18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 25 OCAK 2011 SALI 4 HABERLER AKP, Anayasa Mahkemesi ile HSYK’nin ardından Yargıtay ve Danıştay’ı da dizayn edecek DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN İki hafta önce, Prof. Dr. Süheyl Batum ile birlikte yaptığımız Cem TV’deki “Ayıptır Söylemesi” programında, Dani Rodrik ve Pınar Doğan ile konuşuyorduk. Bilindiği gibi, Balyoz davasının sanıklarından olan Orgeneral Çetin Doğan’ın damadı ve kızı olan bu iki bilim insanı, yazdıkları “BALYOZ, Bir Darbe Kurgusunun Belgeleri ve Gerçekler” adlı kitapta, 20022003 yılında meydana geldiği ileri sürülen darbe girişimi ile ilgili iddianamenin bu tarihlerden çok sonra oluşturulmuş delillere dayandırıldığını kanıtlarıyla birlikte ortaya koymaktaydılar. Yazdıkları o denli güçlü savlara dayanmaktaydı ki, bu davanın açılmasında, yürütülmesinde, hukuka aykırı olarak demokrasinin temel ilkelerinden biri olan masumiyet karinesi ilkesini ayaklar altına alarak, önce şüpheliler, sonra sanıklar aleyhine bir kamuoyu oluşturulmasında başrolü oynayan “Taraf” gazetesinde, bu kampanyanın başını çeken kişilerden Alper Görmüş dahi, Radikal gazetesinde yayımlanan bir söyleşisinde, iddiaların üzerinde durulması gerektiğini ve kitabın yazarları tarafından ileri sürülen savların savcılarca inandırıcı bir biçimde yanıtlanıp çürütülmesinin şart olduğunu ileri sürmekteydi. Bu arada söyleşimiz sırasında, iki bilim insanının, kendi başlarına iddiaları çürütmekte ve 2003 yılına ait olduğu söylenen delillerin sonradan oluşturulduğunu ortaya koymaktaki şaşırtıcı başarılarından söz ettiğimde Pınar Hanım şunları söyledi: Çok kişi, bu çalışmalarınızda bir örgüt mü size yardım etti diye sordu Ben Uğur Mumcu’yu tanıdığım için bir kişinin bile nasıl bir örgüte bedel olduğunu bilirim, size aynı soruyu sormayacağım, yanıtını verdim. Kendisini yitirişimizin 18. yılını idrak etmemize birkaç gün kala bir kez daha Uğur Mumcu’yu anmamın nedeni, ne zaman çetrefil bir olayla karşılaşsak, hep aklıma aynı tümcenin takılmasıdır: Şimdi Uğur olsaydı, kimsenin görmediği neleri görür, bulur ve gerçeğin ortaya çıkmasına nasıl da yardımcı olurdu. Evet gerçekten de Uğur Mumcu’nun araştırıcı yetenekleri tek başına bir örgütün başarabileceği işleri başarmasına yol açmıştı. Sevgili Okurlar, Her yıl 24 31 ocak tarihlerinde gerçekleştirilen Barış ve Demokrasi Haftası başladı. Uğur Mumcu ve başta Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı olmak üzere teröre kurban giden demokrasi şehitleri, yurdun dört bir yanında, hiç tavsamayan bir ilgi ve sıcaklıkla anılıyor. Bu etkinlikler cümlesinden olmak üzere, cumartesi günü Zonguldak’ta, pazar günü ADD’nin düzenlediği etkinliğe katılmak üzere Beşiktaş’ta, dün İzmir’deydim. Bugün Denizli’de, hafta sonu Yalıkavak’ta olacağım. Arkadaşlarım da yurdun dört bir yanına dağılmış durumdalar. Etkinlikler böylesine geniş kapsamlı ve canlı bir şekilde devam ediyor. Uğur Mumcu’ya ölümünün 18. yılında toplumun hâlâ tavsamayan böylesine bir ilgi ve sevgi göstermesinin nedeni birden fazla. Ama bunlar arasında, Uğur’un o eşsiz zekâsı ve yorulmaz araştırıcı enerjisiyle, gerçeği bulmada topluma yardımcı olması ve böyle bir insana hâlâ ihtiyaç duyulması da var. Pınar Doğan ve Dani Rodrik, Uğur Mumcu yöntemlerini anımsatan “BALYOZ, Bir Darbe Kurgusunun Belgeleri ve Gerçekler” adlı kitaplarında, delil diye sunulan belgelerin 2002 Kasımı ile 2003 Martı arasındaki zaman diliminden çok sonra hazırlanmış olduklarını kanıtlıyorlar. İddianamede “darbe girişimcileri!” tarafından 2 Aralık 2002’de yazıldığı ileri sürülen belgede yer alan dost unsurlar arasında adı geçen Türkiye Gençlik Birliği’nin o tarihte olmadığı, o adı 2006 yılında aldığı, dolayısıyla belgenin 2006 yılından önce yazılmış olamayacağı ortaya konuyordu. Bunun gibi, daha birçok örnek mevcut. Kimi kişiler o tarihte söylenen görevleri alacak konumda değiller, kimi kuruluşlar, tıpkı TGB örneğinde olduğu gibi o sırada ya yoklar, ya da o isim altında var değiller. Bu gerçekler o kadar açık biçimde ortaya konuyor ki, Alper Görmüş bile sessiz kalamıyor. İşte tam bu noktada son derecede ilginç bir olay oldu. Bu kitabın piyasaya çıkıp vicdan sahibi herkesi etkilemesi ve iddianameyi çürütmesinin hemen akabinde Gölcük’teki Donanma Komutanlığı’nda, bir odada yapılan araştırmada, döşemeler söküldü ve tam da orada yeni belgeler çıktı. Sevgili okurlarım, şimdi soruyorum, bu durumda sorgulayıcı aklın yeni şüpheler duyması ve belgeler konusunda ciddi kuşkular taşımasında yadırganacak bir yön var mı? [email protected] Uğur Mumcu ve Balyoz Davası Yargıya yıkıcı kuşatma İLHAN TAŞCI GEREKÇE: GAYR MEŞRU ÇOCUKLAR Yargıdaki bu yapılandırma için sunulan gerekçeler arasında “Boşanma davasının sonuçlanmasını yıllarca bekleyen ve yeni evlilik yatışın” sayılması dikkat çekti. TBMM’ye sunulan tasarıya göre, Yargıtay’ın 250 olan üye sayısı 387’ye 32 olan daire sayısı da 38’e, Danıştay’ın ise 13 pamadığı için gayriresmi olarak birlikte yaşayıp çocuk sahibi olan insan sayısı artmaktadır” ifadesinin de yer alması dikkat çekti. olan daire sayısı 15’e 95 olan üye sayısı 156’ya çıkarılıyor. Yargıtay Başkanlar Kurulu, tasarının yasalaşması ile birlikte “lağvedilip” yeni seçilecek üye ANKARA TBMM’ye sunulan Yargıtay ve Danıştay’ı yeniden şekillendirmeye yönelik “torba yasa tasarısı” yüksek yargıyı “ele geçirme rehberi” niteliğinde. Yargıtay üye sayısı 250’den 387’ye yükseltilirken, başkanlık seçiminde yeni üyelere “kolaylık” sağlanıyor. Yargı dizaynının gerekçeleri arasında “Gayriresmi evliliklerdeki çocuk sayısındaki ar İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN lerin de katılımıyla tekrar kurulacak. Başkanlar Kurulu’na seçilebilmek için gerekli olan 4 yıl koşulu da kalkacak. Böylece Başkanlar Kurulu’nda yeni seçilecek üyelerin de yer alabilmelerinin yolu açılmış olacak. Mevcut Yargıtay yasasında hangi dairelerin hangi dosyalara bakacağı belirlenmiş durumda. Tasarıya göre ise kurul, dairelerin iş bölümünü kendisi yapacak. Bunu da her yıl yeniden düzenleyebilecek. Bu yolla istenilen dosyaların istenilen dairelerde görüşülmesi yoluna gidilecek. Daireler bir başkan ve dört üye ile çalışması öngörülürken üye sayısının yeterli olması halinde iki heyet oluşturulabilecek. Böylece dairelerdeki üye sayısı 10’a çıkabilecek. Dairler kararlarını çoğunluk oyu ile değil “salt çoğunlukla” alacak. YAZICIOĞLU RAPORU ‘Ağır hizmet kusuru var’ DDK’nin Yazıcıoğlu için hazırladığı raporda, “Kazayı açıklayacak cihazlar kayboldu ya da çalındı” denildi. Raporda pilotun tecrübeli olduğu da vurgulandı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu (DDK), eski BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu ile beraberindeki heyetin ölümüyle sonuçlanan helikopter kazasına ilişkin raporunu tamamlandı. DDK raporunda, helikopter kazasında bir dizi “kuşku” ve arama/kurtarma boyutunda “ağır hizmet kusuru” bulunduğu belirtilerek cumhuriyet savcılığının “mutlaka” olaya el koyması istendi. Cumhurbaşkanı DDK, 882 sayfa tutan raporunun bir bölümünü dün kamuoyuna açıkladı. Raporun sonuç bölümünde en dikkat çeken bölüm ise kazayla ilgili kuşkuları içeren bölüm oldu. Raporda, helikopterin kaza öncesine ilişkin irtifa ve güzergâh gibi kaza nedeninin belirlenmesine yardımcı olabilecek ilave uçuş bilgilerini sağlayabileceği değerlendirilen ARGUS 5000 CE ve SKYMAP IIIC GPS cihazlarının kaza mahallinden “yok olduğu ya da çalındığı” vurgulandı. Yine raporda, pilot ve yolcuların kanlarında “nedeni açıklanamayan yüksek oranlarda karbonmonoksit gazı” bulunduğu da belirtildi. Kurula sınırsız üye Danıştay’daki en zorlu üye seçiminin yaşandığı İdare Dava Daireleri Kurulu da tasarıyla yeniden düzenlendi. Kurulda dairelerden iki yıl süre ile üye görevlendirme yöntemi terk edilirken seçilecek yeni üyelerin de kurula katılımını sağlayacak biçimde üye sayı ve süre sınırlaması kaldırıldı. Mehmet Haberal tazminatı yanacak Ergenekon davası kapsamında tutuklu bulunan Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın hâkimlere açıp kazandığı davanın da tasarıyla “bertaraf” edilmesi öngörüldü. Tasarıya göre hâkimler ve savcılara tazminat davası açılmasının yolu kesilirken tüm hukuk yolları bitmemiş davaların da bu kapsamda değerlendirilmesi öngörüldü. ‘Savcılık mutlaka araştırmalı’ DDK, bu tespitlerde bulunduktan sonra şunları kaydetti: “Söz konusu hususlar ile önceki bölümde ifade edilen ve herhangi bir şekilde anlamlandırılamayan; aramakurtarma faaliyetlerinde yaşanan bilgi kirliliği ile TİB tarafından üretilen tek bilimsel veri çerçevesinde belirlenen kaza yerine ilişkin koordinatlarda hiç arama yapılmamasına ilişkin ciddi ihmal ve eksiklikler birlikte düşünüldüğünde, söz konusu hususlar arasında illiyet bağı olabileceği gözetilerek savcılıkça DDK’nin sahip olmadığı yetki ve yöntemlerle muhtemel kaza nedenlerinin araştırılması gerektiği sonucuna varılmıştır.” DDK, kazadan sonra yürütülen aramakurtarma faaliyetlerinde de kamunun büyük zaafının oluştuğunu açıkladı. Raporda, “Özellikle aramakurtarma boyutunda devletin topyekun seferber olmasına rağmen ağır bir kamu hizmet kusuru ortaya çıkmıştır. Aramakurtarma faaliyetlerinin tasarımında mevcut olan sorunların bireysel hata ve eksiklikler ile birleşerek kamu yönetiminde önemli bir zaafiyete neden olduğu görülmüştür” denildi. Hava koşullarının elverişsiz olması nedeniyle böyle bir sorunun ortaya çıkmış olabileceğini dile getiren DDK, buna rağmen bireysel ve kurumsal zafiyet yaşandığını bildirdi. Yine raporda, helikopterin pilotu M. Kaya İstektepe’nin “tecrübeli” olduğu vurgulandı. Dava kalkanı Tasarıyla birlikte, yürütülen soruşturma ve davalar ile ilgili davalar devlete karşı açılabilecek. Ancak bunlar istenirse kişilere rücu ettirilebilecek. Tasarıya göre HSYK müfettişleri ve adalet müfettişleri de bu kapsamda değerlendirilecek. Dolayısıyla uygulamalar ile çokça tartışmaya neden olan adalet müfettişleri de davalara karşı yasa kalkanı getirecek. [email protected] Danıştay ve Yargıtay’da daire sayısının arttırılması tartışılıyor Gerçeker: Geçici tedbir ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, Yargıtay’ın iş yükünün azaltılması için bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçirilmesi gerektiğini belirterek “Daire sayısının arttırılması ancak geçici bir tedbir olabilir” dedi. Gerçeker, Yargıtay’dan ayrılırken gazetecilerin sorularını yanıtladı. “Yargıtay ve Danıştay’da yeni daireler kurulmasını öngören yasa tasarısının TBMM’ye gönderildiğinin” anımsatılması üzerine Gerçeker, tasarıyı inceledikten sonra görüşlerini belirteceklerini dile getirdi. “Yargıtay fiziki olarak 6 daireyi daha kaldırabilecek mi” sorusuna Gerçeker, “Bilmiyorum, herhalde o tasarıyı hazırlayanlar onu düşünmüşlerdir o olanakları sağlamak için” yanıtını verdi. Gerçeker, bir başka soru üzerine de tasarı hazırlanırken kendilerinden bir görüş sorulmadığını bildirdi. Gerçeker CHP’den milletvekilliği teklif edildiği yönündeki iddayı da yalanladı. Başkanlık kolaylaşıyor Düzenlemeye göre Yargıtay Başkanı seçimlerinde üyelerin en az üçte ikisinin oy kullanması gerekiyor. Tasarıyla seçimler için üyelerin salt çoğunluğunun katılımı yeterli bulunuyor. Buna göre Yargıtay Başkanlığı seçimi 194 üyenin katılımı ile yapılabilecek. Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker’in görev süresi 1 Haziran’da sona erecek. Tasarının o güne kadar yasalaşması durumunda başkan yeni seçilen 137 üyenin de oylarıyla belirlenecek. İN SA N H A K LA R I İZLEME Ö R G Ü TÜ ‘Türkiye’de ifade özgürlüğü 2010 yılında da kısıtlandı ANKARA (ANKA) İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün 2011 Dünya Raporu’nda Türkiye’nin 2010’da ifade özgürlüğünü kısıtladığı ve azınlık hakları konusunda bir iyileştirmenin gerçekleşmediği iddia edildi. Raporda “Türkiye’de yaşanan insan hakları sorunlarını çözmek konusunda yeterince yol alınmadı” denildi. İnsan Hakları İzleme Örgütü Avrupa ve Orta Asya Direktör Vekili Benjamin Ward raporla ilgili açıklamasında, “Türkiye’nin insan haklarını ciddiye aldığını ortaya koyması, uluslararası camiadaki itibarını güçlendirecektir” dedi. Ward, “Türkiye’deki yetkililer bazı ifadeleri, korunması gereken bir haktan ziyade mücadele edilmesi gereken tehdit gibi algılıyor. Kendine güvenen Türkiye’nin ifade özgürlüğünden korkması için sebep yok” diye konuştu. Raporda, AKP hükümetinin ifade özgürlüğü kapsamında haksız yargılamalar, terör suçuyla ilgili yasaların keyfi kullanılması, uzun süreli tutukluluk, BDP’ye yönelik baskılar ve polis şiddeti gibi ciddi konularda hiçbir çalışma yapmadığı ifade edildi. Çavuşoğlu yeniden başkan STRASBOURG (Cumhuriyet) AKP Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu, yeniden Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Başkanlığı’na seçildi. AKPM 2011 Kış Dönemi Genel Kurulu’nun ilk gününde açılış konuşmalarının ardından oylamada Başkan Çavuşoğlu, oy birliğiyle ve bir yıllığına yeniden bu göreve getirildi. ‘ hlaller işkence boyutuna ulaştı’ Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD İstanbul Şubesi, Cezaevi İzleme Komisyonu, Tekirdağ 1 ve 2 No’lu, Edirne, Kandıra 1 ve 2 No’lu F tipi cezaevlerinde 70 tutukluyla yüz yüze görüşerek hazırladığı “2010 Cezaevleri Hak İhlalleri” raporunu açıkladı. ÇHD üyesi Gülgün Aydın, F Tipi Cezaevleri’nde yaşananların işkence boyutuna ulaştığını söyledi. Aydın, “Keyfi soruşturmalar ve infazın yakılması, sohbet hakkının uygulanmaması, kötü muamele, işkencenin artması ihlallere örnek gösterilebilir” dedi. YGS başvuruları tarihi uzatıldı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Üniversiteye girişte uygulanan birinci aşama olan Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) için 19 Ocak Çarşamba günü sona eren başvurular, 2627 Ocak tarihlerinde de yapılabilecek. ÖSYM’den yapılan açıklamada, 2011 Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sistemi’ne başvurusunu yapamayan adayların, 2627 Ocak 2011 tarihlerinde 2011ÖSYS Kılavuzda belirtilen kurallara uygun olarak, 2011ÖSYS başvurularını yapabilecekleri belirtildi. Açıklamada, bu sürenin kesinlikle uzatılmayacağı bildirildi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle