18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 EK M 2011 PAZAR CUMHUR YET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 17 Sezonu ‘Öksüzler’le açan DOT, aralık ayında da ‘Süpernova’ adlı oyunun prömiyeriyle yeni sahnesine kavuşacak Sarsıcı hikâyelere devam Murat Daltaban, “Gerçek hikâyelerimiz o kadar sarsıcı ki, biz de bu sarsıcı hikâyeleri anlatmaya devam edeceğiz” diyor. CEREN ÇIPLAK ntikam, aklı ve vicdanı yok eder Ateş düştüğü yeri yakar. Bininci, on bininci kez yaktı, yıktı, yok etti ateş düştüğü yeri. Evi, ocağı ve tüm geleceği… Bin kez, on bin kez yürekler yandı tutuştu… Acı dağladı bedenleri… On bin kez Kürtçe ve Türkçe ağıtlar yükseldi evlerden… Kimileri gece yarıları uykularından bombardıman uçakları, jetler geçerken, yanı başlarında bombalar, önlerinde mayınlar patlarken kahroldu; kimileri çok uzakta ekrandan izlerken, haber fotoğraflarına bakarken kahroldu… On binlerce kez kahrolduk. On binlerce kez lanetledik. Her lanet okuyuşta benzer sözler söylendi… Benzer nutuklar atıldı… Benzer klişeler sıralandı… Benzer manşetler atıldı… Katliamlar operasyonları, operasyonlar katliamları izledi. Çocukların ölümü azalmadı. Ah ne çok, ne çok, ne çok ahkâm kesiliyor! Ah ne çok, ne çok, ne çok herkes her şeyi biliyor… Herkes ne çok, ne çok konuşuyor… Askerliği biliyorlar, iç politikayı, dış politikayı biliyorlar, savaşmayı biliyorlar, hakareti, yarışmayı biliyorlar… Bir tek susmayı bilmiyorlar! Susun! Yasımıza saygı gösterin diye haykırmak geliyor içimden! Bu ülke, çocuklarını yiyen bir ülkeye dönüştü. Mecburi askerlik hizmeti diye eline silah verip savaş alanına yolladığımız çocukların ülkesi… Siyaseti Meclis’te yapmalarına izin vermediğimiz için dağa çıkmaktan başka seçenek tanımadığımız çocukların ülkesi… “Açılım”dan “savaş çığırtkanlığına”; “Kürt sorunu”ndan “Türk sorunu”na; komşu ülkelerle “sıfır sorundan”, “PKK’yi kışkırtan komşular”a geliverdik iki yıl içinde… Nicedir 30 bin değil; 50 bin diye “yuvarlar” olduk ölülerimizi, ölü çocuklarımızı! Sokaktaki adam öfkesini, acısını denetlemekten aciz olabilir, kendini ve aklını kaybedebilir; “kana kan, yaşasın intikam” diye haykırabilir… Ammmaaa… Bir ülkenin Cumhurbaşkanı “intikam” sözcüğünü böylesine yüceltebilir, böylesine kutsayabilir mi? Cumhurbaşkanı Abdullah Gül “bu saldırının intikamı çok büyük olacaktır ve misliyle de alınacaktır” dediğinden beri… (Sonrasını yazmak istemiyorum… Daha doğrusu düşüncemi ve duygularımı paylaşmaktan korkuyorum…) İntikam ne kadar büyük olmalı? Kaç ölü? 24’den bir fazla mı, yoksa yüz fazla mı? Kaç misli intikam alınacak? On katı yeter mi? 50? 100 katı??? Cumhurbaşkanı milleti kışkırtacak değil, tam tersine milleti yatıştıracak, sağduyuya çağıracak bir söylem benimsemeli. Şimdi, şu an, iktidarın da muhalefetin de birbirine saldırma zamanı değil. Hele hele söylemlerimizle rant toplama zamanı hiç değil. Bugüne dek kanın kanla temizlendiği hiç ama hiç görülmedi. Şiddetin şiddetle sonlandırıldığı da… Askeri bilgim çok az, bu savaşın nasıl biteceğini bilmiyorum. Ama şu üç noktayı çok iyi biliyorum: 1) Savaşta, her iki taraf da kaybeder ve kaybedecek… 2) Ekonomik uçurumu ortadan kaldırmadıkça “insan hakları, özgürlük, eşitlik , barış” ve daha nice ulvi kavramlar sadece ve sadece içi boş birer sözcük olarak kalır. 3) İntikam, aklı ve vicdanı yok eder… İşte, bu da benim ağıdım… DOT, yine yeni bir salon ve yeni oyunlarla karşımızda. Bir yandan Maçka GMall’daki yeni salonunu aralık ayında “Süpernova” oyunuyla açmayı planlayan tiyatro, Tuğrul Tülek’in ilk yönetmenlik denemesi “Öksüzler”i ise Dotmarsta sahneliyor. Britanyalı oyun yazarı Bryony Lavery’in yazdığı “Beautiful Burnout”nun, Türkçeye “Süpernova” adıyla taşındığı oyunu ise Murat Daltaban yönetiyor. Oyun, boks tutkunu bir çocuğun hikâyesi. Ekip, beden kullanımının önde olduğu, oyuncuların yüksek performansına dayalı oyun için bir yıldır boks çalışıyor. Murat Daltaban hem oyunu hem de DOT’un altı senelik serüvenini anlatıyor. Tuğrul Tülek Tuğrul Tülek’in yönettiği ‘Öksüzler’de Gizem Erdem, brahim Selim ve Yusuf Akgün rol alıyor. formans gerektiriyor. Biri kadın toplam beş oyuncu neredeyse hiç durmadan boks yapıyor, dans ediyor, oksörlerin savaşı hikâye anlatıyor. ‘Süpernova’da nasıl bir mü Şimdiye kadar oyunun hikâcadele var? yesi ile yakın çevresi ve sahneleKendimizle savaşaneceği mekân arasında bağ kucağımız çok şey var ran bir yaklaşım sundunuz. bu oyunda. Beautiful Bu anlamda yeni mekânın nasıl Burnout’ı 2010 Edinbir fonksiyonu var? burgh Tiyatro FestivaMısır Apartmanı’ndan çıktıktan li’nde seyretmiştim. Bu sonra yerleşik bir mekâna arada ilk defa sahihtiyacımız vardı, Maçnelediğim bir ka GMall’da Dotoyunu seyretmarsta’yı açmıştık. miş oldum. O da Mısır ApartOyun, genç manı’nın ikizi bir amatör boksalondu. Seyirci sörler arasın– oyuncu ilişkida geçiyor. sini prensipte deYalnız, çok ğiştirmediğimiz yüksek peryeni mekân, daha Murat Daltaban B rahat hareket edebileceğimiz bir salon. DOT, altı senenin sonunda nasıl bir yol aldı? Tiyatromuza nasıl bir kazanım sağladı? 2000’lerde yeni bir jenerasyon geldi ve biz de bu jenerasyonun ilk tiyatrosu olduk. Diğer tiyatro topluluklarına ufuk açan, cesaret veren bir tiyatro olduk. Küçücük mekânda kendi seyircimizi yarattık. Bizden önce de küçük mekânda tiyatro yapanlar vardı ama bizim metin anlayışımız, yeni seçimlerimiz arkamızdan gelen tiyatroların tavrını, tarzını belirledi. DOT açıldığı zamanlarda tiyatroya dair belirsizlikler çok fazlaydı, kafalar çok karışıktı; 90’larda az sayıdaki özel tiyatrolar sıkıntıdaydı, ödenekli tiyatrolarda kriz vardı. DOT, ekibi ve seyircisi ile birlikte 2000’li yıllarda ortaya çıkmaya başlayan yeni jenerasyon tiyatroya öncülük etti. Peki, yeni projelerinizde seyirciyi sarsan hikâye prensibi devam edecek mi? Mısır Apartmanı’nda başlattığımız çizgi devam edecek. Oyunlarımızı seçerken, hazırlarken, tiyatronun etkisini azaltacak herhangi bir müdahaleden hep kaçındık. Otosansürden başlayarak oyunu ve fikrini hırpalayacak her türlü detayı gözden kaçırmamaya çalıştık. Yaptığımız işler hiçbir zaman marjinalleşmedi. Yalnızlaşmadık ve giderek çoğaldık. Gerçek hikâyelerimiz o kadar sarsıcı ki, biz de bu sarsıcı hikâyeleri anlatmaya devam edeceğiz. (Öksüzler, ekim ve kasım ayı boyunca perşembe, cuma ve cumartesi 21.00, pazar 17.00 Maçka GMall Dotmarsta Salonu’nda..) Toplumun ‘öksüzler’i ’ Dennis Kelly’in yazdığı “Öksüzler” 2007’de yolları DOT’la kesişen ve “Kürklü Merkür”de rol alan Tuğrul Tülek’in ilk yönetmenlik deneyimi aynı zamanda. Gizem Erdem, brahim Selim ve Yusuf Akgün’ün rol aldığı oyun, görünürde yetimhanede büyümüş iki kardeşin hayatını anlatsa da toplumun ‘öksüzleştirilmesi’ üzerine bir eleştiri aslında. Bugünde geçen oyun bir gecede tek bir mekânda geçiyor. “Öksüzler”i “gerilimi yüksek” bir oyun olarak niteleyen Tülek, “Aslında hepimizin birer öksüzlüğüyle ilgili bir hikâye” diyor. Peki, oyun, şimdiye kadar izlediğimiz DOT oyunlarından farklı mı? “Daha cüretkâr bir dil yok aslında, daha çok göstermedikleriyle cüretkâr. Şiddet yokmuş gibi gözüküyor ama aslında çok gergin bir şiddet var. Seyirci somut bir şiddete tanık olmuyor ama psikolojik bir şiddeti hissediyor” diyor. Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’ne ilk kez sanat eğitimi almış biri, Şef Erol Erdinç atandı Şef Erdinç bu kez GSGM’yi yönetecek SELDA GÜNEYSU ANKARA Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’nde (GSGM) bir ilk yaşandı. Kurumun başına ilk kez sanat eğitimi almış, devlet sanatçısı Şef Erol Erdinç atandı. Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı öğretim üyesi ve Hacettepe Senfoni Orkestrası’nın genel müzik direktörü olan Erol Erdinç’in tüm orkestraları bünyesinde barındıran Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü görevinde bu kurumların sorunlarına yakından eğileceği belirtiliyor. “Başörtülü ilk milletvekili” olarak bilinen Merve Kavakçı’nın akrabası Ayşenur İslam’ın son seçimlerde AKP’den Sakarya Milletvekili seçilmesinin ardından kurumun genel müdürlüğü görevini Ömer Bozoğlu vekâleten yürütüyordu. Erol Erdinç, göreve getirilmesiyle ilgili olarak, “Takdir Bakan Ertuğrul Günay’a ait. O beni bu göreve atarken, ‘sanatın zirvesinde bulunan, duayen birini atadığımız için mutluyum’ demişti. Günay, dört yıl önce de beni Devlet Opera ve Balesi’ne genel müdür olarak önermişti, Rengim Bey’den önce. Kısmet bugüneymiş. Büyük bir hazine üzerinde yaşıyoruz. Anadolu toprakları her yönden çok zengin. Ancak ne yazık ki bugüne değin bu toprakların eserlerini kullanamadık, kavga ettik. Şimdi bu hazineyi kullanacağız. Çok güzel projelere imza atacağız” dedi. Erol Erdinç’in ilk projeleri arasında başta Batı müziği olmak üzere, Türk halk ve sanat müziğini yaygınlaştırmak, bu müzik türlerini halkla buluşturmak adına düzenlenecek festivaller bulunuyor. Boğaziçi Bienali’ne suç duyurusu Kültür Servisi İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, 510 Ekim tarihleri arasında düzenlenen 1. İstanbul Boğaziçi Bienali hakkında suç duyurusunda bulundu. İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, bienale hiçbir desteklerinin olmadığını belirterek, katılımcı sanatçılardan gelen şikâyetler üzerine, organizatörler hakkında yasal girişimler başlatıldığını bildirdi. Bienale katılmak üzere başvuru yapan çok sayıda sanatçının, İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’ne yazılı başvuru yaparak, ilgililer hakkında şikâyette bulundukları ifade edilen yazılı açıklamada “Sanatçılar tarafından, bienal küratörü Neşe Banu Argadal ve Dr. Hakan Türk hakkında, ‘kendilerinin kandırıldığı, dolandırıldığı, yüksek meblağlarda katılım ücreti ödemelerine rağmen sözleşmelerinde ve programda yer alan birçok vaadin yerine getirilmediği’ gibi konuları içeren şikâyet başvurusu yapılmıştır” denildi. Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz Neşe Banu Argadal, dünyanın her yerinde sanatçıların bienallere katılım şartları arasında belli bir ücret ödeme zorunluluğu olduğunu söyleyerek “Biz de daha önce işleri hiçbir bienalde sergilenmemiş sanatçılara fırsat verip işlerini bienalimize dahil ettik. Onların şu an dolandırıldıklarını iddia etmelerini anlamak mümkün değil” dedi. Zeid’in ‘Piyanist’ine 600 bin TL Kültür Servisi Antik A.Ş. Müzayede Evi’nin dün gerçekleştirilen 269. müzayedesinde Fahrel Nissa Zeid’in Ürdün kraliyet ailesinden gelen “Piyanist” isimli tablosu 600 bin TL’ye satıldı. Yine bir Fahrel Nissa Zeid yapıtı olan “Balıkçı Kardeşler” ise 400 bin TL’ye alıcı bulurken, Burhan Doğançay’ın “Kurdele” isimli eseri 200 bin TL’ye satıldı. Demir Özlü okurlarıyla buluşuyor Kültür Servisi Şair ve yazarlar, yeni başladıkları, üzerinde çalıştıkları, yayımlamak üzere oldukları kitaplarını okurlarıyla paylaşıyor. “Şimdilerde ne yazıyorlar” başlıklı etkinlik bu kez Türk edebiyatının önde gelen isimlerinden Demir Özlü’yü konuk ediyor. Yarın saat 18.30’da Koç Ünv. Anadolu Med.Arşt. Merkezinde okurlarıyla buluşacak. Demir Özlü, son dönemdeki çalışmalarını anlatacak. Hakan Gürkan’a Avusturya nişanı MERSİN (Cumhuriyet) Avusturya Cumhurbaşkanlığı, Mersin yetiştirme yurdunda kalan çocuklara sanat eğitimi verilmesini amaçlayan “MersinViyana Sanat Köprüsü” projesinden dolayı Mersin Devlet Opera ve Balesi sanatçısı Hakan Gürkan’a devlet nişanı verdi. Gürkan ödülünü, önceki akşam Mersin Kültür Merkezi’nde düzenlenen törenle Avusturya’nın Türkiye Büyükelçisi Heidemarie Gürer’den aldı. Hakan Gürkan, sanat yaşamını Viyana’da sürdüren Serdar Gürkan ile birlikte ‘MersinViyana Sanat Köprüsü’ adlı bir projeye imza atmıştı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle