Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SÖZDEN YAZIYA
SÜHEYL BATUM
Bir Filmin Sonu mu Bu?
Son günlerde olanları görüyorsunuz. Bunların
tümünün nedeni belli. “Birileri” yolun ya da
“filmin” sonuna gelindiğini görüyor. Ve bunlar
“son çırpınışlar”. Olay son derece açık.
Cumhuriyet mitinglerine katılan herkese
“darbeci” dediler. Kendileri ile aynı
düşünmeyenlere “Yoksa sen askerden yana
mısın” diye sordular. Sonra “Sen Ergenekoncu
musun?” dediler. Aynen şimdi “Yoksa sen
İsrail’in avukatı mısın?” dedikleri gibi...
İnsanları dinlettiler, yargıçları dinlettiler,
Yargıtay’ı dinlettiler, Türkan Saylan’ı 70 milyon
kişinin aranabileceği genişlikte bir kararla arattılar.
Erzincan Adliyesi’ni arattılar, İstanbul
Cumhuriyet Başsavcısı’nı dinlettiler. Bu
işlemlerin hiçbirinde Adalet Bakanı soruşturma
izni vermedi. Kısaca ceza yargılamasının ne kadar
ilkesi, kuralı varsa, tümünü görmezden geldiler.
Bunları görmezden gelen, “Ne var bunlar usul
kuralı” diyen sözüm ona aydınlar(!) yarattılar. Ya
“devşirdiler” ya “yeni yarattılar”. Ve herkese korku
salmaya çalıştılar.
Bir anlamda başardılar da. Zaten başarmak
için, koca medya kuruluşlarını, üstelik devlet
bankalarından 1 milyar dolar alıp, arkadaşlarına
verdiler. Diğer medya sahiplerine “İstemediğim
gazetecileri işinden at, yoksa gelip bize ağlama”
dediler. Hem de açıkça.
En sonunda iş yargıya geldi. Bunun için
2007’de bir “gece yarısı yasası” çıkarmışlardı.
Hani “tüm yargıçların artık adalet bakanına bağlı 5
bürokrat tarafından atanmasını” sağlayan yasa.
Hani onların seçtiği cumhurbaşkanının gece
2.30’da Türkiye’ye gelip ne zaman imzaladıysa,
sabah Resmi Gazete’de yayımlandığını
gördüğümüz yasa. Hani Cumhurbaşkanı’na “Ne
zaman incelediniz, ne zaman imzaladınız?”
dediğimizde, “Daha önceden biliyordum” diye
yanıt verdiği yasa. Hani bu yanıtıyla,
Cumhurbaşkanı’nın tarihe geçtiği yasa.
Tüm bunları yaptılar, yapmaya devam ettiler de.
Ama bir baktılar ki, artık yavaş yavaş yolun
sonuna geliyorlar. Artık kendi akademisyenlerine
taslak hazırlatacak zamanları da yok. Oturdular
bir hafta sonu kendi taslaklarını hazırladılar. Hani
hatırlıyorsunuz, “incelemek için” sizlere 3 gün
verdikleri taslak. Hani TİSK Başkanı’nın, Ruhat
Mengi’nin programında bunu açıkça ifade ettiği
taslak. Yolun sonuna geldikleri ve artık yitirecek
zamanları kalmadığı için, taslakta bir tek şeyi
amaçladılar; artık “yargıyı tamamıyla ele
geçirmeyi”.
Ve bir süre eski yönteme devam ettiler. Kendi
aydınlarını(!) ortaya saldılar. O aydınlar da, kendi
televizyonlarında, “Darbe anayasasını
değiştiriyoruz” dediler. Baktılar olmadı, “Ne var
eskisinden kötü mü” dediler. O da olmadı “Ne var
siz de iktidara gelir, kendi anayasasınızı
yaparsınız” dediler. O da olmayınca
“Ergenekoncular, değişikliğe karşı çıkıyor”
dediler.
Ama dedim ya, artık yolun sonuna gelmişlerdi.
Artık ne yaparlarsa yapsınlar, eskisi gibi
olmuyordu. Bu nedenle artık yöntemin değişmesi
gerekiyordu. “Ya bu yargı ele geçecekti, ya ele
geçecekti”. Ve “ya bu yolla korku ve baskı
iktidarı devam edecekti, ya edecekti”.
İşte son günlerde artık baskı son aşamaya, son
raddeye geldi. Açık ve belirgin hale geldi. Ruhat
Mengi’nin programı gibi çok izlenen programlar
derhal yayından kaldırıldı. Başbakan, “İşte
İsrail’in avukatları” demeye başladı. İlhan
Cihaner’in dosyası, 2 aydır bir türlü Ankara’yı
bulamadı. Eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay’ın
sözüm ona telefon kayıtları tamamıyla polisin ya
da soruşturma makamlarının elinde iken bazı
gazete ve televizyonlarda yayımlanmaya
başlandı. Anayasa Mahkemesi’nin raportörü,
“Anayasa Mahkemesi iptal kararı verirse, bu karar
yok hükmünde olacağı için, hükümet ona
uymayabilir” diye, eskiden olsa herkesin
güleceği türde, inanılmaz açıklamalar yapmaya
başladı. Ve bir anayasacı olan Burhan Kuzu,
“Anayasa Mahkemesi reddetmezse, anayasayı
ihlal etmiş olur” diyerek, açıkça “yargı görevi
yapanı etkilemeye” çalıştı. Yani suç işlemekten
bile çekinmedi.
Ama dediğim gibi, artık yolun sonuna
geldiklerini biliyorlar. “Ya yapacaklar, ya
yapacaklar”. Türk milleti de göreceksiniz,
yaptırmayacak, izin vermeyecek. Zaten tüm
hiddetlerinin, öfkelerinin nedeni de bu. Artık onlar
da anladılar, “destek” olanlar da..
Köşk’ü düşünmüyordum
KORUTÜRK: Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanõ olacağõm gibi bir düşünceye hiç sahip değildim
B
asõn danõşmanõ Ali Baransel, “Ma-
kam odasındaydık” diye söze
başladõ. Az ve öz konuşan Fahri
Korutürk, çok yakõnõ, çalõşma arkadaşõ, ba-
sõn danõşmanõ Baransel’e yõllar öncesini
canlandõran bir öykü anlattõ, Cumhurbaşkanõ
nasõl seçildiğini:
Korutürk’ün ilk cümlesi bir insanõn yaşa-
mõndaki büyük kõrõlma noktasõ:
“1973 senesinin 5 Nisan günü güneş do-
ğarken, hayatımda Türkiye Cumhuriye-
ti Cumhurbaşkanı olacağım hakkında
hiçbir düşünce aklımdan geçmiş değildi.
Böyle bir hazırlığım yoktu. Herhangi bir
teşebbüste de bulunmamıştım. İstan-
bul’daydım.”
Ama “o gün”:
“O gün hayatta olan annemi ziyarete git-
miştim. Ve Ankara’ya dönmek üzere
şahsen kendime bilet almıştım.. 5 Nisan ge-
cesi özel odamda yatağıma çekildiğim
zaman da bu konuda hiçbir şey bilmi-
yordum. Sıhhatteydim ve zamanında da
uyudum.”
Oysa o gün başkent Ankara’nõn siyasal ku-
lislerinde büyük bir hareketlilik vardõ.
Onca uğraşõya, hatta cumhurbaşkanõ so-
rununu bunalõmdan çekip çõkarmak için
Adalet Partisi’nin, Cumhuriyet Halk Parti-
si’nin çaresizlikten Cumhurbaşkanõ Cevdet
Sunay’õn görev süresini bir yõl daha uzat-
maya razõ olmalarõna karşõn; Çankaya bu-
nalõmõ giderek derinleşiyordu.
İki büyük parti kimi çevrelere -tabii askere-
işte sivil parlamento; bir cumhurbaşkanõ bi-
le seçemiyor dedirtmemek için Köşk’e -as-
kerin de karşõ çõkmayacağõ- bir isim, bir aday
arõyordu.
KORUTÜRK’ÜN ADI GEÇİYOR
Kulislerde değişik isimler arasõnda, arada
sõrada emekli oramiral, büyükelçi, konten-
jan senatörü Fahri Korutürk’ün adõ da geçi-
yordu ama...
...Bulanõk suda avlanmaya veya Koru-
türk’ün adõnõ geçersiz kõlmaya meraklõ olan
kimi çevreler Moskova Büyükelçiliği sõra-
sõnda emekli Oramiral Korutürk’ün sinir bu-
nalõmlarõ geçirdiğini, olağandõşõ hareketler
yaptõğõnõ yayõyorlardõ.
Büyükelçilik çalõşanlarõna alõşõk olma-
dõklarõ çalõşma yöntemleri uyguladõğõnõ içe-
ren, esasõ olmayan söylentilere göre Koru-
türk kimi olmadõk hareketler yapõyordu.
O sõrada Moskova Büyükelçiliği Müste-
şarlõğõ görevinde bulunan rahmetli Büyük-
elçi Semih Günver’in bana anlattõğõna gö-
re, söylentilerin “hiçbiri doğru değildi,
baştan aşağı uydurmaydı”.
Günver’e göre, o tarihlerde Türkiye Bü-
yükelçiliği Sovyetler’in gizli servisi KGB ta-
rafõndan sürekli izleniyor ve gözleniyordu.
Telefonlar dinleniyor, hatta -Günver’e
göre- büyükelçiliğin hemen bütün odalarõ
hem dinleniyor hem de karşõ binalardan fo-
toğrafõ çekiliyordu.
Büyükelçi Korutürk önlem olarak örneğin
büyükelçiliğin gizli konularõnõ müsteşarõ
ile büyükelçiliğin bahçesinde gezerken ko-
nuşuyordu.
Ne sinir krizi geçirmiş ne de bunalõmlõ sa-
atler yaşamõş, yaşatmõştõ.
Sağlõklõydõ, 5 Nisan gecesi özel odasõnda
uykuya çekildiği sõrada Korutürk’ü yakõndan
tanõyan arkadaşõ emekli Amiral Fahri Ço-
ker; CHP lideri Ecevit’e özelliklerini bildiği
bir cumhurbaşkanõ adayõ öneriyordu: Fahri
Korutürk!
KADER AĞLARINI ÖRÜYOR
Aynõ isim Adalet Partisi lideri Süley-
man Demirel’e duyuruluyor ve iki büyük
parti Fahri Korutürk’ün cumhurbaşkanõ
adaylõğõnõ onaylõyordu...
Baransel, “Gece saat 01.30’da” dedi,
Korutürk’lerin Moda’daki evlerinde telefon
çaldõ. Telefonu eşi Emel Korutürk açtõ.
Arayan o zaman Dõşişleri Bakanõ olan İh-
san Sabri Çağlayangil’di, hanõmefendiye
“Fahri Paşa ile görüşmek istediğini” söy-
ledi.
Emel Korutürk, “Beyefendi uyuyor” de-
di. Çağlayangil õsrar etti: “Çok mühim bir
şey görüşmek istiyoruz” dedi.
Fahri Korutürk telefon sesine uyanmõştõ.
Eşi, “Sizi Ankara’dan arıyorlar” deyince
“Hayrola” dedi ve Çağlayangil’i dinledi:
“Frakınızı alıp yarın sabah Ankara’ya
gelebilir misiniz?” dedi Çağlayangil ve
ekledi, “muhakkak gelmeniz lazım, bek-
liyoruz sizi.”
Çağlayangil’in fazla ayrõntõ vermeden
“çok mühim” dediği, “muhakkak yarın
Ankara’da olmasında direttiği” olay ney-
di, bunu da biraz sonra Fahri Çoker’den öğ-
rendi.
Kafasõnda bir yõğõn soru, Esenboğa Ha-
vaalanõ’na inen Korutürk’ü İhsan Sabri
Çağlayangil karşõladõ.
Kendisini iki partinin ayrõ ayrõ cumhur-
başkanõ adayõ göstereceğini Korutürk’e bil-
dirdi. Aday gösterilecekti ama... “Şartları
hiç bilmiyordum” diyor Fahri Korutürk.
“Ne şekilde cumhurbaşkanı olacağım,
kim destekliyor. Turlar yapılmış, netice
çıkmamış.” Çağlayangil, “Biz sizi teklif edi-
yoruz, CHP de sizi teklif ediyor” dedi.
“Ben öyle iki partinin teklif etmesiyle
Cumhurbaşkanlığı’nı kabul edemem. He-
piniz birden cumhurbaşkanı olacak kişi-
nin üzerinde karar verirsiniz, öyle kabul
ederim” dedim.
Öyle oldu. Partilerin ortak adayõ olarak
Fahri Korutürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin 6.
Cumhurbaşkanõ seçildi: 6 Nisan 1973.
Ali Baransel’e yõllar sonra; “Kaderimde
böyle şerefli bir göreve gelmek varmış” di-
yecekti.
Oysa?..
...Oysa zorlu, bunalõmlõ yedi yõl geçirecekti
Çankaya Köşk’ünde.
Fahri Korütürk 6 Nisan 1973’ten 6 Nisan
1980’e kadar, yedi yõl Cumhurbaşkanlõğõ gö-
revinde kaldõ ve yedi yõlda tam 16 hükümet
kuruldu.
16 kez başbakanlar atadõ.
Siyasal çalkantõlar, bunalõmlar içinde baş-
layõp dağõlan, çoğu zaman parti liderlerinin
sert eleştirileriyle karşõlaştõğõ 16 hükümet!
DAHA KOLTUĞA YENİ
OTURMUŞTU Kİ…
Baransel, “Korutürk, cumhurbaşkanı se-
çilmesinden bir gün sonra, Ferit Melen hü-
kümeti” istifa etti.
Yeni bir cumhurbaşkanõ seçilmiş; Melen
istifasõnõ vererek demokratik bir anlayõş
sergilemişti.
Korutürk yeni bir hükümeti kuracak kişi-
ye başbakanlõk görevi vermeden önce par-
lamentoda hâlâ birinci büyük parti konu-
munda olan Adalet Partisi lideri Demirel’le
ilk konuşmasõnõ yaptõ.
Demirel, Cumhurbaşkanõ’na “Dilerseniz
Melen hükümetini görevde bırakabilir-
siniz. Fakat biz, parlamentoda oyçoklu-
ğuyla ilk fırsatta Melen hükümetini dü-
şüreceğiz” dedi.
Oysa Cumhuriyetçi Güven Partisi lideri
Feyzioğlu’nun bana söylediğine göre
“adamcağızın -Melen’in- görevde kal-
mak gibi bir isteği yoktu”.
Parti lideri böyle söylüyordu ama; Ferit
Melen ülkeyi 1973 genel seçimlerine götü-
recek hükümetin kendi hükümeti olduğuna
da inanõyordu. Seçimlerle ilgili ilginç gö-
rüşleri vardõ.
“Ordu AP lideri Demirel’e devleti asla
bırakmazdı. Ecevit’in de kesinlikle ‘te-
mizlenmesi’ gerekirdi…”
14 Mayõs 1950’de seçimleri yitiren
CHP’den Van milletvekili seçilip geldiğin-
den beri Ferit Melen’i tanõrdõm. Saygõ du-
yardõm.
Fakat bu düşüncelerine katõlamõyordum.
Bu inançlarõnõ 1980’e kadar değiştirmedi.
Fazla askerciydi.
Soruyordum Melen’e: “Bu iki lider gi-
decek...”
“Bir seçim yasası çıkarılacak. Bu yasa-
ya göre hiçbir parti iktidar olamaya-
cak!”
DEMİREL, HÜKÜMETİ TALU’NUN KURMASINI İSTİYOR AMA...
C
umhurbaşkanõ Korutürk, hükümet
sorununu çözecek yeni bir
yöntemin kuralõnõ açõkladõ. İki
büyük partiye, partiler arasõ bir hükümet
istediğini söyledi.
Bu anlayõş, hem ilgi hem de
memnuniyetle karşõlandõ.
Zira partiler üstü hükümetten partiler
arasõ hükümete yönelişti ve 12 Mart’õn tam
anlamõyla tasfiye edildiğinin kanõtõydõ.
Fakat siyasetin doğasõndaki anlaşmazlõk
yine kendini gösterdi:
İki büyük parti, başbakan ile yeni
hükümetin biçimi üzerinde
anlaşamayacaklardõ.
Demirel ülkeyi 1973 seçimlerine
taşõyacak hükümeti Naim Talu’nun
kurmasõnõ istiyor, Ecevit Melen’i ne kadar
istemiyorsa Talu’ya da bir o kadar karşõydõ.
Peki, Ecevit kimin başbakan olmasõnõ
istiyordu? Süleyman Demirel’in. O olmazsa
AP’den bir başka birinin!
Bir bahane bularak partiler arasõ
hükümete girmemeyi de başardõ.
Feyzioğlu’nun Cumhuriyetçi Güven
Partisi’nin de hükümete girmek için
Demirel’le temas kurduğunu görünce “Bu
iş burada biter” dedi, hükümet sorununu
kestirip attõ.
Daha sonra bana hükümete girmeyerek ne
denli doğru yaptõğõnõ anlatacaktõ. Seçim
sonuçlarõ da Ecevit’i doğruladõ.
Demirel de Ecevit’le hükümette olmak
istemiyordu. Açõkça söylemediği ama
bilinen neden şuydu: Ecevit, eyleme
karõşmamõş fikir suçlularõnõn affõnda
direniyordu!
Ecevit devreden çõkõnca hükümet
Demirel’in istediği yönde oluştu.
19 Nisan 1973 günü saat 15.00-16.00
arasõnda Cumhurbaşkanõ Fahri Korutürk’le
AP lideri Demirel arasõndaki hükümet
görüşmelerinin tutanağõ bu oluşmayõ
doğruluyor:
Korutürk: “ …Kim olur başbakan?”
Demirel: “…Ben size kimler olmazı
söyleyeyim.”
Korutürk: “…Kimler olmaz, uzun liste
olur. Kim olur daha kolaydır”
Demirel: “…Kim oluru da söyleyeyim.
Bizim bu hükümetten beklediğimiz bir
şey yoktur. Devletin imkânlarını
kullanarak seçim kazanması mümkün
değildir.”
Korutürk: “…Ama başka türlü
düşünenler de var. Falan veya filan
bakanlığı şu parti ele geçirirse gübre
dağıtır filan dağıtır, seçim kazanmaya
çalışır, diyorlar.”
Demirel: “Bu tamamen yanlıştır. Bizim
dışımızdakileri bir araya getirin,
güvenoyu verecek kimseleri bulun, biz
muhalefette kalırız. 6 ay sonra seçim
yapılsın, biz seçimi kazanır geliriz.”
Korutürk: “…Kim olur, kim hükümet
kurar? Kimin etrafında toplanılabilir?”
Demirel: “Bize sorarsanız, müstakiller
bellidir. Yine kontenjandan biri
olacaktır.
Veya dışarıdan birisini getireceksiniz.”
Korutürk: “Dışarıdan birini getirmem.
O iyi olmuyor. Meclis’in içinde yetişmiş
insanlar varken, dışarıdan niye adam
aranıyor, deniyor.”
Demirel: “Kontenjana döneceksiniz.
Kim var; bize soruyorsanız, Naim Talu
var.”
Korutürk: “Siz Naim Talu dersiniz,
başka biri Cihat Alpan, Sabahattin Özbek
der.”
Demirel: “En büyük çoğunluğa biz
sahibiz. Biz Naim Talu der, başkaları
buna yanaşmazsa biz güvenoyu
sağlayacak çoğunluğu müstakillerle de
buluruz.”
Korutürk: “O zaman hükümet Adalet
Partisi damgası taşır. Ben hükümetin
birden fazla parti tarafından
desteklenmesini tercih ederim.”
VE…
Cumhuriyetçi Güven Partisi zaten
hükümete girmeye hazõrdõ.
Korutürk’ün birden fazla partiyle
hükümet kurulmasõndaki õsrarõ da
karşõlanmõş oldu.
Kontenjan Senatörü Naim Talu AP, CGP
ve bağõmsõz üyeler, Meclis dõşõ isimlerle
hükümeti kurdu.
Türkiye bu hükümetle seçime gitti.
14 Ekim 1973 genel seçimiyle çok
değişik siyasal ve sosyal olaylarõn
izleneceği yeni bir süreç başlõyordu.
CMYB
C M Y B
Görevli polisler kaza kurbanı
RİZE (Cumhuriyet) - Başbakan Recep Tayip
Erdoğan’õn Rize gezisinde görev yapmak için
Güneysu ilçesine giden polis memurlarõ kaza
yaptõ. Kazada polis memurlarõndan 31 yaşõndaki
Yusuf Tüylü yaşamõnõ yitirirken Mehmet Tosun
ağõr yaralandõ. Tüylü’nün iki çocuk babasõ olduğu
öğrenildi. Bu arada kazanõn ardõndan çok sayõda
polis ekibi de olay yerine geldi. İyidere
Cumhuriyet Savcõsõ’nõn incelemesinin ardõndan
polis ekipleri kaza raporu için çalõşmalara başladõ.
Aracõn fotoğrafõnõ çeken İyidere İlçe Emniyet
Amirliği’nde görevli bir polis memurunun, yakõn
çalõşma arkadaşõnõ kaybetmenin acõsõyla
gözyaşlarõnõ tutamadõğõ görüldü.
Müfettiş başkanlığı oluşturuluyor
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Milli
Eğitim Bakanlõğõ’nõn Teşkilat ve Görevleri
Hakkõnda Kanun ile Devlet Memurlarõ
Kanunu’nda Değişiklik Yapõlmasõna Dair
Kanun, Resmi Gazete’nin dünkü sayõsõnda
yayõmlandõ. Yasaya göre, il milli eğitim
müdürlükleri bünyesinde eğitim müfettişleri
başkanlõğõ oluşturulacak. Eğitim müfettiş
yardõmcõlõğõ için en az 4 yõllõk yükseköğrenim
ve öğretmenlikte 8 yõl ve daha fazla hizmeti
olma şartõ aranacak. Bu özelliğe sahip kişiler
sõnav sonucunda bu göreve başlayabilecek. Bu
görevde 3 yõllõk yetişme döneminin ardõndan
yapõlacak yeterlilik sõnavõnda başarõlõ olanlar,
eğitim müfettişi kadrosuna atanabilecek. Eğitim
müfettişleri, her hizmet bölgesinde 2 yõldan az
olmamak üzere, Milli Eğitim Bakanlõğõ’nõn
belirlediği süre kadar çalõşacak.
14 HAZİRAN 2010 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
DİZİ 9
A
z ve öz
konuşan
Fahri
Korutürk, çok
yakõnõ, çalõşma
arkadaşõ, basõn
danõşmanõ
Baransel’e yõllar
öncesini
canlandõran bir
öykü anlattõ:
“1973 senesinin 5
Nisan günü güneş
doğarken,
hayatõmda
Türkiye
Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanõ
olacağõm
hakkõnda hiçbir
düşünce aklõmdan
geçmiş değildi.
Böyle bir
hazõrlõğõm yoktu.
Herhangi bir
teşebbüste de
bulunmamõştõm.
S Ü R E C E K
D
emirel ülkeyi
1973 seçimlerine
taşõyacak
hükümeti Naim Talu’nun
kurmasõnõ istiyor, ancak
Bülent Ecevit Ferit
Melen’i ne kadar
istemiyorsa Talu’ya da
bir o kadar karşõydõ.