19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 21 TEMMUZ 2010 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ [email protected] [email protected] Son veciz sözünüz buymuş Sayın Başbakan: “Bizim kadınımız sığınamaz.” Hemen öncesinde de kadın-erkek eşitliğine inanmadığınızı beyan etmişsiniz. Doğru Sayın Başbakan. Zaten sığınamıyorlar bizim kadınlarımız. Sığınamadıkları için habire dövülüyorlar, tartaklanıyorlar. Sığınamadıkları için öldürülüyorlar. Sığınamadığı için bize temizliğe gelen Ayşe’nin bir hafta gözü morarıyor, bir hafta belinden tekmeleniyor. “Sığınma” ne demek Sayın Başbakan? Kadının yeri kocasının yanıdır. Gerekirse kan tükürür, kimseye bir şey belli etmez. “Kaderim böyleymiş” der ve katlanır başına gelenlere; değil mi? Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu’nun araştırmasına göre, Türkiye’de her 100 aileden 34’ünde kadınlar fiziksel şiddete maruz kalıyor. Araştırmaya katılan kadın ve erkeklerin yüzde 56’sı, ‘kadını’ hiçbir gerekçe olmaksızın, her şart altında suçlu olarak değerlendiriyor. Merak ediyorum, siz nasıl değerlendiriyorsunuz Sayın Başbakan… Kusura bakmayın ama sizin kadınlarla ilgili demeçlerinizi okurken, daima gözümün önünde kümeste kabararak gezinen, önüne kattığı tavukları kovalayan horoz canlanıyor. Siz ve diğer AKP’lilerin “kadını kümese sokma” sevdası her geçen gün daha da artıyor. İşin en komiği ise komiği yaparken sergilediğiniz özgürlükçü ve demokratik tavır. Siyasette kadına kota önerisine kadınların gözlerinin içine baka baka “Kota kadının aşağılanmasıdır. Avrupa Konseyi’nin kararları bizi bağlamaz” diyebiliyorsunuz. Kota bizi bağlamaz Parlamentolararası Birlik’in (IPU) dünya raporuna göre, Türkiye parlamentoda kadın temsilinde 107, hükümette kadın temsilindeyse 74. sırada. Rapora göre dünyadaki parlamenterlerin yüzde 18.8’i kadın. Yaklaşık 40 ülkede, kadınlar yüzde 20 barajını aşmış durumda. Türkiye’deyse 549 parlamento üyesinin 50’si kadın. Bu oran olarak yüzde 9.1 demek Sayın Başbakan. Eminim ki bunları çok iyi biliyorsunuz. Yine sizi bağlamayacaktır ama biz yine de hatırlatalım: Avrupa Birliği üyesi ülkelerde her 8-10 bin yetişkin kadın nüfusa bir sığınma evi öngörülüyor.. Ayşe geçen hafta ağlayarak artık boşanmak istediğini söyledi Sayın Başbakan. Kocası kendisini aldatıyormuş. Mustafa’nın 600 lira maaşı, 3 kredi kartı varmış. Ev kirasını ve iki çocuğun bakımını evlere temizliğe giden bizim Ayşe karşıladığı gibi, bir de kocasının kredi kartı borçlarını ödemesine yardımcı oluyormuş. Aldatılma işi ortaya çıkmasa, Ayşe de sesini çıkarmazmış ama ikisinin resimlerini görüp kocasına durumu söylediğinde dayağı da yemiş. Hem de öyle bir dayak ki, eşe dosta “belimi incittim” deyip fizik tedaviye başlamak zorunda kalmış gariban. Sizce Ayşe boşanmalı mı Sayın Başbakan? Yoksa sabretmeli mi? Kocası ‘Eğer istiyorsan, sen aç boşanma davasını’ demiş. Bizim Ayşe boşanmak için küçük bir araştırma yapmış ve dava için en azından 1500 lira harcaması gerektiğini öğrenmiş. Ay sonunu zor getiren Ayşe bu parayı nasıl bulacak? İnternette hem kamu kurumlarının hem de belediyelerin e-hizmet sitelerini şöyle bir taradım Sayın Başbakan. Vergi ödeme kolaylıkları, sağlık taramaları, spor turnuvaları, eğitim ve beceri geliştirme kursları…Hepsi var da, kadınların temel sorunlarına yönelik en küçük bir danışmanlık hizmeti yok. Siz, “Şu sığınma kelimesine sinir oluyorum. Bizim kadınımız sığınamaz” dediğiniz dakikalarda Vanlı Sıdıka Pilatin beynindeki ödem nedeniyle komadaydı. Neden biliyor musunuz? ‘Bizim devletimiz’ , kocasından dayak yiyen hatta kocası tarafından kulağı kesilen Sıdıka Pilatin’i bir süreliğine koruma altına alıp sonra yeniden kocasına teslim etmişti. Son bir sorum olacak Sayın Başbakan, “Dayaklar artarsa sizce Ayşe ne yapmalı?” ‘Bizim Kadınımız Sığınamaz’ EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN Kur Sorunu, Yeniden... Küresel ekonomide toparlanma süreci inişli çıkışlı seyrini sürdürmekte iken, Türkiye ekonomisinin yeniden yüksek cari işlemler açığına sürüklenmeye başlaması, döviz kurundaki dengesizlik ve uyumsuzluk sorunlarını bir kez daha tartışma gündemimize taşıdı. Döviz kurunda Türk Lirası’nın reel olarak yeniden değerlenmeye geçmesi (dövizin ucuzlaması) bizleri yeniden 2008 Ekim’i öncesine götürmekte. Öncelikle “sorunun boyutlarını” bir kez daha anımsayalım: Türk Lirası 2001 krizi sonrasında diğer paralar karşısında hızlı bir biçimde değerlenme içine girmiştir. Eğer Ocak 2002’ye geri dönersek ve o tarihte Türk Lirası’nın ABD Doları karşısındaki fiyatını 100 kabul edersek, o günden bu yana doların fiyatının reel olarak neredeyse yarı yarıya düştüğünü görmekteyiz. Eğer karşılaştırmalarımızı sadece ABD Doları’na göreceli değil, aynı zamanda ticaret yaptığımız ülkelerin paralarına göreceli yaparsak, Türk Lirası’ndaki değerlenme yüzde 20 civarında oluşmaktadır. Aşağıdaki şekil bu tür hesaplamaları özetlemektedir. Kaynak: TCMB veri dağıtım sistemi (evds). Şekilde geçen veriler TC Merkez Bankası’nın aylık ortalama döviz kuru değerlerini yansıtmaktadır. Döviz kurunun reel değerini bulmak için Türkiye’de yaşanan üretici fiyatlarındaki enflasyon ile ticaret yaptığımız ülkelerdeki enflasyon farkları birbirinden çıkartılmış ve Ocak 2002 değeri 100 olarak kabul edilmiştir. Söz konusu hesaba göre, Ekim 2008’de, küresel krizin Türkiye’ye yansımasından hemen önce, TL dolar karşısında yüzde 60, ticaretimizde önde gelen 17 ülkenin paralarının ortalamasına görece de yüzde 27 daha değerlenmiş konumdaydı. Merkez Bankası yetkilileri döviz kuruna dair herhangi bir hedeflerinin olmadığını ve hatta herhangi bir hedefin kesinlikle söz konusu olmaması gerektiğini; merkez bankasının biricik görevinin fiyat istikrarını korumak olduğunu; dolayısıyla bu hedef ile döviz kuruna müdahalenin uyuşmadığını, bu yüzden de döviz kurunun piyasanın görünmez eline teslim edilmiş olduğunu, yani serbest dalgalanmaya bırakıldığını... savunmaktadır. Oysa sorun tam da burada çıkmaktadır. Aslında hiç de “serbest rekabetçi olmayan” piyasanın inişli çıkışlı spekülatif sıcak para hareketlerine terk edilmiş olan Türk Lirası, küresel para piyasalarında şişkinleşen likidite balonunun etkisiyle giderek dengesinden kopmakta ve aşırı değerlenme içine sürüklenmektedir. Nitekim, son 5 aylık dönemde özellikle yabancı finansal yatırımcıların Türk finansal varlıklarına ilgilerini arttırmaya başladıkları izlenmektedir. Şubat ayından itibaren yabancı finansal yatırımcılar Türkiye’den varlık alımlarını hızlandırmışlar ve temmuzun ilk haftasına değin birikimli olarak 6.2 milyar dolar alım yapmışlardır. Türk finans piyasasındaki varlık değerlerine yönelik ilgiler, “mali kural”, “mikro reformlar”, “esnekleştirilmiş işgücü piyasası” gibi siyasi saldırılar ile de bütünleştirilmektedir. Cari işlemler açığının ve istihdamsız büyüme tehditlerinin ana unsuru olan döviz kurundaki aşırı ucuzlama olgusuna karşı geliştirilebilecek alternatif kur politikaları neler olabilir? Bu konuyu önümüzdeki haftaki yazımda ele almak arzusundayım. TBB raporuna göre Türkiye’deki bankalar ilk yarõda istihdam, şube ve mevduatta önemli derecede artõş sağladõ TBB Genel Sekreteri Ekrem Keskin bankacılık sisteminin büyüdüğünü ve ekonomik büyümeyi finanse etmeye de- vam ettiğini belirterek, sek- törde TL cinsi kredilerde bü- yüme hızının haziran sonun- da geçen yılın aynı ayına gö- re yüzde 24 artışla 335.6 mil- yar liraya ulaştığını söyledi. Ekonomi Servisi - Türkiye’de ban- kacõlõk sektöründe 31 Aralõk 2009’da net takipteki alacaklar 3 milyar 929 milyon lira iken söz konusu rakam 30 Hazi- ran 2010’da 3 milyar 1 milyon lira- ya, brüt takipteki alacaklar ise 21 mil- yar 698 milyon liradan 20 milyar 792 milyon liraya düştü. Sektörde toplam mevduat da aynõ dönemde 531 mil- yar liradan haziran sonunda 586 milyar 264 milyon liraya yük- seldi. Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Genel Sekre- teri Ekrem Kes- kin, Bankacõ- lõk Düzenle- me ve Denetleme Kurumu (BDDK) ta- rafõndan yayõmlanan bankacõlõk sektö- rüne ilişkin 2010’un ilk yarõsõndaki gelişmeleri içeren raporu, düzenlediği basõn toplantõsõyla açõkladõ. Raporda şu verilere yer verildi: Bankalarõn personel sayõsõ haziran ayõ itibarõyla 2009 sonuna göre yaklaşõk 4 bin kişi artarak 176 bin 364’e ulaştõ. Bankacõlõk sektöründe TL krediler 2009 sonundaki 289 milyar 824 milyon liradan haziran sonunda 335 milyar 626 milyon liraya çõktõ. Takipteki alacaklar özel karşõlõğõ yi- ne aynõ dönemde 17 milyar 769 milyar liradan 17 milyar 791 milyon liraya yük- seldi. Bu dönemde takipteki alacaklarõn (brüt) kredilere oranõ yüzde 5.5’ten 4.5’e geriledi. Özel karşõlõklarõn takip- teki alacaklara (brüt) oranõ ise yüzde 81.9’dan 85.6’ya yükseldi. Bankacõlõk sisteminde, Haziran 2010 itibarõyla mevduat bankalarõ ile kalkõnma ve yatõrõm bankalarõnõn top- lam şube sayõsõ son bir yõlda 298 adet, yõl sonuna göre 122 adet artarak 9 bin 149’a ulaştõ. 2010 Nisan-Haziran döneminde faaliyet gösteren banka sayõsõ 49 iken, mevduat bankalarõ sayõsõ 32, kalkõnma ve yatõrõm bankalarõ sayõsõ 13 ve katõ- lõm bankalarõ sayõsõ 4 oldu. Mevduat bankalarõ ile kalkõnma ve yatõrõm bankalarõnda çalõşan sayõsõ son bir yõlda 5 bin 109 kişi (yüzde 3 ora- nõnda), Ekim-Aralõk 2009 dönemine gö- re 3 bin 962 kişi (yüzde 2.3 oranõnda) artarak 176 bin 364 oldu. SEKTÖRÜ ETKİLEYEN GELİŞMELER  Sorunlu krediler azalıyor.  Bireysel kredi talepleri artõyor.  Kamuda borçlanma ihtiyacı yavaşlıyor.  TL’ye olan güçlü talep devam ediyor.  Para piyasalarında istikrarlı bir seyir izleniyor.  Ekonomik verilerde geçen yõla göre iyileşme bekleniyor.  Yurtdışı yerleşiklerin talebinde artış var. Haziran sonunda toplam mevduat 586.2 milyar liraya yükseldi. Aralõk 2009’da 3.9 milyar TL olan net takipteki alacaklar 2010 Haziran sonunda 3 Milyar TL’ye düştü. Alman bakan Fransız Bakanlar Kurulu’nda Macaristan krizi Avrupa’yı da etkileyecek OSMAN ÇUTSAY FRANKFURT - Macaristan ile IMF arasõndaki görüşmelere ara verilmesinden sonra “öncü deprem” beklentileri yayõlmaya başladõ. Budapeşte’nin açõkça ödeme güçlüğü ilan etmesi halinde Doğu Avrupa ekonomilerini de beraber dibe çekebileceği ileri sürülürken, Avusturya ve Alman bankalarõnõn, bazõ uzmanlara göre iflas sürecinde bulunan Macaristan’õ yakõn takibe aldõğõ gözlendi. Macaristan’õn en önemli iki alacaklõsõ olan Avusturya ve Alman banka sistemlerinin, muhtemel bir iflasta çok ağõr darbeler alabileceği kaydedildi. Bank Austria, die Erste Bank ve Raiffeisen International gibi Avusturya bankalarõnõn bölgede öncü bir rolü olduğuna dikkat çeken uzmanlar, Doğu Avrupa’daki iflas virüsünün önce Avusturya ve Alman bankalarõnõ vuracağõna dikkat çektiler. Macaristan’õn ödeme güçlüğü ilan etmesi tartõşõlõrken, bu belirsizliğin Baltõk ülkeleriyle Güneydoğu Avrupa piyasalarõnõ da olumsuz etkilediği hatõrlatõldõ. Bölgede bir ekonomik çöküş yaşanõrsa, bunun, önce Avusturya bankalarõnõm sermaye rezervini büyük bir hõzla eriteceği belirtildi. Doğu Avrupa’ya yönelik teşvikleri yöneten Avrupa Yeniden İnşa ve Kalkõnma Bankasõ’ndan yapõlan açõklamalarda da bölgedeki konjonktürel zayõflõğõn yeni boyutlar alabileceği vurgulandõ. UĞUR HÜKÜM PARİS - Tarihte ilk kez bir Alman Federal hükümetinin en Avrupacõ üyesi diye bilinen Maliye bakanõ Wolfgang Schäuble bugün Paris’te toplanacak Fransõz Bakanlar Kurulu’nda söz alacak. Bakanlar Kurulu toplantõsõnda gündemi ağõrlõklõ olarak ‘Avrupa ekonomisinin ortak yönetimi’ siyaseti oluşturacak. Bu doğrultuda simgesel bir adõm kabul edilen girişim geçen ay Fransa Cumhurbaşkanõ Nicolas Sarkozy ile Almanya Başbakanõ Angela Merkel arasõnda görüş ayrõlõğõna neden olmuştu. Fransa ilkesel olarak Avro bölgesinde bir ekonomik ortak hükümet fikrini savunurken, Merkel Almanyasõ böyle bir gelişmenin AB gelişme sürecini duraklatmasõndan endişe ediyor. Merkel-Sarkozy ikilisi 2010 Şubatõ’nda aldõklarõ bir kararla, Bakanlar Kurulu toplantõlarõnõn, karşõlõklõ olarak yõlda iki kez iki ülkenin bakanlarõna açõlacağõnõ duyurmuşlardõ. AKP yine kazanır diye ABD’li şirketlerle kravatına iddialaştı Ekonomi Servisi - Illinois eya- leti ile mutabakat zaptõ imzalayan Devlet Bakanõ Zafer Çağlayan, Chicago temaslarõnõn ardõndan Los Angeles’e giderken uçakta basõn mensuplarõyla yaptõğõ soh- bette, aynõ çoğunlukla iktidara ge- lecekleri konusunda kravatõna iddiaya girdiğini, ama ABD’li işa- damlarõnõn buna katõlmadõğõnõ söyledi. Katõldõğõ Ulusal Strateji Foru- mu’nda (National Strategy Fo- rum) ABD’li işadamlarõnõn ken- disine laikliği sorduklarõnõ belir- ten Çağlayan, şunlarõ söyledi: “Türkiye’nin İslam ülkeleri arasında en moderni olduğunu söyledim. Biz İslamcı bir parti değiliz. Muhafazakâr demok- rat partiyiz. Seçimi sordular. Ben bizim 6 yıllık iktidarımız süresinde 75, bizden önceki 30 yıllık sürede 8 milyar dolarlık doğrudan yabancı sermaye gel- diğini söyledim. Seçimle ilgili en son Konda’nın anketinde bizim oyumuz kararsızlar dağıtılmış halde yüzde 45. Biz Ak Parti olarak aynı çoğunlukla iktida- ra geleceğiz dedim. Hiçbiri ha- yır olamazsınız demedi. Kimse karşı çıkmadı. Kravatına id- diaya girerim dedim. Hiçbiri benimle iddiaya girmedi. İşa- damları olarak sizin için önem- li olan siyasi istikrar dedim.” AA’dan Metin Türkyılmaz’õn haberine göre Çağlayan, görüş- tüğü Boing, Kraft Foods, Mac- Lean, Amerikan International Ra- dio, Chicago Ticaret Odasõ Vak- fõ, Investigroup, MacLean Po- wer Systems gibi kuruluşlarõn temsilcilerine, “Eğer Türkiye’ye mal satmak istiyorlarsa, ciddi manada yatırım yapmaları ge- rektiğini” söyledi. B‹ L G ‹ T O P L U M U N A D O / R U / Ö Z L E M Y Ü Z A K Çikolatanın tadı kaçacak Ekonomi Servisi - Kakaoda yaşanan ‘spe- külasyon oyunu’ çi- kolata fiyatlarõnõ oy- natabilir. Armajaro hol- dingin ortaklarõndan bi- risi olan İngiliz Ant- hony Ward, Avru- pa’daki 241 bin ton ka- kao çekirdeğini satõn alõp piyasanõn tüm dü- zenini bozdu. Kakao fiyatlarõ 1977’den beri en yük- sek seviyesine ulaştõ ve Avrupa ile Amerika arasõndaki fiyatlar ara- sõnda bir uçurum oluş- tu. Bu yõl Gana ve Fil- dişi Sahilleri gibi dün- yanõn en büyük kakao çekirdeği ihraç eden ülkelerinde hasatõn pek de verimli geçmediği- ni gören Ward, piyasa- da zaten az bulunan kakao çekirdeklerinde- ki potansiyeli gördü ve tüm Avrupa piyasasõnõ ele geçirdi. Anthony Ward’õn bir önceki kõ- sõr hasat döneminde de (2002) aynõ şeyi yapa- rak 204 bin ton kakao çekirdeği satõn almõş ve bir ton kakao çekir- değinin fiyatõnõn 1400 sterlinden 1600 sterline yükselişini izlemişti. Ward bu işlem sonra- sõnda elindeki çekir- dekleri satarak toplam- da 40 milyon sterlinlik bir kâr elde etmişti. Araştırma şirketi Synovate tarafından yapılan bir araştırmaya göre, Türkiye’de yüzde 56’lık kesim kriz öncesine göre bankalara ve finans kuruluşlarına daha az güven duyuyor. Bankalara güvensizlikte Ukraynalılar yüzde 70, Yunanlılar ise yüzde 69 ile ilk sıralarda yer alıyor. Türkiye’deki banka müşterilerinin yüzde 34’ü mali konularda aile üyelerine danışırken yüzde 34’lük bir başka kesim ise hiç kimseye danışmamayı yeğliyor. Türklerin yüzde 10’u arkadaşlarından yardım alırken yüzde 11’i banka ya da mali kuruluşlardan danışmanlık almayı tercih ediyor. Kriz bankalara güveni zayıflattı Takiptekialacaklarazaldõ Devlet Bakanı Çağlayan, Chicago’daki temasları sırasında emtia borsasını da ziyaret etti. Otelin 17. katında da Transformers 3 filminin setini izledi. (Fotoğraf: AA) Ekrem Keskin
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle