18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 6 HABERLER CUMHURİYET 10 EKİM 2011 PAZARTESİ İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Özince, cari açığa karşı politikaların yetersiz olduğunu söyledi İş dünyası riski sevmez İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Özince iç ve dış politikadaki gelişmelerin ekonomiyi de etkileyeceğini söyledi. Özince, “Bakın yöneticilerimiz savaş sözü ediyor. Sermaye yavru ceylan gibidir, kaçar” görüşünü dile getirdi. Özince, ekonomik istikrarda “göreceli” olarak ciddi bir gelişme olduğunu ancak UTKU ÇAKIRÖZER bu başarının uzun vadede yeterli olmadığını belirtti. İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Özince “Bunu cari açıkta görüyoruz. İzlenen politikalar iyi ama yeterli değil. Sarmısaktan soğana tarım ürünlerini ithal etmemizden, kendi yatırımcılarımızın bir bölümünün yurtdışında yatırım yapmasından görüyoruz” dedi. Atatürk’ün somut bir hedef koyduğunu kaydeden İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Özince, “Benim mirasım bilim ve akıldır, diyor. Atatürkçülük bilim ve akla sahip çıkmaktır. Bunun geri vitesi olmaz. Cumhuriyetin çağdaş değerleri sorgulanıyor görüntüsü yaratmak abesle iştigaldir” diye konuştu. Davutoğlu: Savaşçı Dil Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, CNN Türk’te yayımlanan söyleşide, Mehmet Ali Birand’ın “Suriye ile savaşa mı gidiyoruz” sorusuna verdiği yanıtta “Biz Suriye halkına yönelik baskıların artık kabul edilemez aşamaya geldiğini düşünüyoruz” diyor. Bir dakika! Kabul edilemezlik ölçünüzden, Türkiye kamuoyunun haberi yok? “Şu şu tarihe kadar iktidarı bırakmadı..” mı dediniz de bilgimiz yok? Bahane arayan için, bahane çok... Davutoğlu’nun, bazı köşe yazarlarıyla da “bilgilendirme toplantısı” yaptığını ve “günah bizden gitti...” anlamına gelecek tutumunu aktardığını öğreniyoruz. Bu toplantıya katılanlardan bazılarının, Suriye aleyhtarı, iktidarın tutumu lehine yazılarını okuduk! İyi bilgilenmişler! Bir dakika! Suriye bağımsız bir devletse, sizin istediğiniz şeyleri (hemen) yerine getirmedi diye, Suriye üzerine ordu mu yürüteceksiniz? Bu hakkı nereden alıyorsunuz? Yoksa, “muhalifler” size çağrı mı yapacak? Veya, geçen perşembe günkü yazımda dikkat çektiğim muhtemel gizli anlaşma gereğince, ABD’den aldığınız onay üzerine mi, “kabul edilebilirlik sınırını aştı” biçiminde bir savaşçı dil benimsediniz? Birand dikkatlice ve akıllıca soruyor: “Şunu diyebilir misiniz: Türkiye’nin Suriye’ye askeri müdahalesi söz konusu olamaz. Olsa olsa kendi topraklarına bir göç olursa, önlem alır.” Davutoğlu evet demiyor, “Bu sizin çıkarımlarınız” diyor; Suriye’deki her iç gerilimin Türkiye dahil bölgeyi etkileyeceğini belirtiyor ve “Türkiye’de bir risk oluşturduğunda tabii ki tedbir alınır” diyor. (Aydınlık, 8 Ekim 2011) Yani Davutoğlu, “ordumuz müdahale eder”in tam sınırında. Bunu doğrudan söylemese de yanıtlarında bu tutumu açık ve net görmemek için ne olmalı? Davutoğlu’nun çağırdığı gazeteciler arasında olsaydım şunu sorardım: ABD Suriye ile dost olsaydı, iktidarınızın Suriye’ye karşı bu ‘müdahaleye hazır’ tutumu ve birtakım yaptırımların devreye sokulması söz konusu olur muydu? Bu, ayırt edici, turnosol kâğıdı sorudur! ANKARA İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Özince, ekonomik istikrarda “göreceli” olarak ciddi bir gelişme olduğunu, ancak bu başarının uzun vadede yeterli olmadığını belirterek “Bunu cari açıkta görüyoruz. İzlenen politikalar iyi, ama yeterli değil. Sarmısaktan soğana tarım ürünlerini ithal etmemizden, kendi yatırımcılarımızın bir bölümünün yurtdışında yatırım yapmasından görüyoruz” dedi. Atatürk’ün somut bir hedef koyduğunu kaydeden Özince, “Benim mirasım bilim ve akıldır, diyor. Atatürkçülük bilim ve akla sahip çıkmaktır. Bunun geri vitesi olmaz. Cumhuriyetin çağdaş değerleri sorgulanıyor görüntüsü yaratmak abesle iştigaldir” diye konuştu. İç ve dış politikadaki gelişmelerin ekonomiyi de etkileyeceğini kaydeden Özince, “Bakın yöneticilerimiz savaş sözü ediyor. Sermaye yavru ceylan gibidir, kaçar” görüşünü dile getirdi. Gazetemizin Ankara bürosunu ziyaret eden Özince, gündeme ilişkin sorularımıza şu yanıtları verdi: Türk ekonomisinin artıları ve eksileri nelerdir? ERSİN ÖZİNCE Ülkemizde ‘göreceli’ olarak ekonomik istikrarda ciddi gelişme olduğunu düşünüyorum. Bunda, kamu maliyesindeki bozuklukların düzelmesi, hatalı yürütülen finans ve bankacılık işlevinin yeniden yapılandırma sonrası sağlıklı hale gelmesi ve önceki dönemlere göre siyasi istikrarın görece olumlu yönde gelişmesi gibi hususlar ifade edilebilir. Ekonomi yönetimini başarılı buluyorum. Bunun küçümsenmemesi gerekir. Ancak uluslararası lige bakıldığında bu başarı yeterli değil. 24 Ocak 1980 kararlarını uygulamaya koyduğumuzda, ne Brezilya ne de o dönem sosyalist blok içinde yer alan şimdinin gelişen ülkelerinin hiçbiri döviz tasarruflarında serbestliğe gitmemişti. Özelleştirmeden bahsettiğimiz 80’lerin sonlarında Latin Amerika ülkelerinde borsaya açılma, sermaye piyasasını geliştirme adımları söz konusu bile değildi. Şimdi bunlar bizi sollayıp geçtiler. Hatta onlara şimdi Çin ve Hindistan eklendi. Daha rekabetçi ve zor bir dünyada konvansiyonel rekabet yöntemlerimizle kaldık. Uzun vadede bir risk görüyor musunuz? ÖZİNCE Şu andaki başarı, toplumumuza uzun vadede yeterli değildir. Bunu cari açıkta görüyoruz. Sarmısaktan soğana tarım ürünlerini ithal etmemizden görüyoruz. Kendi yatırımcılarımızın bir bölümünün yurtdışında yatırım yapmasından görüyoruz. Mevcut yapıdaki eksik nedir, nasıl giderilebilir? ÖZİNCE Başarı, sürdürülebilir olduğunda kıymetlidir. Sürdürülebilirlik için ülkemizi uluslararası rekabette öne çıkaracak üstünlükler geliştirmeliyiz. Özellikle bilim ve teknolojide, yaratıcılıktaki noksanlığımız nedeniyle rekabet edemiyoruz. İnsanımıza ciddi yatırım yapmamız lazım. Reformları sürdürmemiz lazım. En önemlisi, eğitim reformu. Özelllikle ortaöğretimin uluslararası rekabetimizi yükseltecek şekilde yenilenmesi gerekli. İlk ve ortaöğretimden başlayarak çocuklarımızı müspet ilimlere daha fazla yönlendirmeliyiz. Biz ‘savaş’ dersek, yatırımcı kaçar İş dünyası Türkiye’nin iç ve dış politikasındaki gelişmeleri nasıl değerlendiriyor? ÖZİNCE Türkiye’de ekonomi yönetimi başarılıdır. “Sandalı nerelerden sallıyoruz?” derseniz birincisi, iç ve dış siyasetle ilgili sıkıntılarımız var. Türkiye’nin hem kendi sınırları içinde hem de Doğu Akdeniz çanağında ilgilendiği bazı meseleler var. Bunlar dışarıyı korkutmak için yeterli neden. Bakın yöneticilerimiz ‘savaş’ sözü ediyor. İş hayatını etkiler. Sermaye yavru ceylan gibidir. Kaçar yani. Paramızı en garantili yerde tutmak isteriz. Bizim açımızdan ne kadar makul olsa da iç ve dış politikamızla ilgili hususların istikrarımızı etkilemesini, dışımızdaki gözler bize göre daha dikkatle izleyecektir. ‘Göreceli başarı’ ‘Çıpaları attık reform yapmıyoruz’ ‘Cari açığa karşı politikalar yetersiz’ ‘Avrupa’nın kurtuluşu Türkiye’ye yarar’ Avrupa’daki kriz Türkiye’yi etkileme potansiyeline sahip mi? ÖZİNCE Henüz pek değil. Avrupa Türkiye’nin en büyük ticari partneridir. Avrupa’daki durumun düzeltilmesinin Türkiye’yi olumsuz değil, tam tersi, olumlu etkilemesi söz konusu olacaktır. Avrupa’da yaşananlar nedeniyle Türkiye’deki kredi piyasasının ne arz ne de fiyat açısından bir sıkıntı yaşayacağını sanmıyorum. Ama tedbiri de elden bırakmamak lazım. Her işi yaparken belli miktar özkaynak şart. ‘Soğan sarmısak ithal ediyoruz’ ‘Rekabet edemiyoruz’ Cari açık tartışmalarına nasıl bakıyorsunuz? ÖZİNCE Cari açık, bahsettiğim rekabet gücümüzün zayıflamasına dayanıyor. Bunun muhtelif nedenleri arasında, kur politikası, ithalat rejiminin özellikleri, yerli üretimle ilgili verimlilik eksiklikleri ve haksız rekabet gibi unsurlar sayılabilir. Cari açık bugünkünün yarısı kadar iken ben kolayca üstesinden gelinebilir sanıyordum. Ama artık bu fikrimi değiştirdim. Ülkemizde üretimi uluslararası rekabete ayak uyduracak esaslara çekerek uzun vadede çözülebilir. Türkiye’nin şu an en ciddi sorunu rekabet gücünün, üretim ve ihracat gücünün zayıflığı ile finansal piyasalarının sığlığı nedeniyle kırılganlığa açık olmasıdır. İzlenen politiklar iyi ama yeterli değil. Önlemlerin daha ince tarif edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Dış ticarette çok daha aktif olmamız gerekir. Uluslararası ticaret anlaşmalarımızı arttırmalıyız. İkincisi ise biz çıpalarımızı attık. Bir AB çıpası vardı. Bir de IMF çıpası. Biz demeliyiz ki AB doğrultusunda reformları kararlı sürdüreceğiz. Mesela adalet reformu. Hukuk sistemimizin mutlaka çok daha fonksiyonel çalışması lazım. İstanbul Finans Merkezi olacak diyoruz. Getirecekler, paralarını koyacaklar. Bir şey olunca haklarını nasıl arayacaklar? O zaman istinaf mahkemesi, uluslararası tahkim gibi müesseseleri iyileştirmemiz lazım. Arap Baharı sırasında teminat mektuplarında dahi müteahhit sektörümüzün ne sıkıntılar yaşadığını hep birlikte gördük. ‘Yargı reformuna acil ihtiyaç var’ Ekonomiyle ilgili kurumların bağımsızlığı, özerkliği tartışmasına nasıl bakıyorsunuz? ÖZİNCE Günümüz iletişim toplumunda, devletin şeffaflığı ve verimliliği çok önemli. Yakın tarihimizde bağımlılıkları nedeniyle Merkez Bankası’nda, Hazine’de bütçe disiplini dahi sağlanamazdı. Şeffaflık çok büyük bir problemdi. Sonradan gördük ki bağımsızlık iyi bir şeymiş. Şeffaflığa kurumlar bağımsızlaştıkça ulaştık. Ekonomi yönetiminde merkez bankalarının, para ve sermaye piyasalarıyla ilgili yönetimlerin bilhassa siyasete biraz daha mesafeli olmaları gerekiyor. Körü körüne ve fonksiyonsuz bir bağımsızlık değil, mutlaka devlet yapısı içinde iyi koordine edilen bir bağımsızlık olmalı. Bugüne kadarki uygulamalara bakıldığında endişe sahibi değilim. Dışarıya güven açısından önemli değil mi bu? ÖZİNCE Türkiye’nin güven sorunu orada değil. Sorun eksik olan reformlarda. Örneğin yargı reformuna acil ihtiyaç var. Bir ülkede yatırım yapılacaksa en başta yasaların işlerliğine bakıyorlar. Merkez Bankası yönetimini nasıl değerlendiriyorsunuz? ÖZİNCE Merkez Bankası Başkanı’nı Washington’da dinledim, gurur duydum. Başbakan(*), Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Suriye’ye yaptırımı reddetmesinden hoşnut değil! Hayal kırıklığı içinde! Ama “Biz yaptırımlarımızı alacağız ve sürdüreceğiz” diyor. Bu sözler, ABD yönetimi, Obama ve hükümeti tarafından büyük bir takdirle karşılandı. Obama hükümetinin bir yetkilisi, takdirlerini şu sözlerle belirtmiş: “Türkiye şimdi Suriye’ye gerçekten tokmakla vuruyor. Birdenbire çok hızlı hareket ediyorlar.” Haberi veren New York Times... Aktaran Sabah gazetesi (Anka Ajansı, 6 Ekim 2011) Amerikalılar bile bu hıza şapka çıkartıyor! Yazının ayrıntısına bakalım: “Türkiye, Suriye’deki gelişmeler konusunda bir Vahşi Kart (joker gibi) olmaya devam ediyor... Bir zamanlar Esad’ın en yakın müttefiklerinden Erdoğan... Artık Suriye Cumhurbaşkanı ile iletişim kurmayacağını söyledi. Türk yetkilileri de yakında yaptırımlar getireceklerini açıkladı, böylece potansiyel olarak Suriye’nin ekonomik zorlukları daha da derinleşecek..” Erdoğan, Güney Afrika ziyareti sırasında da gazetecilerin sorularını yanıtlarken “Biz yaptırım paketini ister istemez devreye sokacağız. 910 kilometre sınırımız ve akrabalık bağlarımız var. Bu noktada sessiz kalmamız söz konusu değil” dedi (Sabah, 6 Ekim). Bir dakika! “Akrabalık bağı var” sözünün içini açmalı; hem Başbakan Erdoğan, hem Davutoğlu! Çünkü bu “akrabalık bağı”, müdahale için sanki ana bahaneyi oluşturuyor! Bu neden demek? Bölgede bütün ülkelerin birbiriyle akrabalık bağları var! Türkiye ile akrabalık bağı olan ülkeleri sayalım mı?! Ülkelerin birbirleriyle ilişkisinde “akrabalık bağımız var, dikkat et” gibi yeni bir “müdahale” standartı mı oluşturuyoruz? Kürt meselesine odaklanmışız, buna bağlı gelişen Suriye meselesi arka planda. Bu köşede Suriye ile “savaş güncesi” izliyoruz adeta! Yarın: Türkiye barış göstergelerinde ‘Kırmızı Liste’de! (*) Annesi için başsağlığı diliyorum. Bu yaşına kadar annesi ile birlikte olduğu için sevinmesi, güçlü bir teselli olabilir. Tenzile Hanım, annemden 28 yıl fazla yaşamış! ‘Arap sermayesi hâlâ Türkiye’ye gelmiyor’ AKP döneminde Arap dünyasıyla yakınlaşmanın ekonomiye nasıl etkisi oldu? ÖZİNCE Önceki dönemlere göre Arap dünyasına karşı daha sempatik bir Türkiye göründüğü söylense de aslında Türkiye işlerini Batı âlemiyle yürütmeye devam ediyor. Türkiye’deki para, sermaye, sosyal ilişki gibi konulara bakın. Ülkemizde elle tutulur sosyal ve ekonomik boyutta ciddi bir Arap sermayesi görmüyorum. Ben gelmesini isterim. Bizde rahat da eder. Çok da güzel para kazanırlar. Ama ne yazık ki son dönemde bu kadar istikrarsızlığa rağmen hâlâ ABD ve Avrupa’ya hatta Türkiye’ye gelmeden Çin ve Latin Amerika’ya gidiyorlar. ‘Atatürkçülüğün geri vitesi olmaz’ Atatürk’ün kurduğu bir kuruluşun başında olan isim olarak Cumhuriyetin geleceği açısından kaygılarınız var mı? ÖZİNCE Atatürk somut bir biçimde hedef koymuş. Benim mirasım bilim ve akıldır, diyor. Atatürkçülük bilim ve akla sahip çıkmaktır. Bunun geri vitesi olmaz. Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetenlerin de birinci taahhüdü bu olmalı. Cumhuriyetin çağdaş değerleri sorgulanıyor görüntüsü yaratmak abesle iştigaldir. Böyle yapanlara da Türkiye Cumhuriyeti gibi genç bir toplum zaten gereken yanıtı verir. Türkiye insanının artık yenilikçilikten vazgeçebileceğini düşünemiyorum. İş Bankası olarak Milli Eğitim Bakanlığı ile satranç projesini destekliyoruz. 2 milyonu aştı satranç öğrenen öğrenci sayısı. Tavla ve kâğıt oynayan bizlerin çocukları satranç oynuyor. Dünyada satrancın en hızlı geliştiği ülke Türkiye şu anda. Siz bu ülkeyi vasata mahkum ederseniz olmaz. Bugün ilk ve ortaöğrenimimizin kalitesinin uluslararası rekabete ayak uydurmaya yetmediği herkes tarafından görülmektedir. Bir sürü üniversite açıldı. Ama ortaokul ve lisemize vasıflı öğretmen bulamadıkça, akademisyen ve bilim adamlarımıza değer vermedikçe bunun bir anlamı yok. ‘İsrail barışa katkı yapmalı’ İsrail ile yaşanan gerginliğin ekonomiye etkisi olur mu? ÖZİNCE Türkiye bu konuyu abartmazsa yani bugüne kadar götürdüğümüzden daha ileri götürmeden mantık çerçevesinde götürmeye devam edersek bir sıkıntı yaratmayacağı düşüncesindeyim. Türkiye kendi dinamaklerinin gereğini yapmak durumunda. İsrail de bu bölgede barışa katkı yapmak durumundadır. İsrail’in gücü, Filistin gibi sosyal ve insani bir yarayı görmemizi engelleyemez. Dünyanın bu yöresi yanardağ gibi kaynamaya devam etmemelidir. Kıbrıs sorunu da aynı şekilde yörede bir sorun odağı olmaktan çıkmalıdır. Amiraller ‘Aydınlık’ mektubunu yalanladı İstanbul Haber Servisi Aydınlık Gazetesinin 9 Ekim 2011 pazar (dün) tarihli sayısının birinci sayfasındaki “Deniz Kuvvetleri Komutanı’na” ibaresiyle 8 sütun manşet haber, Hasdal Cezaevi’nde tutuklu bulunan amiraller tarafından yalanlandı. Güney Deniz Saha Komutanı Koramiral Can Erenoğlu, Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu ve Koramiral Kadir Sağdıç’ın da aralarında bulunduğu tutuklu amiraller Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Murat Birgel’e haberden duydukları üzüntüyü belirten bir mektup gönderdiklerini açıkladı. Balyoz davası ve süren soruşturma ile Poyrazköy davalarından tutuklu bulunan amiraller tarafından dün yapılan açıklamada, konuyla ilgili yasal işlem başlatılacağı da kaydedildi. Aydınlık’ın yayımladığı mektupta, Oramiral Birgel’in, 27 Eylül 2011 tarihinde İstanbul Tersanesi’nde yapılan törene Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı davet etmesi sert bir dille eleştirilmişti. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle