25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 KASIM 2011 CUMARTESİ 14 Tıkanırsa Ne Yeter? rkadaşlarımız, A Meclis kulisinde AKP’li AKP Özelleştirmesinin Sonucu astamonu, Kırşehir, K Turhal, Yozgat, Çorum, Çarşamba, Malatya, Erzincan, Elazığ ve Elbistan şeker fabrikaları “pazarlık usulü” satışa çıkarıldı. CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, bu özelleştirmeyi savunmanın ihanet olacağı kanısında: “Malatya Şeker Fabrikası’nı satarsanız, zaten ekonomisi can çekişen, her gün küçülen Malatya ve Malatyalı ne yapacak? Malatyalılar, AKP özelleştirmelerini çok iyi biliyorlar. AKP peşkeşlerini Malatyalılar bizzat yaşadılar. Malatya’da özelleştirilen fabrikalar yok pahasına satıldı. Malatyalılar Sümerbank’ı, Tekel’i gerçek değerinin altında satanları, peşkeş çekenleri asla unutmayacaklar, asla da affetmeyecekler. Tekel’in, Sümerbank’ın özelleştirilmesinden elde edilen paralara ne oldu? Kocaman bir hiç; Malatya’ya bir çivi bile çakılmadı, yeni üretim tesisleri açılmadı, bunların hesabını da kimse veremedi, paralar çarçur edildi. Malatya’da hangi kapıyı çalarsanız Tekel’den, Şeker’den, Sümerbank’tan emekli insanlarla karşılaşırsınız. Artık Malatyalıların emekli olacağı bir fabrika bile yok.” Ağbaba, AKP’nin Malatya’da unutulmaz bir satışından daha söz etti: “AKP’li belediye şehrin merkezinde bir hal binasını içindeki camiyle birlikte Hollandalılara sattı, Hollandalıların da yapmış olduğu ilk şey, camiyi yıkmak oldu.” Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu ile söyleşmişler: Anayasa dışındaki yasaların da paralel olarak değişmesini reddetmişsiniz? Ben uzlaşma komisyonunda değilim… Ama o alt yasaları anayasa değişikliğinin ön şartı olarak getirirlerse olmaz. Önce anayasa değişir. O alt yasalar anayasaya aykırı hale gelir. O zaman mecburen o yasaları “uyum yasalarıyla” yeni anayasaya uygun hale getiririz. Bugüne kadar hep öyle yapılmış. Sanırım muhalefet uyum yasalarına bırakmadan paralel yürütülmesini istiyor. Galiba bir güven sorunu var? Evet, doğru, güven sorunu var… Ama başka ne yapacağız? Her şartta, genel kurul dahil mutlaka uzlaşma ile olması lazım. Ama uzlaşma komisyonunda eşit temsil var, partilerin sandalye sayılarına bakılmaksızın. Oysa TBMM Anayasa Komisyonu’nda eşit temsil yok. Sandalye sayılarına göre temsil var. Sizin komisyonda sorun çıkarsa? İşte söylüyorum; her şeye rağmen, her aşamada uzlaşma... Yoksa benim yeterince çoğunluğum var; yanıma CHP’yi veya MHP’yi de alır çıkarırım. BDP biraz zor tabii. Yok, iş güvenmiyoruz noktasında tıkanacaksa, son 26 maddelik anayasa değişikliği bana yeter; anayasanın mevcut haliyle devam ederiz… TEPKİYE BAKIP umhuriyet Bayramı’nın C yurt çapında iktidar kanalıyla yasaklanması hukukçu Şevket Çizmeli’ye Abdülhamid’in bir kurnazlığını anımsatmış: “Abdülhamid, Mithat Paşa’yı Yıldız mahkemelerinde mahkum ettirdikten sonra Taif’e sürgüne gönderirken vapuru birkaç gün Kız Kulesi açıklarında bekletir. Soranlara da, ‘Bakalım halkın tepkisi ne olacak? Bu kadar sevdikleri paşa için ne yapacaklar’ yollu cevap verir. Sanırım yeni padişah da bu yolu denedi ve bir kere daha gördü ki yüce ulusumuz küçük birkaç tepki hariç Cumhuriyetine öyle candan sahip çıkmıyor. Dilerim bu saptamasını, yeni anayasanın yapılması sırasında Abdülhamid kurnazlığıyla kullanmaz.” Hiç kuşku yok, kullanır... Suikast ve İntihar WASHINGTON D.C. Arizonalı araştırmacı gazeteci Don Bolles 1976 yılında mafya tarafından düzenlenen bir suikasta kurban gitti. Bolles’ın aracına bomba yerleştirilmişti. Bombanın harap ettiği beyaz otomobil Bolles’in dul eşi tarafından Newseum’a bağışlanmasaydı, 2011 yılının Kasım ayında müzeyi ziyaret eden 12 yaşındaki Türk çocuğunu aynı yöntemle işlenen Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı cinayetlerine duyarlı kılmak o kadar kolay olmayabilirdi. Hiçbir yazı, anma töreni ve kitap, Washington’daki haber müzesinin dördüncü katında sergilenen, camları paramparça, kaportası çarpılmış ve sürücü koltuğunun önünde yerde delik açılmış olan o beyaz otomobil kadar bellekte iz bırakamazdı. Bir ucunda Kongre binası olan Pennyslvania Caddesi 555 numaradaki yedi katlı Newseum için ülkenin büyük basın yayın kuruluşları, gazeteci aileleri ve vakıflar “Özgürlük Platformu” adı altında bir araya gelip 450 milyon dolar toplamışlar. Devleti bu işe karıştırmamışlar. Haberin tarihini aktarırken, aynı zamanda da basın özgürlüğünün değerini kuşaktan kuşağa geçirecek olan Amerikalıların gurur duyacakları bir müze çıkmış ortaya. Ülkeler müzeleriyle de büyük devlet olurlar… ??? “Bırakın halk gerçekleri bilsin. Ülke o zaman güvende olur”… ABD’nin 16’ncı başkanı Abraham Lincoln’un bu cümlesi Newseum’un girişindeki duvarda büyük harflerle yazıyor. Burası, “özgürlüklerin beşiği Amerika” algısını daha da pekiştiriyor. Araştırmacı gazeteciliğin başladığı yer Amerika. Üstelik ilk araştırmacı gazeteci de Nellie Bly takma adıyla yazan bir kadın. İkinci Dünya Savaşı’nda Nazi ordusunun uçakları Londra’yı bombalarla döverken ilk canlı radyo yayını yapanlar yine Amerikalılar. 1791’de temel özgürlüklerle birlikte ifade özgürlüğünü dünyada ilk kez anayasalarına koyan da onlar. Ama 200 yıl da süreci tamamen iyileştirmeye yetmemiş. Örneğin 1965’te Vietnam savaşı sırasında barış amblemi taşıyan liseliler tutuklanmış. Yüksek Mahkeme ifade özgürlüğü kuralını uygulayana kadar da çocuklar içerde kalmış... Gazeteciler öldürülmüş… Özgürlüğün peşini bırakmaya gelmediğini anlayan insanlar, bir araya gelip kurmuşlar bu müzeyi. Unutmayalım ki bizim de bir basın müzemiz var, desteklenmesi gereken... Oysa medyanın hali, önündeki denizi kirleterek ölmeye yatan kıyı otelinin patronu gibi. Basın kendi kendinin kiralık katili. ??? Amerikalı senatör Daniel Moynihan’dan bir başka unutulmaz söz: “Bir ülkeye gidip, gazetelerin iyi haberlerle dolu olduğunu görürseniz, hapiste iyi adamlar var demektir!..” Ve son durak müze dükkânına uğrayıp üzerinde “Sesini yükselt” yazan tişörtlerden alıyoruz. O sırada bizimkiler duvardaki bir başka yazıyı daha gösteriyorlar. The Washington Post’un gazeteci patronu söylemiş: “Gazetecilik tarihin ilk kabataslağıdır.” “Eyvah” diye tepki geliyor Dizdar’dan: “Desene 2000’li yılların Türkiye tarihi yanlışlarla dolu olacak!” kinci 12 Eylül’den önce, TRT’ye hani İ neredeyse yalnızca “evet”çiler çıkarılmıştı. CHP, konuyu mahkemeye taşımış ve TRT’nin ilgili yöneticilerinin görevi kötüye kullandıklarını ileri sürmüştü. Davaya bakan Ankara 9. Asliye Ceza Mahkemesi Yargıcı Ali Altınkaya, deyim yerindeyse bugün yaşadıklarımız açısından “tarihe geçecek” bir gerekçe ile TRT yöneticilerinin beraatlarına karar verdi. İşte o karar: “Referanduma sunulan konu hakkında görüşünü bildirmesi için yayına davet Tarihe Geçecek Karar edilen öğretim üyelerinin, gazetecilerin, sivil toplum kurumları sözcülerinin, siyasi parti temsilcilerinin görüşlerini özgürce bildirmesi, halkla paylaşmasına uygun ortam yaratılması, yayında tarafsızlık ilkesine aykırı kabul edilemez. Yayınlarda, daha fazla kişinin evet yönünde görüş bildirmesi ise bir bakıma referandum sonucunun önceki yansımalarıdır. Bir başka anlatımla referandumda hayıra nazaran evet oyu daha fazla çıktığına göre daha önce çağrılan kişilerin daha fazla evet yönünde görüş bildirmesi de doğaldır. Dolayısıyla bu hal, TCK 257. maddesinde belirtilen görevi kötüye kullanma suçu kabul edilemez.” Tam tersine, tarafsız kalması gereken devletin televizyonundan çok fazla “evet” propagandası yapıldığı için referandumdan da “evet” çıkabileceğine ilişkin bir mantık yürütemiyor ya da yürütmek istemiyor sayın yargıç! Dahası, “Davanın 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan halkoylamasına ilişkin olduğu, halkoylaması sırasında şu ya da bu partiye oy verilmediği, bu nedenle CHP ya da CHP milletvekilinin bu manada bir zararından bahsedilemeyeceği” gerekçesiyle CHP’nin davaya katılma istemini de reddederek verdiği kararın temyizine de olanak tanımıyor sayın yargıç! İleri demokrasinin, ileri hukuk anlayışına hayran olmamak elde değil. Bayram Oteli’ne Bayram Gelmedi SADIK ÇELİK KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] yegâne timsali olmayı başardı. Van’ı vuran ilk depremin ardından şehir merkezine yaklaşık 10 kilometre uzaklıkta 5.6 büyüklüğünde ikinci bir deprem meydana geldi. Bu “orta şiddetli” depremin sonuçları ne yazık ki orta şiddette ortaya çıkmadı. Bizim gibi bir deprem ülkesi için yıkıcı gücü olmaması gereken bir depremden sonra kentte, ilk depremin ardından sağlam raporu verilen 2 otelle birlikte toplam 27 bina yıkıldı, can kaybı yaşandı. Peki, bu can ve mal yıkımı normal miydi? Elbette değil. 5.6 büyüklüğünde bir depremin binaları bu derece yerle bir etmesi olağan karşılanamaz. Buradaki sorun 23 Ekim’deki büyük depremden sonra hasar görmüş binalara göz göre göre sağlam raporunun verilmiş olması, oturulamaz durumda olmasına rağmen iki otelin faaliyetine devam etmesi, onlarca insanın buradaki odalarda konaklamasına izin verilmesidir. Aralarında basın mensuplarının da bulunduğu 35 kişinin konakladığı ve ikinci depremin sembol binası haline gelen Bayram Oteli’nin sahibi Aslan Bayram ise 7.2’lik depremden sonra otelini kontrol ettirdiğini, herhangi bir hasar tespit edilmediğini iddia ediyor. İlk büyük Van depreminin arkasından Bayram Oteli’ne sağlam raporu veriliyor ve bilhassa bu yüzden gazeteciler bile konaklama için bu oteli seçiyorlar. Ancak sonuç değişmiyor ve bir kez daha deprem sonrası saatleri sayar, geçen her saatten bize bir mucize, bir can bağışlamasını bekler buluyoruz kendimizi. Ve 13. saat geldiğinde enkazdan Atsushi Miyazaki çıkarılıyor. İlk depremin ardından dünyanın bir ucundan, Japonya’dan yardım için koşup gelen bir doktor. Yüzünden gülücük eksik olmayan, Kurban Bayramı’nda kestiği hayvanı depremzedelere dağıtırken herkesin kalbini fetheden insaniyet bekçisi bir dünya vatandaşı. Böyle bir insanın katili olmaktan kaç yıl yeriz? Makyajının altında gizlenmiş çukurları görmek için makyajı silmeye tenezzül etmeyen, her duvarında çatlaklar dolu bir ölüm çukurunun içine onca masum insanı bırakan bir zihniyet olmaktan dolayı alacağımız ceza kaybolan bu değerli hayatın bedelini ödeyebilir mi? Doğa ne kadar vicdanlı olursa olsun insan hatası bir kez daha vicdansızlığın unga bunga dönemi kapanıyor İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi nihayet istifa edeceğini ve bir daha aday olmayacağını açıkladı. İtalyan medyası ülkede gaf şampiyonu ilan edilen Berlusconi’nin aldığı karardan memnun görünüyor ancak yine de onun son anda kararından vazgeçip bir 17 yıl daha İtalyan siyasetinde boy göstermesinden de endişe ediyor. Berlusconi ise siyasetin kıskacından sivil özgürlüğüne kavuşacağı günü bekliyor gibi görünüyor. “Politikayı bırakırsam çocuklarım çok mutlu olacak. Her sabah kalkıp, bana saldırıyla dolu gazeteleri okumak zorunda kalmayacağım” şeklinde konuşarak sitemli bir edayla ilan ediyor emekliliğinden duyacağı memnuniyeti. Bir yandan da siyaset meydanı yerine futbol sahalarına inmeyi planlıyor Berlusconi. AC Milan’ı yönetmeye aday olduğunu söylüyor. Kim bilir, belki de skandallardan kendini sıyırıp siyaset arenasında gösteremediği başarıyı yeşil sahalarda gösterir… 2003’ün Haziran ayında hakkında yolsuzluk davası açılması üzerine “Kanun karşısında her vatandaş eşittir ama halkın yüzde 50’sinin ülkeyi yönetme sorumluluğunu verdiği bu adam biraz daha eşittir” şeklindeki sözlerin sahibi; adının karıştığı ve başka biri olsa politik kariyerini defalarca bitirmeye yetecek türden skandalların hepsinden iktidarını kaybetmeden çıkmayı başaran Berlusconi, İtalyan halkının kendisine tanıdığı eşitliği bu defa kaybedecek gibi görünüyor. B HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] orla ‘güzellik’te birinciyiz Gün geçmiyor ki ülkemiz adına yeni bir birincilik ödülünün sahibi olmayalım. Bu kez konu Almanya’daki göçmenlerimizi ilgilendiriyor. Almanya Aile Bakanlığı tarafından hazırlanan rapora göre “zorla evlilikler” konusunda Türk göçmenler liste başında. Ülkede her yıl 3 binden fazla zorla evlilik gerçekleşiyormuş. Bunların yüzde 83’ü Müslüman kökenli ailelerden geliyor ve yüzde 25’i Türkiye kökenli. “13 yaşındaki kızların ‘kendi gönül rızalarıyla(!)’ hareket edebildikleri, üstelik buna tüm hukuk sisteminin şahitlik ettiği bir toplumda zorla güzellik mi olurmuş demeyin, oluyormuş.” [email protected] Z 1/ Çift öküzle 1 rini yürütmek için kullanılan, 2 ucuna sivri de 3 mir çivi çakıl 4 mış uzun değ5 nek. 2/ Çoban yamağı... Hin 6 distan’da, ölen 7 kocasının ya 8 kıldığı ateşe atlayarak ya 9 nan ve ermiş sayılan 1 2 3 4 5 6 7 8 9 kadınlara verilen ad. 1 P E D A N T İ K 3/ Şöhret... Osman 2 E B O L A S U Ç lı ordusunda kulla 3 L E L EME N D İ nılan bir top. 4/ Ser4 İ R A N F A U L gen... Mardin yöre5K Z İ G O T K sinde mercimek köf6 Ü Ç Y A R T İ tesine verilen ad. 5/ 7 L İ K E N N E M Bir ülkede ya da kentte oturanların 8 Ç O T A N A K J E R E Z tümü. 6/ Ağız kısmı 9 D U Y yayvan bakır tas... Uzaklık işareti. 7/ Cisimleri aleve değdirmeden ateşin etkisine uğratmak için kullanılan büyük toprak kap... Asalak bir böcek. 8/ Yapmacıklı davranış... Kenar süsü. 9/ Herhangi bir mekanik enerjiyi elektrik akımına çeviren aygıt. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Deniz ticaretinde, masraf çıktıktan sonra kazancın sermaye ve tayfa arasında bölüştürülmesi. 2/ Ordu’nun Perşembe ilçesinin eski adı... Kuran’ın bölünmüş olduğu 114 bölümden her biri. 3/ Genişlik... Bakır, nikel ve çinkodan oluşan, gümüş görünüşünde bir alaşım. 4/ “Git, defol” anlamında argo sözcük... İslam hukukunda, bir kadının kendisini üç defa boşayan kocasıyla yeniden evlenebilmesi için başka bir erkekle evlenip onun tarafından boşanmış olması. 5/ Toprak, kum ve saman elemeye yarayan iri delikli kalbur. 6/ Geminin sol yanı... Suudi Arabistan’ın plaka imi. 7/ Bir tür otomobil yarışı... Vücudun kalçayla diz arasındaki bölümü. 8/ Uzun omuz atkısı... Boru sesi. 9/ Yalıtkan. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle