18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 OCAK 2011 CUMARTESİ 16 Yüzde 42 sorunu CHP Ankara İl Başkanlığı’na atanan Tarık Şengül’e göre, Türkiye uzun süredir tüm enerjisini Güneydoğu sorununa aktarıyor. Askeri, ekonomik birikimini oraya yönlendiriyor, ama ayrılıkçı kesime oy verebilecek insan potansiyelinin oranı en fazla yüzde 8 olarak değerlendirilmesine karşın sorun henüz çözümlenebilmiş değil. Şengül, yüzde 8’i çözemeyen AKP’nin karşısında bir de yüzde 42 duruyor ki, işte asıl orası dağ gibi bir sıkıntı: “AKP’nin işi, ötekileştirdiği yüzde 42 ile daha zor. Bu yüzde 42 giderek içine kapanıyor, bileniyor ve tek yumruk oluyor. AKP, bu yüzde 42’yi ne yapacak? Yüzde 8 ile yaşadığı sorunu aşamamış AKP’nin başı yüzde 42 ile büyük derttedir.” GÖRÜŞ Prof. Dr. MUSTAFA AYSAN Yeni ABD Büyükelçisi Tartışmalı bir süreçten sonra ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’ne atanan Francis J. Ricciardone’yi tanıyalım: Aslen İtalyan kökenli. Dartmouth Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra fulbright bursu ile bir süre İtalya’da öğrenim gördü. 1976’da İran’da öğretmenlik yaptı. 1978’de ABD Dışişleri Bakanlığı’na girdi. Onun öncesinde Güneybatı Asya, Avrupa ve Ortadoğu’da sık sık seyahat etti ve bu ülkeleri yakından tanıdı. Fransızca, İtalyanca ve Arapça dışında çok iyi derecede Türkçe konuşan Ricciardone’nin bakanlıktaki ilk görev yeri Türkiye oldu. Türkiye’deki ilk iki döneminde Adana ve Ankara’da bulundu. Özellikle Adana’daki görevi süresince etnik ve dinsel azınlıklarla yakın ilişki kurdu. Saddam Hüseyin’in Erbil’i işgali sonrasında CIA peşmergesi olarak adlandırılan 500 Iraklı Kürt’ün, Türkiye üzerinden Guam Adası’na kaçırılması operasyonunu doğrudan Diyarbakır’dan yönetti. “Terör uzmanı” olarak da bilinen Ricciardone, 11 Eylül sonrası ABD Dışişleri Bakanlığı’nda oluşturulan kriz masasında da yöneticilik yaptı. ABD’nin işgali sonrasında Afganistan’a gitti. ABD’nin Irak işgalini hazırlama aşamasında da sorumluluk aldı. 19992001 yılları arasında dönemin Dışişleri Bakanı Madeleine Albright’ın “Irak’ta Geçiş Döneminden Sorumlu Özel Temsilcisi” görevini yürüttü. Bu dönemde, Iraklı muhalifleri Saddam Hüseyin’e karşı bir araya getirdi ve örgütledi. Iraklı Kürt gruplarla yakın ilişki içine girdi ve onlara Washington yönetimi adına çeşitli güvenceler verdi, işgal sonrasındaki gelişmeler için zemin oluşturdu. 2004’te ABD’nin işgal sonrası Irak’taki büyükelçiliğinin oluşturulması ve işgal yönetiminin şekillendirilmesinde de etkin oldu. Irak’ın içinde “demokratik federasyon kurulması”nı uygulamaya konulmasında önemli rol oynadı. Demokratik federasyonla birlikte Iraklı Kürtlerin yarı bağımsız bir yapı kurmalarına zemin hazırladı. 20052008 yılları arasında Bush yönetimince Kahire Büyükelçiliği’ne atandığında, Mısır yönetimiyle yakın ilişkiler kurduğu, fazla yakınlaştığı ve böylece muhalif grupları daha da marjinalleştirdiği gerekçesiyle kendi ülkesinde eleştirildi. Örneğin, Ricciardone’ye en çok muhalefet eden Cumhuriyetçi Parti Senatörü Sam Brownback, büyükelçiyi Mısır hükümetinin demokrasi dışı hareketlerini desteklemekle suçladı. Brownback’in, Ricciardone’nin Türkiye görevi konusunda da çok büyük kuşkuları var. Diyor ki: “Türk hükümetinin laik köklerinden hızla uzaklaşmasından dolayı endişeli olmamız gerektiğine inanıyorum. Yapılacak seçimler, laiklerin güçlerini sınamasını sağlayacak ve özellikle muhalefet partilerinin tecrit edilmesi tehdidine inanıyorsak, iktidar partisini destekliyor gibi görünmemize izin veremeyiz. Son yıllarda, muhalefet partileri Amerikan elçiliğine iktidar partisine oranla çok az erişebilme durumundan şikâyet etmekteler ve bu durumun görev süresine Batı’nın Borç Çıkmazı Batı’nın gelişmiş ülkeleri, küresel ekonomik bunalımdan kurtulmuş olmanın sevincini yaşamakta ve uyguladıkları kurtulma programlarının etkili ve mutlu sonuçlarının keyfini sürmektedirler. Yapılan değerlendirme toplantılarında, uzamanlar ve ülke liderleri, bunalımdan sonraki ilk yılda elde edilen bu sonuçları olumlu ve yeterli bulmaktadırlar. Oysa bugüne kadar gelişmiş Batı ülkelerinde yapılanlar, daha çok para basılması, finansal pazarların paraya “boğulması” ve bu para fazlasının, yeni kredilere dönüştürülmesinden oluşmakta olup, uygulamalar sonucunda ülkelerin ve şirketlerin borç toplamları arttırılmış bulunmaktadır. Biz, bu önlemlerin kalıcı çözüm getirmediğini ve gelecek borç krizlerinin daha büyük çaplı olmalarına zemin hazırladığını düşünüyoruz. Bu önlemler, borç krizlerini yaratan eski borçların üstüne yeni borçlar ekleyerek gelecek borç taksitlerinin ödenmesini daha da güçleştirecektir. Uygulanan önlemlerle, ödeme güçlüğüne düşen büyük şirketler ve bazı devlet hazineleri, geçici sürelerle “kurtarılmış” olmaktadırlar. Avrupa Birliği Komisyonu (AB) ile ünlü kredi değerlendirme kuruluşu Standard and Poors (S&P) tarafından açıklanan aşağıdaki rakamlar, dünya ekonomilerinin içinde bulunduğu borç krizlerinin nedenlerine ışık tutmaktadır: Ülkeler Kamu+Özel Kamu Borç Borç Top. (S&P) Top. (AB) Bütçe Açığı (AB) başlaması ile birlikte Frank Ricciardone döneminde de değişmeyeceği endişesini taşıyorum.” Tam da 12 Haziran öncesi yine AKP’nin ekmeğine yağ sürülüyor, hem de ballısından... Liste, CHP’li Osman Coşkunoğlu’ndan: “Ülkelerin refah düzeyini ölçen Legatum Enstitüsü’nün 2010 yılı raporunda, Türkiye 110 ülke içerisinde 80. sırada. Geçen sene de 80. sıradaydık. Dünya Ekonomik Forumu’nun 20102011 yılı Küresel Rekabetçilik Raporu’nda verilen rekabet gücü sıralamasında Türkiye 139 ülke içerisinde 61. sırada. Geçen sene de 133 ülke içerisin Sıralama de 61. sıradaydık. Dünya Ekonomik Forumu’nun 20102011 yılı raporunda, üniversitesanayi işbirliği konusundaki sıralamada, Türkiye 139 ülke içerisinde 82. sırada. Geçen sene 133 ülke içerisinde 67. sıradaydık. 20092010 Küresel İnovasyon Endeksi Raporu’nda verilen inovasyon sıralamasında Türkiye 132 ülke içerisinde 67. sırada. Geçen sene de 130 ülke içerisinde 51. sıradaydık. Beşeri kapasite alt endeksi sıralamasında Türkiye 132 ülke içerisinde 89. sırada. Geçen sene de 130 ülke içerisinde 49. sıradaydık. 2009 AB İnovasyon Karnesi’nde verilen inovasyon sıralamasında Türkiye 33 ülke içerisinde 32. sırada. Geçen sene de 32 ülke içerisinde 32. sıradaydık. Aynı raporun insan kaynakları alt endeksi sıralamasında Türkiye 33 ülke içerisinde 33. sırada. Geçen sene de 32 ülke içerisinde 32. sıradaydık.” Bir ilerleme, bir ilerleme ki, sormayın gitsin... Fırtınayız adeta, tutabilene aşkolsun! İngiltere Yunanistan İspanya İrlanda İtalya Almanya Türkiye (Gayrisafi Yurtiçi Hasılanın Yüzdesi olarak) % 404.0 % 68.1 % 11.5 192.6 115.1 13.5 175.3 53.2 11.2 1102.9 64.0 14.3 120.6 115.8 5.3 150.3 73.2 3.3 36.4 45.5 5.4 ‘Ben de İnsanım’ SADIK ÇELİK Başbakan Erdoğan’ın, 25 Ocak’ta Kiev’de gazetecilere yaptığı açıklamada “Aksırıncaya, tıksırıncaya kadar içiyorlar” sözü için, “Bunu o anın gerilimine bağlayabilirsiniz. Bunu benim doğama verebilirsiniz. Sonuçta benim de stresli ve sinirli anlarım oluyor. Başbakan insan değil mi? Ben de insanım” şeklinde konuştu. Eleştirsek de desteklesek de karşımızdakini mekanik bir ayrım, soğuk ve demir kokulu bir kutuplaşma üzerinden konumlandırmamamız gerekir… Siyasetle medya, toplumla iktidar ya da en temelde bireyler arası insani ilişkilerin bütünüyle rafa kaldırılmasının bizi taşıyacağı zemin sağlam ve sürdürülebilir olmaktan çok uzaktır. Bu durum, siyasette olsun medyada olsun, bireyler, gruplar ya da milletler arası olsun, içinde insanın yer aldığı her türlü ilişkiyi kapsar. Ancak hepsinden önce şu soruyu sormak gerekiyor; duygusal ve insani tepkilere siyasette ne derece yer var? Hele ki toplumsal gerginlik dönemlerinde ortamı sakinleştirmek yerine gerginliği daha da arttırıcı tepkilere… Halkın oylarıyla toplumun başına geçip o toplumu yönetenlerden ve yönetmeye talip olanlardan kızgınlık, öfke, heyecan gibi duygusal tepkilerine hâkim olmaları, temsil ettikleri halka karşı sonuna kadar saygılı davranmaları beklenir. Aksi halde söz konusu yöneticilerin yöneticilik vasıfları sorgulanmaya başlar. Başlamalıdır. bu konuyla ilgili tekrar konuşarak; “Seksi bir kenara bırakalım. Çünkü her şey alkol üzerinden konuşuluyor” dedi… Evet, hepimiz insanız ve bazen ağzımızdan “duyulmasını istemediğimiz” cümleler de dökülebilir. Burada önemli olan nokta bu yanlışlıkla dilimize gelen sözlerin bizi ve niyet ve düşüncelerimizi ne derece yansıttığıyla ilgilidir… Ve bu durumda Bülent Arınç’ın arkasını düşünmeden o anlık ruh haliyle kurduğu cümlelerin arkasını düşünüp yorumlamak da bize kalıyor... Ne olursa olsun bu birbirinden ilginç açıklamalar daha uzun süre gündeme renk ve hareket katmaya devam edeceğe benziyor. Keşke gerginliği tırmandırmadan, sadece renk katıp, mizah konusu olmakla kalabilse… HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Dünya depresyonda Türkiye’de geçen 2010 yılında 35 milyon kutu antidepresan ilaç tüketilmiş. Bilhassa 2007’den bu yana antidepresan tüketimindeki hızlı artış gözlerden kaçmıyor ve artık kontrolsüz tüketimin ciddi sorunlara sebebiyet vermeye başladığı kaydediliyor. Ağrı kesici ve antibiyotikten sonra en çok kullanılan ilaçların başında geliyor antidepresanlar. Oysa konunun uzmanları uyarıyor; kontrolsüz kullanılan antidepresanlar “mani”ye, yani “duygu durum bozukluğu”na sebep oluyor. Duygulanım, insan olmanın en önemli unsurudur. Herhangi bir olaya, herhangi bir habere iyi ya da kötü bir duygusal yanıt vermeyen bir kimsenin gerçek anlamda yaşadığını söylemek güçtür. Biz de malum, ülke olarak öfkeli zamanlardan geçiyoruz. Duygulanım had safhada. Hem ülkemizin hem de artan bir hızla dünyanın farklı bölgelerinde kitle ve iktidarlar karşı karşıya geliyor, sesler yükseliyor fakat bu sesler duyulmuyor; duyulsa bile anlaşılmıyor… Yükselen sesleri bastırmak için şiddet devreye giriyor… Tunus’ta, Lübnan’da, Mısır’da iktidarlar sallanıyor, öfkenin hüküm sürdüğü topraklarda İslami iktidar paylaşımları gündemde… Ve elbette Türkiye; stat protestoları, yumurtalar, heykel polemikleri, aksırmalar, Güneydoğu’da yaşananlar, demokratik protesto haklarını kullanmak isteyen gencecik insanların bedenlerini hedef alan sert müdahaleler… derken gezegenin üzerini topyekun bir kızgınlık ve tepki bulutu sarıyor sanki. Üzerimizdeki bu öfkeli, kara bulutları hızla dağıtıp bizi açık ve güneşli günlere taşıyacak, antidepresandan daha tesirli ve daha kesin ilaçlara ihtiyacımız var. Bize karşı yükselen sesleri bastırmayı şiar edinerek değil onları anlamaya çalışarak konuşmayı deneyelim örneğin. [email protected] Yukarıdaki tablonun ilk sütunu, S&P’nin 2010 yılı ilk çeyreğinde tespit ettiği ve geçen yıl sonunda yayımladığı rakamlardır; son iki sütun, AB Komisyonu tarafından geçen hafta yayımlanan 2009 yılına ait rakamlardır. Bu rakamlar, şunları göstermektedir: Gelişmiş Batı ülkelerinin finansal pazarları “borca batmıştır”. Gelişmiş ülkelerin borç lideri, yukarıda rakamları görülmeyen, en gelişmiş ve 2009’da dünya üretiminin yüzde 25’ini üretmiş bulunan ABD’dir. ABD’nin 2009’daki GSYH’si 14.6 trilyon dolar, dış borç toplamı 13.9 trilyon dolar tutarında ve GSYH’sinin yüzde 95’i oranındadır. AB’nin en borçlu 4 ülkesinde devlet bütçesi açıkları da çok yüksektir. Bu ülkelerde dış ticaret ve cari işlem açıkları da yüksektir ve ülkelerin borçlarını yükseltmektedir. Ancak yukarıdaki tablo, devlet bütçesi açıklarının da yüksek dış borçlanmayı arttırdığını göstermektedir. Borç krizlerinin temel kaynağı, ülkenin özel kesime ait olan borçlarıdır; borç krizlerinin kamu kesimi borçlarından etkilendiği de bellidir; ama krizin temelinde aşırı özel kesim borçlanmaları vardır. İngiltere, İspanya ve İrlanda’da kamu kesimi dış borcu oranları düşük olmakla birlikte, bu ülkeler, özel kesim dış borçlarının fazlalığı nedeniyle büyük ödeme güçlükleri içindedirler. Batı’nın çok gelişmiş ülkeleri, borçları azaltmanın ve devlet bütçelerinde dengelerin sağlanmasının yollarını bulabilmelidirler. Ülkemizin, uzun sürede benzer borç ödeme sıkıntılarına düşmemesi için, Batı ülkelerinde şimdi yaşanmakta olan deneyimlerden çıkarabileceği önemli dersler vardır. [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] Hayat neyden ibaret? Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın renkli açıklamalarına ise artık pek yabancı olmadığımızı söyleyebiliriz. İlk olarak 2004 yılında “Şeyini şey ettiğimin şeyi” ile başlayıp “tuu size” ve “Lenin’i ölü olarak görmek çok güzel” şeklinde birbirini takip eden ve her biri kayda değer oranda ses getiren ifadeler bugüne kadar hız kesmedi. Arınç, yaptığı bu türden açıklamalar sonrasında sık sık özür dileme yoluna gitti, bazen de sözlerinin arkasında durmayı denedi. Son olarak ise hayatın neyden ibaret olduğu sorusu üzerine eğildi. Geçen hafta İzmir ziyareti sırasında, yaşam tarzına müdahale konusunda kendisine yöneltilen bir soruyu yanıtlarken “Hayat içkiden ibaret değil. Hayat seksten ibaret değil” şeklinde yaptığı açıklama ile medya ve kamuoyunun dikkatini yeniden üzerinde topladı. Hatta Arınç’ın bu sözleri şov dünyasında bile espri malzemesi haline geldi. (Cem Yılmaz kendi gösterisinde Arınç’ın sözlerine karşılık “İçinizde mitoz bölünme ile doğan var mı?” diye soruyor örneğin). Ancak Bülent Arınç bu defa söz konusu ifadesiyle alakalı özür dilemek yerine ifadeyi revize etmek yoluna gitti ve çarşamba günü HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Yapay tat 1 landırıcı olarak kullanılan bir 2 madde. 2/ 3 Meyveli ya da 4 kakaolu bir 5 pasta türü... Demiryolu. 3/ 6 Bir etkinliğin 7 geçici olarak 8 durdurulduğu süre... Borç 9 ödemede güvenilir ol 1 2 3 4 5 6 7 8 9 ma durumu. 4/ Ge 1 S İ L İ K O Z Ç çimsizlik, anlaşmaz 2 O D A A L E N İ lık... Gümüşhane ilin3 L İ A D E N İ T de bir kale. 5/ Si4V O L T A A S A vas’ın Şarkışla ilçe5E T A V İ N A sinde bir kaplıca. 6/ Y A R K A H Köpek... Bir pey 6 N 7 T A T Y A N T A gamber... Numaranın A C U R kısa yazılışı. 7/ Ür 8 K E T 9Ç I R A Y U R A güpAvanos arasında, peribacaları ve kiliseleriyle ünlü bir vadi... İşyeri olarak kullanılan birkaç katlı yapı. 8/ Makedonya’nın plaka imi.. “ sesi ve kanat şakırtısından / Billur bir avize Bursa’da zaman” (A. H. Tanpınar). 9/ Dört Halife’den sonra İslam devletinin başına gelen hanedan. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Beklegör politikası. 2/ İçten olmayan, yapmacık... Antalya ve Fethiye körfezleri arasında yer alan yarımadanın adı. 3/ Üç kişiyle oynanan bir iskambil oyunu. 4/ Satrançta bir taş... Ürün daha tarladayken, yetiştiği zaman teslim edilmek üzere önceden pey verilerek yapılan satış. 5/ Dansöz. 6/ Anadolu halklarının en eski ana tanrıçası... Bir nota. 7/ Zeytine benzer meyvesi sakız gibi çiğnenen bir palmiye türü... Yeni doğan buzağıların konulduğu yer. 8/ Hıristiyan sanatında Meryem Ana betimlemesi. 9/ Bir yüzeyin üzerindeki ince çizgi... Briçte as, rua, dam, vale ve onluya verilen ad. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle