29 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 1 HAZİRAN 2010 SALI 6 HABERLER TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ [email protected] - www.mehmetfarac.com 2 Aralık 2008: “Amanoslar’da kaybolan çanta!..”, 10 Temmuz 2009: “Hatay’a dikkat!..” ve 21 Temmuz 2009: “Hatay’da ne oldu?..” Son iki yılda bu köşede tam üç kez Hatay’daki PKK varlığına dikkat çekip yaklaşan tehlikeyi haber vermeye çalıştım... En son 20 gün önce Adana’da, Cumhuriyet okurlarının düzenlediği “Demokratik açılım ve Güneydoğu” konulu etkinlikte konuşurken Tokat ve Samsun’dan sonra PKK’nin yeni hedefinin Hatay olduğuna ısrarla dikkat çektim... Dün başta Milliyet gazetesi olmak üzere çeşitli haber portalları benim 22 gün önceki bu uyarımı öne çıkarmışlardı. Milliyet, “Saldırıların ne zaman nereye yapılacağını bildi” başlığı altında şunları yazmıştı: “Hatay’da üst üste yaşanan terörist saldırıların yaşanacağını önceden zaman ve mekân belirterek açıklayan gazeteci Mehmet Faraç, iddialarında haklı çıktı. Daha önce, mayıs ayında saldırıların artacağını işaret eden Faraç, geçtiğimiz günlerde de saldırıların hangi bölgeye yapılacağını Adana’da açıklamıştı. Faraç’ın bu açıklamalarının ardından kısa bir süre sonra Hatay’da iki terörist saldırı art arda gerçekleşti.” Adana konferansında Tokat ve Samsun saldırılarını değerlendirdikten sonra Hatay’la ilgili şunları söylemiştim: “Yakında ikinci büyük saldırı Hatay kırsalında olacak. Amanos Dağları’nda PKK’nin 70-100 arasında militanı dolaşıyor. Yakında o bölgede çok ciddi bir eyleme girişebilecek. Çünkü onun ayak sesleri geliyor. Bunun sinyalleri verildi.” Peki bunları niye mi anımsattım?.. Okurlarım bilirler ki, “ben söylemiştim” şeklindeki bilgiç tavırlardan pek hazzetmem. Kâhin de değilim!.. 26 yıllık bir Güneydoğu deneyimi, PKK’nin neler yapabileceğini analiz etmeme yetiyor!.. Ancak 6 askerin şehit edildiği son olay bardağı taşırdı. Bu yüzden dikkatler benim terör örgütlerinin ileriki aşamalarda neler yapabileceği konusundaki öngörülerime odaklanmamalı! Tartışılması gereken asıl mesele terörle mücadele etmesi gereken kurumların niçin bir öngörüde bulunamadığıdır!.. Çünkü önceki akşam İskenderun’daki deniz üssüne yapılan saldırı PKK’nin ilk pervasızlığı değildir. PKK 27 Kasım 2008’de; yani örgütün kuruluş yıldönümünde yine İskenderun merkezine inerek 2 özel harekât polisini şehit etmişti!.. Bölgeye 1990’dan itibaren hem Suriye’nin Lazkiye Limanı’nı kullanarak denizden hem de Hassa ve Yayladağı kırsalından sızan militanların sayısı Şemdin Sakık’ın 1996’da bölgeye gönderilmesiyle 40’tan 150’ye kadar çıkmıştı... PKK özellikle son 18 yıldır bölgede 50’den fazla eylem yaptı. 20 terörist öldürüldü, 100’den fazla militan yakalandı. Bölgede daha önce de biri yüzbaşı 9 asker, iki polis ve çok sayıda sivil de şehit edildi. Peki bundan sonra ne olacak?.. Şunu açıkça söylemek gerekir ki, Güneydoğu kırsalı ile Irak içlerinde, Türkiye ve İran’ın yoğun operasyonlarıyla sıkışan PKK, güvenlik zaafının olduğu bölgelerde eylem yaparak dikkatleri batıya, kaosu ise büyük kentlere yoğunlaştırmak istiyor. Hatay’daki saldırı PKK’nin şiddeti batıya yayma projesinin ilk etabıdır!.. Üstelik olası eylemler “serhildan” denilen başkaldırı hareketleriyle de desteklenerek infial yaratılabilir!.. Örgütün son 10 gün içinde intihar saldırısı gerçekleştirmekle görevlendirilen üç militanının İstanbul’da yakalanması da PKK’nin sansasyonel eylemler peşinde olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. Bağıra Bağıra Gelen Saldırı!.. Ağrı Dağı’nın yamaçlarında ya da Fırat Nehri’nin kıyılarında ne zaman ayağı kırık bir ceylan görsem bilirim ki ardında ya zalim bir avcının kurşunu ya da ahlaksız bir tuzağın gazabı vardır!.. Kimileri paranoya diye niteleyebilir ama ben artık ceylanların ayaklarının kırılmasının, boyunlarına yağlı ilmik geçirilmesinin ya da canlı olarak toprağa gömülmesinin ardında hep zulmü ararım!.. Önceki gün üç tane ceylan darağacına asıldı Ağrı’nın yamaçlarında!.. Gazeteler Diyadin ilçesine bağlı Yolcupınar köyünde 18 yaşındaki Özlem ile dayısının kızı 21 yaşındaki Şehriban’ın bir süre önce ortadan kaybolduğunu, önceki gün ise terk edilmiş bir evin harabe damına asılmış olarak bulunduğunu yazdı!.. Diyadin’in Yanıkçukur köyünde yaşayan 20 yaşındaki Saniye’nin cesedi de bir ipin ucunda sallanırken bulundu!.. Töre şiddetiyle ilgili 3 cilt kitap yazmış bir gazeteci olarak, garip ceylanların yaşamlarının baharında kurumuş dallara dönüşmesine hep kuşkuyla baktım... Bu yüzdendir ki intihar ve kaza diye adlandırılan onlarca vakanın ardında töre vahşetinin olduğunu gördüm!.. Yani Ağrı’nın köylerinde üç ceylan gizemli biçimde iplere asılmışsa vardır ardında feodal şiddetin bir tezgâhı!.. O yüzden siz siz olun Güneydoğu’da, bir ceylanın korucu olan babasının tüfeğiyle intihar ettiğini duyduğunuzda!.. Buluğ çağındaki bir cerenin tarım ilacı içerek öldüğünü öğrendiğinizde... Ya da mazlum bir hazalın Fırat’ın, Dicle’nin soğuk sularında ölüme yattığını haber aldığınızda sakın ama sakın “yazık intihar etmiş” diye geçirmeyin içinizden!.. Mezopotamya yalnızca toprakla suyun, güneşle gölgenin, barışla savaşın, kadınla erkeğin, güçlüyle zayıfın kavga ettiği bir coğrafya değildir!.. Orada çağdaşlıkla geri kalmışlık, müritle birey, cehaletle bilgelik ve karanlıkla aydınlık da kavga eder... Tıpkı ceylanlarla avcıların yüzlerce yıllık kavgası gibi!.. İnsanlığa ihanetin kimi zaman yüzyıllık sedirler gibi boy verdiği bir coğrafyada, asıl sorulması gereken soru şudur; Fırat’ın kenarında on tane kelaynağı korumak için milyonlar harcayan devlet, Ağrı’nın yamaçlarındaki ceylanları ne zaman koruyabilecek acaba!.. Ne zaman bir ceylan görsem ayağı kırık işte o zaman zalim avcılar gelir aklıma!.. Devlet, Diyadin’de üç ceylana kıyan feodal avcıları bulacak mıdır acaba?.. Darağacında Üç Ceylan!.. BİLİM ve SİYASET ORHAN BURSALI Katil Devlet One Minute’çu Erdoğan, İsrail’e savaş açar mı? İsrail’in bir katil devlet olduğunu biliyoruz. Milli egemenlik, ulusal güvenliğe tehdit veya saldırı, algılaması söz konusu olduğunda, İsrail acımasızdır. 1948’de kurulduğundan bu yana neredeyse tamamen savaş içinde bir normal yaşam oluşturan İsrail’de, bu güvenlik kavramını değiştirecek siyasi bir irade de yoktur. Hele bugünkü gibi çok tutucu bir yönetim işbaşındaysa! İktidara gelen en ılımlı “barış yanlısı” bir siyaset bile, bu güvenlik konsepti içinde hareket eder. Bu konsepti, dün tanık olduğumuz gibi, en vahşi, acımasız, düşüncesiz bir şekilde uygulamaz belki, ama uygular! Sürekli savaş, böyle bir devlet yarattı! İsrail’in, üstelik uluslararası sularda gerçekleştirdiği ileri sürülen bu gaddarlığı, insani açıdan şüphesiz ki mahkûm edilmesi gerekir. İsrail, tamamen orantısız bir güç uyguladı; aslında İsrail’in bu orantısız tutumunu, Ortadoğu üzerinde birikmekte olan yeni ve belki de çok daha dramatik bir savaş olasılığının gölgesinde değerlendirmek gerekir: Dış politikasını “İsrail’i yok etme” üzerine kuran ve bu amaçla da her ne pahasına olursa olsun atom bombası üretme politikasında direnen Ahmedinejadlı İran ile One Minute’çu Erdoğan’lı Türkiye, Ortadoğu’da yeni bir durum yarattı. Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun (ve iktidarın) komşularla ve bölgede sıfır sorun politikası, Ortadoğu’da barış yerine, ciddi ve büyük bir savaşa katkıda bulunabilir. Türkiye’nin İran ve Suriye ile birlikteliği, şüphesiz İsrail’de endişeleri arttırdı. Erdoğan’ın sık sık İsrail’i hedef alan sözleri, Türkiye-İran-Suriye birlikteliğinin de altyapısı konusunda, İsrail’de hangi kaygılı düşünceleri geliştirdiğini kestirmek zor değil. Şüphesiz ki epey bir zamandır ortaya çıkan bu olgu, İsrail’in güvenlik konseptini katılaştırdı. Zaten İsrail büyükelçimize karşı uygulanan küçük düşürücü davranış da, bir Dışişleri görevlisinin kendini bilmez sıradan bir hareketi de değildi! Ortadoğu’da olası savaşın mihverinde, şüphesiz İran var! İsrail, güvenlik konsepti gereğince, varlığı için en büyük tehlike sayacağı atom bombasına sahip bir İran’ı, boş bırakmaz. Bu konuda şüphesiz ki en büyük müttefiki ABD’dir! Peki böyle bir eksen üzerinde, Erdoğan’ın yeri İran’ın yanı mıdır? Erdoğan’ın ve Davutoğlu’nun politikası, Türkiye’yi böyle bir ittifaka sürükler mi? Bunu düşünmek bile tüyler ürpertici! Ortadoğu’da böyle gerilimli bir ortamda, arkasında Saadetçilerin bulunduğu ileri sürülen “Gazze’ye yardım” gemileri operasyonu, o halde, yardımı bahane eden siyasi bir işleve sahiptir, diyeceğiz. İsrail’in tutumu çok net ve açıkken, Gazze’ye hiçbir gemiyi sokmayacaklarını, askeri müdahalede bulunacaklarını açıklamışken, yardım için liman göstermişken, Ankara’da iktidarın, gemilere ve olabileceklere seyirci kaldığını görüyoruz. Siyasi amaçlı yardım, siyasi bir çıkar da elde etmeyi amaçlar. İsrail’in acımasız saldırısı, ölümlere yol açmıştır. Bir yönüyle de “din savaşı” kategorisine giren bu cinayet-kurban olayının siyasi rantı, Türkiye’de en çok Saadetçilerin mi yoksa iktidarın mı üzerinde kalacaktır, göreceğiz. Ama Davutoğlu’nun böyle bir politika ve sonuç amaçladığını söylemek zordur. Barış ve sıfır problem politikası, belki de Saadetçilerin, İsrail ve Filistin üzerinden, içeride bir siyasi yükseliş politikalarının esiri olmuştur... İktidar, şimdi bu yoldan mı gidecektir? Evetse, iç politikaya iyice bakacağız: İktidar, hem güç ve kredi kaybını, hem de Kılıçdaroğlu rüzgârını, bu dış politikada din kardeşliği ve düşmanlık politikasıyla durdurmaya hazırlanıyor, diyeceğiz... Bölge tehlikelere gebe. Beklenmedik olaylar, zincirleme arka arkaya gelebilir! [email protected] MYK üyesi Günaydõn, CHP’nin ekonomik canlanmadaki gizli silahõnõn tarõm olacağõnõ söyledi CHP tarõmla vuracakMURAT KIŞLALI ANKARA - CHP politikalarõnõn be- lirlendiği Merkez Yönetim Kurulu’na (MYK) seçilen Ziraat Mühendisleri Odasõ Başkanõ (ZMO) Gökhan Gü- naydın, CHP Genel Başkanõ Kemal Kılıçdaroğlu’na Anadolu gezilerinde “tarlalardan gösterilen” ilgiyi “Sa- yın Genel Başkan’ın, halkı kucak- layan, tarımda ithalat yerine üreti- me dönmeyi dile getiren yaklaşımı kırsal kesimde büyük bir heyecan oluşturdu. Yurt gezilerindeki en bariz gözlem bu ilgi” şeklinde de- ğerlendirdi. Günaydõn CHP’nin tarõm politikasõyla yõlda 20 milyar liraya ya- kõn kaynağõn tarõma yatõrõlacağõnõ be- lirterek “Hem ithalata giden yurti- çinde kalacak, hem yurtiçinde ya- pılan yatırımlar istihdam ve arz ta- lep canlanması olarak ekonomiye büyük katkı sağlayacak” diye ko- nuştu. CHP MYK üyesi ve ZMO Başka- nõ Günaydõn, Türkiye’nin Dünya Ban- kasõ ve Uluslararasõ Para Fonu (IMF) politikalarõ nedeniyle köylünün ta- rõmdan koparak işsizler ordusuna ka- tõldõğõnõ, bu durumun da AKP’nin de işine geldiğini belirterek “AKP’nin ta- rım sektöründen kopardığı insanlar kentlerin varoşlarında yedek işçi ko- numuna düşüyor. Bu kesim Türki- ye’de hem dini, hem de politik sö- mürünün de kaynağı oluyor. Bu ne- denle işsizliği çözmek AKP’nin işi- ne gelmez” dedi. Sanayi ve hizmet sektörlerinin is- tihdam emme kapasitesinin, tarõm sektörünün “kustuğu” rakama göre düşük kaldõğõnõ belirten Günaydõn, “Türkiye 6 milyar doların üzerinde tarım ithalatı yapan bir ülke haline gelmiş. 1970’li yıllara göre 2 milyon hektar daha az alan işleniyor. 1980’e göre büyükbaş hayvan sayımız 6 milyon, küçükbaş hayvan sayımız 23 milyon baş azalmış. Bu, ülkenin ta- rımdan kopuşunu işaret ediyor. İs- tihdam rakamlarındaki geriye gidişi otomatikman çağırıyor. Tarım sek- törünün işgücüne katılımı 2004’te 7.2 milyon kişiyken, bugün 5.1 mil- yon kişiye geriledi” diye konuştu. Günaydõn’a göre, işgücünün tarõm- dan kopuş nedenleri şöyle: Girdi fiyatlarõ Türkiye’de çok pahalõ. Çõktõ fiyatlarõnõ düzenleyen kuruluş kalmadõ. Üretici az sayõda aracõnõn in- safõna terk edildi. Çiftçi dünyanõn en pahalõ mazotunu kullanõyor. Üretici- nin mazota ödediği 3 liranõn en az 1.5 lirasõ vergi. AKP, tarõma verdiği yõl- lõk desteği, sadece mazot üzerindeki dolaylõ vergiyle geri alõyor. Ekim za- manõnda gübrenin fiyatõ normal fiya- tõnõn iki katõna çõkõyor. Gökhan Günaydõn, Kõlõçdaroğlu’na Anadolu gezilerinde “tarlalardan gösterilen” ilgiyi “Sayõn Genel Başkan’õn, halkõ kucaklayan, tarõmda ithalat yerine üretime dönmeyi dile getiren yaklaşõmõ kõrsal kesimde büyük bir heyecan oluşturdu” şeklinde değerlendirdi. CHP GRUP TOPLANTISI Kılıçdaroğlu, ilk kez vekillere seslenecek HALUK KOÇ ‘İktidara yürüyoruz’ SAMSUN / AMASYA (Cum- huriyet) - CHP Genel Başkan Yardõmcõsõ Haluk Koç, “CHP kurultaydan yenileşerek, de- mokratikleşerek ve güçlenerek çıktı. Bu da coşkulu ve güçlü bir ‘Halk talebi’ne dönüştü. İktida- ra emin adımlarla yürüyece- ğiz” dedi. CHP Amasya İl Başkanõ Melih Derindere ise Kemal Kı- lıçdaroğlu’nun CHP Genel Baş- kanõ seçilmesinin ardõndan Amas- ya merkez ve ilçelerinde partiye üye akõnõ başladõğõnõ ifade etti. Samsun’da konuşan Haluk Koç, halkõn işsizlik, yoksulluk, eğitim ve sağlõk gibi sorunlarõn çözüm- süzlüğünden yakõndõğõnõ, bu ne- denle CHP’nin çalõşmalarõnõ bu yönde yoğunlaştõracağõnõ belirtti. Samsun’da küskünleri de bir ara- ya getireceğini ifade eden Koç şunlarõ söyledi: “Benim siyasetten silindiğimi zannedenler var. Kesinlikle in- tikam siyaseti yapmayacağım. Tüm Türkiye’de olduğu gibi Samsun’da da küskünleri bir araya getirip, bizi bir dönem yok sayanları da kucaklayacağım. Birlik ve beraberlik bizi iktida- ra taşıyacaktır.” CHP’ye üye akını CHP Amasya İl Başkanõ Melih Derindere ise halkõn CHP Genel Başkanõ Kõlõçdaroğlu’nu kendin- den biri olarak gördüğünü, Kõlõç- daroğlu’nun dürüstlüğü ve çalõş- kanlõğõ ile CHP’de bütünleşmeyi başlattõğõnõ, CHP örgütlerinde de gözle görülür bir hareketlenme ol- duğunu anlattõ. Amasya merkez ve ilçelerinde her gün onlarca kişinin partiye üye olduğunu anlatan De- rindere, CHP’nin halkla bütünleş- mesinin iktidar olmada önemli bir gösterge olduğunu söyledi. Kõlõçdaroğlu’nun bugünkü grup toplantõsõndaki konuşmasõnda verdiği mesajlar, seçtiği konular, vurgularõ hem partililer hem de kamuoyu açõsõndan değerlendirilecek. ANKARA (Cumhu- riyet Bürosu) - Siyase- tin son iki haftasõnõn gündemini belirleyen CHP’deki lider değişi- minin ardõndan Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’nin yeni genel başkanõ ola- rak bugün ilk kez parti- sinin Meclis grubunu toplayarak milletvekil- lerine seslenecek. CHP’nin bugünkü grup toplantõsõ bir ilke sahne olacak. Kaset olayõnõn ardõndan Deniz Bay- kal’õn istifa etmesiyle neredeyse delegelerin ta- mamõnõn oyunu alarak CHP’nin yeni genel baş- kanõ seçilen Kõlõçdaroğ- lu, ilk kez grup toplantõ- sõnda konuşacak. Kurul- taydaki konuşmasõnõn ar- dõndan Zonguldak ve Ço- rum’a giderek miting ya- pan ve halka seslenen Kõlõçdaroğlu, grup top- lantõsõnda da ilk kez mil- letvekillerine seslenecek. Kõlõçdaroğlu’nun baş- ta kurultay olmak üzere mitinglerdeki konuşma- larõ gibi bugünkü grup toplantõsõndaki konuş- masõ da verdiği mesajlar, seçtiği konular, vurgula- rõ açõlarõndan hem parti- liler, hem de kamuoyu açõsõndan değerlendirile- cek. Kõlõçdaroğlu’nun grup toplantõsõnda Baş- bakan Tayyip Erdo- ğan’a yönelteceği yeni eleştirileri de merak edi- liyor. Grup toplantõsõnda Kõlõçdaroğlu ve Hakkõ Süha Okay’dan boşalan 2 yeni grup başkanvekilli- ği için de seçim yapõla- cak. Toplantõya eski ge- nel başkan Baykal’õn da katõlmasõ bekleniyor. Başkentte “Gençlik Federasyonu” üyesi bir grup üniversite öğrencisi, harçları protesto etmek için Sakarya Caddesi’nde toplandı. Burada grup adına yapılan açıklamada, federasyon tarafından 13 gün önce İstanbul’dan başlatılan yürü- yüşün dün tamamlandığı bildirilerek harçların kaldırılması için toplanan imza- ların TBMM’ye götürüleceği ifade edildi. Yüksel Caddesi’nden Atatürk Bulva- rı’na çıkmak isteyen öğrencilere polis biber gazı ve copla müdahale etti. Müda- hale sırasında çevredeki yurttaşlar da biber gazından etkilendi. (Fotoğraf: AA) Polisten öğrenciye sert müdahale YARSAV Başkanõ Tarhan, anayasa değişiklik paketinin çöpe atõlmasõnõ istedi ‘Padişahlõğõ savunanlar var’ ÖZCAN ÖZGÜR MUĞLA - YARSAV Başka- nõ Emine Ülker Tarhan, ana- yasa değişikliğiyle padişahlõk sisteminin geri getirilmeye çalõ- şõldõğõnõ savunarak, “Darbeci bir anlayış var, toplumu ze- hirliyorlar” dedi. Muğla Barosu’nca düzenlenen “Türkiye Gerçekleri ve Ana- yasa Değişikliği” sempozyu- munun son gününde konuşan Tarhan, yargõnõn yõpratõldõğõnõ, demokrasi dõşõ bir sistem oluş- turulmak istendiğini vurguladõ. Tarhan, “Anayasa değişikliği için önce hazırlık hareketleri başlatıldı. Yargıçlar dinlenerek bir korku imparatorluğu ya- ratıldı. İnsanlar vahşi metot- larla dinlendi ve röntgenlendi. 12 Eylül darbe döneminde ol- duğu gibi halkın sağlıklı bilgi- lendirilmesi önlendi. Halkın yargıya güvenini azaltmak için çalışmalar yapıldı. Bu hazır- lıkların ardından anayasa de- ğişikliği paketi gündeme geti- rildi. Yargıyı partizanlaştırarak kendi parti yargılarını oluş- turmak istiyorlar. Demokrasi dışı bir sistem yaratılmak iste- niyor. Türkiye’de bugün ya- pılmak istenen Sırbistan’da yapıldı” dedi. Tek adam yöne- timi oluşturulmak istendiğini be- lirten Tarhan, “Televizyonda hep aynı insanlar çıkıyor. Ana- yasa değişikliğini övüyorlar. Bunlar darbeci anlayışın ürü- nüdür. Toplumu zehirleyen açıklamalar yapıyorlar” dedi. Tarhan, şunlarõ söyledi: “87 yıl- lık cumhuriyetle 8 yılda he- saplaşma cesaretinin kaynağı Erzurum-Erzincan hattında- dır. Bu paket çöpe atılmalı.” YARSAV Başkanı Emine Ülker Tarhan.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle