25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 EKİM 2011 PERŞEMBE KÜLTÜR CUMHURİYET SAYFA [email protected] 15 Kentsel dönüşüm, rant projeleri yerine tarihi yaşatmak için uygulanıyor Şanlıurfa’da başkan Fakıbaba’yla 3 2 Antalya Doludizgin... O gün Antalya’da gök yarıldı, denizler köpürdü. Antalya havaalanına inebilen son uçak benimki oldu. Sonra alan kapandı. Kendi konuşmama zor yetiştim. Bu “kıyamette” kim gelir endişesiyle vardığım Konyaaltı Antalya 2. Kitap Fuarı’nın son günüydü. Gözlerime inanamadım. Tıklım tıklımdı. Geçen yıl bir, bu yıl iki… İki yılda çok yol alınmış Kitap Fuarı’nda. 16 ülkeden katılım. Geçen yıl bir çadırda kuruluyken bu yıl 3 bin metrekarelik 3 dev çadıra yayılmış. Geçen yıl 24 bin ziyaretçi sayısı bu yıl 93 bine çıkmış… Müthiş bir rekor! Ne büyük bir ihtiyaç varmış… Konyaaltı Belediye Başkanı Muhittin Böcek ve tüm emeği geçenleri kutluyorum! Antalya Altın Portakal Film Festivali doludizgin sürüyor. Açılışta Rutkay Aziz’in gerçekleri vurgulayan konuşması hâlâ dillerde… Festivale ilişkin ayrıntıları Özlem Altunok ve Ayşegül Özbek’ten okuyorsunuz. Benim vurgulamak istediğim uç mahallelere ve üniversitelere ulaşan sayısız etkinlik ve tartışmanın önemi… Türkiye’de kadın konularında en ciddi ve etkin çalışan STK’lerden biri de Uçan Süpürge… Birkaç yıldır bizim ülkemizde de utanç verici bir gerçek olarak karşımıza çıkan ve ne yazık ki gerileyeceğine hızla artan “çocuk gelinler” konusundaki çalışmaları biliyordum. Ama gerçekleştirdikleri filmleri ancak görebildim ve sarsıldım! Uzun bir süreç sonunda, yarışmalarla, atölyelerle (Sevgili Işıl Özgentürk’ün payını unutmadan) ortaya çıkan 3 kısa film: Çocuğunu elinden tutmuş parka götüren çocuk annenin bakışlarıyla izlediğimiz, Damla Köle’nin “Beni Geri Çağır Hayat” adlı sözsüz filmi… Çocuk yaşta evlendirilirken tuttuğu nefesi yaşlılığında ancak kocası öldükten sonra verebilen kadını izlediğimiz Dennis Todorovic’in “Nefes Al, Alma, Nefes Al!”… Ve Bilal Çakay’ın ülkemizdeki çarpık ahlak anlayışını da sergileyen “SalıncakSwing…” Çarpıcı ve sarsıcı olan, filmler kadar gösterimin öncesi ve sonrasıydı… Altın Portakal’la işbirliği içinde Uçan Süpürge’nin bu üç filmi, Antalya’nın çeşitli mahallelerini dolaşıyor. Ora halkına gösteriliyor ve üzerine tartışılıyor. Ben Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin Çamlıbel Aile Eğitim Merkezi’ndeki gösterileri izledim. Tıklım tıkıştı. Müthiş bir ilgi vardı. Uçan Süpürge’nin dinamosu Halime Güner’in “Türkiye’de 5.5 milyon çocuk gelin var” sözleriyle başlayan, neredeyse tüm izleyici kadınların katıldığı konuşmalar, birbirlerine verdikleri destekle kadınları güçlendirdi. Bundan hiç kuşkum yok. Sevgili okurlar, siz bu yazıyı okuduğunuzda, biz, her kesimden, her yaştan, her birikimden farklı kadınlar I. Antalya Kadın Zirvesi için bir salona kapanmış olacağız. Çalışmalarını yakından izlediğim ve desteklediğim Kadından Sorumlu Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in de katılıyor olması bence çok önemli. (Ben hâlâ bakanlığın eski adını kullanıyorum. Nedenini biliyorsunuzdur, tekrarlamayayım.) Konumuz: “Kadına yönelik şiddet neden artıyor? Neler yapmalıyız?” Bu arada dikkat çekmek istediğim bir nokta: Önceki gün, bir gazetenin manşetinde, Antalya’daki sel, fırtına haberleri verilirken “felaket fotoğrafının” yanında, (Bu felaketler yaşanırken) dev puntolarla “Başkan Kadınlarlaydı” diyordu. Sanırsınız başkan genelevde! Fotoğrafa bakıyorum: Hayır, “Başkan Kadınlarla”ya eşlik eden fotoğraf, Altın Portakal jürisinin basın toplantısından… (Malum, bu yıl jüri sadece sanatçı ve yazar kadınlardan oluşuyor.) Yani, Başkan Mustafa Akaydın, “Basın toplantısındaydı”, “Film festivalindeydi” , “sanatçılarlaydı” gibi sayısız seçenek içinden gazete “Başkan Kadınlarlaydı” diyerek aklınca başkana sözel şiddet uyguluyordu. (Sel tahribatının ilk anında o yöreye ilk ulaşan kurtarma araçlarının belediyeye ait olduğuna falan hiç girmiyorum…) Diyeceğim, medyada şiddet sadece sırtından bıçaklanmış yarı çıplak bir kadın cesedini yayımlamakla olmaz… “Kadın” sözcüğünü silah gibi kullanarak ya da aşağılayarak da olur! Tarihi Kentler Birliği’nin (TKB) Şanlıurfa’daki Danışma Kurulu toplantısında Belediye Başkanı Dr. Ahmet Eşref Fakıbaba’nın kentsel koruma projelerini de inceledik. “Kentsel dönüşüm”le yeni rant alanları yaratmak yerine, toplumsal ve kültürel mekânlar elde etmeyi hedefleyen bu “muhafazakâr” Başkan, imar denince sadece “emlak pazarlaması”nı anlayan diğer “muhafazakârlar”a ve her partiden yerel yöneticilerimize neden örnek olamıyor? Soruyu yanıtlamak başkanlara ve siyasetçilere; Fakıbaba’nın “farkı”nı anlatmak ise bana düşüyor… O gün ilk dikkatimi çeken, yeni açılan Hilton’un kentteki “izansız” yükselen “şımarık” binalardan olmaması... Diğer kentlerimizde silueti, peyzajı ve hiçbir şehircilik kuralını umursamadan göklere tırmanan; bunun için de “ayrıcalıklı imar izinleri” alabilen Hilton, Şanlıurfa’da “4 kat”la yetinebilmiş! Fakıbaba’ya “Bu nasıl sağlandı” diye sorduğumda, aldığım yanıt belediyecilik dersi gibiydi… “Kentin tarihî merkezinde, çevredeki eski yapılardan yüksek olamayacağı ve ‘Urfa mimarisi’ne uygun yapılması şartını getirdik.” Aynı anlayıştaki bir Hilton’u yıllar önce Budapeşte’de görmüş; bir TKB sunumumda kentin ortaçağ dokusu içine adeta gizlendiğini göstermiş ve Başkanlarımıza sormuştum; “Ora 1 Dr. Fakıbaba, belediyenin kent gezisi otobüsünde kültür projelerini heyecanla anlatırken... 2 Şanlıurfa’nın Hilton’u tarihi çevreye saygılı olması için sadece 4 katlı... 3 Belediyenin restorasyon projesiyle yaşatılan ve adına Sokaklara ve Huzura Açılan Kapı denilen Harran Kapı edilen “boşaltılmış” alanın TOKİ’ye ya da diğer kazanç peşindeki projelere değil, kent kimliğinin güçlendirileceği kamusal kullanımlara ayrılması... Fakıbaba diyor ki; “Üç semavi dinin düşünce tarihi merkezi olan bir alanı, aynı yerdeki 16’ncı yüzyıla ait hanlar, 6’ncı yüzyıldan kalma Bizans köprüleri ve tüm kültür mirası yapılarla birlikte işgalden ve tahribattan kurtararak geleceğe aktarıyoruz.” Bu büyük projeyle birlikte Bey Kapısı’nın burçları olan Mahmutoğlu Kulesi; Harran Kapı; tarihi çarşı ve hanlar da çevreleriyle birlikte restore ediliyor. Asırlık Hacıbanlar Evi, Mutfak Müzesi olurken Büyükyol ve Demokrasi caddeleri iyileştirme projeleri de “kimlikli kent” hedefine katkıda bulunuyor. Belediyenin üzeri açık “turistik tur otobüsü”yle kenti dolaşırken stadyumun önünde yavaşladık. İstanbul’daki “Ali Sami Yen Stadı pazarlaması”nın, yine tam tersi bir düşünceyi simgeleyen “kentsel dönüşüm”e tanık olduk. Yenisi yapıldığından işlevini yitiren eski kent stadyumunun 40 dönümlük alanı toplumsal gereksinmelere ayrılmış. Satılık konut siteleri yerine park ve gezi alanları ile meydan düzenlemesi tasarlanmış. Bu düşüncenin de diğerleri gibi sadece belediye yönetimince değil, Mimarlar Odası ve Harran Üniversitesi temsilcilerinin de yer aldığı İmar Komisyonu’nda “katılımcı anlayış”la geliştiğini söyleyen Fakıbaba’ya sordum: “Bu katılım göstermelik mi; samimi mi?” Komisyonda mimarlar eleştirdiği için vazgeçilen projeleri saymaya başlayınca sözünü kestim; “Tamam Başkan, sorumu geri alıyorum.” Belediyecilikte “Fakıbaba farkı”nı sadece başkanlarımızın değil; yetkili, yetkisiz herkesin görmesi ve “kente bakış”ları için esinlenmeleri gerekiyor. Çocuk gelinler yapıların yıkılmasıyla yaratılan “yasal” arsada yer alıyor. 1 Samimi ‘katılımcı’lık ‘Yükselmeyen’ Hilton daki tarihe saygıyı ülkemizde neden sağla(ya)mıyoruz?” Fakıbaba’yı kutlarken gözüm, daha önce aynı bölgede yükselen devasa Dedeman ve Sheraton kulelerine takıldı… Demek ki kentlerimizin kaderi sadece imar yasalarımıza değil, sorumluların yasal yetkilerini kullanma niyetlerine de bağlı. Üstelik Şanlıurfa’nın Hilton’u, yeşil alanda ya da tarım arazisinde yapılan “plan tadilatı” ile ruhsat almamış... “İmarlı alan”daki kaçak Kenti yönetmeye başlamadan önceki 10 yılı aşkın süre Şanlıurfa SSK Hastanesi’nin Başhekimliğini yapan Fakıbaba, 2004 yerel seçimlerinde AKP’den Belediye Başkanı seçilmişti. 2009’da aday gösterilmeyince “bağımsız” olarak kazandı. Peki, halkın böylesine güvendiği Başkan neler mi yapıyor? Öncelikle belirteyim ki “Tarihin Sıfır Noktası” dediği kentinde, halkın “geçmişle buluşarak yaşama”sı için, antik dokuyu çiğneyen yüzlerce kaçak yapının, “sahiplerine yasal bir konut edinebilecekleri kadar para ödenerek” yıkılması görülmüş şey değil! O yapılar ki bin yılların izlerini gizledikleri gibi, kenti uygarlık birikimine yakışmayacak şekilde çirkinleştirmişlerdi. Bu uygulamanın hedefi, Kale’den başlayıp, Balıklı Göl, Halepli Bahçe ve Samsat Meydanı’nı kucaklayan geniş bir arkeolojik alanın, Şanlıurfa’da “tarihin duyumsandığı kültürel bir mesire”ye dönüşmesi… Yani, yıkımlarla elde Geçmişi yitirmemek Desenler ‘Can’lanınca SİBEL ÇORBACIOĞLU Can Yücel’in şiirlerinden uyarlanan ‘Can’ oyunu Mehmet Güleryüz’ün desenleriyle renkleniyor şiirin böyle bir bağlantısı var” diyor. Güleryüz, Yücel’in dışarıdan görünen yüzünün sert, küfürbaz ve paldır küldür olmasına rağmen, içinde çok büyük bir yumuşaklık, duyarlılık ve büyük sevgi barındırdığını, onun şiirleriyle ortaya koyduğu bu yanını kendisinin desenleriyle vurgulamak istediğini söylüyor. Oyunun, 1990’lı yılların sonunda Dostlar Tiyatrosu’nda sahnelenen halinden tek farkı bu ‘canlı’ desenler değil. 18 Ağustos’ta Can Yücel’in mezarına yapılan saldırı, oyunun hazırlık çalışmaları sürerken gerçekleşmiş ve bu olaydan sonra Yücel’in 1977’de yazdığı bir köşe yazısından bir alıntı oyuna eklenmiş. Yücel, 34 yıl önce kaleme aldığı yazıda, devrimcilerin mezarlarına yapılan saldırılarla ilgili üzüntüsünü dile getiriyor ve insanların sonsuzluğa göç ettiklerinde bile rahat bırakılmamalarını eleştiriyor. “Can”, bugün ve 28 Ekim’de saat 20.30’da Muammer Karaca Tiyatrosu’nda, 22 Ekim’de de saat 20.30’da Caddebostan Kültür Merkezi’nde sahnelenecek. Tiyatro Kumpanyası, geçen pazar günü Kozzy AVM Gönül Ülkü Gazanfer Özcan Sahnesi’nde ilk kez seyircisi ile buluştu. Yeni kurulan kumpanyanın ilk oyunu, Genco Erkal’ın Can Yücel’in şiirlerinden uyarladığı “Can”. Can Yücel’in 85. doğum yılında sahnelenen oyunu Kemal Kocatürk yönetiyor ve oynuyor. Oyunun müziği Ayça Kocatürk, dekoru ise Sırrı Topraktepe imzalı. Kemal Kocatürk’e sahnede eşlik eden bir de ‘konuk oyuncu” var; Mehmet Güleryüz’ün desenleri. Güleryüz, projeye, Kocatürk ile yaptıkları bir sohbet sırasında katılmış. Aslında Mehmet Güleryüz tiyatronun içinden gelen bir sanatçı. 20’li yaşlarından bu yana tiyatronun her alanında var olmuş, görev aldığı oyunlarda oyunculuğun yanı sıra dekor, kostüm ve sahne düzenlemelerini de üstlenmiş. Mehmet Güleryüz’ün “Can” oyunu için hazırladığı desenler, sahneye yansıtılmaktan öte, seyircilerin gözleri önünde hayata geçiyor. Güleryüz’ün ‘videodesen’ diye tanımladığı bu sistemle, desenlerin oluşması izlenebiliyor. Güleryüz, yeni tanıştığı bu teknolojiye alışmakta güçlük çektiğini söylüyor. İki ay gibi bir sürede hazırlanan desenlerin, bir video şeklinde hazırlanması ve müzikle eşgüdümünün sağlanması Güleryüz için zorlu bir süreç olmuş. Oyunda 18 deseni yer alan sanatçı, “Can, hayatında her şeyi açık yaşayan, makyajsız bir adam. Ben de desenlerin Sözlü şiddet bu açıklığı yansıtmasını istedim. Bu desenler tıpkı şiirlerin ardındaki birikimi fışkırttığı gibi bir anlatım diline sahip. Desenlerimle ‘Yorgun Herkül’ün ünlü konukları ANTALYA (AA) ABD’den getirilen üst parçası, Antalya Müzesi’ndeki alt parçasıyla birleştirilerek ziyarete açılan “Yorgun Herkül” (Herakles) heykeline ilgi sürüyor. Eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve kızı Aslı Baykal, yazar Ayşe Kulin ve yönetmen Handan İpekçi, dün Antalya Müzesi’nin ziyaretçileri arasındaydı. Baykal, gazetecilere yaptığı açıklamada, “Bunu hepimizin önem verdiği önemli bir gelişme olarak görüyoruz” dedi. Yazar Ayşe Kulin de, müze ziyaretinin ardından yaptığı açıklamada, her kaçırılan eserin kendi coğrafyasına dönmesi gerektiğini söyledi. Eserleri kaçırmanın suç olduğunu hatırlatan Kulin, yurtiçindeki heykellerin de iyi korunması gerektiğini vurguladı. Yönetmen Handan İpekçi de, müzeyi çok beğendiklerini, özelikle Herakles’in sergileniş şeklinin çok güzel olduğunu söyledi. üyük iyes (AKSAV) işb i ve Antalya Kültür Sanat şehir Antalya Altın irliğiyle düzenlenen 48. U Vakfı lusl Po açık hava kon rtakal Film Festivali kapsa ararası serleri sel fela mındaki edildi. Antaly k a’da etkili ola eti nedeniyle iptal rüzgâr, kent n yağış ve bazı ev ve işy merkezinde ağaçların dev kuvvetli ri erlerinde su b askınlarına nedlmesine, 6 kişi de sel y en olm üzünden yaşam ını yitirmişti. uş, Sel felaketi ned eniyle konserle ANTALYA r iptal (AA) Antaly Beled aB Kültür Servisi 1960’ların ‘Swinging London’ akımının ünlü kadın figürü, müzisyen, aktris ve model Jane Birkin ilk kez Babylon sahnesinde. Birkin, 18 ve 19 Ocak’ta tsunamiden büyük zarar gören Japonya için Serge Gainsbourg hitlerini seslendirecek. Biletler çok yakında Biletix üzerinden satışta. Jane Birkin Babylon’da C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle