18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 EKİM 2011 PAZARTESİ KÜLTÜR CUMHURİYET SAYFA [email protected] 17 36. İSMET KÜNTAY TİYATRO ÖDÜLLERİ GECESİNDE YILDIZ KENTER’E ONUR ÖDÜLÜ ‘Kadın Sığınağı’na iki önemli ödül Kültür Servisi 36. İsmet Küntay Tiyatro Ödülleri, Bakırköy’deki Yunus Emre Kültür Merkezi’nde düzenlenen törenle sahiplerini buldu. Açılış konuşmasının ardından, seçici kuruldaki Hayati Asılyazıcı, Nilgün Serimoğlu, Oya Gökberk, Şerif Köyan ve Nadide Küntay’ın değerlendirmesi sonucunda, 20102011 tiyatro döneminde yerli yazarlar tarafından kaleme alınan ve sanatseverlerle buluşan eserlere layık görülen ödüller sahiplerine takdim edildi. “En İyi Oyun Yazarı Ödülü”, İstanbul Devlet Tiyatrosu yapımı “Kadın Sığınağı” adlı oyunla Tuncer Cücenoğlu’nun, “En İyi Yönetmen Ödülü” ise aynı oyunun yönetmeni Serpil Tamur’un oldu. “Ey İyi Yapım Ödülü” kategorisinde kazanan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda sahnelenen “Dünyanın Ortasında Bir Yer” adlı oyun olurken, “En İyi Sahne Tasarımı” ve “En İyi Işık Ödülü” Nurullah Tuncer’e, “En İyi Kadın Oyuncu tanbul Devlet Tiyatrosu yapımı “Birdy” isimli oyun ile Atilla Şendil’e verilirken, “İsmet Küntay Onur Ödülü”ne de Kenter Tiyatrosu’nun kurucusu usta tiyatro oyuncusu Yıldız Kenter değer görüldü. Kenter, “Bana bir kez daha fark edilmiş olmanın mutluluğunu yaşatan herkese ve seyircilerime sonsuz teşekkür ve minnet duygularımla sımsıkı sarılıyorum” dedi. Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen, tiyatro oyuncuları Müşfik Kenter ve eşi Kadriye Kenter, Tijen Par, Deniz Gökçer, Atacan Atasever, Ayşen İnci, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Ayşenil Şamlıoğlu’nun da katıldığı ödül töreninin ardından Bakırköy Belediye Tiyatroları tarafından yeni sezonda sahnelenecek “Külhanbeyi” müzikalinin galası yapıldı. Ayrıca ilk kez işitme engelliler için üst yazı uygulaması başlatıldı. Uygulamanın sezon boyunca sahnelenecek tüm oyunlarda tekrarlanacağı öğrenildi. ‘Yorgundur’ Redifli Gazel Şimdi sözcükler yorgundur, eskisi bıkkınlığından, yenisi şaşkınlığından doğru yorgundur. Ben, sözcüklerin kimsenin eline geçmemek, dile düşmemek, yazıya girmemek için böyle kaçtıklarını ilk görüyorum. Görmemiştim, diyelim. ‘Büyük Kaçgun’da canını kurtarmak isteyen yoksullara benziyor şimdi sözcükler. Harfler kara, sözcükler karanlık, cümlelerse utancı giymiş gibi baştan sona, birinin onları hatırlamasını değil, unutmasını bekliyorlar. Fakat ne mümkün? Sessizlik bile, suskunluk bile şimdi harflerle, kelimelerle, cümlelerle ancak anlaşılacak gibi onların yardımını istiyor. Sessizliğin de bunca umarsız olduğunu ilk kez görüyorum. Öyleyse diyorum başlıktaki ‘yorgundur’ redifi pek anlamsız, yanında duran gazel kelimesi ise hayli tuhaf kaçacaktır. Biliyorum, ama ben de onları değiştiremeyecek, yerlerine yeni şeyler koyup söyleyemeyecek kadar yorgunum. Yazı yorgundur, yazan da yorgundur. Şimdi gözler yorgundur, ağır gözler, hafif gözler, kimsesiz, bakışsız, boş, dün gülmüş bugün ağlamış gözler, kimsenin kurulamak için bir sözcük uzatmadığı gözler yorgunluk doludur. Gözyaşından değildir yorgunlukları, gördüklerindendir, göreceklerindendir. Göz, bazen akıl yerine geçer bazen yürek yerine. Akıl gibi çalışır, yürek gibi duyar. İnsan bir bahçeyse göz onun kapısıdır, bekçisidir, gözcüsüdür işte. Kiraz ağacını çıplak bırakan çocukları da bağışlamasını bilir, iç içe çocuklar hiç hiçe olmasınlar diye de onlara gözkulak, gözyürek, gözfikir olmasını bilir, olur... Olurdu. Şimdi bakmaya göz vardır da, baktığı yerde gördüklerinden çok korkuludur. Bazen koca bir şehir nasıl korkuyla tek yürek olursa, bazen koca bir ülke de gördüklerinden çok acıyan, baştan başa acıyan bir göz olur. Şimdi göz hepimizin yerine yorgundur. Şimdi yollar yorgundur. İnsanın gürültüsünü, sessizliğin ağırlığını önce yol duyar, yol çeker. Ayıran ve birleştiren ki yollardır, şimdi yollar yavaş yavaş kapanmanın, ıssız kalmanın yorgunluğundadır. Sanki gökkubbe aşağıya inmiş, yolların üstünü örtmüş gibidir. Yıldızlar hayal kırıklıkları gibi şurda burda ezilmiş, mevsimler, akşamlar, günler, o yansımaları nehirlere, duyguları şiirlere düşen zamanlar da şimdi erken yorgun olmuşlardır. Gökyüzünün yeryüzü olması, dağların yorgunluğundandır. Dağlar taşlar yorulmuştur, ağaçlar yorulmuştur, ağacın yaprağını taşıyamaması olur mu, ağaç yaprağını, dalı çiçeğini taşıyamayacak kadar yorgundur. Şimdi evler yorgundur, evlerde misafirden misafire açılan salonun duvarlarında, vitrinlerde, büfelerde duran fotoğraflar yorgundur, fotoğraflardaki uzak anılar, yakın sevinçler, çok yakın kederler evleri de yorar, evlerin de gecesi gündüzü yorulur, ev de sokağı yorar. Sokak acılardan, ağıtlardan yorgundur. Artık sokak diye geçilen bir yer olmamaktan yorgundur. Her ev birbirine benzemekten yorgundur usul usul, her ev aynı sözcüklerle akşamı etmekte, sabahı beklemekte, günü geçmektedir. Sokak, dilini unutmaktan yorulur. Hınzır, şakacı sokak dilinin yerini kan dilinin almasından yorgundur. Şimdi dallardaki meyveler, topraktaki bitkiler, bağlardaki üzümler, ağaçlardaki zeytinler, kutsal kitaplara girmiş ya da çocuk kitaplarından öğrenilmiş tüm dünya nimetlerinin renkleri solmuştur, içlerine acı dolmuştur, vurgun yemişler, kötü bir hasat olmuştur. Doğa yorgundur. Şimdi çocuklar yorgundur. Çocuklar yorgun olursa hiçbir şey diri olmaz. Her şey yorgun demektir bu. Her şey yorgundur. Ölü çocuklar yorgundur, ölü çocuklar iki kere yorgundur. İsterseniz genç deyin, ne olacak, gençlik çocukluğa dahildir, çocukluk çoğunluktadır. Suçsuzluk çoğunluktadır. Yoksulluk çoğunluktadır ve ölüm çoğunluktadır. Hiç durmadan, sayılara vurulan, sayılara vurulmayan, çocuklarını yitiren bir ülke yorgundur, sayılar hem sayılmaktan, hem sayılamamaktan yorgundur. Ölüm çünkü her şeyi yorar, yazıyı da yorar, şiiri de yorar, ömrü de yorar, gönülleri de yorar. Bu yazı da ondan yorgundur, ölümün artık çocuk yaşındaki gençlerle anılmasından çoook yorgundur. Ödülü” de aynı oyunda “Ahten” rolünü üstlenen Esra Ronabar’a verildi. “En İyi Erkek Oyuncu Ödülü” ise İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun “Pir Sultan Abdal” oyununda “Pir Sultan Abdal” rolünü canlandıran Okday Korunan’ın oldu. “En İyi Kostüm Ödülü”ne, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın “Surname” oyunundaki maske, kukla, kostüm tasarımı ile Candan Seda Balaban, “En İyi Müzik Ödülü”ne aynı tiyatroda sahnelenen, “Biri Hiçbiri ya da Hepsi” adlı oyundaki müzik tasarımıyla Deniz Noyan, “En İyi Dramaturg Ödülü”ne Tarık Günersel, “İsmet Küntay Özendirme Ödülü”ne “Fatih’te Son Tango” oyunundaki “Muazzez” rolüyle Selvi Orakoğlu, “İsmet Küntay Jüri Özel Ödülü”ne de “Medeni Hali Kadın” adlı oyun değer görüldü. “İsmet Küntay Tiyatro Özel Ödülü”, İs Fransız müzisyen Zaz, 21. Akbank Caz Festivali’ndeki konserinde genç yaşlı herkesi coşturdu Neşeyle hüznün bileşimi ZÜLAL KALKANDELEN nedeni de açıkladı Zaz. “Birkaç yıl önce çok önemli bir karar verdim. Başkalarını mutlu Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı daha ön etmek için önce kendimi sevmeliyim. Bu, ce herkesin birlikte dans ettiği bir konsere sah kendime de çok güzel bir hediyedir” dedi ne oldu mu, emin değilim; ama cuma akşamı bir Sahnede caz müzisyenlerinin ciddiyetinden ilk yaşanmış olabilir. Fransız müzisyen Zaz’ın uzak, daha çok bir varyete şarkıcısı gibi ama yap(asıl adıyla Isabelle Geffroy) konseri çocuk, macık değil; sokak şarkıcılığı yaptığı dönemde genç, yaşlı, kadın ve erkek bütün kesimleri bu edindiği sıcak tavırlarını büyük bir kapalı saloluşturup aynı müzikle coşturdu. na da aynen yansıtabiliyor. Müzik çalışmalarıDaha ilk albümünü geçen yıl yayımlayan bir na 5 yaşında başlayıp konservatuvarda piyano, müzisyenin böylesine büyük gitar, müzik teorisi ve koro şarbir talep görmesi şaşırtıcı. Bekıcılığı eğitimi almış bir müzisyoğlu’nda İstiklal Caddesi üzeyen Zaz. 14 yaşında bir blues Arada bir Piaf gibi rinde yürürken mağazalardan grubuna katılmış, daha sonra sahnenin ortasındaki bir yıl boyunca onun müzikleçeşitli caz gruplarında yer almış. sandalyeye oturup tek bir Konserdeki rahatlığı ve doğallırini duyduk, restoranlara gittiğimizde Zaz dinledik, DJ’ler ğı, genç yaşına karşın, çok erken gitar eşliğinde söylediği onun şarkılarını çaldı. Bu durum hüzünlü anlar da var. Ama yaşta sahne tozu yutmasından sadece bizim ülkemize özgü kaynaklanıyor belli ki. de değil; 2010’da Avrupa’da hemen ardından başlıyor el Sanatçı, caz, swing, blues ve çırpmaya, hoplayıp “En Beğenilen Fransız Şarşansonları pop unsurlarıyla bukıcı” unvanının sahibi oldu luşturup yorumladığı kendi adızıplamaya… Neydi Zaz’ın müziğini her nı taşıyan ilk albümünün birinyaşa ve her kesime yakın kılan? ci parçası “Les passants”la açKonserde bu sorunun yanıtını buldum. Sesi tı konseri. Kontrbasları yolda kırıldığı için yokEdith Piaf’ı andırsa da, onunki gibi can yakıcı tu; ama ekibiyle birlikte, ülkemizde de çok sebir hüzün yok Zaz’da. Gençliğin hayal kırıklık vilen albümden dokuz şarkı seslendirdi. Bir ara ları var ama aynı zamanda umutlu. Müziğinin aldı bagetleri eline bateri çaldı, elleriyle ağzını yansıttığı ruh hali, insanı pasifize edip sindir kapatıp kazoo taklidi yaptı, hayali trompetini çalmiyor, tersine iyi hissettirip hareketlendiriyor. dı, arada bir hüzünlendirdi, alkışlarla dinleyiciArada bir Piaf gibi sahnenin ortasındaki san ye ritim tutturdu ve sonunda “Je Veux” adlı şardalyenin üzerine oturup tek bir gitar eşliğin kısında istisnasız salondaki herkesi ayağa kaldırıp de söylediği daha hüzünlü anlar da var; fakat dans ettirdi. onun hemen ardından başlıyor el çırpmaya, Konsere gösterilen aşırı ilgi, “Bu kadar abarhoplayıp zıplamaya. Siyah elbise giymiş ama tacak ne var” sorusunu sordurdu bazılarına. Zaz enine rengârenk çizgili çorapları ve bir teki sa kadar ve ondan daha iyi müzisyenlerin yarısı boş rı, diğeri portakal rengi ayakkabılarıyla sahnede salonlarda çaldığı bir ülke burası. Zaz, bir feçocuklar gibi şen. nomen haline geldiği için ilgi biraz abartılıydı ama Aslında şovuna başlamadan önce kâğıda ya sonuçta çok güzel sesli ve yetenekli bir müziszıp Türkçe okuduğu metinden bunun arkasındaki yeni dinledik. (www.zulalkalkandelen.com) ‘Cehennem yok!’ André Gide, malum, Katolikliği de Protestanlığı da reddetmekle birlikte, din ikilemini uzun süre yaşamıştı. 1897’de yayımlanan “Dünya Nimetleri”, onun yaşama bakışındaki dönüm noktasının lirik bir yansımasıydı aslında; günah korkusundan kurtuluşunu, alışılmışın ne denli dışında olursa olsun kendi dürtülerinin yolundan gitmesi gerektiğini kabul edişini yansıtıyordu. I. Dünya Savaşı’nın ardından basılan günlüğünde ise Tanrı’yı arayışını anlatıyor, ama giderek suçluluk duygusudan sıyrılıp gerçek kişiliğini oturtacağı kendi ahlak anlayışını kurmaya yöneliyordu. Paul Claudel’in şiirleri, oyunları ve denemelerindeki kehanet havası, lirik esinler ve açılımlar ise hep Tanrı inancından kaynaklanıyordu. Bir Noel arifesinde ani bir kararla NotreDame Katedrali’ne giderek Katolik olmuştu. Bu iki büyük yazar arasındaki yazışmalarda, Claudel zaman zaman Gide’e dini benimsetmeye çalışmışsa da doğrusu pek başarılı olamamıştı… André Gide, 19 Şubat 1951 günü Paris’te ölür. Hikâye bu ya, birkaç gün sonra Sorbonne Üniversitesi’nin salonlarından birinin duyuru panosunda, altında Gide’in imzası bulunan bir telgraf mesajı belirir: “Cehennem yok! Claudel’e bildirseniz iyi olur!..” İZMİR (AA) Türkiye’de sinema seyircisi sayısı, geçen yılın 42 haftasına göre 1 milyon 160 bin 110 azalarak 30 milyon 274 bin 152 oldu. Box Office Türkiye istatistiklerinden derlenen bilgiye göre, bu dönemde en çok izlenen film, 3 milyon 947 bin 988 kişinin seyrettiği, Ata Demirer ile Demet Akbağ’ın başrolleri paylaştığı “Eyyvah Eyvah 2” oldu. Bu filmi, 2 milyon 417 bin 586 seyirciyle “Aşk Tesadüfleri Sever”, 2 milyon 28 bin 57 seyirciyle “Kurtlar Vadisi: Filistin” takip etti. En çok izlenen ilk üç yabancı film, 1 milyon 169 bin 775 seyirciyle “Karayip Korsanları: Gizemli Denizlerde”, 1 milyon 97 bin 316 seyirciyle 3 boyutlu çekilmiş “Şirinler”, 796 bin 620 seyirciyle “Harry Potter ve Ölüm Yadigârları: Bölüm 2” olarak sıralandı. Sinema seyircisi sayısında düşüş C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle