29 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada 456 artı 70 gün… dile kolay, toplam 526 gün! Dünyaya, özgürlüğe kapalı 526 gün! Bu kadar uzun süre bir davaya ara verilmesi- nin elbette bir nedeni olmalı. Ola ki bir üçüncü Ergenekon davası araya gi- riyor. Bu gidişle dördüncü beşinci davaların açıl- ması olası mı, olası. Her yeni dava önceki davaların duruşmaları- na 70 gün erteleme getirirse haklı tahliye talep- leri reddedilen, tutukluluk dönemi artık infaza dönüşen Balbay ve diğer gazeteciler daha ay- larca içeride, Silivri Cezaevi’nde zorunlu olarak ikamet edecekler, demektir. Adalet bunun neresinde? Haberi duyduğum zaman kulaklarıma, oku- duğum zaman gözlerime inanamadım. Fakat 70 gün erteleme kararına eski Adalet Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk dışında hiçbir hukuk adamının, öğretim üyesinin tepki göstermemesini de hayretle karşıladım. Prof. Türk, 70 gün erteleme kararını değer- lendirirken “Anayasamızın 90. maddesine ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre dava- ların ‘makul süre içinde’ bitirilmesi gerekir” di- yor. Rastlantıya bakınız: Prof. Türk’ün mahkeme kararını Cumhuriyet’teki demecinde eleştirdiği gün, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in, bir CHP milletvekilinin soru önergesine verdiği yanıt ya- yımlanıyor ve Bakan Ergin, infaza dönüşen uzun tutukluluk sürelerini savunuyor. Bakan, AİHM’nin, her davanın şartlarına göre konunun değerlendirilmesi gerektiğini vurgula- dığını… bizimle içeriği açısından ilgisi nedir bi- linmeyen bir başka ülkedeki bir dava nedeniyle 3 yıl 3 ay süren tutukluluğu “uzun olarak nitele- medi” diyor. “Adil bir yargılanmanın bir gereği olarak bu davaların bu kadar uzun süre ertelenmemesi, olabildiğince kısa sürede sonuçlandırılması, ka- rar verilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde en temel hak, bütün hakların temelindeki kişi öz- gürlüğü ihlal edilmiş olur” diyen eski bir Adalet Bakanı Prof. Türk ile… …uzun süreli infaza dönüşen tutukluluk ka- rarlarını savunan AKP iktidarının Adalet Baka- nı’nın anlayışı arasındaki fark… yaşadığımız hukuksal süreci özetleyen bir tablo değil de nedir? Hangi adalet? Bırakalım hukuksal adaleti bir yana, sözde adalet de yok bu iktidarda. İki olay aynı güne rastladı. İskenderun’da PKK altı denizcimizi şehit etti. Aynı gün İsrail, Mavi Marmara gemisiyle Gazze’ye götürülen yardımlarla birlikte olanlar- dan 9’unu öldürdü. Hükümet Türkiye’yi ayağa kaldırdı. Gemide ölenlerin cenazeleri Türkiye’ye geti- rildi. Cenazeleri havaalanında hükümet adına Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç karşıladı. Söylemediler, açıklamadılar ama 9 kişi, AKP’ye göre din uğruna, din kardeşlerine uy- gulanan ambargoyu kırmak amacıyla ölmüşler- di, öldürülmüşlerdi. Şehit diyemediler ama günlerce demeçler verdiler. Ölenleri övdüler. Şehit olan 6 denizcimizin cenazeleri ise ses- siz sedasız, hükümetin ilgisinden uzak tören- lerle toprağa verildi. Bu tezada şaşırmamak gerek. Zira gemide ölenler din uğruna ölmüşler, öl- dürülmüşlerdi. AKP için böylesine ölüm, ölümlerin en güze- liydi. Din şehidi 9 inançlı insandı öldürülenler! Olay, AKP doğasını yansıtan ve dinsel propa- ganda becerisine uygun mükemmel bir örnek- ti. Denizciler mi? Onlar vatan için, bu topraklar için şehit olmuşlardı! SAYFA 9 HAZİRAN 2010 ÇARŞAMBACUMHURİYET 8 HABERLERİN DEVAMI TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 9 Haziran Oslo Y 18 Helsinki Y 14 Stockholm Y 20 Londra Y 19 AmsterdamY 21 Brüksel Y 21 Paris Y 17 Bonn Y 17 Münih Y 33 Berlin Y 31 Budapeşte B 30 Madrid Y 18 Viyana B 29 Belgrad PB 30 Sofya Y 27 Roma B 24 Atina Y 25 Zürih PB 30 Moskova PB 20 Aşkabat A 38 Taşkent A 36 Bakû A 28 Bişkek A 32 Tiflis A 32 Kahire B 30 Şam B 31 İstanbul Y 25 Edirne Y 27 Kocaeli Y 24 Çanakkale Y 23 İzmir Y 27 Manisa Y 28 Denizli Y 28 Zonguldak Y 22 Sinop Y 24 Samsun Y 22 Trabzon Y 21 Giresun Y 22 Ankara Y 23 Eskişehir Y 23 Konya Y 21 Sıvas Y 22 Antalya Y 25 Adana Y 29 Mersin Y 29 Diyarbakır PB 32 Şanlıurfa PB 33 Mardin PB 28 Siirt PB 32 Hakkâri PB 25 Van PB 23 Kars Y 22 Yurdun kuzey ve iç batı kesimleri parçalı- zamanla çok bulutlu, Doğu Anadolu’nun ku- zey ve doğusu ile Gü- neydoğu Anadolu böl- geleri dışında kalan tüm yurt yağışlı geçecek. Yağışların Marmara’nın kuzey ve doğusu, Orta Karadeniz’in iç kesim- leri ile Kayseri, Niğde ve Sivas çevrelerinde kuv- vetli olması bekleniyor. Hava sıcaklığı iç ve do- ğu bölgelerde 4-6 de- rece azalacak, diğer yerlerde 2-4 derece ar- tacak. E R G E N E K O N D A V A S I Cinali: JİTEM bir masaldõr HATİCE TUNCER Birinci Ergenekon davasõyla birleştirilen Va- tansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi dosya- sõnõn tutuksuz sanõğõ Ahmet Cinali, memleketi Giresun’da görev yaptõğõ sõrada emekli Tuğgeneral Veli Küçük ile tanõştõğõnõ ve Küçük’ün saygõ duy- duğu bir dostu olduğunu söyledi. Savcõ Mehmet Ali Pekgüzel davada örgüte yardõm yataklõk suç- lamasõyla tutuksuz yargõlanan Ahmet Cinali ve VKGB Başkanõ Taner Ünal’õn silahlõ terör ör- gütüne üye olmak suçundan tutuklanmalarõnõ ta- lep etti. Mahkeme, savcõ Pekgüzel’in Cinali ve Ünal’õn tutuklanmalarõ istemini reddetti. Önceki gün hakkõnda günlük bir gazetede es- ki Adalet Bakanõ Seyfi Oktay ile görüştüğü ve Er- genekon operasyonunda tutuklanan bir avukat ile görüşmesi dinlemeye takõldõğõ iddia edilen İstanbul 13. Ağõr Ceza Mahkemesi Başkanõ Köksal Şen- gün, dünkü duruşmaya mazereti nedeniyle katõl- madõ. Silivri Cezaevi Yerleşkesi bitişiğindeki du- ruşma salonunda görülen davanõn dünkü 150. du- ruşmasõnda Başkan Hasan Hüseyin Özese, üye hâkimler Hüsnü Çalmuk ve Sedat Sami Haşı- loğlu heyette yer aldõ. Çapraz sorgusuna devam edilen başka bir davadan tutuklu, Ergenekon da- vasõndan ise tutuksuz yargõlanan Ahmet Cinali, MHP’nin Güneydoğu illerindeki teşkilatlarõnõ ken- disinin kurduğunu belirterek “Zamanında beni Alparslan Türkeş gönderdi. Trakya illerindeki teşkilatları da ben kurdum. Ama üye olmadım, iyi ki de üye olmamış bugünleri görebilmişiz” diye konuştu. Güneydoğu’da Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi’nin teşkilatlarõnõ kurduğunu belirten Cinali “Osman Baydemir’in ailesine, bi- ze engel olmamaları için, Baydemir’e söyle- meleri için haber gönderdim” dedi. JİTEM’ci tanıyor musun Hâkim Sedat Sami Haşõloğlu’nun “Devlete yar- dım ettiğinizi söylüyorsunuz. Bu sırada ken- disini JİTEM yapılanması içinde gösteren herhangi bir kişi ile tanıştınız mı?” sorusuna Ahmet Cinali “JİTEM gerçeği şudur. Hava at- mak için halk arasında kendisini ‘JİTEM’ciyim’ diye tanıtanlar olur. Bir masaldır yani. Biz dev- letin kademelerini tanıyoruz. Devletimize uzak değiliz, devletle iç içeyiz. Kendini böyle tanıtana cevabını veririz” şeklinde yanõtladõ. Haşõloğlu’nun “Bir telefon konuşmasında dağ kadrosu kurmaktan söz ediyorsunuz” sorusuna da Cinali, Elazõğ’da bir albayõn suikast sonucu şe- hit edildiğini, askeriyenin dağ kadrosu yetersiz ol- duğu için kendisinden istenilen yardõm üzerine aşi- retlerden destek alõndõğõnõ kaydetti. ‘Dejenere etmek için kullanıyorlar’ Duruşmada söz alan tutuklu sanõk emekli Tuğgeneral Veli Küçük, 1996’da Karadeniz Jandarma Bölge Komutanlõğõ’nõ kurduğunu, Ah- met Cinali’yi bu dönemde tanõdõğõnõ ve birkaç kez telefonla konuştuğunu anlattõ. Küçük “Emekli olduktan sonra Cinali yanıma geldi. Kendisi- ne, bana, Sedat Peker’e, İsrailli generale ve Ta- cikistan Genelkurmay Başkanı’na suikast ya- pılacağını bildirdi. Bana her gün böyle şeyler gelir” diye konuştu. Küçük, suikast ihbarõnõ Hasdal’da bulunan koruma taburana bildirdiğini ancak ihbarõn kim- den geldiğini bilmediğini söyledi. JİTEM ile il- gili açõklamalarda da bulunan Küçük şöyle devam etti: “Bu kuruluşu yok etmek, dağıtmak, de- jenere etmek için işi JİTEM’e döktüler. Su- surluk zamanında JİTEM soruldu. Jandarma Genel Komutanlığı ‘yok’ dedi. Jandarma İs- tihbarat Gruplar Komutanlığı var. Ben bunun komutanlığını yaptım. Zevk için yapmadım. Görev verildi. Jandarma istihbaratı milli ku- ruluştur. Dejenere etmek için kullanıyorlar.” ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Hâkim- ler ve Savcõlar Yüksek Kurulu (HSYK) Baş- kanvekili Kadir Özbek, HSYK’ye girişinde, gazetecilerin dünkü gazetelerde yer alan Yargõ- tay üyelerinin seçiminde, eski Adalet Bakanõ Seyfi Oktay ile görüşme yaptõğõ yönünde id- dialarõn yer aldõğõnõn anõmsatõlmasõ üzerine, değerlendirmelerde bulundu. Basõnda yer alan haberleri görmediğini ifade eden Özbek, Oktay ile bir dönem beraber çalõş- tõklarõnõ ve zaman zaman bir araya gelerek ko- nuştuklarõnõ söyledi. “Oktay, Yargıtay seçim- lerinde isim önerdi mi” sorusu üzerine Öz- bek, “Yargıtay seçimlerinde veya benzeri atamalarda muhakkak talepte bulunanlar vardır, referans olanlar da vardır. Ancak bu kurul kararıyla gerçekleştirilen bir işlemdir. Birinin söylemesiyle, istemesiyle o işler ol- maz” diye konuştu. Özbek, yanlõş anlamalarõ önlemek için gerek görürse ileri bir tarihte ye- niden açõklama yapabileceğini kaydetti. Mavi Marmara yardım gemisine düzenlenen askeri baskın ve sonrasında İsrail ile yaşanan kriz nedeniyle piskopos Luigi Padovese’nin İskenderun’da öldürülmesi olayı Türk kamuoyunda gerekli ilgiyi göremedi. Ancak başta doğduğu İtalya olmak üzere Katolik dünyasında çok yankı yaratan bir ölümdü bu. Bunun en önemli nedenlerinden birisi, Padovese’nin ‘Piskoposlar Konferansı Başkanı’ sıfatıyla Türkiye’deki Katoliklerin en yüksek unvanlı üyesi olmasıydı. Dikkatlerin Türkiye’ye yönelmesinin diğer bir nedeni ise son yıllarda özellikle Hıristiyan din adamlarına ve fikir önderlerine yönelik saldırılardır. Kısaca hatırlatmak gerekirse; 5 Şubat 2006’da Trabzon’da Katolik rahip Andrea Santoro öldürüldü. Aynı yıl, İzmir’de Sloven uyruklu Katolik rahip Kmenec’in dövülmesi, Samsun’da Fransız uyruklu Katolik rahip Brunisen’in bıçaklanması ve İzmir’deki kiliselere saldırılar bu cinayeti takip etti. 2007’de Malatya’daki kitabevi katliamında üç Protestan öldürülürken İzmir’de de Katolik rahip Franchini bıçaklandı. 2008’de Ermeni gazeteci Hrant Dink öldürüldü. 2009’da ölümle sonuçlanmasa da özellikle Protestanlara yönelik saldırılar dikkat çekti, İstanbul’daki gayrimüslimlerin oturdukları evlere kimliği belirsiz kişilerce kırmızı ve yeşil boyalar sürüldü. Son olarak da 3 Haziran 2010’da piskopos Padovese öldürüldü. Padovese cinayetinin dini ya da siyasi gerekçeyle işlenmediği, adli bir vaka olduğu yönünde Türk ve Vatikan makamlarınca yapılan açıklamaların, Türkiye’de din özgürlükleri alanındaki gelişmeleri yakından izleyenlerin kafalarındaki şüpheleri tam olarak giderebildiğini söylemek son derece zordur. Bu önyargılı tutumda, nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan ülkeler arasında gayrimüslimlere saldırıların en yoğun yaşandığı ülkelerin başında ne yazık ki Türkiye’nin yer alması önemli bir etkendir. Hele hele, önceki cinayetlerde olduğu gibi Padovese’yi öldüren zanlıda da ‘akli dengesizlik unsurunun’ ön plana çıkarılması, olayın bireysel suç kapsamında algılanmasının önündeki temel engeli oluşturmaktadır. Türkiye’de gözlenen Hıristiyan ve diğer gayrimüslim topluluklara yönelik karşıtlığın nedenleri sosyologların ilgi alanına girmekle birlikte, bu saldırılar ülkemizin iç huzuruna ve ulusal çıkarlarımıza büyük zararlar vermektedir. Van’daki Akdamar Kilisesi’ni restore ettiren, Tarsus Kilisesi’nde ibadet kolaylıkları sağlayan hükümet, son olarak Resmi Gazete’de yayımlanan bir Başbakanlık genelgesiyle gayrimüslim azınlıklarımıza kolaylıklar tanınması yönünde adımlar attı. Malesef bu son cinayetle bu adımların uluslararası camiadaki olumlu etkileri önemli ölçüde azalmıştır. Türkiye’de belirli aralıklarla gündeme gelen rahip cinayetleri sadece din ve ibadet özgürlüklerinin geliştirilmesine yönelik adımları sekteye uğratmakla kalmamakta, dışarıda da hakkımızdaki ‘Barbar Türkler’ imajının güçlenerek yayılmasına yol açmaktadır. Santoro cinayetinden sonra koruma tahsis edilen Padovese’nin, son bir yıldır bu hakkından kendi rızasıyla vazgeçmiş olması ilgili makamların sorumluluğunu azaltmaz. Katolik Kilisesi’nde bu derece önemli mevkideki bir din adamının emniyetinin bir şekilde mutlaka sağlanması gerekirdi. Dış politikamızda eksen kayması olup olmadığının dünyada yoğun biçimde tartışıldığı bu dönemde, özgürlükler, insan hakları ve demokrasi alanında daha ileri seviyelere ulaşabilmek ve Türkiye’nin uluslararası itibarını yücelterek koruyabilmek için, ülkemizdeki dini azınlıklar ve özellikle de din adamlarının devlet tarafından korunması her zamankinden çok daha büyük önem taşımaktadır. ANALİZ UTKU ÇAKIRÖZER Gayrimüslim Din Adamlarımızı Korumalıyız [email protected] Ergenekon davasõ yargõcõ Şengün, hukukun ayaklar altõna alõndõğõnõ söyledi Başkan da isyan etti İstanbul Haber Servisi - İs- tanbul 13. Ağõr Ceza Mahkemesi Başkanõ Köksal Şengün, Erge- nekon soruşturmasõnõn son dal- gasõnda “bir kadın avukatın aşk tuzağı kurarak kendisini etkilemeye çalıştığı” yönünde- ki iddialara sert yanõt verdi. Hu- kukun ayaklar altõna alõndõğõnõ ve bu durumun böyle gitmesinin mümkün olmadõğõnõ kaydeden Şengün, “Yargıya bu kadar karışmak hiç kimsenin işine yaramaz. Hiçbir grubun ya- rarına değil. Yarın es kaza ik- tidar değişirse bunun hesabını başkaları sorar. Daha kötü so- rar” dedi. “Ergenekon” davalarõna ba- kan İstanbul 13. Ağõr Ceza Mah- kemesi Başkanõ Şengün, dün Radikal gazetesinde yayõmla- nan “Ergenekon’da Aşk Oyu- nu” başlõklõ haberde kendisiyle ilgili iddialara ilişkin Beşik- taş’taki İstanbul Adliyesi’nde bulunan makamõnda gazeteci- lere açõklama yaptõ. “Soruştur- mada adı geçen avukatlarla görüştüğü” yönündeki iddiala- rõn sorulmasõ üzerine Şengün, “Konuşulur, telefon ederler, bunlar normal şeyler” dedi. Seyfi Oktay’ı tanırım Haberde yer alan “Kadir Öz- bek ile görüştüğü” yönündeki iddialarõn sorulmasõ üzerine Şengün, Özbek’in HSYK Baş- kanvekili olduğunu anõmsatarak, “Kadir Özbek benim başka- nımdır. Yargıtay üyeliğine adaylığımı koymuştum. Kulis faaliyeti yaptım. Ama bu ku- lis faaliyeti normal bir şey. Onunla ilişkin kendisiyle ko- nuştum. Ama seçilemedim” dedi. Şengün, emekli olmasõnõn başka bir grubun işine yarama- yacağõnõ da kaydetti. Soruşturma kapsamõnda göz- altõna alõnan eski Adalet Bakanõ Seyfi Oktay’õ tanõdõğõnõ belirten Şengün, “HSYK Başkanvekili Özbek ile kişisel görüşmem için Seyfi Oktay bana randevu aldı” dedi. “Her şeyde kabak bizim başımıza patlıyor. Be- nimle ilgili bir dinleme kararı yokmuş. Saygısızlık. Bu telefon konuşmalarına düştüğümde bana bildirilmeliydi” ifadesini kullanan Şengün, çõkan haberler üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcõ Vekili Turan Çolak- kadı ile görüştüğünü, “muha- tabı olarak kabul etmediği” için soruşturmayõ yürüten sav- cõlarla görüşmediğini kaydetti. Seyfi Oktay ile yemek yeme- lerinin, istihbaratçõlar tarafõn- dan “görüştüler” şeklinde dos- yaya not olarak konulduğunu be- lirten Şengün, Oktay ile görüş- melerinden birinin ramazan ayõn- da iftar yemeğinde, diğerinin de Yargõtay üyeliği için oldu- ğunu söyledi. ‘İktidar değişirse bunun hesabını başkaları sorar’ “Bunlar hoş şeyler değil. Asıl yönlendirme bu şekilde olur. Beni ailevi olarak bir süre etkiler belki, ama iş ola- rak beni etkilemez. Bu saatten sonra biri gelecek bana ‘Bunu al, bunu tut’, olacak şeyler de- ğil bunlar” diyen Köksal Şen- gün, birilerinin birilerine savaş açtõğõna dikkat çekerek şöyle ko- nuştu: “Bir mahkemenin üze- rine bu kadar gidilmez. Ne ya- parlarsa yapsınlar bir şey ala- mazlar. Olmaz, olamaz. Bu sa- atten sonra hiç olmaz. Bizim eğilme şansımız yok, biz pat diye kırılırız. Çok ağır şeyler de söylerim. Yeri ve zamanı değil. Ayrıca terbiyem de mü- saade etmez. Aslında kurt içi- mizde, dışarıda değil. Böyle yapılarak soruşturma yön- lendiriliyor. Basına falan şey yapmaya gerek yok. Basına servis yapan belli gruplar var. Basın gidip de kasayı açıp da çıkarmıyor bunları. Yargıya bu kadar karışmak hiç kim- senin işine yaramaz. Hiçbir grubun yararına değil. Yarın es kaza iktidar değişirse bu- nun hesabını başkaları sorar. Daha kötü sorar. Bu hiç kim- seye yaramaz. Kimse bundan kâr ummasın.” ‘Bakalım arkasından daha neler gelecek’ “Soruşturma tutanağında, ‘Avukat Tülay Bekar’õn Şen- gün’ü etki altõna aldõğõ açõkça gö- rülmüştür’ tespiti var. Buna ne diyorsunuz” sorusuna Şengün, “Böyle saçma sapan şey olur mu? Bunu yapan savcıya so- run. Bunlar hukukla, dosya- mızla ilgili olmayan şeyler. Ön- ce Ümit Sayõn’ın olayı, sonra ortam dinlemesinin internete düşmesi... Bekliyoruz, daha dur bakalım neler gelecek” di- ye konuştu. Şengün, “Tülay Be- kar ile görüştünüz mü” sorusu- na, “Tülay Hanımı tanırım. Tu- tuklanan avukatları tanırım. Buraya gelen avukatlardır” ya- nõtõnõ verdi. Şengün bir soru üze- rine “Kadınlığı kullanmak nasıl oluyor, bilmiyorum” dedi. Hukukun ayaklar altõna alõndõğõ- nõ ve bu durumun böyle gitmesinin mümkün olmadõğõnõ anlatan Şen- gün, “Burada her şeyde sıkıntı var. Bu böyle yürümez. Her şey birbirinden koptu. Bu hukuk böyle gitmez. Güven kalmadı. Biz bu işi böyle yapmadık. Çok hoş bir şey değil. Ayıp bir şey. Benim şahsımla ilgili değil, ai- lemle ilgili. Benim ailem var, ye- ni torunum oldu. Şimdi git ona anlat; ne anlatacaksınız? Çev- remdeki herkese tek tek nasıl an- latabilirim ki. Hepsi ayıp...” dedi. “Eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay ile görüştünüz mü” sorusuna ise Şengün, “Benim bakanımdır. Çok sevdiğim, saydığım bakan- dır. İstanbul’a geldiğinde bera- ber yemek yedik” yanõtõnõ verdi. ‘Bu hukuk böyle gitmez, güven yok’ ANKARA (ANKA) - İkinci Ergenekon da- vasõ kapsamõnda tutuklanan eski Özel Hare- kât Dairesi Başkanõ İbrahim Şahin’in evinde bulunduğu ileri sürülen ve Alevi önderlerine yönelik suikast krokilerinin Şahin’in el ürünü olmadõğõnõn ortaya çõkmasõ üzerine Alevi ön- derler Ergenekon soruşturmasõnõn güvenirli- ğini sorgulamaya başladõ. Şahin, 7 Ocak 2009’da Ergenekon operas- yonu kapsamõnda gözaltõna alõnmõş, evinde Türkiye Ermeni Patrikhanesi binasõ, Alevi Bektaşi Federasyonu Başkanõ Ali Balkız ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Baş- kanõ Kazım Genç’in evlerine yönelik tedhiş ve suikast krokileri bulunmuştu. Adli Tõp in- celemesinde krokilerin İbrahim Şahin’in el ürünü olmadõğõ anlaşõldõ. Adli Tõp raporunu değerlendiren Balkõz “Benim önüme belge koydu sayın savcı, ben buna inanarak ‘Evet, ben bu suikastõn varlõğõna inandõm’ de- dim. Şimdi mahkemenin bu aşamasında Adli tıp diyor ki hayır, bu belgeler İbrahim Şahin’in elinden çıkmış ürünler değil. Bu- nun yanıtını, bu belgeleri dosyaya koyan sayın savcı Zekeriya Öz verecek. O yanıtın ne olacağı da herhalde mahkeme sonucun- da belli olacak. Çok haklı olarak savcı bey- den bir cevap bekliyoruz” diye konuştu. Balkız: Öz’den yanıt bekliyoruz Kroki sorgusu HSYK BAŞKANVEKİLİ ÖZBEK ‘Söylemeyle o işler olmaz’ Çete dosyasõ istendi İZMİR (Cumhuriyet Bürosu) - Silahlõ suç örgütü kurarak kamu ihaleleri başta olmak üzere birçok suça karõştõklarõ ileri sürülen gruba yönelik nisan ayõnda İzmir merkezli 10 ilde gerçekleştirilen ope- rasyonla ilgili dosya, Ergenekon soruşturmasõ- nõ yürüten savcõlõğõn “inceleme talebi” üzeri- ne İstanbul’a gönderildi. Ergenekon savcõlarõ “si- lahlı suç örgütü operasyonu”nda aralarõnda ör- gütün lideri olduğu iddia edilen işadamõ A.M., başhekim A.Ş. ve hastane müdürü N.K. ile emek- li ve muvazzaf subaylarõn bulunduğu 2’si kadõn 32 kişi gözaltõna alõnmõş, 2 muvazzaf ve 2 emekli asker ile 13 kişi tutuklanmõştõ.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle