddetli ağrı ve tansiyon 12.7/20.5 olduğu ölçüldü ve 18.17’de acil butonuna basıldı. Dil altı hapı verildi. 18.35 civarı görevlilerin getirdiği sedyeye binmek istemedi ve hatta 19 basamaklı merdiveni kendi inmek istedi. Fakat görevli memurlar, sedye ile merdivenleri indirerek bilinci açık ve konuşur durumda koğuştan ayrıldı” şeklinde tanıklıklarını aktardı. Yıldırım şöyle devam etti: “Daha sonra öğrendiğimize göre mahkum kabul kısmında bilinci açık, nabız atar ve konuşur durumda bekledi. 112 Acil yaklaşık 18.50’de geldi ve ambulansla Silivri Devlet Hastanesi’ne götürüldü. Ancak ambulansta olması gereken doktor yoktu. Teknisyenler müdahale etmişler.” Koğuş arkadaşları ifade verdi İstanbul Haber Servisi Ergenekon soruşturmaları kapsamında açılan Odatv davasından tutuklu MİT personeli Kaşif Kozinoğlu’nun Silivri Cezaevi’nde kalp krizi geçirerek ölümüne ilişkin Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından açılan soruşturma sürüyor. Kâşif Kozinoğlu’nun ölümüne yönelik soruşturmayı yürüten Silivri Cumhuriyet Savcısı Güngör Karakoç, Kâşif Kozinoğlu ile aynı odada kalan 2. Ergenekon davasından yargılanan emekli Albay Atilla Uğur ile İnternet Andıcı davasında da sanık olan emekli Deniz Yüzbaşı Hasan Ataman Yıldırım’ın ifadelerini aldı. Dink davasında, Güler ve Cerrah’ın da aralarında bulunduğu 30 kamu görevlisi hakkında yardım ve yataklık suçlaması Şengül Hablemitoğlu Devlete uzandı Köksal’ın, Yazıcıoğlu’nun ölümüyle ilgili ifadesi alındı Havalimanında arama İSTANBUL/ANKARA (Cumhuriyet) Eski BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ile 5 kişinin hayatını kaybettiği helikopter kazasına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nce, Atatürk Havalimanı TAV’ın biriminde çalışan emekli asker Kenan Köksal’ın ofisinde arama yapıldı. Aramanın ardından Köksal, emniyete götürülerek ifadesine başvuruldu. Genel Havacılık terminalindeki TAV Havacılık Hangarı’nda yapılan aramaya ilişkin şirketten yapılan açıklamada, “Eski BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ile 5 kişinin hayatını kaybettiği helikopter kazasına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında daha önce bu kaza ile ilgili devlette çalışırken kaza kırım ekibinde bulunmuş olan teknisyenimiz ile ilgili bilgi almak üzere bugün emniyet birimleri TAV havacılık hangarlarını ziyaret etmiştir. Soruşturma kapsamı emekli astsubay teknisyenin o dönemki göreviyle ilgilidir. Yapılan soruşturmanın teknisyenimizin halihazırdaki görevi ile hiçbir ilgisi bulunmamaktadır” denildi. Devrimci Karargâh davası: Tolon: Düzmece iki CD’yle suçlanıyorum Duruşmada Avcı gerilimi HÜLYA KESKİN Devrimci Karargâh Örgütü davasında sanıklar ile Mahkeme Başkanı Nurettin Ak arasında gergin anlar yaşandı. İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşma başlamadan önce sanıklardan Celal Bozkurt söz alarak eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı ile aynı salonda yargılanmak istemediklerini ve Avcı’nın duruşma salonundan çıkarılması gerektiğini söyledi. Bozkurt, “Avcı, akla uygun olmayan bir senaryo iddianameyle ilişkilendirildi. Devrimci ve sosyalistleri katleden Avcı ile devrimciler aynı dosyadan yargılanıyor” dedi. Bozkurt’un isteğinde ısrar etmesi üzerine duruşmaya ara verdi. Aranın ardından sanıklar Bozkurt, Fatih Aydın ve Ulaş Erdoğan’ın duruşma salonundan çıkarılmasına karar verildi. Sanıklar direnince jandarmalar tarafından salondan zorla çıkarıldı. Davada savunma yapan Avcı ise ömrünün terörle mücadele etmekle geçtiğini belirterek “Duruşmada şahsıma hakarete varan ifadeler kullandılar. Emniyete suikast düzenleneceği konusunda beni önceden uyarmışlardı. Beni öldürmek isteyen bir örgüte niye yardım edeyim?” diye konuştu. Sanıkların tahliye talebini reddeden mahkeme duruşmayı 6 Şubat 2012’ye erteledi. ‘Sehven’ davanın sloganı haline geldi’ HATİCE TUNCER İkinci Ergenekon davasında tutuksuz yargılanan eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Hurşit Tolon, kendisinin düzmece 2 CD’den elde edilen belgelerle suçlandığını savunarak “Umarım, bu defa da soruşturma safhasının sorumluları ortaya çıkıp, davanın maalesef artık sloganı haline gelen ‘sehven’ zırhına sığınmaya kalkışmazlar” dedi. Gazetemiz yazarı Mustafa Balbay’ın da tutuklu bulunduğu İkinci Ergenekon davasının dün 141. duruşması görüldü. Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, emekli Orgeneral Hursit Tolon’u savunmasına devam etmek üzere kürsüye çağırdı. Savunmasında, “darbecilik” ve “silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek” ile suçlandığına dikkat çeken Tolon; MİT, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve GenelKurmay Başkanlığı’ndan mahkemeye gönderilen yazılarda “Böyle bir terör örgütünün varlığının tespit edilmediği”nin ifade edildiğine dikkat çekti.Tolon, şöyle devam etti: “Ancak, ne hikmetse, ‘Üreyen CD’ler’ Kendisine ait üç ev ve oğlunun konutunda yapılan aramalarda 129 adet CD’ye el konulduğunu ifade eden Tolon, polis arama tutanaklarında yer almayan 5 CD’nin daha ortaya çıktığını söyledi. Tolon, şöyle devam etti: “Bulundukları yerde, kendi kendine üreyip çoğalan CD üretimine yönelik bilinen bir yüksek teknoloji olmadığına göre, çoğalan CD’ler, acaba iddia edilen Ergenekon silahlı terör örgütünün dâhiyane bir buluşu mudur? Yoksa, yasadışı aramael koyma işlemlerini yürüten emniyet mensuplarının, şahsıma asılsız suç isnadında bulunmak için hangi talimata istinaden, nerede, ne zaman ve ne şekilde koydukları, tarafımca bilinmeyen düzmece hukuka aykırı deliller midir?” Oğlu Ali Tolga Tolon’un evinde arama yapıldığı haberinin verilmesinin emniyet güçleri tarafından engellendiğini söyleyen Tolon, “Böylece C MY B C MY B bugün sadece soruşturmayı yürüten cumhuriyet savcıları ile emrindeki bir grup emniyet mensubu tarafından varlığı ileri sürülen sözde bir terör örgütünün yöneticisi olmak ithamı ile huzurunuzda sanık sıfatıyla yargılanıyorum. Bu iftirayı bir kez daha reddediyor, asla ve asla, kabul etmiyorum.” Düzmece deliller oğlumun yokluğunda, kilidi çilingire kırdırılarak yapılan yasadışı arama sırasında elde edildiği ileri sürülen düzmece delillere dayalı tarafıma asılsız suç isnadında bulunulmuştur. Oğlumun evinde yokluğunda yapılan usulsüz arama neticesinde el konulan hiçbir bilgi, belge ve dokümanı kabul etmiyorum. İddianamede, tarafıma isnat edilen suçlamaların temel delili olarak gösterilen iki adet CD ve içerisinde yer alan bilgilerden de, dokümanlardan da hiçbir şekilde haberdar değilim.” İstanbul Haber Servisi Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink cinayetinde ihmali olduğu iddia edilen ve aralarında dönemin İstanbul Valisi Muammer Güler ile Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ın da bulunduğu 30 kamu görevlisine ilişkin yürütülen soruşturmada, İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin kesinleşen “görev ihmali yok” kararı doğrultusunda takipsizlik kararı verildiği, soruşturmanın “yardım ve yataklık” suçlamasıyla yürütüldüğü ortaya çıktı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği’nce, Dink cinayetinde ihmali olduğu iddia edilen 30 kamu görevlisine ilişkin, “görev ihmali” suçundan soruşturma açılabilmesi için İstanbul Valiliği’ne başvurulmuş ancak valilikten izin çıkmamıştı. Savcılık, İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’ne başvuruda bulunarak İstanbul Valiliği’nin kararına itiraz etmişti. Başvuruyu değerlendiren İstanbul Bölge İdare Mahkemesi, “yetersiz delil” nedeniyle 30 kamu görevlisinin “görevi ihmal” suçundan soruşturulamayacağı kararını onamıştı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği’nce, Bölge İdare Mahkemesi’nin verdiği bu kesin kararın ardından “görevi ihmal” suçlamasına ilişkin soruşturmada takipsizlik verildiği, kamu görevlileri için soruşturmanın “Dink cinayetinde yardım ve yataklık” ile “iştirak” suçlamaları yönünden yürütülmeye devam edeceği öğrenildi. Özel yetkili Cumhuriyet Savcısı Mustafa Çavuşoğlu’nun yürüttüğü kamu görevlilerinin ihmaline ilişkin soruşturma dosyası, Çavuşoğlu’ndan alınarak bir süre önce Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’nde göreve başlayan özel yetkili Cumhuriyet Savcısı Muammer Akkaş’a devredilmişti. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), “Dink’in yaşam hakkının ihlal edilmesi ve cinayet önleminin alınmaması nedeniyle kamu görevlilerinin açık sorumlulukları bulunduğu” yönündeki 14 Aralık 2010 tarihli kararı, Türkiye’nin itirazda bulunmaması dolayısıyla kesinleşmiş ve Dink ailesinin avukatlarınca, cinayette ihmalleri olduğu iddiasıyla dönemin İstanbul Valisi Muammer Güler ve İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ın da aralarında bulunduğu 30 kamu görevlisi hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği’ne suç duyurusunda bulunulmuştu. AİHM kararı ve suç duyurusu gereğince, İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği’nce 2010/192 numarasıyla, Dink cinayetinde ihmali olduğu iddia edilen kamu görevlilerine ilişkin şüpheli ismi olmaksızın başlatılan soruşturma kapsamında, cinayette ihmal iddialarıyla ilgili bilgi ve belgeler değerlendiriliyordu. Savcı Muammer Akkaş, bir süre önce kendi isteğiyle özel yetkileri alınarak görev yeri değiştirilen Cumhuriyet Savcısı Selim Berna Altay’n yürüttüğü 2007/972 numaralı Hrant Dink cinayeti soruşturmasını da devralmış ve bu soruşturmayla, kamu görevlilerine yönelik soruşturmayı tek dosya haline getirmişti. Acılı eşin büyük isyanı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 18 Aralık 2002’de evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürülen Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu cinayetinin üzerinden 9 yıl geçti. Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu, aradan geçen zamana karşın eşinin katillerinin bulunmamış olmasına isyan etti. Hablemitoğlu, “Devletten Dink, Yazıcıoğlu hassasiyetini Hablemitoğlu cinayeti için de bekledik ama tık yok!..” dedi. Şengül Hablemitoğlu, eşi Necip Hablemitoğlu’na yönelik suikastın 9 yıldır aydınlatılmamasını dün sosyal paylaşım sitesi Twitter üzerinden eleştirdi. “Bugüne kadar hep insan olduğumuzu hatırlatmak istedim, başka amacım yoktu... 28 Kasım benim canımın doğum günü, 18 Aralık öldürülme günü... Her yıl kasım ve aralık takvimden çıksın istiyorum...” Ankara Üniversitesi öğretim görevlisi, yazar Necip Hablemitoğlu suikastı “AKP dönemindeki tek faili meçhul kalan cinayet” olarak adlandırılıyor. Fethullah Gülen cemaati ve Alman vakıflarıyla ilgili kitaplarıyla tanınan Hablemitoğlu’nun öldürülmesine ilişkin soruşturmayı ise Özel Yetkili Ankara Cumhuriyet Savcısı Şemsettin Özcan yürütüyor. Hablemitoğlu, Gülen cemaatine yönelik şunları yazmıştı: “Operasyonlarında, amaca ulaşmada her yolu mübah sayan ve her türlü sınır tanımaz fırsatçılık, ahlaksızlık, takıyye unsurlarını içeren bir konsept çerçevesinde hareket eden Fethullahçı istihbaratçıların kullandıkları yöntemler şöyledir: Telefon dinleme, tehdit, sahte belge üretimi ve montaj, çarpıtılmış bilgiye yönelik kampanyalar, hırsızlık, kundakçılık, şantaj amaçlı kadın pazarlama ve görüntü kaydı, her türlü illegal kayıt kullanımı (böcek, gizli kamera vb) rüşvet, gasp, darp, bilgisayar sahtekârlıkları, ev ve işyeri kurşunlama, emniyeti suiistimal, ‘hâkim kiralama’ ve diğerleri...” Hâlâ faili meçhul
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle