23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 23 HAZİRAN 2010 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA DİZİ 15 E vet, gerçek buydu. Artõk hemen her çevre, hatta her parti ve lider kadrolarõ TSK’nin yönetime ne zaman el koyacağõnõ konuşuyordu. Askerler uyarõlarõnõ Genel- kurmay Başkanõ Evren ile her vesile söylüyordu. Anarşi ve terör hõz kesmi- yor. Parlamento cumhurbaş- kanõnõ seçemiyor. Askerler iki büyük partinin işbirliği yapmasõnõ her vesile ilgilile- re duyuruyor. Askerlerin öne sürdükleri çözüm yollarõ hayli kapsam- lõydõ. İki parti birlikteliği ile anayasa değiştirilebilir. Yeni bir siyasal partiler yasasõ ile seçim yasasõ çõkarõlabilir. Küçük partilerin (MHP ve MSP’nin) parlamentoya gir- meleri önlenebilirdi. Hükümeti de sõkõştõrõyor- lardõ. Terör ve anarşiyi önle- mek amacõyla birtakõm yasa- lar istiyorlar veya kimi yasa- larda, örneğin sõkõyönetim yasasõnda değişiklik yapõl- masõnda õsrar ediyorlardõ. Meclis yasalarõ bir türlü gö- rüşüp kabul etmiyor; etse bi- le askerler yeni yetkiler içe- ren öneriler getiriyordu. Darbe beklentileriyle ilgili notlar... B aşbakan Bakanlar Kurulu toplantõsõndan çõktõ. AP Grup Başkanvekili Oğuz Aygün bir telaş yanõna geldi. “Efendim” dedi “Meclis reisi (Cevdet Karakaş - CHP) bizi Danışma Kurulu’na çağırdı. Vaziyet çok ciddi. Ordu her an Meclis’e el koyabilir. Yarın çok geç bile olabilir. Meclis derhal toplanmalı, İstanbul ve İzmir olaylarını görüşmeli’ diyor” dedi. “Meclis başkanı nereden almış bu bilgiyi, bunu da söylemiş mi?” “Hayır ama milletvekillerinden gelmiş haber.” Demirel; “İki gün sonra bütçe görüşmeleri başlıyor. Her şey orada görüşülebilir. Üstelik Meclis tatilde değil ki böyle aceleyle toplayalım. Bu daha fazla telaş uyandırır. Şimdi toplasak ne yapacağız? Yasa mı çıkaracağız? Git söyle Meclis başkanına bunları” dedi. Saat 18:30 oldu. Ses yok! Cumhurbaşkanõ Vekili Çağlayangil yurtdõşõnda. Senato Başkanlõğõ’na vekâlet eden Mehmet Ünaldı’yõ aradõ. Git Meclis başkanõ ile konuş; dedi. O sõrada Aygün geldi; “işin yatıştığını” haber verdi. E rzurum’daki askeri tatbikatõ izleyip Ankara’ya dönen rahmetli Orhan Duru’yla konuşuyorduk: “Politikacılara, partilere bozuk çalıyorlar. Tedirginler. Eğer böyle giderse martta -ben nisan dedim- gelip oturabilirler” dedi. Duru’nun anlattõğõna göre askerler, “Mahkeme idam kararı veriyor. Yargıtay, sonra Millet Meclisi altı yıldır onaylanmıyor. Dükkân kapatmaya yetkimiz var, açtırmaya yok. Biz savaşıyoruz, halk yeterince yardımcı olmuyor. Oysa halkın korkmaması gerek, bu bir savaş” diyordu. Orhan Duru gibi deneyimli bir gazetecinin algõladõğõ şuydu: Yasalar içinde hareket etmek istiyordu askerler ama “yetki” verilmesi gerektiğini dirençle söylüyorlardõ. “Sıkıyönetim tasarısındaki yetkilerden daha fazlasını isteyecekler.” Duru böyle diyordu. Hepsi açıktan söylüyor “Hangileri söylüyor bunları?” diye sordum Duru’ya: “Başta Kenan Evren, hepsi açıktan söylüyorlar ve bir de ‘partiler niye anlamõyor, anlaşmõyorlar?’ gibi sorular” dedi. Duru’nun verdiği bilgilerle Demirel’in bir gece önce bana söyledikleri birbirine koşuttu. Daha ayrõntõlõ değerlendirme alabilmek için Erzurum’daki havayõ naklettiğim Demirel, beklemediğim sertlikte tepki gösterdi: Hõrçõn bir sesle “Yahu 22 aydır neredeydi bunlar?” diye başladõ ve devam etti: “Ne yaparlarsa yapsınlar. Ellerinden geleni arkalarına koymasınlar. Bak kardeşim (Kızdığı zaman kimle konuşursa konuşsun böyle söylerdi.) Meclis’teki sıkıyönetim yasasında istedikleri yetkileri içeren tasarıyı kasım ayındaki askeri şûrada kendileri hazırlayıp verdiler. Şimdi yeni yetkiler istiyorlar. Olacak şey mi?” Oysa öyle günlerdi ki her şey değil, tek bir şey olabilirdi: Darbe! Parlamentoda cumhurbaşkanõ seçimi... sivil-asker... partiler arasõ ilişkiler tam anlamõyla sağõrlar diyaloğuna dönüşmüştü. Her kesim birbirini suçluyordu. Silahlõ güç silahsõz gücü kapõda bekliyordu. GEÇMİŞE YOLCULUK 2 GEÇMİŞE YOLCULUK 2 Telaş GEÇMİŞE YOLCULUK 3 GEÇMİŞE YOLCULUK 3‘Sıkıyönetim tasarısındaki yetkilerden fazlasını isteyecekler’ U yarõ mektubundan önceki ve son- raki aylarda ül- kenin genel manzarasõ yu- karõ bölümlerde -kaba hat- larõyla- anlatõldõğõ gibiydi. Ülkenin durumunu daha canlõ anlatabilmek için uyarõ mektubun- dan önceki ve uyarõyõ izleyen ay- lardaki önemli, ilginç gelişmeleri, nisan ayõndan 12 Eylül’e kadar uzanan çizgideki gelişmeleri ak- tarmak gerekiyor. Başlayalõm: 15 Şubat 1980. Günlerden cuma. Gece saat 23:00. Güniz Sokak. AP lideri ve Baş- bakan Demirel’in evi. İçinde bulunduğumuz durumu konuşuyorduk. Demirel’e yaygõn karamsarlõğõ özetledim. Sanki bilmiyormuş gibi... Dikkatle dinledi. O herkesi dik- katle dinlerdi. Oysa amacõm, Başbakan’õ içinde bulunduğumuz koşullarda bir çõkõş yolu bulup bulmadõğõnõ ve giderek yoğunlaşan kimi söylentilere hü- kümet başkanõnõn ne derece önem verdiğini öğrenmekti. Sözlerimi bitirdim; Demirel bir- den: “Askerlerin kafasında bir şey var, bir şey yapmak var. Bu par- lamento, korkarım askerlere ken- dini feshettirecek. Samimi söylü- yorum feshettirecek” dedi. Başbakan ilk kez bu kadar açõk bir ifadeyle askerlere bakõşõnõ açõklõ- yordu. Böyle bir sonuca elbette Demirel varabilirdi. Zira haftanõn pek çok gü- nü askerlerle anarşi ve terör üzerinde toplantõlar yapõyor, onlarõ dinliyor, yakõndan izliyordu. Üstelik Demirel gibi bir siyaset adamõnõn örneğin sõkõyönetim ko- ordinasyon toplantõlarõnda her ka- demeden askerlerin söylemlerin- den, davranõşlarõndan anlamlar çõ- karmamasõ da olanaksõzdõ. Bu şaşõrtõcõ cümleden sonra as- kerlerin üzerinde durduğu 1402 sa- yõlõ Sõkõyönetim Yasasõ’ndaki ko- mutanlara verilen yetkilere birtakõm yeni ekler yapan ilgili maddelerin değişimi ile ilgili yasa tasarõsõnõn parlamentodan bir türlü geçmeme- sinden yakõnmaya başladõ. Daha doğrusu bu kaygõlar tasarõ- nõn giderek gecikmesinden, muha- lefetin engellemeleriyle tasarõnõn yasalaşmamasõndan kaynaklanõ- yordu. “Elbette” dedi Demirel “kesin bir şey bilmiyorum ancak kafa- larından bir şeyler olduğunu se- zinliyorum. Ne olabilir? Bilemi- yorum.” Başbakan o sõrada bir müdahale beklemiyordu belki de. İlk izleni- mim buydu. Ola ki askerlerin kimi yeni istekler sõralayacağõnõ düşü- nüyordu. Konudan konuya geçildi. Asker- lerin anayasada değişiklik, seçim ve partiler yasalarõnõn değiştirilmesi için partiler arasõ birliktelik istek- lerini kapsayan görüşlerini söyledi Demirel. Bu istekleri Ecevit’e söylemiş miydi? “Ah canım kardeşim nasıl söy- leyeyim? Söylediğimden hemen sonra çıkar ortaya, hükümet as- kerlerle bize baskı yapıyor diye konuşmanın tümünü ifşa eder” dedi. Parlamentoyu kapatacaklar Sonra birden “bir şeyi’” sordum Demirel’e: Soruyu; “Sezilen şu: Parla- mentoyu kapatacaklar” diye ya- nõtladõ Demirel! Ha müdahale ha parlamentoyu ka- patmak! Ayvaz kasap her bir hesap! Başka söylentiler de var, dedim. “Otuz kişilik bir komite aracılı- ğıyla yöneteceklermiş.” Yalanlamadõ bu söylentiyi. “Evet bu şekilde söylentiler var ama ne yapacakları belli değil” dedi. Başbakan’la bu görüşme, uya- rõ mektubunun açõklanmasõndan yaklaşõk 20 gün önce yapõlmõştõ ve Başbakan’õn askerlerin “bir şeyler” yapmalarõndan kuşku- landõğõnõ gösteriyordu. (Kaynak: Cüneyt Arcayürek açõklõyor -9 “12 Eylül’e Doğru Koşar Adım”- Bilgi Yayõnevi- Birinci basõm- Mart 1986) GEÇMİŞE YOLCULUK 1 GEÇMİŞE YOLCULUK 1 Demirel’in sõkõyönetim koordinasyon toplantõlarõnda askerlerin söylemlerinden anlamlar çõkarmamasõ olanaksõz ‘Akıllarındabirşeyvar’ Cevdet Karakaş Mehmet Ünaldı B u kargaşa içinde ortaya birden yeni bir anaya- sa taslağõ atõldõ. Mimarlarõ Büyükelçi Coşkun Kırca ile Adnan Başer Kafaoğlu idi. Kõrca’yõ yõllardõr tanõyordum. Kafaoğlu ile Ha- zine Genel Müdürü iken Hürriyet’in mali danõş- manlõğõnõ yaptõğõ sõrada tanõşmõştõm. Yeni anayasayõ askerlerin õsmarladõğõ Kõrca ile Kafaoğlu’nun da anayasa taslağõ hazõrlamak için kollarõ sõvadõklarõ yaygõn söylentiydi. Ve o günlerde bir gün Kõrca beni yeni anayasayõ anlatmak için görüşmeye çağõrdõ. Kafaoğlu ile birlikte -şimdi yerinde yeller esen, bir zamanlar siyasal kulislerin toplandõğõ- Büyük Ankara Oteli’nin ikinci katõndaki bir odada çalõ- şõyorlardõ. Anlattõlar. Yeni anayasa taslağõ daha çok Fran- sa anayasasõnõ andõrõyor. Yarõ başkanlõk sistemi ge- tiriyor ve başkana olağanüstü yetkiler sağlõyordu. Benden istedikleri neydi? Hürriyet’in bu anayasa taslağõnõ yayõnlamasõ! Benim gazetedeki konumumu aşan böyle bir is- teğe olumlu yanõt vermem olanaksõzdõ. Gazetede hiçbir sorumluluğum yoktu. Serbest çalõşõyor ve haber üretiyor, siyasal gelişmelerle ilgili yazõlar ya- zõyordum. Gazete yönetimine isteği ileteceğimi söyledim. (Hürriyet ‘de Gaulle’ anayasasõ diye ünlenen Kõrca-Kafaoğlu ürünü taslağõ yayõmlamadõ.) Kõrca ve Kafaoğlu’na sormadan da geçemedim: “Bu anayasayı kim ısmarladı? Askerler mi?” Pek açõk yanõt alamadõm. Ne var ki söyledikle- ri yeni anayasanõn o sõrada askerin elinde olduğunu duyumsatõyordu. Ama bu, yeni anayasayõ askerlerin õsmarladõğõna kuşku ile baktõm. O günlerde bir kez daha sor- dum. Demi- rel, her gün askerlerle beraberdi. “Bir şey var mıydı, yok muydu?” Bir şey yok, diyordu. Şubatõn son günleriydi. Görüşme isteminde bulunduğum Deniz Kuvvetleri Komutanõ Bü- lent Ulusu ancak akşam üzeri saat 18.30’da ara- yabildi. Makamõnda görüşmek istemiştim ama o günlerde o kadar çok gelip gideni vardõ ki… Her zamanki nazik, güleç ve güven verici se- siyle; “Gelen giden bir sürü iş arasında se- ninle bir türlü konuşmak imkânı olmadı. Hiç değilse telefonda görüşelim dedim” dedi. “Sayın Oramiralim” dedim: “Ordunun bir anayasa değişikliği istediği yaygın. Yeni seçilecek cumhurbaşkanına TBMM’nin yet- kilerini veren bir anayasanın hazırlanması, referanduma gidilmesi, ülkenin de bir süre kararnamelerle yönetilmesi isteniliyormuş… Öyle diyorlar.” Ulusu duraksamaksõzõn; “Eğer demokratik yoldan partiler bunu yapmayı başarabilir- lerse çok iyi yapsınlar. Bizim dileğimiz bu olabilir” dedi. Sorularõmõ yanõtladõ, başka konulara değin- dik. Cumhurbaşkanõnõn görev süresinin uzatõl- masõnõ askerin istediği söyleniyordu. Fahri Ko- rutürk’ün uzatmaya karşõ çõktõğõnõ Baran- sel’den öğrenmiştim. Ulusu; “Cumhurbaşkanının görev süresi- nin uzatılmasından yana değiliz” dedi. Askerlerin yeni cumhurbaşkanõ şu olsun bu olsun veya askerden gelen birisi olsun diye bir dayatmasõ olmadõğõnõ da söyledi. Nazik soruya sõra gelmişti: “Amiralim, ordunun yönetime müdahale edeceğinden ısrarla söz ediliyor” dedim ve sustum. Yanõtõ şu oldu: “‘Şimdilik’ orduda müda- hale diye bir düşünce yok. Memleketin ba- şı önemli bir belaya girerse o zaman baş- ka…” Darbe yapacaklarõnõ bana söyleyecek değil- di ya! Ama memleketin başõnõn belaya girmesi ko- şulu fazla izafi bir açõklama değil miydi? Nisandan itibaren günler birkaç sorunu çöz- mekle değil, çözmeye niyetlenmekle geçti. Parlamento cumhurbaşkanõ seçemiyor. TSK’nin istediği biçimde çalõşmõyor. Bu soruna bir yenisi eklenmişti: Yeni bir anayasa! Cumhurbaşkanlõğõnda o isim bu isim bir tür- lü uzlaşmaya varõlamõyordu. CHP aday çõkarmõyor ama kulise Kırca- Ka- faoğlu anayasasõnõn Demirel’in onayõ ile ha- zõrlandõğõnõ yayõyordu. Demirel ise CHP’nin piyasaya sürdüğü ha- beri şiddetle reddediyor: “Ben bugüne kadar askerlerle uzlaşarak hiçbir konuya el at- madım” diyordu. Demirel’in gönlü Çağlayangil’in adaylõğõn- da.. Senato Başkanõ’ndan “Çankaya, çevresin- de dolaşan 30 şeytanı alır, birbiri ile barış- tırır” diye söz ediyordu. Çağlayangil adõ üzerinde uzlaşma olursa Cumhurbaşkanõ Vekili, Senato Başkanõ’nõn adaylõğõnõ ilan edecekti. GEÇMİŞE YOLCULUK 5 GEÇMİŞE YOLCULUK 5 GEÇMİŞE YOLCULUK 4 GEÇMİŞE YOLCULUK 4 ‘Yeni anayasa’ ‘Birşeyvarmıydı, yok muydu?’ S Ü R E C E K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle