19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 TEMMUZ 2010 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR [email protected] CMYB C M Y B DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Bozcaada’da Ozanın Günü Bozcaada’da geçtiğimiz hafta sonu dokuzuncusu yapılan “Ozanın Günü” etkinliklerinin bu yılki konuğu Süreyya Berfe’ydi. Bozcaada Kalesi’nde toplanan şiirseverler gece boyu ozanın şiirlerini kendi sesinden dinlediler. Etkinliğin düzenlenmesinde Ada Dostları Derneği ile birlikte etkin rol üstlenen Haluk Şahin, açış konuşmasında kitle turizminin Bozcaada’yı tüketmesine izin verilmemesini, adayı, ta Troya günlerinden bu yana süregelen geleneği doğrultusunda bağcılık, şarapçılık ve şiir adası olarak korumayı hedeflediklerini söyledi. Ertesi sabah, gün doğmadan adanın doğu kıyısında toplananlar, kimi zaman sessizlik içinde, kimi zaman da Haluk Şahin’in açıklamaları eşliğinde gündoğumunu beklediler. Güneşin ilk ışıkları, Homeros’un deyişiyle “gül parmaklı şafak” karşı kıyıdaki Troya üzerinden görüldüğü anda, İlyada okumaları başladı. Öğleye doğru, Troya Kazıları Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Rüstem Aslan’ın yönetiminde Troya ve Antik Çağ kültürü üstüne konuşmalar yapıldı. Bu söyleşilere katılanlar, insanoğlunun günümüzden on bin yıl öncesine dek giden geçmiş serüvenleri, yaşam biçimleri üstüne çok ilginç bilgilerle karşılaştılar. Bu yılın ozanı Süreyya Berfe, 1960’lardan günümüze şiirimizin önde gelen isimlerinden. Şiire başladığı ilk yıllarda 60 kuşağı ozanlarının ortak temaları çevresinde ürünler verirken de bireysel şiir dünyası ortaya çıkmış bir ozan. Sonraki yıllarda kendine özgü, benzersiz şiir dünyasını daha da geliştirdi; lirik, izlenimci, düşünsel ağırlıklı bir şiire yöneldi. Şiirin peşinde koşmak onu sonraki yıllarda Foça’ya sürükledi. “Foklar Söyledi Ben Yazdım” (2005, Yapı Kredi Yayınları) ile bu yörede yaşam savaşı veren canlıların yol göstericiliğinde dünyamızı anlattı. Ardından, bugün de yaşadığı Urla-İskele’ye geldi. Bir yanda çağımızın büyük ozanı Yorgo Seferis’in burada bıraktığı anılar, öte yanda antik Klazomenai kenti ile ilkçağ düşünür ve ozanlarıyla çevrili bir dünyayla karşılaştı. Bu ortam, Süreyya Berfe’nin dünyayı algılama ve onu yansıtma uğraşındaki şiiri için bulunmaz değerdedir. Binlerce yıldır, dünyanın en verimli köşelerinden biri olan bu coğrafyada, otlar, çiçekler, ağaçlar, mevsimler, hepsi ozanla konuşmaya, ona insanın ve doğanın gizini fısıldamaya başlarlar. İşte geçtiğimiz günlerde yayımlanan yeni şiir kitabı “Seferis ile Üvez” (Metis Yayınları), bu son dönem şiirlerini bir araya getiriyor Süreyya Berfe’nin. Yağmur damlalarının sarnıçlarda toplanıp kurak günlerde kullanılması gibi, doğanın bin bir çeşitlilik içindeki davranışlarından süzülüp, insana sunulmak üzere damıtılmış dizeler bunlar. Okudukça, sanki o küçücük, sıradan doğa olaylarının içindeymiş gibi okurunu mutlu eden, ortak duyarlıklara sürükleyen şiirler. Bunca doğaya gömülüş Süreyya Berfe şiirinin güncel acılardan uzak kalmasına yol açmıyor. (Hoş, acının günceli, evrenseli mi oluyor diyeceksiniz, haklısınız. İnsana ilişkin acılar, tarihle sınırlanabilir mi?) İşte “Sabah sabah” diye başlayan dizeler: Kauçuk yaprakları Masamın üstüne koysam evcil bir kış yaşasam onlarla Bırakmaz ki genç işsizler kumlayıp ağartacaklar jeanleri biz de ses çıkarmadan giyeriz kumlu ciğerleri genç ölüleri [email protected] Türkiye’nin genç kuşak mimarlarına Avrupa’dan ödül Kültür Servisi - Avrupa’nõn 40 yaş altõndaki en iyi 40 mimarõna verilen “2010 Europe 40 Under 40” ödüllerine Türkiye’den Emre Arolat Architects’in genç kuşak ortaklarõndan Gonca Paşolar ve Kerem Piker layõk görüldü. Avrupa Mimarlık, Sanat, Tasarım ve Kentsel Araştırmalar Merkezi ile Chicago Athenaeum Mimarlık ve Tasarım Müzesi tarafõndan verilen ödülü, aralarõnda Avusturya, İrlanda, İspanya, İsveç, Sõrbistan, Slovenya’nõn da bulunduğu ülkelerden 36 genç tasarõmcõ aldõ. Avrupa’nõn yaşam ve çalõşma mekânlarõnõ, kentleri, kõrsal alanlarõ belirleyecek olan genç yeteneklerin teşvik edilmesini amaçlayan program, Avrupa’dan mimar, peyzaj mimarõ, kent plancõlarõ, endüstri ürünleri tasarõmcõlarõ, grafik tasarõmcõlar ile moda tasarõmcõlarõna açõk olarak düzenleniyor. İ meneo: George Frideric Han- del’in (1685-1759) örnek bir Ba- rok dönem operasõ. Daha Mo- zart’õn ve Gluck’un operaya getirdi- ği devrim yaşanmamõş, büyük sahne oyunlarõnõn gösterişinden uzak, arya- larõn parlak söylemlere ulaşmadõğõ; karşõlõklõ düetlerin ve klavsen eşli- ğindeki resitatiflerin yer aldõğõ, oldukça tekdüze bir sahne devingenliği içinde. İngiliz vatandaşlõğõna geçmiş Alman doğumlu Handel’in sayõsõ 40’õ aşan operalarõndan biri olarak 1740’ta bes- telenmiş. Fatih Sultan Mehmet’in 1453’te inşa edilen Rumeli Hisarõ’nõn burçlarõ arasõnda sahneleniyor. Şef Ercan Yenal yönetiminde İzmir Devlet Opera ve Balesi’nin solistleri, korosu ve orkestrasõnõ izliyoruz. Giy- siler Barok’a özgü mü yoksa herhan- gi bir tarihi döneme ait olabilir mi? De- kor, bir kurgu film neonlarõnõn põrõl- tõsõ içinde uzaya doğru yol alõyor. Rejisör Mehmet Ergüven’in im- zasõ, her zamanki gibi yalõnlõğõ ve za- mansõzlõğõ savunuyor. Ya havadaki nem oranõ! En önemli aktörlerden birisi bu. Bütün çalgõlarõ etkiliyor, ses- leri titretiyor, dinleyicileri üşütüyor. Üç perdelik opera iki perdeye in- dirgenmiş, bir hayli kõsaltõlmõş. Ner- deyse resitatiflerin (şarkõlõ konuşma- lar) çoğu budanmõş. Bilmem Handel yaşasa ne derdi bu duruma! Ama mutlaka viyola da gambayõ çalan Bü- lent Oral ile klavsenci Tuğçe Özay- tekin’i çok alkõşlardõ. İzmir’in çalõş- kan solistlerine ve koristlerine övgü- ler sunardõ. Kahraman İmeneo rolündeki Cen- giz Sayın’õ kişilikli oyunuyla, aslõn- da bir kastrat için yazõlmõş Tirinto ro- lündeki Evrim Keskin’i bilge yoru- muyla, aşkõnõ mantõğõna yendiren Rosmene’yi canlandõran soprano Bur- cu Kılıç’õ da güzel ses rengiyle al- kõşlardõ. Belki de solistlerin mikrofon önüne yaklaşõnca yük- selen, uzaklaşõnca sö- nen seslerine kõzardõ. Kim bilir, bel- ki de onun çağõnda açõk havada ope- ra seslendirmek kimsenin aklõna gel- memişti. Ama kuşkusuz Fatih Sultan Mehmet’in kaleleriyle kendi müziği- nin birleşmesi onu da onurlandõrõrdõ. Evet, İstanbul’un çeşitli tarihi kav- şaklarõnda 1. Opera Festivali dolu dizgin devam ediyor: Bu akşam Açõk Hava Tiyatrosu’nda Ankara Opera- sõ’nõn Aida’sõnõ, cuma, cumartesi ve pazar akşamlarõ Topkapõ Sarayõ’nda Antalya Operasõ’nõn Zaide’sini, önü- müzdeki pazartesiden çarşambaya ka- dar Yõldõz Saray’õnda İstanbul Ope- rasõ’nõn Saraydan Kız Kaçırma’sõ- nõ izleyebilirsiniz. Opera Fesitvali 23 Temmuz’da ünlü Azeri besteci Üze- yir Hacıbeyli’nin Azarbeycan Devlet Operasõ tarafõndan Haliç Kongre Mer- kezi’nde sahnelenecek Köroğlu ope- rasõyla son bulacak. DÜNYANIN EN BÜYÜK ORKESTRALARI TÜRKİYE’DE Uluslararasõ İstanbul Festivali’nde büyük yankõlar bõrakan Ricardo Mu- ti yönetimindeki Viyana Filarmoni Or- kestrasõ’ndan sonra, Uluslararasõ İzmir Festivali’nde Gatti yönetimindeki Amsterdam Kraliyet Concertgebouw Orkestrasõ’nõn Mahler yorumu uzun süre konuşulmuştu. Şimdi de Turgutreis D Marin Fes- tivali’nin 19 Temmuz’daki açõlõşõnda Nowak yönetiminde İngiliz Kraliyet Filarmoni Orkestrasõ Bodrum’un ko- nuğu olacak. Bu tarihi orkestrayõ ağõr- lamõş olmak Turgutreis Festivali’nin sayfalarõnda önemli bir yer tutacak. İdil Biret bu konserde iki konçerto bir- den seslendiriyor: Chopin’in 2. kon- çertosu ve Schumann’õn konçertosu. “Romantizm” temalõ festival böyle- ce bu yõl 200. yõldönümleri kutlanan ünlü iki romantik besteciyi anõyor. Fazıl Say ve Arkadaşlarõ ikinci ge- ce rengârenk bir şölen sunuyorlar. Üçüncü gece boş. Dördüncü ve beşinci gecenin konserlerini Emin Güven Yaşlıçam yönetimindeki Çukurova Devlet Senfoni Orkestrasõ üstlenmiş. 23 Temmuz’daki kapanõş konserinde ünlü operacõlarõmõz yer alõyor: Burak Bilgili, Perihan Nayır, Tuncay Kur- toğlu ve Murat Karahan gibi. Sadece dört güne sõğdõrõlan bu festivalde bir de Günbatõmõ serisi var: Borusan Ku- vartet, İzmir Barok ve Nazlı Deniz Bo- ran’õn şan resitali de bu seri içine yer- leşiyor. Gönül ister ki gelecek yõllar- da bu festivale bir de sabah serisi ek- lensin ve parlayan gençlerimize bu se- ride kendilerini tanõtma şansõ verilsin. [email protected] Faithless’la cumartesi gecesi ateşi yaşamõnõ yitirdi Sen de anlat... H A L İ K A R N A S B A L I K Ç I S I ’ N I N 1 2 0 . D O Ğ U M Y I L I Kültür Servisi - Bu yõl Bod- rum’da Halikarnas Balõkçõsõ Ce- vat Şakir Kabaağaçlı’nõn 120. do- ğum yõlõ kutlanõyor. Bu sebeple tekne, yelken ve deniz kültürü der- gisi Naviga da temmuz sayõsõnda Haldun Sevel’in kaleminden, fo- toğraflar eşliğinde, Halikarnas Ba- lıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlõ’ya yer verdi. Sevel yazõsõnda, Akdeniz ve Ana- dolu kültürleri ‘dâhi’sinin ülke- mizde daha çok öykücü ve roman- cõ olarak tanõndõğõ halde, dünyada ozan, düşünür ve antik çağlar araş- tõrmacõsõ olarak ün yaptõğõna vurgu yapõyor. Sevel, “Dünya turizminin önde gelen otoritelerinden Hullot, balıkçı için ‘Çağdaş Homeros’ der- di. O, sadece Bodrum’un değil tüm Türkiye’nin ve tüm Ege’nin ve Akdeniz’in doğa bilginiydi ” di- yor. Haldun Sevel’in Halikarnas Ba- lõkçõsõ’nõ anmak ve anlatmak için yazdõğõ alt başlõğõ “Sen de senden sonrakilere anlat” olan “Merhaba Denizci” adlõ kitabõ da bulunuyor. Geçen günlerde sunuşu gerçekleşen Sevel’in hazõrladõğõ Halikarnas Ba- lõkçõsõ’nõn yeni ortaya çõkan ses ka- yõtlarõnõn da olduğu “Halikarnas Balıkçısı Anadolu’nun Avukatı” belgeseleninin DVD’sine ulaşmak isteyenler www.eskibodrum.com adresini ziyaret edebilirler. Kültür Servisi - 1950 kuşağõnõn önde gelen ressamlarõndan Leyla Gamsız (89), dün yaşamõnõ yitirdi. 1921 yõlõnda İstanbul’da doğdan Gamsõz, ortaöğretim yõllarõnda, hocasõ Eşref Üren’den ilk sanat bilgilerini aldõ. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde okudu. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (şimdiki adõyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) Resim Bölümü’nde Bedri Rahmi Eyüboğlu Atölyesi’nde öğrenim gördü. İlk sergisini İstanbul Fransõz Konsolosluğu’nda 1949 yõlõnda açan Gamsõz, Turan Erol, Fikret Otyam ve Orhan Peker’in de dahil olduğu 10’lar Grubu ile çalõştõ. Fransõz Hükümeti’nden aldõğõ burs ile Paris’e gitti ve Andre Lhote Atölyesi’nde çalõştõ. 1964-1967 yõllarõnda Akademi ödüllerini, 1987’de 11. Simavi Vakfõ Görsel Sanatlar Ödülü’nü kazandõ. İlk retrospektif sergisini 2000’lerin başõnda açan Leyla Gamsõz, daha çok soyut peyzajlarõ, nü’leri ve portreleriyle tanõnõyordu. Leyla Gamsõz resim yapmayõ 2000 yõlõnda bõrakmõştõ. Kültür Servisi - İngiltere’nin dünya çapõnda üne sa- hip trip - hop, dans müzik grubu Faithless, 17 Tem- muz cumartesi akşamõ Maçka Küçükçiftlik Park’ta yeniden İstanbullularla buluşuyor. Yeni albümleri “The Dance”in tanõtõm turnesi kapsamõnda vere- cekleri konser öncesi Türkiye dans müziğinin önde gelen isimlerinden Bedük gecenin açõlõşõnõ yapacak. 1995 yõlõnda “Salva Mea” parçasõyla çõkõş yapan grup, karizmatik solisti Maxi Jazz’in şarkõ sözlerinde sos- yo-kültürel olaylara ve ruhani deneyimlere bolca yer veriyor. Elektronik müzikte çõğõr açan “God is a DJ”, “Insomnia”, “We Come 1” gibi büyük hit- lere imza atan Faithless’õn uzun bir aradan sonra ya- yõmladõğõ çalõşmasõ “The Dance” Türkiye’de yakõnda marketlerde yerini alacak. İzmir’den İstanbul’a bir Barok opera Handel’in örnek bir Barok dönem operası olan İmeneo, Mehmet Ergüven’in imzasını taşıyor İmeneo’yu, şef Ercan Yenal yönetimindeki İzmir Devlet Opera ve Balesi’nin solistleri, korosu ve orkestrası yorumluyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle