Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 MAYIS 2010 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
DİZİ 9
CMYB
C M Y B
Yalnõz asker olarak yurdu kurtarmakla kalmadõ, çağdaş uygarlõğa ortak olarak milletini de kurtardõ
Tarihte benzeri yok
Atatürk’ün
sofraları
Genel tanı
Ö
nce Çankaya’ya nasõl çõktõ-
ğõnõ öğrenelim. Ömrünün
60 yõlõnõ; Mustafa’yõ..
Mustafa Kemal’i... Mustafa Kemal
Paşa’yõ.. . Mustafa Kemal Atatürk’ü
incelemek, yaşamõnõ, zaferlerini,
devrimleriyle yoktan var ettiği çağ-
daş Türkiye Cumhuriyeti gerçeğini
araştõrmak, yazmak ve her fõrsatta
anlatmakla geçiren Turgut Özak-
man’a sordum.
“Mustafa Kemal Atatürk’ün
Çankaya’ya çıkışını özetler mi-
sin?”
Ricamõ kõrmadõ:
Dehanõn da çalõşmak için, motorun
benzine ihtiyacõ olduğu gibi, bilgiye
ihtiyacõ vardõr. Atatürk gençliğinden
beri okuyan bir insan. Okumak için
Fransõzca öğrenmeye çalõşan biri.
Bilgisini olgunlaştõrmak için arka-
daşlarõyla, rütbece büyükleriyle tar-
tõşan bir aydõn-asker. Tarih bilgisi ve
bilinci, birçok olayõ önceden görme-
sini, gidişi sağlõklõ değerlendirmesini
sağlamõştõr.
Okuduğu kitap sayõsõ 3.997.
Daha 1913 yõlõnda Kazım
Özalp’e, Sofya’ya giderken, istas-
yonda cumhuriyetten bahsetmiştir.
Mahmut Şevket Paşa orduda başlõk
konusunu tartõştõğõ zaman şapkayõ
ileri sürmüştür.
1919’da arkadaşõ Mazhar Müfit
Bey’e bazõ düşüncelerini açmõştõr.
M. Kemal Paşa’ya o kadar bağlõ, gü-
venen Mazhar Müfit Bey bile M.
Kemal Paşa’yõ hayalcilikle niteler.
Zor adam
Dehasõ, sezgisi, tarihten çõkardõğõ
sonuçlar, yaşadõklarõ, gördükleri,
okuduğu kitaplar, onun kafasõnda ve
yüreğinde bir büyük ideal yaratmõş-
tõ. Bu büyük ideali, birçok öğeleri
toplayan tek bir kelime ile özetle-
mek kabildir; çağdaşlaşmak. Laiklik
de bu kavramõn içindedir, millilik
de, tam bağõmsõzlõk da, kadõn-erkek
eşitliği de, demokrasi de, çağdaş uy-
garlõk düzeyine erişmek, onu geç-
mek de.
İdealinin her öğesini, o dönemin
şartlarõ içinde, herkese açmamõş, hat-
ta bazõ öğeleri vakti gelmeden önce
kimseye söylememiştir.
Dönemin ortamõ içinde bazõ çarpõ-
cõ düşünceleri yüzünden zor adam
olarak görülmüş, kurulu düzenden
yana olanlarõ ise ürkütmüştür.
Çanakkale’de tarih sahnesine çõktõ.
Paşa oldu. Ordu komutanõ oldu. Sü-
rekli okumayõ sürdürdü. Fransõz dev-
rimini iyi biliyordu. Dünyayõ değişti-
ren bu büyük devrimin temel ilkele-
rini, en çok da milli egemenlik ve la-
iklik ilkelerini benimsemişti. Yönte-
mi Tanzimatçõlar ve onlarõn devamõ
niteliğindeki aydõnlar gibi Batõ’yõ
taklit etmek değil, çağdaş uygarlõğa
ortak olmaktõ. Arada çok büyük fark
vardõr. Türk devrimini orijinal yapan
bu farktõr.
Laiklik anlayışı
Laikliği de din ve devlet işlerinin
ayrõlmasõ olarak almamõştõr. Onun
laiklik anlayõşõ farklõydõ, bize, dini-
mize, şartlarõmõza uygundu. Laiklik,
4 Mart 1924 tarihli Şeriye Vekâle-
ti’nin kaldõrõlõp yerine Diyanet İşleri
Başkanlõğõ’nõn kurulmasõnõ öngören
kanunda tanõmlanmõştõr: Din ve
dünya işlerinin ayrılması. Din işle-
ri (ibadet, itikat) ile Diyanet İşleri
Başkanlõğõ ilgilenecekti, dünya işleri
Meclis’in ve hükümetin işi idi artõk.
Tanzimatçõlarõn çözemediği düğüm
böyle çözülmüştür. Laiklik böylece
1924 Mart’õnda devletin temel nite-
liklerinden biri olmuştur. Yeni dev-
let dini bir kamu hizmeti ve konusu
olarak görmüş, yapõsõ içinde tutmuş-
tur. Devlet dõşõna çõkarõlsaydõ, neler
olurdu, bunu kestirmek için kâhin ol-
maya gerek yoktur.
Orduyu da bütünüyle siyasetin dõ-
şõna çõkarmõştõr. Genelkurmay’õ, si-
yasetin tam dõşõnda kalmasõ için hiç-
bir yere bağlatmamõştõr. İsteyen
1924 Anayasasõ’nõ inceleyebilir. Bi-
rinci Meclis’te kurulu düzen (din
devleti, halifelik, tutucular, gericiler,
vs.) yanlõlarõ (İkinci Grup) ile önder-
liğini M. Kemal Paşa’nõn yaptõğõ
çağdaşçõlar, milli egemenlik yanlõlarõ
(Birinci Grup) vardõ. Dört yõl boyun-
ca bu iki grup, milli mücadele ruhu-
nu örselemek için, büyük itina ile
temsil ettikleri görüşün adõnõ, niteli-
ğini söylemeden, sürekli mücadele
içinde olmuşlardõr. Birinci Dönem
tutanaklarõ incelenirse, her iki yanõn
da ne kadar ince taktiklerle mücade-
le ettikleri görülür. Sorun büyüyüp
içinden çõkõlmasõ güç hal alõnca dev-
reye M. Kemal Paşa giriyor, çok
güçlü hitabeti, mantõğõ, polemik be-
cerisi ile düğümü çözüyordu.
İkinci dönemde Meclis’te eski
İkinci Grup’tan kimse yoktu. İki ba-
ğõmsõz bulunuyordu. Geri kalanlarõn
hepsi Halk Partisi listesinden seçil-
mişlerdi. Ama grup içinden yine tu-
tucular, gericiler, kurulu düzen yan-
lõlarõ çõkmõştõr. Bunlarõn başõnõ Ga-
zi’nin milli mücadele arkadaşlarõ çe-
kiyordu. Ama çok açõk tavõr almõ-
yorlardõ. Saltanatõn kaldõrõlmasõ ola-
yõna karşõ çõkamadõlar, hatta destek-
lediler. Halifelik kalõyordu. Bunu ye-
terli buluyorlardõ. Ama sõra Cumhu-
riyetin ilanõna gelince saflar yeniden
belirlendi.
Cumhuriyetin ilanõnõ ‘aceleye ge-
tirildi’ gibi sözlerle karşõladõlar.
Milli mücadele yapõlõrkenki anaya-
sanõn 1. maddesi şöyle başlar: “Hâ-
kimiyet bilâkayd-ü şart milletin-
dir.” Bu, cumhuriyet demektir. Bu
anayasanõn şemsiyesi altõnda dövü-
şüldü. Amaca varõldõ. Adõnõ koymak
şart olmuştu. Bu aşamaya gelince
cumhuriyete karşõ çõktõlar.
İki zaferi başaran insan:
Çankaya’da
Atatürk’ün milli mücadeleyi türlü
anlayõş ve tavõrdaki insanlarla, hep-
sine katlanarak, sabõrla, zafere, asõl
kurtuluşa, cumhuriyete ulaştõrmasõ
büyük bir olaydõr. 29 Ekim 1923 ak-
şamõ Başkan, Cumhuriyetle ilgili
maddeyi saat 19.37’de oya sundu.
Sürekli alkõşlarla kabul
edildi. Başka maddeler de
vardõ. Onlar da oylandõ. Baş-
kan en son tasarõnõn tümünü
oya sundu. Cumhuriyet düzenini,
büyük idealin önemli öğesini oya
sunuyordu. Tasarõnõn tümü oybir-
liği ile kabul edildi.
Saat 20.30’u gösteriyordu.
Salon alkõştan yõkõlõyordu. Se-
vinçten ağlayanlar vardõ. Son za-
manlarõnõ yarõ sömürge halinde
geçirmiş, geneli ortaçağda yaşa-
yan bir Doğu ülkesi, dört yõllõk
bir mücadeleden sonra tam ba-
ğõmsõz olmuş ve Cumhuriyeti
kabul etmişti. Padişahõn ve
hanedanõn olan vatan ve sal-
tanat, artõk milletin olmuştu.
Padişahõn kulu olmaktan va-
tandaşlõğa yükselmişlerdi.
Saat 20.45’te Gazi M. Kemal
Paşa oybirliği ile Türkiye Cumhuri-
yeti’nin birinci Cumhurbaşkanõ se-
çildi. Kõsa bir teşekkür konuşmasõ
yaptõ.
Bu sõrada Meclis binasõnõn yanõn-
daki toplar, cumhuriyetin toplarõ,
cumhuriyetin ilan edildiğini ilan edi-
yorlardõ. Geceleyin cumhuriyet 101
top atõmõyla bütün şehirlerde ilan
edildi.
Atatürk büyük idealini biri ötekini
tamamlayan devrimler, reformlar ya-
parak, kurumlar kurarak, kurdurarak,
çağdaşlaşma hedefini hiç gözden ka-
çõrmadan, her fõrsatta bu ideali anla-
tarak yaşadõ ve gerçekleştirdi. Orta-
çağda yaşayan Türkiye’yi yeni çağa
geçirdi.
Yalnõz asker olarak memleketi
kurtarmakla kalmamõş, çağdaş uy-
garlõğa ortak olarak milletini de kur-
tarmõştõ.
Bu iki zaferi başarmõş bir benzeri
tarihte yok.
Batõ bu yüzden Atatürk’ü de bizim
Atatürk sevgimizi de anlamakta bü-
yük güçlük çekiyor.
Ö
zel yaşamını sürekli konu ederek Ata-
türk’ü karalamak isteyenlerin çabala-
rı Cumhuriyetle yaşıttır.
Ölümüne kadar geçen sürede “sofra”; Mus-
tafa Kemal’in her gece Çankaya’da sazlı sözlü
kadınlı işret âlemleri düzenlediği, sarhoş oldu-
ğu ve abuk sabuk davranışlar sergilediği açık se-
çik yazılmadı ama, kulaklara fısıldanarak, büyük
kurtarıcı halk gözünde kötülenmeye çalışıldı.
Gerçeği yansıtmayan dedikoduları çıkaranlar
dincilerle softalar, Atatürk’e ve Cumhuriyete kar-
şı olanlardı.
Ulusal savaş başlarken babamla Ankara’ya ge-
len, Mustafa Kemal’e ve devrimlerine inanmış an-
nemin evimizdeki dost ve akraba konuşmalarında
sofrayla ve Atatürk’le ilgili dedikodulara söyle-
mediğini bırakmadığını anımsıyorum.
Sofranın gerçek yüzü son yıllarda anlatılır ol-
du.
Hemen her gece ve çoğu zaman sofrada bu-
lunan, Atatürk’ün gündüz yaşamını paylaşan ta-
nıkların yazdıkları kitaplaştı ve sonunda sofranın,
anlatıldığı gibi bir sofra olmadığı anlaşıldı.
Benim gibi Atatürk’lü yıllarda doğan, öldüğünde
10 yaşında olanlar; sofranın gerçek anlamını ya-
yımladıkları kitaplardan, kimi yazımlarından öğ-
rendiler.
Bu yazı dizisinde tanıkların anlatımlarını geniş
ölçüde bulacaksınız ve bu denli alıntılara neden
gerek gördüğümüzü belki de sorgulayacaksınız.
Atatürk’ün Çankaya’ya nasıl çıktığından baş-
layarak, Köşk’teki özel yaşamını kimi olayları an-
latmayacak mıyız yazı dizisinde. Öyleyse?
YILLARDIR TARTIŞILAN SİYASAL OLAYLARA,
KİTAPLARA KONU OLAN ‘SOFRA’
A
tatürk’ün sofralarõnõ anlatan bölümle-
re geçmeden günlük yaşantõsõnõ saat-
leriyle yansõtan, nöbetçi yaverlerin
yazdõğõ “Atatürk’ün Nöbet Defteri”nden ki-
mi alõntõlar yapmak gerekiyor.
Nöbet defteri, Atatürk’ün geceleri çoğu za-
manõnõ sofrada geçirdiğini ve sabahõn ilk saat-
lerinde yattõğõnõ gösteriyor.
Atatürk’ün günlük yaşantõsõndan örnekler:
“9.11.931
Reisicumhur Hazretleri saat 13’te kalk-
mışlar, saat 17.00’de Marmara’ya teşrif bu-
yurmuşlar, saat 19.00’da Çankaya’ya avdet
buyurarak saat 06.30’da yatmışlardır.
9.11.932
Gazi Hazretleri saat 14.00’te uyandılar;
17.00’de Marmara’da gezinti yaptılar,
05.30’da yattılar.
10.11.934
Gazi Hazretleri saat 15.00’te uyandılar,
köşkte istirahat ettiler, 8.30’da yattılar.
10.11.936
Atatürk saat 17.00’de uyandılar, bir yere
çıkmadılar, 02.00’de yattılar.
9.11.937
Atatürk saat 11.30’da uyandılar, 16.30’da
Çiftliğe gittiler, 18.30’da döndüler, 02.15’te
yattılar.”
Güncel not defterinde hemen her günü, uyan-
dõğõ ve kalktõğõ saatler yazõldõktan sonra nöbeti
devir alan yaverin ve Atatürk’ün o gün kabul
ettiği kişilerin isimleri yazõlõ.
Sofrayõ özellikleriyle aktarmaya geçmeden
önce genel bir tanõ yapmakta yarar var.
Ö
nce Atatürk’ün günlük hayatõnõ vere-
lim. Atatürk, güneş doğduktan sonra-
da yatsa, öğleden önce uyanõr. Genel-
likle az uyur. Gece yarõsõndan sonra yattõğõ za-
man, saat 6’da 7’de kalkar. Üzerinde, dizlerine
kadar uzanan ince geceliği, bir koltuğa bağdaş
kurar ve sabah kahvesini ilk sigarasõ ile içer.
Sonra banyoya girer, genellikle duş yapõp çõkar
ve masaj yaptõrõr. Giyinir, odasõna geçer ve bu-
rada berberi kendisini tõraş eder. Bu süre içinde
kendisini görmeye yetkili insanlar şunlardõr:
Genel Vekili ve Özel Kalem Müdürü Hasan
Rıza Soyak, Salih Bozok, Ali Kılıç, Nuri Con-
ker... Olağanüstü durumlarda Başvekil İsmet
İnönü, İçişleri Bakanõ Şükrü Kaya ve Tevfik
Rüştü Aras. Sonradan Başvekil olunca Celal
Bayar da bu kişiler arasõna girdi. Atatürk bun-
dan sonra giyinir ve çalõşma odasõna geçer.
Kendisine gelen yazõlarõ okur, imzalarõnõ yapar,
o gün ve akşam görüşeceği kimseleri yaverine
yazdõrõr. Öğle yemeğini, “mutat zevat” diye
anõlan, Nuri Conker, Salih Bozok, Kõlõç Ali ile
veya bunlardan biri ile yer. Öğleden sonra ki-
taplõğõna geçerek okur ya da Ankara’da bir yere,
daha çok Çiftliğe gider. Kendisini ilgilendiren
konularõ inceler, bazõ konuklarõnõ ağõrlar.
Akşamüstü (mutat zevat diye anõlan) her za-
manki arkadaşlarõ ve o akşam için çağõrdõğõ
dostlarõ ile sofraya oturur.
“Mutat zevat” diye anõlan kişiler dörttür: Nuri
Conker, Salih Bozok, Kõlõç Ali, Recep Zühtü.
Sonradan Recep Zühtü, bir kadõnõ vurduğu için
gözünden düşmüş ve sofrasõndan uzaklaştõrõl-
mõştõr. Bu kimseler, keskin nişancõ idiler, uçan
kuşu tabanca ile vururlardõ. Bunlar, hem Ata-
türk’ün eski arkadaşlarõydõlar, hem onun bir çe-
şit koruyucularõ görevini yapõyorlardõ.
S Ü R E C E K
HAYAL ve GERÇEK
KÜRŞAT BAŞAR
Suçlar ve Kabahatler
Son olayla ilgili edindiğim izlenimler:
Erkeklerin büyük çoğunluğuna göre bu
görüntüler gerçek de olsa istifa gerektirecek bir
skandal değil. (Bazı evli erkekler, bu tür olaylar
ortaya çıktığında kendilerinin de zan altında
kaldığına bozuluyor sadece.)
Kadınların bazılarına göre Baykal net
konuşmadı. Kadınlar kasetin komplo
olmasından çok ilişkinin gerçek olup
olmamasıyla meşgul. Eğer böyle bir durum
varsa Baykal’ın bu durumda özür dilemesi
gerektiğini düşünüyorlar.
Ama görebildiğim kadarıyla çoğunluk bunun
kişisel bir konu olduğunu, daha önemlisi de
zamanlama açısından bunun açık bir kumpas
olduğunu düşünüyor.
ABD’de politikacıların sıklıkla başına gelen
skandallar konusunda The New York Times,
bazı ünlü yazarlara görüş sormuş. Onlar da,
siyaset sahnesinde uzun süre kalabilmenin
koşullarını yazmışlar.
Buna göre, bir siyasinin önemli bir suça
karışmamış olması, toplumsal değerlerle barışık
olması çok önemli. Eğer bir seks skandalı
ortaya çıkarsa, önemli olanın yalan söylememek
olduğu üzerinde duruyor hepsi. Bazılarına göre,
politikacılar bu durumda daha çok zaaflara
yaslanıyor, kendisini acındırmayı deniyor.
Özellikle muhafazakâr, aile değerlerini
ağzından düşürmeyen, seçmenlerine dürüstlük
nutukları atanların başına bu tür olaylar gelmesi
daha ağır sonuçlar yaratıyor.
Avrupa’da özellikle de Fransa’da
politikacıların skandalları bu kadar
önemsenmiyor. Orada bu durum neredeyse bir
gelenek. Devlet başkanlarının metreslerine evler
tutması, seyahatlere götürmesi, bazılarının
neredeyse bütün ünlüleri taciz eder hale
gelmesi sıradan olaylar. Bu konuda geçen
yıllarda iki Fransız gazeteci bir kitap yazıp
Mitterrand, Chirac gibi ünlü politikacıların da
içinde olduğu pek çok kişi hakkındaki
dedikoduları yazdılar. İtalya’da Berlusconi
yaptığı işlerden çok skandallarıyla sürekli
gündemde.
Ne dersek diyelim insanlar yabancılar
hakkındaki dedikoduları bile merakla dinlerken
ve anlatırken ünlü isimlerin, politikacıların
başlarına gelenlere her zaman büyük ilgi
gösteriyorlar.
Ünlü bir sözle ifade edersek: “Kızılderililer
parlak şeyleri sever!”
Örneğin İngiltere’de yıllardan beri en çok
satan gazeteler, kraliyet ailesinden futbolculara
kadar ünlü isimlerin skandallarını, seks
hayatlarını konu alan ve ucuza satılan tabloid
gazeteler.
Bu tür olaylar günümüzde ortaya çıkmadı.
Geçmişte de durum aynıydı. Tek fark, eskiden
bazı şeyleri gizlemek özellikle de güç sahipleri
için daha kolaydı. Şimdi teknolojinin
gelişmesiyle durum değişti. Aksine ünlüler,
güçlüler, para sahipleri için tehlike daha da arttı.
Politikacılara kurulan kumpaslar bir yana,
artık ünlülere eşleri, sevgilileri bile bu tür oyunlar
oynayabiliyor.
Ne yapalım ki tarihe malolmuş insanların bile
yaptıklarından çok dedikoduları para ediyor.
Ama günümüzde farklı bir durum var. Özel
hayatın sınırları artık fazlasıyla genişledi.
İnsanlar eskiden en yakınlarına bile
göstermeyecekleri fotoğrafları paylaşım
sitelerine koyup dünyaya sunabiliyor. Eskiden
insanlar özel hayatlarını başkalarından
gizlemeye çalışırken şimdi aksine bir star
edasıyla ortalığa saçmaya meraklı.
Skandallarla gündeme gelenler eskiden
olduğu gibi yadırganıp yargılanmıyor, tam
tersine bu konuyla ilgili yayınlar iyi veya kötü
yayıldıkça ünleri artıyor.
Ortaya çıkan görüntüler bir suç içermediği
sürece, özel hayatı kendisinden izinsiz ortalığa
saçılan insanlar bir anlamda mağdur görüldüğü
için tek yapmaları gereken, gerçeği söyleyip
herkes gibi zaafları olduğunu kabul etmeleri.
Çünkü kendilerini izleyen herkesin de şöyle
ya da böyle zaafları var.
kursatbasar63@gmail.com
İşaret diliyle nikâh kıyacak
İZMİR (AA) - Konak Belediyesi, işaret
dili bilen nikâh memuru sayesinde işitme en-
gellilerin nikâhlarõnõn, özel tercüman eşliğinde
kõyõlma uygulamasõna son verecek. Konak Be-
lediyesi sosyoloğu ve kurs yetkilisi Ayhan
Namlõ, belediyeye hizmet almak için gelecek
işitme engellilere yardõmcõ olunmasõ amacõyla
böyle bir projeyi oluşturduklarõnõ, Konak Be-
lediye Başkanõ Hakan Tartan’õn projenin ha-
yata geçmesini hõzlandõrdõğõnõ söyledi.
Eroğlu’na ödül kınandı
ANTALYA (Cumhuriyet Bürosu) - Ak-
deniz Üniversitesi Çevre Sorunlarõ Araştõrma ve
Uygulama Merkezi (AKÇAM) tarafõndan Çev-
re ve Orman Bakanõ Veysel Eroğlu’na verilen
Çevre Hizmet Özel Ödülü’ne bilim insanlarõ
tepki gösterdi. 51 bilim insanõnõ imzasõyla ya-
yõnlanan bildiride Akdeniz Üniversitesi kõnandõ.
Metnin 5 Haziran’a kadar imzaya açõk kalacağõ
bildirildi. Kampanyaya destek vermek isteyen
bilim insanlarõ yigiter@law.ankara.edu.tr adre-
sine e- posta ile ulaştõrabilecekleri bildirildi.