19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
VARSAYALIM Kİ, söz konusu kaset bir komplo ürünü değil de, noktası noktasına yaşanmış bir gerçeğin ta kendisi olsun. Yine de şu yüzyılın Türkiyesi’nde böyle bir olay bunca velvele yaratmamalıydı normal olarak. Bu tür haberlerin skandal sayılmadığı, hatta tam tersine bazı ülkelerdeki politikacıların bulundukları mevkideki yerlerini böyle bir ünle daha da pekiştirip başbakan, hatta cumhurbaşkanı oldukları bir çağda yaşıyoruz. Bizde niçin öyle olmadı ve ana muhalefet liderinin istifasına kadar varan ciddi boyutlar kazandı bir kaset? Çünkü, aralarında hiç bağlantı olmayan bir yığın olay bizim gözümüzde öyle bir tutarlılık kazandı ki, sanki yeryüzünün bilinmez bir köşesinde Türkiye’ye karşı ıslak imzalı belge ya da montajlı kaset imal eden, başımıza çorap örmek için çalışan bir merkez var da oradan geliyormuş bütün bu belalar diye düşünmekten kendimizi alamaz olduk. Düşüncemize psişik rahatsızlık bulaştıran, iyiliğimizi ve rahatımızı istemeyen meçhul güçler karşısında dayanıklılığımızı bozan bir yanı var böyle düşünmenin. Bizi bu sağlıksız tutuma getiren şu olsa gerek: Kurcalanan, hakkında yalan yanlış söylentiler çıkarılan, olur olmaz suçlamalarla yıpratılmak istenen kurumlarımız hep en çok güvendiğimiz, en fazla övdüğümüz, sarsılmaz ve yenilmez bildiğimiz kurumlar oluyor. Bu bakımdan en çarpıcı ve böyle olduğu için de en üzücü örnek, Silahlı Kuvvetler olmakta. Kim bilir, belki de bir sosyal psikoloji çalışması yapılmış ve askerine düşkün olduğu bilinen Türk halkını en çok rencide edecek yıpratmanın bu olduğuna karar verilmiş de çabalar o noktada yoğunlaştırılmaktaymış gibi bir izlenim uyanıyor hepimizde. Bu sağlıksız bakış açısından bir an önce uzaklaşıp çevremizi ve karşımızdakileri daha doğru değerlendirebilmek için ulusal özgüveni yeniden kazanmamız gerekiyor. Bu açıdan bakınca, devletin elindeki tek medyatik etkileme aracı olan TRT’nin özel televizyon kanalları ve radyo istasyonları karşısındaki yetersizliği ve çaresizliği üzüntü vericidir. Zaman zaman öyle olaylar ve görüntüler yaşanıyor ki, onları değerlendirebilecek medya ustalığının kamu elinde olmayışı yüzünden halk yığınlarına yeniden özgüven kazandıracak fırsatlar da kaçırılmış oluyor. Örneğin yeni kurulan Deniz Görev Grubu’nun geçen gün denize açılışını sadece görüntü olarak ekranlara aktarabilmek bile özgüven tazelemeye yetebilirdi. Tam bir filotilla düzeninde masmavi denizi köpürterek hep birlikte ufka yönelen gemilerin görüntüsü kadar iç açıcı bir başka görüntü az bulunur. Herhalde son günlerin çirkefini de silerdi gözlerden o görüntü. [email protected] CMYB C M Y B GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Baştarafı 1. Sayfada Konuyla ilgili kurumların temsilcileriyle, uzmanlarla ilk görüşmeleri yaptıktan sonra, birkaç farklı kanaldan şu öneri geldi: “Cumhuriyet’in bu alana eğilmesi çok önemli. Ancak bir eksiklik var. Gelin şu tarımın yanına hayvancılığı da koyun. Türkiye’de hayvancılık tarımın bir alt kolu gibi algılanıyor. Oysa uygar dünyada hayvancılık tarımdan bağımsız, ayrı bir alandır. Ayrı uzmanlıklar, ayrı kurumlaşmalar gerektirir.” Gazeteci her şeyi bilen insan değildir. Neyi nerede bulacağını bilen insandır. Uzmanların yönlendirmesi haklıydı, biz de yolun devamında eki “Tarım-Hayvancılık” olarak sürdürdük. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nden alanın yatırımcılarına kadar bu ek aracılığıyla tanıştığım pek çok kişi, 2005-2006’da, “Yakında et, kuyumcuda satılırsa şaşma” türünden saptamalar yaptı. Tablo ortada... Kasap önünden geçmek asap ister hale gelmiş! Amerikalı astronot Armstrong Ay’a ilk ayak bastığında Türkiye’deki veteriner hekimliğin temsilcileri şu demeci vermişler: “Proteinle beslenenler aya çıktı.” Sağlıklı beslenme ile sağlıklı düşünme arasındaki paralelliği vurgulamaya gerek yok... Televizyonlar et fiyatlarının yükselmesiyle birlikte vatandaşın kasap seferine ne kadar seyrek çıktığını her gün göstererek anlatıyor. Türkiye 80’li yılların ortasına kadar kendi et gereksinimini karşıladığı gibi komşu ülkelere ihracat da yapıyordu. Bugün tam tersi bir durumla karşı karşıyayız. Yöneticiler, Türk toplumunun gereksinimi ve alışkanlığına göre et ithal etmeyi başarı sayıyorlar. Afyon’dan Kars’a Et-Balık Kurumu’nun tesisleri satılırken zamanın iktidarı, özelleştirmelerin bu alanda da verimliliği arttıracağını, karşı çıkanların dar görüşlü olduğunu iddia ediyordu. Zarar eden kurumların devletin sırtında kambur olarak durması elbette kabul edilemez. Ancak Et-Balık Kurumu bu türden değildi. Dünyanın her ülkesinde tarımsal, hayvansal üretim ayrıca destekleniyor. Ülke yönetimleri bu alanlara yapılan her harcamanın yurttaşının midesine gittiği bilinciyle hareket ediyor. Üreticilerin anlattıkları gösteriyor ki, Türkiye’de besicilik tüm halkalarıyla planlı desteklenen bir alan değil. Kaldı ki ülkemizde “besleme” deyince, akla ilk hayvancılık gelmiyor! Yıllar önce Brezilya’nın Sao Paolo kentinden Arjantin’in başkenti Buenos Aires’e otobüs yolculuğu yapmıştım. Arjantin topraklarının uçsuz bucaksız düzlüğünde ilerlerken ufuktaki yeşillik olağan bir görüntü haline gelmişti. Yanımdaki Arjantinli sordu: - Sığır sürülerini görüyor musun? Sorunun son hecesi biterken yan camdan baktım, koca sığırlar otların arasında adeta kedi boyunda kalıyordu. Ya bizde meracılık nasıl? Meramını kime anlatacaksın ki! Konu medyada da ancak kriz çıkınca haber değeri taşıyor. Alanında neredeyse tek başına kalan, Sadullah Usumi çınarının aşısı Ali Ekber Yıldırım, yıllardır sorunlara, yapılması gerekenlere değinirken şu uyarıyı da yapmadan edemiyor: “Gelişmiş ülkeler sanılanın aksine tarıma, hayvancılığa, klasik sanayiden daha fazla önem veriyorlar. Çünkü gelecekte tüm dünyanın ana sorunu sağlıklı beslenme olacak.” Türkiye yıllarca kırsal alanda üretmeyi değil, üretmemeyi destekledi. Karşılığını da gördü! Genel kabul gören değerlendirmelere göre dünyanın en stratejik maddesi ne altın, ne petrol; buğday. Yurttaşınızı sağlıklı besleyemiyorsanız... Tuttuğunuz altın olsa ne olur? Haşlayıp yer misiniz? GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada savunarak Baykal’ın parti liderliğinden çekilmesini onayladı. Kimileri de istifanın ardından CHP’de olası gelişmelere değindi. Baykal’ın kurultay kararıyla genel başkanlığa dönmesi olasılığını tartışmaya başladı. Fakat medyamızın ünlüleri, Baykal’ın istifa açıklamasındaki vurgulamaları önemsemedikleri gibi… Başbakan RTE’nin CHP Genel Başkanı’nın suçlamalarına verdiği yanıtı ya irdelemeye vakit bulamadı ya da.. irdelemek istemediler. Baykal kasetin bir “iktidar komplosu” olduğunun altını çiziyor. Başbakan ise sorumluluğu iktidara yüklemenin ahlaksız bir iftira olduğunu söylemekle yetiniyor. Kasetin bir iki hafta içinde düzenlendiğini öne süren iddiayı, iddianın ötesinde suçlamayı boşa çıkaracağını.. devletin bütün olanaklarını kullanarak kaseti hazırlayanları bulup çıkaracağını.. bir türlü söylemiyor. Başbakan’a göre Baykal’ın yalanlamadığı kaset bir komplo eseri değil, bir gerçek! Devletin bütün olanaklarını elinde tutan Başbakan ne diyor: “Baykal’ın elindeki kasetin hükümetin himayesinde düzenlendiğini kanıtlayan belge, bilgi varsa.. savcılığa versin” diyor. Ama kaseti hazırlayanları bularak Baykal’ın iddiasını çürüteceğim diyemiyor. Geçmişteki kimi gelişmeler, CHP’lilerin kasetin bir komplo olduğuna inanmasına neden oluyor. İsviçre’de bir bankaya Baykal’ın kızı adına milyonlarca doların yatırıldığı öne sürüldü. Açıklanan belgelerin sahte olduğu ortaya çıktı. Hükümet sustu. Seçim sırasında Alman Ebert Vakfı’ndan CHP’nin büyük miktarda yardım aldığı iddiası ortaya atıldı. Yalan, düzmece olduğu anlaşıldı. Almanlar hükümetin yalanlamasını istediler. Hükümet yan çizdi. AKP’lilerin -bu işlere neden karışıyorsunuz diye- sonradan tarizden bulundukları Alman Büyükelçiliği vakıf yardımını yalanladı. Güldal Mumcu’nun kurduğu Uğur Mumcu Vakfı’na adı sanı saklanan birtakım polislerin neden girdiğini, ne aradığını hükümet araştırmadı. Bir CHP’li belediye başkanının televizyonuna gizlice dinleme ve görüntü saptama gereçleri konuldu. Nedenleri doğru dürüst soruşturulmadı bile. Doğal olarak CHP’liler şimdi; AKP hükümetinin partiyi baskı altında tutmayı temel hedef yapan bir siyasal strateji izlediğine inanıyor ve son kaset olayının hükümetin bu yöndeki yaptırımlarının son örneği olduğunda birleşiyorlar. Daha önemlisi, kaset olayının iktidarın baskı ve yıldırma stratejisinin sonuncusu olmadığını söylüyorlar. Kanıt olarak kamuoyunda nefretle karşılanan kasetin başında Varan 1 ifadesinin, sonunda da Varan 2’yi bekleyiniz uyarısının yer aldığını gösteriyorlar. Böyle kasetlerin ortaya çıkmasını ahlaksızlık diye niteleyen Başbakan Bay RTE ise; bu tür olayların olamayacağını sağlamak amacıyla kaseti düzenleyenleri ortaya çıkaracağını bir türlü açıklayamıyor. Sorumluları bulmaktan kaçındığı izlenimi veren bu tutumu Başbakan’ın, kasetin (veya bu türden yeni kasetlerin) piyasaya sürülmesinden adeta memnun olduğu ve olacağı gibi bir kanının güçlenmesine olanak tanıyor. Başbakan; “Bu bir siyasal ve ahlaksız yakıştırmadır” söylemiyle komplo suçlamasını örtbas edemeyeceğini anlamıyor. Kuşku yok iktidar CHP’nin içine düştüğü açmazdan -aksi bütün açıklamalarına karşın- memnun! Aksini söylemek AKP’nin doğasına aykırı! Ordudan yargıya kadar temel kurumları AKP’ye karşı gören bir kafa, bir anlayış ana muhalefete tahammül edebilir miydi? Bu soru bir zaman sonra yanıtlanacaktır. Dalgalanan CHP denizinin nasıl durulacağı sorusuna yanıt aranıyor. Baykal’ın örgüt baskısıyla göreve döneceğini irdeleyenler kadar dönmemesi gerektiğini savunanlar da var. CHP dar bir zaman aralığında geleceğiyle ilgili kararlar almak durumunda. Yönetim kadrolarını düşünmeye zorlayan türlü nedenler var. Kurultay tüzük gereği beşte bir delegenin imzası ile Baykal yerine bir başkasını genel başkanlığa aday gösterirse… …bunun anlamı gayet açık: CHP Baykal’dan vazgeçmiş olacaktır! Bir yöneticinin bana söylediğine göre “Baykal’sız parti dümensiz bir gemiye dönecektir”. Hem Baykal’dan vazgeçmemek, hem de yerini, karizmasıyla iç ve dış olaylara, gelişmelere egemenliğiyle dolduracak birini bulmak?.. CHP’nin şu sıralar çözümlemek zorunda olduğu bir sorun, bir çeşit bilmece. Kişisel ve kişisel siyasal ihtiraslar henüz ortaya çıkmadığı dikkate alınırsa; günlerin önümüze yeni neler getireceğini beklemek ve görmek gerek! [email protected] SAYFA 12 MAYIS 2010 ÇARŞAMBACUMHURİYET 8 HABERLERİN DEVAMI TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 12 Mayıs Oslo Y 13 Helsinki Y 9 Stockholm Y 15 Londra Y 13 AmsterdamY 11 Brüksel Y 11 Paris Y 13 Bonn Y 12 Münih Y 17 Berlin Y 19 Budapeşte Y 23 Madrid Y 17 Viyana Y 20 Belgrad Y 27 Sofya Y 26 Roma Y 20 Atina B 25 Zürih Y 17 Moskova PB 25 Aşkabat B 30 Taşkent PB 30 Bakû Y 21 Bişkek B 25 Tiflis Y 26 Kahire B 30 Şam PB 34 İstanbul B 26 Edirne B 30 Kocaeli B 28 Çanakkale B 27 İzmir B 31 Manisa B 33 Denizli B 32 Zonguldak B 21 Sinop PB 20 Samsun PB 21 Trabzon B 20 Giresun B 20 Ankara B 25 Eskişehir B 26 Konya B 26 Sıvas B 24 Antalya A 30 Adana PB 30 Mersin B 28 Diyarbakır PB 31 Şanlıurfa PB 32 Mardin PB 27 Siirt PB 29 Hakkâri Y 23 Van Y 18 Kars Y 17 Ülkemizin doğu kesimleri parçalı ve çok bulutlu, Doğu Karadeniz’in iç kesimleri, Doğu Anadolu’nun kuzey ve doğusu sağanak, diğer yerler az bulutlu geçecek. Hava sıcaklığında önemli bir değişiklik olmayacak. AÇI MÜMTAZ SOYSAL Paranoyadan Özgüvene Hakkâri’de mayın patlamasında şehit düşen Uzman Çavuş Birol Mutlu’nun cenazesi memleketinde toprağa verildi. (Fotoğraf:AA) Kayseri şehidine ağladõ Kõlõç, Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarõna gönderme yaptõ ‘Olmayanı yorumlamamalıyız’ ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) - Anayasa Mahkemesi Başkanõ Haşim Kılıç’õn üstü örtülü biçimde mahkemenin daha önceki kimi ka- rarlarõna gönderme yaparak “Ana- yasada olmayanı yorum yoluyla eklemek ya da olanı göz ardı et- mek yapılan yemini anlamsız kı- lacaktır” sözleri dikkat çekti. Askeri Yargõtay kontenjanõndan Anayasa Mahkemesi üyeliğine se- çilen Nuri Necipoğlu, Cumhurbaş- kanõ Abdullah Gül ve Başbakan Tayyip Erdoğan’õn da katõldõğõ tö- renle ant içerek görevine başladõ. Anayasa Mahkemesi Yüce Divan Salonu’nda yapõlan törene, yüksek yargõ temsilcileri katõldõ. Kõlõç ile Necipoğlu konuklarõ sa- lonun girişinde karşõladõ. Törende konuşan Kõlõç, “Anayasalar genel olarak, devletin temel yapısını ve işleyişini gösteren, kişilerin temel hak ve özgürlüklerini güvence al- tına alan, devlet gücünü sınırla- yan, toplumun barış içinde ve öz- gür bir ortamda yaşamasını sağ- layan temel hukuk kurallarının yer aldığı metinlerdir. Anayasa Mahkemesi üyelerinin kendisine emanet edilen anayasanın temel il- kelerinin doğal yapısını bozmadan öngörülen amaca uygun yorum ve düşünceleriyle sürdüreceği görev anlayışı, koruyacağı anayasal de- ğerlerin güvencesi olacaktır. Zira, anayasada olmayanı yorum yo- luyla eklemek ya da olanı göz ar- dı etmek yapılan yemini anlamsız kılacaktır” dedi. Kõlõç’õn konuşmasõnõn ardõndan Nuri Necipoğlu ant içti. KAYSERİ (Cumhuriyet) - Hakkâri’de ma- yõn patlamasõ sonucu şehit düşen uzman ça- vuş Birol Mutlu’nun cenazesi memleketi Kay- seri’de toprağa verildi. Yakõnlarõ, AKP Kay- seri Milletvekili Sadık Yakut’a “Açılımınız batsın” diye bağõrdõ. Cenazeye katõlan Çev- re ve Orman Bakanõ Veysel Eroğlu’nun et- rafõna da korumalarõ adeta etten duvar ördü. Askeri uçakla Van’dan Kayseri’ye ulaştõrõlan şehidin cenazesi askeri ambulansla Argõncõk Mahallesi’nde bulunan baba evine götürüldü. Oğullarõnõn Türk bayraklõ tabutuna sarõlan ba- ba Ahmet Mutlu ve anne Zümrüt Mutlu fe- nalõk geçirdi. Şehidin 16 yaşõndaki kõzõ Duy- gu Mutlu’yu sõnõf arkadaşlarõ yalnõz bõrak- madõ. Şehidin evinin önünde bekleyen ka- labalõk cenaze aracõna yaklaşmak isteyince izdiham yaşandõ. Şehit yakõnlarõ, AKP Mil- letvekili Yakut’a “Açılımınız batsın. Bu mu açılım? Açılıma devam edin, utanmıyor musunuz? Yazıklar olsun. Sizin çocukla- rınız şehit olmuyor, bizim çocuklarımız şe- hit oluyor” diye bağõrdõ. Bakan Eroğlu’na etten duvar Cenaze namazõnõn ardõndan şehidin cena- zesi Kartal Garnizon Şehitliği’nde toprağa ve- rildi. Cenaze namazõ sõrasõnda korumalar, Bakan Eroğlu’nun etrafõnda adeta etten duvar ördü. Eroğlu, çok sayõda korumanõn eşliğin- de önce şehit babasõ, sonra da şehit eşinin ya- nõna giderek başsağlõğõ diledi. Yüksekova ilçesi Dağlõca bölgesi Keritepe üs bölgesinde önceki gün Mutlu’nun şehit ol- masõ ve bir askerin yaralanmasõnõn ardõndan başlatõlan operasyonlarda dün de mayõna ba- san bir asker yaralandõ. Mardin’in Yeniköy Pi- yade Karakolu’na teröristlerin açtõğõ taciz ateşinde de bir asker kolundan yaralandõ. 3 ASKERİ PERSONELE SORUŞTURMA Savaş gemisinde kaçak içki, sigara operasyonu Haber Merkezi - NATO görevi çerçevesinde İspan- ya’dan Erdek’e gelen Deniz Kuvvetleri Komutanlõğõ’na ait bir savaş gemisine yapõlan baskõnda, kaçak sigara ve viski ele geçirildi. Olayla il- gili Erdek’teki askeri savcõlõk soruşturma başlattõ. Milliyet’in internet site- sinde dün yer alan habere göre olay bir hafta önce İzmir ve Balõkesir emniyet müdür- lüklerindeki emniyet haber merkezlerine gönderilen bir ihbarla ortaya çõktõ. İhbarda, gemi personelinden Teğmen A.E. ile astsubaylar S.T. ve E.A’nõn kaçakçõlõğõ gerçek- leştirdiği öne sürüldü. Askeri savcõlõkça geçen cuma günü başlatõlan soruş- turmayla gemide arama ya- põldõ. Askeri savcõ gözeti- minde yapõlan aramada 5 bin pakete yakõn sigara ile 300 şi- şe viski bulundu. Sigaralar ve viskilere el ko- nurken söz konusu 3 kişiyle ilgili soruşturma başlatõldõ. BDP’Lİ GÜLTAN KIŞANAK Güvenlik kuvvetlerini işgal kuvvetlerine benzetti SİİRT (Cumhuriyet) - BDP Genel Başkan Yar- dõmcõsõ Gültan Kışanak, çocuklara cinsel istismara karşõ önlem almamakla suç- ladõğõ Vali Necati Şentürk için, “Güvenlik dedikleri halkın özgürlük taleple- rini bastırmak ise o dev- lete o zaman ‘işgal kuv- vetleri’ denir” dedi. Siirt’te geçen ay ortaya çõkan cinsel istismar olay- larõnõn ardõndan BDP’liler protesto gösterisi düzenle- di. Düzenlenen mitingde konuşan Kõşanak,“Eğer bu ülkede devletin bütün ku- rumlarını koordine eden ve emir veren bir vali bu zihniyette ise bu kentte fu- huş çeteleri cirit atmaz mı? O ‘güvenlik’ dedikle- ri halkın özgürlük talep- lerini bastırmak ise o dev- lete o zaman ‘işgal kuv- vetleri’ denir. Ya vali zih- niyeti değiştirecek ya da ‘işgal kuvvetlerini’ bura- dan alıp gidecek” dedi. Emniyete bombalı saldırı önlendi İstanbul Haber Servisi - İstanbul’da iki ayrõ emniyet binasõna bölücü örgüt adõna bombalõ saldõrõ düzenleme hazõrlõğõnda olduğu ileri sürülen bir kadõn yakalandõ. Adliyeye sevk edilen kadõn tutuklandõ. Bombacõnõn keşif yaparken çekilen görüntüleri ortaya çõktõ. Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nden yapõlan yazõlõ açõklamada, İstanbul ve Sakarya Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele ve İstihbarat Şube Müdürlükleri’nce 7 Mayõs 2010 tarihinde terör örgütüne yönelik olarak operasyon düzenlendi. Operasyonda, terör örgütü içerisinde faaliyet gösteren, örgüt adõna bombalõ eylem hazõrlõğõ içerisinde bulunan ve eylem amaçlõ emniyet binalarõna keşif çalõşmasõ yaptõğõ tespit edilen bir kadõn yakalandõ. Açõklamada, operasyon sonucu iki ayrõ emniyet binasõna yönelik yapõlacak saldõrõ eylemlerinin engellendiği kaydedildi. Haşim Kılıç.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle