23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 16 EYLÜL 2010 PERŞEMBE 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Şeyh Uçmaz Mürit Uçurur 12 Eylül referandumu Tayyip Erdoğan’ın zaferi ile sonuçlandı. Bütün rakiplerinin ve karşıtlarının, oyunun kural dışı oynandığı mazeretinin arkasına sığınmadan, gerçeklerden de, onları söylemekten de korkmadan bu başarının öğelerini irdelemeleri gerekmektedir. Bunu yaparken, kimi her ne kadar ilk bakışta etkileyici gibi görünse de, genelde temelsiz olan benzetmelere fazlaca itibar etmemekte yarar var. Bunların başında, Tayyip Bey’in sol söylemleri kullanması geliyor. Erdoğan solun herhangi bir amacını benimsemediği gibi, özü olan söylemini de kullanmamaktadır. Kimilerinden özür dileyerek, söylemek isterim ki, Tayyip Bey’de sol söylem aramak için onun ya da yandaşları ile çıkardaşlarının arpalığından nemalanmak gerekmektedir. Tayyip Bey’in, askeri vesayete karşı olduğunu söylemesi ilk bakışta bir sol slogan olarak görülebilirdi, eğer o askeri vesayetin yerine, onu bile mumla aratacak daha koyu ve mutlak, hatta totaliter eğilimli sivil vesayet koyma niyeti aşikâr olmasaydı. Bu durumda, Erdoğan’ın statükoyu sarstığı söylentilerinin de, kimi soldan çark etmiş, kişilerin desteklediği bir tevatürden başka bir şey olmadığı kolaylıkla anlaşılır. Peki, bütün bunlardan sonra, Tayyip Bey’in başarısını seçmenin cahilliğine, evetçilerin neye oy verdiklerini doğru dürüst bilmemesine mi bağlayacağız. Kuşkusuz bu unsurlar sonuçta çok etkin olmuşlardır, ama bunlara demir atıp kalmak gelecekte daha başarılı olmayı engelleyecektir. Konumu gereği toplumun bütün kesimlerini kapsayıcı olması gerekirken özellikle dinamik güçler olmak üzere, çoğu kesimi karşısına almakta fütur etmeyen Tayyip Erdoğan’ın başarısını onun kendi karizmasından çok başka etkenlerde aramak daha doğru olacak. Konu “karizma”ya gelince orada biraz durmakta yarar var. Eğitim ortalamasının demokrasinin asgari düzeyinin altında olduğu toplumlarda, tarihin büyük dönüm anları dışında, karizmanın yerini en donanımsız ile bütünleşmeyi sağlamaya yarayan “keriz”manın aldığını görmek gerekir. Bu gerçeği görmek, aynı zamanda Tayyip Bey’in seçim başarısının tabanını oluşturanların rakiplerininkine oranla daha eğitimsiz seçmenler olduğunu bilmek, onun da, “kerizma” üzerine zafer bina ettiğini iddia etmek değildir illa ki. Ama nasıl ki, kimi çevrelere tatsız ve itici gelecek gerçekleri kabul edecek cesareti açıkça göstermek zorundaysak, gerçekleri söyleyecek cesareti esirgememeliyiz. Tayyip Bey’in seçmen tabanının görece cahil olduğunu söylemek, bir gerçeği dile getirmektir. Seçmene saygısızlık değil. Kaldı ki, seçimlerde zaferi getiren seçmene saygı değil, seçmeni iyi tanımaktır. Tayyip Bey’in iletişim teknolojisini ve halkla ilişkiler alanını iyi kullandığı, iyi danışmanlar, profesyonel kişilerle çevrelendiği yadsınamaz bir gerçektir. Son kampanyada Tayyip Bey ekibi bunu çok iyi kanıtlamış, demokrasinin “onsuz olmaz”ı kuvvetler ayrılığı ve yargı bağımsızlığına aykırı bir değişikliği tam tersine sanki onları sağlıyormuşcasına halka sunmaktaki hüneri doğrusu çoğu kişiye parmak ısırtmıştır. Şimdiye dek, AKP’nin dışında da herkesin gerekliliğinin zorunluluğunu gördüğü yeni ve demokratik bir anayasa ile yargı reformu gibi konularda, yalnız “istemezük” ile sınırlı kalan ve kendi projesini ortaya koymayan, koyamayan muhalefetin bu noksanının yanı sıra, topyekûn örgütlü bir seferberliği başaramamış olması da, Tayyip Bey’i zafere uçuran etkenler arasındadır. Anadolu’nun yükselmekte olan yeşil sermayesiyle birlikte etkin dış çevrelerin desteğini de alan ve tümüyle profesyonellerle, duygusallığı bir yana bırakıp, bilimsel yöntemleri kullanan, gündem oluşturup saptırmakta mahir Tayyip Bey’in hüneri, çevresini ve dayanaklarını ustaca seçmekte yatıyor. Buna bir de sorgulamadan oy vermekte beis görmeyen eğitim düzeyi düşük seçmenleri de katınca, başarı tablosu tamamlanıyor. Evet “Şeyh uçmaz, cemaat uçurur” demişler. Buradaki “cemaat” yalnız Atlantik ötesini değil, yukarıdaki öğeleri de içeriyor. Tayyip Bey’in rakiplerine düşen ise, her şeyden önce, cemaatin uçurduğu Şeyh’in yükselmesindeki kendi katkılarını görmeye çalışmaktır. asirmen@cumhuriyet.com.tr İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN namikzafer@yahoo.com Anayasa Komisyonu Başkanõ Kuzu, başkanlõk sisteminin bazõ güçlükleri beraberinde getireceğini ifade etti Başkan’a kral benzetmesiALİCAN ULUDAĞ ANKARA - Başbakan Recep Tayyip Er- doğan’õn başkanlõk sistemiyle ilgili çalõş- malarõna işaret ettiği TBMM Anayasa Ko- misyonu Başkanõ Burhan Kuzu’nun, bir ma- kalesinde, “Başkanlık sistemi elbette ki, ba- zı güçlükleri de beraberinde getirecektir. Başkanlık sistemi diktatörlüğe dönüşme eğilimi gösterebilir” dediği ortaya çõktõ. Kuzu, “Fakat seçimle gelen bu yeni kral- lar ‘seçimle giden krallar’ pozisyonuna düştükleri için fazla korkulacak bir durum yoktur” ifadesini de kullandõ. Kuzu, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakülte- si’nde doçent olduğu 1997’de “Türkiye İçin Başkanlık Sistemi” adlõ bir bilimsel makale ya- yõmladõ. Makalesinde genel olarak başkanlõk sis- teminin yararlarõ üzerinde duran Kuzu, 12 Ey- lül darbesinin lideri Kenan Evren’in “Devle- tin günlük hayatın bütün yükünü sırtında ta- şıyan yürütmenin, arz ettiği bütün hayati ehemmiyete rağmen arka plana itilmiş ve iş- lemez hale gelmiş olması, 1961 Anayasası’nın belki de en büyük ve tashih kabul etmez zaa- fını teşkil etmiştir. Yürütme o anlayış ve hu- kuki durum içinde kaldıkça ve bırakıldıkça devlet bir ayağı olmayan ve koltuk değneği ile yürüyen bir insan olmaktan öteye geçe- mezdi...” sözüne katõldõğõnõ belirtti. Kuzu, 1982 Anayasasõ’nda başkanlõk sistemi yönünde düzeltmeler yapõlacak olursa ilk etap- ta “Cumhurbaşkanının halk tarafından se- çimi ve yetkilerinin arttırılması, başbakan- lık müessesesinin kaldırılması, TBMM’nin hükümeti denetim yollarına ilişkin hüküm- lerin anayasadan çıkarılması, Parlamentoyu fesih yetkisinin kaldırılması” değişikliklerinin yapõlmasõnõ önerdi. Kuzu’nun 1997’deki bu öne- rilerinin ilk ikisinin şu an gerçekleştirilmiş ol- masõ da dikkat çekti. Dünyada başkanlõğa doğru kaymalar olduğunu anõmsatan Kuzu, “Bu gidiş sanki eskiye dönüşü andırıyor. Gerçekten, hürriyet mücadelesi- nin ve parlamentoların oluşumu kavgasının tek kişi yönetimlerine karşı yapıldığı düşü- nülürse, bugün tekrar o sistemin revaçta ol- ması başka türlü açıklanamaz. M. Duverger’in bunlar için ‘seçimle gelen krallar’ ifadesini kul- lanması boşuna değildir. Fakat seçimle gelen bu yeni krallar ‘seçimle giden krallar’ pozis- yonuna düştükleri için fazla korkulacak bir durum yoktur” ifadelerini kullandõ. Bazõ yazarlarõn, cumhurbaşkanõnõn halk ta- rafõndan doğrudan doğruya seçilmesini öner- diğini kaydeden Kuzu, “Bizce, bir nevi yarı başkanlık modelini andıracak olan böyle bir model, Türkiye’de işleri daha da kötü ya- pacaktır. Yarı başkanlık modelinin bizde çok daha sıkıntılar çıkaracağı ve bugünkü du- rumdan pek farklı olamayacağı, hatta daha kötü olacağı kanaatindeyiz. Parlamenter re- jim içinde kalmak cumhurbaşkanını halka seçtirmek sisteme uymaz. Cumhurbaşkanı- nı halk seçer de, bu anayasada gerekli diğer değişiklikler yapılmazsa o zaman doğacak si- yasi kriz daha da katmerleşir. Cumhurbaş- kanı ile Başbakan arasında sürtüşme daha da artacaktır. Şu halde cumhurbaşkanını hal- kın seçmesi ilkesi kabul edildiği takdirde, ana- yasada değişiklik yapılarak mutlaka ya ya- rı başkanlık ya da başkanlık sistemine ge- çilmesi gerekir” görüşünü dile getirdi. ‘Darbelere yol açabilir’ Başkanlõk sisteminin darbelere yol açabile- ceği endişesinin muhtemel olduğunu, aynõ teh- likenin parlamenter rejimde de görülebilece- ğini kaydeden Kuzu, “Kanaatimizce işlerin iyi gittiği bir başkanlık sisteminde darbe ol- ması ihtimali yoktur” dedi Başkanlõk siste- minin elbette ki, bazõ güçlükleri de beraberinde getireceğini anlatan Kuzu, “Esasen her sis- temin kendine özgü mahzurları da vardır. Başkanlık sistemi diktatörlüğe dönüşme eği- limi gösterebilir; fakat aynı tehlike öteki hü- kümet şekillerinde de mümkündür” de- ğerlendirmesini yaptõ. 12 EYLÜL Gönül içindesuç duyurusu EDP Genel Başkanõ Halis, “Bu Başbakan’õn hoşuna gitmeyecek” dedi. ANKARA (Cumhu- riyet Bürosu) - Eşitlik ve Demokrasi Partisi (EDP), 12 Eylül darbesi nede- niyle suç duyurusunda bulunarak 514 kişinin yargõlanmasõnõ istedi. EDP’nin Ankara Cum- huriyet Başsavcõlõğõ’na verdiği dilekçede, yargõ- lanmasõ istenen kişiler arasõnda AKP’li Milli Sa- vunma Bakanõ Vecdi Gö- nül, eski Milli Savunma Bakanõ Nevzat Ayaz, es- ki DYP Milletvekili ve İs- tanbul Valisi Hayri Ko- zakçıoğlu ve eski DYP Milletvekili ve Ankara Valisi Saffet Arıkan Be- dük ile “Haliç’te Yaşa- yan Simonlar” kitabõyla gündemi sarsan açõkla- malarda bulunan eski Es- kişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı gibi isimler de var. Suç duyurularõy- la ilgilenen özel yetkili Cumhuriyet Savcõsõ Ka- dir Altınışık, suç duyu- rularõnõ incelemeye aldõ. Savcõ Altõnõşõk’õn, suç duyurularõna ilişkin in- celemesini tamamladõk- tan sonra bir rapor hazõr- layacağõ bildirildi. EDP Genel Sekreteri Recai Ersoy tarafõndan Ankara Cumhuriyet Baş- savcõlõğõ’na verilen suç duyurusunda yargõlan- masõ istenen 514 kişinin suçu, “Darbe yapmak, anayasayı değiştirmek, hükümeti yıkmak, sis- temli bir şekilde plan- layarak ve tasarlaya- rak adam öldürmek, kasten yaralamak, iş- kence yapmak, eziyet etmek, hürriyetten yok- sun bırakmak, cinsel saldırıda bulunmak” şeklinde tanõmlandõ. Demokrasi ihtiyacı Cumhuriyet’e açõk- lamalarda bulunan EDP Genel Başkanõ Ziya Ha- lis, EDP’nin herkesi eşit gördüğünü belirterek suç duyurusunun mahkeme- ce kabul edilmesi duru- munda Gönül’ün yargõ- lanmasõnõn Başbakan Recep Tayyip Erdo- ğan’õn hoşuna gitmeye- ceğini söyledi. Halis, “Türkiye’nin şiddetle demokrasiye ihtiyacı var. Biz yasalar karşı- sında herkese eşit mua- mele yapılması taraf- tarıyız” dedi. Cindoruk: Türkiye üçe bölündü Arkadaşımızın acı günü ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Demo- krat Parti (DP) lideri Hüsamettin Cindoruk, refe- randum sonuçlarõnõn Türkiye’yi “üç bölgeli” bir siyasi coğrafyaya dönüştürdüğünü belirterek, Tür- kiye Cumhuriyeti’nin ulusal sõnõrlarõ dahil, bir teh- like içinde olduğunu vurguladõ. Cindoruk, “Bu üç bölge gerçekten önemli ölçüde Sevr Antlaşma- sõ’nõn haritasõna benzemiştir. Bu çok önemlidir. BDP ile önderi önemli bir dayanak haline gelmiş- lerdir. Bir devlet belgesi elde etmişlerdir” dedi. MHP’DE ÇATLAK Eski ülkücüler Bahçeli’yi suçladı Referandum gecesi “erken seçim” çağrõsõ yapan MHP lideri, parti teşkilatlarõna da “seçim çalõşmalarõnõ başlatmasõ” talimatõnõ verdi. ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - Anayasa paketinin halkoylamasõn- da “MHP tabanının ‘evet’e kaydığı” değer- lendirmeleri, çoğu parti dõşõnda kalan “eski ül- kücüler”le, mevcut yö- netim arasõndaki çatlağõ derinleştirdi. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, bugün parti yönetimi dõşõnda kalan ve “evetçi bülbüller” di- ye suçladõğõ, MHP’nin bazõ kurucular kurulu üye- leri ile ülkü ocaklarõnõn kurucu başkanlarõndan Ramiz Ongun’un da ara- larõnda bulunduğu isimler, referandum sonrasõnda parti yönetimini hedef alõrken, parti yönetimi “bunlar zaten 41 kişiyi geçmez” diyerek muhalif sesleri “duymamayı” ter- cih ediyor. Çağrı yaptı Referandum gecesi “erken seçim” çağrõsõ yapan MHP Genel Baş- kanõ Devlet Bahçeli par- ti teşkilatlarõna da “se- çim çalışmalarını baş- latması” talimatõnõ verdi. Referandumda “taba- nın kaydığı” iddialarõnõ kabul etmeyen MHP yö- netimi, “evet” oylarõnõn yüksek çõkmasõndan “Gülen cemaati” ve ik- tidarõn “ekonomik ve si- yasi baskısı”nõ sorumlu tutuyor. verdi. MHP Ankara Millet- vekili ve Alpaslan Tür- keş’in oğlu Tuğrul Tür- keş ise babasõnõn yaşa- masõ durumunda “evet” diyeceği iddialarõna tepki gösterdi. Türkeş, “Al- paslan Türkeş’in ön- gördüğü anayasa deği- şikliği ile Tayyip Erdo- ğan’ın anayasa değişik- liği hiçbir şekilde örtüş- mez” diye konuştu. 12 Eylül’den sonra si- yasete başlamõş bir kişi olarak referandum so- nuçlarõna saygõ duydu- ğunu ifade eden Tuğrul Türkeş, MHP tabanõnõn kaydõğõ iddialarõnõn da hiçbir bilimsel “done”ye dayanmadõğõnõ ileri sürdü. Tuğrul Türkeş şunlarõ söyledi: “Bu yüzde 42’nin içinde MHP ne kadar? Siyasi polemik konusu yaratmak istemiyorum, ama oyunu kullanama- mış bir siyasi partinin genel başkanı varken, bu yüzde 42’lik oy dili- mini oraya mı vehme- deceğiz? Ben MHP’nin hiçbir yerde oy kaybet- tiğine inanmıyorum. Kayan taban MHP’nin ni, yoksa genel başkanı oyunu kullanamamış olan partinin mi? Ama taktik hataları yapan- ların bu hayırların tü- müne sahip çıkmaya kalkıp, aynı senaryo içinde MHP’ye saldır- mış olmasını şık bul- muyorum.” Eski ABD Büyükelçisi Elekdağ, Şahinkaya’nõn adõnõn geçmediğini söyledi F-16 rüşvet savları gündemde ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Anayasanõn geçici 15. maddesinin kaldõrõlmasõnõn ar- dõndan MGK üyelerinden Or- general Tahsin Şahinkaya ile il- gili “rüşvet” savlarõ yeniden gündeme gelirken Türkiye’nin eski Washington Büyükelçisi, CHP İstanbul Milletvekili Şük- rü Elekdağ, “Amerikalılar bi- ze rüşvet iddialarıyla ilgili ola- rak ‘Bir Türk işadamõ’ dediler, ama isim vermediler. Kesin- likle Tahsin Şahinkaya’nın adı geçmedi” dedi. F-16 uçaklarõnõn alõmõ sõrasõn- da rüşvet savlarõ gündeme gel- mişti. Dönemin Büyükelçilik Müsteşarõ emekli Büyükelçi Ya- lım Eralp’in “1981’de ABD’li- ler bana askeri uçak seçiminde rüşvet alındığını anlattılar. Ve- rilen tarif Tahsin Şahinkaya’ya uyuyordu. Rüşvet belgelerini kuryeyle Ankara’ya yolladık” sözleri de basõna yansõmõştõ. Elekdağ yalanladı Dönemin Washington Büyük- elçisi Elekdağ, rüşvet savlarõyla il- gili gelişmeleri şöyle anlattõ: “12 Eylül müdahalesinin üze- rinden bir yıl geçmişti, ABD Kongresi’nde ve basınında Tür- kiye’ye karşı eleştiriler yoğun- laşmıştı. Ben de büyükelçi ola- rak uçak modernizasyon prog- ramımızı gerçekleştirmek için ABD savunma ve dışişleri ba- kanlıkları nezdinde girişimler- de bulunuyordum. General Dynmics F-16’ları imal edi- yordu, Mc Donnell Douglas F- 18’leri imal ediyordu. Müda- haleden bir yıl sonra Amerikan Senatosu Dış İlişkiler Komis- yonu Başkanı Senatör Percy telefon etti. ‘Türkiye’nin ABD’den askeri yardõm çerçevesinde almayõ ön- gördüğü uçaklarla ilgili bana rüş- vet iddiasõ intikal etti. Eğer hü- kümetiniz tarafõndan gerekli ön- lemler alõnarak bu iddialarõn önü kesilmezse, bu konunun komis- yonda tartõşõlmasõ kaçõnõlmaz olur. Bu iddialarla ilgili yardõm- cõm Hans Binnedjizk’i size gön- deriyorum’ dedi. Binnedjizk, büyükelçiliğe geldi, onu Yalım Eralp karşıladı, sonra yanıma getirdi. Binnedjizk, iddiaları anlattı. Buna göre; F-16 uçak- larını imal eden General Dyna- mics firmasının bir yetkilisi New York’ta bir Türk işadamı görüşmüş. Bu Türk işadamı, F- 16’ların spesifikasyonları tat- minkâr, ama seçimi yapacak komisyon F-18’leri seçme eği- liminde, ama bana 9 milyon do- lar verirseniz nihai karar F 16’lar lehine çıkacaktır, demiş. ‘Bunlarõ Ankara’ya en üst makama intikal ettireceğim, ama bana Türk işadamõnõn is- mini verin, ayrõntõlõ olarak ya- zõyla bildirin’ dedim. Belge vermeye yanaşmadılar, isim de vermediler.” CHP İstanbul Milletvekili Şükrü Elekdağ, “Amerikalõlar bize rüşvet iddialarõyla ilgili olarak ‘Bir Türk işadamõ’ dediler, ama isim vermediler” dedi. STK’ler ile siyasi partiler, darbecilerin yargõlanmasõ için suç duyurusunda bulundular Darbe mağdurları adalet istiyor Adana, Mersin ve Gaziantep’te darbeciler için suç duyurusu yapıldı. YUSUF BAŞTUĞ / ABİDİN YAĞMUR / BEKİR ŞAHİN ADANA /MERSİN/ GA- ZİANTEP - Sivil toplum örgütleri ile siyasi partiler, Gaziantep ve Mersin’de 12 Eylül darbecilerinin yargõ- lanmasõ için suç duyurusun- da bulundular. Adana’da İnönü Parkõ’nda toplanan DİSK, KESK, TMMOB, TTB, Alevi Kül- tür Dernekleri, Halkevleri, İHD, EMEP, ÖDP ve BDP üyeleri, 12 Eylül’de idam edilenlerin kara kalemle çi- zilmiş resimlerini taşõdõ. KESK Adana Dönem Söz- cüsü Güven Boğa, “Toplu- ma karşı suç işlemiş olan- lar yargı önünde hesap vermelidir” dedi. Mersin 78’liler Derneği üyeleri de Mersin Adliyesi’ne giderek 12 Eylül darbesinin lideri Kenan Evren ve kuvvet ko- mutanlarõ hakkõnda suç du- yurusunda bulundu. Gaziantep’te ise EDP İl Başkanlõğõ ve İHD Gaziantep Şubesi 12 Eylül darbecileri ve dönemin yetkililerinin yargõlanmasõ için suç duyu- rusunda bulundu. 12 Eylül Pazar günü yapõ- lan halkoylamasõnõn ardõn- dan, 12 Eylül 1980 darbesi- ni yapanlar ve o dönemin so- rumlularõna ilişkin yapõlan suç duyurularõyla ilgilenen özel yetkili Cumhuriyet Sav- cõsõ Kadir Altınışık, suç du- yurularõnõ incelemeye aldõ. Burhan Kuzu’nun, doçent olduğu 1997 yõlõnda yayõmlanan bir makalesinde, “Başkanlõk sistemi diktatörlüğe dönüşme eğilimi gösterebilir” dediği ortaya çõktõ. Kuzu makalesinde, Başkan’a ‘seçimle gelen kral’ benzetmesi yaptõ. İstanbul Haber Servisi - Gazetemizin ya- zõişleri müdürlerinden Miyase İlknur’un babasõ, İhsan İlknur (67), dün yaşamõnõ yitirdi. İhsan İlknur, bir süredir tedavi gördüğü Silivri’deki Özel Anadolu Hastanesi’nde tüm müdahalelere karşõn kurtarõlamadõ. İhsan İlknur’un cenazesi, yarõn saat 14.00’te Küçükçekmece Garipdede Cemevi’nde düzenlenen törenin ardõndan Silivri Mezarlõğõ’nda toprağa verilecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle