19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU AKP’nin Sosyo-Politiği Dünya Bankası’nın “Dünya Gelişim Raporu 2006” verileri, “Türkiye’de 71 milyonluk nüfusun yaklaşık 3.5 milyonunun günlük gelirinin 1 doların altında kaldığını” gösteriyor. Ülkelerin aşırı yoksulluk ve açlık sınırında yaşayan nüfus düzeylerini gösteren tabloya yer verilen raporda; “...Türkiye nüfusunun yüzde 4.8’i, satın alma gücü paritesine göre günlük bir doların altında gelirle yaşamını sürdürüyor. Türkiye, 90 ülke arasında günlük 1 doların altında yaşamını sürdürmeye çalışan nüfus yoğunluyla 54’üncü sırada yer alıyor. Buna göre Türkiye; Azerbaycan, Arjantin, Mısır, Ukrayna, Gürcistan, Kosta Rika, Arnavutluk, Cezayir, Ermenistan, Bulgaristan, Şili, Hırvatistan, Dominik Cumhuriyeti, İran, Jamaika, Kazakistan, Kırgızistan, Kore, Malezya, Romanya, Polonya, Slovakya, Slovenya, Tayland, Tunus ve Uruguay’ın da içinde yer aldığı 36 ülkenin gerisinde kalıyor. 132 ülke arasında Türkiye, Dünya Bankası’nın Atlas Metodu’yla yaptığı hesaplamaya göre 268.7 milyar dolarlık ulusal geliriyle 20’nci sırada yer alıyor. Türkiye, yine aynı yöntemle hesaplanan kişi başına düşen 3 bin 750 dolarlık ulusal gelir düzeyiyle ise 45’inci sıraya düşüyor. Türkiye, satın alma gücü paritesine göre hesaplanan 551 milyar dolarlık ulusal gelir düzeyiyle de 131 ülke arasında 17’nci sıraya yerleşti.” Dünya Bankası’nın 2006 Dünya Gelişim Raporu, Türkiye açısından vahim bir tablo sergiliyor. Raporda yer alan ve Başbakan’ın sıkça övündüğü, “Türkiye’nin 17. büyük ekonomi olması” tablonun ülkemiz adına utanç verici vahametini gizlemeye yetmiyor. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın Ocak 2008 tarihli haber bülteninde ise Türkiye, “insani gelişme” açısından 177 ülke arasında 84. sırada yer alıyor. Bilindiği gibi bu saptamaya zemin olan İnsani Gelişme Endeksi (HDI), insani gelişmenin üç boyuttaki ortalama düzeyini uzun dönemde gözlemlemek için kullanılan özet bir ölçüttür. Bu boyutlar; uzun ve sağlıklı bir yaşam, bilgiye erişim ve iyi bir yaşam standardı. Bu temel boyutlar; doğumdan sonra ortalama ömür, yetişkinlerde okuryazarlık oranı, ilköğretim, ikinci öğretim ve üçüncü öğretime brüt kayıt olma oranı ve alım gücü paritesinin dolarla ölçülen kişi başına düşen gayri safi milli hasıla ile ölçülüyor (PPP US$). 2005 yılı verilerine göre Türkiye’nin İnsani Gelişme Endeksi değeri 0.775’tir. Türkiye 177 ülke arasında ortalama ömür açısından 85., yetişkin okuryazarlık açısından 69., ilköğretim, ortaöğretim, yükseköğretim brüt kayıt oranı açısından 108. ve alım gücü paritesinin dolarla ölçülen kişi başına düşen gayri safi milli hasılası açısından 66. sıradadır. Türkiye İstatistik Kurumu 2009 verilerine göre ülkemizde “en yoksul” yüzde 20’nin GSMH’deki payı 714.8 dolar karşılığı yüzde 4.9, “yoksul” yüzde 20’nin 1254.5 dolar karşılığı yüzde 8.6, “orta direk” yüzde 20’nin 1837.9 dolar karşılığı 12.6, “varsıl” yüzde 20’nin 2771.5 dolar karşılığı 19.0 ve “çok varsıl” 8008,2 karşılığı 54.9’dur. Türk-İş, 4 kişilik bir ailenin açlık ve yoksulluk sınırını yukarıda değinilen ekonomik göstergelere göre belirlemiştir. 2005 yılında ortalama aylık açlık sınırı 527 TL iken 2009 yılında bu oran 749 TL olarak saptanmıştır. Yani 2005 yılında 4 kişilik ailede bir kişinin açlık sınırı 131 TL, 2009 yılında 187 TL olarak tespit edilmiş. 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırında yaşamını sürdürebilmesi için aylık ortalama gelirinin 2005 yılında 1.717 TL, 2009 yılında ise 2.441 TL olması gerektiği belirtilmektedir. Veriler ortadadır. Ülkemizde kaç kişinin açlık nedeniyle ölümle burun buruna olduğu, kaç kişinin derin bir sefalet içinde yaşadığı, kaç kişinin de bolluk içinde yüzdüğü kolayca hesaplanabilir. Ortaya çıkan sayıları alt alta dizdiğinizde AKP’nin sosyo-politiği ve sonuçları somut olarak ortaya çıkacaktır. Değerli dostum Hasan Bülent Kahraman, Taraf’tan Neşe Düzel’e verdiği röportajda, referandumda “hayır” diyecek aydınlardan, “AK Parti’nin sosyo-politik gerçeğini bir türlü algılayamıyorlar” diye söz ediyor. Sevgili Hasan Bülent, AKP’nin sosyo-politik gerçeğini kavramak için aydın olmaya gerek yok ki, ilkokul düzeyinde dört işlemi bilmek yetiyor da artıyor. [email protected] www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com Turizm sezonunu ilk “Ya- vaşşehir”imiz olma heyecanõy- la karşõlayan Seferihisar acaba “hızlı” günlerini arõyor mu? Belediye Başkanõ Tunç Soyer hiç duraksamadan “kesinlikle hayır” diyor ve ekliyor: “Sakin yaşamanın tembellik değil, tam tersine ‘üretimle ve yerel değerlerimizle gelişmek’ anla- mına geldiğini gören herkes ‘Artõk asla hõzlanmayõz’ deme- ye başladı.” Başkana soruyorum: “Üre- timle ve yerel değerlerle ge- lişmek” bizim kuşak için de “yılların özlemi” değil miydi? İtalya’da başla- dõğõndan, İtalyanca “citta” (kent) ile “slow”un (yavaş) birleştirildiği “Cit- taslow”larõn 21 ül- kede 132 kente ulaştõğõnõ belirten Soyer, tüm kõtalar- dan ilgi görmesini küresel tüketim dünyasõnda “yerel kalkınma”yõ he- deflemesine bağlõ- yor. Örneğin geçen- lerde gittiği Güney Kore’de bile Cit- taslow’larõn 6’ya çõktõğõnõ be- lirterek diyor ki; “Dünya’nın öbür ucunda ortak hedefleri- niz olan kentlerle tanışıp dert- leşmeniz müthiş bir şey...” Uzakdoğu’dan Akdeniz’e, Avrupa’dan Amerika’ya “or- tak hedef”ler arasõnda neler mi var?.. Öncelikle “fast-food ye- rine yerel yemekler”; “AVM’ler yerine halk pazar- ları”; “otomobil yerine bisik- let”; “çok yıldızlı oteller yeri- ne aile pansiyonları”; “apart- manlaşma yerine eski evlerin yaşatılması...” Başkan anlattõkça, yõllardõr yaşadõklarõmõzõ düşünüyorum. Bütün bunlar, “biz”lerin de öte- den beri savunduğumuz; aynõ nedenle malum rant çevreleri ta- rafõndan “gelişme düşmanı”; hatta “gerici” sayõldõğõmõz ön- celiklerimiz değil mi? Cittaslow hareketinden çok önce, kendi kentlerimiz için öngördüğümüz bu “kimlikli yaşam” ilkelerin- den ötürü ne “ilkel”liğimiz kal- dõ ne de “ideolojik”liğimiz... Şimdi Tunç Başkan haklõ bir heyecanla diyor ki; “Özellikle evleri turistlere açmak; Sefe- rihisarlıları ‘kişilikli ev sahibi’ konumuyla turizm gelirine kavuşturmak için pansiyon gereksinimlerini karşılamak üzere Kültür ve Turizm Ba- kanlığı’ndan aldığımız 250 bin lirayla bile halkın yüzü gülmeye başladı. Turist, artık tatil köyünde değil, kent ya- şamıyla iç içe..” Bir kentin “Cittaslow” ol- masõ demek, küresel sömürge- ciliğin hem “tüketim kültü- rü”ne hem de “turizm soy- gunculuğu”na karşõ yerel halkõn “üretken ve insani değerle- ri”yle meydan okumak demek... Nitekim örneğin Sığacık Ka- lesi’nde kurulan “köylü pazarı” öylesine ilgi çekmeye başlamõş ki yõllardõr unutulan “yerel ürün”ler tarlalarda, bahçelerde yeniden üretiliyor; yok olmaya yüz tutan geleneksel el sanatla- rõnda yeniden harikalar yaratõlõ- yor… Maliye’nin “bıktırıcı ve adaletsiz vergi de- netimi” ise ülkeyi yönetenlerin hiç de iyi anõlmasõna ne- den olmuyor... Okul bahçelerin- deki “bostan”lar sa- yesinde “üretken öğrenci”ler yetiş- tiklerini de söyleyen Soyer, “Seferihi- sarlı” bilincini ge- liştirmek için 75 yaş üstü 350 hemşerile- riyle yaptõklarõ “söz- lü tarih” çalõşmasõ- nõn da yakõnda ya- yõmlanacağõnõ belir- tiyor... Akyaka sırada Peki, Türkiye’nin “yeni Cit- taslow”larõ hangi kimlikli kent- lerimiz; sõrada kimler var ve üyelikleri nasõl gerçekleşecek? Hareketin “yürütme kuru- lu”nda görev alabilmek için ül- kemizden en az 2 kentin daha üyeliğini sağlamak gerekiyor. ABD bile 3 kentle temsil edildiği için bu “antiemperyalist” kent dayanõşmasõnõn yürütme kuru- lunda... 2012’deki “Uluslararası Ge- nel Kurul”a ev sahipliği aday- lõklarõ için bir an önce 3 kente ulaşmamõz gerektiğini belirten Soyer, “Sırada kimler var” sorumuza “bağlayıcı” yanõt ver- mek istemiyor; çünkü Türki- ye’den adaylarõ “seçme ve öner- me” yetkisi Seferihisar’da… Başkan, kararõn ancak uzman- lardan oluşan bir danõşma ku- ruluyla verilebileceğini belirti- yor. Bu aşamada “öne çıkan” yer- leri sõralarken ikide bir “kesin değil” dese bile, Gökova Kör- fezi’nde Nail Çakırhan’õn ya- rattõğõ Akyaka beldesi için şun- larõ eklemeden de edemiyor: “Referandum yaptılar, büyük oranda halk desteği alındı… Doğayla uyumlu yapılaşma geleneğini sürdürme şansını da arttırıyor...” ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Seferihisar’õ Nere İzleyecek? HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] [email protected] KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] 21 TEMMUZ 2010 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 15 Recep, kadın-erkek eşitliğine inanmıyor. Yatayda mı dikeyde mi! Utanç İbrahim Türker: “Terörle savaştıkları için tutuklanan üst düzey komutanlarını mahkeme salonunda ağlatan bir toplumun bireyi olmaktan utanıyorum!” Allahtan Ferit Giray: “12 Eylül'de kaybedenler, darbeciler, çeteler, hukuk dışı örgütlenmeler olacak buyurmuş. Malum mu oluyor, Allah mı söyletiyor!” Rahatsız Necati Cebe: “Recep ‘Profesyonel asker savaşta ölürse, infial az olur’ demiş. Demek ki ölümlerden değil infiallerden rahatsız!” YağmurDeniz İktidardan beslenenlerin anayasası İKTİDAR yandaşı gazetelerden Taraf, Star ve Zaman’da aynı gün yayımlanan aynı haber okurlardan Okan Öztürk’ün dikkatinden kaçmamış: “Üç gazete 1. Ordu’daki Balyoz Planı’nın CD’lerini hazırlayan sivil memurların bu planları yazdıklarını haber etmiş. Fakat haberin içeriğinde her ne hikmetse bu sivil memurların 11 ve 17 numaralı CD’leri hatırlamadıkları bilgisi de geçiyor. Yani Balyoz Planı’nın olduğu CD'ler. Haberi hazırlayanlar muhtemelen o kadar acele ettiler ki Balyoz CD’sini hatırlamayan ama hazırlayan sivil memurların görüşüne yer verdiler! Bu üç demokrasi abidesi gazete bu haberleri nereden almış derseniz, Balyoz davası iddianamesinden yani henüz mahkemece kabul edilmeyen ve sanıklara bile verilmeyen iddianameden! Nasıl olur derseniz? Adliye ve Emniyet’te birilerinin koruması altında örgütlenenler kendilerince gündem yaratma haklarını kullanıyorlar. Şimdi bana söyler misiniz: Bu zihniyetin çıkardığı anayasa ile bu yasadışı, iktidar menfaatçısı örgütler koruyacak mı? Anlı şanlı demokratlar hukuksuzluğa daha ne kadar sessiz kalacak? Bu anayasaya evet demek için ya iktidardan nemalanmak ya da bu hukuksuzlukları ‘Oh olsun, biraz da onlar yaşasın’ gibi öç almaya yönelik antidemokratik bir fikre sahip olmak mı lazım!” Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” CUMHURİYET gazetesiyle, haftalık ekleriyle, kitaplarıyla, yayın kurullarının kararlarıyla düşünce üretmekten başka bir iş bilmeyen kendine özel bir kuruluştur. Cumhuriyet Kitapları yazarlarından Muzaffer Ayhan Kara,nın Cumhuriyet gazetesi 1. sayfa yazarlarından Mustafa Balbay’ın tutukluluğunun 500. günü olan 18 Temmuz’a denk gelecek şekilde yazdığı yazı ancak üç gün gecikmeyle bugün yayımlanabilmektedir: “Gazeteci Mustafa Balbay, sevgili arkadaşım, güzel insan bu satırların kaleme alındığı gün tam beş yüz gündür içeride! Silivri'de adeta 'peşin ceza' yatıyor. Tutukluluk onun için bir 'tedbir' olmaktan adeta 'ceza'ya dönüşmüş durumda. Bu durum adaletin toplumda saygınlığını düşürmeye yönelik boyut da içeriyor. Özel yetkili görevlilerin yürüttüğü davalarda evrensel ve yasal hukuki zemin ne kadar geçerlidir? Tabii bu da ayrı bir soru... Biz yine Balbay'a dönelim... Onu Uğur Uğur Mumcu’yu kaybettikten kısa süre sonra tanımıştım. İstanbul ya da İzmir'de değil, Ankara'da. Sevgili üstat Mustafa Ekmekçi koluma girerek beni Balbay'ın odasına götürmüş ve tanıştırmıştı. Onunla içtiğimiz çay daha sonra arkadaşlığa, giderek yazı-fikir paylaşımına, sonra da aynı çatıya götürmüştü bizi. Hep sevildiğini, sayıldığını gördüm, hep insana değer verdiğini; mesleğini sevdiğini, çalışkanlığını, insanlarla iyi iletişimini... ‘Türk Siyasal Yaşamında Koalisyon’ en önem verdiğim iki kitabımdan biridir; önsözünü Balbay yazmıştı. Yazdığı ilk ve tek önsözdür. Önsöz değil, gönül köprüsüdür. Son olarak da kitaplarının bir kısmının düzeltilerini yapmak kısmet oldu. Son kitaplarından 78'liler'de de paslaştık ve adımın orada bir bölümdeki imzamla geçmesi benim için ayrı bir onur oldu. Yaklaşık 17 yıldır tanıdığım, bildiğim Balbay'ın hâlâ tutuklu oluşu hukuk adına ileride hiç de iyi anımsanmayacak. Buradan Silivri'deki iddia ve yargı makamına seslensem, ‘hukuk adına, adalet adına bir şeyler yapın’ desem duyarlar mı? Balbay'ın yazısının sonunda çocukları için Tanrı'dan dileğini okumuşlar mıdır acaba? Balbay'a selam olsun! Hayatından 500 gün gitmesinden çok minicik çocuklarının hasretinden yanıp tutuşan kardeşime her şeye karşın güzel günler diliyorum.” Balbay’a HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ Yavaşşehirlerin sim- gesi “Salyangoz”... BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Küçük kesilmiş kuzu etlerini ağaç şişlere geçirip õzga- rada pişirilerek ya- põlan kebap... Der- viş selamõ. 2/ Rüt- besiz asker... Mek- ke’nin doğusunda, hacõlarõn arife günü toplandõklarõ tepe. 3/ Narçiçeği rengi. 4/ Kayõnbirader... Tuzlanõp kurutul- muş yiyecek. 5/ İri taneli bezelye. 6/ Anadolu halk- larõnõn en eski ana tanrõ- çasõ... Siper, hendek... Ege Bölgesi’nde taze sarõ incire verilen ad. 7/ Bir toplu- lukta çalõşan insanlarõn her biri... Kenar süsü. 8/ Üye... Şõrnak’õn bir ilçesi. 9/ Antalya’nõn Demre il- çesinde yaşayan ve “Noel Baba” olduğuna inanõlan efsanevi aziz. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Patlõcan, tavuk eti ve pirinçle yapõlan bir yemek. 2/ Ed- remit Körfezi kõyõsõnda turistik bir yöre... Biriyle eğlen- me ve onu küçümseme. 3/ Coğrafyadaki kõyõ tiplerinden biri... “En sinsi bir --- gibidir geçmeyen zaman” (Y. K. Be- yatlõ). 4/ Bir Asya ülkesinin başkenti... Çingene. 5/ İri ve siyah taneli bir üzüm cinsi. 6/ Kabaca dokunmuş, daya- nõklõ bir çeşit yün kumaş... “İyi, hoş, güzel” anlamõnda eski sözcük. 7/ Bir õşõk demetinin õşõnlarõnõn toplandõğõ kü- çük doğru parçasõ... Bir nota. 8/ Halõ, kilim ya da bez do- kuma tezgâhõ... Soylu. 9/ Telli bir çalgõ... Daha çok Ka- radeniz Bölgesi’nde giyilen bir tür erkek ayakkabõsõ. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 V E R O N İ K A O B U R N İ K E Y E M A Ç L I K V B A T E N O D A L I K D A D Ü A L A C I K A Z A A V A R A E Ş E Y K I L A Y I T T A K A 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Behiç AK, yıllık izninin bir bölümünü kullanacağından çizgilerine bir süre ara vermiştir. T.C. DENİZLİ 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ SATIŞ MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN GAYRİMENKUL SATIŞ İLANI DOSYA NO: 2010/5 SATIŞ Denizli Merkez Saltak mh. 3459 ada, 8 parsel, 317 M2, üzerinde tek katlõ 40 M2, ekonomik değeri olmayan, yarõsõ başka parsel için- de kalan yapõ bulunan, imar durumuna göre iki kata izinli, Milli eğitim müdürlüğüne yakõn taşõnmaz 79.250 TL bedelle Denizli Adliye binasõndaki 101 nolu satõş odasõnda açõk ihale ile satõşõ yapõlacaktõr. Satõş peşin para iledir. Alõcõ isterse bir kez ve 10 günü geçmemek üzere süre verilebilir, KDV., tellaliye, damga vergisi ve tapu harcõ alõcõya aittir. KDV %18’dir. 1. SATIŞIN: 28.09.2010 günü saat; 9.30 - 9.40 arasõnda yapõlacaktõr. Bugün verilen fiyatlar muhammen bedelin % 60’õnõ ve satõş mas- raflarõnõ karşõlamadõğõ veya alõcõ çõkmadõğõnda: 2.. SATIŞIN: 08.10.2010 günü aynõ yer ve saatlerde olmak üzere muhammen bedelin % 40’õnõ ve satõş masraflarõnõ geçmek kaydõyla İHALE EDİLECEKTİR. Satõşa katõlmak isteyenlerin muhammen bedelin %20 si kadar nakit yada milli bir bankadan teminat mektubunu ibraz ettikleri takdir- de satõşa katõlabilirler, satõşa katõlanlar şartname içeriğini aynen kabul etmiş sayõlacaklardõr. 3-İpotekli alacaklõlarla İcra alacaklõlarõn diğer ilgililerin taşõnmaz üzerindeki haklarõnõ, faiz ve masrafa ait iddialarõnõ belgeleriyle 15 gün içinde satõş müdürlüğüne bildirmeleri, Daha fazla bilgi almak isteyenlerin Satõş müdürlüğümüzün 2010/5 satõş dosyasõna müracaat etmeleri,satõşa girmek isteyenlerin satõş gün ve saatinde satõş mahallinde hazõr bulunmalarõ, ayrõca tüm aramalara rağmen tebliğ imkanõ bulunamayan Nebahat Çelik’e de tebliğ yerine geçmek üzere ilan olunur 12.07.2010 (Basõn: 49406) T.C. ADALAR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN İLAN ESAS NO : 2008/170 Esas KARAR NO : 2010/103 DAVALI : MEHMET ZEKİ ÇALIKOĞLU Davacõ ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜNE İZAFETEN KANLICA ORMAN İŞLETME ŞEFLİĞİ aleyhine mahkememizde açõlan Tapu İptali Ve Tescil davasõnõn yapõlan açõk yargõlamasõ sonunda; HÜKÜM : Gerekçesi yukarõda açõklandõğõ üzere; - Davanõn KABULÜNE, dava konusu Büyükada, 170 ada, 2 parsel sayõlõ taşõnmazla ilgili olarak 56 nolu orman kadastro komisyonu tarafõndan 1988 yõlõnda yapõlõp 1989 tarihinde ilan edilerek kesinleşen orman sõnõrlarõ dõşõna çõkarõna işlemlerinin yok hükmünde oldu- ğunun tespitine, davalõlar adõna olan tapu kaydõnõn iptali ile taşõnmazõn orman vasfõyla maliye hazinesi adõna tapuya kayõt ve tesciline, taşõnmazõn tapu kaydõnda bulunan ipotek şerhi ile Z.Ş.M.V.şerhinin terkinine karar verilmiş olup, yukarõda ismi yazõlõ davalõya yapõlan tüm adres araştõrmasõna rağmen kararõn tebliğ edilemediği anlaşõlmõş olup, kararõn ve temyiz başvuru dilekçesinin ilanen tebliğine karar verilmiş olmakla, hüküm özetinin ve temyiz dilekçesinin ilanõ ile tebliğ yerine geçmek üzere ilanen tebliğ olunur. 09/07/2010 (Basõn: 50214)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle