23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 OCAK 2011 CUMA 4 HABERLER İçki yasağını savundu, Danıştay’ın türban kararını sert sözlerle eleştirdi, öğrencilere polis dayağının arkasında durdu DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Ya.. Ya.. Ya.. Şa.. Şa.. Şa! Tayyip Tayyip Çok Yaşa Gazete haberlerini gördünüz mü? Ali Sami Yen Spor Kompleksi’nin açılışında “yuh” çekip ıslık çalan 13 bin kişi mercek altındaymış. Şişli Cumhuriyet Savcılığı’ndan İstanbul Emniyeti’ne giden talimat üzerine, 15 Ocak günü, Galatasaray tesislerinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a yapılan ıslıklı ve yuhalı protesto için soruşturma başlatılmış. Demokrasilerde başbakan alkışlamak gibi, ıslıklamak da; “yaşasın!” diye sesli tezahürat gibi, yuhalamak da serbesttir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına verdiği hakka dayanarak herkes, kimi isterse yuhalama özgürlüğüne sahiptir. Binaenaleyh bu durumda ortada yuhalama ya da ıslıklama diye bir suç yoktur. Ama, suç olmayan bir olayı suçmuş gibi kovuşturarak, insanlar üzerinde baskı ve korku yaratıp onları sindirmeye çalışanlar, makam ve mevkileri ne olursa olsun, kaynağını anayasadan almadıkları bir yetkiyi kullanmaya teşebbüs ettikleri için, bir suç işlemiş olurlar, aynı zamanda da, bir hukuk ve demokrasi ayıbının failleri durumuna düşerler. Eğer bu ülkede demokrasi varsa, bu duruma dur denmesi gerekir. Yukarıda söylediklerimizin hepsi, normal çağdaş demokrasiler için geçerlidir, yani olması gerekeni anlatmaktadır. Bir de “ileri demokrasi” diye adlandırılan yalancı demokrasilerde olanlar var. Oralarda, statlarda, başbakanı ıslıklamak ve yuhalamak, zinhar suçların en büyüğü sayılmalı ve terör suçları arasına dahil edilerek, özel yetkili ceza mahkemelerinin alanı içine sokulmalıdır. Bu fiiller “terör suçları” kapsamına alındığına göre, zaten Ceza Muhakemesi Kanunu 100. maddesine göre, suçun mahiyeti gereği tutuklama nedenleri oluşmuş var sayılacağından yargılanmalarına tutuklu olarak devam edilmesi ve suç örgütlü olduğundan çözülmesinin güçlüğü de göz önünde bulundurularak, azami tutukluluk süresi olan 10 yıldan önce de salıverilmemelerinin sağlanması için gerekli olan her şey yapılmalıdır. Ülkemize ileri demokrasiyi getiren önderin yuhalanması ya da ıslıklanmasının, terör suçunun ötesinde, bir insanlık suçu olarak addedilmelerinin yanı sıra, bu tür suçluların yetişmesine veya yaşamasına methaldar olan, kişilerin, yani aile fertlerinin de objektif cezai sorumluluğa sahip kabul edilerek, cezalandırılmaları cihetine gidilmesi de sağlanmalıdır. Tabii bu çok ciddi yargılanmalar sırasında, tutukluların tahliye taleplerini kabul edecek herhangi bir şaşkın yargıç çıkarsa, bağımsız HSYK tayinine karar vermelidir. Bütün bu cezai önlemlerin yetersiz olduğu düşünülerek, gerektiğinde, saygı ve sevgi ifade eden davranışların özellikle stadyumlarda, etkileyici biçimde dışavurulması, ülkemizi pek nevi şahsına münhasır ileri demokrasiler arasında küresel bir güç haline getirmiş olan muhterem mürşidimize sevgi ve saygımızı dile getirmek üzere, maçlardan önce, mutat olan İstiklal Marşı okuma eyleminden sonra seyircilerin hep birlikte ayağa kalkarak, bir ağızdan şöyle haykırmaları sağlanmalıdır: Ya... Ya... Ya... Şa... Şa... Şa... Tayyip Tayyip çok yaşa! Mürşidi Azama şükranlarımızı sunma gösterisine daha fazla yer ayırmak ve demokrasi için zararlı olan gereksiz ulusalcı tepkilerden kaçınmak üzere, eskiden beri alışılageldiği şekilde İstiklal Marşı okunmasına son verilmeli ve stat, maçtan önce, maçın devre arasında ve maç sonrasında bütün seyircilerin katılımıyla inlemelidir: Ya... Ya... Ya... Şa... Şa... Şa... Tayyip Tayyip Çok Yaşa!.. Eğer bu gösterilere katılmayan veya yarım ağızla katılan seyirciler olursa, bunlar da stattaki kameralarla tespit edilerek, haklarında gereken işlem yapılmalıdır. Galatasaray’da münafıkları ihbar işlevini en iyi yerine getirecek kişi olduğunu ispatlamış bulunan Adnan Polat kaydı hayat şartıyla başkan olarak seçilmelidir. Amiin!.. asirmen@cumhuriyet.com.tr Erdoğan’dan geri adım yok İstanbul Haber Servisi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ALES’te türbana izin veren düzenlemenin yürütmesinin Danıştay tarafından durdurulmasını “Vicdanları yaralayan, evrensel hukuk normlarını çiğneyen, yargıya güveni bir kez daha sorgulatacak nitelikte bir karar” olarak yorumladı. Alkol yasağına ilişkin tartışmaya da “Hiç kimsenin yaşam tarzına müdahale etmeyiz, edilmesine de müsaade etmeyiz, endişeler yersizdir” sözleriyle devam eden Erdoğan, önceki gün polisin yine sert müdahalede bulunduğu Ankara’daki öğrenci eylemlerine katılanların da öğrenci olmadığını savundu. TÜSİAD Genel Kurulu’nda konuşan Erdoğan Erdoğan Hrant Dink cinayeti ile ilgili eleştirilere karşı çıkarak katil zanlılarını 36 saatte yakalayarak yargıya teslim ettiklerini söyledi. Zamanaşımı anlayışının yargının iflası anlamına geldiğini belirten Erdoğan, “Yargı burada tarihi bir vebalin altındadır. Zamanaşımı anlayışını kabullenemiyorum. Şu anda 1.6 milyon dosya Yargıtay’da bekliyor. Niye bitirmediniz arkadaş? Bazı adımlar attık, önümüz kesildi” BAŞBAKAN ERDOĞAN VALİLERE ‘İDEAL VALİ’ TARİFİ YAPTI ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Vilayetler Evi’ndeki valiler toplantısında bir konuşma yapan Başbakan Tayyip Erdoğan, seçim öncesinde iç politikayı şekillendirmek amacıyla terör örgütünün taşeron rolü üstleneceğine dair emareleri gördüklerini belirterek valilerin bu konuda sağduyulu olmalarını istedi. Valilerden, şehirlerdeki değişimi doğru yöneterek illere öncü olmalarını isteyen Erdoğan “Makam odasına, makam aracına kapanıp kalan bir vali değil, ayağına çizmelerini giyen, eline kazma küreği alan ve çalışmalara nezaret eden bir vali. Halktan, şehirden, şehrin sorunlarından uzak bir vali değil, her an halkın içinde, halkla kaynaşmış, bütünleşmiş, gönül bağını kurmuş valiler. Bizim de halkımızın da görmek istediği vali profili budur” diye konuştu. zi inkâr etmiş oluruz. Yaşam tarzlarına müdahale başlığı altında yürütülen kampanya, bayat bir kampanyadır. Biz, damdan düşerek geldik, damdan düşmenin ne olduğunu biliriz. İşte onun için, kimsenin yaşam tarzına müdahale etmeyiz, edilmesine de müsaade etmeyiz.” ‘Biz mi serbest bıraktık?’ Erdoğan, yeni düzenlemelerle Yargıtay, Danıştay ve Anayasa Mahkemesi’yle ilgili bazı adımları atmakta kararlı olduklarını belirtti. Erdoğan, “Tutukluluk süresinin dolması nedeniyle yapılan son tahliyeler, millet nezdinde hukuk sisteminin, yargının, özellikle yüksek yargının bir kez daha sorgulanmasını gündeme getirdi. Bu tutuklulukla alakalı serbest bırakılanları Allah aşkına biz mi serbest bıraktık? Bunlar yargının elindeki yasalara göre süresi gelenleri serbest bırakma eylemi” dedi. İstinaf mahkemelerinin hâkim ve savcı açığı nedeniyle uygulanamadığını dile getiren Başbakan Erdoğan, hâkim ve savcı alımlarının da trajikomik bahanelerle sürekli engellendiğini savundu. diye konuştu. Danıştay’ın ALES’le ilgili kararının anayasanın 125. maddesine aykırı olduğunu ifade eden Erdoğan, “Yargının siyasallaşması, işte asıl budur” dedi. MarksistLeninist ideolojiler YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’ın önceki gün üniversiteli gençlerle yaptığı toplantının protesto edilmesine de değinen Erdoğan, “YÖK Başkanı üniversitelerden seçilmiş konsey başkanı olan gençlerle toplantı yapıyor. Dışarıda da yapılan bu gösteriler kimler tarafından yapıldığına baktığımızda MarksistLeninist idelojik bazı gruplar. Bunların ne kadarı öğrencidir, ne kadarı değildir bilemem ama içeride olanlar, gençler tarafından seçilmiş üniversite gençlik konseyi başkanlarıdır” değerlendirmesini yaptı. Ekonomide olduğu gibi, demokratikleşme, laiklik gibi alanlarda da topluma sürekli güvensizlik pompalandığını, sürekli samimiyet sınavına tabi tutulduklarını ifade eden Erdoğan, “Ben, kendi iç dünyamda, ailem içinde alkole karşı bir tavır belirlemiş olabilirim. Ama bu muhafazakâr kimliğimizin yanında, biz demokratız ve kişisel yargılarımızı topluma empoze etmemek noktasında son derece hassas bir duruş sergiliyoruz” diye konuştu. Anayasaya göre gençleri alkol düşkünlüğünden korumakla yükümlü olduklarını anlatan Erdoğan, Tütün ve Alkollü İçkilerle Mücadele Kurulu’nun hazırladığı genelgeyle ilgili Ankara Barosu’nun, Danıştay’a başvuruda bulunmasını eleştirdi, Erdoğan, şöyle devam etti: “Amerika’da 21 yaşın altında olan gençlere alkollü içki veremezler, ama bizde önüne gelen rahatlıkla gidip alabilir. Bunu engellemeye yönelik atılan bir adım için ‘İşte bak, gördünüz bunlar şeriat getiriyor Türkiye’ye’ diyorlar. Kılık kıyafetimize müdahale edildi, yaşam tarzımıza müdahale edildi, fikirlerimiz dışlandı, aşağılandı, hatta mahkum edildi. Birilerinin son derece yanlış ve yanlı şekilde iddia ettiği gibi yaşam tarzlarına müdahale edersek, kendi kimliğimizi, muhafazakâr demokrat ilkelerimi CHP’Lİ KART: AKDOĞAN’DAN ‘YETER ARTIK’ Hükümet İsviçre korkusu içinde CHP’li Atilla Kart, WikiLeaks belgelerinde Başbakan Tayyip Erdoğan’la ilgili yer alan “İsviçre bankalarında 8 ayrı hesabı olduğu” iddialarına dikkat çekerek “Hükümetin, İsviçre’deki banka hesaplarından kişisel olarak ve siyaseten endişe duyduğu anlaşılmaktadır” dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında Türkiye ile İsviçre arasında 10 Haziran 2010’da imzalanan “Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi Anlaşması”na ilişkin tasarının halen TBMM Dışişleri Komisyonu’nda bekletildiğine dikkat çekti. Maliye Bakanlığı’nın, “Varlık barışı uygulamasından sonra hazırlanacak bir listeyle, İsviçre’den, bu ülke bankalarındaki hesaplarla ilgili bilgi talep edileceği” açıklaması yaptığına dikkat çeken Kart, özellikle WikiLeaks belgelerinde Erdoğan’ın banka hesaplarıyla ilgili iddianın yer almasının ardından, anlaşma tasarısının yasalaşma sürecinin gündemden düştüğüne dikkat çekti. OECD ve diğer uluslararası verilere göre, İsviçre bankalarında Türklere ait 60 milyar doları aşan para olduğunu kaydeden Kart, bu bilgiyi BDDK ve TMSF başkanlarının da doğruladığını söyledi. İsviçre’de bulunan paraların Türkiye’ye getirilmesi yolunda yasal anlamda ciddi bir adım atıldığını belirten Kart, şöyle konuştu: “Hükümetin, İsviçre’deki banka hesaplarından kişisel olarak ve siyaseten endişe duyduğu anlaşılmaktadır. Hükümet mensuplarının, yakınlarının ya da hükümete yakın sermaye gruplarının da İsviçre’deki muhtemel ve kayıt dışı hesapları sebebiyle mi hükümet harekete geçmemektedir?” Daha sonra gazetecilerin sorularını yanıtlayan Kart, “Başbakan’ın İsviçre’de 8 hesabı bulunduğu iddiasının doğru olduğu kanısında mısınız” sorusu üzerine “Başbakan’ın şahsına, ismiyle bir banka hesabı olduğu yönünde çok ciddi, dayanaklı bir iddia öne sürmüyorum, ancak Başbakan’ın yakınları, aile bireyleri, yakın işadamları, yakın sermaye grupları üzerinden hesapların olduğu yönünde ciddi kaygılarımız vardır” yanıtını verdi. Danışman da anlamak istemiyor Yahya Doğan adıyla Yeni Şafak’ta yazan Erdoğan’ın danışmanı Yalçın Akdoğan, ‘8 yıldır herkesi anlamak zorunda kaldık. Artık bu ‘anlayın’ tavsiyeleri kabak tadı verdi’ dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın danışmanı Yalçın Akdoğan, Yasin Doğan müstear adıyla Yeni Şafak’ta yayımlanan dünkü “Gel de Anla” yazısında, Galatasaray protestosunun ardından artık kendilerine karşı kesimleri “anlamak istemediklerinin” mesajını verdi. Akdoğan’ın yazısı özetle şöyle: Meşruiyet ihtiyacı: AKP, iktidarı boyunca kendisini anlatmayla uğraştı, adeta kendisini anlatmak, savunmak zorunda bırakıldı. Gizli gündem, takıyye, ılımlı İslamcılık vs. tartışmaları sebebiyle sürekli AKP’ye ‘kendini anlatma’ mesuliyeti yüklendi. Meşruiyet üretme çabası, AKP’yi ‘savunma pozisyonu’na itti. Kabak tadı: Şimdi birileri kalkmış, “Başbakan Seyrantepe stadındaki protestoyu anlamaya çalışmalı” diyor. Doğrusu bu tavsiyeler artık kabak tadı verdi. “Bu yapılan düpedüz ayıptır” diyemeyenler, üstüne bir de bunu anlama görevini iktidara yıkıyorlar. Anlayışsızlığın dik âlâsını yapan bir grup, anlaşılması gereken, hoş görülmesi gereken bir mağdur topluluğuna dönüştürülüyor. Anlamamız istenen güruh: Sorun, anlayışla karşılanması beklenen güruhun, AKP’nin varlığını da dahi tahammül edememesidir. Bazı çevreler için AKP’nin yapıp ettikleri bir anlam taşımıyor, isterse Türkiye’yi dünyanın 1 numaralı ülkesi haline getirsin... Mesele yapılanlar değil, doğrudan AKP’nin kendisi, düşüncesi, varlığı... Tahammül edilemeyen varlığınız olunca, yaptığınız şeylerin de bir kıymeti olmuyor... Yaşam tarzının tehlikede olduğu yaygarası işte bu yüzden bir türlü aşılamıyor. Çünkü bu yaygarayı yapanlar başkasının yaşamına, varlığına bile saygı duymuyor... CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, ziyaret ettiği Erzurum Tasmagazları semti esnafını işyerlerinde ziyater etti. Bir esnaf Kılıçdaroğlu ve beraberindekilere kete ikram etti. (Fotoğraf: AA) Kılıçdaroğlu: Yeni bir Kurtuluş Savaşı başlatın TÜREY KÖSE ERZURUM CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin “sıfır çektiği” illeri “zorlarken dün CHP’nin 1972 yılından beri milletvekili çıkaramadığı Erzurum’a geldi. Kılıçdaroğlu, parti otobüsüyle kent turu attıktan sonra Büyükşehir Belediyesi Kültür Merkezi’nde Erzurumlulara seslendi. Bin kişilik salonun doldulmuş olması bile CHP açısından önemli görünüyordu. “Dadaşın umudu Kılıçdaroğlu”, “İşte CHP işte Erzurum”, “Başbakan Kemal” sloganları ile karşılanan Kılıçdaroğlu, “Biz burada 4. partiyiz, bunun kabahati Erzurumlularda değil, bizde. İki kez geldik, gördüğümüz ilgiden memnunum” dedi. Halkın nerede sorunu varsa orada olacaklarını söyleyen Kılıçdaroğlu, “Erzurumlular ayağa kalksınlar, korkularını yensinler. Yeni bir Kurtuluş Savaşı’nı Erzurum’dan başlatalım. Toplumu bölüyorlar, bu türbanlı, bu mantolu, bu çarşaflı diye. O inancıyla, etnik kimliğiyle bir insan ve başımız üstünde yeri var. Bu tuzaklara hiç kimse düşmesin” diye konuştu. Erzurum’da gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Kılıçdaroğlu, “Türkiye’de özgürlük yok. Bir kişinin özgürlüğü var o da Recep Tayyip Erdoğan. Onun dışında kimsenin yok, kimsenin konuşmaya neredeyse hakkı da yok. Halkımızın, aydınların, sanayicinin, esnafın ve çiftçinin bunu görmesi lazım” dedi. Kılıçdaroğlu gazetecilerin soruları üzerine Türk Telekom Arena stadıyla ilgili olarak da “O stadyum ihalesi kime verildi? Orada çalışanlarla o ihaleyi alanlar arasında bir bağlantı var mı? Başbakan ihalelerle Türkiye’yi pazarlayan bir konuma geldi” dedi. İhaleyi İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde bir yöneticinin eşinin şirketinin aldığı ve CHP yöneticilerinin bu dosyayı önümüzdeki günlerde kamuoyuyla paylaşacağı bildirildi. OYAN VE KÖSE’DEN RAPOR: Danıştay’ın, sınava türbanla girilemeyeceğine ilişkin kararının yankıları sürüyor CHP Güneydoğu’da denge partisi olmalı ANKARA (ANKA) Diyarbakır’da saha çalışması yapan CHP Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ile İzmir Milletvekili Oğuz Oyan, bugüne kadar parti politikalarının tam anlamıyla anlatılamadığı tespitinde bulundu. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na hazırlayacakları Diyarbakır Raporu’nu sunacak CHP’li vekiller, “Vatandaş AKP ile BDP arasında sıkışmış vaziyette. CHP denge partisi olmalı” diyecek. 5 gün boyunca Diyarbakır’da sivil toplum örgütleri, meslek odaları ile bir araya gelen vekiller, köylere ve kahvelere de gitti. Vatandaşların, “Kürt politikası konusunda ne düşünüyorsunuz” sorusuna CHP’liler, “Kimlik herkesin şerefi ve onurudur” yanıtını verdi. Kişisel hak ve özgürlüklerden yana olduklarının altını çizen CHP’liler, “Resmi dil Türkçedir ama bölgede konuşulan dil sonuna kadar kullanılmalı. Dilini öğrenebilmeli ama devlet eliyle değil. Özel dershanelerde Kürtçeyi öğrenebilirler” dedi. ‘Yasal düzenleme yapılmalı’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Danıştay’ın ALES sınavlarına “türbanla girilemeyeceği” yönündaki kararıyla ilgili tartışmalar sürüyor. TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, gazetecilerin konuya ilişkin sorusu üzerine, yargı kararlarına itirazların olabileceğini, ancak bu kararların herkesi bağladığına dikkat çekerek yapılması gerekenin, itiraz edilen noktalarla ilgili “yeni yasal düzenlemeye gitmek” olduğunu söyledi. Şahin, “Kararı incelemiş değilim ama eğer yargı kararı yürürlükteki bir yasaya göre verilmiş ise bu kararla ilgili de itirazlar var ise, insan ŞAHİN’DEN KANADA HEYETİNE ‘SOYKIRIM’ TEPKİSİ Ankara’ya gelen Kanada Senato Başkanı Noel Kinsella ile görüşen TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, 1915 olaylarına ilişkin iddiaları tanıyan ve katıldığını söyleyen tek hükümetin Kanada hükümeti olduğunu belirterek, iki ülke arasındaki ilişkilerin mesafeli seyrettiğini söyledi. Kinsella ise “Tarihte kötü bir olay yaşanmış olabilir. Uluslararası toplumlar da bu konu hakkında düşünmek için bir gün belirleyip o tarihi önemseyebilirler” dedi. Bunun üzerine Şahin de “Aslında söylemek istediğimiz şudur. Ülkeler arasındaki ilişkileri geliştirmeyi, bu tür tek yanlı bilgilendirmelere bağlı olarak bir yere bağlamamalıyız. İlişkilerimizi çok yönlü geliştirmenin gayreti içinde olmalıyız. Ben böyle anladım Sayın Başkan’ın açıklamalarını” diye konuştu. haklarına aykırı ise, çağımızda artık bu tür uygulamalar kabul edilemez nitelikte ise yapılması gereken, bunları düzeltici yasal düzenlemeler yapmaktır” dedi. Yargı kararına bir bütün olarak bakılması gerektiğini kaydeden Şahin, “Danıştay’ın kararı da yargı kararıdır, bu arama da bir yargı kararı sonucu yapılmıştır” görüşünü savundu. CHP Konya Milletvekili Atilla Kart da “kişisel” olarak imam hatip mezunlarının, genel lise müfredatı ve polislik eğitimini tamamlamak koşuluyla polis olmasına karşı olmadığını belirterek “Ama ben polislerle ilgili F tipi yapılanmaya karşıyım” diye konuştu. Danıştay kararına “ideolojik” değil, “sınav gü venliği” açısından bakılması gerektiğine işaret eden Kart, ALES dahil merkezi sınavları gerçekleştiren ÖSYM’nin “F tipi sızdırmalarla çökertildiğine” dikkat çekti. Bunun arkasından sınav güvenliğinin ihlal edildiği olaylar yaşandığını belirten Kart, “Onun için, sınav güvenliğini ihlal edecek şekilde yüzü örten şekilde ya da mantoyla sınava girilmemelidir. Bence olaya bu noktadan bakılmalıdır. Bugün pasaportlara ancak başı açık, biyometrik fotoğraflar konulabiliyor, küpeli fotoğrafa bile izin verilmiyor. Olaya ideolojik değil, güvenlik açısından bakmak gerekiyor” diye konuştu. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle