18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 6 HABERLER Yarım saat önce veli toplantısı yapılmış CUMHURİYET 26 EKİM 2011 ÇARŞAMBA 25 Ekim 2011 Ya içlerinde öğrenci olsaydı Van merkeze bağlı Gedikbulak İlköğretim Okulu ile Alaköy köyündeki okulun ek binası depremde yerle bir oldu. Deprem pazar günü değil de hafta içi olsaydı yüzlerce öğrenci öğretmenlerle birlikte enkaz altında olacaktı. Keza deprem günü öğretmenler veli toplantısı yapmışlardı. Öğretmenler “Depremden yarım saat önce toplantımızı bitirip okuldan çıkmıştık” dedi. İl merkezine 50 kilometre uzaklıktaki 11 derslikli ve yaklaşık 400 öğrencinin eğitim gördüğü Gedikbulak köyü ilköğretim okuluyla birlikte bir ay önce binayı eğitime hazırlayan öğretmenlerin de hayalleri yıkıldı. Okul müdürü Abdullah Uğurlu ile Türkiye’nin değişik illerinden gelen öğretmenler Perihan Söngüt, Funda Arslan, Zübeyde Öngel, Ergin Şeker ve Abdürrahim Türün, geçen eylül ayında çocukların daha güzel ortamda eğitim alması için kolları sıvayıp iki hafta çalışarak okulu boyamışlardı. Boya ve malzemelerini kendi imkanları ile temin eden öğretmenler, okulda işçi gibi çalışmışlardı. Öğretmenler “Güzel oldu. Öğretmen arkadaşlarımızla hem eğlendik, hem de okulumuzu boyadık” demişlerdi. Fotoğraf: AAALİ İHSAN ÖZTÜRK Alışmak “Türkiye bir deprem ülkesi, depremle yaşamaya alışmalıyız” diyor uzmanlar, bilmişler, bilmemişler ve kuşkusuz siyaset erbabı. Herhalde doğru söylüyorlardır. Alışmalıyız, ama nasıl? Bu tuhaf kelimenin anlamı ne? Neye alışacağız? Vurguna, soyguna, “takdiri ilâhiye”, demirden çalan üstenciye, toprağı bilmeyen mühendise mi? Doğanın her titreyişinde yüzlercemizi toprağın koynuna vermeye mi alışacağız? Bir gün birdenbire nerede olduklarını haritalarından bildiğimiz faylardan biri kırıldığında, kahvede çay bardağı elimizden yere düşerken, altı katın altısının da üstümüze yıkılmasına mı alışacağız. Tuhaf bir söz bu alışmak. Alışmayalım bence. Alışmayalım. İtiraz edelim hep birlikte. Doğayla olan ilişkimizi böylesine bencilce bir savaşa dönüştürenlere “hayır” diyelim. Deprem ülkesiysek eğer, depreme direnecek binalar yapmak yerine, demirden, çimentodan çalana dur demezsek, doğanın bizi affetmeyeceğini nihayet anlayalım. Bize gerekli olan depremle yaşamaya alışmak değil, bizi otuz kırk saniyede yerle bir edenin gerçekte kim olduğunu bulup çıkarmaktır. Yok, hayır, alışmamalıyız. Deniz kabarır, fırtına dağıtır, tayfun ne gelirse önüne yıkıp geçer, toprak titrer, hortum evleri havalara savuracak kadar güçlüdür. Peki insan? Yaşadıkça kendini yeniden üreten, hayatı bilgiyle donatan insan, doğanın bu halleriyle baş edemiyor mu? Doğayla bu kaçınılmaz dansın egemeni olamıyor mu? Gördük, bildik ki olabiliyor. Kendini aşağılamadığı, kâr hırsına kapılıp öteki insanları mal gibi, köle gibi görmediği zaman doğayla barışık bir hayatı zenginleştirebiliyor. Alışmak denilen şey, insanı kemiren bir şeydir. Hep öyle söylüyor kendi güdük savaşlarını kazananlar; “alışırsınız”. Bombalar üstüne yağıyor insanın ve söyledikleri aynı şeydir; “Şimdi bizim istediğimiz şey olacak, petrol yeniden paylaşılacak, siz ‘kurtarılacaksınız’ ve alışacaksınız”. Oysa tarih de biliyor ki, hep alışmayanlar, itiraz edenler savaşı yitirdikleri zaman bile dünyayı bir adım ileri götürdüler. İlerlemenin sıkıntısı, insanoğlunun onun nimetlerini kötüye kullanmasından, savaşı yarıda bırakmasından kaynaklanır. Mütevekkil olan, “takdiri ilâhi” de bir teselli arayan, katlanabilmek, ağrısını dindirebilmek için çareyi sığınmakta bulan insanın hasıdır da, düşman bellediklerinin başına gelen felakete sevinen, ona “Allah’ın sopası başına indi, günahlarının kefaretidir bu” diyen fanatik, ırkçı ile kol kola insanoğlunun tarihinden çıkıp gider. Yine de bitip tükenmeyecek, insanı korkutacak kadar çokturlar. İnsanlar başlarına gelene alışmadıkları için hep çare peşine düştüler. Birbirlerini arayıp bulmaları, dayanışmaları, örgütlenmeleri bunun içindir. Alışmamak içindir. Değiştirmek içindir. Ama bu savaş öyle bir şey ki, teslim olduğunuzda yalnız savaşı değil, kendinizi de yitiriyorsunuz. Ötekilerin hırsı ise bitmek tükenmek bilmiyor. Mal, mülk, kâr hırsı, sömürü, toprağın altı üstü... Söyledikleri hep aynıdır: “Alışacaksınız. Depremle yaşamaya alışacaksınız, Libya’da, İran’da, Tunus’ta, Suriye’de, Türkiye’de olup bitenlere alışacaksınız. Pis işleri devralmış muktedirlere, ülkenin aydınlarını işleri bittiği için hapsedilmiş Susurluk’çularla aynı zindanda görmeye alışacaksınız. Sokakta patlayan bombalara, insanı insanlıktan çıkaran savaşa alışacaksınız.” Alışacak mısınız? 16 Eylül 2011 Öğretmenler kendi olanaklarıyla boyadıkları okulun önünde. Van merkeze bağlı Alaköy köyündeki okulun ek binası çöktü. Depremin ağır vurduğu köylere devletin yardımı hâlâ ulaşmadı, yurttaşlar kendi imkânlarıyla yaralarını sarıyor Köyler Allah’a emanet Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, depremde hayatını kaybedenlerin sayısının 459, yaralı sayısının 1352 kişi olduğunu bildirdi. Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı ilk etapta 3 milyon TL acil yardım ödeneği gönderildiğini açıkladı. Başbakanlığın açtığı yardım kampanyasında ilk gün 263 bin TL nakdi yardım toplandı. Kalıcı konutların inşası için TOKİ’ye talimat verildiği açıklamada “3 bin konteynırın üretimi için çalışmalara başlanmıştır ve bir ay içerisinde kurulması planlanmıştır” denildi. Ölü sayısı 459’a ulaştı Depremde büyük hasar gören Van’ın Erciş ilçesinde yaşamını kaybedenler defnediliyor. Depremde yeğeni ve yeğeninin çocuklarını kaybeden Süleyman Demirtaş “Annesi ile kızı birbirlerine sarılmış halde enkazdan çıkarıldı” derken gözyaşlarına hâkim olamadı. (Fotoğraf: AAABDÜRRAHMAN ANTAKYALI) Sıcaklık sıfırın altında, battaniye yok YUSUF ZİYA CANSEVER/ MAHMUT ORAL YUSUF ZİYA CANSEVER VAN/ ERCİŞ Arama kurtarma ve yardım dağıtımında depremin üzerinden 3 gün geçmesine karşın hâlâ koordinasyon sağlanamıyor. Valilik telefonlara yanıt bile vermezken Erciş’te kamyonlardan yardım almak isteyen yurttaşlar, bir kamyonu adeta talan etti. Yurdun dört bir yanından yardım yağmasına karşın depremzedeler hâlâ battaniye, su ve yiyecek sıkıntısı çekiyor. Hava sıcaklığının sıfırın altına düştüğü Van’da çadır bulamayan yurttaşlar geceyi parklarda yine açık alanlarda geçirdi. Yurttaşlar, “nerede bu devlet nerede bu yardımlar” dedi. Çeşitli illerden gönderilen yardım paketlerinin ağırlıklı olarak Erciş’e gönderilmesine tepki gösteren yurttaşlar, kent girişinde ve çıkışında gelen yardım konvoyların önünü keserek zorla yardım paketlerini indirmeye başladı. Kızılay’ın gönderdiği çadırlardan birini almak isteyen, Van’dan aracı takip ederek gelen ve hastası olduğunu söyleyen bir yurttaş ise diğer yurttaşlar tarafından tartaklandı. Yardım malzemeleri, bölgede arbedeye neden odu. Bingöl Valiliği’nin gönderildiği bir kamyon malzeme dün sabah ilçe merkezine ulaştı. Kamyonu fark eden depremzedeler, gönderilen battaniye, gıda malzemelerini aşağıdaki yakınlarına attı. Polis, kamyon kasasına çıkan depremzedeleri aşağı indirdi. Elektrik ve su sıkıntısı yaşanan Van ile Erciş’te depremde yaşamını yitirenler ise zaman geçirilmeden defnediliyor. Ancak bazı yerlerde kefen bezi sıkıntısı yaşandığı, su bulamayanların, yakınlarını pet şişelerdeki sularla yıkayıp toprağa verdikleri belirtildi. Van’daki depremde eşi Nuran, kızı Ceylan, oğlu Ekin, gelini Emel ve torunu Rabia, TEDAŞ binası olarak bilinen binada enkaz altında kalan Tekin Kahraman’ın umutlu bekleyişi sürüyor. Gözyaşları içinde bekleyen Kahraman, “İçeride 5 yavrum var. Enkaza çıktım ama elimden bir şey gelmiyor” dedi. Müge Anlı’nın “Herkes haddini bilecek. Yeri geldi mi taş atacaksınız, kuş avlar gibi avlayacaksın sonra yardım isteyeceksin” ifadelerine tepkiler sürerken Van’da bir grup, ATV’nin kiraladığı araçların camlarını kırdı. Yardım konvoyunun önünü kestiler VAN Van’ı 7.2 ile vuran 432 kişinin yaşamını yitirdiği, 1352 kişinin yaralandığı depremin ardından yetkililerin açıklamalarınının aksine köyler hâlâ yardım bekliyor. Kendilerine yardım eli uzatılmadığını yaralılarını kendi olanaklarıyla hastanelere taşıdıklarını anlatan köylüler, “Devlet nerede” diye soruyor. Depremde kent merkezi ve Erciş’e bağlı 50’den fazla köyde büyük hasar meydana geldi. Depremin üzerinden 2 gün geçmesine karşın birçok köye henüz yardım ve arama kurtarma ekibi gitmedi. Depremde 24 kişinin yaşamını yitirdiği Güveçli köyünde, yurttaşlar cenazelerini ve yaralıları kendi imkânlarıyla enkaz altından çıkardı. Köylüler kendilerine yeterli ölçüde yardım gönderilmemesine isyan etti. Köyde sağlam evin kalmadığını belirten yurttaşlar çadır ve yaşamsal malzemelere ihtiyaç duyduklarını söyledi. Tunceli beldiyesince köye gönderilen sıcak yemek ve giyim eşyalarının dağıtımı sırasında izdiham yaşandı. İki gündür uykusuz çadır bekliyorlar ‘ÜŞÜYORUZ’ MAHMUT ORAL ‘Herkes perişan yardım bekliyor’ Cenazeler şişe suyuyla yıkanıyor Tüm ailesi enkaz altında C MY B C MY B ATV aracını taşladılar 200 hanelik Alaköyde ise 11 kişi yaşamını yitirdi, 12 kişi de yaralandı. 131 evin yıkıldığı köyde yurttaşlar, “Millet perişan durumda. Köyde ayakta kalmış 1520 ev ya var ya yok. 1011 kişi hayatını kaybetti. Ne çadır, ne sığınacak yer, ne gıda, hiçbir şey yok. Kalan evlere de girilemiyor. Hiçbir yardım gelmedi. Çok acil olarak çadır lazım. Hava giderek soğuyor” diye isyan etti. Karagündüz köyünde de 2 bina yıkılmış, evlerde hasar oluştuğu için yurttaşlar geceyi dışarda geçirmiş. Köylüler, “Herkes dışarıda. Boş arazide battaniyeye sarılmış bekliyor. Hiç yardım gelmedi. Çevre köylere de yardım yapılmadı. Sadece jandarma geliyor kontrol ediyor” dediler. Yoldöndü köyünde de can kaybı yok ancak evler yıkıldığı ya da hasarlı olduğu için kimse evine giremiyor. Köylüler, “Yardım hiç gelmedi. Çocuklar soğukta, çadır istiyoruz, battaniye istiyoruz” diye konuştu. DİYARBAKIR Depremin ardından birçok yurttaş henüz çadır bile alamadı. Çadır kentlerdeki yurttaşlar ise yeteri kadar battaniye ve soba olmadığını belirterek kış gelmeden önce prefabrik konutların yapılmasını istedi. Van depreminde en çok hasarın olduğu Erciş ilçesinde Kızılay tarafından dağıtılan çadırlar, yurttaşlar arasında izdihama neden oluyor. Bu karmaşa içerisinde yurttaşlar çadır bulmakta güçlük çekiyor. Yurttaşlar da İlçe Jandarma Komutanlığı önünde çadır için yığılıyor. Abdurrahman Işık, deprem olduğu günden bu yana çadır temin etmeye çalıştıklarını belirterek, “Deprem öncesinde inşaat işçisi olan çocuğumun bacağı kırıldı. Evim depremde zarar gördü. Bahçede açıkta geceliyoruz. İki gündür uykusuz şekilde jandarmanın önünde çadır bekliyorum” dedi. Yardımlar sürüyor İstanbul Haber Servisi Van’daki deprem felaketi sonrası başlayan yardım kampanyaları sürüyor. İstanbul’daki CHP’li 12 ilçe belediyesinin topladığı 10 ve AKP’li belediyelerin topladığı 40 TIR’lık yardım malzemeleri dün İstanbul’dan yola çıktı. Türk Eğitim Vakfı, Van’daki depremde zarar gören ailelerin teknik ve endüstri meslek lisesi ile yüksek öğrenimde eğitim görmekte olan çocuklarına karşılıksız burs verecek. Darülaceze Vakfı, aramakurtarma çalışmalarında kullanılacak bir adet görüntülü dinleme cihazını (Digracam) satın alarak deprem bölgesine ulaştırdı. Türkiye Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER), bölgeye yardım sağlamak için “Deprem Yardım Komitesi” kurdu. Tüm GSM operatörlerinden 2930’a SMS göndererek AKUT’a 5 TL katkıda bulunabilirsiniz. Van’daki depremzedelere yardım etmek isteyen vatandaşlar için bazı irtibat noktaları şöyle: İstanbul Büyükşehir Belediyesi Afet Koordinasyon Merkezi: 212 444 25 66, Kızılay (Ataşehir): 216 455 15 15, Kızılay Afet Merkezi: 216 517 08 00, İHD: 0 554 652 27 02, Şişli Belediyesi: 212 288 75 76, Kartal Marmara Afet Yönetimi: 216 517 08 01, Kadıköy Belediyesi: 216 542 50 55, Fatih Belediyesi: 212 521 53 53, Bakırköy Belediyesi: 212 583 10 29, Avcılar Belediyesi: 212 695 62 20 Dram içinde dram Sol kolu felçli olan Mehmet Sıdık Kırbaç, eşi ve biri zihinsel engelli 12 çocuğuyla çadırda yaşıyor. Engelli maaşı bağlatmak için defalarca müracaat ettiğini ancak 300 TL tutan masrafları ödeyemediği için kendisine maaş bağlanmadığını anlatan Kırbaş, depremde evinin yıkıldığını ve tüm eşyalarının kullanılamaz hale geldiğini anlattı. Kırbaş,“Ben bu devlete nerede başvurduysam, baş tutamadım. Hangi kapıyı çaldıysam yüzüme kapandı kapılar. Bu devletten yardım istiyorum” diye konuştu. Eşi Sabiha Kırbaç ise “Hiçbir şeyim kalmadı. Hasta bir çocuğum ve felçli kocamla, bu çadıra sıkıştım. En büyük erkek çocuğum birkaç ay sonra askere gidecek. O gidince bize kim bakacak?” dedi. izi soğuğa mahkum etmesinler’ Erciş Stadyumu’na kurulan çadır kent ise dramlara tanıklık ediyor. Yemek taşıyan çocukların arasında çadırları gezerken düşünceli kalabalıklar arasında dostlarını, arkadaşlarını kaybedenlerin acısı hissediliyor. Selim Yorulmaz depremde birçok arkadaşını kaybetmiş. Yorulmaz “Gidenlerin acısı çok üzüyor. 10 kişi annem ve babamla burada bekliyoruz sadece”dedi. İk ‘B ram Işık da dağıtılan battaniyelerden alamadıklarını ifade ederek sobayla soğuğa karşı direndiklerini söyledi. Işık’ın ağzından “Devletten ilgi ve şefkat bekliyoruz. Çok zor durumda kaldık” sözleri döküldü. Birkaç aileyle aynı çadırı paylaşan Handan Uslubaş ise kış bastırmadan prefabrik konutların bir an önce yapılmasını istedi. Çadırlarında yeterince battaniye bulun madığını ifade eden Uslubaş, “Üşüyoruz. Bizi soğuğa mahkum etmesinler” diye konuştu. Çadırkentte battaniye sarılmış sağa sola şaşkın gözlerle bakan çocuklar ise neler olduğunu anlamaya çalışıyor. Çadır kentin çocukları gülmüyor, konuşmuyor. Korku dolu bakışlarla “Sallandı yine sallandı” diyorlar. Üşüdüklerini anlatan çocuklar, evlerine ne zaman döneceklerini soruyor. DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesud Barzani ve liderliğini yaptığı Irak Kürdistan Demokratik Partisi (IKDP), depremzedeler için Türk Kızılayı’na bağış yaptı. IKDP’den bir heyet dün sabah Türkiye’nin Erbil Başkonsolosluğu’nu ziyaret ederek, Kızılay’a iletilmek üzere bir milyon dolarlık bir çek verildi. Barzani’den bağış
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle