Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 NİSAN 2010 SALI CUMHURİYET SAYFA
DİZİ 9
CMYB
C M Y B
Doğru olan yol, bir kişi çevresinde toplanmõş tek bir partinin dayatmasõ değil, geniş çaplõ toplumsal uzlaşmadõr
Anayasa reformu nasõl yapõlõr?
A
nayasa reformu, anayasanõn bir
önceki bölümde açõklanan temel
işlevini geliştiren, siyasal iktidarõ
sõnõrlarken temel hak ve özgürlükleri
genişleten anayasa değişikliklerinin hak
edeceği bir nitelemedir. Bu nitelikte bir
anayasa değişikliği için uzlaşmanõn
sağlanmasõ hiç de güç değildir. Bunun
somut ve canlõ örnekleri yakõn tarihimizde
yaşanmõştõr. 1982 Anayasasõ’nõn otoriter
yapõsõnõ değiştiren 1995 ve 2001 anayasa
değişiklikleri bu anlamda birer anayasa
reformudur. Her ikisi de olabildiğince
geniş bir toplumsal uzlaşmadan hareket
eden TBMM’deki partiler arasõ
mutabakatõn ürünüdür. Tarihsel
deneyimleri bir yana iterek tek bir partinin,
daha doğrusu tek bir lider çevresinde
toplanmõş bir partili grubunun
dayatmasõyla anayasa reformu yapõlamaz.
Yapõlõrsa bu anayasa değişikliği, ulusun
değil bu dayatmayõ yapanlarõn anayasasõ
olur ve kalõcõlõk kazanamaz. Öte yandan
uzlaşmanõn temel dayanağõ, Cumhuriyetin
temel niteliklerinde, özellikle bu
niteliklerin merkezinde yer alan hukuk
devleti ilkesinde aranmalõdõr. Unutmamak
gerekir ki hukuk devletini ihlal edecek
olan bir anayasa değişikliği, planlanan
plebisitle de sağlõk kazanamaz.
AKP’nin anayasa önerisinin
değerlendirmesi
? Değerlendirme yöntemi
Anayasa reformu açõsõndan bütün
sorunun siyasal iktidarõn sağlõksõz
demokrasi anlayõşõndan kaynaklandõğõnõ
belirtmiştik. Hazõrlanan anayasa
değişikliği önerisine de bu gözle bakmak
gerekir.
Siyasal iktidarõn asõl yapmak istediği
değişikliklerin hedefi, Anayasa
Mahkemesi ile HSYK’nin yapõlarõnõ
kendisine yakõn bir kompozisyonda
yeniden oluşturmak ve parti kapatma
usulünü kökünden değiştirerek Venedik
kriterlerine ve AİHM kararlarõna uygun
kapatma nedenlerini bile uygulanamaz
duruma getirmekten ibarettir. Geri kalan
değişiklik önerileri, bu temel amacõ
maskelemekten başka bir işlevi olmayan
bir makyaj malzemesi niteliği
taşõmaktadõr. Bu tür değişiklikler, bir
hukuksal kirliliği örtme amacõyla
kullanõlmamõş olsalardõ, üzerinde durmaya
değerdi. Ama asõl amaç, makyajla
gizlenemeyecek derecede kirliyse,
yapõlacak değerlendirmede de ağõrlõğõn
ona verilmesi gerekir. Bu değerlendirmede
anayasa değişikliği paketinin oluşum
biçimindeki kusur üzerinde durmayacağõz.
Hükümet tasarõsõ hazõrlar gibi anayasa
hazõrlanamaz. Meclis’e “teklif” biçiminde
de sunulmuş olsa, anayasa değişiklik
paketinin Başbakan yönetiminde tasarõ
gibi hazõrlandõğõ ortadadõr. Üstelik bu
yaklaşõm hiç de gizlenmemiş, anayasa
paketinin Meclis’te ikinci kez imzaya
açõlõşõnda, imzalara Başbakan ve Bakanlar
Kurulu üyelerinden başlamak suretiyle
adeta doğrulanmõştõr. İşin bu yönü ile ilgili
olarak bu kadarõyla yetiniyoruz.
? Yalan, aldatmaca ve çarpıtmalar
Adalet Bakanõ Ergin, hazõrlanan
değişiklik paketi için “Biz Avrupa’nın
çağdaş ve demokrasi değerlerini kıstas
alarak değişikliğe gittik” diyor
(Cumhuriyet, 23.03.2010). Bu söylem hem
siyasal iktidarõn ve hem de ona yakõn
medya ve yazarlarõn sloganõ olarak
kullanõlmaktadõr. AKP’nin anayasa
değişikliği paketini doğru
değerlendirmenin ilk koşulu, bu söylemin
koca bir yalan olduğunu ortaya koymaktõr.
Öncelikle altõnõ çizmemiz gereken nokta,
AKP önerisinde Adalet Bakanõ ve
Müsteşarõ’nõn HSYK’deki varlõğõnõ
sürdürmesidir. Bu durum, Avrupa Konseyi
ve AB organlarõnõn Türkiye ile ilgili
beklentileri ile taban tabana zõttõr. Daha
önceki yazõlarõmõzda da belirttiğimiz gibi
(Bkz. Cumhuriyet 05/06.03.2010), AB
Komisyonu uzmanlarõ tarafõndan
düzenlenen Türk yargõ düzeniyle ilgili 3.
İstişari Ziyaret Raporu’nda aynen şöyle
denilmektedir (1):
“Adalet Bakanı ve Müsteşarını
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
üyeliğinden çıkarmak için anayasanın
159. maddesinin değiştirilmesini tavsiye
ediyoruz.” (“Tavsiyelerin Özeti” başlõklõ
bölüm m.4).
Aynõ yaklaşõm daha genel ifadelerle
Türkiye’ye ilişkin İlerleme Raporlarõnda
da görülmektedir: “ … Adalet Bakanı ve
Adalet Bakanlığı Müsteşarı da
Kurul’un oy hakkına sahip yedi
üyeliğinden ikisini oluşturmaktadır. …
Bu yapı, … yürütmenin Türkiye’deki
hâkimlerin mesleki ilerlemelerine
yönelik alınacak kararları etkileme
potansiyelini yaratabilir.” (2006 İlerleme
Raporu, Bölüm 2.1 “Yargı Sistemi”
altbaşlõğõ)
Gül’ün seçimleri için YÖK
atamalarına bakmak yeterli
A
KP anayasa paketinin HSYK
ile ilgili düzenlemelerinde
Cumhurbaşkanõ’nõn rolü
devam etmektedir. Buna göre 21
üyeden oluşturulacak olan
HSYK’nin dört üyesi, doğrudan
Cumhurbaşkanõ tarafõndan seçile-
cektir. Oysa istişari ziyaret rapor-
larõnda Cumhurbaşkanõ’nõn
HSYK’ye doğrudan üye seçmesi
şöyle dursun, yürürlükteki anayasa-
nõn öngördüğü dolaylõ seçim bile
yargõ bağõmsõzlõğõnõ zedeleyen bir
yöntem olarak gösterilmektedir. Yu-
karõda anõlan İstişari Ziyaret Rapo-
ru’nun “Tavsiyelerin Özeti” başlõklõ
bölümünün 5. maddesi aynen şöyledir
(2):
“Cumhurbaşkanının HSYK üyele-
rinin atamasındaki rolünün sadece
resmi ve rutin bir eylem olduğu ve
en iyi uygulamaları yansıttığı şeklin-
de ifade edilen görüş bizi ikna ede-
memiştir. Bu nedenle Cumhurbaşka-
nının bu süreçteki yetkisinin kaldı-
rılmasına ilişkin tavsiyemizi tekrarlı-
yoruz.”
Bu bağlamda önemli bir noktanõn al-
tõnõ çizmek gerekir: 3. İstişari Ziyaret
Raporu zamanlama bakõmõndan 13 ve
22 Haziran 2005 tarihleri arasõnda ka-
leme alõnmõştõr. Başka bir deyişle
TBMM’nin Anayasa Mahkemesi
Başkanõ Ahmet Necdet Sezer’i ta-
rafsõz kişiliği ile TBMM dõşõndan
cumhurbaşkanõ olarak seçtiği bir dö-
nemle ilgilidir. Ahmet Necdet Se-
zer’in herhangi bir parti ile organik ya
da düşünsel yönden bağlantõlõ olmadõ-
ğõ, sanõrõm herkesin hemfikir olduğu
bir gerçektir. Buna karşõlõk Abdullah
Gül’ün gerek düşünsel ve ideolojik
yönden ve gerekse AKP’nin kurulu-
şundaki rolü bakõmõndan AKP ile
özdeş bir konumu olduğu da yadsõnamaz.
Her ikisinin Cumhurbaşkanlõğõ kõyaslan-
dõğõnda, anõlan tavsiyenin ilkesel önemi
çok daha belirgin bir ağõrlõk kazanõr. Ab-
dullah Gül’ün yüksek yargõ organlarõyla
ilgili olarak nasõl bir seçim yapacağõnõ gö-
rebilmek için rektör atamalarõna bir göz
atmak yeterlidir. Anayasa Mahkemesi’ne
yaptõğõ son atamanõn alõşõlmõşõn dõşõndaki
uygulama biçimi de ayrõ bir örnek oluş-
turmaktadõr.
BU TABLO HAKLI ÇIKARILAMAZ
HSYK’nin
yapısı tersine
çevriliyor
A
KP’nin anayasa paketine göre, HSYK’nin 4
üyesi doğrudan cumhurbaşkanõ tarafõndan
seçilirken 10 üyesi 1. sõnõfa ayrõlmõş yargõç-
lar tarafõndan seçilmekte, buna karşõlõk yüksek yargõ,
kurulda sadece 4 üye ile temsil edilmektedir. Kuru-
lun yüksek hâkimler dõşõndaki seçilmiş üye sayõsõ
15’i bulmakta, buna Adalet bakanõ ve müsteşarõnõ ek-
lediğiniz zaman bu sayõ 17’ye ulaşmaktadõr. Görül-
düğü gibi yapı tamamen tersine çevrilmiş, yüksek
yargının temsilcileri küçük bir azınlık olarak bı-
rakılmıştır. Bu tabloyu haklõ çõkaracak hiçbir makul
ve nesnel açõklama yapõlamaz. Bu tablo, yüksek yar-
gõ organlarõna karşõ duyulan hõnç ve düşmanlõğõn
açõk bir göstergesidir.
Ancak bundan bağõmsõz olarak, getirilen modelin
Avrupa standartlarõyla da hiçbir ilgisi yoktur. Tam
aksine AB Komisyonu uzmanlarõnõn Türkiye ile ilgili
İstişari Ziyaret Raporlarõ, AKP’nin anayasa paketin-
de önerilen modelin tam tersini tavsiye etmektedir:
(Hâkimler ve Savcõlar Yüksek Kurulu’na) “... mes-
lekte henüz kariyer aşamasında olan, gelecekteki
atanma durumu ile ilgili beklentisi olan kişilere
nazaran, kariyerinin doruk noktasında olan kişi-
lerin seçilmesi, bu kişilerin daha fazla bağımsız
davranacakları izlenimini yaratmaktadır.
Yüksek kurulun idari etkiden muafiyetini sağla-
mak üzere diğer çözümlerle birlikte (kurula diğer
mahkemelerden de katılım sağlanması) üzerinde
düşünülmesinin yararlı olacağına inanıyoruz. İsti-
naf mahkemelerinin kurulması da kurulun yapısı-
nı değiştirebilecektir. Gelecekte, barolar gibi yar-
gı dışı kuruluşlardan da üye temsili düşünülebi-
lir.”
Görülüyor ki, Avrupalõ uzmanlarõn anlayõşõna göre,
yargõ bağõmsõzlõğõnõn sağlanmasõnda asõl olan, mesle-
ğinin zirvesine ulaşmõş, ilerisi için hiçbir beklentisi
olmayan, kimseye bir şey vaat etme ihtiyacõ taşõma-
yan, kimseye manevi borcu olmayan kimselerin ku-
rul üyesi yapõlmasõdõr.
Bunun yanõnda anõlan istişari rapordaki deyimiyle
“meslekte henüz kariyer aşamasında olan, gele-
cekteki atanma durumu ile ilgili beklentisi olan
kişilerin temsili” ancak azõnlõkta kalmalarõ halinde
bir sakõnca olmaktan çõkar. Bunlarõn yanõ sõra İstinaf
Mahkemeleri ile Türkiye Barolar Birliği’ne de tem-
silci seçtirmek suretiyle, kurulun daha saydam bir ni-
telik kazanmasõ ve yargõnõn her kesiminin gereksin-
melerini yansõtmasõ sağlanmõş olur. Böyle bir anlayõ-
şõ AKP’nin anayasa paketinde bulmak mümkün de-
ğildir. AKP önerisinde kurulun oluşumu, siyasal ikti-
darõn etkisini doğrudan ve dolaylõ olarak sağlayacak
biçimde kurgulanmõştõr.
Yalan ve aldatmanõn Avrupa boyutu
Y
alan ve aldatmanın bir de
Avrupa boyutu var ki, o da-
ha da çirkin. Bu bağlamda iki
şeyi birbirinden ayõrmak gerekir. Bi-
rincisi, Avrupa’nõn kendisi için belir-
lediği bağõmsõz yargõ modeli; ikincisi ise
Batõ’nõn Türkiye’ye yönelik politika-
larõnõn gereği olarak Türkiye için göz
yumduğu yargõ modeli.
Yargõ bağõmsõzlõğõ konusunda Avrupa
standardõnõ belirleyen temel ilke, Av-
rupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin (R
[94] 12) kararõnda belirlenmiştir. O ka-
rarda şöyle deniliyor:
“Hâkimlerin seçimi ve kariyerleri
konusunda karar veren merci, hü-
kümet ve idareden bağımsız olmalı-
dır. Bu merciin bağımsızlığını temi-
nat altına almak için getirilecek ku-
rallarla merciin üyeleri yargı tara-
fından seçilmeli ve bu merci kendi
usul kurallarını kendisi vaz’etmeli-
dir.”(1)
Bakanlar Komitesi’nin 13 Ekim 1994
tarihli 518. toplantõsõnda kabul edilmiş
olan bu kararda yargõ ile ilgili olarak be-
nimsenen temel ilke budur. Bunun dõ-
şõnda, değişik ülkelerde görülen ve bir
kõsmõ gelenekten kaynaklanan farklõ ata-
ma usulleri, ancak uygulamada ba-
ğõmsõzlõğõ sağlayan hukuksal ya da
fiili güvencelerin varlõğõ halinde geçerli
sayõlmõştõr. Hemen belirtelim ki Avru-
pa Yargõçlarõ Danõşma Konseyi’nin
(CCJE) Avrupa Konseyi Bakanlar Ko-
mitesi’ne sunduğu 10 (2007) No’lu
görüşü de aynõ çizgidedir.
Bu temel ilke bizim 1961 Anayasa-
sõ’nda yakaladõğõmõz bir modelin Av-
rupa’ya oldukça gecikmiş bir biçimde
yansõmasõdõr. Bu durum bizim için bir
gurur kaynağõ olmalõydõ. Anayasada
yargõ alanõnda yapõlacak reform da bu
temel ilkeye göre şekillenmeliydi. Oy-
sa AKP’nin anayasa paketinde, Avru-
pa’nõn günümüzde benimsenen stan-
dartlarõna göre eskimiş sayõlan ve an-
cak Avrupa uygulamasõnda yargõ ba-
ğõmsõzlõğõ ilkesinin yerleşmiş gücü ve
etkisiyle şekli bir modele dönüştüğü için
tolere edilen atama ör-
nekleri, kötü ve çarpõ-
tõlmõş bir kopya olarak
Türk kamuoyuna su-
nulmaktadõr.
Bu nedenle Türki-
ye’ye yönelik Avrupa
politikasõnõn çifte stan-
dardõna da işaret et-
memek büyük bir ek-
siklik olur. Avrupalõ
siyasetçiler, yargõ ba-
ğõmsõzlõğõ ile ilgili ola-
rak, gerek ilkesel ve
gerekse fiili düzlemde
kendileri için uygun
gördükleri modeli,
Türkiye için görmez-
den gelme taktiğini uy-
gulamaya çalõşõyorlar.
Ben bu ikiyüzlü davranõşõ, yüzde on se-
çim barajõnõ Türkiye için uygun gören
AİHM kararõna benzetiyorum. Yakõn
zamanlarda bu konuda iki örnek gözü-
müze çarptõ:
Akıl almaz küstahlık
Birincisi, Avrupa Parlamentosu Tür-
kiye Delegasyonu Yönetim Kurulu’nun
eski başkanõ Joost Lagendjik’in
07.03.10 tarihli Radikal’de yayõmlanan
yazõsõ.Adeta AKP’nin avukatlõğõnõ ya-
parcasõna yazõsõna “Her Yargı Refor-
muna Karşı Koymak Niye?” şeklin-
de bir başlõk atmõş. Yazõ, akõl almaz bir
küstahlõkla, HSYK’nin son birkaç ay
içinde “meşruiyetinin altını oyan bir
dizi olaya karıştığı” iddiasõyla başlõ-
yor ve “Türkiye’nin en üst yargı ku-
rumlarının kaybolmuş meşruiyeti”
nitelemesiyle son buluyor. Adam Tür-
kiye’de öyle bir misyon üstlenmiş ki
“kraldan ziyade kralcı” ifadesi onun
için zayõf kalõr. Sanõrõm Lagendjik’in bu
ifadeleri, -dõşarõdan akõl verme izleni-
mini uyandõrmõş olmasõ bakõmõndan-
AKP ileri gelenlerini de rahatsõz et-
miştir.
Yazõda AB Komisyonu uzmanlarõnõn
Türkiye ile ilgili “İstişari Ziyaret Ra-
porları”ndan tek bir satõr yer almamõş.
Buna karşõlõk hazõrlanan anayasa de-
ğişikliği paketine destek vermek üzere
Avrupa Yargõçlarõ Danõşma Konse-
yi’nin (CCJE) 10 (2007) No’lu görü-
şünü çarpõtma yolu seçilmiş. Güya
CCJE, karma kurullarõ “kuvvetle” des-
tekliyormuş. Oysa CCJE’nin ilk terci-
hi yalnõz yargõçlardan oluşan bir yük-
sek kuruldur. CCJE görüşünde, bu ku-
rula kendi emsallerince üye seçilmesi
öngörülmektedir. (III.A.
17) Ancak, karma yapõ-
nõn tercih edildiği du-
rumlarda CCJE, her tür-
lü yönlendirme ve uy-
gunsuz baskõnõn engel-
lenmesi için üyelerin
önemli bir bölümünün
emsalleri tarafõndan se-
çilen yargõçlardan oluş-
masõ gerektiği düşün-
cesindedir. CCJE, Av-
rupa’nõn çeşitli ülkele-
rindeki yargõçlarõnõn bir
araya geldiği bir kuru-
luştur. Çeşitli modellerin
yer aldõğõ Avrupa uy-
gulamasõnõ kapsama eği-
limi bu kuruluşun do-
ğasõnda yatar. Çünkü
her ülke, kendi uygulamasõnõ dõşlama-
yan bir çözüm arar. Önemli olan bu ku-
ruluşun ilke olarak benimsediği mo-
deldir. Bunun Türk kamuoyundan sak-
lanabileceğini sanmak, ancak sömürgeci
bir anlayõşõn inanç konusu olabilir.
CCJE’nin görüşünü çarpõtmak ise ger-
çek bir Avrupalõ entelektüelin yapabi-
leceği bir şey değildir.
İkinci örnek, Avrupa Parlamentosu
Türkiye raportörü Ria Oomen-Ruij-
ten’in açõklamalarõ. “Anayasa deği-
şikliği paketinden çok büyük mem-
nuniyet duydum” diyor hazret. Ama
“uzlaşma ile çıkması” gerektiği vur-
gusunu da ihmal etmiyor. (26.03.2010,
CNN TURK) AB Komisyonu’nun Ge-
nişlemeden Sorumlu Komiseri Stefan
Füle’nin açõklamalarõ da buna paralel.
(Bkz. Sedat Ergin, Hürriyet,
03.03.2010) Belli ki AKP’nin anayasa
değişikliği paketinde yargõ ile ilgili
olarak yer alan düzenlemelerin, Avru-
pa’nõn kendisi için benimsediği stan-
dartlarla uyumlu olmadõğõnõn farkõn-
dalar. “Uzlaşma” sözcüğü bu çelişki-
den sõyrõlmanõn anahtarõ olarak kulla-
nõlmõş.
Avrupa’nın ikiyüzlülüğü
Avrupa politikasõnõn bu ikiyüzlülüğü,
bize hiç de yabancõ değildir. Önemli
olan bunun bilinciyle hareket ederek ül-
ke çõkarlarõnõ koruyan bir politikanõn iz-
lenmesidir. Ama bunun için Cumhuri-
yet rejimi ve onun kazanõmlarõyla ba-
rõşõk bir siyasal iktidarõn varlõğõ gerekir.
Anayasa konusundaki “uzlaşma” da
ancak böyle bir zemin üzerinde sağla-
nabilir. Türkiye’nin talihsizliği, Cum-
huriyetin temel ilkeleriyle barõşõk ol-
mayan bir siyasal iktidarõn çõkarlarõy-
la, Batõ’nõn küresel çõkarlarõnõn birleş-
tiği bir aşamada bulunmasõdõr. Bunu aş-
mak, ancak halkõn bunu kavramasõyla
mümkündür. Bu konuda temel işlev de
siyasal muhalefete, AKP ve/veya Ba-
tõ’nõn küresel politikasõnõn sözcüsü ol-
mayan aydõnlara, medyaya ve sivil
toplum örgütlerine düşmektedir.
SÜRECEK
Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Çiçek, Adalet Bakanı Ergin’le anayasa değişikliği konusunda TÜSİAD’ı ziyaret etmişti.
Anayasa
Komisyonu
toplantısı