18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 8 İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Denizli Zonguldak Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Y K Y Y Y Y Y Y Y Y B Y Y 7 2 5 5 11 12 10 7 10 14 13 13 6 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars Y Y Y Y Y Y B Y B B B B B 6 7 5 13 17 16 10 12 8 10 3 2 4 HABERLERİN DEVAMI Oslo B Helsinki K Stockholm B Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih Y Berlin Y Budapeşte K Madrid B Viyana K 3 0 2 8 6 6 6 4 3 2 0 6 4 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam B K PB Y K PB B PB PB PB PB PB PB 1 4 8 10 1 14 3 4 9 7 13 18 16 Ülkemizin geneli çok bulutlu Marmara, Ege, Akdeniz, İç Anadolu, Batı ve Orta KAradeniz, Doğu Karadeniz’in iç kesimleri, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun batısı Erzurum ve Bingöl çevreleri yağışlı geçecek. Yağışlar Marmara’nın doğusu, Batı Karadeniz, Iorta Karadeniz’in iç kesimleri, Doğu Akdeniz ile Samsun, Yozgat ve Antalya çevrelerinde kuvvetli olacak. Hava sıcaklığı batı kesimlerinden başlamak üzere 810 derece, güney ve doğu kesimlerde 24 derece azalacak. 25 OCAK 2011 SALI TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 25 Ocak GÜNCEL Baştarafı 1. Sayfada CÜNEYT ARCAYÜREK Genelkurmay, bazı yayın organları tarafından yapılan haberlere tepki gösterdi Ben, insan hakları savunucusuyum. Ben, yobazların, vurguncuların, çıkarcıların düşmanıyım. Ben, bağımsız, özgür ve devrimci bir yazarım”… …Diye anlattı, tanıttı kendini Uğur Mumcu. (1988) Din ve etnik siyasetlerle ülkeyi dinciler, Kürtler ve laikler olarak üç kutba bölenlere övgü düzmekten başka hiçbir marifeti olmayan yazarlardan biri, iktidar dalkavuğu bir gazetedeki yazısında Kubilay ve Mumcu demokrasi şehidi değildir diye yalaka bir yazı yayımladı. Yobazların, vurguncuların, çıkarcıların düşmanı, Cumhuriyetçi, tam bağımsız Türkiye’den yana, antiemperyalist, insan hakları savunucusu ve Atatürkçü… …Uğur Mumcu değil… Ama özü de sözü de ak olmayan bu sarhoş köşe yazarı demokrat ha? Uğur; tertemiz yaşantısı, canlı anılarıyla, yazdıklarıyla hâlâ yaşıyor. Yıllarca önceden bugünlere damgasını vuran kesin, yadsınamaz, gerçekçi yazılarıyla. Bugünün Türkiyesi’nin nereden nereye geldiğini anlamak, algılamak için Uğur Mumcu’yu okumak, anlamak ve algılamak gerek. Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı (um:ag) yayımladığı “Ben Uğur Mumcu’yum” kitabında “Bir güzel oyuncaktır topaç” diye yazıyor, 1974’te! Günümüzde siyasetteki, gazetecilikteki dönekleri anlatırken “döner durur kendi ekseni çevresinde” topaç gibiler diyor: “Bedenindeki ip ne yöne sarılmışsa o yöne döner topaç. Politikacılar vardır (son nefesine kadar savaştığı liboş adını taktığı gazeteciler, yazarlar) topaçlar gibi... İhtilalciler vardır topaçlar gibi… Dönerler, dönerler, dönerler yoruluncaya kadar.” 1982: “Bugün Türk basını tehlikeli bir gidişin içindedir. Bu tehlikeli gidiş, holdingleşmedir; yayın organlarının holdinglerin, bankaların çıkar kavgalarına araç yapılmasıdır.” 1982: “Türk halkı böyle bir anayasaya mahkum edilmemelidir… Toplumun ayrıcalıklı kesimlerini okşayan bir anayasa yerine bütün toplumu kucaklayan bir anayasaya layıktır”. 1983: “Barış, herkes için barış… Özgürlük, herkes için özgürlük… Demokrasi, herkes için demokrasi…” 1985: “‘Batılılaşıyoruz’ diye AmerikanArap sarması içine sokulduk… ‘Atatürkçülük’ diye diye laiklik ilkesi yok edildi: birader, parti ve belediye başkanları eliyle ‘Arap kompradorluğu’ devlet katında yer buldu”. 1985: “Laiklik ilkesi adım adım yok edilmektedir. Televizyon bu görüşün aracı olmakta; ‘açık oturum’ adı altında tek görüş savunulmakta, bu görüşün propagandası yapılmaktadır.” 1986: “Hukuk devleti yargı bağımsızlığına dayanır.” 1986: “Yahu ne yapacaksınız okuyup da? Dertsiz başınıza dert mi alacaksınız? Okuyup okuyup da hapislere mi gireceksiniz? Para kazanın, köşe dönün, malı götürün. Memleketi kurtarmak size mi kaldı? Ülkeymiş, devletmiş, demokrasiymiş… Adaaaam sen de!” 1988: “Bugün türban, yarın cilbab, öbür gün fes… Çağdaş uygarlık yolunda çarşaf ve türbanla ‘güzel, güzel’ ilerliyoruz!” 1989: “Bugün Kürt sorunu, azınlık şovenizmi, ayrımcılık ve terör ile değil; demokrasinin yerleştirilmesi ve insan haklarının, Edirne’den Ardahan’a, her yerde uygulanması ile çözülür”. 1991: “Türk’ü Kürt’e, Kürt’ü Türk’e, Alevi’yi Sünni’ye, Sünni’yi Alevi’ye düşman eden bu emperyalist siyasetin Türkiye’ye neler getireceğini görmemek için kör ve sağır olmak gerekir. Ya da ‘gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde’ bulunmak!” 1992: “Çağdaş toplumlarda kimse kimsenin başını açıp açmaması ile ilgilenmez. Bizim yakındığımız konu, genç kızlarımızın başlarını örtüp örtmemeleri değil, bir Hint başlığı olan ‘türban’ın üniversite ve yüksekokullarda siyasal amaçlarla ‘İslami tesettür’ gereğiymiş gibi sunulmasıdır”. 1992: “Bugün çağdaşlık konusunda elle tutulur ne kalmışsa, hepsi Atatürk döneminin eseridir.” 18 yıl öncesinin acısı hâlâ yüreğimizi yakıyor. Yıllarca birlikte olduğum Uğur Mumcu’nun bir dostu, bir arkadaşı olmaktan onur duyuyorum. Seninle Türkiye’yi yaşamak ne güzeldi Uğur! Ah Uğur ah! Ayrıldın aramızdan, ama yerin hiçbir açıdan asla doldurulamadı. Yazdıklarından ibret alınsa, ders çıkarılsaydı bugünleri yaşar mıydık? Her 24 Ocak’ta seni anmıyoruz… Hayır, hayır: Özlemle arıyoruz! ‘Masumiyet ihlal ediliyor’ Yapılan açıklamada, “İlkelerinin ciddi şekilde ihlal edildiği, yargılama sürecinin ‘kamuoyu yargısı’ şekline dönüştürülmek ve olumsuz yönde etkilenmek istendiği açıkça görülmektedir” denildi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanlığı, Balyoz Darbe Planı iddiaları ile ilgili olarak Donanma Komutanlığı’nda yapılan aramadan sonra bazı medya organlarında yer alan yayınlara tepki gösterdi. Genelkurmay, yaptığı açıklamada, “Bazı medya organlarında, ortaya atılan her iddiayı peşinen doğru kabul eden, adı geçen herkesi suçluymuş gibi gösteren ve farklı yollarla bunu başkalarına da kabul ettirmeye çalışan bir yaklaşımın belirdiği” belirtildi. Açıklamada, “Bu şekilde yapılan yayınlarla ‘kişilerin masumiyet karinesinin korunması’ ve ‘özel hayatın gizliliği’ ilkelerinin ciddi şekilde ihlal edildiği, yargılama sürecinin ‘kamuoyu yargısı’ şekline dönüştürülmek ve olumsuz yönde etkilenmek istendiği görülmektedir” denildi. Genelkurmay Başkanlığı’nın açıklamasında, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 6 Aralık 2010 tarihinde Donanma Komutanlığı’nda cumhuriyet savcısı nezaretinde askeri personel tarafından yapılan aramada birtakım malzeme ve doküman bulunduğu ve konuyla ilgili olarak askeri savcılıkça adli soruşturma başlatıldığı hatırlatıldı. İdari soruşturmanın devam ettiği belirtilen açıklamada şunlar kaydedildi: “Bulunan dokümanın bir kısmı 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nce 19 Ocak 2011’de ilgili taraflara dağıtılmıştır. Bu tarihten itibaren, bazı medya organlarında, ortaya atılan her iddiayı peşinen doğru kabul eden, adı geçen herkesi suçluymuş gibi gösteren ve farklı yollarla bunu başkalarına da kabul ettirmeye çalışan bir yaklaşım belirmiştir. Bu yayınlarla ‘kişilerin masumiyet karinesinin korunması’ ve ‘özel hayatın gizliliği’ ilkelerinin ciddi şekilde ihlal edildiği, yargılama sürecinin ‘kamuoyu yargısı’ şekline dönüştürülmek ve olumsuz yönde etkilenmek istendiği açıkça görülmektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri, hukukun üstünlüğü ve anayasal değerlere bağlı bir kurum olarak, aksi yönde yapılan telkinlere rağmen, yargı sürecini sabır ve itidalle izlemekte, bu çerçevede bağımsız ve tarafsız olduğuna inandığı yargının doğruyu ortaya çıkarmasını beklemektedir.” GÜNDEM Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Şehit Okkan için ölümünün 10. yılında ailesi, dostları ve sevenlerince iki tören düzenlendi. o kadardır. Bu, aslında toplumla yüz yüze olan mesleklerin tümünde geçerlidir. Gazeteci için, siyasetçi için, emniyet müdürü için... Uğur Mumcu toplumla barışık bir yazardı. Bir başka deyişle kendisini köşesine hapsetmemişti. Uğur Mumcu ile aynı gün katledilen Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan da bulunduğu görev bölgesinin hassasiyetlerine karşın kendisini 7’den 70’e herkese sevdirmişti. Çok önemli ve çok tehlikeli bir güç! Neden tehlikeli? Çünkü böyle bir gazeteci mesleğin o evrensel gücünü de en etkili biçimde elinde bulunduruyor demektir. Nedir o? Kanaat önderliği... Türkiye gibi gündemin sık değiştiği, olayların görünen yüzüyle içyüzünün farklı olduğu, kuruluş temellerinin sürekli tartışıldığı ülkelerde, toplum için kanaat önderliği çok önemlidir. Günlük gelişmelerle ortalama bir duyarlılıkla ilgilenen kişiler, güvendikleri gazetecileri “kanaat önderi” olarak bellerler. Öyle ki, bu güç “hükümet olmak” kadar önemlidir. O nedenle toplumu dönüştürme planı yapan bir güç kendisine böyle bir ortak istemez. Uğur Mumcu 1990’lı yıllar kıyımının en önemli halkalarından biriydi. 1990’da art arda Prof. Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Turan Dursun, Doç. Bahriye Üçok katledildi. 1993’te Uğur Mumcu, 1999’da Prof. Ahmet Taner Kışlalı, 2002’de Dr. Necip Hablemitoğlu... Bütün bu aydınların yukarıda aktardığımız güçle koşut bir başka özelliği de şuydu: Devletle ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş değerleriyle de barışıktılar. İşte bu ikili güç, deyim yerindeyse yazarın kanatlarıdır. Elbette bir gazeteci devlet kurumlarındaki yapısal ve kişisel bozuklukları kıyasıya eleştirecek. Bu anlamda eleştirinin özü, sahip çıkmaktır. 1990’lı yıllardaki aydın kıyımlarının bir nedeni de onların barışık olduğu devleti, değerleri ve toplumu dönüştürmekti. Başarabildiler mi? Türkiye’nin bugünkü görünümüne bakıp söylenecek çok şey var. Sadece ülke yönetimi değil anlatmak istediğim. Devlet yapısına, değerlerin dönüşümüne, Türkiye’nin uluslararası konumuna ilişkin her şey. Kanaat önderliğinden söz ettik, bunun yanına bir kavram daha koymak gerek: Eşik bekçiliği. Gazeteci toplumda aynı zamanda düşünce eşiklerinin oluşmasını sağlar. Şöyle ki; gazeteci örneğin ülkenin kuruluş değerleriyle ilgili bir konu için, “bu adımın ötesi atılamaz” ya da “bu alandaki tabu yıkılmalı” yorumu yaptığında toplum da “sınırı”, “tavrı” koyacaktır. 1990’lı yıllardan 2000’lere gelirsek... Yöntem değişti! Bir başka “öldürme” yöntemi gelişti. Bir gazetecinin öldürülmesiyle bunun toplumda açacağı yara sanılandan fazladır ve farklıdır. Sonuç olarak 90’lı yıllardaki kıyımları yapanlar ülkeyi dönüştürme yönünde hedeflerine ulaşmış olduklarını düşünebilirler ama, şunu da göz ardı etmiyorlar: Katledilen aydınların ruhunu öldüremediler! İşte yöntem değişikliği dediğim nokta bu. Artık hedef bedenler değil, ruhlardı. Ruhları öldürdükten sonra zaten bedenin ne önemi vardı. Bunun için toptan tüfekten daha etkili bir silah seçildi: Hukuk! Kimsenin karşı çıkamayacağı, hatta saygılarını sunma ve üstünlüğünü kabul etme durumunda olacağı küresel, bilimsel bir değer. Öyle bir kullanım ki; davayı açmak, sonuçlandırmaktan, hüküm vermekten daha etkili. Öyle bir kullanım ki; davanın toplumdaki yansımaları dosyadaki gerçeklerin on katı. Öyle bir dosya ki; içine giren kaybolur, girmeyen büyüklüğünden ve çerçevesinden ürker. Böyle bir sürecin içinden geçiyoruz. Sürecin sloganı şu: “Bırakın hukuk işlesin... Hukuki sürecin sonunu bekleyelim.” İşlesin, bekleyelim ama, ortada işleyen bir hukuk yok. İşletilen, kullanılan, adına “hukuki süreç” denilen bir ortaçağ var. Düşüncelerimize katılmayanlar, “hukuki süreçle” ortaya çıkarılmış, aydınlatılmış bir olay söylesinler. Faili meçhuller bağlamında Uğur Mumcu cinayetiyle Hrant Dink cinayeti özdeştir. AKP, faili meçhullere nasıl baktı? Bu yanını yarın kaleme alalım... [email protected] Gaffar Okkan suikasta uğradığı yerde anıldı DİYARBAKIR / SAKARYA (Cumhuriyet) Diyarbakır’da 24 Ocak 2001’de uğradığı silahlı saldırı sonucu 5 görev arkadaşıyla birlikte şehit olan Emniyet Müdürü Gaffar Okkan, suikasta uğradığı yerde ve memleketi Sakarya’daki mezarı başında anıldı. Terör örgütü Hizbullah tarafından şehit edilen Okkan ile korumaları Atilla Durmuş, Mehmet Kamalı, Sabri Kün, Mehmet Sepetçi, Selahattin Baysoy için tören düzenlendi. Şehit Aileleri Derneği Diyarbakır Şubesi yöneticileri, emniyet yetkilileri ve yurttaşların katıldığı törende, olay yerine karanfil bırakıldı. Okkan için Sakarya’nın Hendek ilçesindeki mezarı başında da anma töreni düzenlendi. Törene, Sakarya Valisi Mustafa Büyük, Emniyet Müdürü Ali Bilkay, İzmir Emniyet Müdürü Ercüment Yılmaz, eski Diyarbakır Valisi Cemil Serhatlı, Hendek Kaymakamı Mustafa Ayhan, Belediye Başkanı Ali İnci, Okkan’ın ailesi, emniyet mensupları, ve çok sayıda vatandaş katıldı. Törene Okkan’a duyulan sevgi sebebiyle “Ali Gaffar” adı verilen Diyarbakırlı 101 çocuk da katıldı. Arslan’dan tuhaf istek: Üzerine çok gidilirse rahatsızlık artar ‘Öcalan’ı da serbest bırakın’ HATİCE TUNCER Birinci Ergenekon davasında, Danıştay yargıçlarını öldürmek ve yaralamaktan, Cumhuriyet gazetesinin bombalanmasından sanık Alparslan Arslan, “Bu bilgiler üzerine çok gidilirse rahatsızlığımız artacaktır” dedi. Arslan, Abdullah Öcalan dahil tüm tutukluların serbest bırakılmasını istedi. Davaya bir buçuk aylık aradan sonra dün devam edildi. Duruşmada, Arslan’ın Ülkücü çev reden arkadaşı Osman Mutlu tanık olarak dinlendi. Mutlu’nun, sorulara “Bilmiyorum, hatırlamıyorum” gibi yanıtlar vermesi üzerine Savcı Mehmet Ali Pekgüzel “Türkiye’yi sarsan bir cinayet işleniyor. İnsan olayları kafasından geçirmez mi?” diyerek bir rahatsızlığı olup olmadığını sordu. Pekgüzel’in, 17 Mayıs 2006 15.16’da neden Emniyet’e gittiğini sorması üzerine Mutlu “Hayır gitmedim” dedi. Mutlu, tutuklu sanık İsmail Yıldız’ın “Arkadaşınız Serdar Cevheri’nin bir AKP milletvekiline yakın olduğunu biliyor musunuz” sorusuna “Evet” diye yanıt verdi. ‘Beni de tahliye edin’ Sanık Zekeriya Öztürk, Hizbullahçıların tahliye edildiğini anımsatarak kendisinin de tutukluluk süresinin 3 yılı aştığını ve talepte bulunmak istediğini söyledi. Başkan Şengün, taleplerin cuma günü alınacağını belirterek Öztürk’e söz vermedi. SORUŞTURMA İZNİ YİNE ÇIKMADI Trabzon’dan Dink kararına iade geldi TRABZON (Cumhuriyet) Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığı, Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin Trabzon İl Jandarma Komutanlığı ve İl Emniyet Müdürlüğü görevlileri hakkında verilen “takipsizlik kararı”nın kaldırılmasına yapılan itirazı kabul eden kararı, usul yönündeki eksiklikleri gerekçe göstererek iade etti. Dink ailesinin avukatları yaklaşık bir yıl önce, Hrant Dink’in öldürülmesinde sorumluluğu olabilecek tüm kamu görevlilerinin yeniden soruşturulmasını talep etti. Fakat Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığı, jandarma görevlileri hakkında zaten bir soruşturma yürütüldüğünü belirtip, emniyet görevlileri hakkında soruşturma açılmasına gerek olmadığı yönünde karar verdi. Avukatlar, en yakın üst mahkeme olan Rize Ağır Ceza Mahkemesi’ne itiraz etti. Talebi kabul eden mahkeme heyeti, tanık Emin Arslan’ın ifadesinin tespiti ve o ifadesinde isimleri geçen Levent Yarımel ve eski Trabzon İl Emniyet Müdürü Reşat Altay’ın ayrıntılı beyanlarının alınması gerektiğini belirterek dosyayı Trabzon’a gönderdi. Ama Trabzon Cumhuriyet Savcılığı dosyanın, “usul eksikliği” olduğu gerekçesiyle iade edilmesine karar verdi. Şehit babasından sanıklara tepki ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hakkâri’nin Çukurca ilçesinde, yola döşenen mayının patlaması sonucu 6 askerin şehit düşmesine ilişkin davanın görülmesine başlandı. Şehitlerden Deniz Demirci’nin babası Halil Demirci, sanıklara tepki göstererek “Ben PKK ile savaşması için göndermiştim çocuğumu” diyerek, elindeki su şişesini sanıklara fırlatınca salondan çıkarıldı. Davanın ilk duruşmasına, tutuklu sanık Tuğgeneral Zeki Es, tutuksuz sanıklar Tümgeneral Gürbüz Kaya, Fatih Taylan Çeker, Hakan Alaçam, Nurettin Altay ve Rıza Atilla Erdoğan katıldı. Mahkemede, Es’in tutukluluk halinin devamına karar verilirken, duruşma 1 Şubat’a ertelendi. Mutki’deki kazılar durduruldu Yurt Haberleri Servisi Bitlis’in Mutki ilçesindeki çöplük alanda yapılan ve hafta sonu nedeniyle ara verilen toplu mezar kazı çalışmaları durduruldu. Mutki Cumhuriyet Savcısı’yla görüşen İHD Muş Şubesi Başkanı Vedat Şengöl, “Çöplük alanına yakın bir nokta ve askeri karakolun bahçesinde kazıların yapılması talebiyle başvuruda bulunduk. Görüşmede direkt olmasa da sanki kazılar yapılmayacak izlenimi veriliyor” dedi. Çok sayıda ailenin kendilerine başvurduğunu belirten Şengöl, ailelerin bir hafta içinde savcılığa giderek DNA testi isteyeceklerini söyledi. Öte yandan, konuyla ilgili İHD Bitlis Temsilciliği de harekete geçti. ‘Rize ısrar ederse Yargıtay’a gideriz’ Sonuç olarak dosyada adı geçen kişiler hakkında yine soruşturma izni verilmedi. Savcılık yetkilileri, Rize Ağır Ceza Mahkemesi’nin ısrar etmesi halinde konuyu Yargıtay’a taşıyacaklarını ifade etti. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle