24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 EKİM 2011 ÇARŞAMBA HABERLER CUMHURİYET SAYFA 9 ‘Muhbir araştırılmıyor’ CHP’li Oyan’dan suç duyurusu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, dün basına kapalı grup toplantısında milletvekillerini dinledi. İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, deprem bölgesi izlenimleri hakkında bilgi verirken, bazı milletvekillerinin de anayasa konusunda özel bir toplantı yapılmasını istediği öğrenildi. Edinilen bilgiye göre, İzmir Milletvekili Oğuz Oyan, Odatv iddianamesinde 7 CHP’li milletvekilinin adının geçtiğini vurgulayarak TBMM Başkanı Cemil Çiçek’e “Yasama üyelerinin denetim hakkına doğrudan müdahele” ile ilgili soru soracağını, ayrıca Odatv savcısı hakkında Ankara cumhuriyet savcılığı ve HSYK’ye suç duyurusunda bulunacağını bildirdi. Gazetecilere mektup yazan Şener, kendisini eposta ile ihbar eden kişinin dikkate alınmadığını belirtti ALBAY ZİYA İLKER GÖKTAŞ: ‘Mücadelenizde yanınızdayız’ İstanbul Haber Servisi Gazetecilere Özgürlük Platformu (GÖP), Kurban Bayramı öncesinde cezaevindeki gazetecilerle dayanışma için “kartpostal gönderme” kampanyası başlattı. GÖP’ün kampanyasına Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ) ve diğer uluslararası gazeteci örgütleri tarafından da destek veriliyor. TGS’den yapılan açıklamada, tutuklu ve hükümlü 66 gazetecinin adı ve bulundukları cezaevlerinin adreslerinin “www.tgs.org.tr” adresinden bulunabileceği kaydedildi. Gazetecilere destek olmak için gönderilecek karpostallara kampanya kapsamında belirlenen şu ifadelerin de not edilmesi istendi: “Basın özgürlüğü mücadelenizde sizinleyiz. Herkes için basın özgürlüğü dileğiyle. Özgürlük ve dayanışma duygularıyla. Özgür bırakılmanız için mücadelemiz sürüyor. İyi bayramlar.” İstanbul Haber Servisi Odatv davası kapsamında 238 gündür tutuklu bulunan gazeteci Nedim Şener, Silivri 2 No’lu L Tipi Kapalı Cezaevi’nden gazeteci arkadaşlarına mektup gönderdi. Şener, Ergenekon soruşturması klasörlerinde adının geçmemesine karşın M. Yılmaz isimli bir kişinin 6 Mayıs 2009’da polise gönderdiği elektronik ihbar postasının ardından cep ve ev telefonlarının dinlenmeye başlandığını anımsatarak “Ve ben bugün Silivri’de halen M.Yılmaz’ın kim olduğunu merak ediyorum. Çok önemli iddiaları ortaya atan hatta bir cinayet hazırlığından söz eden M.Yılmaz’ın kim olduğunu polisin, savcıların ve mahkemenin neden merak etmediğine ise şaşırıyorum” dedi. Mektubuna “Emuhbir M.Yılmaz kim acaba?” sorusu ile başlayan Şener, ihbarcının kimliğinin bilinmemesine karşın, polise internet yoluyla gönderdiği “eihbardaki yazı stili”nin kendisi hakkında bilgi verdiğini belirtti. İhbarcının “ŞENER, YILDIZ, ERDOĞAN” gibi soy isimlerden bahsederken büyük harf kullandığını, bu durumunda soruşturma dosyasındaki adli yazışma kuralları ile uyuştuğuna dikkat çeken Şener, söz konusu kişinin elektronik postadaki cümlelerinde kendi kimliğini ortaya koyan ifadelere de yer verdiğini anlattı. Şener, “Asıl derdi şu cümlede gizli: ‘… Dink davası üzerinden Emniyeti, Jandarmayı ve MİT’i hedefe koyarak Ergenekon’un gizli hedefine odaklandı. Davanın devam etmesini engellemek birçok birimin yaptığı faaliyetler aslında Ergenekon’un propaganda ve dezenformasyon biriminin planladığı ve organize ettiği faali yetler…’ Kendimi bilmesem ayrıca Dink cinayeti sanıklarıyla Ergenekon sanıkları arasındaki irtibatı gösteren şemaları yayınladığım için halen Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde ‘Ergenekon soruşturmasında gizliliği ihlal’ suçlamasıyla yargılanmıyor olsaydım ben de bu iddialara inanabilirdim. Bir gazetecinin ‘yardım ve yataklık’ ettiği örgütün şemalarını yayınlamaktan yargılanıyor olması da Türkiye hukukuna has çelişki” dedi. İhbarcının kimliğinin polis tarafından araştırılmadığını vurgulayan Şener, “Adam (belki de kadın) Ergenekon’un varlığını biliyor, Ergenekon’un propaganda birimi olduğunu benim burada görevli olduğumu da iddia ediyor. Hatta bir cinayet hazırlığından söz ediyor. Polisin yerinde olsam böyle bir önemli haber kaynağını bulur soruşturmayı derinleştirirdim. Bunu yapmadığına göre polisin bir bildiği vardır herhalde” ifadelerini kullandı. Andıç askeri usullere uygun bir çalışmadır HATİCE TUNCER Bakanlık tazminat ödeyecek İstanbul Haber Servisi Adalet Bakanlığı, tutuklu gazeteci Müyesser Yıldız’a 4 bin TL manevi tazminat ödemeye mahkum edildi. Yıldız, Ergenekon soruşturmasını yürüten cumhuriyet savcıları Zekeriya Öz, Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın hakkında, 2007 yılına ait telefon görüşmelerinin ikinci Ergenekon iddianamesine konulması nedeniyle dava açmıştı. İstanbul 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’ndeki duruşmaya Odatv davası kapsamında Ergenekon üyesi olduğu iddiasıyla yaklaşık 8 aydır tutuklu bulunan Müyesser Yıldız ve Adalet Bakanlığı adına avukat Hatice Emre katıldı. Emre, davanın reddedilmesini talep etti. Müyesser Yıldız ise bu dava açıldıktan sonra Ergenekon soruşturmasında tutuklandığına ve hakkında dava açıldığına dikkat çekerek “Hakkımdaki iddianamede birinci suç delili olarak bu davayı açmam gösteriliyor. Bu dava ne şekilde sonuçlanırsa sonuçlansın Yargıtay’da çıkacak karar belli. Sizden ricam aleyhime karar verin. Okkanın altına gitmeyin. Vebalinizi almak is 2007 yılına ait telefon görüşmelerinin İkinci Ergenekon iddianamesine konulması nedeniyle dava açan Yıldız haklı bulundu SDP’ye polis baskını İstanbul Haber Servisi Devrimci Karargâh örgütüne yönelik olarak Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) il binasına operasyon düzenleyen polis, iki poşet dolusu belge ve dokümana el koydu. Operasyon kapsamında kimse gözaltına alınmazken, konuyla ilgili soruşturma devam ediyor. Operasyonda, 32 beyzbol sopası, 2 sapan, 4 bira şişesi ve bir adet zincir ele geçirildi. Sopalardan birinin üzerinde bulunan “Faşizmi döktüğü kanda boğ” yazısının yer aldığı gözlendi. Operasyonu protesto eden SDP’liler, AKP iktidarının sosyalistlere “gözdağı” vermek istediğini söylediler. Operasyonun ardından SDP’liler, Taksim Meydanı’na protesto yürüyüşü düzenledi. Grup adına açıklama yapan İl Başkanı Barış Satılmış, polisin kimseye haber vermeden parti binasının kapılarını kırarak arama yaptığını söyledi. Silivri’ye destek İstanbul Haber Servisi Türkiye Gazeteciler Federasyonu (TGF) ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC) yönetim kurulundan oluşan bir heyet, Adalet Bakanlığı’ndan aldığı özel izinle bugün Silivri’de tutuklu bulunan gazetecileri ziyaret edecek. Heyet, Adalet Bakanlığı’ndan aldığı özel izinle Silivri’de bulunan Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Soner Yalçın, Nedim Şener, Ahmet Şık, Turhan Özlü ve Mehmet Haberal ile açık görüş yapacak. Heyette TGF Genel Başkanı ve İGC Başkanı Atilla Sertel ile TGF ve İGC’nin yöneticileri yer alacak. temiyorum. Yargı zaten siyasallaşmış” diye konuştu. Mahkeme yargıcı ise “hukuki savunma yapın” diyerek Yıldız’ı uyardı. Yıldız ise süre istemediğini söyleyerek davanın bitirilmesini talep etti. Davayı karara bağlayan yargıç, Adalet Bakanlığı’nı, Yıldız’a 4 bin TL manevi tazminat ödemeye mahkum etti. Dava açıldıktan sonra 14 Şubat 2011’de yürürlüğe giren 2802 sayılı yasanın 93. maddesi uyarınca, davalı savcılar yönünden bir karar verilmesine yer olmadığına hükmetti. Duruşmayı Yıldız’ın ailesi ve TGS Genel Başkanı Ercan İpekçi de izledi. İrtica ile Mücadele Eylem Planı ve İnternet Andıcı davasında,“kamuoyunu yönlerdirme amacıyla internette siteler kurulup işletildiği” öne sürülen Genelkurmay Bilgi Destek Dairesi’ne bağlı Bilgi Destek Şube Müdürü tutuklu sanık Albay Ziya İlker Göktaş’ın çapraz sorgusuna devam edildi. Haşıloğlu’nun internet sitelerine “alan adı”nın neden personelin kredi kartlarıyla ve hayali isimlerle alındığına ilişkin soruları üzerine Dursun Çiçek söz alarak “Daire Başkanı’nda bir kredi kartı vardı” diye açıklama yaptı. Hâkim Sedat Sami Haşıloğlu,“Hayali isimler kullanmak da bir nevi psikolojik harekât. Bu isimlerle yapılan işlemler herhangi bir şekilde kayıt altına alındı mı” diye sordu. Göktaş ise “İnternete konulan haberler evrak statüsü kazanmamıştır. Bilgi Destek Dairesi’nin server’larındada kaydı yoktur. Zaten internette daha başından itibaren hayali isimler kullanıldığı için hiçbir şekilde kayıt altına alalım diye bir emir gelmedi” dedi. Haşıloğlu’nun “Dursun Çiçek’in imzaladığı iddia edilen İrtica ile Mücadele Eylem Planı’nın askeri usulleri uygun olmadığı, bir kurmay subay tarafından hazırlanmış olamayacağına ilişkin tutanağı hazırlamanız için size kim emir verdi” sorusu üzerine Göktaş, emri, hakkında yakalama emri bulunan dönemin Bilgi Destek Daire Başkanı Tuğgeneral Mustafa Bakıcı’nın verdiğini söyledi. Göktaş, “Andıç askeri prosedür ve yönergelere, usullere uygundur” dedi. Hâkim Haşıloğlu ise “TSK gibi katı kuralları olan bir kurumda ‘kimin yaptığını bilmiyorum, altım yapmıştır, üstüm yapmıştır’ gibi bir savunma tarzı geliştiriliyor. ‘Paraf ettim ama eklerini görmedim’ diyorsunuz” diye konuştu. Sanık Göktaş “Ekleri incelemeden parafe ettim. Hata yaptım, kabul ediyorum” dedi. Göktaş, “İnternet Andıcı”nın, kendisine, Albay Dursun Çiçek tarafından getirildiğini söyledi. Tutuklu sanık Emekli Albay Hulusi Gülbahar ise hakkındaki suçlamaları reddederek “Adımı kanunsuz işlere karıştıranlardan şikayetçiyim” diye konuştu. Çapraz sorguda Mehmet Ali Pekgüzel, 12 Haziran’da Taraf Gazetesi’nde İrtica ile Mücadele Eylem Planı’nın yayınlanmasından sonra Bilgi Destek Dairesi’nde 19 Haziran gecesi personelin mesaiye çağrılarak evrak kırpılmasına ilişkin sorular yöneltti. Pekgüzel’in “Gece vakti neden evrak kırpıldı, sonradan delil olarak kullanılacağını düşünmediniz mi” sorusu üzerine Gülbahar “Benim hukuki ve mali denetim yapılacak evrakım yoktu. Denetim yapılacağı söylendi ve arşiv temizliği yapıldı” dedi. Hata yaptım ERDOĞAN’A HAKARET İDDİASI Saldıray Berk’e 11 ay hapis ERZİNCAN (Cumhuriyet) Eski 3. Ordu Komutanı, emekli Orgeneral Saldıray Berk, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret ettiği iddiasıyla yargılandığı davada 11 ay 20 gün hapis cezasına çarptırıldı. “Devlet büyüğüne hakaret etmek” gerekçesiyle Kemaliye Sulh Ceza Mahkemesi tarafından verilen ceza kararı ertelendi. Saldıray Berk, 20 Mayıs 2008’de Erzincan’da teröristler tarafından öldürülen 33 köylü için düzenlenen anma törenine katıldı. O dönem Üçüncü Ordu Komutanı olan Berk’in yurttaşlara “Başbakan’ın memleketi sattığını da biliyor musunuz?” dediği iddiasıyla 20 Temmuz 2010’da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın avukatı Fatih Şahin, “Kamu görevlisine hakaret” ettiği gerekçesiyle Ankara Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu Berk, dosyanın gönderildiği Kemaliye Cumhuriyet Savcılığı’na verdiği ifadede iddiaları reddetti. Kemaliye Cumhuriyet Savcılığı kovuşturmaya yer olmadığına dair takipsizlik kararı verdi. Karara Başbakan’ın avukatının itirazı üzerine dosya, bir üst mahkemeye gönderildi ve Berk’in yargılanmasına karar verdi. Dosyanın 30 Aralık’ta Kemaliye ilçesine ulaşmasının ardından aynı gün Kemaliye Cumhuriyet Savcısı Ramazan Temel, “Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret” suçundan hazırladığı iddianameyi Sulh Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. Berk hakkında, 1 yıl 4 ay ila 2 yıl 6 ay arasında değişen hapis cezası istemiyle dava açıldı. Erdoğan, 6 Ekim’de şikâyetini geri çekerken davanın dün görülen karar duruşmasında, Berk’e “devlet büyüğüne hakaret etmek” suçundan 11 ay 20 gün hapis cezası verildi. Mahkeme cezayı 5 yıl erteledi. Temürhan ASİL 1953 1984 Eşin, Çocukların ve Torunun Sevgili eşim, babamız ANMA yokluğunun 27. yılında özlemle anıyoruz. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle