28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 TEMMUZ 2010 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR [email protected] CMYB C M Y B DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Yalan ile Gerçek [email protected] Kafka bankadan kurtuluyor Kültür Servisi - 20. yüzyõlõn en esrarengiz yazarlarõndan biri olan Avusturyalõ Franz Kafka’nõn Zürih’teki bir bankada bulunan daha önce hiç görülmemiş elyazmalarõ ve çizimlerini barõndõran kasalarõn açõlmasõna karar verildi. Bu kasalarda olduğu bilinen eserlerin kime ait olduğuna dair uzun süredir yasal bir mücadele veriliyor. İki İsrailli kõz kardeş, belgelerin kendilerine annelerinden miras kaldõğõnõ söylerken İsrail devleti, bunlarõn ülkenin kültürel mirasõnõn bir parçasõ olduğunu iddia ediyor. David Lynch belgeseli çekiliyor Kültür Servisi - “Eraserhead”, “Mulholland Çõkmazõ” gibi kült filmlerin yönetmeni David Lynch’in belgeseli çekiliyor. Lynch’in “Inland Empire” filmini çektiği sõralarda yönetmen hakkõnda çekilen 2 belgeselin devamõ olan 3. belgesel-film, seyircilerden toplanacak paralarla finanse edilecek. Jon Nguyen’õn yapõmcõsõ olacağõ “Lynch Tree” isimli belgesel filmin projesine Lynch de 50 dolar veren her hayranõna bir portresini hediye ederek katkõda bulunacak. Günümüz insanı için önde gelen sorunlardan bi- ri yalan ile gerçeğin ayırt edilmesindeki güçlük. İletişim teknolojilerinin gelişmesiyle egemen sınıflar için toplumu yönetme araçlarından biri oldu yalan. Nazilerin “Propaganda Bakanlığı” kurarak ülke- yi ve hatta dünyayı yalanla yönetme gi- rişimlerinden bu yana hızını hiç azalt- madan sürüyor bu anlayış. Basın imparatorluklarının kurulması, bu yolda temel dönemeç. Milyonlarca insana ulaşabilen iletişim gücü, toplum eğilimlerini belirlemede temel unsurlar- dan birine dönüştü. Bir şeyin kırk kez söylenince gerçek- leşeceği yolundaki inanç benimsenmiş sanki. Üstelik kırk kez değil, her gün mil- yonlarca kez yinelenerek yaşamın olağan bir parçasına dönüşüyor yalanlar. Günümüzün yalan makineleri öylesine hızlı, verimli, etkin çalışıyor ki, diyelim gü- zel bir film izleyip kendinizi güzelliklerle do- natmak üzere ekran karşısına geçip, film sü- resinden daha uzun reklamlarla binlerce ye- ni yalanla dolmuş olarak kalkabiliyorsunuz. Tuncel Kurtiz’in dostlarını ağırladığı program- ları izliyorum NTV’de. Bir dağ başında, insanlığa ilişkin güzel, doğru, haklı şeyler söylüyor. Arada şiirlerle, türkülerle güç- lendiriyor söylediklerini. Bir yandan da üzülüyorum. Sanki gerçek söz- ler, birkaç odalı küçük otellerde, küçücük bah- çelerde, ağaçlarda kalmış gibi geliyor. Ancak kı- yıda köşede seslendirilebilen küçük güzelliklere hapsolmuş gerçek. Ya büyük kentler? Toplumların nabzının attığı, milyonların yaşadığı üretim merkezleri? Oralara gerçek nasıl sokulacak? Hangi iletişim aracı, hangi yaşam güzellikleri insanlara gerçek hayatın, insanca olanın ne olduğunu anlatacak? Her gün milyonlarca kez yinelene yinelene nere- deyse insan genine kazınacak denli güçlü yalan- lar nasıl silinecek? İnsan ne yapsın? Tarihsel aşkını bırakıp mantık evliliğine mi yö- nelsin? Kapitalizmden, tarihsel koşullanmalardan, dün- yanın baş döndürücü yalanlarının beni aptala çe- virmesinden kurtulamıyorum, “kaderimmiş çeke- yim” mi desin? Bütün yalanların insanlığını insanlıktan çıkara- madığı büyük Nâzım Hikmet, bu konuda da he- pimizden önce temel gerçeği söylemiş: söz yalan söylüyorsa renk yalan söylüyorsa ses yalan söylüyorsa ellerinizden geçinen ve ellerinizden başka her şey herkes yalan söylüyorsa, elleriniz balçık gibi itaatli, elleriniz karanlık gibi kör, elleriniz çoban köpekleri gibi aptal olsun, elleriniz isyan etmesin diyedir. Ve zaten bu kadar az misafir kaldığımız bu ölümlü, bu yaşanası dünyada bu bezirgân saltanatı, bu zulüm bitmesin diyedir. GÜL İREPOĞLU PARİS - Entelektüelliğin rengi de geniş yer kap- lõyor burada: Salonlarõn birinde Avrupa resminin temel taşlarõ tablolar, olağanüstü giysilere dö- nüşmüş. Böylesine müthiş sanat yapõtlarõnõ üze- rine geçirmek nasõl bir duygu olabilir? Evet, bu giysiler yeniden yaratõlmõş tablolar sanki. Van Gogh’un Süsenleri harikulade bir işlemeli ceket olarak beliriyor, salona girip köşeyi dönünce bir tanõdõğa rastlamak gibi. O renkleri nasõl da özümsemiş YSL. Ve yakõştõrmõş. Ceketin altõn- da mor bir etek. Yanõnda Ayçiçekleri sapsarõ pa- rõldõyor, altõnda yapraklarõn yeşilinden bir etek. ÇILGIN BONNARD RENKLERİ Başyapõtlarõ böylesine “kullanmakta”, bilinç- le popülarize etmekte bir sakõnca yok! Saten ce- ketlere işlenmiş sözcüklerle Aragon’a, Apolli- naire’e, Cocteau’ya yollanan saygõlar… Karak- teristik Picasso yüzleri, keskin Leger çizgileri, çõl- gõn Bonnard renkleri, sõnõrlarõ zorlayan Matis- se yapraklarõ, uçmaya hazõr Braque güvercinle- ri… Hepsi görkemli giysilerde “çoğalmış”. Ve elbette o elbise, 1965 yõlõndan: Piet Mon- drian’õn dünya sanat tarihine damgasõnõ vuran tab- losunu; temel renklerin geometrisini tüm yalõnlõ- ğõyla giyilebilire taşõyan elbise. Ve modaya yeni bir beğeni kavramõ yerleştiren. Zaten tüm dünya kültürlerinden esinleri toplamõş tasarõmcõ, her kõ- tadan izler… SON BALO Serginin sonunda bir “Son Balo” var. Görke- miyle iç sõzlatan. Pek yakõn geçmiş o. Garip bir maskeli balo, maskelerin takõlmadõğõ, onlarõn yerini doğrudan “moda” tuvaletlerin aldõğõ... Koca salonu kaplayan basamaklõ podyum üzeri- ne dizilmiş mankenlerin üzerinde yerlere kadar parlak kõrmõzõ satenler, uçuşan rengârenk çiçek- li şifonlar, göz alõcõ pembe ipekler, mor dalgalõ taf- talar, soylu siyah dekolteler, danteller, straslar, ot- rişler, pullar, payetler, boncuklar… Sanki artõk tü- kenen bir şeyleri temsil ediyorlar. O KADIN SMOKİNİ Aynõ salonun bir duvarõ siyah. Ve muazzam yükseklikteki tavana kadar dizi dizi siyah smokin çeşitlemeleri, tasarõmcõnõn yaratõcõlõğõnõn çeşitli- liğini ve hedeflediği çelişkileri yansõtan, giyim- kuşam dünyasõna yepyeni bir kavram getiren o “kadın smokini”… Hem karşõ cinsin bir betim- leyeni hem de farklõ bir çekicilik unsuru. YSL’nin kendi tercihinin de smokini siyahõn altõndan renk lendirdiği muhakkak. UÇUCU YAŞANTILAR TOPLAMI Bir gerçek yaşam parçasõ sergileniyor burada, öte yandan da bir anda kopup giden, uçucu yaşan- tõlar toplamõ: Tasarõmcõnõn varlõğõ, kişiliği her bir tasarõmda. Sürekli bir arayõş. Yetinmezlik. Hatta uzlaşmazlõk! Hepsi bir araya geldiğinde güzel- liklerin yaratõlmasõna yol açan. Burada hep “uç”lar ser- gileniyor. Ve kusursuzluğun ulaşõlmazlõğõna meydan okuma. Bir de: O põrõltõlõ giysiler bedenlerin yanõ sõra ince bir hüznü “örtüyor” aslõnda. “Ateşin kırmızısı ve savaşın kırmızısı. Kırmızı ölümle yaşam arasında bir savaştır” diyen bir adamõn esin saçan sergisi bu. Yakõn zamanõn Avrupa kültür tarihini fark- lõ bir açõdan belgeleyen ve ayrõntõlõ in- celeme-yorumlar ve olağanüstü fo- toğraflarla bezeli kataloğu ile YSL Ser- gisi tarihçiler için gelecekte daha da de- ğer kazanacak belki. Ateşin ve savaşõn kõrmõzõsõ Shadrake kefaletle serbest Seal’in seyirciyi ateşlemesine Açõk Hava’nõn rutubet ve sõcağõ da engel olamadõ Çılgın bir panayır yeri MURAT BEŞER Memleketimize ilk kez ayak bastõğõ bir pazartesi akşamõnda, tahmin edileceği üzere hõncahõnç bir kalabalõkla karşõlaştõ Seal, Açõk Hava’nõn merdiveni bol elipsinde. Rutubetin ve sõcağõn tarihi bir rekora imza atmaya ni- yetli olduğu günün sonrasõnda, daha fazla terlemeye hazõrdõ orada bulunanlar, dans etmek için kõvranan bedenleri içinde. Eğer mekânda izleyicilerin ait olduklarõ sõnõf ve kültür hak- kõnda bir anket yapõlsaydõ, fes- tivalin en homojen kitlesine sa- hip konseri çõkardõ şüphesiz. Makyajsõz, solaryumsuz, takõsõz, tatilsiz hanõmefendi ve bey- efendi yüzdesinin düşüklüğüy- dü bu anketin sonuçlarõnõ ele ve- ren görüntüler. “Papa Was A Rolling Sto- ne”un bas vuruşlarõ eşliğinde sahneye gelen Seal, şarkõdan kõsa bir bölüm okuduktan son- ra hõzla “Killer”a geçti. İlk o da- kikalarda başladõ kalabalõktaki kõpraşmalar; içersinin birazdan mahşer yerine döneceğinin sin- yalleri gelmişti. Sekiz kişiden oluşan kalaba- lõk orkestrayõ arkasõna alan Se- al, sahneden izleyicilere uza- nan kõsa podyumun üzerinde hoplaya zõplaya şarkõlarõnõ söy- lüyor, arada bulduğu fõrsatlarda izleyiciyle göz temasõna giriyor. Bir ara “İstanbul’u filmlerde- kinden daha güzel bulduğu- nu” dile getiriyor, tek kuralla- rõnõn eğlence olduğunu ekliyor; bu klişe konuşmanõn sonunda, buraya gelen herkesin sahnede söylemek için mihmandarõndan öğrendiği bir iki kelimeden bi- ri olan “hoş geldiniz”i söyle- meyi ihmal etmiyor. “Waiting For You” için orkestranõn nefesliler seksi- yonundan sorumlu dört sarõşõn kadõnõ öne geliyor; dans ede- rek ritim tutuyorlar. Seyirciyi ateşliyor bu. Olaylar bu par- çadan sonra sökün ediyor; mekân ayaklanõyor. Her yer- den kalkan insanlar sahne önü- ne yõğõlõyor. Konserin bundan sonrasõna sabit ayaklarla dans etme, di- kilme, durmaksõzõn el çõrpma, mekânõn orasõna burasõna doğ- ru deli tavuk gibi koşuşturma te- rörü hâkim oluyor. Kõyamet sonrasõ ile çõlgõn panayõr yeri ara- sõ bir görüntü… Repertuvarõnda her dönemin- den olduğu gibi, “It’a A Man’s, Man’s Man’s World” ve “Knock on Wood” gibi kla- siklerden de örnekler veriyor Seal. İstanbul’dan bir bayanõn kendisine verdiği barõş işaretli kolyeyi izleyicilere gösterdikten sonra, arka arkaya iki bomba patlatõyor; “Kiss From A Rose” ve “Crazy” konsere son nokta- yõ koyuyor. Bisteki “Bring it On” ile “Amazing”, kimsenin şarkõyõ dinlemediği, kendini tempoya bõrakarak geçirdiği zamanlar… Bu bölüm gitar solosunun du- yulduğu yegâne anlar aynõ za- manda. Torbacõ kõlõklõ solak gi- tarcõ Gus Isidore’nin etkileyici solosuna ve groove riff’lerine mutlaka not düşülmeli. Seal, Açõk Hava’yõ kendisi için dolduranlarõ eli boş çevir- medi. Sürprizsiz bir performans ve sürprizsiz bir müzik eşliğin- de uğurladõ onlarõ kapõya kadar. Kapõdan çõkanlar istediklerini el- de etmenin keyfiyle ilerlediler Nişantaşõ barlarõna doğru. [email protected] Kültür Servisi - Singa- pur’daki adalet sistemini konu edinen kitabõnda “hakaret suçu” işlediği gerekçesiyle, kitabõnõn ta- nõtõmõ için bulunduğu Sin- gapur’da tutuklanan 75 yaşõndaki İngiliz gazeteci Alan Shadrake, sivil bir aktivistin 10 bin Singapur Dolarõ (yaklaşõk 11 bin TL) tutan kefaletini öde- mesinin ardõndan geçti- ğimiz gün serbest bõrakõldõ. Yaptõ- ğõ açõklamada sarsõlmõş bir halde olduğu- nu söyleyen gazeteci, pa- zar günü sa- bahõn erken saatlerinde uyandõrõlarak otelden alõndõğõ- nõ ve gün boyunca ki- tabõ hakkõnda sorguya çe- kildiğini belirtti. Sert bir zeminde sadece birkaç sa- at uyumasõna izin verildi- ğini söyleyen ve 30 Tem- muz’da görülecek davaya dek pasaportuna el konu- lan Shadrake, kitabõnda Güneydoğu Asya ülkele- rindeki ölüm cezalarõnõ mercek altõna alõyor ve uygulamalardaki çifte standartlara dikkat çeki- yor. “Bir Zamanların Neşeli Celladı: Singapur Adaleti Sanık Sandalye- sinde” başlõklõ 219 sayfa- lõk kitap, Changi hapis- hanesinin eski infaz me- muru Darshan Singh’in profiline odaklanõyor. Ya- zarõn iddiasõna göre Singh görevli bulunduğu 1959- 2006 yõllarõ arasõnda 1000 dolayõnda kadõn ve erkek idam etmiş. Yetkililer ya- saklanmadõğõnõ söyleseler de kitap başlõca kitabevlerinde ve kütüphane- lerde buluna- mõyor. İnsan haklarõ aktivist- lerinin itirazlarõ karşõsõnda Singa- purlu yetkililer ölüm ce- zasõnõn, ülkedeki düşük suç oranõnõ sağlayan baş- lõca öğe olduğunu belirti- yor. Uluslararasõ Af Ör- gütü, idam cezasõnõn en yüksek oranda Singa- pur’da gerçekleştiğine dik- kat çekiyor ve 5 milyon nüfuslu ülkede 1991 yõ- lõndan beri en az 420 ki- şinin idam edildiğini be- lirtiyor. Rutubetin ve sõcağõn tarihi bir rekora imza atmaya niyetli olduğu günün sonrasõnda, daha fazla terlemeye hazõrdõ orada bulunanlar. Seal, Açõk Hava’yõ kendisi için dolduranlarõ eli boş çevirmedi. PARİS PETIT PALAIS’DEKİ YVES SAINT LAURENT SERGİSİNDEN İZLENİMLER 2 “Ateşin kırmızısı ve savaşın kırmızısı. Kırmızı ölümle yaşam arasında bir savaştır” diyen bir adamın esin saçan sergisi bu. Parlak kırmızı satenler, uçuşan rengârenk çiçekli şifonlar sanki artık tükenen bir şeyleri temsil ediyor. Alan Shadrake BAĞIŞLARINIZLA MUTLUYUZ Bağışlarınız için tüm bankalardan HESAP NO: 0660 www.losev.org.tr 0 312 4470660 0 212 2686868
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle