23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 MAYIS 2010 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 CMYB C M Y B Yalnõz asker olarak yurdu kurtarmakla kalmadõ, çağdaş uygarlõğa ortak olarak milletini de kurtardõ Tarihte benzeri yok Atatürk’ün sofraları Genel tanı Ö nce Çankaya’ya nasõl çõktõ- ğõnõ öğrenelim. Ömrünün 60 yõlõnõ; Mustafa’yõ.. Mustafa Kemal’i... Mustafa Kemal Paşa’yõ.. . Mustafa Kemal Atatürk’ü incelemek, yaşamõnõ, zaferlerini, devrimleriyle yoktan var ettiği çağ- daş Türkiye Cumhuriyeti gerçeğini araştõrmak, yazmak ve her fõrsatta anlatmakla geçiren Turgut Özak- man’a sordum. “Mustafa Kemal Atatürk’ün Çankaya’ya çıkışını özetler mi- sin?” Ricamõ kõrmadõ: Dehanõn da çalõşmak için, motorun benzine ihtiyacõ olduğu gibi, bilgiye ihtiyacõ vardõr. Atatürk gençliğinden beri okuyan bir insan. Okumak için Fransõzca öğrenmeye çalõşan biri. Bilgisini olgunlaştõrmak için arka- daşlarõyla, rütbece büyükleriyle tar- tõşan bir aydõn-asker. Tarih bilgisi ve bilinci, birçok olayõ önceden görme- sini, gidişi sağlõklõ değerlendirmesini sağlamõştõr. Okuduğu kitap sayõsõ 3.997. Daha 1913 yõlõnda Kazım Özalp’e, Sofya’ya giderken, istas- yonda cumhuriyetten bahsetmiştir. Mahmut Şevket Paşa orduda başlõk konusunu tartõştõğõ zaman şapkayõ ileri sürmüştür. 1919’da arkadaşõ Mazhar Müfit Bey’e bazõ düşüncelerini açmõştõr. M. Kemal Paşa’ya o kadar bağlõ, gü- venen Mazhar Müfit Bey bile M. Kemal Paşa’yõ hayalcilikle niteler. Zor adam Dehasõ, sezgisi, tarihten çõkardõğõ sonuçlar, yaşadõklarõ, gördükleri, okuduğu kitaplar, onun kafasõnda ve yüreğinde bir büyük ideal yaratmõş- tõ. Bu büyük ideali, birçok öğeleri toplayan tek bir kelime ile özetle- mek kabildir; çağdaşlaşmak. Laiklik de bu kavramõn içindedir, millilik de, tam bağõmsõzlõk da, kadõn-erkek eşitliği de, demokrasi de, çağdaş uy- garlõk düzeyine erişmek, onu geç- mek de. İdealinin her öğesini, o dönemin şartlarõ içinde, herkese açmamõş, hat- ta bazõ öğeleri vakti gelmeden önce kimseye söylememiştir. Dönemin ortamõ içinde bazõ çarpõ- cõ düşünceleri yüzünden zor adam olarak görülmüş, kurulu düzenden yana olanlarõ ise ürkütmüştür. Çanakkale’de tarih sahnesine çõktõ. Paşa oldu. Ordu komutanõ oldu. Sü- rekli okumayõ sürdürdü. Fransõz dev- rimini iyi biliyordu. Dünyayõ değişti- ren bu büyük devrimin temel ilkele- rini, en çok da milli egemenlik ve la- iklik ilkelerini benimsemişti. Yönte- mi Tanzimatçõlar ve onlarõn devamõ niteliğindeki aydõnlar gibi Batõ’yõ taklit etmek değil, çağdaş uygarlõğa ortak olmaktõ. Arada çok büyük fark vardõr. Türk devrimini orijinal yapan bu farktõr. Laiklik anlayışı Laikliği de din ve devlet işlerinin ayrõlmasõ olarak almamõştõr. Onun laiklik anlayõşõ farklõydõ, bize, dini- mize, şartlarõmõza uygundu. Laiklik, 4 Mart 1924 tarihli Şeriye Vekâle- ti’nin kaldõrõlõp yerine Diyanet İşleri Başkanlõğõ’nõn kurulmasõnõ öngören kanunda tanõmlanmõştõr: Din ve dünya işlerinin ayrılması. Din işle- ri (ibadet, itikat) ile Diyanet İşleri Başkanlõğõ ilgilenecekti, dünya işleri Meclis’in ve hükümetin işi idi artõk. Tanzimatçõlarõn çözemediği düğüm böyle çözülmüştür. Laiklik böylece 1924 Mart’õnda devletin temel nite- liklerinden biri olmuştur. Yeni dev- let dini bir kamu hizmeti ve konusu olarak görmüş, yapõsõ içinde tutmuş- tur. Devlet dõşõna çõkarõlsaydõ, neler olurdu, bunu kestirmek için kâhin ol- maya gerek yoktur. Orduyu da bütünüyle siyasetin dõ- şõna çõkarmõştõr. Genelkurmay’õ, si- yasetin tam dõşõnda kalmasõ için hiç- bir yere bağlatmamõştõr. İsteyen 1924 Anayasasõ’nõ inceleyebilir. Bi- rinci Meclis’te kurulu düzen (din devleti, halifelik, tutucular, gericiler, vs.) yanlõlarõ (İkinci Grup) ile önder- liğini M. Kemal Paşa’nõn yaptõğõ çağdaşçõlar, milli egemenlik yanlõlarõ (Birinci Grup) vardõ. Dört yõl boyun- ca bu iki grup, milli mücadele ruhu- nu örselemek için, büyük itina ile temsil ettikleri görüşün adõnõ, niteli- ğini söylemeden, sürekli mücadele içinde olmuşlardõr. Birinci Dönem tutanaklarõ incelenirse, her iki yanõn da ne kadar ince taktiklerle mücade- le ettikleri görülür. Sorun büyüyüp içinden çõkõlmasõ güç hal alõnca dev- reye M. Kemal Paşa giriyor, çok güçlü hitabeti, mantõğõ, polemik be- cerisi ile düğümü çözüyordu. İkinci dönemde Meclis’te eski İkinci Grup’tan kimse yoktu. İki ba- ğõmsõz bulunuyordu. Geri kalanlarõn hepsi Halk Partisi listesinden seçil- mişlerdi. Ama grup içinden yine tu- tucular, gericiler, kurulu düzen yan- lõlarõ çõkmõştõr. Bunlarõn başõnõ Ga- zi’nin milli mücadele arkadaşlarõ çe- kiyordu. Ama çok açõk tavõr almõ- yorlardõ. Saltanatõn kaldõrõlmasõ ola- yõna karşõ çõkamadõlar, hatta destek- lediler. Halifelik kalõyordu. Bunu ye- terli buluyorlardõ. Ama sõra Cumhu- riyetin ilanõna gelince saflar yeniden belirlendi. Cumhuriyetin ilanõnõ ‘aceleye ge- tirildi’ gibi sözlerle karşõladõlar. Milli mücadele yapõlõrkenki anaya- sanõn 1. maddesi şöyle başlar: “Hâ- kimiyet bilâkayd-ü şart milletin- dir.” Bu, cumhuriyet demektir. Bu anayasanõn şemsiyesi altõnda dövü- şüldü. Amaca varõldõ. Adõnõ koymak şart olmuştu. Bu aşamaya gelince cumhuriyete karşõ çõktõlar. İki zaferi başaran insan: Çankaya’da Atatürk’ün milli mücadeleyi türlü anlayõş ve tavõrdaki insanlarla, hep- sine katlanarak, sabõrla, zafere, asõl kurtuluşa, cumhuriyete ulaştõrmasõ büyük bir olaydõr. 29 Ekim 1923 ak- şamõ Başkan, Cumhuriyetle ilgili maddeyi saat 19.37’de oya sundu. Sürekli alkõşlarla kabul edildi. Başka maddeler de vardõ. Onlar da oylandõ. Baş- kan en son tasarõnõn tümünü oya sundu. Cumhuriyet düzenini, büyük idealin önemli öğesini oya sunuyordu. Tasarõnõn tümü oybir- liği ile kabul edildi. Saat 20.30’u gösteriyordu. Salon alkõştan yõkõlõyordu. Se- vinçten ağlayanlar vardõ. Son za- manlarõnõ yarõ sömürge halinde geçirmiş, geneli ortaçağda yaşa- yan bir Doğu ülkesi, dört yõllõk bir mücadeleden sonra tam ba- ğõmsõz olmuş ve Cumhuriyeti kabul etmişti. Padişahõn ve hanedanõn olan vatan ve sal- tanat, artõk milletin olmuştu. Padişahõn kulu olmaktan va- tandaşlõğa yükselmişlerdi. Saat 20.45’te Gazi M. Kemal Paşa oybirliği ile Türkiye Cumhuri- yeti’nin birinci Cumhurbaşkanõ se- çildi. Kõsa bir teşekkür konuşmasõ yaptõ. Bu sõrada Meclis binasõnõn yanõn- daki toplar, cumhuriyetin toplarõ, cumhuriyetin ilan edildiğini ilan edi- yorlardõ. Geceleyin cumhuriyet 101 top atõmõyla bütün şehirlerde ilan edildi. Atatürk büyük idealini biri ötekini tamamlayan devrimler, reformlar ya- parak, kurumlar kurarak, kurdurarak, çağdaşlaşma hedefini hiç gözden ka- çõrmadan, her fõrsatta bu ideali anla- tarak yaşadõ ve gerçekleştirdi. Orta- çağda yaşayan Türkiye’yi yeni çağa geçirdi. Yalnõz asker olarak memleketi kurtarmakla kalmamõş, çağdaş uy- garlõğa ortak olarak milletini de kur- tarmõştõ. Bu iki zaferi başarmõş bir benzeri tarihte yok. Batõ bu yüzden Atatürk’ü de bizim Atatürk sevgimizi de anlamakta bü- yük güçlük çekiyor. Ö zel yaşamını sürekli konu ederek Ata- türk’ü karalamak isteyenlerin çabala- rı Cumhuriyetle yaşıttır. Ölümüne kadar geçen sürede “sofra”; Mus- tafa Kemal’in her gece Çankaya’da sazlı sözlü kadınlı işret âlemleri düzenlediği, sarhoş oldu- ğu ve abuk sabuk davranışlar sergilediği açık se- çik yazılmadı ama, kulaklara fısıldanarak, büyük kurtarıcı halk gözünde kötülenmeye çalışıldı. Gerçeği yansıtmayan dedikoduları çıkaranlar dincilerle softalar, Atatürk’e ve Cumhuriyete kar- şı olanlardı. Ulusal savaş başlarken babamla Ankara’ya ge- len, Mustafa Kemal’e ve devrimlerine inanmış an- nemin evimizdeki dost ve akraba konuşmalarında sofrayla ve Atatürk’le ilgili dedikodulara söyle- mediğini bırakmadığını anımsıyorum. Sofranın gerçek yüzü son yıllarda anlatılır ol- du. Hemen her gece ve çoğu zaman sofrada bu- lunan, Atatürk’ün gündüz yaşamını paylaşan ta- nıkların yazdıkları kitaplaştı ve sonunda sofranın, anlatıldığı gibi bir sofra olmadığı anlaşıldı. Benim gibi Atatürk’lü yıllarda doğan, öldüğünde 10 yaşında olanlar; sofranın gerçek anlamını ya- yımladıkları kitaplardan, kimi yazımlarından öğ- rendiler. Bu yazı dizisinde tanıkların anlatımlarını geniş ölçüde bulacaksınız ve bu denli alıntılara neden gerek gördüğümüzü belki de sorgulayacaksınız. Atatürk’ün Çankaya’ya nasıl çıktığından baş- layarak, Köşk’teki özel yaşamını kimi olayları an- latmayacak mıyız yazı dizisinde. Öyleyse? YILLARDIR TARTIŞILAN SİYASAL OLAYLARA, KİTAPLARA KONU OLAN ‘SOFRA’ A tatürk’ün sofralarõnõ anlatan bölümle- re geçmeden günlük yaşantõsõnõ saat- leriyle yansõtan, nöbetçi yaverlerin yazdõğõ “Atatürk’ün Nöbet Defteri”nden ki- mi alõntõlar yapmak gerekiyor. Nöbet defteri, Atatürk’ün geceleri çoğu za- manõnõ sofrada geçirdiğini ve sabahõn ilk saat- lerinde yattõğõnõ gösteriyor. Atatürk’ün günlük yaşantõsõndan örnekler: “9.11.931 Reisicumhur Hazretleri saat 13’te kalk- mışlar, saat 17.00’de Marmara’ya teşrif bu- yurmuşlar, saat 19.00’da Çankaya’ya avdet buyurarak saat 06.30’da yatmışlardır. 9.11.932 Gazi Hazretleri saat 14.00’te uyandılar; 17.00’de Marmara’da gezinti yaptılar, 05.30’da yattılar. 10.11.934 Gazi Hazretleri saat 15.00’te uyandılar, köşkte istirahat ettiler, 8.30’da yattılar. 10.11.936 Atatürk saat 17.00’de uyandılar, bir yere çıkmadılar, 02.00’de yattılar. 9.11.937 Atatürk saat 11.30’da uyandılar, 16.30’da Çiftliğe gittiler, 18.30’da döndüler, 02.15’te yattılar.” Güncel not defterinde hemen her günü, uyan- dõğõ ve kalktõğõ saatler yazõldõktan sonra nöbeti devir alan yaverin ve Atatürk’ün o gün kabul ettiği kişilerin isimleri yazõlõ. Sofrayõ özellikleriyle aktarmaya geçmeden önce genel bir tanõ yapmakta yarar var. Ö nce Atatürk’ün günlük hayatõnõ vere- lim. Atatürk, güneş doğduktan sonra- da yatsa, öğleden önce uyanõr. Genel- likle az uyur. Gece yarõsõndan sonra yattõğõ za- man, saat 6’da 7’de kalkar. Üzerinde, dizlerine kadar uzanan ince geceliği, bir koltuğa bağdaş kurar ve sabah kahvesini ilk sigarasõ ile içer. Sonra banyoya girer, genellikle duş yapõp çõkar ve masaj yaptõrõr. Giyinir, odasõna geçer ve bu- rada berberi kendisini tõraş eder. Bu süre içinde kendisini görmeye yetkili insanlar şunlardõr: Genel Vekili ve Özel Kalem Müdürü Hasan Rıza Soyak, Salih Bozok, Ali Kılıç, Nuri Con- ker... Olağanüstü durumlarda Başvekil İsmet İnönü, İçişleri Bakanõ Şükrü Kaya ve Tevfik Rüştü Aras. Sonradan Başvekil olunca Celal Bayar da bu kişiler arasõna girdi. Atatürk bun- dan sonra giyinir ve çalõşma odasõna geçer. Kendisine gelen yazõlarõ okur, imzalarõnõ yapar, o gün ve akşam görüşeceği kimseleri yaverine yazdõrõr. Öğle yemeğini, “mutat zevat” diye anõlan, Nuri Conker, Salih Bozok, Kõlõç Ali ile veya bunlardan biri ile yer. Öğleden sonra ki- taplõğõna geçerek okur ya da Ankara’da bir yere, daha çok Çiftliğe gider. Kendisini ilgilendiren konularõ inceler, bazõ konuklarõnõ ağõrlar. Akşamüstü (mutat zevat diye anõlan) her za- manki arkadaşlarõ ve o akşam için çağõrdõğõ dostlarõ ile sofraya oturur. “Mutat zevat” diye anõlan kişiler dörttür: Nuri Conker, Salih Bozok, Kõlõç Ali, Recep Zühtü. Sonradan Recep Zühtü, bir kadõnõ vurduğu için gözünden düşmüş ve sofrasõndan uzaklaştõrõl- mõştõr. Bu kimseler, keskin nişancõ idiler, uçan kuşu tabanca ile vururlardõ. Bunlar, hem Ata- türk’ün eski arkadaşlarõydõlar, hem onun bir çe- şit koruyucularõ görevini yapõyorlardõ. S Ü R E C E K HAYAL ve GERÇEK KÜRŞAT BAŞAR Suçlar ve Kabahatler Son olayla ilgili edindiğim izlenimler: Erkeklerin büyük çoğunluğuna göre bu görüntüler gerçek de olsa istifa gerektirecek bir skandal değil. (Bazı evli erkekler, bu tür olaylar ortaya çıktığında kendilerinin de zan altında kaldığına bozuluyor sadece.) Kadınların bazılarına göre Baykal net konuşmadı. Kadınlar kasetin komplo olmasından çok ilişkinin gerçek olup olmamasıyla meşgul. Eğer böyle bir durum varsa Baykal’ın bu durumda özür dilemesi gerektiğini düşünüyorlar. Ama görebildiğim kadarıyla çoğunluk bunun kişisel bir konu olduğunu, daha önemlisi de zamanlama açısından bunun açık bir kumpas olduğunu düşünüyor. ABD’de politikacıların sıklıkla başına gelen skandallar konusunda The New York Times, bazı ünlü yazarlara görüş sormuş. Onlar da, siyaset sahnesinde uzun süre kalabilmenin koşullarını yazmışlar. Buna göre, bir siyasinin önemli bir suça karışmamış olması, toplumsal değerlerle barışık olması çok önemli. Eğer bir seks skandalı ortaya çıkarsa, önemli olanın yalan söylememek olduğu üzerinde duruyor hepsi. Bazılarına göre, politikacılar bu durumda daha çok zaaflara yaslanıyor, kendisini acındırmayı deniyor. Özellikle muhafazakâr, aile değerlerini ağzından düşürmeyen, seçmenlerine dürüstlük nutukları atanların başına bu tür olaylar gelmesi daha ağır sonuçlar yaratıyor. Avrupa’da özellikle de Fransa’da politikacıların skandalları bu kadar önemsenmiyor. Orada bu durum neredeyse bir gelenek. Devlet başkanlarının metreslerine evler tutması, seyahatlere götürmesi, bazılarının neredeyse bütün ünlüleri taciz eder hale gelmesi sıradan olaylar. Bu konuda geçen yıllarda iki Fransız gazeteci bir kitap yazıp Mitterrand, Chirac gibi ünlü politikacıların da içinde olduğu pek çok kişi hakkındaki dedikoduları yazdılar. İtalya’da Berlusconi yaptığı işlerden çok skandallarıyla sürekli gündemde. Ne dersek diyelim insanlar yabancılar hakkındaki dedikoduları bile merakla dinlerken ve anlatırken ünlü isimlerin, politikacıların başlarına gelenlere her zaman büyük ilgi gösteriyorlar. Ünlü bir sözle ifade edersek: “Kızılderililer parlak şeyleri sever!” Örneğin İngiltere’de yıllardan beri en çok satan gazeteler, kraliyet ailesinden futbolculara kadar ünlü isimlerin skandallarını, seks hayatlarını konu alan ve ucuza satılan tabloid gazeteler. Bu tür olaylar günümüzde ortaya çıkmadı. Geçmişte de durum aynıydı. Tek fark, eskiden bazı şeyleri gizlemek özellikle de güç sahipleri için daha kolaydı. Şimdi teknolojinin gelişmesiyle durum değişti. Aksine ünlüler, güçlüler, para sahipleri için tehlike daha da arttı. Politikacılara kurulan kumpaslar bir yana, artık ünlülere eşleri, sevgilileri bile bu tür oyunlar oynayabiliyor. Ne yapalım ki tarihe malolmuş insanların bile yaptıklarından çok dedikoduları para ediyor. Ama günümüzde farklı bir durum var. Özel hayatın sınırları artık fazlasıyla genişledi. İnsanlar eskiden en yakınlarına bile göstermeyecekleri fotoğrafları paylaşım sitelerine koyup dünyaya sunabiliyor. Eskiden insanlar özel hayatlarını başkalarından gizlemeye çalışırken şimdi aksine bir star edasıyla ortalığa saçmaya meraklı. Skandallarla gündeme gelenler eskiden olduğu gibi yadırganıp yargılanmıyor, tam tersine bu konuyla ilgili yayınlar iyi veya kötü yayıldıkça ünleri artıyor. Ortaya çıkan görüntüler bir suç içermediği sürece, özel hayatı kendisinden izinsiz ortalığa saçılan insanlar bir anlamda mağdur görüldüğü için tek yapmaları gereken, gerçeği söyleyip herkes gibi zaafları olduğunu kabul etmeleri. Çünkü kendilerini izleyen herkesin de şöyle ya da böyle zaafları var. kursatbasar63@gmail.com İşaret diliyle nikâh kıyacak İZMİR (AA) - Konak Belediyesi, işaret dili bilen nikâh memuru sayesinde işitme en- gellilerin nikâhlarõnõn, özel tercüman eşliğinde kõyõlma uygulamasõna son verecek. Konak Be- lediyesi sosyoloğu ve kurs yetkilisi Ayhan Namlõ, belediyeye hizmet almak için gelecek işitme engellilere yardõmcõ olunmasõ amacõyla böyle bir projeyi oluşturduklarõnõ, Konak Be- lediye Başkanõ Hakan Tartan’õn projenin ha- yata geçmesini hõzlandõrdõğõnõ söyledi. Eroğlu’na ödül kınandı ANTALYA (Cumhuriyet Bürosu) - Ak- deniz Üniversitesi Çevre Sorunlarõ Araştõrma ve Uygulama Merkezi (AKÇAM) tarafõndan Çev- re ve Orman Bakanõ Veysel Eroğlu’na verilen Çevre Hizmet Özel Ödülü’ne bilim insanlarõ tepki gösterdi. 51 bilim insanõnõ imzasõyla ya- yõnlanan bildiride Akdeniz Üniversitesi kõnandõ. Metnin 5 Haziran’a kadar imzaya açõk kalacağõ bildirildi. Kampanyaya destek vermek isteyen bilim insanlarõ yigiter@law.ankara.edu.tr adre- sine e- posta ile ulaştõrabilecekleri bildirildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle