18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 OCAK 2011 SALI CUMHUR YET SAYFA DİZİ Eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, ‘Devlet altyapısını oluştursa önleyici tedbirler alınırdı’ diyor 9 ‘Çok şey önlenebilirdi’ Umut Operasyonu’yla ilgili Emniyet’in hazırladığı rapor HAYAL ve GERÇEK KÜRŞAT BAŞAR Organize İşler Ülkemizde artık yuh çekmek, ıslık çalmak, devlet büyüklerine karşı sesini yükseltmek mahkemelik suç haline geldi. Bu arada her protestonun da “organize” olduğu, “arkasında malum güçlerin bulunduğu” söyleniyor. Bir zamanlar da “bunlar hep dış mihrakların işi” açıklaması yapılırdı. Bir eylemin organize olmasında şaşıracak ne var onu anlayamadım. Eğer bir protesto eylemi bireysel bir eylem değilse, kitlesel bir eylemse elbette organizedir. Büyük olasılıkla bir örgüt, bir dernek, bir sivil toplum kuruluşu ya da bunların birkaçının bir araya gelerek başlattığı ve başkalarının da katıldığı eylemlerdir kitlesel eylemler. Yoksa, binlerce insan bir sabah kalkıp aynı hisler içinde uyanarak aynı meydana toplanıp aynı sloganları atması biraz komik olurdu. Birçok Avrupa ülkesinde hemen her gün birtakım protesto eylemleri görürsünüz. Kimi zaman ev kadınları, kimi zaman öğrenciler, kimi zaman işçiler, kimi zaman çevreciler sürekli eylem halindedir. Bunlar da elbette organize eylemlerdir. Ama bunları organize edenler devlet tarafından daha baştan suçlu ilan edilmez. Eğer gösteriler aşırıya kaçar da işin içine şiddet girerse polis müdahale eder, ama katılanlar kameralarla tespit edilip haklarında dava açılmaz. İktidarın açıklamaları genellikle bu protestoların muhalif partiler tarafından kışkırtıldığı şeklinde oluyor ki bu da bana epeyce komik geliyor. Hükümeti protesto edenleri hükümetteki partinin il başkanlarının organize etmesini beklemiyoruz zaten. Demokrasiyle yönetilen bir ülkede insanların şu ya da bu nedenle bir şeyi protesto etmek için organize olmaları başka nerede suç sayılıyor bilemiyorum. Kaldı ki bu bir suçsa, örneğin, “yetmez ama evet” imzası toplayanların da suçlu sayılması gerekmez mi? Onlar da organize bir hareket yapmadılar mı? İşin daha komiği, sokaklarda molotofkokteylleriyle, taşlarla, yüzleri örtülü binlerce kişinin polise saldırdığı eylemlerde bu kararlılığı pek göremeyişimiz. Ama elinde taş, silah, sopa, molotofkokteyli olmayan, pankart açan, yumurta atan, hükümeti eleştiren veya yalnızca işlerini geri isteyen, haklarını isteyen insanlara karşı son derece zalimce davranılması alışılmış bir duruma döndü. Üstelik bu tutumun yalnızca o anda müdahale eden polisi de aşıp hukuka taşınması iyice dehşet verici bir durum. Herhalde, Türkiye’de hâlâ hukukçular var diye düşünüyorum. Çünkü bir süredir, özellikle birtakım davaların komedisi karşısında hukukçular sahiden var mı diye de düşünmeye başladım. Yoksa onlar da bir araya gelip bu olup bitenleri protesto ederlerse organize provokatörler olarak nitelenmekten mi korkuyorlar? [email protected] Sincan’da cephanelik E mniyet birimlerince hazırlanan rapora göre, operasyonda gözaltına alınan Nejdet Yüksel ve Ferhan Özmen’in yapılan sorgulamalarında yakalanacakları korkusuyla kendilerinin bıraktıklarını söyledikleri ve 13 Mayıs 2000 tarihinde Ankara Sincan’da iki branda çanta içinde bulunan silah ve mühimmatlar: “47.5 adet 570 gr’lık C4 patlayıcı kalıbı, 47 adet 300 gr’lık TNT patlayıcı kalıbı, 39 adet el bombası, 18 adet makineli tabanca, 4 adet şarjör, 1670 adet fişek.” Ayrıca Nejdet Yüksel’in 15 Mayıs 2000 tarihinde Ankara ili Sincan ilçesi Yeni Cemşit köyü Kesistaş bölgesi Gödekırı yöresinde yer göstermesi sonucu, iki ayrı yerde 1000 metre aralıklarla 9 adet karton kutu ve 1 adet spor çanta içerisinde de şu silah ve mühimmat bulundu: “113 adet C4 patlayıcı kalıbı, 225 gram TNT patlayıcı, 30 adet tabanca, 4 adet uzun namlulu silah, 96 adet şarjör, 1 çuval fişek, 50 adet susturucu, 8 adet Lav silahı, 1 adet menşei belli olmayan namlu, 2 adet cinsi belli olmayan madde, 100 adet elektronik kapsül, 6 adet ateşleme çakmağı, 3 adet tabanca temizleme seti, bağlantılar yapılmış cep telefonları, rulo halinde infilaklı fitil, bomba yapımında kullanılan (uzaktan kumandalı, hareket, ses ve zaman ayarlı) malzemeler ele geçirilmiştir.” Silahlar suikastlarla uyuşuyor Umut operasyonu sırasında Sincan’da ele geçirilen bomba ve silahların hemen ardından sürdürülen çalışmalar sonucunda, İstanbul ve Ankara illerinde yakalanan örgüt üyelerinin ve onlarla bağlantılı kişilerin bombalı saldırılar sonucu yaşamını yitiren Uğur Mumcu, Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı ile 1990 yılında gerçekleştirilen Prof. Muammer Aksoy ve Doç. Dr. Bahriye Üçok cinayetlerinin de failleri oldukları belirlendi. Emniyet birimlerinin bilgisine göre, operasyonlarda ele geçirilen silah ve mühimmatın yapılan balistik incelemeleri sonucunda; “seri numarası kazınarak yok edilmiş 2 adet 9 mm çapında İsrail yapısı Uzi marka silahın ise 21.02.1996 günü İstanbul ilinde İran rejim muhalifi Ali Panaf Moradi, Mariam Jawkar Jawdan (Zehra Rejabi) isimli şahısların öldürülmesi eylemlerinde kullanıldığı”, “Prof. Dr. A. Taner Kışlalı’ya yönelik gerçekleştirilen bombalı eylemde kullanılan malzemelerle, operasyon süresinde ele geçirilen malzemenin aynı yapıda olduğu ve bire bir örtüştüğü” saptandı. Olayları gerçekleştirenlerin İran’da yetiştirildikleri, operasyonla kesinleşmiş oldu, öyle mi? Orada yetiştirilmiş insanlardı. Ancak biliyoruz ki, bu insanlar orada yetiştirilir, ama onları farklı bir istihbarat gücü kullanabilir. Bu tip faili meçhul olaylarda hep yabancı servis araştırılır. Tabii Türkiye’de esas sorulması gereken soru şudur: Bu kadar yabancı servis ülkemizde dolaşabiliyor da, bunları önleyecek tedbirler bakımından Türkiye’deki istihbarat teşkilatı buna karşı nasıl bir faaliyet içerisinde oldu? Milletin kafasını karıştıran da bu. Nasıl olanak verilmiş? Onu ben bilmiyorum, araştırılmaya ihtiyacı var. Bugün yaşanan olaylar bakımından, özellikle son günlerde istihbarat servislerinde çalışan insanları dinledikçe, ben parlamentoda olsam, bu kurumları hem Meclis araştırmasına hem de adli araştırmaya tabi tutarım. Bilmediğimiz birtakım şeyler mi var? Siz insanlarınızın devlet olarak güvenini sağlamak mecburiyetindesiniz. Ülkeyi yöneten ve yönetmeye talip olan insanlar bütün bu sistemi bir güvenlik anlayışı içerisinde sağlayacak. Siz insanları farklı örgütsel yapıların mahkumiyetine teslim ederseniz orada yaşam hakkı yoktur, orada özgürlük yoktur, orada tamamen teslimiyet vardır. Yani istense bu olaylar önlenebilir miydi? Türkiye’de çok şey önlenebilir. Modern devletler zaten suç olmadan önce önleyici tedbirler bakımından altyapıyı hazırlıyorlar. Bugün WikiLeaks belgeleri ile beraber Türkiye’nin altyapısı olmadığı ortaya çıkmıştır. Çok acı bir şeydir. Bir kez daha sormak istiyorum. Bu ölümler istense engellenebilir miydi? Güvenlik altyapısı eğer sağlam zeminler üzerine inşa edilmişse çok şey önlenebilir. Ön Eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, “WikiLeaks belgeleri ile beraber Türkiye’nin altyapısı olmadığı ortaya çıktı” dedi. lenemeyen şeyler de olabilir. Yani Batı’da da güvenlik altyapısı çok kuvvetlidir ama bazen önlenemiyor. Niye? Çünkü... Bir kere bu tip mücadelelerde eylemi gerçekleştirmek isteyenler, son derece yüksek teknolojik olanaklarla donatılıyorlar. Öyle paldır küldür kimse girmiyor o işlere. Teknoloji geliştikçe ona göre eylemsel anlayışlar da gelişiyor. Oysa, gerek 1980 öncesi, gerek 1980 sonrası olaylardan Türk siyaseti, bürokrasisi, basın ve iş çevreleri vb. hiç ders almamış gibi. Niye? Hiç araştırmadığı için. Araştırmış olsaydı, ona göre tedbirler gelişir ve ona göre halkı bilinçlendirilmiş olurdu. Kendi evlatlarının karşılıklı birbirini öldürmesine asla müsaade ettirmezdi. Eylemi gerçekleştirenlerin Kudüs Ordusu adlı örgüte bağlı oldukları ve o örgütü İran’ın kullandığı açıklanmıştı o dönemde. O döneme has bir politikası mıydı İran’ın Kudüs Ordusu’nu kullanması? İran kendi devrimini başka ülkelere ihraç ederken o ülkelerde kendi siyasi hâkimiyetini, inanç hâkimiyetini, ekonomik hâkimiyeti ni devam ettirmek istedi. Zaten İran’daki devrimle beraber Amerika, İngiltere ve İsrail daha çok Ortadoğu’ya sarkma eğilimi içine girdi. Irakİran savaşı, küresel gücün oraya sarkma projesi olduğunu gösteriyordu. Enerji yollarına sahip çıkmak için yürütülen bir proje... Özellikle niye Türkiye, özellikle niye bu insanlarımız hedef seçildi? Türkiye, bölgesinde giderek gelişmekte olan bir güç olarak gelişebilirdi. Fakat Türkiye maalesef bu güce ulaşması için altyapısını tamamlayamadı. Türkiye silahlı ve silahsız örgütlerle ayrıştırıldı. Bu ayrışma bugün de devam ediyor. Ayrışmanın tek nedeni de siyasetin tutsak, kirli ve kemiksiz olması. Türkiye’nin özellikle seçilmesinin nedenini görebilmek için, Türkiye’deki istikrarsızlığı kimin yaratmak istediğine bakmak lazım. İran hangi ülkelerle içli dışlı, ona bakmak lazım... Arşivlerde binlerce bilgi var. Bu, ifadelerde filan anlatılan bilgiler. Sen bu evlatlarını koruyup kollayacağına, bunu önceden tedbir alıp ortadan kaldıracağına geldiğin duruma bak. Neden bu oldu peki? Çünkü maalesef Türkiye kendi arşivini kullanamadı. Kendi arşivini geliştiremedi. Kendi arşivinden kaynaklanan bilgiyi eyleme dönüştüremedi. Niye kullanamadı bunu? Yapmak mı istemiyor yoksa? Demek ki yaptırtmıyorlar. Bunu şöyle izah edeyim: Dünyada siber istihbarat sistemi kurulurken Türkiye o teknolojik altyapıdan eksik kaldı. Yaygın haber alabilme ağınız yok, toplumu bilinçlendirmek için hiçbir altyapınız yok, ekonomik savaşlara, mali savaşlara, yüksek teknolojik savaşlara karşı, enformasyon bilgi savaşlarına karşı, hukuk savaşlarına karşı hiçbir altyapınız, hiçbir şeyiniz yok. Çok acı bir şey bu. Böyle bir altyapınız olmadığı zaman insanın yaşam hakkını koruyamazsınız. Çağımızda bütün modern devletler şu kararı almışlardı: Esas önemli olan, suç olmadan önce insanları korumak. Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993’te bombalı suikastta yaşamını yitirdi. Kaypakkaya’nın kardeşi CHP’de İstanbul Haber Servisi 68 öğrenci hareketinin simge isimlerinden İbrahim Kaypakkaya’nın kız kardeşi avukat Elif Güneş CHP’den milletvekiliğine aday olmaya karar verdi. CHP’ye katıldığını belirten Güneş, CHP’nin Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte önemli değişimler yapacağını söyledi. Ormanda öldüresiye işkence İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İzmir Ödemiş’te kahvehanede oturduğu sırada yanına gelen 5 kişi tarafından ormanlık bir alana götürülen Gökhan Tüvsüzoğlu öldüresiye dövüldü. Zorla senet imzalatılan ve kafasına da kuru sıkı tabancayla ateş edilen Tüvsüzoğlu’nun durumunun ciddi olduğu öğrenildi. Jandarma, Tüvsüzoğlu ile son olarak görülen 5 kişiyi gözaltına aldı. ‘Ben Uğur Mumcu’yum’ adlı kitap Uğur Mumcu’nun günümüz Türkiyesi’ne göndermeleriyle dolu Yıllar öncesinden işaret etti um:ag tarafından hazırlanan, Orhan Tüleylioğlu’nun derlediği “Ben Uğur Mumcu’yum” adlı kitap kitabı, Uğur Mumcu’nun günümüz Türkiye’sine göndermeleriyle dolu. Kitap Uğur Mumcu’nun yazılarından derlenmiş 150’ye yakın paragraftan oluşuyor. Dün piyasaya çıkan kitaptan bazı bölümler şöyle: Adaletin üç ayağı vardır. Bu üç ayağın birincisi yargıç, ikincisi savcı, üçüncüsü avukattır. Adaletin bu üç ayağından biri zedelenirse, adaleti ayakta tutmaya olanak yoktur. Bunun içindir ki hukuk devleti, yargı bağımsızlığına ve özgür barolara dayanır. Yargıç bağımsız değilse, savcı bağımsız değilse, avukat, her gün çeşitli baskılarla karşı karşıya ise bundan adalet duygusu zarar görür, dolayısıyla bütün toplum, bu zararın yükünü taşımak zorunda kalır. (Cumhuriyet, 16 Şubat 1981) Türkiye’deki kavga, Kürt’le Türk’ün, inananla inanmayanın, Sünni ile Alevinin kavgası değil, egemen sınıflarla emekçilerin kavgasıdır. Ve bu çelişkilerle yaşadığımız olaylar, faşist diktatörlük için kolları sıvayanların kanlı saldırılarıyla biçimlenmektedir. Temel hak ve özgürlükleri korumak, anayasal düzene yönelen şiddet eylemlerinin kökünü kazımak, doğrudan doğruya faşist odakların köklerinin kazınmasına bağlıdır. (Cumhuriyet, 15 Ocak 1979) Kusura bakılmasın, bizim demokrasimiz, biraz pille çalışan radyolara benziyor! “Nasıl” derseniz, şöyle: Devletin temeline anayasayı yerleştiriyorsunuz, anayasa yeni doldurulmuş bir pil gibi demokrasiyi bir süre çalıştırıyor. Radyolarda da böyle olmaz mı; önce radyodan çok net ses çıkar, düğmeyi hangi dalgaya çevirirseniz, hangi istasyonu ararsanız, ses gelir. Pilin ömrü doldukça parazitler çoğalır, cızırtılar artar, ses yavaşlar. (Cumhuriyet, 18 Eylül 1980) İsterler ki susalım; isterler ki yazdıklarımızın hiçbiri, hele bu dönemde yazılmasın. Bunun içindir ki, bizleri susturmak için türlü yollara başvururlar. Bizleri susturmak için başvurdukları ve ellerine yüzlerine bulaştırdıkları sinsi girişimleri ile ilgili ipuçları ellerimizdedir! Bunu da bilir, bunların açığa çıkmaması için köşelerinde kıvranıp dururlar. Evet yazacağız, susmayacağız. Bütün yolsuzlukları, kaçakçılıkları, pislikleri, cinayetleri tek tek sergileyeceğiz. (Cumhuriyet, 4 Şubat 1981) Gazetelerin, işadamları ve müteahhitler eliyle basın dışı alanlardaki kazanç kapılarının kalkanı olarak kullanılması, hiç şüphesiz, basın özgürlüğü için çok olumsuz bir gelişme olmuştur. (Cumhuriyet, 25 Mart 1981) Bugün Türk basını tehlikeli bir gidişin içindedir. Bu tehlikeli gidiş, holdingleşmedir; yayın organlarının holdinglerin sözcüleri olmalarıdır. Basının, büyük holdinglerin, bankaların çıkar kavgalarına araç yapılmasıdır. Gazetelerin, gazetecilik mesleği dışındaki, ‘şans ve talih yarışmaları’ ile haksız rekabet koşulları içinde yapay tirajlar yaratmalarıdır. Holdinglerin, çokuluslu şirketlerin dünya çapındaki kapışmalarını Türkiye’ye yansıtmalarıdır. (Cumhuriyet, 20 Ocak 1982) “Batılılaşıyoruz” diye Amerikan Arap sarmalı içine sokulduk; enflasyonu indireceğiz diye, IMF’nin ipoteklerine tutulduk, “Atatürkçülük” diye diye laiklik ilkesi yok edildi; birader, parti ve belediye başkanları eliyle “Arap kompradorluğu” devlet katında yer buldu. (Cumhuriyet, 18 Haziran 1985) “Türkİslam Sentezi” özü ve sözü ile Atatürkçülüğe karşı bir görüştür. “İslamda laiklik” ise söz konusu değildir. Laiklik ilkesi, adım adım yok edilmektedir. Televizyon bu görüşün aracı olmakta; “açık oturum” adı altında tek görüş savunulmakta, bu görüşün propagandası yapılmaktadır. (Cumhuriyet, 25 Eylül 1985) Bunda bir yanlışlık, bir çarpıklık yok mu? İmam hatipliler din adamı olarak çalışmayacaklarsa, neden art arda imam hatip okulları açılıyor? Neden bu okullardaki öğrenci sayısı her yıl bu kadar artıyor? İmam hatip lisesi mezunları neden yetiştirildikleri alanlar dışındaki işlerde görevlendiriliyor? Eskiler, “Camiye, kışlaya, mektebe siyaset sokulmaz” derlerdi. Bu yasa tasarısı TBMM’den geçerse camilere ve okullara sokulan dinsel siyaset, kışlalara da sokulmuş olacak. (Cumhuriyet, 22 Ocak 1993) HES inşaatında inanılmaz kaza SAMSUN (AA) Samsun’un Çarşamba ilçesinde Musçalı köyü Yeşilırmak üzerinde bir şirket tarafından yaptırılan HES inşaatında çalışan Eyüp Tutluca baraj kapaklarında kalıp çalışması yaptığı sırada yaklaşık 7 metreden düşerek öldü. Bir süre sonra işçilerden Nurettin Gözüsarı da Tutluca’nın düştüğü yere bakmak için kazanın meydana geldiği yere gitti. Aynı yerde dengesini kaybederek düşen Gözüsarı da olay yerinde öldü. Şüpheli paketten bomba çıktı KAHRAMANMARAŞ (Cumhuriyet) Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde, bir büfenin önüne bırakılan paket, büfe sahibi tarafından fark edildi. Durumun bildirilmesi üzerine olay yerine gelen bomba imha ekipleri, paketi fünyeyle patlattı. Yapılan incelemede paket içinde boru tipi bomba olduğu belirlendi. Bomba etkisiz hale getirilerek incelenmek üzere emniyete götürüldü. Celâl Doğan bypass oldu İstanbul Haber Servisi Eski Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Celâl Doğan dün Maslak Acıbadem Hastanesi’nde bypass ameliyatı oldu. 4 kalp damarı değiştirilen Doğan’ın yoğun bakım servisinde tutulduğu belirtildi. Maslak Acıbadem Hastanesi’nden yapılan yazılı açıklamada, Doğan’ın Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Cem Alhan tarafından 3 saat süren operasyonla ameliyat edildiği ve sağlık durumunun iyi olduğu ifade edildi. 2 kişiye 122’şer bin TL ANKARA (AA) On Numara’da 10 bilen 2 kişi, 122 bin 760 lira kazandı. Şanslı numaraların; 1, 2, 9, 10, 16, 18, 21, 28, 31, 33, 38, 39, 45, 46, 50, 57, 61, 62, 64, 67, 72 ve 73 olarak belirlendiği çekilişte 9 bilenler 2 bin 126 lira, 8 bilenler 98 lira, 7 bilenler 13.65 lira, 6 bilenler 2.30 lira, hiçbir numarayı tutturamayanlar ise 1.65 lira kazandı. Uğur Mumcu “Yazacağız, susmayacağız” diyor. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle