18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 OCAK 2011 CUMA CUMHURİYET SAYFA DİZİ Devletin geleceğiyle ilgili kararların basiretle alınması gerektiğine vurgu yapıyor 11 ÖĞRENCİ AFFI YASALAŞTI Cindoruk’un kayda geçmeyen uyarısı indoruk, “Rasyonel şeyler söylediği zaman katılmamak mümkün değildi; ne var ki, devletin geleceği ile, devletin bugünkü güvenliği ile ilgili kararları cesaretle almak değil, onları biraz daha basiretle almak gerekir” diye gerçekçi bir vurgulama yaptı. Cindoruk’un anımsattığı ve uyardığı nokta, nedense programda hiç yer almadı. Özal, kimdi? Cumhurbaşkanı. Yürütme yetkisi olmayan, tarafsız ve devletin organları arasında uyumu sağlamakla görevli bir devlet başkanı. Kürt planları yapıyor, sorumsuz ve gayri resmi ara Hayrünnisa Gül’e de af EMİNE KAPLAN C cıları hükümete haber vermeden kullanıyor, devletin geleceğiyle ilgili kararları tek başına alabiliyor. Bu, çok önemli, devlet için yaşamsal gerçeği 40 dakika boyunca anımsayan ve üzerine basa basa duran tek kişi çıkmıyor. Bu saptama bir hukuk devletinde yapılıyor. Artık Kürt liderleri gelip gidiyor. Türkiye, hızla erken seçime kayıyor. Tepe noktaları kesin ifadelerle tam yerinde kullanan Can Dündar, durumu özetliyor: “Ekim 1991 erken seçiminden sonra Başbakan Demirel, devletin yeni politikasını Diyarbakır’da (Başbakan Yardımcısı İnönü ile birlikte) açıkladı: ‘Kürt realitesini tanıyoruz.’ (Demirel dönemine ait gelişmeler daha sonraki bölümlerde.) Ankara’dan esen ılımlı hava, 1992 Mart’ında Nevruz ateşinde yandı. Büyük bir gerginlik içinde başlayan Nevruz kutlamaları, kısa zamanda çatışmaya dönüştü ve Güneydoğu tam bir savaş alanına döndü; bilanço ağırdı: İki günde tam 57 ölü.” Meclis açılışına Kürt bayrağıyla gelip Kürtçe ant içmeye kalkışarak gösteri yapmaya çalışmışlardı ANKARA TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, torba tasarısının öğrenci affıyla ilgili maddesinde yapılan değişiklikle türbanı nedeniyle üniversiteye kayıt yaptıramayan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül de af kapsamına alındı. Hayrünnisa Gül başta olmak üzere türbanı nedeniyle kazandıkları bölüme kayıt yaptırmayanlar aftan yararlanabilecek. Maddede yapılan bir başka değişiklikle terör suçlarından hüküm giyenler af kapsamına çıkarılırken terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ın öğrenci affından yararlanmasının önü kapatıldı. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, torba tasarı üzerindeki görüşmelere dün de devam edildi. Tasarının öğrenci affıyla ilgili maddesi, AKP’li milletvekillerinin önergesiyle değişiklikler yapılarak kabul edildi. Maddeye “bir programı kazandıkları halde kayıt yaptırmayanlar” ibaresi eklenerek, 1998’de Ankara Dil ve TarihCoğrafya Fakültesi Arap Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü kazanmasına karşın türbanlı olduğu için kayıt yaptıramayan Cumhurbaşkanı Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül de af kapsamına alındı. Gül, 2002’de AİHM’ye başvurmuş ancak eşinin Dışişleri Bakanı olmasının ardından davayı geri çekmişti. Bu düzenlemeyle birlikte türbanlılar başta olmak üzere kazandıkları bölüme kayıt yaptırmayanların tümü af kapsamına alınmış oldu. HEP’liler tepki toplamıştı u sırada ekranda Cengiz Çandar görünüyor: “(Özal) ‘PKK’nin, bölge insanı üzerinde belirli ölçüde nüfuz kazanmış olduğunu kabul etmek zorundayız’ demişti. İkincisi: Bunun şiddete dayalı yöntemlerle çözülemeyeceğini ve bunun şiddet yöntemleriyle bir kangren haline dönüştüğünü görüyordu. Fakat bir yandan da, devletin başı olarak, Cumhurbaşkanı sıfatı taşıyan birisi olarak, bir terör eylemiyle karşılaştığı zaman, şiddetle ona karşılık verilmesi gerektiğini, fakat İngilizce Double Track diye ifade edilecek, çift yoldan yürüme, yani bir yandan silahlı direnme olursa ona çok şiddetli bir tepki vermek gereklidir devlet olarak, başka türlü, devletin itibarını, gücünü koruyamazsınız bir yandan da, ona paralel şekilde, acaba diyalogla bu iş nasıl çözülürün aranmasından yanaydı. (İfadeler televizyondaki konuşmanın çözümünden aynen alındı.) PKK ile diyalog mümkün olamayacağına göre, işte HEP’in, benzeri kuruluşların o konuda bir anlamı olabileceği neticesine varmıştı.” “Ancak bu yönde işler zordu” diyor Can Dündar. HEP’liler Meclis’in açılışında yaptıkları gösterilerle büyük tepki toplamışlardı. Kürtçe ant içmeye kalkışmak, Kürt bayrağıyla gelmek gibi. “HEP’lilerle temas arayışı işte o günlerde başladı”: Eski HEP milletvekili Sırrı Sakık, doğruladı: “Evet, böyle bir arayış içerisindeydi. Hatta ‘Ben ömrümün son döneminde ülkeme katkı sunmak istiyorum’ demişti.” 1923 yılından bu yana geçerli Maddede yapılan bir başka değişiklikle, 12 Eylül 1980 olarak belirlenen tarih sınırı kaldılarak cumhuriyet tarihinin en büyük affı getirildi. Maddeye göre, yükseköğretim kurumlarında hazırlık dahil bütün sınıflarda, intibak, önlisans, lisans tamamlama ve lisansüstü öğrenimi gören öğrencilerden, her ne sebeple olursa olsun ilişiği kesilenler ve bir programı kazandıkları halde kayıt yaptırmayanlar tarih sınırı olmaksızın yasanın yürürlüğe girmesinden itibaren 5 ay içinde ilişiklerinin kesildiği yükseköğretim kurumuna başvurarak 20112012 eğitimöğretim yılında öğrenimlerine yeniden başlayabilecekler. Önergeyle, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) bağlı eğitim kurumları ile Polis Akademisi ve bağlı yüksek öğretim kurumlarında eğitim görürken ilişiği kesilenler de kapsama alındı. Buna göre, harp okulları ve polis akademisinden ilişiği kesilenlerin YÖK tarafından uygun görülen üniversitelere intibakları sağlanacak. B Askeri öğrenciler de kapsama alındı ANAP milletvekili Adnan Kahveci, Güneydoğu’da bir süre inceleme yaptıktan sonra, ‘Kürt sorunu nasıl çözülmez’ başlıklı bir rapor hazırladı. ÖĞRETİM ÜYELERİNDEN MEKTUP Genelkurmay Başkanı Karadayı, örgütün teşkilat yapısının dağıldığını söylüyordu ‘Hiç kimse PKK’yi yanına almamalı’ Y ıl 1997. Manzara: Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, Kuzey Irak’ta bölücü örgütün bölgedeki varlığına son vermek ve kalıcı bir barış ortamı sağlamak amacıyla Irak Kürdistan Demokratik Partisi (IKDP) lideri Mesut Barzani’nin daveti üzerine bölgede ortak operasyonların gerçekleştirildiğini belirterek, ‘Terör örgütünün bölgedeki etkinliğine büyük ölçüde son verildiğini’ dile getirdi. “Kuzey Irak’ta barış ve istikrarın sağlanmasının temel faktörlerinden birinin de IKDPIKYP Barzani ile Talabaniarasındaki ateşkese uyulması ve bölücü terör örgütünün yarattığı terör ortamının ortadan kaldırılması olduğuna inanıyorum. Burada terör örgütünü hiç kimse yanına almamalı, onları aralarında barındırmamalıdır. Buna müsaade etmeyiz. Bugüne kadar geniş bir alanda sürdürülen terörle mücadelede, örgütün Kadrolaşma ürkütücü boyutta İstanbul Haber Servisi Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği Yönetim Kurulu, Cumhurbaşkanlığı, Üniversitelerarası Kurul Başkanlığı, YÖK ve Başbakanlığa gönderdiği mektupla üniversitelerdeki kadrolaşmanın ürkütücü boyutlara ulaştığına dikkat çekerek akademik kıstasları yerine getiren birçok öğretim üyesinin dünya görüşleri nedeniyle kadro alamamasını eleştirdi. İstanbul’daki kamu üniversitelerinde liyakat ve hakkaniyet ölçütlerini göz ardı eden uygulamaların yaşandığının belirtildiği mektupta, “YÖK tarafından mutlak kadro ambargosu uygulanan Boğaziçi Üniversitesi’nde, çok sayıda genç akademisyen atamalarının yapılması için aylardan beri kadro beklemektedir. İstanbul Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, YTÜ ve Mimar Sinan Üniversitesi’nde akademik kıstaslara göre yükseltilmeyi hak eden birçok öğretim elemanına, sırf sahip oldukları dünya görüşü nedeniyle engeller çıkartılmaktadır. Buna karşılık, salt yandaşlık ölçütlerine uygun olarak, bu üniversitelere Anadolu üniversitelerinden naklen kadro atamaları yapılmaktadır” denildi. zal’ın Kürt planı kâğıda dökülüyor Can Dündar, “1992 yılında, Özal’ın siyasi çözüm önerisi, ilk kez kâğıda döküldü” dedi. Böylece, Özal’ın Kürt planı artık uygulamaya geçiyordu: ANAP milletvekili (ve Özal’ın aklına ve sadakatine güvendiği) Adnan Kahveci, Güneydoğu’da (kuşku yok, Özal’ın isteğiyle) bir süre inceleme yaptıktan sonra, ‘Kürt sorunu nasıl çözülmez’ başlıklı bir rapor hazırladı. yapılıyordu Ö Ateşkese uyulmalı komuta kontrol ve teşkilat yapısı parçalanmıştır. Organize eylem etkinliği büyük ölçüde kırılmıştır. Terör örgütü, artık yurtiçinde ve Kuzey Irak’ta kontrol edilebilir bir seviyeye getirilmiştir.” (Diyarbakır, 28 Kasım 1997) Genelkurmay Başkanı Karadayı, Güneydoğuya TSK’nin çağrısıyla giden, her yeri gezip gören gazetecilerin “PKK’nin belinin kırıldığını, etkinliğini yitirdiğini ve TSK’nin bu sonuca başarıyla ulaştığını” irdeleyen yazı ve televizyonlarda görüş bildirmelerinden sonra, bu açıklamayı yapıyor. Raporda iç savaş uyarısı Özal’ın ölümünden 3.5 yıl sonra ortaya çıkan sonuç: 1. İnançsızlık demeyelim ama, Kahveci’nin raporu da, bu raporu “ufak tefek düzeltmelerle” Başbakan Demirel’e gönderen Özal da, TSK’nin başarı şansını yanlış saptamış oluyor. 2. Özal’ın barış pazarlığına giriştiği Apo, ölümünden altı yıl sonra ‘derdest edilerek’ Türkiye’ye getiriliyor. Çıkan sonuç CHP, KAYSERİ’NİN PEŞİNDE Bu raporda, Kürt sorununun Türkiye’nin en önemli gündem maddesi haline geldiği ve ciddi çözüm uygulanmaması halinde iç savaşa dönüşebileceği söyleniyor ve şöyle deniyordu: “Askeri önlemlerle, hiçbir ülkede çözüme ulaşılamamıştır. Askeri çözümler hep iç harbi getirmiştir. Bugün Kürt sorunu, siyasal bir kriz halini almıştır. Çözüm için de cesurca atılacak siyasi adımlara ihtiyaç vardır. Bu nedenle, Kürt realitesi, Kürt kimliği ve dili hızla kabul edilerek, ‘Kürtlerin siyasal hakları’ verilmelidir. Bu durum, Türkiye’de demokrasiye ufuklar açmakla kalmayıp, PKK gibi terör örgütlerine olan halk desteğinin de ortadan kalkmasına yol açacaktır.” Şimdi burada kısa bir mola verme zorunluluğu doğuyor. 1991’de Kahveci’nin Özal’ın isteği doğrultusunda yaptığı geziden sonra Özal’a verdiği raporda temel görüş olarak “askeri çözümlerin, hiçbir ülkede çözüme ulaşamadığı” yazılı. Daha sonraki irdelemeleri, ‘askeri çözümün başarısızlığına’ dayanıyor. Kahveci’nin raporundan sonraki gelişmeler ahveci’nin raporundan sonraki gelişmeleri Can Dündar sıralıyor: Özal, “o güne kadar izlenen politikaya taban tabana zıt” bu raporu inceledikten sonra üzerinde el yazısıyla bazı değişiklikler yapıp kendi raporu haline getirdi ve Başbakan Demirel’e gönderdi. O yaz, rapordaki yaklaşım doğrultusunda ilk adımlar da atılmaya başlandı. Milli Güvenlik Kurulu’nda, GAP televizyonundan Kürtçe yayın yapılmasını savundu. Ağustos ayında, Kürtçe eğitimin serbest bırakılması gerek Yolsuzluk iddiaları için suç duyurusu KAYSERİ (Cumhuriyet) CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, Kayseri Büyükşehir Belediyesi’ndeki yolsuzluk iddialarıyla ilgili Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Kart, CHP Kayseri Milletvekili Şevki Kulkuloğlu ve İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ile birlikte Kayseri Adliyesi’ne giderek yolsuzluk iddialarıyla ilgili 29 sayfa dilekçe metni ve 191 sayfa ekin yer aldığı dosyayı, Cumhuriyet Başsavcılığı’na verdi. Kart, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün iddialarla ilgili Devlet Denetleme Kurulu’nu devreye sokmasını istedi. Kart, bir yılda hükümet eli ile gerçekleşen kamu gücü kötüye kullanılarak doğrudan ilişkilerle yapılan yolsuzluğun tutarının 50 milyar dolar seviyesinde olduğuna dikkat çekti. Kart, gelecek hafta Kayseri Başsavcı Vekili hakkında HSYK’ye, belediye başkanı ve 17 kişi hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na, usulen de İçişleri Bakanlığı’na suç duyurusunda bulunacaklarını bildirdi. K tiğini açıkladı ve sonunda Türkiye’yi karıştıracak o ünlü açıklamasını tekrarladı: oğan Güreş açıklık getiriyor Hâlâ zihinlerde bir soru işareti yatıyor: Özal, federasyonun bir görüş olarak tartışılmasını mı istiyordu, yoksa bir federasyon kurulmasına yanlı mıydı? “Ben kendisiyle konuştum bunu (federasyonu)” diyor Doğan Güreş: “‘Böyle bir şey basına intikal etti. Bu husustaki fikirlerinizi bana söyler misiniz?’ dedim, bir perşembe görüşmesinde. D C MY B C MY B Rahmetli Cumhurbaşkanı Özal bana dedi ki: ‘Ben bu fikirde değilim; bu, üniter yapımıza aykırıdır. Federasyon olmaz. Ama konuşulmasına, tartışılmasına da karşı gelmiyorum. Tartışılsın, bunun mahzurları ortaya çıksın ki, halk da buna inansın.’ Bana böyle söyledi. Ben de kendisine şöyle dedim: ‘Bunun tartışılması bile zamana uygun değildir. Tartışılması bile, alçak şiddette bir mücadele yapan silahlı gücün, Silahlı Kuvvetler’in, polisin ve halkın morali üzerine direkt etki yapar ki, bu, beni de sıkıntıya sokar.’” TSK adına yapılan bu uyarıya karşın Özal, federasyon üzerindeki tartışmaların sürmesini istiyordu. Genelkurmay Başkanı’na söylediği görüşleri, halka ya da basına açıklamıyordu, açıklamadı. “Federasyon üniter yapımıza aykırıdır, olmaz” diyerek tartışmalara nedense katılmıyordu. Oysa, konu tartışma zemininde ise, tartışmayı başlatan insan olarak ilk önce Özal’ın görüşünü açıklaması gerekmez miydi?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle