19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
[email protected] CMYB C M Y B İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER Toplu Çılgınlık... Değişik zamanlarda, değişik çevrelerden insanların anlaşmış gibi aynı içerikli soruları yöneltmelerine alıştım. “Nasıl bu kadar sabırlı, soğukkanlı olabiliyorsunuz?” sorusuna, bir tür refleksle tartışma götürmeyecek yanıtlar üretmişim; “Yıllar, yaşanmışlıklar, uzun soluklu gazeteciliğin getirdiği olayların, gerilimlerin odağında olma..” sözcükleri soru sahiplerini sakinleştirmeye yetmiyor. Dikkatimi çeken, yolumu kesen insanların eskisi gibi tanış, politize, taraf, toplumsal olayların, örgütlenmelerin içinden... değil de, gerçekten sokaktan, gazete bile okumayan, televizyonların açık oturumlarından yeni tanışıklıklar ağırlıklı olmaları.. Giderek tırmanan cepheleşme, toplumsal gerilimden kendilerine düşen payları aldıkları da kendi duygularını, düşüncelerini ortaya koyarken fazlası ile gözlemleniyor... Kitabı ile referandum tartışmalarının odağına oturan Hanefi Avcı’nın, insan hakları, hukukun sınırlarını zorlayan özel yargı uygulamaları, Ergenekon davaları ekseninde yaşananlara ilişkin “Hukuku çıldırtılar” saptaması, dün gazetemizin manşetindeydi. Yine dün bu kez Rize’de sel nedeniyle ölümler, evlerin sular, heyelan altında kalmasına ilişkin bilimsel gerçekleri dillendiren uzmanların, kuralsız yapılaşmaya doğanın isyanını anlatma çabalarında, sözcüklerin anlamsız kalması karşısında, “çılgınlık” sözcüğüne nasıl da sık sığındıkları dikkatimi çekti... Rize için bile çok şiddetli, çok uzun süreli yağışın etkisi, doğanın iklimler dengesini bozmuş olması gerçeği tamam da... Ağaçların çok fazla kesildiği çok dik yamaçlardaki, geleneksel mimariyi reddeden çarpık yapılaşma, bilime aykırı yoğunlukta yerleşim, doğayı isyan ettiren inşaat teknikleri, yol açma çalışmaları.. Doğal afet bölgesinde geçmiş felaket istatistiklerinin de çok çıplak durumu anlattığı tabloda, bulut hareketlerini izleyecek meteorolojik çalışmaların dahi yapılmamış olması, dere yataklarının gelişimini gösteren bilime meydan okumayı kanıtlayan fotoğraf kareleri “çılgınlık, göz göre göre cinayet..” sözcükleri kullanılmadan, öfkesiz, tepkisiz nasıl açıklanabilirdi ki?.. Sadece gazetecilik ve gözlemcilik çerçevesinde, ilk 1966 yılında Demirel’in başbakanlığında başlıyan Karadeniz gezisi haberleri, yazı dizilerinde, ben bile ne kadar da çok fotoğraf karesi ile belgelemeye çalışmış olarak söz konusu doğa katliamları, doğanın isyanı olası felaketleri dillendirmeye çalışmışım; dev kayalar yığılarak, betonlar döşenerek yol yapımı, toprak doldurma, yapılaşmalarla küçücük, güzelim yerleşim merkezlerini, dere ağızlarını, hava akımını dahi durduracak biçimde kestiren akıl, bilim dışılık hava, deniz kirliliğini, rutubeti katlanılmaz boyutlarda arttırmışsa.. Dalgaların her yükselişi, yağmurun her patlaması bir denizden, biri dağdan doğa felaketini üretmiş, hiç ders alınmamışsa.. Yağma düzeninde siyasi prim aklın, bilimin üstünde iktidar erkinde belirleyici olmuşsa.. ne denir ki? Şu kadere bakın ki Karadeniz’in yerleşim, üretim yoksunu, ekonomik yaşam olanağı yaratılmamış yapısı ile, Karadenizlinin kimliği, göçlere açık, atak zekâsı buluşunca, Türkiye’nin her yerinde sivrilen Karadenizliler sayesinde, Meclis’te, siyasette en etkin temsil şansını yakalamış bir bölge. Her dönem siyasete ağırlığını koymuş, şimdilerde Başbakan Erdoğan’dan torpilli. Başbakan’ın torpili doğaya yeni isyan bayrağı dereler üzerindeki santralları patlatırken, son sel, heyelan felaketini de patlatmış gibi. Kaçınılmaz hükümet, bakanlar felaket sonrası ilgiyi kanıtlama yarışındalar. Felaketin siyasi enkazının, sorumsuzluğunun sorumluluğu altında kalmamak için de, “görülmemiş doğal felaket” vurgulaması ile söze giriyorlar. AKP iktidarı bu konuda deneyimli, deprem, maden kazaları, İstanbul’daki sel, fabrika patlamalarında olduğu üzere “kader, takdiri ilahi” vurgulamaları öne çıkıyor, merkez, yerel yönetim yağmalama, yerleşim politikalarının suçları gözlerden uzak tutulmaya çalışılıyor.. Gelin görün ki çaresizliklerin birikimi, toplumsal öfke, çılgınlık hallerinde öylesine bir birikim var ki Başbakan’ın babaocağında yaşananlara ilişkin vurgulamalarda “hayır”lar daha bir tınılı çıkıyor.. Referandumu, yıpranmış iktidarına yeni bir soluk alma, doping aracı olarak gündeme getirmiş Erdoğan hükümeti, tırmandırdığı cepheleşmeyi, gerilimi öylene bir noktaya getirdi ki.. Hangi konuda, hangi tartışma ya da hangi sorun gündeme gelse, dönüyor, dolaşıyor, cepheleşmenin de odağına oturuveriyor.. Çevreciler, meslek örgütlerinden uzmanların Rize’nin ölümlü, ağır yıkımlı toprak kaymasına ilişkin bilimsel verili açıklamaları bile sanki “hayır”cılar cephesine katkı olarak algılanıyor.. Dün yine Yargıtay, Danıştay’dan Başbakan Erdoğan’ın referandum üzerinden eliştirilerine gelen savunmalara nerede ise dakikasında daha sert yanıtlar geliyordu.. Hangi konuda, ne derseniz deyin ya evetçi, ya hayırcı ya da boykotçu cephedensiniz.. [email protected] Ekonomi Servisi - Özelleştirme Yüksek Kuru- lu, 50 hidro- elektrik santralõn daha satõşõna onay verdi. Özel- leştirme Yüksek Kurulu’nun (ÖYK) kararõ dünkü Resmi Gazete’de yayõm- landõ. Buna göre Özelleş- tirme İdaresi Başkanlõğõ’nõn (ÖİB) gerçekleştirdiği özel- leştirme ihaleleri sonucun- da 18 grupta yer alan 50 hidroelektrik santralõn sa- tõşõna onay verildi. Bilindiği üzere ÖİB, EÜAŞ’a bağlõ 52 HES’i 19 grupta toplamõş, Grup 12 dõşõnda kalan 18 grubun ihalelerini 4 Mayõs- 3 Haziran tarihleri arasõnda gerçekleştirmişti. İlk devir en yüksek teklife İlana göre 4 Mayõs 2010’da yapõlan Grup 1’de yer alan santrallarõn 6 milyon 600 bin dolar bedelle en yüksek tek- lifi veren Kent Solar Elektrik Üretim’e devri yapõlacak. 5 Mayõs’ta ihale edilen Grup 3’teki santrallar 17 milyon 411.5 bin dolarlõk en yüksek teklifi veren Nema Kimya- Espe Ortak Girişim Grubu’na satõlacak. ÖYK’nin satõşõna onay verdiği diğer gruplar ve en yüksek teklif sahipleri şöyle: Grup 9, 7 milyon 644 bin dolara İvme Elektro- mekanik Endüstriyel Oto- mosyon Sistemleri’ne; Grup 14, 29 milyon 50 bin dolara Boydak Enerji Üretim ve Ti- caret AŞ’ye; Grup 15, 6 mil- yon 550 dolar bedelle De- mirtaş Doğu Elektrik Ma- kine İnşaat Sanayi’ye; Grup 19, 14 milyon 700 bin dola- ra Kisan İnşaat Mühendislik Sanayi’ye; Grup 2, 5 milyon 775 dolara Sarar Giyim Tekstil’e; Grup 17, 6 milyon 350 bin dolar bedelle Er-Bu İnşaat ve Tic. Koll. Şti. Ercan Tunç, Burhan Çetin’e; Grup 5, 2 milyon 760 bin dolar bedelle Fides Reklam Ener- ji Hizmet Lojistik Tu- rizm’e; Grup 4 için en yük- sek teklif 56 milyon 80 bin dolara Aksu Enerji ve Tica- ret’e; Grup 10, 69 milyon 700 bin dolara Kayseri ve Civarı Elektrik AŞ’ye; Grup 7, 86 milyon 400 bin dolara Fõrat Enerji Üretim Otopro- düktör’e; Grup 6, 13 milyon 520 bin dolara Seba Ortak Girişim Grubu’na; Grup 16, 40 milyon 800 bin dola- ra Nas Enerji’ye; Grup 18, 50 milyon 50 bin dolara Nema Kimya-Espe Ortak Girişim Grubu’na; Grup 13, 13 milyon 800 bin dola- ra Kayseri ve Civarõ Elektrik TAŞ’ye; Grup 8, 5 milyon 700 bin dolara Seba Ortak Girişim Grubu’na; Grup 11, 7 milyon 20 bin dolar be- delle Ka-Fnih Enerji Üretime satõlacak. İhalelerde en yüksek tekli- fi veren şirketlerin sorumlu- luğunu yerine getirmemesi halinde, ÖYK kararõnda yer aldõğõ üzere satõşlar en yüksek teklif sahipleri sõralamasõna göre devredilecek. Özelleştirme Yüksek Kurulu, Elektrik Üretim AŞ’ye ait hidroelektrik santrallarõn satõşõna onay verdi. Hidroelektrik santrallarõn devirlerinden 439 milyon 910.5 bin dolarlõk gelir elde edilecek. 4 MİLYAR DOLAR YATIRIM Deloitte: Enerji ihtiyacı katlanarak artıyor Ekonomi Servisi - Deloitte’un “Tür- kiye Elektrik Enerjisi Piyasası 2010- 2011” raporunda, Türkiye’de enerjiye yönelik talep artõşõnõn devam edeceğine işaret edilerek, yatõrõm ortamõnõn iyi- leştirilmesi için istikrarlõ adõmlarõn de- vam etmesi gerektiği vurgulandõ. Eko- nominin yüzde 2.5’ini oluşturan elektrik enerjisi sektörünün, önümüzdeki 2018’e kadar yõlda ortalama yüzde 7 artmasõ beklenen büyük talebi karşõlamak zo- runda olduğu belirtildi. Raporda şu noktalara dikkat çekildi: ? Dağõtõm özelleştirmeleri etkileyici bir ilerleme kaydetti. ? Elektrik enerjisi sektörü, Türkiye ekonomisinin yüzde 2.5’ini oluşturuyor. ?2005-2009 arasõnda yüzde 4.7 bileşik büyümeyle elektrik talebinin, 2009- 2018 arasõnda yüzde 6.3 ile yüzde 7 ban- dõnda artmasõ öngörülüyor. ?Bu talep artõşõnõ karşõlamak üzere ge- çen yõl özel sektör elektrik üretimi için yaklaşõk 3 milyar dolarlõk yatõrõm yapõldõ. ? 2010 itibarõyla yeni yatõrõm mikta- rõnõn 4 milyar dolar olmasõ bekleniyor. ? 1980’lerde kişi başõna 750 kWh elektrik tüketilirken; 1990’larda kişi başõna elektrik tüketimi ikiye katlandõ. ? TEİAŞ’õn hazõrlamõş olduğu son kapasite projeksiyonu raporuna göre, toplam talebin, baz senaryoda 2018’e kadar yüzde 6.3’lük yõllõk bileşik bü- yüme oranõyla yaklaşõk 336 TWh’e bekleniyor. ? Özellikle komşu ülkelerdeki yük- sek talep artõş beklentisi de dikkate alõn- dõğõnda, Türkiye’nin sadece kendi ta- lep artõşõnõ karşõlamakla kalmayõp, komşu ülkelerle sõnõr ötesi ticaret fõr- satlarõndan faydalanmasõ olasõlõk da- hilinde görünüyor. Nerede o eski bayramlar Ekonomi Servisi - Kent Şekerleri tarafõndan bay- ram kültürünün yaşatõlmasõ amacõyla hazõrlanan ‘Geç- mişten Günümüze Bay- ramlar’ isimli karma fo- toğraf sergisi, 31 Ağustos’a kadar ziyaretçilerini geç- mişte yaşanmõş bayramlara doğru yolculuğa çõkaracak. Ara Güler, Fatih Pınar ve Cengiz Kahraman gi- bi usta fotoğrafçõlarõn eser- lerinin yanõ sõra Yapõ Kre- di Arşivi Selahattin Giz Koleksiyonu’ndan bayram neşesini yansõtan fotoğraf- lar, The Marmara Pera Otel’in fuaye alanõnda ser- giye çõktõ. Topluluğun ihracat gelirleri yüzde 48 arttõ Koç Holding 4 bin kişiye istihdam yarattõ Ekonomi Servisi - Koç Holding şirketlerinde geçen yõlõn ilk yarõsõnda 67.988 olan istihdam rakamõ, 2010 Haziran itibarõyla 71.818’e yükseldi. Altõ aylõk sonuçlarla ilgili şirketten yapõlan açõklamaya göre şirketin net kârõ 766 milyon lira oldu. Koç Holding Üst Yönetisi Turgay Durak, küresel piyasalarda yaşanan tüm zorluklara ve süregelen ikinci dip tartõşmalarõna rağmen, Koç Holding’in iç piyasa satõşlarõnda ve uluslararasõ satõş gelirlerinde de 2009 ilk 6 aya göre ciddi bir artõş kaydettiğini söyledi. Durak, bir yandan Türkiye sanayisinin lokomotif şirketleri olarak güçlenmeye devam ederken; bir yandan da dünya piyasalarõnda ülkemizi en iyi şekilde temsil etmek için çalõştõklarõnõ belirtti. Durak, uygun maliyet ve yüksek kaliteyi bir arada sunarak global rakiplerinden farklõlaşma hedefiyle verimliliğe, Ar-Ge yatõrõmlarõna ve hizmet kalitesine verdikleri önemi vurguladõ. Kapasite kullanımı arttı Son iki yõldõr yaşanan küresel kriz esnasõnda yurtdõşõ piyasalarda da pazar paylarõnõ arttõrmak için çalõştõklarõnõ belirten Durak, 2010 yõlõnõn ilk yarõsõnda geçtiğimiz yõlõn aynõ dönemine göre kombine ihracat gelirlerini yüzde 48 artõşla 5 milyar dolarõn üzerine taşõdõklarõnõ açõkladõ. Turgay Durak, finansal sonuçlarõnõ açõklarken gerek ana işkollarõnda gerekse sosyal sorumluluk alanlarõnda ülke ekonomisine ve geleceğine katkõyõ her zaman ön planda tuttuklarõnõ vurguladõ. Geçen sene özellikle ilk çeyrekte yaşanan durgunluktan sonra odaklandõklarõ tüm sektörlerde kapasite kullanõm oranlarõnda ciddi artõşlar kaydettiklerini belirten Durak, 2010’nun ilk yarõsõnda yarõm milyar TL’nin üzerinde yatõrõm yaptõklarõnõ; ikinci yarõda da yatõrõmlarõna hõzlanarak devam edeceklerini dile getirdi. Koç Holding, 2010 ilk yarõ sonuçlarõna göre konsolide satõş gelirlerini 24.596 milyon liraya yükseltirken; faaliyet kârõnõ yüzde 14 artõşla 2.002 milyon liraya, net kârõnõ da yüzde 15 artõşla 766 milyon liraya yükseltti. MakamAracõKDV’siniNasõlÖdemelisiniz? Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) son verilerine göre Türkiye ekonomisi satın alma gücü paritesi açısından dünyada 16. büyük ekonomi. Devleşen iç ve dış borçlar, üretimdeki daralma, istihdamdaki ciddi gerileme gibi göstergeleri bir kenara bırakarak açıkça söyleyebiliriz ki; 70 milyonu aşan nüfusuyla Türkiye özellikle tüketim ekonomisinde dünyada özel bir yere sahip. Türkiye’de bu yılın nisan ayı sonu itibarıyla trafiğe kayıtlı 14.5 milyon adet aracın hemen hemen yarısının yani; 7 milyon 250 bin adetinin otomobil olduğunu anımsamak bile ne derece büyük ve canlı bir ekonomiden bahsettiğimizi anlamamıza yeter. Sevgili okurlarım; bu rakamları belirtmemin nedeni size bu hafta şirket yöneticisine alınan makam araçlarının KDV’siyle ilgili gelişmelerden bahsedecek olmamdır. Ve bu durumun kaç kişiyi ilgilendirdiğine yönelik hızlıca ipuçları verip ardından hemen konuya geçiyorum. Türkiye’de kamunun taşıt envanterine göre; 2009 yılı verileriyle, belediyeler hariç Merkezi Yönetim Bütçesi kapsamındaki kuruluşların elinde 87 bin 573 taşıt bulunuyor. Bunların 686’sını makam araçları, 29 bin 121’ini makam ve hizmete tahsisli otomobiller, 4 bin 770’ini station vagon hizmet araçları, 2 bin 70’ini de 4x4’ler oluşturuyor. Kamudaki bu rakamlara karşın özel sektörün elindeki makam aracını tespit etmek açısından “bütününü kapsayacak kesin bir rakam” olmamakla birlikte kamu örneğinde olduğu gibi “önemli bir sayıyı ulaşacağımız” anlaşılmıştır sanırım. Şimdi gelelim konumuza… Şirket yöneticilerine alınan lüks makam aracının Katma Değer Vergisi’nin “indirime” konu etme ya da “giderleştirme” konusunda tereddütler yaşanmaktadır. KDV Kanunu’nun ilgili bendinde, “faaliyetleri, binek otomobillerin kiralanması veya işletilmesi olanların bu amaçla kullandıkları hariç olmak üzere işletmelere ait binek otomobillerin alış faturalarında gösterilen KDV’nin ‘indirime’ konu edilemeyeceği” hüküm altına alınmıştır. Aynı kanunun bir başka maddesi ise durumu şöyle tanımlamaktadır: “Mükellefin vergiye tabi işlemleri üzerinden hesaplanan KDV ile mükellefçe indirilebilecek KDV’nin, gelir ve kurumlar vergisi matrahlarının tespitinde gider olarak kabul edilmeyeceği hükme bağlanmış olup mefhumu muhalifinden indirilmesine kanunen izin verilmeyen katma değer vergisinin gelir ve kurumlar vergisi matrahlarının tespitinde gider olarak dikkate alınabileceği anlaşılmaktadır.” Ayrıca 23 Seri No’lu KDV Genel Tebliği’nde ise, “İndirim konusu yapılamayan bu vergi, Gelir ve Kurumlar Vergisi kanunları çerçevesinde işin mahiyetine göre gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınabilecektir” açıklamalarına yer verilmiştir. Diğer taraftan ise bahis konusu binek otomobil, VUK’un 269. maddesi uyarınca, amortismana tabi bir iktisadi kıymet olarak belirlenmiştir. Yani; bu çerçevede tanımlanan bir giderin aktifin maliyet bedeline eklenmek ve amortismana tabi tutulmak suretiyle yok edilmesi gereği açıktır. Makam aracının alış vesikasında gösterilen KDV’nin hesaplanan Katma Değer Vergisi’nden indirilmesine imkân bulunmamakta olup, indirilemeyen KDV’nin söz konusu kıymetin maliyet bedeline eklenmesi ve amortismanla giderleştirilmesi mümkündür. Başbakan 3, SGK 2’de ısrarlı! Başbakan her fırsatta 3 çocuk yapmayı tavsiye ediyor. Ama ge- lin görün ki, Sosyal Güvenlik Ku- rumu ise hep 2’de ısrarlı. Bunun en sıcak örneği; do- ğum yapan kadınlara yalnızca 2 çocuk için borçlanma hakkı ve- rilmesidir. Yani ikiden fazla çocuk doğuran bir SSK’li annenin 3’ün- cü ve üstü çocukları için borç- lanma hakkı yok. Örneklerimiz sadece bununla kısıtlı değil. İşte SGK’nin iki çocuk uygulamalarından bir başka kesit. SGK primine tabi tutulmayan ço- cuk yardımı yine 2 çocukla sınır- lı. 2’nci çocuktan sonrası için ya- pılan “çocuk yardımları”ndan si- gorta primi kesiliyor. Yani, işverenler işçilerine çocuk parası adı altında ödeme yapar- larsa bunun sadece 2 çocuk için 2X14.58 TL kısmından sigorta primi kesiliyor, aşan kısmından SGK primi kesilmesi gerekiyor. Bir başka uygulamada ise; gerekli şartların oluşması halinde tüp bebek uygulamasının en fazla 2 deneme ile sınırlanmasıdır.Özet- le; ortada bir uzlaşmazlık olduğu açık. “Kim doğruyu söylüyor”un takdiri ise size ait. TÜİK: Bu yıl tahıl, sebze ve meyve azalacak ANKARA (Cumhu- riyet Bürosu) - Türki- ye’de bu yõl geçen yõla oranla tahõl ürünlerinde yüzde 3.4, sebzelerde yüzde 0.9, meyvelerde yüzde 1.5 azalma bek- leniyor. 2010 tahõl üre- timinin 32.4 milyon ton, sebze üretiminin 26.5 milyon ton, mey- ve üretiminin 16.4 mil- yon ton olarak gerçek- leşeceği tahmin edili- yor. Türkiye İstatistik Ku- rumu (TÜİK), 2010 bit- kisel üretimine ilişkin ilk tahminlerini açõk- ladõ. Buna göre, tahõl üretim miktarõnõn bir önceki yõla göre yüzde 3.4 azalarak yaklaşõk 32.4 milyon ton olarak gerçekleşmesi öngörü- lüyor. Bu yõl yumru ve kök sebzelerin yüzde 6 ora- nõnda artmasõ, meyvesi için yetiştirilen sebze- lerin yüzde 1.7, başka yerde sõnõflandõrõlma- mõş diğer sebzelerin üretiminin yüzde 3.3 oranõnda azalmasõ bek- leniyor. 28 AĞUSTOS 2010 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 13 50 HES’in satışına onay Turgay Durak 65 yaşındayım ve Almanya’da Haziran 2010 tarihinden geçerli olmak üzere emek- li edildim. 1965-1967 yılları arasında TPAO’da çalıştım. Türkiye’de emeklilik hakkım var mı? Defne Zafer 2 yıl emeklilik için yeterli değildir. Ancak, yurtdışı borçlanması yapmanız halinde emek- li olma hakkınız doğacaktır. SSK’li olarak yurt- dışı borçlanması yaparak gün sayınızı toplam 3600 güne tamamlarsanız emekli olabilirsiniz. Sorularınız için malico- zum ismmmo.org.tr adresine mail atabilir- siniz. Tüm sorular e- posta ile tek tek ce- vaplanacaktır. YURTDIŞINDA ÇALIŞTIM, TÜRKİYE’DE EMEKLİ OLABİLİR MİYİM? 4 Mayõs-3 Haziran tarihlerinde ihaleleri yapõlan 18 gruptaki santrallarõn devri onaylandõ YAHYA ARIKAN e-posta: [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle