22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
İ. GÜRŞEN KAFKAS Siyasi çekişmelerin çirkinleştiği, önemli değerlerimize dil uzatıldığı ve karalandığı bir süreç yaşanmaktadır. Geçmişteki değerlerimizle yeni ve değişken gündemler yaratılarak, toplumun bakış açısında yönlendirmeye gidilmesi düşündürücüdür. Türkiye’nin kuruluşunda, üniter yapımızda, çok partili sistemde, toplumsal eğitim ve aydınlanmada İsmet İnönü’nün emeği unutulmamalıdır. İnönü’yü ülkesine hizmetleriyle tanımaya çalışmak ve onu anlamak ciltler dolusu kitaplara sığmayacaktır. İnönü’nün Osmanlı’nın çöküş sürecinden, Selanik’ten İstanbul’a gelen Hareket Ordusu’nda (1909) başlayan görevleri, yaşamını yitirdiği 25 Aralık 1973’e kadar süregeldi. Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesi’nde, Kurtuluş Savaşı’nda Suriye’de, Garp Cephesi Komutanlığı’nda, Çerkez Ethem ve diğer isyanların bastırılmasında, Birinci ve İkinci İnönü savaşlarının kazanılmasındaki başarıları bilinenlerdendir. Ülkenin ölüm kalımının konuşulduğu Sakarya Meydan Savaşı, Büyük Taarruz ve Kocatepe’deki cesur komuta becerisi ve kararlılığı tarihi gerçeklerdir. O, yakın silah arkadaşı Mustafa Kemal’le uyumlu çalışmaları ve işbirliği ile ülkesine önemli hizmetlerde bulundu. TBMM Hükümeti’nin ilk başbakanı ve Türkiye’nin 2. cumhurbaşkanıydı. Dört yanı düşmanla kuşatılan ülke, yangın yeri gibiydi. Yokluğun varlığa dönüştürüldüğü o amansız yıllarda Mustafa Kemal ve İnönü halkın birer kurtuluş umuduydular. Halkın onlara sevgisi kurtuluş umudunun kıvılcımıydı. Büyük Taarruz sonrası Mudanya Ateşkes Antlaşması’nda ilk dış siyaset deneyimini, 24 Temmuz 1923’te de Lozan Antlaşması’nın imzalanmasında ulus olarak özgür yaşamımızda onun emeği ve başarısını görmemek körlüktür. Ülke kurtulmuştu. Her yan yangın yeri gibiydi. Atatürk’ün Cumhuriyetle başlayan devrimlerinin gerçekleşmesinde, Cumhuriyetin kuruluşunda, demokrasiyle taçlandırılmasında ve laiklikle şekillenmesinde İnönü’nün çabası, katkısı ve desteği tarihi belgelerde saklıdır. 21. yy’ın bilgi çağının getirilerini Kurtuluş Savaşı’nın o karanlık yıllarıyla karşılaştırmak, suçlamak, karalamak insafsızlıktır. Ülkenin her yanı savaş nedeniyle yıkıktı, babasız evlerle doluydu. Köylerde, illerdeki yokluk ve umutsuzlukta Mustafa Kemal ve İsmet İnönü birer umut ışığı oldular. Atatürk sonrası (1938) ikinci cumhurbaşkanı seçilen İsmet İnönü, ülkeyi İkinci Dünya Savaşı’na katmayarak büyük bir sorundan kurtardı. O, “insanımızı belki ekmeksiz bıraktı ama, babasız bırakmadı”... O yıllarda Türkiye, Kurtuluş Savaşı’nın yaralarını henüz saramamıştı. Ekonomisi, eğitim düzeyi, sosyal yapısı ile halk toparlanamamıştı. İkinci Dünya Savaşı birçok Avrupa devletinin fiziki yapısını değiştirmişti. Tarihten silinenler, yeni eklenenler, parçalananlar... Bu karmaşa yaşandığında İsmet İnönü, demokrasi gereği ülkemizde “çok partili siyasi rejime” geçilmesini sağlamıştı. Bir asker ve devlet adamı olarak, başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı yapan İsmet İnönü, yaşamının sonuna kadar ülkesine hizmet etti. O Cumhuriyetin kalıcılığı, halkının gönenci (huzuru) için ömür boyu uğraştı. Toplumun kültürel gelişmesi için dünya klasiklerinin dilimize dönüşümünü sağlayan bürolar açtırttı. Köylü vatandaşların eğitimi için Eğitmen Kursları ve sonrasında da Köy Enstitüleri’nin kurulmasını gerçekleştirdi. Halkevleri’nin açılmasıyla toplumsal aydınlanmaya yol açtı. “Halkevleri siyasi kuruluş değil, kültürel kurumlardır” diyordu. İsmet İnönü, Hasan Âli Yücel’in Milli Eğitim Bakanlığı döneminde İsmail Hakkı Tonguç’u İlköğretim Genel Müdürlüğü’ne atadı. Köy Enstitüleri’nin kuruluşu bu üçlüyle gerçekleşmişti. Ancak ağa, şeyh, siyaset ve tarikatlar Köy Enstitüleri’nin kuruluşuyla köylünün aydınlanmasını çıkarlarına aykırı buldular. Baskıları arttı ve Köy Enstitüleri yine İsmet İnönü döneminde kapatıldı. “Köy Enstitüleri’nin kapatılmasından duyduğum acıyı tarif edemem. Ben Köy Enstitüsü fikrine inanıyorum” diyordu. Politikanın kirli elleri İsmet İnönü’yü yıldırmış ve o Köy Enstitüleri’nin iş ve işlevine inandığı halde politik baskılar sonrası kapatmak zorunda kalmıştı. İsmet İnönü İstanbul’un işgalini “sıkıntılı günler”; İzmir’in işgalini ise “karanlık günler” diye defterine not etmişti. Sonuç: Ulusal egemenliğin sağlanmasında, Kurtuluş Savaşı’nda, Cumhuriyetin kuruluşunda, çok partili seçim sisteminin gerçekleşmesinde, toplumsal eğitimde, aydınlanmada, kültürel değerlerde ve sanatsal gelişmemizde unutulmaz emeği, katkısı, başarısı ve çabası olan İsmet İnönü’yü Hitler’ e benzetmek talihsizliktir. Hitler, İkinci Dünya Savaşı’nın bir kâbusuydu. O, milyonlarca insanın ölümüne, Avrupa coğrafyasının değişmesine, acıya, gözyaşına, yokluğa ve yıkıntılara yol açan bir liderdi. Bu büyük yanılgı düzeltilmelidir. Geçmiş değerlerimizle uğraşarak gündemler yaratmak yerine, vatan için şehit olanlara, ekonomimizin çöküşüne, eğitimimizin giderek dinselleşmesine, işsizliğe, yolsuzluğa, sosyal ve toplumsal sorunlara, yargı üzerindeki baskıya umut verici çözüm getiriniz ki halk huzur bulsun!.. CMYB C M Y B DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Baykal’a Dair... Ben, Deniz Baykal’ı 1978’de tanıdım… Ecevit hükümetinin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı’ydı… Ben de mesleğe yeni adım atmış genç bir gazeteci… Baykal, bizim kuşağın gözünde bir kahramandı; çünkü hem Ataş Rafinerisi’nin millileştirilmesi, hem de madenlerin devletleştirilmesi için yoğun bir mücadele veriyordu... Baykal sonuna dek uğraştı, kanun teklifleri verdi, yargıya başvurdu, ancak başarılı olamadı... Zaten Ecevit hükümeti de yoğun baskılar, kurulan pusular neticesinde iktidara veda etmek zorunda kaldı... Baykal’ın büyük bir özveriyle yaptığı bu çalışmaların çok önemli bir sonucu da oldu tabii… - Uluslararası sermaye ve içerdeki uzantıları tarafından üzeri çizildi!.. Baykal’ın ikinci kez gönlümüzü fethetmesi ise 12 Eylül karşıdevriminden sonra siyasetin zirvesindeki isimlerle birlikte gönderildiği Çanakkale Zincirbozan’da askeri yönetime karşı çıkışıydı... Zincirbozan’daki gözetim süresinin sonunda siyasetçilere imzalatılmak istenen, askeri cuntayı temize çıkaracak “ibranameye” hayır diyerek Ecevit, Demirel ve diğer siyasetçilerin imza atmamasını sağlamıştı… Bunun da bir bedeli olacaktı tabii… - Cunta, Baykal’ı 5 yıl siyasetten dışlayarak ödüllendirdi!.. Peki, ya sonra?.. Sonrası inişli çıkışlı bir siyasi mücadele tarihidir… Üstelik yalnızca Baykal’ın değil, Türkiye’nin siyasi tarihidir… Baykal, siyasi yasakların kalkmasından başlayarak son çeyrek yüzyıllık Türkiye siyaset tarihinin hep baş aktörleri arasında yer aldı. Baykal, hatalarıyla, sevaplarıyla, kırdıklarıyla, kazandıklarıyla 25 yıldır zirvede kalmayı başardı. Ama 70’lerin sonundan itibaren üzerine yapıştırılan “hizipçi” yaftasını tam anlamıyla silip atamadı. Enerji Bakanlığı sırasında üzerini çizenlerin gözünü öyle korkutmuştu ki; iktidardan uzak kalması için her yol kullanıldı. Siyaseten “idam” kararını verenler bir de efsane yarattılar ve başarılı da oldular… - Baykal iktidar olmak istemiyor!.. Baykal’ın iniş çıkışlı politikalarının da yardımıyla uzun yıllar başarıyla yürütülen bu kampanya son iki yıldır çökmeye başlamış, gerçekten başarılı ve halkı inandıran bir muhalefet anlayışıyla savaş veren CHP’nin “iktidara yürüyüşü” belirgin şekilde ortaya çıkmıştı.. - İşte alçak pusu bunun için atıldı!.. Pusucular, tam da ülkeyi teslim almaya yönelik anayasa değişikliklerinin referanduma gideceği sürecin başında, CHP’yi ağır yaralayacak, ülkenin aydınlık kitlelerini paralize edecek bir alçaklığı devreye sokuverdiler. Plan mükemmel, senaryo şahaneydi.. Silivriye gönderemedikleri siyasetçiyi rehin almışlar, muhalefeti bozguna uğratmışlardı. Ama pusucular bir şeyi atlamışlardı… - Deniz Baykal’ı!.. Baykal, tarihe geçecek bir konuşma ve dik duruşla pusucu alçakların sevincini bir anda hezimete çeviriverdi!.. Siz bakmayın “döner mi, dönmez mi” tartışmalarına… Benim düşüncemi sorarsanız, Baykal şimdilerde çok daha büyük bir “vizyonun” hazırlıklarını yapıyordur. Pusunun, CHP’nin zaferine dönüştüğünü, yolun açıldığını en başta o görmüştür... Pusucuların ülkeyi karanlığa sürüklemesine dur deme fırsatının adeta altın tepsi içinde sunulduğunu da… - Baykal başaracaktır... Bir Yurtsevere Mektup (61) Sevgili kardeşim Balbay, geçen hafta seni ve Tuncay’ı Silivri Tutsakevi’nde görmenin, uzun uzun sohbet etmenin mutluluğunu yaşıyorum hâlâ... Hele etrafınıza moral verişinizi, dik duruşunuzu, senin Yağmur’u kucaklayışını izlerken kahkahalarla ağladım… Tam da senin dediğin gibi karanlığa karşı mücadelemiz yükselerek, etkinliğini arttırarak sürüyor. Daha iki gün önce Hatay’daydım; herkes sizi soruyor, sevgilerini gönderiyor, dimdik arkanızda olduklarını haykırıyorlardı... Adana’da, Antalya’da, Ankara’da adınız geçtiğinde insanların gözleri parlıyor, hep aynı sözcükler sıralanıyor: “Yakında, çok yakında…” Pusu geleneğinden gelenlerin yıkılması artık yalnızca zaman meselesidir ve bu zaman o kadar da uzakta değildir… Seni ve tüm yurtseverleri, dışardaki milyonlar adına bir yurtseverin tüm kararlılığı, sıcaklığı, gücü ve öfkesiyle kucaklıyorum kardeşim… e-posta: umitzileli@gmail.com Gerçek Devlet Adamı İnönü KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com 13 MAYIS 2010 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 Cari açıkta şok büyüme... Bu da Recep’in kaseti! Tehlike Gürbüz Çelebi: “Türkiye’de kimilerinin altına araba eline oy pusulası vermek çok tehlikelidir!" Samimiyet Ömer Karabey: “Deniz Baykal, samimiyetine inandığı Fetoş’un dizlerinin dibine ne zaman çökecek!” Çalıntı Hilmi Kayıhan: “Suç duyurusunda bulunuyorum; Ergenekon senaryosu Hıfzı Topuz’un Taif’te Ölüm kitabından aşırma yapılarak yazılmıştır!” YağmurDeniz Recep’in pul ve para bilgisi! İKİNCİ Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’yü paralardan pullardan Atatürk’ün resmini kaldırıp kendi resmini koymakla eleştirerek Hitler’e benzeten civanımın sultanı Fatih Sultan Recep’e Prof. Dr. Aydın Aybay küçük bir ders veriyor: “Bunlar tarihin kendi doğumları ile başladığını sandıkları için, daha önce olan biten hakkındaki yargı ve yakıştırmaları hepten yanlış ve temelsiz oluyor. Yahu bilmiyorsanız; atmayın. 1900’den itibaren İkinci Dünya Savaşı sonuna kadar Avrupa’da hemen her ülkede, parada-pulda o dönemin devlet başkanının resmi vardır. Devlet başkanı değişirse, resim de değişir. Savaş öncesi ve savaş sonrasında Avrupa’nın belli başlı devlet başkanları bu unvanları ile yüceltilen bir kimliğe bürünürler. Ulusal birlik ve beraberliği korumak, morali desteklemek için yapılan ‘şişinmeler’ dönemin bir modasıdır... Son olarak İnönü’nün diktatörlüğünü ispat için Aziz Nesin’e sığınan zata şunu anımsatayım. Uşak’ta Paşa’nın başına taş atmaya cüret edenlerin iktidardaki hamilerine büyük usta dönemin Akşam gazetesindeki makalesinde şöyle sesleniyordu: İsmet Paşa koca bir tarihtir; sizler ise zavallı birer coğrafya parçalarısınız!” Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” ÜÇ hafta önce kamuoyuna yansıyan CIA raporuna göre Deniz Baykal’ın “hedef”te olduğunu söyleyen Bülent Esinoğlu kaset komplosu sonunda Baykal’ın CHP Genel Başkanlığı’ndan istifasıyla başlayan süreci değerlendiriyor: “Artık çoğunluk işin gerçek sahibinin Amerika olduğunu ürkek ve korkak da olsa söylemeye başladı. Artık herkes ABD ve onun vefakâr işbirlikçisi AKP'yi işaret ediyor. İktidar yandaşı medya zor durumda çünkü ne söyleseler ellerine yüzlerine bulaşıyor. Önce ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi’ni hatırlatalım. Sınırları ve rejimleri değiştirilecek ülkeler arasında Türkiye de var. Üstelik bu projenin Amerika tarafından görevlendirilmiş eşbaşkanı da Türkiye'den. Türkiye'nin federasyonlar şeklinde bölünmesi için daha önceden bölünmesi gereken hedefler var. Orduyu bölmek, yargıyı bölmek, partileri bölmek ve nihayetinde Türkiye'yi bölmek, bu projenin temel amacıdır. Amerika'nın işbirlikçilere artık ihtiyacı yoktur. Eskiden işbirlikçiler ile Türkiye'deki işlerini yürütebiliyordu. Ama artık işbirliği Amerika için yeterli değil. Doğrudan uşaklar ile işlerini götürüyorlar. Aydınların, subayların özetle yurtseverlerin Silivri'ye taşınması yetmemiş olacak ki, sıraya CHP ve onun liderini koymuşlar. Amerika'nın Türkiye'yi istediği gibi bölebilmesi için her türlü muhalefetin marjinalleştirilmesi gerekmektedir. Baykal operasyonu ile yaşadığımız budur. CIA raporundaki hedefler arasında Madımak, Maraş ve Baykal vardı. CIA'nın talimatları içerdeki işbirlikçiler yolu ile bir bir hayata geçiriliyor. Peki, şimdi yaşadığımız operasyonun Amerika'ya yararı ne? AKP'nin yerinin pekiştirilmesi için CHP'nin muhalefetinin engellenmesi gerekmektedir. Bir hususu daha hatırlatalım. Ergenekon tertibinin mahkeme safahatında ortaya çıkan, MİT'in hazırladığı şemada zaten Baykal vardı. Planın başından beri listede Baykal'ın olmasına rağmen bu güne kadar gecikmesine; gerek Silivri'de yargılananların, gerekse belli kesimlerin direnmesinin önemli etkisi olmuştur. Sonuçta bitmemek üzere tertiplenmiş Ergenekon tertibi tüm hızıyla devam etmektedir. Baykal'a da ‘Silivri’ yolu göründü!” Komplo HARBİ SEMİH POROY HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Edirne yöresine özgü, közlenmiş patlõcan ve sarõm- saklõ yoğurtla ya- põlan bir tür meze. 2/ Öğütülmüş ta- hõl... Antalya’nõn turistik bir ilçesi. 3/ Duvar ya da ta- van gibi yerlerde yapõlan kabartma kenar... Altõn. 4/ Gözleri görmeyen... İnek ya da dana budunun orta bölümü. 5/ Birçok ülkede kuruntu, stres ve uykusuzluk ilacõ olarak kullanõlan bir cins karabi- ber... Utanç duyma. 6/ Tahta ya da metal çubuk- larõn dizilmesiyle oluşan ve iki değnekle vurularak çalõnan bir çalgõ. 7/ Bir za- man birimi... Eski dilde güneş. 8/ Ateş... Küçük mağara... Bir nota. 9/ Önem vermek, mühimsemek. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Ufak doğranmõş sebzelerin kuşbaşõ et ya da kõymayla pişirilmesiyle yapõlan yemek. 2/ İnsanlar arasõndaki iliş- kilerin geliştirilmesi amacõyla düzenlenen her tür eğlen- ce ve gösteri. 3/ Bir resmi, sulandõrõlmõş renklerle boya- ma ya da gölgeleme biçimi... Adõn durum eklerinden bi- ri. 4/ Bir şeyin fiyatõnõ artõrma... Karõşõk renkli. 5/ “Na- zik —“: Aziz Nesin’in öykü kitabõ... İşyeri. 6/ Olumsuzluk belirten bir önek... İnce ince işlenmiş, arõndõrõlmõş. 7/ Ar- goda rakõya verilen ad. 8/ Giysi kolu... Mektup. 9/ Dük- kânlarõn bulunduğu alõşveriş yeri... İskambilde maça ren- gine verilen bir başka ad. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 L İ T O F O N L E R E M O F O B İ V O N N İ K A P A N A Ç S U D A N İ S A N L İ R T Ü R A T R İ E P İ T O M E A L Ç I K I A Z A F E R H U G 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle