23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 9 HAZİRAN 2010 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 5 Köşe başında simit satan çocuk, Okmeydanı’nda trafik ışıklarında araçların camlarını silmeye çalışan yaşları 6-7 olan kızlar ve oğlanlar. Hepsi Kürt kökenli çocuklarımız bunlar... Anaları babaları terörden kaçmış, köyleri boşaltılmış. Çocuklar ise İstanbul’da doğmuş. Bazen yaralı ve şaşkın yapraklar gibiyim... Bazen umutluyum bazen de umutsuz! Güneydoğu’da polise taş attığında 15 yaşında olan çocuk bugün hapiste 18 yaşını doldurmuş... Kin, nefret ve öç alma duygusu toplumu baştan aşağıya kuşatmış... Şiddete ve teröre karşı yaptığı açıklamalarından tanıdığım, hiç yüz yüze gelmediğim, salt TV ekranlarında gördüğüm avukat Sezgin Tanrıkulu’nun söylediklerini kavrayamayanları izlerken hiç şaşırmadım. Eski Diyarbakır Baro Başkanı Tanrıkulu’nun “demokrasi ve barış” konusunda söylediklerini kavrayamamak... Bir Kürt aydınının insan sevgisini, akan kanın durması için gösterdiği çabayı izlememek ve onu suçlamak bir bilim insanına yakışır mı? Kör milliyetçiliğin dalga dalga yayıldığı Türkiye’de, eli kanlı PKK’nin Amanos dağlarında on kişilik bir grupla dolaştığını bu ülkenin asker- sivil istihbarat birimleri bilirken gereken önlemin alınmaması nasıl açıklanır? Önceki akşam TV’lerde tartışma programlarını izlemekten bıktığım için TV’yi kapattım ve 1995 yılında Prof. Dr. Doğu Ergil’in hazırladığı “Doğu Sorunu”na ilişkin 168 sayfalık raporun önemli bölümlerini okudum. 15 yıl önce Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Yalım Erez ve yönetim kurulu üyelerince hazırlatılan bu rapor, siyasal iktidarlar ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nce önemsenseydi Türkiye bugün bambaşka bir yerde olurdu... Ben özellikle Başbakan Erdoğan’ın,CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun, MHP lideri Bahçeli’nin, kimi aydınlarımızın, bilim insanlarımızın, gazetecilerin bu raporu edinip okumalarını salık veririm. Rapordaki veriler hiç önemsenmediği için Doğu ya da Güneydoğu sorunuyla ilgili sağlıklı değerlendirmeler yapılmıyor. Yapılan tartışmalarda iş dönüp dolaşıp şu noktaya geliyor: “PKK terör örgütü müdür?” Elbette PKK şiddet yanlısı, eli kanlı bir terör örgütüdür! Bilimsel tanı ve saptamalar yapılmadan “Güneydoğu” ya da “Kürt sorunu”nu çözebilir misiniz? 30 yıldır bitmeyen örtülü bir savaş var Güneydoğu’da. PKK Karadeniz’e de inmek istiyor, Akdeniz’e de... İniyor da... 15 yıl önce hazırlanan raporun 61. sayfasından bir bölüm: “Köy boşaltma, bir güvenlik yöntemi olarak görülebilir. Bu yöntem kısmen başarılı da olabilir. Ancak, sorun çözmek için zoru değil, özendirme, benimsetme ve yasalara uygun cezalandırma gibi yöntemler seçen devlet, uygulamalarda daha etkili ve haklı olacaktır. Böyle olunca da halk, PKK’nin baskı, gözdağı ve şantajlarına doğrudan tabi olmadığı zaman, haklılığını yitirmeyen, güven veren, herkesi hukuksal kanatları altında koruyan devletin yanında yer alacaktır.” Devletimiz Doğu’da ve Güneydoğu’da her Kürt kökenli yurttaşımızı potansiyel terörist olarak gördü. Meydan din eksenli siyasetçilerle, İmralı’ya bağlı siyasetçilere kaldı. Bölgedeki sosyalistlerin çığlıklarını ne CHP duydu, ne de öteki sol partiler... Din eksenli siyaset bölgede egemen olmak için Hizbullah’tan İslami Hareket’e değin köktendinci örgütlere göz yummaya başladı. İsrail’in kanlı gemi baskınıyla, PKK’nin İskenderun’da içimizi yakan eylemi aynı güne denk gelince, yorumlar başladı: “Bu bir İsrail operasyonudur.” Sözün özüne gelince... Devletimiz halkı yanına çekemedi neredeyse 30 yıldır. Halk devleti yanında görseydi PKK ne Güneydoğu’da, ne Karadeniz’de, ne de İskenderun’da o kanlı eylemleri yapabilirdi. Benim kaygım, PKK’nin büyük kentlerde de eylem yapması... Terör, tarikatlarla ve dinsel öğeler kullanılarak önlenemez. Ortada sınıfsal bir çelişki var. Çözüm yolu sınıfsal temele dayalı. Aslında teröre ve şiddete karşı savaşım veren, akan kanın durmasını isteyen Sezgin Tanrıkulu’nu anlayabilsek, ne güzel olurdu yaşam. Korkuların çığlığını, kayaların, ağaçların çığlığı alırdı. Kekik kokuları arasında dolaşırdık dağlarda özgürce... İşte o zaman Güneydoğu’da sol rüzgârlar eser, ben de yaz yağmurları altında sırılsıklam dolaşırdım Diyarbakır’da, eskiden olduğu gibi... Düzeltme: Dünkü yazımda “Atatürk kulu birey olmaktan çıkardı” tümcesi “bireyi kul olmaktan çıkardı” olacaktı. Düzeltir özür diledim. H.Ç. POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Yaz Yağmurları... hikmet.cetinkaya@cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212 343 72 69 İLHAN TAŞCI ANKARA - Anayasa Mah- kemesi, anayasa değişiklik paketine ilişkin yürürlüğü dur- durma ve iptal istemli davayõ oyçokluğuyla kabul ederek “şekil” yönünden incelenme- sine karar verdi. Anayasa Mahkemesi, 111 milletvekilinin açtõğõ davaya ilişkin ilk incelemesini dün ikin- ci kez yaptõ.Yüksek mahkeme geçen haftaki ilk müzakeresinin başlangõcõnda kimi üyeler dos- yaya ilişkin henüz çalõşmadõk- larõnõ ve görüşmenin birkaç gün sonraya ertelenmesini istemiş- lerdi. Bunun üzerine yapõlan oylama sonucunda görüşmele- rin düne bõrakõlmasõna oybirli- ğiyle karar verilmişti. Kılıç incelemeden yana Anayasa Mahkemesi dün yap- tõğõ incelemede, dava dosya- sõnda eksiklik bulunmadõğõna karar verirken, oyçokluğuyla “İşin şekil yönünden incelen- mesine” karar verdi. İki üye da- vanõn kabulüne karşõ çõkarken 9 üyenin oyuyla inceleme kararõ çõktõ. AKP Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ’õn ihsas-õ reyde bulunduğu eleştirilerinin hede- fi olan Anayasa Mahkemesi Başkanõ Haşim Kılıç da dava- nõn kabulü ve inceleme yapõl- masõ yönünde oy kullandõ. Edinilen bilgiye göre, yüksek mahkeme heyetinin davanõn in- celemeye alõnõp alõnmayacağõ müzakeresi sõrasõnda iki görüş belirdi. Davanõn reddi yönünde oy veren iki azõnlõk üyesi, ana- yasa değişiklik paketinin 330- 367 aralõğõnda çõktõğõna dikkat çekerek “İstense bile paket re- ferandumda kabul edilmeden yürürlüğe giremez. Anayasa değişikliği gerçekleşmemiş- tir” görüşünü dile getirdiler. Aralarõnda Anayasa Mahke- mesi Başkanõ Haşim Kõlõç’õn da bulunduğu çoğunluk üyeleri ise anayasa değişikliğinin gerçek- leştiğini, Cumhurbaşkanõ tara- fõndan da bunun onaylandõğõnõ söylediler. Davanõn kabulü yö- nünde oy kullanan üyelerden ba- zõlarõ, 12 Eylül’deki referandu- mun yalnõzca değişikliğin yü- rürlüğe girip girmeyeceğini, gi- recekse de hangi tarihte girece- ğini netleştirme özelliğini taşõ- dõğõ değerlendirmesini yaptõlar. Çoğunluk üyeleri, 2007 yõlõnda Cumhurbaşkanlõğõ seçimiyle il- gili anayasa değişikliğindeki ki- mi düzenlemelerin de 330-367 aralõğõyla geçtiğini, ama o dö- nemde Anayasa Mahkemesi’nin bunu görüştüğünü anõmsattõlar. ‘HUKUK DEVLETİ İLKESİ KULLANILACAK’ Türk: Mahkeme içtihatlara bakar ALİCAN ULUDAĞ ANKARA - Eski Adalet Bakanõ Hikmet Sami Türk, anayasa deği- şikliğiyle ilgili yasayõ şekil yönünden inceleme kararõ alan Anayasa Mahke- mesi’nin daha önceki içtihatlarõyla tu- tarlõ bir sonuç alacağõnõ söyledi. Yüksek Mahkeme’nin kararõnõ de- ğerlendiren Türk, mahkemenin şekil yönünden incelemeye, içtihat yoluyla bir unsur daha eklediğini belirtti. Ya- põlacak değişikliğin anayasanõn 4. maddesine göre ilk üç maddeye aykõ- rõ olmayan bir değişiklik olmasõ ge- rektiğini söyledi. Türk şöyle konuştu: “Bu olayda, yargı bağımsızlığını zedeleyen dolayısıyla hukuk devleti ilkesine aykırı bir düzenleme söz ko- nusu. Bunlar Anayasa Mahkemesi ve HSYK’yle ilgili düzenlemelerdir. Bunların iptali beklenebilir. Önceki içtihatları doğrultusunda kararını verir ve içtihatlarıyla tutarlı olur. En yakın örnek türban kararı. O zaman anayasanın Cumhuriyetin değişmez niteliklerinden laikliği saymıştı. Ya- ni türbanı laikliğe dayandırarak ip- tal etti. Burada ise hukuk devleti il- kesi söz konusu. Çünkü yargı ba- ğımsızlığını zedeleyen bir düzenleme yapılıyor. Bu sefer de hukuk devle- ti ilkesine aykırılık gerekçesiyle ip- tale gidebilir. Bu da şekil çerçeve- sinde olur. Esasa zaten giremiyor.” Mahkemenin söz konusu içtihatlarõ 1961 Anayasasõ’nõn 71-73 değişiklik- lerinden sonra geliştirdiğine dikkat çeken Türk, “Anayasanın ilk üç mad- desi değiştirilemez değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddeleri ola- rak 4. madde gösteriliyor. İşte tür- ban kararlarında 2. maddenin laik- lik unsuru kullanıldı. Şimdi de hu- kuk devleti ilkesi kullanılacak” gö- rüşünü kaydetti. BÜLENT ARINÇ: HAKKI SÜHA OKAY: Karar referandum sonrasına kalmalı Başbakan Yardõmcõsõ Bülent Arınç, Anayasa Mahkemesi’nin anayasa değişikliklerine ilişkin iptal istemini inceleme kararõnõ, “Anaya- sa Mahkemesi anayasa değişiklik- lerini sadece şekil bakımından in- celeyebilir. Anayasa Mahkemesi kesinlikle esasa girmeyecektir, esas konusunda bir karar verme- melidir” diye değerlendirdi. Arõnç, referandumdan önce karar verilme- mesi gerektiğini de savundu. Arınç yine fantezi önermede bulunmuş CHP Genel Başkan Yardõmcõsõ Hak- kı Süha Okay, Anayasa Mahkeme- si’nin anayasa paketini ilk üç madde- ye aykõrõlõk yönünden de inceleyece- ğini belirterek Arõnç’õn sözlerine tep- ki gösterdi. Okay, “Yine bir fantezi hukuk önermesinde bulunmuştur, ‘Bu, referandumdan sonra incelenir’ diye. Siyasete yoğunlaştığından, anlaşılan hukuku çok fazla ihmal etmiş. Belki herkes hukukçu oluyor ama bazıları hukuklu oluyor” dedi. Anayasa Mahkemesi, anayasa değişikliğinin iptali istemini oyçokluğu ile gündemine aldõ KritikincelemekararõYüksek mahkeme, CHP’nin anayasa değişikliğinin iptali yönündeki başvurusunu oyçokluğu ile şekil yönünden inceleme kararõ aldõ. Kabul yönünde oy kullananlar arasõnda Haşim Kõlõç da yer aldõ.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle