20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 13 EYLÜL 2010 PAZARTESİ 14 ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL Dünyanõn Büyük Sorunu: ‘Aşõrõ Nüfus Artõşõ’ Sõkça üzerinde durduğumuz ve bize göre, dünyanõn en önemli sorunu, geri kalmõş ve gelişmekte olan ülkelerdeki “aşırı nüfus artışı”dõr. Bugün en önemli sorun olarak gördüğümüz “aşırı nüfus artışının” getirdiği olumsuz sonuçlar, her geçen güm ivme kazanmaktadõr. Aşõrõ nüfus artõşõnõn getirdiği sorunlar, tek bir soruna “açlık” üzerine odaklanmõş durumdadõr. Haberlere göre, “Küresel ısınma, kuraklık, bilinçsiz tarımsal sulama, atıklar ve daha birçok neden dünyayı yavaş yavaş çöle çeviriyor. Akarsular kuruyor insanlar artık suya ulaşamıyor. Araştırmalar, susuzluğun yol açtığı yıkımlara dikkat çekerken susuzluktan ölenlerin sayısının savaşlarda ölenlerden çok olduğunu belirtiyor.” Din buyruklarõnõn, hukukun yerini aldõğõ ülkelerde, doğurganlõk, “kutsal bir özgürlük” olarak algõlanmaktadõr. Aşõrõ doğurganlõk, beraberinde, açlõğõ, yoksulluğu, yolsuzluğu, eğitimsizliği getirmektedir. Aşõrõ doğurganlõğõn savunulduğu ülkelerde, işsizliğin neden olduğu “geleceği olmayan bireylerin” hõzla çoğaldõğõ gözlenmektedir. İngiliz nüfusbilimci Robert Malthus “nüfus artışının” dünyada büyük sorunlar yaratacağõ görüşü, yankõlar uyandõrmõş ve tartõşmalara neden olmuştur. Nüfus artõşõ için toplumlarõn önlem almasõ gerektiğini savunan Malthus, az sayõda çocuk sahibi olmak için, doğurganlõğõn azaltõlmasõ yönünde kõsõtlamalar getirilmesini önermiştir. Yanõnda yer aldõğõmõz Malthus’un görüşüne göre, önlem alõnmadõğõ ve kõsõtlama getirilmediği zaman, toplumlarõn nüfusu geometrik dizi (1, 2 , 4, 8, 16, 32, 64, 128…) olarak artacak buna karşõlõk, insanõn yaşamõnõ sürdürebilmesi için gereken besin maddeleri ise ‘aritmetik dizi’ şeklinde (1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8) artacaktõr. Bunun sonucunda, nüfus ile besin maddeleri arasõndaki artõş farklõlõğõ, yoksulluğa, açlõğa, ölümlere ve savaşlara neden olacaktõr. Sanayi devriminin ve onu izleyen ileri teknolojilerin işsizliğe katkõsõnõn çok büyük olduğu da gözler önündedir. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu’nun açõklamalarõna göre 2009 yõlõnda dünya nüfusu 7 milyara (6 milyar 830 bin) ulaşmõş durumda. Malthus, görüşünü ortaya attõğõ 1800’lü yõllarda, istatistikler dünya nüfusunun 1 milyar kişi olduğunu açõklamaktadõr. Bugünkü istatistiklere göre dünya nüfusu 7 milyara ulaşmak üzeredir. Dünyanõn bugünkü görüntüsüne bakõldõğõnda Malthus haklõ görünmektedir. En güncel tahminlere göre dünya nüfusu 6.6 milyara 2007 Haziranõ’nda ulaşmõştõr ve 2008’de 6 milyar 640 milyonu aşmõştõr. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu’nun belirlediği tarihe göre 1999 yõlõnda dünya nüfusu 6 milyara ulaşmõştõr. 2012 yõlõnda, 7 milyara ulaşacağõ varsayõlmaktadõr. Kaynaklara göre, dünya nüfusu: 1802 yõlõnda 1 milyara, 1927 yõlõnda 2 milyara, 1961 yõlõnda 3 milyara, 1971 yõlõnda 4 milyara, 1987 yõlõnda 5 milyara, 1999 yõlõnda 6 milyara ulaşmõş. Yukarõdaki rakamlara göre, son 81 yõlda dünya nüfusu üçe katlanmõştõr. Birleşmiş Milletler tarafõndan yapõlan varsayõmlara göre, dünya nüfusu, 2010 yõlõnda 7 milyar 200 milyona ulaşacakmõş. Kõsaca, dünyanõn bu “aşırı insan kalabalığını” taşõyamadõğõ görüşündeyiz. Ortağın Çocukları CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, yaptığı açıklamalarla, 2007 Nisan ayında Yaşar Büyükanıt’ın Genelkurmay sitesinden yayımladığı e-muhtıranın AKP iktidarı ile bir danışıklı dövüş olduğunu vurgulamaya çalıştı hep. Ancak, olayın perde arkası yeterince irdelenmedi... Araştırmacı-yazar Mustafa Yıldırım, son yayımladığı ve Türkiye’deki CIA elemanlarının bir listesini de yer verdiği “Ortağın Çocukları” adlı kitabında aynı gelişmeyi, o dönemde ABD’de Hudson Enstitüsü’nde yapılan toplantılar üzerinden yorumlamış ve çarpıcı sonuçlara ulaşmış. Yıldırım, dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Ergin Saygun’un 17 Kasım 2006’da Hudson Enstitüsü’nde toplantıya katıldığını, hemen ertesinde bu toplantıları düzenleyen Zeyno Baran’ın “Türkiye’de darbe yapılacak” dediğini, ardından yine Hudson Enstitüsü’nde CIA elemanlarının da yer aldığı bir başka toplantıda Türkiye’de yükselen “Kemalist milliyetçiliğin” üzerinde durulduğunu anımsattıktan sonra şu saptamalara varmış: “Hudson toplantılarının hemen ardından Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı’nın AKP’ye geçmemesi için toplanan kitleler, eylemlerini aralıksız sürdürdüler. En büyük toplantı Ankara’da gerçekleşti; istemlerin sınırı genişliyor, AKP’ye muhalefeti aşıyor; ABD karşıtlığına dönüşüyordu. İstanbul ve İzmir’de kitle toplantılarında hedef Cumhurbaşkanlığı seçimiyle sınırlandırılmaya çalışıldıysa da ‘Bağımsız Türkiye’ sesleri yükselmeye başladı. Gelişmeler Hudson konuklarının endişelerini doğruluyordu. Kitle eylemliliği denetim dışına çıkabilirdi. Eylemliliğin Ege’de gittikçe yayılması ve ‘laik rejim’ isteklerinin yanı sıra 88 yıl önceki bağımsızlık savaşının sıkça vurgulanması Batı’nın endişelerini çoğalttı. Org. Ergin Saygun’un kaleme aldığı söylenen ve M. Yaşar Büyükanıt’ın onayladığı belirtilen Genelkurmay açıklaması TSK’nin internet sayfasında 27 Nisan 2007 gece yarısı yayımlandı. Rejimin kararlılıkla savunulacağı açıklanan bildirinin ardından kitlelerin eylemliliği giderek söndü. Gelişmeler bir kez daha halkın isteğinin dışına taştı; ‘askeri darbe’ endişesi büyüdü. Bağımsızlık isteklerinin ve tartışmalarının yerini, iktidar ile TSK arasında ilan edilmemiş ama kısa açıklamalarla sürdürülen ılımlı bir çekişme aldı. Darbe endişesine kapılan muhalefet partileri erken seçim istediler ve AKP de can simidini yakaladı. Halkın TSK’nin yeni çıkışlarıyla etkilenebileceği endişesi vardı. Tam o sırada Zeyno Baran, Hudson Enstitüsü’nde bir toplantı daha düzenledi ve Türkiye’yi yeniden sarstı. Toplantıyla birlikte TSK yönetimine duyulan geleneksel saygı ve güven çöktü. TSK’de görevli generallerin, daha yakın geçmişte darbe metinleriyle iç siyaseti karıştırmış olan Hudson Enstitüsü’ne gitmeleri büyük yankı uyandırdı. Toplantıya ABD-AB eliyle kurulan Kürdistan Bölge Devleti’nin temsilcileri de katıldı. Türkiye’yi karıştıracak cinayetlerle (örneğin Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın öldürülmesi gibi) süslenmiş ‘terör dalgası’ senaryoları konuşularak Türk ordusunun nabzı tutuldu.” Gel de Kemal Kılıçdaroğlu’na hak verme şimdi... Bugünden Başlayarak Türkiye, bu sabah yeni ve zorlu bir sürece uyanıyor. Bu süreçte hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı kesin. CHP’ye ve onun lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na çok önemli sorumluluklar düşüyor artık. Referandum boyunca çevresindeki bir avuç kişiyle ve neredeyse insanüstü bir çabayla Anadolu’yu gezen, bir yandan da köhnemiş, yorgun düşmüş parti örgütünü ayağa kaldırmaya çabalayan Kılıçdaroğlu’nu şimdi çetin bir görev daha bekliyor: Türkiye’deki muhalefeti örgütleyerek ilk seçimlerde mutlaka, ama mutlaka iktidara yürümek. Bu yürüyüş kuşkusuz tek kişinin altından kalkabileceği bir olgu değil. Hedefe varabilmede ve Türkiye’yi dönüştürmeye yeminlileri alt etmede, tüm CHP örgütleri ile birlikte ayağı yere basan sosyalistlerin de akıllarını başlarına toplamaları gerekiyor. Bu yürüyüş başarılamazsa Türkiye ile birlikte çökeceğimizin bilincine varmalıyız. Füze Kalkanı Emekli diplomat dostumuz Daver Darende, ABD Genelkurmay Başkanı Mullen’in Ankara ziyaretinde, Türkiye’ye füze savunma sistemlerinin konuşlandırılması konusunun da ele alındığından kuşku duyulmaması gerektiği kanısında: “ABD Başkanı Obama ile Savunma Bakanı Gates’in öteden beri gündeminde olan füze kalkanı konusu Türkiye için yaşamsal bir önem taşımaktadır. Obama’nın, Vaşington’da yapılan görüşmelerde ‘NATO müttefiki olarak bu örgüt içinde süregelen rollerimizin güçlendirilmesini, füze savunma sistemi gibi kritik konularda daha etkin bir işbirliği yapılmasını görüştük’ açıklamasını yaptığını unutmamak gerek. İran’a yönelik ve ‘sözde savunma amaçlı’ füze kalkanının topraklarımızda konuşlanması, Türkiye’nin güvenliğini ve komşu ülkelerle ilişkilerini olumsuz yönde etkileyecektir. ABD’nin Türkiye’nin sınır ötesi operasyonlarını engelleme çabası gündemdeyken ‘stratejik müttefik’in füze kalkanı projesini önermesi ülkemizin ulusal çıkarlarıyla bağdaşmamaktadır.” Ulusal çıkar arayan, kollayan yok. Sorun orada zaten. PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Ne Yazacağını Bilememek Bugün pazar, saat 12.00. Ne yazacağımı bilemiyorum. Penceremden sokağa bakıyorum. İnsanlar çiseleyen yağmura aldırmadan oy vermeye gidiyorlar. Sandıklardan nasıl bir sonuç çıkacağı ancak akşam geç saatlerde belli olur. Artık referandum üzerine tahmin yürütmenin bir anlamı yok, çünkü bu yazı okunduğunda sandıklar açılmış, oylar sayılmış olacak. Bir ara yazıp yazmamayı düşündüm, daha yazarken eskiyecek bu yazıyı. En iyisi referandumu bir yana bırakıp spora, doğal ki basketbola yönelmek. Ne var ki benzer bir durum basketbolda da geçerli; ulusal takımımız bu akşam ABD ile final maçı oynayacak. 12 Dev Adam’ın kazanmasını öyle istiyorum ki... Finale kadar hiç yenilmeden geldik. Yunanistan, Slovenya, Sırbistan gibi bugüne kadar diş geçiremediğimiz güçlü takımları dize getirdik. Hele Sırbistan maçında yüreğimiz ağzımıza geldi. Hele o son saniyeler… Kerem Tunçeri’nin turnikeden attığı, skoru 83-82’ye getiren o son basketi, Semih Erden’in o son beş salise bloku… Sırbistan, eski Yugoslavya döneminde de ulusal takımın omurgasıydı. 1950 yılında başlayan ve dört yılda bir düzenlenen FIBA Dünya Şampiyonası’nda 5 birinciliği, 3 ikinciliği, 2 üçüncülüğü var. Avrupa şampiyonalarında ise 8 birincilikleri, 6 ikincilikleri, 4 üçüncülükleri var. Kısacası, ulusal takımlar ölçeğinde dünyanın en başarılı takımını eledi basketbolcularımız. Bakalım bu akşam ne yapacağız? Ben bu yazıyı yazarken maçın sonucunu bilmiyorum, siz ise yazdıklarımı okuduğunuzda biliyor olacaksınız. Tuhaf bir durum. Yine de içimden geçenleri yazayım, diyorum. Slovenya maçında kurduğumuz savunma örgüsünü yineleyelim, bu ABD’lileri yeneriz. Avrupa basketbolu ile ABD basketbolu arasındaki temel fark onlarınkinin gösteriye yönelik olması; bu durumda da doğal olarak takım değil birey öne çıkıyor. Biz ise bir basketbol bilgesi olan BogdanTanjeviç’in hocalığında Avrupalı güçlü rakiplerimiz gibi takım oyunu oynuyoruz. Kaptanımız ve oyun kurucumuz Hidayet Türkoğlu’na da bugün de büyük iş düşecek. Bekleyelim, göreceğiz. Ya yenilirsek? “Galip sayılır bu yolda mağlup” demenin tam yeridir burası. Tarihinde ilk kez dünya şampiyonasında finale kalan takımımızın bu şampiyonada 3 kez altın, 3 kez gümüş, 4 kez de bronz madalya almış ABD gibi bir takıma yenilmesi dünyanın sonu değildir. Olası bir yenilgi 12 Dev Adam’ın başarılarına gölge düşürmemelidir. Bu yazıyı yazarken aklıma Kadıköyspor geliyor. Gençlik yıllarımın basketbolda favori takımlarından biriydi. Açıkhava sahası Moda’daki evimize 100 metre uzaklıktaydı. Aynı semtin başka bir takımı olan Modaspor’la karşılaştığında 1.500 kişilik tiribünleri dolar, unutulmaz maçlar izlerdik yaz gecelerinde. Her iki takım da birçok kez İstanbul ve Türkiye şampiyonu oldu. Birçok ulusal basketbolcumuz bu kulüplerde yetişti. Zaman içinde Modaspor küçüldü, Kadıköyspor ise Efes Pilsen’in içinde eridi. O zamanki basketbol tekniklerini şimdi izlediklerimle karşılaştırıyorum, o kadar farklı ki. Bütün spor dallarında olduğu gibi her şey daha hızlı, her şey daha teknik. Değişmeyen tek şey başarıdaki en büyük pay olan takım ruhu. Kolektif sporlardaki takım ruhu, hayatın tüm alanlarına örnek olmalı, diye düşünüyorum. Özellikle de muhalif siyasette. Değerli okurlarım, ne yazacağını bilmeden ancak bu kadar yazılabiliyor. Anlayışınıza sığınıyorum. [email protected] www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] HARBİ SEMİH POROY OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ [email protected] HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ “Hile, dala- vere” anlamõn- da argo sözcük. 2/ Çit, perde... Suudi Arabis- tan’õn plaka imi... Mürekke- bi kurutmakta kullanõlan çok ince kum. 3/ Cilacõlõkta kul- lanõlan bir tür zamk-reçine... Bir tür otomobil yarõşõ. 4/ Bir çokluğu oluşturan varlõklarõn her biri... Gümüş elementinin simgesi. 5/ Akdeniz yöresine özgü, bodur ağaç ve çalõlardan oluşan bitki örtüsü... Dilbilgisindeki söz- cük türlerinden biri. 6/ Türkiye ile Suriye arasõndaki gümrük kapõsõ. 7/ Halk dilinde sütkardeşe verilen ad... “--- kaldõm, susuz kal- dõm / Terk etmedi sevdan beni” (Ahmed Arif). 8/ Meyve vermeyen bitki... Asker. 9/ Kemiklerin yu- varlak ucu... Kimyasal bir element. YUKARIDAN AŞAĞIYA:¦ 1/ Paragraf. 2/ İki nicelik arasõndaki bağõntõ... Ce- maate namaz kõldõran kimse. 3/ Hüviyet. 4/ “Sözün --- ile düşürgil” (Yunus Emre)... Koşu yarõşlarõnda, rekor kõrõlabilmesi için önde koşarak tempoyu art- tõran atlete verilen ad. 5/ Karagöz oyununda kulla- nõlan kamõş düdük... Bir nota. 6/ Amazon bölgesinde bataklõk sõk orman. 7/ İzmir’in bir ilçesi... İntikam. 8/ Karadeniz Bölgesi’nin batõ kesiminde, “ulusal park” kapsamõna alõnan ve kayak merkezi olan bir dağ... Bir nota. 9/ Fütüvvet şeyhi... Tahõl yõğõnlarõ üze- rine, çalõnmasõnõ önlemek amacõyla vurulan damga. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 E U R İ P İ D E S B R İ Ç T U B A R A M İ Z T E R E R A T D O K O L İ İ B İ S A S K A R A S E K L İ K E N İ L İ T N A P A S O P H O K L E S 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle