10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 18 MAYIS 2010 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER 15 Demokrat Parti Genel Başkanõ Hüsamettin Cindoruk, AKP hükümetinin demokrasiye savaş açtõğõnõ söyledi: Gül en partizan cumhurbaşkanõLEYLA TAVŞANOĞLU DP Genel Başkanõ Hüsamettin Cindoruk devletin birimlerinin haberi olmadan Deniz Bay- kal kasetinin servis edilemeyeceğine işaret ediyor. AKP hükümetinin demokrasiye savaş açtõğõnõ vur- guluyor. Türkiye’nin giderek çok tehlikeli bir yo- la sürüklendiğinin altõnõ çizerek, “İnsanlar teh- likenin farkındalar mı? Bugünkü tatlı hayat- larının hep böyle devam edeceğini sanıyorlar. Ama bir sabah ellerinden oyuncaklarının alın- dığını görürler” diyor. Tansu Çiller’in yeniden siyasete sõvanma isteğini, eski ANAP’lõlarõn da DP’yi ele geçirme çabalarõnõ, “Olabilir” tavrõy- la karşõlayan Cindoruk, “Yalnız bir şartım var. O da kongre kararlarına saygı gösterilmesidir” diye konuşuyor. - İlginç zamanlamalarla, Deniz Baykal’a ya- pıldığı gibi birtakım kasetler servise konuyor. Bu servis edilen kasetlerin failleri hiç bulunmuyor. Siz bir hukukçu olarak bir hukuk devletinde bun- ların yapılabileceğini düşünüyor musunuz? H.C. - Zaten son kaset de faili meçhul hadise- lerden birisi. Hiç kimse sahiplenmiyor. Sayõn Bay- kal’õn orada haklõ olduğu bir nokta var. Devletin birimlerinin bilgisi olmadan böyle bir kaset pi- yasaya sürülemez. Devlet bu konuda bilgisiz olduğunu söylüyor- sa devletin yönetiminde boşluk var demektir. Bir- takõm iftira kaynaklarõnõ denetimi altõna alamamõş gözüküyor. Ama bu bir süreçtir. Sadece Deniz Baykal olayõna bakmamamak gerekiyor. Türki- ye’deki mahkemelerde ortaya çõkan pek çok olayda aynõ iddia ortaya atõldõ. “Bunlar düzme- cedir, sahtedir,” denildi. Bir õslak imzayõ Türk hukuku hâlâ çözemedi. Bunun düzmece olduğu yo- lunda veriler var. O hadisenin de mağduru tutuk- lanmõş olmasõna rağmen hiç kimsenin içinde bu- nun gerçek olduğu inancõ bulunmuyor. O da fai- li meçhuldur. - Dursun Çiçek’in avukatı, belgede parmak izi inceleme yapılmasını istedi. Ancak mahkeme bel- genin zarar göreceği gerekçesiyle parmak izi in- celemesini reddetti. Oysa esas kanıt parmak izi değil miydi? H.C.- Parmak izinin kâğõdõ bozacağõ iddia edildi. Ama benim hukuk tekniğiyle ilgili bilgim o araştõrmanõn o kâğõdõ bozmayacağõ yönündedir. Parmak izleri varsa onlar çok kolay bulunur. Ve parmak izi kesin delildir. O kesin delile ulaşmak için yapõlacak işlem õslak imzadan daha önemlidir. Sivil hukukta, bü- yük miras davalarõnda, büyük maddi değeri olan kâğõtlarda her zaman parmak izi araştõrmalarõ milletlerarasõ kurumlara gönderilir. Bu davada gönderilmedi. Parmak izi de aranmadõ. Dola- yõsõyla yargõnõn taraf olduğu, siyasallaştõğõ açõkça ortaya çõkõyor. Bunun en güzel delili savcõ Cihaner’le ilgili Yargõtay Ceza Dairesi’nin verdiği karardõr. O ka- rar Türk basõnõnda önemsenmedi. Ama o çok önemli bir karardõr. Bir kere üç hâkim hakkõnda soruşturma açõlmasõ isteniyor. Yargõtay’õn bir üst mahkeme olduğu hukuk düzeninde üç ağõr ceza hâkiminin soruşturulmasõ gerektiği ifade ediliyor. Bu da bugüne kadar kamuoyunun yargõya duyduğu güvensizliği doğruluyor. Anlaşõlõyor ki Yargõtay üst mahkeme olarak kendi denetimi altõnda olan ağõr ceza mahkemelerine güvenmiyor. Bu çok önemli bir hadise. Ben Türk siyasi hayatõnda benzer hadiseler gör- düm ama hukuk tarihimizde görmedim. Ayrõca Yargõtay dosyalarõn kuryeyle gönderilmesini is- tiyor. Bu aynõ zamanda Yargõtay’õn savcõlõk ve em- niyet teşkilatõna güvenmediğini gösteriyor. Bu son yõllarõn devrim niteliğindeki önemli bir kararõdõr. Yargõtay’õn dosyanõn tümüne el koyup hukuka uy- gun araştõrmalar yapacağõnõ gösteriyor. Burada an- laşõlan bir başka nokta da Yargõtay’õn özel yetki- li savcõlara güven duymadõğõ. Aynõ şekilde özel yetkili mahkemelere de güveni yok. Ben Yargõ- tay’õn bu girişimini hukuk açõsõndan bir güvence olarak görüyorum ve çok önemsiyorum. ‘Yargıtay’ın kararı çok dirayetli’ - Belki Yargıtay’ın bu son hamlesi. Çünkü hü- kümet yüksek yargının iyice elini kolunu bağ- lamak için anayasanın iki maddesinde değişik- lik yapmadı mı? H.C. - Yargõtay onlara zaman bõrakmadan çok önemli bir şey yaptõ. Son soruşturmadan sonra ver- mesi gereken kararlarõ hazõrlõk soruşturmalarõn- da verdi. Yargõtay’õn bu kararõnõ çok dirayetli, ger- çekçi ve hukuk devletine yakõşõr nitelikte görü- yorum. Bu belki de meseleleri çözecek bir baş- langõçtõr. - Erdoğan bu kaset komplosundan bir hafta ön- ce, “Daha elimizde ne kasetler var” dedi. Bir haf- ta sonra da Deniz Baykal komplosu patlak ver- di. Bu ilginç rastlantıyı nasıl değerlendiriyor- sunuz? H.C.- Sayõn Başbakan ticaret hayatõnda biskü- vi ticareti yapmõş. Kaset ticareti yapmadõğõna gö- re elindekiler siyasi kasetler. Oysa bir devlet ada- mõnõn elinde hukuka aykõrõ kasetler varsa bunla- rõ bekletmeden ortaya çõkarmalõdõr. Bunlar son- radan değer kazanmaz. Her zaman aynõ değerde- dir. Böyle devlet sõrrõnõ içeren kasetleri saklamak ya da bunlarõ tehdit aracõ gibi kullanmak bir başba- kana yakõşmaz. Sonra da biri ona “Kasetçi Recep Bey” diye isim takar. Olur mu öyle şey? Kaset var- sa çõkarsõn. Nerede dövüşülecekse orada dövü- şülsün. Yani ben bunu bir başbakana yakõştõrma- dõm. Belki de ağzõndan kaçan bir blöf de olabilir. Bir başbakan elinde kaset var da saklõyorsa bu suç- tur ve delilleri karartma suçudur. - Kaset komplosundan sonra Baykal CHP’li- lerce neredeyse kahraman yapılınca Erdoğan, “Eşlerine ihanet edenlerden mağdur olmaz” de- di. Bizim onlarla işimiz olmaz, demeye getirdi. H.C.- Esas demokrasiye ihanet edenlere mağ- dur dememek gerekiyor. Onlar kasten bunu ya- põyorlar. Başbakan demokrasiye ihanette önde gi- den. O nedenle esas biz ona mağdur muamelesi yapmõyoruz. Siyasi rakibimiz olarak da kendisiyle ilgili bütün düşüncelerimizi söylüyoruz. Bugün demokrasiyle savaşan bir başbakan var. Bence kendisini mağdur diye gösterme gayretle- ri boşunadõr. Keşke bu referandum 60 günde ya- põlsaydõ. O zaman sonucunu görseydi. Ama o so- nucu göremeyeceğini tahmin ediyorum. - Neden? H.C.- Çünkü hukukumuzda ve siyasi hayatõ- mõzda çok yeni bir faktör var. O da yargõ faktö- rü. Yargõ siyasallaşmayõ önlemek için bir gayret gösteriyor. Siyasi partiler, siyaset kurumlarõ etkisiz kaldõlar. Bu etkisizliğin sonucunda da yargõ ken- di göbeğini kendi kesmek zorunda kaldõ. Bugün Türkiye’de yargõ demokrasiyi koru- mak ve kollamak görevini üstlendi. Bu iktidarõn demokrasi dõşõ, demokrasi karşõtõ eylemlerini ve söylemlerini yargõ denetimi altõna aldõ. Çünkü geç kalõnõrsa bir daha yargõçlar ve yargõ denetim ya- pamaz hale gelecekler. Düşünün ki 14 Anayasa Mahkemesi üyesini Ab- dullah Gül tayin edecek. Yapõlarõ değiştirecek. Ab- dullah Gül’ün tayin kabiliyeti de ortada. Yaptõğõ tayinlerle taraf tuttuğu açõk ve kesin gözüküyor. Taraf tutmakla da kalmõyor. Tayinlerinde huku- kun arkasõndan dolanõyor. Sağlõk Bakanlõğõ müs- teşar yardõmcõsõ yaptõğõ bir kişiyi hukuksal ye- tersizliğini bile bile Anayasa Mahkemesi’ne ata- yabiliyor. Bir süre sonra Gül, Anayasa Mahkemesi’ni “Ab- dullah Gül Anayasa Mahkemesi” haline getirir. Böylece de Türkiye’deki en büyük hukuk temi- natõ ortadan kalkar. Bunu Anayasa Mahkemesi de görüyor. Ama bütün bunlarõ alenen yapõyorlar. - YÖK’e, üniversite rektörlüklerine de benzer tayinler yapmadı mı? H.C.- Tamamõyla partizanca tayinler yaptõ. Abdullah Gül bugüne kadar Türkiye’ye gelmiş en partizan cumhurbaşkanõdõr. En büyük hedefi de cumhurbaşkanlõğõndan sonra tekrar siyaset yap- maktõr. Bunu da açõkça ortaya koyuyor. TBMM Başkanlõğõm döneminde Abdullah Gül, RP’nin en militan milletvekiliydi. Değişimle, gelişimle, parti değiştirmekle anafikir kaybolmaz. Abdullah Gül’ün siyasi geçmişi eksi puanlarla do- ludur. Onun cumhurbaşkanõ olmasõ gerçekten Türk hukukunun talihsizliklerinden birisidir. - CHP’de 22 Mayıs’ta büyük kurultay var. CHP’de önü- müzdeki dönem sizce neler olabilir? H.C.- Benim tespitim, Baykal istifa etmiş ama genel başkanlõktan ayrõlmamõş gözüküyor. İstifa bir şekil şar- tõndan ibaret. Baykal’õn parti örgütüne ve kongreye hâ- kim olduğu anlaşõlõyor. O bakõmdan Baykal dönemi bit- miş değil. Bu durum Baykal için bir avantaj ise de CHP için çok demokratik bir yapõ sayõlamaz. Bir kere Baykal istifa ederek zor günlerde, zor bir olayõ partisinden ayõr- mak istedi ve sorumluluğu üzerine aldõ. Olay daha ay- dõnlanmõş değil. Komplo iddialarõ doğrulanõrsa bu Baykal’a güç kazandõrõr. Ama muğlak kalõrsa ve çe- kişmeli durum devam ederse CHP’ye de Baykal’a da sõ- kõntõ verir. Baykal da bunu bildiği için zaman kazanmaya uğraşõyor. Kasetin düzmece olduğunu söylüyor. Şu sõra karar verme durumunda değiliz. Ben Sayõn Baykal ve ai- lesini tanõyorum. Zincirbozan’da kendisiyle dört ay birlikte misafir kaldõm. Bende ahlaklõ bir aile olduğu izlenimi var. Maz- but bir aile reisi. Baykal ve ailesi, karşõ taraf için bu sürecin ya- şanmasõ ve aşõlmasõ zor. CHP için de bu tartõşmanõn bitirilmesi güç gözüküyor. - Peki, sizce Baykal ne yapmalı? H.C.- Ben CHP’nin içişlerini bilmediğim için bir şey beyan etmek istemem. Ama beyan edeceğim tek nokta var. O da partinin içindeki duy- gular, talepler ve inançlarõn halkta bulunup bulunmadõğõ sorusudur. Sanõ- yorum Baykal biraz da işin bu tarafõna bakõyor. Bu isnatlarõ ret periyodunun halkta da olduğunu düşünüyorsa bugünkü tutumunu devam ettirir. Ama halkla yaptõğõ temaslar ve teşkilatõn akõl- lõ insanlarõ kendisine doğrularõ söyleyecektir. Halk bu hadiseyi par- ti gibi yorumlamõyorsa Sayõn Baykal’õn da dönmesinin müm- kün olmadõğõnõ düşünüyorum. Partiyi korumak için nasõl is- tifa ettiyse yine partiyi korumak için en az bu dönem aday olmayacaktõr. ‘Baykalailesinitanıyorum’ ‘Başbakanõn tutumu çok baskõcõ’ - CHP Anayasa Mahkemesi’ne ana- yasa değişikliği paketinin iki maddesi- nin iptali için başvurdu. Mahkeme ip- tal kararı alırsa ne olur? H.C.- Burada daha da önemlisi yü- rürlüğün durdurulmasõ. Anayasa Mah- kemesi yürürlüğü durdurduğu zaman zaten referandumun değeri kayboluyor. Referandum sürecinin dört ay olmasõ Türkiye’ye, Anayasa Mahkemesi’ne za- man kazandõrõyor. Anayasa Mahkemesi’nin emsal karar- larõna bakõnca, bu konuda karar verebi- leceğini düşünüyorum. Bugüne kadar en açõk anayasa ihlalerinden birisi var. Ben her zaman söylüyorum. Bugün Başbakanlõk rejimi var. Bu rejimin baş- bakanõ anayasa değişikliğini kendi eseri diye ortaya koymuştur. Hiç çekinme- miştir. Anayasa değişikliği konusunda baskõcõ bir tutum almõştõr. Daha da acõsõ anayasa komisyonu ve başkanõ açõk bir dille bunun bir hükümet teklifi olduğu- nu söylemiştir. Hükümetler yasa teklif edebilirler ama anayasa teklif edemez- ler. Bu anayasaya aykõrõdõr. Anayasa Mahkemesi, bu değişikliğin yürürlüğü- nü durduracaktõr. Bunda sonsuz fayda vardõr. - Diyelim ki Anayasa Mahkemesi yürürlüğü durdurmadı. Ne olur sizce? H.C.- Bugün İstanbul ve Türkiye’nin pek çok şehrinde insanlar istedikleri gi- bi eğleniyor, işadamlarõ zenginleşiyor. Sanõyorlar ki bu hayat böyle devam edecek. Tahran’õ İran devriminden zi- yaret edenler bilirler. Manzara aynõydõ. Sonra bir iktidar değişikliği oldu. O eğlenenler, çok para kazananlar, Türkiye’nin yüksek medeniyet seviyesi- ne çõktõğõnõ düşünenler bir sabah elle- rindeki bütün oyuncaklarõn alõndõğõnõ görürler. Şimdiden yandaş medya, ser- maye, sendikalar, ticari birlikler ortaya çõkmõştõr. Türkiye yepyeni bir sistemi düşünen insanlarõn elindedir. Anayasa değişikliği iptal edilmez, Türkiye se- çimle meseleye el koymazsa bu tatlõ günler hem hukuk hem zor yoluyla hem de bazen kõlõçla yok olacaktõr. Türk hal- kõ, zenginleri, basõnõn büyük kesimi bu- nun farkõnda değil. Bu rejimi atlatabile- ceklerini düşünüyorlar. Halk ve Türkiye’nin yönetiminde et- kili organlar siyasi partilerin arkasõna düşmezlerse siyaset yoluyla bunlarõn durdurulmasõ mümkün değildir. Ne TÜ- SİAD kalõr ne de öbür basõn organlarõ. Bir medya grubuna kesilen vergi ceza- larõ tesadüf değildir. Bu bence bir işaret fişeğidir. Türk halkõ devletin dörtte iki- sinin işgal edildiğini bilmelidir. MAHMUT LICALI ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - YÖK, yeni kurulan Türk- Alman Üniversitesi için birinci sõradan rektör adayõ gösterdiği Prof. Dr. İzzet Özgenç hakkõn- daki intihal (bilimsel aşõrma) id- dialarõyla ilgili inceleme başla- tõrken, iddialarõn netlik kazan- masõ durumunda Özgenç’in pro- fesörlük unvanõnõn geri alõnma- sõ gündeme gelebilecek. YÖK Başkanõ Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan döneminde yaklaşõk 2 yõl boyunca YÖK Başkanvekili olarak görev yapan, AKP’nin hazõrladõğõ Türk Ceza Yasasõ çalõşmalarõnda önemli katkõlar sunan Prof. Dr. İzzet Özgenç hakkõnda intihal iddialarõyla ilgili geçen ay inceleme başlatõldõğõ or- taya çõktõ. Buna göre YÖK, Tür- kiye ile Almanya arasõndaki an- laşma kapsamõnda yeni kurulan Türk-Alman Üniversitesi rek- törlüğü için Özgenç’i birinci sõ- radan aday göstermesinin ön- cesinde sessizce inceleme baş- lattõ. CHP İzmir Milletvekili Oğuz Oyan’õn soru önergesini yanõt- layan Milli Eğitim Bakanõ Nimet Çubukçu, YÖK Üyesi Prof. Özgenç hakkõndaki intihal id- dialarõyla ilgili olarak YÖK ta- rafõndan inceleme başlatõldõğõnõ belirtti. Yeni kurulan Türk-Alman Üni- versitesi için birinci sõradan rektör adayõ olarak belirlemesi de yeni bir tartõşmaya yol açtõ. Özgenç’in Cumhurbaşkanõ Abdullah Gül tarafõndan rektör olarak atanma- sõnõn ardõndan Özgenç’in intihal yaptõğõ yönündeki iddialar YÖK’te netlik kazanõrsa Özgenç’in profe- sörlük unvanõnõn geri alõnmasõ gündeme gelebilecek. İntihal raporu Eğitim-Sen’in YÖK’e Şubat 2010 tarihinde sunduğu intihal raporunda, Özgenç’in 2007 yõ- lõnda hazõrladõğõ “Suçun Yapı- sında Kusur” adlõ doçentlik te- zinde intihal yaptõğõ belirtiliyor. Raporda, Özgenç’in intihal su- çuna kaynak teşkil eden eserin Hans Achenbach tarafõndan 1974 yõlõnda Berlin’de yayõmla- nan “Historische und dogma- tische Grundlagen der straf- rechts-systematischen Schuld- lehre” adlõ kitap olduğu kayde- diliyor. YÖK ÜYESİ ÖZGENÇ’E İNCELEME İZMİR (AA) - İzmir’de “dur” ih- tarõna uymadõğõ gerekçesiyle polis kurşunuyla ölen Baran Tursun’un annesine “tehdit” ve “hakaret” suç- larõndan 5 ay 20 gün hapis verildi. Tursun’un babasõ Mehmet, anne- si Berrin, kardeşi Şelale Tursun ile çeşitli sivil toplum kuruluşu temsil- cileri hakkõnda, 18 Ocak 2008’de yaptõklarõ basõn açõklamasõnda kul- landõklarõ ifadeler nedeniyle açõlan da- vaya devam edildi. Diğer sanıklar beraat etti Mahkeme, Berrin Tursun’a polis O. Emre Atar’a tehdit ve hakaretten verdiği cezada, sanõğõn sabõkasõz olu- şu nedeniyle hükmün açõklanmasõnõn geri bõrakõlmasõna karar verdi. Diğer sanõklar beraat etti. İstanbul Haber Servisi - Türkiye Gazeteciler Sendikasõ (TGS) gazete- cilerin tutuklanmasõna karşõ uluslar- arasõ bir kampanyaya hazõrlanõyor. Uluslararasõ Gazeteciler Federas- yonu’nun (FIJ) 25-29 Mayõs’da İs- panya’da yapacağõ Genel Kurul top- lantõsõnda da bu yönde bir karar çõ- kartõlmasõ için gerekli önergeleri su- nacaklarõnõ belirten TGS Başkanõ Ercan İpekçi, “Gazetecilerin tu- tuklanmasına karşı kampanyanın ulusal boyutunu TGS, Türkiye Ga- zeteciler Cemiyeti (TGC), Gazete- ci Meslek Örgütleri Platformu (G- 9) ve diğer meslek örgütlerinin ka- tılımıyla başlatacağız” dedi. Türkiye’nin “din devletine değil evrensel değerlere uygun demok- ratik bir hukuk devleti” niteliğine kavuşmasõ için mücadele verdikleri- ni kaydeden İpekçi, “Almanya’da Naziler iktidarı ele geçirirken ken- di hukuk sistemlerini önce küçük, sonra da radikal değişikliklerle kurdu. Halkın çoğunluğunun des- teğiyle iktidara oturduğunu savu- nan zihniyet insanlık tarihinin en büyük katliamlarını yapmak için kendinde meşruiyet buldu” dedi.Kamu parkı bahçe oluyor İBB, Çağlayan’daki parkõn kullanõm haklarõnõ bedel istemeksizin 5 yõl süreyle Adalet Bakanlõğõ’na devretti DENİZ TATARER TEMUR İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), Çağlayan’da inşaatõ devam eden Avrupa Ya- kasõ Adalet Sarayõ binasõnõn bitişiğinde bu- lunan ve içinde Abide-i Hürriyet Anõtõ’nõn da yer aldõğõ Abide-i Hürriyet Parkı’nõ 5 yõl süreyle Adalet Bakanlõğõ’na devretti. Devir kararõ 18 bin metrekarelik park alanõnõn ka- muya kapanmasõnõ gündeme getirdi. İBB Meclisi’nin geçen cuma günü ger- çekleştirilen toplantõsõnda kentin farklõ böl- gelerindeki 18 taşõnmazõn satõşõ, devri ve ki- ralanmasõna ilişkin rapor görüşüldü. Rapor- da, söz konusu parkõn Adalet Sarayõ’nõn bah- çe ihtiyacõnõn karşõlanmasõ amacõyla 5 yõllõ- ğõna, “bedelsiz” olarak bakanlõğa devri is- tendi. “Abide-i Hürriyet Anıtı ve çevresi- nin halka açık olması” şartõ konuldu. Çağlayan’daki son yeşil alan Anõt alanõnõn dõşõnda kalan 18 bin 704 metrekarelik park alanõnõn kamuya açõk ol- ma şartõ dõşõnda tutulmasõ ise Çağlayan’da- ki son yeşil alanõn halkõn kullanõmõna ka- patõlmasõnõn önünü açtõ. TGS BAŞKANI ERCAN İPEKÇİ AKP’ye Nazi benzetmesi Acılı anneye 5 ay hapis ÖLDÜRÜLEN BARAN TURSUN’UN ANNESİ Abide-i Hürriyet Parkı, inşa edilen binanın bi- tişiğinde yer alıyor. (Fotoğraf: VEDAT ARIK)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle