23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 HAZİRAN 2010 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 17kultur@cumhuriyet.com.tr CMYB C M Y B ZAMANSIZ YAZILAR FÜSUN AKATLI Isınma Turu Zamansız Yazılar yazarıyım ben. Öyle olmaktan hoşnutum. “Zamansız”ın anlamı üzerine birkaç söz etmek isterim. Okur bunlardan birine saplanıp kalmasın, günahımı almasın diye! “Zamansız”; zamanı olmayan, zamana tabi olmayan, belli bir zamanla kayıtlandırılmamış, yani “zamanı kaplayan” anlamını taşır. Kelime olumsuzluk taşırken, anlam olumlu burada. Dün, bugün, yarın yok. Hep, her zaman geçerli… “Zamansız” bir de, “zamanı gelmemiş”, “erken ya da geç”, “yanlış zamanda” anlamlarıyla çıkabilir karşınıza. Burada kelime de, anlam da olumsuz. Benim birinci anlamla ilgili bir iddiam olmadığı gibi, ikinci anlamdan bir gocunmam da yok. Yalnızca eskimiş, unutulmuş, küflü, naftalinli, demode bulunarak gündemin kapıları dışında bırakılanlar, benim her zaman gündemimdedir demek isterim bir yandan… bir yandan da, damdan düşercesine, adeta patavatsızca açıverdiğim konulardan, onların toyluğundaki saflıktan ya da art düşüncemdeki “sinsilik”ten, taze lezzetler paylaşmayı umarım. Cumhuriyet okuru ile “zamanlı” buluşmalarım olacak artık. On beş günde bir pazartesileri. Buna seviniyorum. Çünkü hep istemişimdir kendi gündemimi okurun gündemiyle buluşturmayı, düşüncelerimi, kaygılarımı, duygularımı kâh paylaşmayı, kâh paylaşamasam da iletmeyi. Okur yazarını seçer. Ona bir mühlet tanır, belli bir süre dener; sonra ya benimser, izler, ya da bırakıverir peşini. Ne var ki, açıktan açığa olmasa da, yazar da okurunu seçer. Her nabza göre şerbet vermeyip nabız tutan yazarlar için geçerli bu söylediğim. Seslenmeyi istediği okuru seçip ona ses yöneltebilir isterse. Bu seçimin, benim için ön elemesi çoktan yapılmış. Cumhuriyet okumayı seçen okurla birtakım engeller zaten aşılmış. İş kalıyor, ortak ilgi alanları, ortak dil, ortak tavırda buluşmaya. Romandan şiire, denemeden tiyatroya edebiyatın bütün alanları; dilimiz-dilsizliğimiz; kültürümüz- kültürsüzlüğümüz; eğitimden yaşama kültürüne, rasyonelden absürde, ciddiden havaiye, içinde yaşayıp soluk aldığımız her ortam, her fikir, her tavır buluşturabilir bizi. Filozofun dediği gibi, “insani olan hiçbir şey bize yabancı değildir”. Dille, Türkçe ile ilgili sorunlarımız, dertlerimiz sık sık uğrayacak bu sütuna. Bugün bir ikisine değinip geçeyim; yol yapayım kendime. Uzun, derin açıklamalara girmeksizin bir örnek vereyim; çoğunlukla gençlerin, ama bazen hiç de genç sayılmayacak kalem sahiplerinin konuşmalarında, yazılarında “akl-ı selim insan”dan söz ettiklerini görüyoruz. Yanlış yanlışla buluşmayı ve saf tutmayı sever! Artık vazgeçirebilirseniz vazgeçirin bu kullanımı benimseyenleri. Ama dil, kimsenin oyuncağı değildir. “Akl-ı selim sahibi insan” yerine “akl-ı selim insan” dediğinizde, dilin ne mantığı kalıyor, ne grameri. Söyleyeni, yazanı ısrarla uyaralım. Uyaralım ki, dumanı doğru çıkmasın dil yanlışlarının. İkinci rahatsızlığım bir kuralın çiğnenmesinden, anlamın bozulmasından kaynaklanmıyor. Dilbilgisi bakımından kuralına uygun bir kullanım da bazen dil duygunuzu, dil sezginizi rencide edebilir. Bence o zaman tercih, ahengi korumak adına, dil duygusundan yana kullanılmalı. Çevre yollarında, köprülerde rastlıyoruz: “Sâdâbat viyadüğü”, “Molla Fenari viyadüğü” yazılı koca tabelalar koymuşlar. Sözcük: “Viyadük”. Anladık, sert ünlüyle biten sözcük takı aldığında yumuşar; “k”, “ğ”ye dönüşür. “Bıçak – bıçağı”, “yemek – yemeği” örneklerinde olduğu gibi. Ama “dük” hecesine aynı kuralı uyguladığımızda dil duygumuz paramparça oluyor. Bir asalet Unvanı olan “Dük”ü düşünün. “Windsor Düğü”, “Albany Düğü” diyor musunuz, diyebilir misiniz? Öyleyse, “viyadükü” diye yazalım, öyle söyleyelim ki dil ahengimiz bozulmasın! “Deve yüğü” demiyoruz, “deve yükü” diyoruz değil mi? Dil, biraz da kulakta mı şekilleniyor acaba?! Toplumsal dinamiklerin dönüştürücü gücüne inanmak için önce yelkenleri açmayõ bilmek gerekiyor AYŞE EMEL MESCİ Yaşadõğõmõz günler, kimi Sha- kespeare tragedyalarõnõn barõndõr- dõğõ toptan yõkõlõş atmosferini çağ- rõştõrõyor bana. Bu atmosferde, eski dünya tüm kurallarõ ve kurumlarõy- la dağõlõp yok olurken, bunlarõn ye- rine hiçbir şeyin konmadõğõ bir kaos ortamõ kalõr geride. Tüm değerlerin hi- çe sayõldõğõ, hatta ayaklar altõna alõnõp çiğnendiği dünyada, her türlü insani hõrs, özellikle de para ve iktidar hõrs- larõ zincirlerinden boşanmõş bir iblis- ler sürüsü gibi her yanõ kaplar. Trajik etkinin en önemli öğelerinden birini bu “çıkışsızlık”, “çaresizlik” duygusu oluşturur. Fõrtõna bulutlarõ gökyüzünü öyle bir kaplamõştõr ki, ufuk çizgisi- ni görmek olanaksõzlaşmõştõr. İblisli dünya Aslõnda “iblisler” en eski uygar- lõklardan bu yana insan düşüncesinin ve inanç/ideoloji sistemlerinin içinde önemli bir yer işgal etmiştir. Mezo- potamya yaratõlõş destanlarõndan İs- kandinav sagalarõna, Hesiodos’tan Avrupa’nõn geç ortaçağõna kadar hem mekân hem de zaman eksenlerinde ol- dukça geniş bir alanõ kaplayarak var olmuştur “karanlığın güçleri”. Hele “düalist” niteliği ağõr basan din ve dü- şünce sistemlerinde, karanlõk ile ay- dõnlõğõn çatõşmasõ, dünyanõn temel devindirici gücü halini alõr. Bu çatõş- manõn çeşitli evrelerden geçerek iler- lediğine inanõlõr. Aslõnda belli bö- lümleri kitaplõ dinlerin “kıyamet” anlatõlarõyla da ilişkilendirilebilecek bir süreç söz konusudur: Karanlõk güçler bir çatlak bulup dünyada hâkimiyeti ele geçirirler, sonra aydõnlõğõn savu- nucularõ güç toplamaya çalõşõrlar, ni- hai bir çatõşmanõn ardõndan aydõnlõk sonsuza dek üstünlüğünü ilan eder. Bilimin ışığı Peki, bu nihai çatõşmadan sonra kurulan dünya, karanlõk dönem ön- cesinde var olanõn aynõsõ mõdõr? Yoksa arada yaşanan süreç bir de- ğişime yol açmõş mõdõr? “Altınçağ” özlemi bir daha geri gelmeyecek ola- na duyulan özlem midir? Yoksa içinde yeniyi kurma isteğini ve ira- desini de barõndõrõr mõ? Eski toplumlarda bu sorularõn so- rulup sorulmadõğõnõ, söz konusu me- tinlerin bunlarõn yanõtlarõnõ içerip içermediğini bilemiyorum. Ama in- sanõn kendisini ve evreni gerçek ma- nada sorgulamaya başlamasõnõ sağla- yan bilim devriminin ve aydõnlan- manõn, toplumlarõn içine düştükleri “kaos” halleri karşõsõnda çözüm üre- tebilme dinamikleriyle yakõndan iliş- kili olduğunu düşünüyorum. Burada basit bir neden-sonuç ilişkisinden çok, toplumsal mücadelelerin, bilim- sel gelişmelerin, düşünsel düzlemde yaşanan devrimin topluca oluşturdu- ğu yeni bir atmosfer, yeni bir iklim söz konusu. Sanki bir an gelmiş, fõrtõna bu- lutlarõ dağõlmõş, henüz çok uzakta olsa bile, ufuk çizgisi net bir biçimde belirmiş. Belki denizde hâlâ dev dal- galar yükseliyor, gemi her an alabo- ra olma tehlikesi yaşõyor, ama pusu- la hep kuzeyi gösteriyor. Yakõlan ateşler sonradan küllense, deniz du- rulsa, ufuk çizgisi netliğini yitirse bi- le, yaşanan o olağanüstü umut döne- minin gençleştirici, yenileyici soluğu uzunca bir dönem yelkenleri doldur- maya yetiyor. Belki de bugün yaşadõğõmõz o “ka- os” duygusunun, yakõn bir geçmişe duyduğumuz özlemin, insanlarõn kü- çük çõkarlar adõna değil kendi ömür- lerini aşkõn idealler uğruna mücadele ettiği günleri arayõşõmõzõn altõnda, yel- kenleri dolduracak soluğun henüz ye- terince güçlenmemesi yatõyor. Ama toplumsal dinamiklerin zincirleme re- aksiyonlar yaratan dönüştürücü gücüne inanmak ve soluğu bekleme hakkõna sahip olmak için önce yelkenleri açmak gerektiğini bilmek gerekiyor. Çünkü pusula hâlâ kuzeyi gösteriyor. aemelmesci@yahoo.fr Bir konserin çok ötesinde... HATİCE TUNCER “Adalılar türkü söyler susar bütün namlular” diye bir ağõt söy- lenir 1971’den bu yana dilden dile. “3-5 kişi ile koskoca karanlıklar imparatorluğuna kafa tutan” Adalõlar’a yakõlmõş bir türküdür. “Karanlık denizinin ortasında, güneşi batmayan bir ada”nõn sa- kinlerini anlatõr Maltepe Ceza- evi’ndeki hücresinde yazdõğõ şiirin- de Mahir Çayan... Dünyanõn dört bir yanõnda zulme, sömürüye karşõ “özgürlüğün türküsünü söyleyen”dir Adalõlar... “55 bin Adalı” önceki akşam İnönü Sta- dõ’nda Grup Yorum ile birlikte isya- nõn, özlemin, umudun ve sevginin türkülerini söyledi. Türkiye’nin birçok kentinden, İs- tanbul’un her yerinden, her yaştan, her meslekten 25. yõl buluşmasõna gelenler konser saatinden çok önce İnönü Stadõ’nõn çevresini doldurdu- lar. Devrimci gençler, o günleri nos- talji ile ananlar, işkence tezgâhlarõn- dan geçip hâlâ ayakta durmaya çalõ- şanlar, işçiler, memurlar, işsizler, yoksullar, ölüm oruçlarõnõn izlerini taşõyanlar, başörtülüler, uzun saçlõ genç erkekler, çocuklu kadõnlar... Grup Yorum, şef Orhan Şallıel yönetimindeki 60 kişilik İstanbul Syhmphonic Project Senfoni Or- kestrasõ, Grup Yorum Korosu, Ladies Centlmen Korosu eşliğin- de “Göç Destanı”yla sahnedeki yerini alõrken, stat alkõşlarla, slo- ganlarla inledi. Yorumcular dinleyicilerini “Hal- kın haklı kavgasını, umudunu yü- reklerde taşıyanlar, toprağa ter akıtan emekçiler, işsiz bırakılan- lar için söylüyoruz” sözleriyle se- lamlarken statta “Maden işçileri onurumuzdur” sloganlarõ yayõldõ, TEKEL direnişi anlatõldõ. Yasemin Göksu, geceye Yorum’un “Yiğitler Bitmez Bizde” şarkõsõyla konuk ol- du, sahnenin iki yanõdaki büyük ek- ranlara büyük ozan Ruhi Su’nun görüntüleri yansõtõlõrken Yorum, “Şişli Meydanı’nda Üç Kız” ağõtõ- nõ “Ruhi Su Dostlar Korosu” ile birlikte seslendirdi. Yõllarõn usta oyuncusu Tuncel Kurtiz, halen ce- zaevinde ağõr hastalõğõyla mücadele eden Ümit İlter’in “Bağdatlıyız, Bağdat’tayız” şiirini okurken Suavi “Defol Amerika” şarkõsõnõ seslen- dirdi. 17 yaşõnda idam edilen Erdal Eren için yazõlan “Büyü” şarkõsõnõ Nejat Yavaşoğulları söyledi. Tutuklu ve Hükümlü Yardõmlaş- ma Derneği’nden (TAYAD) başlarõ beyaz tülbentli kõrmõzõ bantlõ anne- ler, Yorum’un en saygõn konuklarõ arasõndaydõ. DİSK Genel Başkanõ Süleyman Çelebi, İHH Genel Baş- kanõ Bülent Yıldırım ile çok sayõda sanatçõ, yönetmen, gazeteci, yazar, sendikacõ Yorum’un 25. yõl şölenine ortak oldu. Beşiktaş Çarşõ grubu da tribünleri dolduran en hareketli gruplardan biriydi. Yorum’un “Başeğmeden” albü- müne sesleriyle katõlan onlarca sa- natçõ, 25 yõllõk mücadeleye destek- lerini konsere gelerek gösterdiler ve Suavi, Nejat Yavaşoğulları, Haluk Levent, Birol Topaloğlu, Erdal Bayrakoğlu, İbrahim Karaca, Murat Kekili, Grup Marsis, Uğur Karataş “Defol Amerika” korosu- nu yeniden oluşturdu. Konser Âşık Mahzuni, Cem Ka- raca, Moğollar, Selda, Tülay Ger- man, Ahmet Kaya gibi sanatçõlarõn görüntüleri eşliğinde sürerken Yo- rum, “Dadallar, Pir Sultanlar ve devrimci ozanlara” saygõsõnõ dile getirdi. Ardõndan And Dağlarõ’na uzanõp Victor Jara’yõ, Carlos Pu- eblo’yu selamlarken Venezüel- la’nõn tanõnmõş sanatçõlarõndan Ali Primera şarkõsõyla Latin Amerika rüzgârõ getirdi. Venezüella Komü- nist Partisi Genel Sekreteri’nin gö- rüntülü mesajõndaki “Chavez’den selamlar” sözlerine binlerce kişi “Yaşasın halkların kardeşliği” sloganlarõyla karşõlõk verdi. Ardõn- dan Filistin halkõnõn mücadelesine selam gönderildi, Che Guevara, “Comandante Che” şarkõsõyla anõldõ, 1 Mayõs Marşõ ise bütün stadõ ayağa kaldõrdõ. 55 bin kişilik koro “Cemo”yu bir ağõzdan söyleyerek tarihi bir konse- re ortak olurken “Haklıyız Kaza- nacağız” gecenin son sözü oldu. Bir düştü önceki gün Grup Yo- rum’un ve 55 bin kişinin İnönü Sta- dõ’nda yaşadõğõ. Bir konserin çok ötesinde... Hayallerinin peşinden koşabilenlerin, görmek isteyenlerin görebileceği bir düş. Pusulakuzeyigösteriyor Sotheby’s’de Roma kuşatması Kültür Servisi - New York Sotheby’s’de dün düzenlenen antikçağ müzayedesinde yeni bir rekora imza atõldõ. MS 1. yüzyõlda Roma’yõ yöneten ilk beş Roma imparatoru Augustus, Tiberius, Caligula, Claudius ve Neron dönemi olan Julio-Claudian hanedanõna ait olduğu düşünülen mermer bir tors, 7.4 milyon dolara (yaklaşõk 12 milyon TL) satõldõ. Açõk arttõrmaya katõlan 7 teklif verilen ve sayõsõz telefonun ardõndan sahibini bulan nadide parça, Avusturyalõ bir ailenin koleksiyonundan satõşa sunuldu. Grup Yorum ile birlikte 55 bin “Adalõ” isyanõn, umudun ve sevginin türkülerini söyledi (Fotoğraflar: VEDAT ARIK) Bir düştü, önceki gün Grup Yorum’un ve 55 bin kişinin İnönü Stadõ’nda yaşadõğõ. Bir konserin çok ötesinde... Hayal kurabilenlerin, hayallerinin peşinden koşabilenlerin, görmek isteyenlerin görebileceği bir düş.  Grup Yorum’a 25. yıl konserinde 55 bin kişilik bir ‘koro’ eşlik etti. Sanatçı dostları da grubu yalnız bırakmadı. Ayvazovski
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle