23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 MAYIS 2010 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 19kultur@cumhuriyet.com.tr CMYB C M Y B ESİNTİLER ZEYNEP ORAL En Büyük Ahlaksızlık Kameranın Önünde Değil Arkasında! Başlık yeterli değil, biliyorum. Çok daha ağır sözcükler kullanmak gerek. Küfüre girer diye kullanamadım. Nesrin Baytok’a, Olcay Baykal’a ve iki ailenin çocuklarına yapılan aşağılık, iğrenç, alçak rezillikten söz ediyorum. İktidar ve muhalefetteki, medyadaki ve televizyonlardaki, partili partisiz tüm herifler ve “kadın olmayı” bilememiş kimi kadınlar, kadınları ve çocukları linç ettiler! “Evet ama”... “evet fakat”… “aması var” diye başlayıp analizler, açıklamalar yapmaya çalışanlara yuh olsun! Asıl ahlaksızlığın kameranın önündeki varsayımlara değil, kameranın arkasında olduğunu idrak edemeyenlere yuh olsun! Kameranın gerisindeki ahlaksızlığı lanetlemeyip bu konuda konuşanları sarsmak, uyandırmak, kendilerine getirmek gerek! Önce onlara, “ne hale geldiğinizin farkında mısınız” diye sormak gerek… Bütün bu olayda, yok partinin geleceği, yok yerine kim geçecek, geri gelir mi gelmez mi tartışmalarından önce, kadınları ve çocukları linç ettiklerini fark etmeyenlere lanet olsun! Politika yine, bir kez daha kadını “araç” olarak kullanıp aşağılıyor! Baykal, istifasını duyurduğu o çok etkileyici konuşmada, kamera arkasındakilerin ahlaksızlığına alet edilen iki kadından, Olcay Baykal ve Nesrin Baytok’tan özür dileyebilirdi en azından. Yapmadı. Bence büyük eksiklik! Korku ülkesinin mağduru kadınlardır Dün KA.DER “Gizli kamera rezaletinin en büyük mağduru kadınlardır!..” başlıklı bir bildiri yayımladı. Kimi bölümlerini sizlerle paylaşıyorum: “Türkiye, özel hayatın hiçe sayıldığı, telefon dinlemelerin olağan hale geldiği, gizli kameraların havada uçuştuğu, akla hayale gelmedik komploların hayata geçirildiği, suçluyla suçsuzun, haklıyla haksızın birbirine karıştığı bir korku ülkesi haline geldi. Bundan büyük bir rahatsızlık duyuyoruz. CHP lideri Deniz Baykal ile milletvekili Nesrin Baytok’a ait olduğu iddia edilen gizli kamera görüntülerinin internet üzerinden servis edilmesi ile başlayan süreçte iktidarın yapması gereken, sempati beyanları yerine hemen soruşturma başlatıp sorumluların ortaya çıkmasını sağlamaktır. Gizli kamera görüntüleri ile ilgili olarak siyasi partiler ve medyada yapılan yorumlarda bu olayın iki mağdurundan kadın olanının onuru, kariyeri ve geleceği yok sayılmış, kendisine büyük bir manevi şiddet uygulanmıştır. Gizli kamera olayı, milletvekili seçme ve seçilme süreçleriyle bağdaştırılmış, sayıları zaten çok az olan bütün kadın milletvekilleri töhmet altında bırakılmıştır. Bu çok ağır bir ithamdır. Unutulmamalıdır ki erkek milletvekillerini de ‘parti karar organları’ değil, ‘parti başkanları’ seçmektedir. Bu olayda siyasiler ve medya tarafından kadın milletvekiline uygulanan şiddeti kınıyor, çifte standardı siyasetin normal bir unsuruymuş gibi gören ve gösteren eğilimi protesto ediyoruz.” ‘Vurun kadına!’ Yalnız politik arenada değil her alanda kadına “vurmak” istendi mi, belden aşağı saldırıya geçmek, herkes için çoook çok kolaydır. En kolayıdır. Yazgülü Aldoğan yıllardır gazetecilik mesleğini, güçlü birikimi, zekâsı ve yeteneğiyle; sonsuz bir emek, çaba ve çalışkanlıkla sürdüren arkadaşımdır. Yıllardır editörlük, köşe yazarlığı yapmakla yetinmez, genç gazetecileri yetiştirmekte de seferber olur, sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarına da katılır. Fildişi kulesinden yazan değil, toplumla iç içe yaşayan bir gazetecidir. Şangay’da olduğum günlerdeydi, ben izlemedim. Katıldığı bir televizyon tartışma programında, bir erkek gazetecinin kendisine “Sus! Sokak kadını ağzıyla konuşma” diye saldırdığını öğrendim! Küfre, saldırıya, şiddete, tacize bakar mısınız! Düşünün, politik bir konu tartışılırken, (o sırada, Türkiye’deki darbe planları tartışılıyor) adamın, kadın gazeteciyi susturma, sindirme, aşağılama yöntemi bu! Yazıklar olsun! Zeynep@zeyneporal.com Faks: 0212. 257 16 50 H epimizin yüreklerine su ser- pen 1 Mayõs’õn ardõndan Taksim’in adõnõn “1 Mayıs Meydanı” olmasõnõ istemek “heyecan verici” olsa bile ne kadar doğrudur? Beyoğlu Belediyesi’nin CHP’li mec- lis üyelerince verilen “değişiklik öner- gesi”nin AKP’lilerin de katõlõmõyla “oybirliği”yle kabul edilmesi, mey- danõn “tarihsel kimliği”yle ne kadar uyumludur? Aynõ önerge Büyükşehir Belediye Meclisi’nden de geçerse, Taksim’in asõl “beklenti”si yerine gelecek midir?.. ‘COŞKU’MUZ VE GERÇEKLER Demokrasi tarihimizin “yüz karası” olan bir “siyasi ilkellik”le tam 32 yõl “emeğin bayramı”na yasaklanan mey- dandaki son muhteşem kutlamalarõn coşkusu, bu sorularõn yanlõş anlaşõl- masõna neden olabilir… Ancak, 1977’deki o karanlõk katliamõ yaşayan; aynõ dönemdeki tüm 1 Mayõs’larõn Akademi öğrencilerinden oluşan “afiş” komitesinde yer almõş; gazete yazõla- rõna DİSK’in yayõmladõğõ Politika ga- zetesinde başlamõş; yõllarõnõ bağõmsõzlõk ve demokrasi özlemlerimize adamõş “kıdemli” bir emek ve özgürlük yan- lõsõ olarak diyorum ki; bu tarihsel ala- nõn adõ yeniden “Cumhuriyet Mey- danı” olmalõdõr. “1 Mayıs”la birlikte anõlmasõ da yi- ne “Cumhuriyetin meydanı” olma- sõyla anlam kazanmalõ; “ulusal ba- ğımsızlık” ile “emeğin bayramı” ara- sõndaki tarihsel bağlar, meydanõn “cumhuriyet”le bütünleşen adõnda da yaşatõlmalõdõr… Çünkü yakõn geçmi- şe dek resmi belgelerde asõl adõ böy- leydi... Gerici güçlerin yarattõğõ “kanlı pa- zar”lardan 1977 saldõrõsõna kadar tüm “karşı-devrim” saldõrõlarõnõn sorum- lularõ da bu meydanõ yaratan ve adõnõ veren “cumhuriyet”in gizli ya da açõk düşmanlarõ değiller miydi? ‘MAKSEM’DEN ‘ANIT’A.. “Taksim” adõ, bilindiği gibi mey- dandaki “su taksimi”ni (dağõlõmõnõ) sağlayan tarihi “maksem”den geli- yor. İstiklal Caddesi’ne girişte sağ kö- şede yer alan “Osmanlı Maksemi”nde, kentin kuzeyindeki ormanlara saklan- mõş kaynaklardan gelen sular farklõ semtlere üleştirilirdi... Bu “altyapı” sistemi sadece İstan- bul’da yoktu. Örneğin, Bursa’da, Trab- zon’da da kentin benzer makseminin bulunduğu semte Taksim denilir... Özellikle “Cumhuriyet Anıtı” için bu meydanõn seçilmesiyle birlikte adõ- nõn da “Cumhuriyet” olarak belir- lendiği; Taksim denilmesi içinse yasal ve resmi bir kararõn bulunmadõğõnõ “keşfeden” mimar Kayhan Bakan, gerçeğin ortaya çõkõşõnõ özetle şöyle an- latõyor: “Taksim’deki çeşmeyi onarma ça- lışmalarında, yıkıntılar arasında kır- mızı üzerine beyaz harflerle ‘Cum- huriyet Meydanõ’ yazan bir emaye lev- ha bulduk. İstanbul’da eskiden so- kak, cadde, meydan levhaları ema- ye ve kırmızı renkliydi; demek ki meydanın adı ‘Taksim’ değildi.” Bu keşif üzerine konuyu araştõrma- ya başlayan Bakan, Büyük Larousse Ansiklopedisi’nde “Taksim Meydanı” yanõnda parantez açõlarak “Cumhuri- yet Meydanı” yazdõğõnõ görür. Bu bilginin tarihsel kanõtlarõ ise şunlardõr: Cumhuriyet öncesi haritalarda Tak- sim Meydanõ, Beyoğlu Cadde-i Kebi- ri’nin (günümüzde İstiklal Cad.), Sõ- raselviler Caddesi ile kesiştiği, Taksim Kõşlasõ ile Talimhane Meydanõ’nõn yanõ başõndaki yol kavşağõdõr. Mey- danõn bir yanõnda Taksim Kõşlasõ bu- lunmaktadõr. 1926’da sigorta hizmet- leri için hazõrlanan Pervitch haritala- rõnda da durum aynõdõr... 1933’te ise alanõn adõ “Taksim Cumhuriyet Abidesi Meydanı”dõr. 30’lardan 60’lara dek değişik kaynak- larda da “Taksim Cumhu- riyet Meydanı” olarak ge- çiyor… Örneğin 1950’de Rasim Ziyaoğlu-Hayret- tin Lokmanoğlu- E. Raşit Erer tarafõndan hazõrlanan İstanbul Turistik Rehberinin Beyoğlu Turu bölümünde Taksim Cumhuriyet Mey- danõ hem tanõmlanõyor hem de planõ veriliyor. Bu plan- da da meydanõn adõ açõkça “Cumhuriyet Meydanı”dõr... 1955’te Hayrettin Lokmanoğlu ta- rafõndan hazõrlanan bir başka Haritalõ Şehir Rehberi’nde de bir kez daha Cumhuriyet Meydanõ olarak geçiyor… Birçok eski İstanbul kartpostalõnda da.. Mimar Kayhan Bakan’õn, bu sapta- malar sonucundaki “durum değer- lendirmesi” özetle şöyledir; “Tak- sim küçük bir meydancıkken şimdiki ‘meydan’ niteliğine Cumhuriyetin imar anlayışıyla kavuşmuştur. Mey- dana tarihsel ve kentsel karakterini veren Cumhuriyet Anıtı’dır. 1930’lardan itibaren Taksim Mey- danı, halk arasında ve İstanbul ya- zışmalarında Taksim Cumhuriyet Anıtı olarak anılmıştır. Çöplerin arasından çıkan isim levhasının da kanıtladığı gibi asıl adı Taksim Cum- huriyet Meydanı’dır...” CUMHURİYETİN EMEKÇİLERİ Anõtõn 1928’deki açõlõş töreninde, “Taksim Meydanı Abide Komisyo- nu Başkanı Hakkı Şinası Paşa”, hey- keldeki kahramanlarõ ve konumlarõnõ şöyle betimlemiş; “şanlı kafile geç- mişin kapısından çıkıyor.” O efsanevi “Cumhuriyet devrim- cileri”nin, bundan böyle her 1 Mayõs’ta emekçilerimizi “Cumhuriyet Mey- danı”nda kucaklamalarõ çok daha an- lamlõ olmaz mõ? Resmi kayõtlarda “isim değişikliği”ne rastlanmayan Taksim’in, yeniden Cumhuriyet Mey- danõ olma gururuna kavuşmasõ gere- kiyor. 1 Mayõs coşkumuz ve özlemle- rimiz, bu tarihsel sorumluluğu göz ar- dõ etmemelidir. Resmi belgelerde ‘Cumhuriyet Meydanõ’ denilen Taksim’in bu adla ‘tabelasõ’ bile vardõ Taksim ‘Cumhuriyet Meydanõ’mõzdõr 1- Emekçiler 1 Mayıs’ta ‘Cumhuriyet Anıtı’nda... 2- Meydanın özgün tabelası bulundu... 3- Kartpostallardaki adı; ‘Taksim Cumhuriyet Meydanı’ İzleme Eylemi” ? Hukuk çiğnenerek ? Özgürlükleri ellerinden alõnan ve yargõlanan tüm insanlarõmõzõn ? Silivri’deki duruşmalarõna TANIK olmamõzõ isteyen M. Balbay ve T.Özkan’õn çağrõsõna uyalõm, “Duruşmaları İzleme Eylemi”ni sürdürelim. • Resmi tatil günleri dõşõnda her Cuma günü olacaktõr. • Saat: 08.15’de c’in bahçesinde olalõm. • Başvuru : 0535.636 59 11-0506.787 40 67-0532.713 22 43
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle