Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21 OCAK 2011 CUMA 8 İstanbul PB Edirne Y Kocaeli PB Çanakkale Y İzmir Y Manisa B Denizli PB Zonguldak S Sinop S Samsun B Trabzon B Giresun B Ankara S 12 9 14 13 12 11 14 12 11 12 13 12 5 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars S S S Y PB PB S B B B S S S 6 8 1 18 18 17 12 14 9 10 2 3 4 HABERLERİN DEVAMI Oslo B Helsinki B Stockholm B Londra B AmsterdamK Brüksel K Paris K Bonn K Münih K Berlin K Budapeşte K Madrid PB Viyana K 1 5 3 1 4 2 2 1 2 0 3 5 1 Belgrad PB 0 Sofya B 5 Roma Y 9 Atina B 15 Zürih K 2 Moskova K 10 Aşkabat B 4 Taşkent K 3 Baku Y 6 Bişkek B 2 Tiflis Y 5 Kahire PB 19 Şam PB 15 Ülkemizin güney ve batı kesimleri parçalı ve çok bulutlu, Marmara’nın batısı Kıyı Ege, Batı Akdeniz’in kıyı kesimleri sağanak yağışlı geçecek. Gece ve sabah saatlerinde iç ve doğu bölgelerimizde buzlanma ve don olayı ile birlikte yer yer sis görülecek. Hava sıcaklığı kuzey kesimlerde 1 ile 3 derece artacak. Diğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacak. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 21 Ocak GÜNCEL Baştarafı 1. Sayfada CÜNEYT ARCAYÜREK tanımlamaya, damgalamaya, karalamaya girişiyorlar. Demokrasiler, çoğunluğun düdüğünü öttürdüğü bir rejim sanki. Çoğunlukta olmayan söz, düşünce ve hareketlere yer vermeyen bir rejim sanki demokrasi. Ama sekiz yıldır bu ülkeyi yöneten kadro bakmayın öyle tahammül eder gibi göründüklerineçoğunluğun yanı sıra muhalefetin de söz sahibi olduğuna fazla inanmaz. RTE, her genel seçimden sonra aykırı davranışlarını örtmek için muhalefete; “Size ne oluyor? Halkımız seçimlerde AKP’ye dilediği gibi icraat yapması için vekâlet verdi” diye yüklenmedi mi? 2011 seçimlerinde yüzde 50 oy hesabı yapmasındaki anlam nedir? Yeni bir dört yıl muhalefeti etkisiz hale getirmek, dilediği içerikte bir anayasa ve zaten her alanda kadrolarını ele geçirdiği devleti bir kez daha AKP’lileştirmek değil mi amacı? Ha, derler ki bu amacı ileri demokrasiyi gerçekleştirmeye yönelik. Tabii yersen! Kimi öğrenci gruplarına marjinal suçlaması ilk kez Çankaya’daki AKP’linin Ankara’daki üniversite temsilcileriyle bir öğle yemeğinde buluşmasında kullanıldı. Bir öğrenci grubu Çankaya kapısına dayandı. Köşk’e öğrenci sorunlarını görüşmek istediklerini bildirdi. Yemekte kapı önünde eylemler nasıl yorumlandı? Öğrenci temsilcilerinden kimileri örneğin özel sürücülü Jaguarlı öğrenci, üstelik Bilkent gibi bir üniversitenin öğrencisi, kapı önündeki eylemleri kışkırtıcılık diye tanımladı. Protesto eylemlerini yapanların illegal örgüt üyesi olduğunu söyleyecekler de çıktı. Yemekli toplantıdan sonra yapılan açıklamalardan birinde Çankaya’daki AKP’linin de kapı önündeki öğrenci topluluğunu marjinal bir hareket diye nitelediği açıklandı O günden sonra ODTÜ’de, YÖK merkezi önündeki eylemler marjinal grupların işi diye nitelendi. Marjinal görüşleri küçümseyen bir devlet! Öğrencilere sert davranılmamasını yetkililere duyuran ama kapı önlerindeki gruplara biber gazı ile karşılanmasına ses çıkaramayan bir devlet! İdarei maslahatçılık! YÖK Başkanı, 154 üniversiteden 125’inin öğrenci temsilcileriyle bir toplantı düzenledi. Bu sırada YÖK’teki toplantıya katılmak, üniversite sorunlarını içeren bir dosyayı YÖK Başkanı’na vermek isteyenleri polis malum önlemleriyle engelledi. İçeride uslu çocuklarla görüşeceğini sanan YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’ın yüzüne; 30 öğrenci temsilcisi toplantının demokratik görünmek amacıyla kurgulandığını söyledi. Dışarıda polisin sert müdahalesiyle karşılaşan öğrenciler… içeride YÖK’ü tiyatro düzenlemekle suçlayan 30 öğrenci temsilcisi ve… ...bu eylemleri marjinal diye küçümseyen bir devlet kafası! AKP kafası öğrenci eylemlerini önleyecek, öğrencileri uslu çocuğa dönüştürecek önlemler bulabilir mi acaba? Şimdi bu noktada görünmüyorlar. Dertleri türban! RTE’nin hükümete ayak bağı olduğunu söylediği Danıştay’ın sınavla türbanla girilmesine izin veren YÖK kararını iptal etmesi… AKP’yi kırmızı görmüş boğaya dönüştürdü. Yeni anayasayı kafalarına göre yapacaklarını doğruluyorlar. Türbanla sınava girilmez mi dedin; al sana! Anayasaya “bunun için yeni bir hüküm koyulabileceğini” söylemeye başladılar. Danıştay’ın yetkilerini sınırlayan hükümler… Danıştay, örneğin YÖK’ün izni olmadan karar alamaz gibi. Bugün düşsel görünen kimi olasılıklar gerçekleşebilir mi? Gerçekleşebilir. 2011’de yine tek başına, bu kez yüzde 50 ile iktidara gelirse… ...RTE’yi tutabilene aşk olsun! Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, dün Cumhuriyet’e verdiği demeçte basın özgürlüğü, tutukluluk süreleri ve Hrant Dink cinayetiyle ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu. Tartışmaların sona ermesi için yargıda köklü reform ihtiyacına bir kez daha dikkat çekti. Reformun da AB kriterleri doğrultusunda yapılmasının önemini vurguladı. Cumhurbaşkanı meselelere ‘objektif’ yaklaşmanın önemini birkaç kez vurgulamasına rağmen, yargının noksanlıklarına dikkat çekerken hükümetin eksikliklerine girmekten kaçınması düşündürücüdür. Mahkemelerin iş yükü nedeniyle davaların uzaması, Yargıtay aşamasının sonuçlandırılamaması, daha iddianamesi bile ortada olmayan davalarda insanların yıllarca cezaevlerinde tutulması Türkiye’nin gündemine yeni giren sorunlar değil. Hatta 30 yıl sürdüğü için zamanaşımından düşen davalar, sorunun nasıl kangren haline dönüştüğünü gösteriyor. Son sekiz yıldır AKP hükümetleri işbaşında. Cumhurbaşkanı Gül, bu sürenin 5 yılında Başbakanlık ve Dışışişleri Bakanlığı, üç yılı aşkın bir süredir de anayasamıza göre yürütmenin başı olan ‘Cumhurbaşkanı’ sıfatıyla görev yapmakta. Ama bu AKP iktidarları dönemine, kemikleşen sorunların çözümü yerine, yargı ile çatışma ve yargıyı yürütmenin etkisi altına alma girişimleri damgasını vurdu. ANALİZ UTKU ÇAKIRÖZER Gül’den Beklenen... AKP hükümetleri, Türk Ceza Yasası ve Ceza Muhakemesi Yasası gibi temel yasalarda değişiklik yaparken uyarıları kulak arkası yaptı. Yargının iş yükünü hafifletmeye dönük ise kayda değer hiçbir girişimde bulunulmadı. Yargıtay’ın “yargıda ateş bacayı sardı, yangın büyüyor” uyarılarını dikkate almayan hükümet, daire sayısının ve hâkim sayısının arttırılmasına ilişkin istemleri, o günlerde henüz HSYK’yi etkisine alamadığı için görmezden geldi. İstinaf mahkemelerinin kurulması da bu süreçte geciktirildi. Ne zaman ki anayasa değişikliği yapıldı ve HSYK, hükümetin istediği yönde yeniden yapılandırıldı, o zaman Yargıtay’da daire ve hâkimlerin sayısının arttırılması gündeme getirildi. Ancak iş işten çoktan geçmiş ve yüzlerce cinayetin sanıkları tahliye olmuş, yurtdışına kaçmışlardı bile. Gül, yargı reformunda “AB kriterlerinin referans alınması gerektiğini” söylüyor. Ancak hükümetin HSYK’yi Adalet Bakanlığı bürokratlarıyla doldurarak kendine bağımlı bir kurul haline dönüştürmesi, Anayasa Mahkemesi’nin de Danıştay ve Yargıtay kararlarını iptal edebilecek süper yetkilerle donatılması ne ölçüde Avrupa standartlarıyla, AB ilkeleriyle bağdaşmaktadır? Kendisine yapılan tüm toplumsal çağrılara rağmen Gül de referandum süreci ve sonrasında bu gelişmeleri engelleyici ve hükümeti uyarıcı rol üstlenmemiştir. “Türkiye, hiçbir gazetecinin yazıları nedeniyle hapsedildiği bir ülke olmamalı” diyor Cumhurbaşkanı. Gerekli düzenleme için Adalet Bakanı ile bir kez daha görüşeceğini söylemesi umut verici. Ancak Türk Ceza Yasası değiştirilirken “basına ağır cezalar geliyor” uyarılarını hiçe sayarak, birçok maddeye “Fiilin basınyayın yoluyla işlenmesi halinde ceza yarı oranında arttırılır” hükmünü koyduran bugünkü hükümetten başkası değildir. Hrant Dink, katledilişinin 4. yıldönümünde “4 yıldır yargı yok, adalet yok” haykırışları eşliğinde anıldı. Başbakan “Zanlıları 36 saatte yakaladık” diye övünmesine rağmen katilin bağlantıları hâlâ ortaya çıkarılamadı. Cumhurbaşkanı Gül’ün bize “Göz göre göre olmuş, koruyamamışız” dediği cinayet tüm açıklığıyla ortada duru yor ama arka plandaki organizasyonun hâlâ aydınlatılamamış olması ve ihmali olan devlet görevlilerinin cezalandırılamamış olması başta güvenlik birimleri olmak üzere devlet mekanizmasının çözme konusunda kararlı olmadığını ortaya koyuyor. Nitekim, hiçbir yetkilinin törenlere katılmayışı da AKP hükümetinin ilgisizliğinin en açık göstergesidir. Yürütme organının başı olarak Gül’ün, kendisi dahil tüm devlet organlarının, bu cinayetin aydınlatılması noktasında üzerine düşen sorumlulukları eksiksiz yerine getirmesini sağlayacak talimatları vermesi ve sonucunu yakından takip etme yönünde kararlı tutum sergilemesi gerekir. Bunun yerine demecinde “Dink, Ermeni olduğu için öldürülmedi” şeklinde bir yaklaşım sergilemekle yetinmesi Dink’in ailesinin ve kamuoyunun haklı talep ve beklentilerini karşılamaktan uzaktır. Adalet sistemi başta olmak üzere ülkemizdeki eksiklikleri sıralayan Gül’den beklenen, Dink cinayeti gibi vicdanları kanatan sayısız olayda devlet kurumlarının etkin çalışması yönünde ağırlığını koyması ve iktidar partisinden seçilmesine karşın artık ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı’ olduğu gerçeği ışığında, gerektiğinde Başbakan Erdoğan’la karşı karşıya gelme pahasına hükümete ‘göstermelik değil sonuç getiren’ uyarılarda bulunmasıdır. Zirve davasında gizli oturum SELAHATTİN GÖKATALAY ucakirozer@cumhuriyet.com.tr MALATYA Malatya’daki Zirve Yayınevi’nde biri Alman uyruklu 3 kişinin öldürülmesiyle ilgili davanın 31. duruşması dün yapıldı. Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşma nedeniyle sabah saatlerinden itibaren adliyenin çevresinde yoğun güvenlik önlemi alındı. Duruşmada gasp suçundan Malatya Cezaevi’nde bulunan Veysel Şahin’in dinlenmesi için ‘gizli oturum’ yapıldı. Malatya Kerkük Kardeşlik Derneği Başkanı iken, gasp ve el bombası taşımak suçundan yargılanarak 29 yıl hapis cezası alan Veysel Şahin, mahkemede, daha önceki ifadelerinden dolayı kendisinin ve ailesinin tehdit edildiğini iddia etti. Cumhuriyet savcısı ise ek bilgi verecekse gizli oturum yapılmasına karar verilmesini talep etti. Mağdur avukatlarından Erdal Doğan da Levent Ersöz’ün mahkemeye gönderdiği yazısında, Veysel Şahin ve diğer tanık Erhan Özen’in sahtekârlık suçlamasında bulunduğunu ve yazı içeriğinin tehdit ifadelerini içerdiğini belirterek, gizli oturum yapılmasını talep etti. Sanık avukatlarından Ekrem Karadeniz ise, sanığın mahkemeye somut olmayan ifadeler vereceğinden gizli oturum yapılmaması gerektiğini kaydetti. Mahkeme, gizli oturum yapılmasına karar verdi. Gizli oturumla yapılan 31. duruşmada tanık olarak dinlenen Veysel Şahin’in konuşması kameraya kaydedildi. Mahkeme heyeti, bir dahaki duruşma tarihini 4 Mart 2011 olarak belirledi. 2. Ergenekon davasında, sorgusu devam eden Arif Doğan, boş nüfus kâğıtlarını PKK itirafçılarına dağıttıklarını anlattı İtirafçılara kimlik dağıttık HATİCE TUNCER İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen 2. Ergenekon davasında, dün emekli Albay Arif Doğan’ın çapraz sorgusuna devam edildi. Doğan, İçişlerin Bakanlığı Nüfus Müdürlüğü’nün gönderdiği boş nüfus kâğıtlarını JİTEM’e çalışan PKK itirafçılarına dağıttıklarını anlattı. Doğan, Silivri Cezaevi bitişiğindeki duruşma salonuna ambulanstan tekerlekli sandalyede indirilerek getirildi. Yargıç Hasan Hüseyin Özese’nin “JİTEM’i Veli Küçük kurdu” şeklindeki iddiaları anımsatması üzerine Doğan “JİTEM’i ben kurdum. Veli Küçük Paşamın kurduğu JİTEM’i ben bilmiyorum” diye konuştu. Çavuşbaşı’nda tutuksuz sanık Muzaffer Öztürk’ten kiralandığı depoda bulunan belgelere dayanarak soru yönelten Özese JİTEM’e çalışan PKK itirafçılarına kimlik verilip verilmediğini sordu. Doğan, şunları anlattı: “Olağanüstü Hal Bölgesi’ne İçişleri Bakanlığı tarafından boş kadın ve erkek kimlikleri gönderilir, biz de nüfus idaresinden gidip alırdık. Hüseyin Tilki’nin adı Hüseyin Eren’dir. Ali Ozansay diye bildiğiniz itirafçı Ali Temiz’dir.” ‘Ersever JİTEM’ci değildi’ 1993 yılında Ankara Elmadağ’da öldürülmüş halde bulunan emekli Binbaşı Cem Ersever’in JİTEM 2. Bölük’te görev yaptığına ilişkin Çavuşbaşı’ndaki depoda bir belge bulunduğunu anlatan Doğan, “Ersever, JİTEM’ci değildi. Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı’na bağlı 5. Tim Komutanlığı’nı yaptı. Allah rahmet eylesin” dedi. Ersever’in kendisinin öldürttüğü iddialarını yalanlayan Doğan, “Cem Ersever hem haindir, hem kahramandır” dedi. Halen Devrimci Karargâh Örgütü soruşturması kapsamında tutuklu bulunan Hanefi Avcı’nın TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu’na verdiği “JİTEM devletin silahlarıyla faili meçhul cinayet işliyor” şeklindeki ifadeleri ile ilgili Arif Doğan, “Papaz kargaya bakmış Hıristiyan olsan çana sıçmazsın, Müslüman olsan şarap içmezsin. Sen olsan olsan Hanefi Avcı olursun. İtirafçılar Alaattin Kanat’ı, İbrahim Babat’ı, Ali Ozansoy’u, Hanefi Avcı İstanbul’a getirdi. Sedat Peker’e gönderdi, devletin adamı diye.” Savcı ihmali araştırılıyor Hastane baskını 7.5 saat sürdü İstanbul Haber Servisi İkinci Ergenekon davasının tutuklu sanığı Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın tedavi gördüğü İstanbul Üniversitesi Kardiyolji Enstitüsü’ne yapılan ikinci baskın 7.5 saat sürerken baskın, Metris Cezaevi’nden sorumlu cumhuriyet savcılarına yönelik soruşturma kapsamında gerçekleştirildi. Haberal’ın taburcu edilebileceğine ilişkin raporun gizlenmesinde savcıların ihmalinin olup olmadığı araştırılıyor. Başkent Üniversitesi Senatosu, üniversitenin Kurucu Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın tutukluluğunu protesto etti. Haberal’ın 647 gündür tutuklu olmasına karşın, “henüz neyle suçlandığının bile belli olmadığı” nın belirtildiği açıklamada, Hizbullah üyelerinin serbest bırakıldığı ve davul zurnayla karşılandığı anımsatıldı. Haberal’ın avukatları da yaptıkları açıklamada, hastanede yapılan aramanın “yaşam hakkına” kasten müdahale niteliğini taşıdığını belirterek sorumlular hakkında yasal işlem başlatılacağını bildirdi. TÜMOD Genel Başkanı Prof. Dr. Alparslan Işıklı ile İstanbul Şube Başkanı Prof. Dr. Tolga Yarman, Haberal’ın hastanedeki odasındaki aramaya sıfat bulmakta güçlük çektiklerini söyledi. Mutki’yi kazdıkça kemik çıkıyor Yurt Haberleri Servisi Bitlis’in Mutki ilçesinde Jandarma Karakolu bahçesinde dün yapılan kazılarda 8 kişiye ait kemikler ortaya çıktı. Daha önceki kazılarda da 12 kişinin kemikleri ortaya çıkmıştı. Mutki Jandarma Karakolu’nun bahçesinde bulunan ve içinde terör örgütü PKK üyesi 36 kişiye ait cesedin bulunduğu iddia edilen toplu mezar ile ilgili ilk noktada başlatılan ve 12 kişiye ait kemiklerin bulunduğu kazıların ardından yeni kazılar yapıldı. İki gündür Mutki çöplük alanındaki kazılarda bir kayanın dibinde battaniyelere elbiseleriyle sarılmış vaziyette 8 kişiye ait kemikler bulundu. İkişer kişinin birer battaniyeye 4 kişinin de ayrı bir battaniyeye sarılmış vaziyette yan yana bulunduğu kazılarda Adli Tıp uzmanları olay yerine geldi. Savcılık olay yerine gelen uzmanların kemikleri tespit edip olay yerinden örnek alması için kazılara ara verdi. Mutki’deki kazıların bir süre daha süreceği öğrenildi. Arif Doğan, ayrıca “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım’la da halen görüştüğünü öne sürdü. Doğan bu konunun kendisine sorulmadığına dikkat çekerek “Bunu da ben söylemek istedim” dedi. 18 Ocak Salı günkü duruşmada “Milli Seferberlik Tetkik Kurulu’nda çalıştım” sözlerine açıklık getirmesinin istenmesi üzerine Doğan “Kadro yetersizliğinden emekli oldum ama seferi durumda orgeneralim” diye konuştu. Özel Harp Dairesi ve Özel Kuvvetler Komutanlığı konusundaki sorular üzerine Doğan şunları anlattı: “Özel Harp Dairesi icraatçı ve istihbari bir birimdir. Subay ve astsubaylardan oluşur. O zaman Korkut Eken vardı. Korkusuzca silahı omuzuna koyup çatışmaya gidiyorlardı. ‘Yeşil’le halen görüşüyorum’ MİT’çiler de vardı. Hiram Abas vardı. İsKadroların sürekli yenilendiği bilgisini veren tanbul’da öldürüldü. İstihbaratı, MİT’ten aldıklarını değerlendiriyorum.” JİTEM’i oluşturan sivillere para ödenip ödenmediği, ilişkin soruyu Doğan “Bizim seçtiğimiz ajan ve muhbirlerle ilgili birtakım özellikler, yaş sınırlaması belirlenmiştir. Bunlar, nasıl müdahale yapılacağını bilir. 10 tane kural vardır. Bunu bilen çoban da mücadele eder. Bir de aptallar. Ben aptal olmasaydım PKK ile mücadele ettiğim için beni yargılamazdınız” diye konuştu. Doğan “Dün işittiğim şey beni intihara götürecekti. Öldürdüm dediğim adam ‘Gelsin tavla oynayalım’ diyor. Abdülkadir Aygan bana bu mesajı gönderiyor. Buna mani olun. Aygan, Arif Doğan ile tavla oynayacak Haberal’ın tedavi gördüğü hastaneye önadam mı” diye bağırarak konuştu. ceki akşam yapılan baskında ziyaretçi defterinin fotokopisi çekildi. (Fotoğraf: AA) ‘İdam da fayda etmez’ Doğan’ın mahkemede kullandığı argo ifadelere hâkim Şengün tepki gösterdi. Doğan ise “Beni çocuk gibi azarlamayın” dedi. Tartışma devam ederken Başkan Şengün “Size ben ne yapayım bilmiyorum ki?” dedi. Doğan “İdam edin” deyince Başkan Şengün “Size idam da fayda etmez” dedi. Sorgusu tamamlandıktan sonra söz alan Doğan “Vatandaşa hakkımı helal etmiyorum. Bana sahip çıkmadılar” diye konuştu. 18 Ocak tarihli duruşma sırasında cep telefonu çalan ve üzerinde 3 adet cep telefonu bulunduğu anlaşılan Doğan, dün duruşma salonunun olduğu binaya girerken görevlilerle tartıştı. Kalbinde pil olması nedeniyle Doğan geçerken XRay cihazı kapatıldı. Ancak Doğan üzerini aramak isteyenlere “Ben orgeneralim. Üstümü arayamazsın. Bir subayın üstünü nasıl ararsın! Terbiyesiz” diye bağırdı. Doğan’ın tepkisine karşın üzeri arandı ve tutanak tutuldu. Kılıçdaroğlu, Haberal’ın odasında yapılan aramaya tepki gösterdi ‘İntikam alıyorlar’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 2. Ergenekon davasının tutuklu sanığı Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın tedavisinin sürdürüldüğü hastane odasının aranmasına ilişkin, “Her isteyen elini kolunu sallayarak yoğun bakıma giremez. En azından yoğun bakım ünitesinin gerektirdiği koşulların kavranması lazım bir üçüncü kişinin oraya girmesi için” dedi. Kılıçdaroğlu, Erzurum’a hareketinden önce Esenboğa Havalimanı’nda gazetecilerin sorularını yanıtladı. Haberal’ın odasının aranmasına ilişkin soru üzerine Kılıçdaroğlu, “Sayın Başbakan’ın, kendilerine sorması gerekir. Acaba yoğun bakımda yatan bir hastanın odası 6 buçuk saat aranır mı, aranmaz mı? Doktor gözetiminde olmaksızın bir başka kişinin girmesi doğru mudur” dedi. CHP İzmir Milletvekili Ahmet Ersin de, “baskınla” ilgili, “Haberal’a işkence yapıyorlar. Haberal 9 yargıcı tazminata mahkum ettirdi. Bu olaylar ondan sonra başladı. Bir intikam, öç alma niyeti vardır” diye konuştu. CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, baskının AKP hükümetine “bilim insanı, aydın kimliğinin gereği olarak muhalefet eden” bir insana yönelik “hınç, öfke, intikam” hırsıyla yapılan bir “saldırı” olduğunu söyledi. C MY B C MY B