18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 8 İstanbul B Edirne Y Kocaeli Y Çanakkale B İzmir PB Manisa PB Denizli PB Zonguldak B Sinop B Samsun Y Trabzon Y Giresun Y PB Ankara 16 16 18 17 22 21 22 16 16 15 14 15 16 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars PB PB PB A A A A A A A B PB PB 14 16 16 26 26 28 21 23 22 21 17 13 14 HABERLERİN DEVAMI Oslo PB Helsinki PB Stockholm Y Londra B AmsterdamB Brüksel PB Paris PB Bonn A Münih A Berlin B BudapeştePB Madrid PB Viyana B 8 9 11 17 15 15 16 14 11 11 11 20 10 Belgrad Y 13 Sofya PB 16 Roma B 18 Atina PB 20 Zürih A 11 Moskova Y 7 Aşkabat B 15 Taşkent Y 17 Baku Y 16 Bişkek Y 16 Tiflis B 16 Kahire B 26 Şam B 27 Ülkemizin Karadeniz ile zamanla Marmara’nın kuzey ve doğusunun parçalı çok bulutlu, Doğu Karadeniz kıyıları ile akşam saatlerinden sonra Sinop, Samsun, Ordu ve İnebolu, yarın sabah saatlerinde Kocaeli ve İstanbul’un Anadolu yakasının yağmur ve sağnak yağışlı, diğer yerlerin az bulutlu geçeceği tahmin ediliyor. 23 EK M 2011 PAZAR TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 23 Ekim GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada çözüm” diyen kim? Terörden bunalmış, artık isyanları oynayan halk mı? Evlat, kardeş acısıyla içi yanan ana, baba, kız kardeş mi? Hakİş Konfederasyonu’nda konuşan Başbakan RTE! Aynen böyle dedi, bağırarak; “Bu sorun çözüm istiyor.” Ekranlarda, sütunlarda bulamazsınız RTE’nin bu cümlesini. Zira bu sözü manşetlere alsalar; sağduyu sahibi bireylerden soru gelip karşılarında duracak: “Dokuz yıldır teröre çözüm bulamayan sorumlu bir Başbakan; şimdi çıkıp orta yere çözümü başkalarından beklediğini duyumsatan bu sözü nasıl söyleyebilir?” İşte bu noktada durunuz lütfen. İki gün önce gazetelerde yayımlanan fotoğrafı anımsayınız. RTE’nin karşısında bir dizi medya patronu; Turgay Ciner, Mehmet Emin, Aydın Doğan, Ferit Şahenk, Ahmet Çalık, Erdoğan Demirören… Başbakan RTE’ye: “Efendim; bizler haber üretmeyi, yorum yazmayı, haberlere başlık atmayı bilmeyiz. (Necati Doğru’nun dün yazdığı gibi) Hangi haber nasıl verilirse terör örgütünün propagandası durumuna düşer, bilemeyiz… …Haberlerin, TV’lerdeki canlı gösterimlerin hangileri terör örgütünün propagandasına yarıyor?.. Bunların haberlerini yapan, yorum yazan, fotoğraflayıp manşete ve ekrana taşıyan yani gazeteyi gazete, TV’yi TV yapan çalışanlarımızla görüşseniz… öngördüğünüz amaca ulaşabilirsiniz...” Diyemediler! ...derin bir dikkat, hatta huşu ile dinledikleri RTE’den; “Terör olaylarını büyütmeyin. Hükümeti terör karşısında başarısız göstermeyin” diye özetlenebilecek yeni uyarıyı, bir güzel sindirerek… Yoksa? Hesap soracağı izlenimi alarak yanından ayrıldılar! Bir zamanlar Türkiye’de Başbakan Menderes, gazete patronları ile buluşur, basının iktidarını eleştiren yazı, haber, manşetlerinden şikâyetçi olur, gazete patronlarından bu türden yayınları önlemelerini isterdi. Fakat gazeteler ertesi günü halkı aydınlatan, iktidarın siyasal, ekonomik gidişatını sergileyen, eleştiren haberleri, yorumları yayımlamaya devam ederdi. Bir zamanlar babadan oğula, doğma büyüme gazete patronları vardı. Bugünkü medya patronları gibi, sahibi oldukları holdinglerin maddi yararlarını koruyan, medya gücüyle mangırlarına mangır katan gazete sahipleri yoktu bir zamanlar medya dünyasında. Şimdilerde yeni tipler de peyda oldu. Bunlardan kimileri, iş dünyasında eşinden menkul para gücüyle söz sahibi olmaya hevesli. Kimileri de şu veya bu yoldan içinde bulundukları holdingin etkisine vekâlet ediyormuş gibi, perde gerisinde kurtarıcı rolde! Medyanın dünü ve bugünüyle ilgili ne söylesek, ne yazsak nafile. Zira patron yalakaları mazeret üretmekte ustadır. Bugün gazetecilikten anlamayanların para gücüyle, gücüne güç katsın diye gazete veya TV satın alanların medya patronu olduğunu eleştirecek olsanız; hemen ABD’de, Avrupa’da bu böyle diye dikleniverirler. Evet, doğru ama bir farkla. Oralarda para babası medya patronu çalışanlara direktif veremez. Çalışanlar, medya patronunun veya başbakanların yayınlarla ilgili değil buyruğunu, ricasını bile uygulamaz. İktidar sahiplerine, medya patronunun yararlarına bekçilik yapılmaz oralarda! Başbakan Tayyip Erdoğan’ın PKK’ye verdikleri destek nedeniyle Avrupa ülkelerini topa tuttuğu saatlerde, AB Komisyonu’nun Ankara’daki temsilcisi Marc Pierini, bir grup gazeteciyle TürkiyeAB ilişkilerini değerlendiriyordu. Erdoğan’ın, hükümetin diğer sözcülerinden farklı olmayan ifadeleri aktarıldığında “Birkaç yıl önceki durumdan bahsediyordur. Son üç yılda ciddi işbirliğimiz var ve Türk makamları bundan gayet memnun” diyerek eleştirileri hiç üzerine almadı. Ülkenin ağırlıklı gündemi teröre kayarken, TürkiyeAB üyelik müzakereleri de fiilen durma noktasında. Bir yılı aşkın süredir açılan yeni müzakere başlığı yok ve önümüzdeki bir yıl içinde açılma olasılığı da gözükmüyor. 2012 yılının Temmuz ayında Güney Kıbrıs Rum Kesimi, AB dönem başkanlığını üstlendiğinde ise Ankara zaten görüşmeleri resmen askıya alacak. um başkanlığında kesinti olmaz’ Aynı tabloyu, “Biz diplomatları iyimser olalım diye çalıştırıyorlar” diyen AB Temsilcisi Pierini’nin değerlendirmesi ise bambaşka. Sondan başlarsak; Rumların dönem başkanlığı sırasında ilişkilerde bir “kesinti” beklemiyor. Türk makamlarından edindiği izlenim şu: “Rumların başkanlık edeceği AB Konseyi, hükümetler arası konferans, Karma Parlamento Komitesi ve Gymnich denen gayri resmi zirvelere Türkiye ka Çocukların Tutukluluğunu Atlamışız! tılmayacak. Ancak Dışişleri Bakanı ve Avrupa İşleri Bakanı, AB Komisyonu yetkilileri ile görüşmelerini eskisi gibi sürdürecek. Kesinti olmadan işler eskisi gibi yürüyecek.” B sayesinde büyüyorsunuz’ Müzakere sürecinin durmasına ilişkin eleştirilere karşı da “iyimser” yaklaşımını sürdüren AB yetkilisine göre, “İlişkiler donmuş gibi gözükse de Türkiye’de siyasi ve teknik reformların ana referansı hâlâ AB sürecidir. Türkiye’nin dış ticaretinin yüzde 50’si AB ile. Türkiye’ye doğrudan yatırımlarda AB ülkelerinin payı yüzde 80 seviyesinde. 2023 yılında Türkiye Hindistan ve Brezilya gibi ülkelerle rekabet edecekse, bunda en büyük pay AB’nin olacak.” ay tutukluluk atlanmış Pierini görüşmede “Tutuklu gazeteciler ve basın özgürlüğü konusunun AB için ‘kalıcı bir kaygı’ konusuna dönüştüğünü” altını çizerek vurguluyor. Ancak İlerleme Raporu’nda ‘A 19 tutuklu gazeteciler kadar yer verilmeyen bir grup daha var: Tutuklu öğrenciler. Başbakan Erdoğan’ın katıldığı bir törende “parasız eğitim istedikleri” için gözaltına alınıp tutuklanan Berna Yılmaz ile Ferhat Tüzer, İlerleme Raporu’ndan sadece birkaç gün önce tahliye edildiler. Tam 19 ay özgürlüklerinden mahrum edilerek cezaevinde tutuldular. Türkiye’nin demokrasi karnesi sayılan İlerleme Raporu’nda ne bu olaya değinilmiş ne de Çağdaş Hukukçular Derneği’nin açıkladığı cezaevlerindeki 500 öğrencinin durumuna. Eksikliği anımsattığımda Pierini’nin yanıtını yorumsuz aktarıyorum: “Bu konu atlanmış. Brüksel’de raporun son hali yazılırken mi gözden kaçtı, yoksa bizim Ankara’dan gönderdiğimiz taslakta mı atlandı, buna bakmam lazım.” ilim TÜBA’sız ilerlemiş Önemli bir konu daha var atlanan. Hükümet Türkiye Bilimler Akademisi’nin (TÜBA) özerkliğini kaldıran kanun hükmünde kararname çıkardı. Dünyada örneği olmayan bu uygulama nedeniyle sadece Türk bilim insanları değil Avrupa’daki akademiler de ayağa kalktı. Raporda TÜBA tartışması yer almazken, “Türkiye bilim ve araştırma alanında iyi düzeyde ilerleme kaydetmiştir” tespiti yapılıyor. AB Temsilcisi’nin ise sanırız bu tartışmalardan hiç haberi yok. GÜNDEM Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Ne zaman ne göstereceği belli olmaz. Saatin ayarı bozulmuşsa, artık sürekli yanlış göstermektedir. Geri kalıyorsa da yanlış göstermektedir, ileri gidiyorsa da. İleri giden bir saat için, “Bu saat zamanın önünde, çok ilerici” denebilir mi? Denemez... Sonuçta o saat yanlıştır. İşte memleket de bu hale geldi. Ayarı bozuldu. İçeride dışarıda, her alanda, her konuda ölçü kaçtı. Denge, karşılıklılık, meşru zemin, hak arama hakkı gibi kavramların tümü ya ortadan kalktı ya da anlamı değişti. Hükümet, orantısız güç kullanımını bir başarı, istikrar, ilerleme, iktidar olduğunu kanıtlama aracı haline getirdi. Orantısız güç bazen bir kanun hükmünde kararname, bazen bir kanun hükmünde haddini bildirme... Avrupa Birliği’nin son ilerleme raporu bu ölçüsüzlüğü tanımlamada ilginç bir örnek. Yıllardır hükümetin attığı her adıma, çıkardığı her yasaya “reform” diyen AB temsilcileri, onca reformun ardından gelinen noktaya bakınca ister istemez şaşırıyorlar. İlerleme raporunun medya bölümünün özeti şu: “Türkiye’de her konu açıkça tartışılabiliyor. En hassas konularda bile en ileri görüşler ortaya atılabiliyor. Ancak bu özgürlüğün hiçbir güvencesi yok.” Bir başka deyimle, Türkiye’de özgürlükler geniş, cezaevleri dolu! Bu tablonun nedeni başta vurguladığımız ölçüsüzlük, ayar bozukluğu. Hükümet bunu siyaset yapma anlayışı olarak benimsediği için yasaları da ona göre çıkarıyor. Kapsama alanlarını çok geniş tutuyor ki; istediğini içine alabilsin. Düşünün; tarlalarının hidroelektrik santralının altında kalmaması için sesini duyurmaya çalışan köylüler hakkında bile, çıkar amaçlı suç örgütü kurmak suçlamasıyla soruşturma açılabiliyor. Bu anlamda Türkiye’de hiç kimse kendini güvence altında hissedemez. Kendisini maddi olarak ve nüfuz olarak çok güçlü hisseden üç işadamı bir araya gelip, bir girişim planlasa; ülke ekonomisine katkıları nedeniyle madalya da alabilir, çıkar amaçlı suç örgütü kurmaktan soruşturmaya da uğrayabilir. En kötü karar bile kararsızlıktan iyidir sözünden yola çıkarak şöyle bir benzetme yapabiliriz: En kötü ölçü bile ölçüsüzlükten iyidir. Bütün bu karmaşayı “ustalık” olarak göstermek gerçekten ustalık isteyen bir şey. Aslında “usta”nın sözlük anlamına bakarak da olup bitenleri açıklamak olası. Dört beş ayrı anlamı bir yana, usta bir işi tek başına yapmayı tarif ediyor. Günlük hayattaki kullanımıyla da usta, kafasına koyduğu bir şeyi yapmak için gerekirse hiçbir kural tanımamayı da tarifin içine katıyor. Oysa ülke yönetimi ustalığı değil, “kurallar bütünü” içinde olmayı gerektiriyor. Türkiye’de bugün kurallar bütünü diye bir şey yok; kurallar yelpazesi var. Yelpazenin içinde her şey var. Hangisini seçerseniz, kurala uymuş oluyorsunuz. Ustaya ve çevresine göre böyle... Bunun tersi de geçerli... Çevrenin dışındaysanız neyi seçerseniz seçin, kural ihlali yapmış oluyorsunuz. Yaptırımı da çoktan seçmeli... Elinden her şeyin alınması olabilir, ağır bir para cezası olabilir ya da ağırlaştırılmış yargılama ile birlikte tutuklama olabilir. Noktayı Beydeba’nın bir sözüyle koyalım. Diyor ki: “Hükümetlerin en kötüsü suçsuzu korkutandır.” B ‘R ‘Tunus’ta slamcılar kazanır’ Bugün, “Arap Baharı”nın ilk tohumunun atıldığı Tunus’ta seçim var. Zeynel Abidin bin Ali’nin tek adam rejimini “Yasemin Devrimi”yle al aşağı eden Tunus halkı ilk kez sandık başına gidiyor. Pierini, Ankara’da görevlendirilmeden önce AB’nin Tunus’taki büyükelçisiydi. İnsan hakları konusundaki açıklamaları nedeniyle Bin Ali tarafından pek sevilmezdi. Bugünkü kritik seçimlerine ilişkin gözlemleri şöyle: “Kesinlikle İslamcılar en önemli güç olarak geliyor. Sadece Tunus’ta değil, tüm ‘Bahar’ yaşanan ülkelerde. Tek başlarına olmasa bile koalisyon olacaklardır. Bakalım ne tür İslamcı çizgi izleyecekler.” Geride 400 bin var Atanamayan öğretmenlerin büyük dramını yansıtan kısa filmle, eğitimcinin işsizlik sorununun son bulmadığına da vurgu yapıldı AB D N YAĞMUR MERSİN Mersin Sinema Topluluğu, atama beklerken intihar eden 27 öğretmen ve kanser hastalığı sonucu vefat eden atanamayan öğretmenlerin sembol ismi Şafak Bay anısına kısa film hazırladı. “Atama İzindeyiz” adlı filmin Proje Koordinatörü, Şafak Bay’ın kardeşi Ufuk Bay, “Ülkemizde 400 bin Şafak Bay var. Onları hatırlatmak istedik” dedi. Senaryosunu Zana Kılıç’ın yazdığı, yönetmenliğini Yasin Korkmaz’ın üstlendiği filmde Emre Karakoç, Mehmet Tekkanat, Salih Yıldırım, Mehmet Çağlar, Armağan Sayın ve Beşir Yılmaz rol aldı. “Atama İzindeyiz” adlı kısa filmde birbirinden habersiz 3 atama bekleyen öğretmenin hayatının, içlerinden biri nin intihar etmesi sonrasında kesişmesi anlatıldı. Filmin sonuna da Tarık Akan, Rutkay Aziz, Şevval Sam, Levent İnanır, Yavuz Özkan’ın da aralarında bulunduğu bir grup sanatçının atanamayan öğretmenlerle ilgili mesajları yer aldı. Filmin galası öğrencilerin ve atama bekleyen öğretmenlerin katılımıyla yapıldı. Proje Koordinatörü Ufuk Bay, “Kardeşim ve arkadaşları her platformda atama bekleyen öğretmenlerin sorunlarını anlatmaya çalıştılar. Bu filmde Şafak Bay’ın hayatını anlatmıyoruz. Ülkemizde 400 bin Şafak Bay var. Onları hatırlatmak istedik” dedi. Galaya katılan EğitimSen Mersin Şube Başkanı Remzi Çifçi de 150 bin öğretmen açığı olmasına rağmen 400 bin öğretmenin atama beklediğini belirtti. Akademisyenler ‘Tamgün’de sözleşme modeline sıcak bakmıyor Anne öldü, bebek yoğun bakımda TOKAT (Cumhuriyet) Sibel Gürses (24) oğlu Devran’ı (1) uyuttuktan sonra kömür sobalı evde uyuya kaldı. Baba Turgut Gürses, sabah kalktığında diğer odada uyuyan eşi ve çocuğunun hareketsiz kaldığını fark etti. Kömür sobasından sızan karbonmonoksit gazından etkilenen anne ve çocuğu ambulansla hastaneye kaldırıldı. Anne Sibel Gürses kurtarılamazken yoğun bakım ünitesine alınan oğlu Devran yaşam mücadelesi veriyor. ‘Sağlık sistemi geriler’ ANKARA Sağlık Bakanlığı ve YÖK’ün Tamgün Yasası’nın ardından üniversite hastanelerinde tedavi ve eğitim faaliyetlerinde yaşanan aksamaları aşmak için geliştirdiği sözleşme formülüne akademisyenler sıcak bakmıyor. Ankara Üniversitesi (AÜ) Rektörü Prof. Dr. Cemal Taluğ, bilim insanının kendini yaptığı işe adadığını belirterek, “Sözleşme bilim insanının tarzıyla bağdaşmaz” dedi. Üniversiteyi ihmal ederek sağlık sisteminde büyük bir gelişme sağlanamayacağını kaydeden Taluğ, “Doktorları üniversiteler yetiştiriyor, sağlık sisteminin düzgün işlemesi için üniversiFotoğraf: EMRAH TAŞ MAHMUT LICALI Haksız çıkar operasyonu İstanbul Haber Servisi İstanbul’da 7 kişinin tutuklandığı, işadamı Faruk Süren ve TNT Genel Müdürü Efe Önbilgin’in de aralarında bulunduğu 20 kişinin ise serbest bırakıldığı operasyonun, “haksız çıkar sağlamak amacıyla kurulan bir örgüt”e yönelik yapıldığı bildirildi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada, örgütün, bazı adliye çalışanları vasıtasıyla “soruşturma ve dava dosyalarına müdahale etmek, rüşvet almakvermek, yargı görevi yapanı etkileme gibi eylemleri gerçekleştirdiğinin tespit edildiği” kaydedildi. Kilise, tepki için bayrak astı İSKENDERUN (Cumhuriyet) İskenderun Ortodoks kilisesine terör olaylarına tepki için Türk bayrağı asıldı. Kilise Vakfı Başkanı Can Teymur, “Bizler yıllardır aynı duyguları, aynı acıları, aynı sevinçleri paylaşıyoruz. Terörle hiçbir yere varılmaz. Terörün bitmesi için dua ediyoruz” dedi. telerin çok güçlü olmaları gerekiyor” diye konuştu. Tamgün Yasası’na ilişkin süreçte üniversitelerden, tıp fakültelerinin görüş alınmadığını kaydeden Taluğ, yaşanan belirsizlik nedeniyle pek çok öğretim üyesinin üniversiteden ayrıldığını ifade etti. Üniversite hastanelerinde araştırma yapılmaması gibi bir durumun söz konusu olmadığını kaydeden Taluğ, “Tıp fakültelerinde araştırma ve eğitim yan yanadır. Bunları ayıramayız. Tıp gibi bir alanda sayısal değerle değerlendirme yapmak olmaz” dedi. Taluğ, bilim üreten bir kurumun değerlendirmesinin performans sistemiyle yapılamayacağını vurguladı. † ANTALYA M LLETVEK L RBEÇ Bila‘yı sonsuzluğa uğurladık stanbul Haber Servisi Tedavi gördüğü akciğer kanserine yenik düşerek Ankara’da yaşamını yitiren 38 yıllık usta gazeteci, yazar Hikmet Bila (57), Teşvikiye Camisi’nde kılınan öğle namazının ardından son yolculuğuna uğurlandı. Törende, Bila’nın kardeşi Milliyet gazetesi Ankara Temsilcisi Fikret Bila, eşi Gülden Bila ve oğlu Baran Bila, ablası Şaziye Bila ve ağabeyi Dursun Bila taziyeleri kabul etti. Fikret Bila, Bila’nın yalnızca kendisinin değil, bütün gazetecilerin ağabeyi olduğunu söyleyerek “Her şeyi ondan öğrendim. Işıklar içinde yatsın” dedi. Bila’nın eşi Gülden Bila ise “O hem çok iyi bir baba hem çok iyi bir gazeteciydi. Erken kaybettik” diye konuştu. Törene Bila’nın ailesi ile yakınlarının yanı sıra CHP Milletvekilleri Nihat Matkap, Erdoğan Toprak, Kamer Genç, Süleyman Çelebi, DSP Genel Başkanı Mazlum Türker, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, Beşiktaş Kulübü Başkanı Yıldırım Dömirören, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı ve gazetemiz mtiyaz Sahibi Orhan Erinç ile Genel Yayın Yönetmeni brahim Yıldız, gazeteciler Altan Öymen, Hikmet Çetinkaya, Umur Talu, gibi isimlerle birlikte medya, sanat, spor, iş dünyasından çok sayıda isim katıldı. Törene Nedim Şener de çelenk gönderdi. Usta gazeteci Ulus Mezarlığı’na defnedildi. TGC Başkanı ve gazetemiz mtiyaz Sahibi Orhan Erinç, Bila’nın vefatından büyük üzüntü duyduğunu anlatarak “Çok değerli bir insandı. Hem gazeteciliği, hem köşe yazarlığını birbirine karıştırmadan yürütmeyi başaran meslektaşlarımızdan biriydi” dedi. AKP’den MHP’ye MHP’den ihraca.. AYŞE SAYIN ANKARA MHP lideri Devlet Bahçeli, geçen dönem AKP’den partisine katılan ve 12 Haziran seçimlerinde de partisinden seçilen Antalya Milletvekili Yusuf Ziya İrbeç’i “disiplinsiz ve dengesiz davranışları” nedeniyle kesin ihraç istemiyle tedbirli olarak disipline sevk etti. İrbeç’in, parti teşkilatlarında Bahçeli’yi eleştiren konuşmalar yaptığı için disipline sevk edildiği öğrenildi. İrbeç ise kendisinin parti teşkilatlarıyla “kucaklaşma” kapsamında ziyaretlerde bulunduğunu ve MHP’nin iktidar olmasını sağlamaya dönük çalışmalar yaptığını söyledi. MHP kurmayları ise İrbeç’in AKP’den partilerine katıldığını, en fazla bir yıllık MHP’li olduğuna dikkat çekerek, parti örgütlerine gidip Genel Başkan Bahçeli ve parti yönetimi aleyhinde faaliyetlerde bulunduğunu ifade etti. Bahçeli’nin disipline sevk ettiği İrbeç ise “MHP iktidarına da Türkiye’nin ihtiyacı var. Bunun için teşkilatları daha yakından tanıyıp onlarla kucaklaşma ihtiyacım vardı” dedi. İrbeç, bu süreçte partinin hiçbir faaliyetine katılamayacak. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle