19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 13 NİSAN 2010 SALI 6 HABERLER TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ [email protected] - www.mehmetfarac.com Türk Hizbullah’ı 17 Ocak 2000’deki operasyonun ardından yeraltına çekildi. 2003’ten itibaren ise dernekler üzerinden siyasallaşma stratejisine döndü. Örgüt eylem yapmadığı için çalışmalarını açıkça duyurmaktan da kaçınmıyor. Örgütün faaliyetlerini duyuran birkaç web sitesinden birine, 10 yıl önce polisle girdiği çatışmada öldürülen Hüseyin Velioğlu’ndan esinlenerek isim verilmiş: Hüseyni sevda!.. Bu sitede Hizbullahçılar zaman zaman siyasal gelişmelerle ilgili görüşlerini de açıklıyor. Ancak örgüt yöneticileri bunu yaparken alışılagelmiş bir suçlamayı da nakarat yapmaktan kurtulamıyor: Kemalist rejim!.. Bu sitede son olarak “Hizbullah’a yöneltilen silahlar” başlıklı bir yazı yayımlandı. M. Emin Çelik imzalı yazıda, “Rejimin en büyük arzusunun Kürt coğrafyasında İslamın hayattan çıkarılması olduğu” ve “Güneydoğu’da ardı ardına komünist örgütlenmeler oluşturulduğu, Kürt gençlerini dinsiz yetiştirme amaçlı büyük projeler geliştirildiği” öne sürüldü. Hatta yazıda, “Köy Enstitüleri’nin Müslüman halkı dinsizleştirme amaçlı olduğu” iftirası bile atıldı! Rejimin, Hizbullah’ın aksine “PKK’yi laik bir yapılanma ve İslam düşmanı olduğu için tehlikeli görmediği” öne sürülen yazıda şu satırlar da dikkat çekiyordu: “Son günlerde bizzat devletin resmi televizyonu vasıtasıyla Hizbullah’a mal edilmeye çalışılan bazı görüntüler, rejimin çarpıtma haberlerle Hizbullah’ın önünü kesme çabalarının devam ettiğini göstermektedir. Hizbullah’ın sorgu kasetleri 17 Ocak 2000’de devletin eline geçmişti. Devlet bunları neden on yıl sonra gündeme getirme gereği duydu? Son iki-üç yıl içerisinde farklı bir taktik geliştirilen rejim, dernek çatısı altında faaliyet yürüten inançlı gençleri hedef almakta, şantaj ve oyunlarla darbe vurmaya çalışmaktadır.” Takıyye dolu bu satırlarda düzeltilecek çok şey var: Birincisi Hizbullahçılar, bugün Türkiye’de artık Kemalist denilecek bir rejimin varlığından söz edilemeyeceğini çok iyi bilmelidirler! Unutmasınlar ki, askerlerin, polislerin, bilim adamlarının, gazetecilerin ve parti liderlerinin “Atatürkçü” diye zindana atıldığı bu ülkede, rejim karşıtları hem iktidarda duruyor hem de varlık ve lüks içinde oldukça özgür yaşıyor!.. İkinci ve önemli saptama ise ülkeyi 2002’den bu yana Hizbullahçıların da oy verdiği “laiklik karşıtlarının odağı AKP”nin yönettiği bilinçli olarak gözden kaçırılıyor. Hizbullah, son yıllarda örgüte yönelik yoğunlaşan operasyonların ardında AKP ve destekçilerinin durduğunu da pekâlâ iyi biliyor! Üstelik Hizbullah’ı “Ergenekoncu”, Hüseyin Velioğlu’nu ise “Ajan” ilan edenlerin AKP destekçisi dinci basın olduğu da belgelerle sabit! AKP’nin, Hizbullah’ın faaliyet gösterdiği Doğu ve Güneydoğu’ya son 8 yılda tamamı cemaat kökenli vali, kaymakam ve bürokratlar atadığı da unutulmamalı!.. Velhasıl Hizbullah “Kemalist rejim... Kemalist rejim..” diye boşu boşuna bağırıyor!.. Örgüt sitesindeki kin dolu yazıya “Ağacın kurdu içindedir” başlığı atılsaydı çok daha gerçekçi olurdu! Ağaçtaki Kurt!.. Dün, Kürt siyasetinde gerginliğin ön plana çıktığı iki önemli olay yaşandı... Önce BDP’nin, yani “Barış ve Demokrasi Partisi”nin iki gün süren parti meclisi toplantısının sonuç bildirgesi açıklandı. Yapılacak çalışmalar arasında, “AKP’ye karşı daha sert bir muhalefet yürütülmesi” ve “AKP’nin anayasası olarak tanımlanan anayasa değişikliğine karşı durulması” maddeleri de vardı... Sonuç bildirgesindeki son üç madde ise toplumu gerebilecek türdendi!.. İşte Kürt açılımındaki çıkmazın derinleştiği ve Güneydoğu’daki operasyonların gerginliği arttırdığı bir süreçte BDP’nin aldığı çok kritik üç karar: - 8 Mart, Newroz ve 4 Nisan (Öcalan’ın doğum günü) etkinlikleri nedeniyle meydanlarda ortaya konulan cesaretli ve net tutuma layık bir politikayı hayata geçirme, halkımızın taleplerini siyasal kazanımlara dönüştürme konusunda kararlılık ifade edilmiştir. - 14 Nisan 2009 tarihinde Kürt siyasetçilerine yönelik başlatılan tutuklama ve operasyonlara karşı çabalar üst seviyeye çıkarılarak, operasyonun yıldönümü vesilesiyle 14 Nisan’da başta Diyarbakır olmakta üzere birçok ilde kitlesel yürüyüşler yapma kararı alınmıştır. - Özellikle sınır bölgelerine yönelik son yılların en büyük askeri sevkıyatı ve yığınağı yapılıyor. Olası çatışmaları ve ölümleri önlemek için gerekirse çatışma bölgelerine giderek savaşı fiilen durdurma kararlılığı vurgulanmıştır. Gerginliğin Güneydoğu’ya yarar sağlamadığı biliniyor. “Barış” ve “demokrasi” isteyen BDP, şahin politikalara niçin sığınıyor? Pusudaki Şahin!.. BDP’nin bu kararları kamuoyuna açıkladığı gün Samsun’da çok vahim bir olay meydana geldi. AKP’lilerin iki hafta önce Van’da CHP lideri Deniz Baykal’a yumurta ve taşlarla saldırmasının yankıları sürerken, kapatılan DTP’nin yasaklı lideri Ahmet Türk bir duruşma için gittiği Samsun’da yumruklandı! “Tek parti faşizmi”nin yarattığı gerginlik, tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar sokakları germeye başladı! Muhalefet partilerinin liderleri ve yöneticileri güpegündüz sokak ortasında, polislerin gözleri önünde linç edilmeye çalışılıyorsa süreç hiç de iyiye gitmiyor!.. Gerçek şu ki, demokratik siyaset sokak çetelerince engelleniyor ve Türkiye; kitlelerin karşıt görüşlü siyasete yaşam hakkı tanımadığı bir kaos ve çatışma alanına dönüşüyor!.. Unutulmamalı ki, iktidarın muhalafetle, yargıyla, askerle ve medyayla kavga ettiği; devlet kurumları arasında güven bunulımının doruğa çıktığı bir ülkede; son saldırılar bürokrasideki ciddiyet ve görev sorumluluğunun da yerle bir olduğunu ortaya koyuyor!.. Bir ülkede iki önemli siyasetçi, iki hafta arayla taşlı ve yumruklu saldırıya uğruyorsa bunların aniden gelişmiş sıradan eylemler olduğunda kimse ısrar etmemelidir!.. Ortada derin bir ihmal ve tehlikeli kuşkular vardır!.. Deniz Baykal ve Ahmet Türk’e yönelik saldırılar şu gerçeği sorgulamayı zorunlu kılıyor: Birileri, sindirilmiş yargı, medya ve ordudan sonra susturulmuş bir muhalefet düşlüyor; “tek parti faşizmi”nin taşeronları ise bu uğurda sokağa salınıyor!.. CHP’ye taş, BDP’ye yumruk atan sokak çetelerinin ardındaki irade acilen ortaya çıkarılmalıdır! Aksine ben bu sürecin nereye gittiğini çok iyi biliyorum!.. Sokaktaki Çete!.. BİLİM ve SİYASET ORHAN BURSALI Referandumdan Ne Çıkar? Gerginliği görüyor musunuz? Toplumun ve siyasetin her düzeyinde irili ufaklı patlamalarla sürüyor! Ahmet Türk’e saldırı! Polis sanki göz yummuş gibi! Yargıçlar arasında, salonda yer darlığı nedeniyle itiş kakış! Gerginlik, iktidarın ve başının ana gıdası! 8 yıldır bu böyle! Ülkeyi her noktada, her kesimde ger babam ger! Bir ülkenin yurttaşlarını nasıl birbirine düşman edersiniz, sorusuna örnek gösterilecek bir ülke olduk! Toplumun her kesimindeki bölünme, biraz zor iflah olur kamplar yarattı! Siyasetin bu durumu, toplumun alt kesimlerinde siyasetten bağımsız şiddet olaylarını tetiklediğini, bir toplum psikoloğu rahatça söyleyebilir! Bu gerilimden kurtulma umudu var mı? Başbakan giderayak, Baykal’ın anayasa değişikliğinin yargı ile ilgili itirazlarının ortak bir komisyonda görüşülebileceğini söyledi. İki parti ilgilileri bir araya geldi! İyi ve sevindirici bir şey! Ama kalıcı mı? Başbakan’ın “Bu değişikliklerin altına elimi değil bedenimi koydum” söyleminden bu noktaya gelmesi ne kadar ciddi, göreceğiz. Açıkçası, AKP’nin yargıya ilişkin değişiklikte makulü arayacağını pek beklemiyorum. Aksi, sürpriz olur! Çünkü değişikliklerin çekirdeğinde yargı var! AKP, yargı değişikliğini öngörmeseydi, 30 maddelik bir paket ortaya çıkmazdı.. Baykal’ın uzlaşı önerisi Erdoğan’ı biraz sıkıştırdı! Ayrıca, anayasa değişiklik paketinin, bu haliyle Anayasa Mahkemesi’nden dönmesi, büyük bir olasılık! AKP, bu reddiyeden, önümüzdeki seçim sürecinde kullanmak üzere nasıl bir propaganda malzemesi çıkaracaktır, pek sır olmasa gerek! Ancak, bu değişiklikteki gerilimin, AKP’ye bir yararı olacağını hiç sanmıyorum. Diyelim Anayasa Mahkemesi’ni bir şekilde aştılar ve Cumhurbaşkanı referanduma götürdü... İktidar, referandumdan evet çıkartabilir mi? AKP ve destek verecek siyasi çevrelerin oluşturacağı kampın oyu ile, iktidar karşıtı kampın toplam oyunu karşılaştırırsanız, sonuç AKP için hüsran olabilir! İktidarın, biçimsel bile olsa, uzlaşı arayışının ardında bütün bu hesaplar yatıyor olabilir... Referandumun en tehlikeli yönü, sonuçları olur. Yüzde 50.5 - 49.5 gibi, tamamen dar bir aralıkta çıkacak sonuç, anayasa değişikliğini tamamen şaibeli hale getirir! Yasal bir sonuç olsa da, ahlaki olarak, toplumun yarısının karşı olduğunu resmen tescil edecek bir referandum sonucu, toplumun kabak gibi ikiye ayrıldığının da kanıtı olacak! Muhalefetin ana gayreti de, iktidar durumunda, bu anayasayı yeniden değiştirmeye çalışmak olacaktır! Türkiye, bitmek tükenmez bir siyasi düşmanlıklar içinde, yıllarını yitirecek bir ülke midir? Geleceğe baktığımızda, umutsuzluk ve alacakaranlıklardan başka bir şey gözükmemektedir! Avrupa’nın hangi ülkesinde bir Türkiye manzarası görebilirsiniz? Türkiye’nin, bu siyaset kargaşası içinde, dünya cangılında ayakta durabilmesi ne kadar mümkün olacak? FIRAT KOZOK ANKARA - Yeni RTÜK Yasa Tasarõsõ Taslağõ’nda üst kurulun oybirliği ile aldõğõ kararlarõn gör- mezden gelinmesi, kurulu harekete geçirdi. AKP ve MHP kontenja- nõndan seçilen birer üye ile CHP kontenjanõndan seçilen 2 üye, eleş- tirilerini dile getirmek üzere Dev- let Bakanõ ve Başbakan Yardõmcõsõ Bülent Arınç’tan randevu istedi. Kurul üyeleri, bölge müdürlükle- rinin kapatõlmasõnõn özellikle irti- cai ve bölücü yayõnlarõn denetim- sizleşmesinin önünü açacağõ uya- rõsõnda bulunuyor. Bakanlar Kurulu’nda imzaya açõlan RTÜK Yasa Tasarõsõ Tas- lağõ’ndaki düzenlemeler RTÜK’ü karõştõrdõ. Üst kurulun 1 ay önce oybirliği ile “geliştirme” kararõ al- dõğõ bölge müdürlüklerinin kaldõ- rõlmasõnõ öngören taslakla, genel sekreterken kaymakamlõğa ata- nan Şeref Ataklı da başkan yar- dõmcõlõğõna yükseltiliyor. Söz konusu iki gelişmenin Cum- huriyet tarafõndan kamuoyuna duyurulmasõnõn ardõndan üst ku- rulda yeni bir tartõşma başladõ. Kurul kararõnõn görmezden geli- nerek yasaya çeşitli eklemeler ya- põldõğõnõ ve değişikliklerin üyele- re bildirilmediğini belirten bazõ üyeler, RTÜK’ten sorumlu Devlet Bakanõ Arõnç’tan randevu istedi. Arõnç’la görüşmek isteyen üye- lerin arasõnda AKP kontenjanõndan seçilen Hasan Tahsin Fendoğ- lu’nun yanõ sõra CHP kontenja- nõndan seçilen üyeler Mehmet Dadak ile Hülya Alp ve MHP kontenjanõndan seçilen üye Esat Çıplak da bulunuyor. Arõnç’õn üyelere ne yanõt vereceği merak konusu. ‘İrticai yayınları kim denetleyecek?’ Arõnç’õn randevu talebini ka- bul etmesi durumunda üyeler üye- ler, “Süreçte bize bilgi verilme- di, RTÜK üyeleri görmezden gelindi, adeta by-pass edildi” diyecek. Üyelerin itiraz noktala- rõndan bir diğeri ise bölge müdür- lüklerinin kaldõrõlmasõ konusunda olacak. Bölge müdürlüklerinin RTÜK’ün en önemli birimlerinden biri olduğunu düşünen CHP’li üyeler, “Bu müdürlükler kapa- tılırsa Anadolu’nun birçok ken- tinde irticai yayın yapan radyo ve televizyonları kim denetleye- cek” sorusunu gündeme getirecek. RTÜK Yasa Tasarõsõ Taslağõ’ndaki düzenlemelerle ilgili eleştirilerini anlatmak için Arõnç’tan randevu istedi Üstkurulüyelerirahatsõz Kurul üyesi Hülya Alp, taslakta yapõlan son değişikliklerden yalnõzca Kurul Başkanõ Davut Dursun’un haberdar olduğunu belirterek “Bizler iç- eriği basın toplantısından sonra duyduk. Bu, kurulun iradesine karşı gelen aynı zamanda beklentilerimizi karşılamayan bir tutum. Doğrusu üzüldük” dedi. RTÜK’ün 24 saat anadilde yayõn izni vermesinin ardõndan çok sayõda yayõn kuruluşunun izin almak için kuruma başvurduğunu, bunlarõn birçoğuna da izin verildi- ğini anlatan Alp şunlarõ kaydetti: “Ama kısa süre önce gör- dük ki daha önce izin verdiğimiz kuruluşlardan bir tanesi el vericisi ile Roj TV yayını aktarıyor. Bu, bölge müdür- lüğü elemanlarının yaptığı çalışmalar sayesinde belirlen- di. Böyle bir tablo karşısında bölge müdürlüklerinin güçlendirilmesi gerekiyor diyerek bunun üstünde çalıştık, kararlar aldık. Ancak gelinen noktada siz müdürlükleri temsilcilik düzeyine taşırsanız bu denetimi yapamazsınız. Ayrıca, bize gelen hafta- lık yayın akışlarına baktığımız zaman, müthiş te- matik dini içerikli bir yayın tablosu eğilimi var.” HÜLYA ALP: ROJ TV YAYINI YAPANLAR VAR İstanbul Haber Servisi - Tunceli’nin Hozat ilce- sinde yapılması planlanan cemevi için İstanbul Hozatlılar Derneği tarafından düzenlenen gecede 100 bin TL yardım toplandı. Gecede, yaşayan Al- evi dedeleri arasında en tanınan Hozatlı Ahmet Dede de (Ahmet Yurt) cemevine yardım için sazını açık arttırmaya koydu. İki bin TL ile başlayan açık arttırmada Hozatlı Ahmet Dede’nin sazı, 11 bin TL ödeyen Hozatlı işadamı Haydar Kaya’nın oldu. Ancak Haydar Kaya, “Ben bu sazın hakkın- dan gelemem. Bu saz Ahmet Dede’ye yakışır” di- yerek sazı, yapılacak olan Hozat Cemevi’ne bağış- ladı. Gecede yapılan bağışlarla cemevi için 100 bin TL’ye yakın yardım toplandı. İlknur Kaplan’ın sunuculuğunu yaptığı gecede Hozatlı Ahmet De- de, Sabahat Akkiraz, Şevval Sam, Emre Saltık, Kı- vırcık Ali ve Hasan Er’in deyişler söyledi. Geceye Hozat Belediye Başkanı Cevdet Konak, Hozat Kay- makamı Fatih Demir, TUDEF Başkanı Özkan Ta- car, CHP Bahçelievler İlçe Başkanı Hüseyin Öz- kahraman ve bine yakın Hozatlı katıldı. OSMAN ÇUTSAY BERLİN - Anado- lu’nun 1915’te yaşadõğõ tehcirin, Almanya’da gi- derek daha yoğun bir bi- çimde iç politika unsuru olarak kullanõldõğõ ileri sürüldü. Ülkenin en çok izlenen birinci kanalõ ARD’de geçen cuma gece yarõsõ yayõna giren, bugün de yine devlete ait haber kanalõ Phoe- nix’te en çok izlenen saatlerde bir tartõşma eş- liğinde yinelenecek olan yeni bir film yoğun tar- tõşmalara yol açõyor. Tartõşmalarõn, gerekli titizlik gösterilmezse Al- man iç barõşõnõ sarsabi- leceği belirtildi. Ermenice “felaket” anlamõndaki “Aghet” başlõğõyla yayõmlanan film tarihsel gelişmeleri hakkõyla yansõtmadõğõ gerekçesiyle eleştirilir- ken özellikle Alman medyasõnda “Türk kar- şıtı” yeni bir dalganõn yükseldiği gözlendi. Avrupa Atatürkçü Dü- şünce Dernekleri Birliği İkinci Başkanõ ve ADD- Berlin/Brandenburg Baş- kanõ Olcay Başeğmez, o dönemde yaşanan karşõ- lõklõ katliamlarõ kimsenin reddetmediğini, ancak emperyalist güçlerin sal- dõrõsõ altõnda ölüm-kalõm savaşõ veren bir Türki- ye’nin mücadelesini Hit- lerci soykõrõm kavramla- rõna sõğdõrmanõn müm- kün olmadõğõnõ belirtti. Cumhuriyet’in sorula- rõnõ yanõtlayan ADD- Berlin Basõn Sözcüsü Beyhan Yıldırım da “Bu tür tek yanlı film- lerle ne özlediğimiz Türk-Ermeni barışma- sına ne de Türk-Alman ilişkilerine hizmet veri- lebilir” dedi. Almanya Türk Toplu- mu (TGD) Başkanõ Ke- nan Kolat da filmin tek yanlõ bir yaklaşõmõ orta- ya koyduğunu söyledi. “Belgeselde açıklanan belgeler doğru, ancak diğer çok sayıdaki bel- ge açıklanmıyor” diyen Kolat, 1915 olaylarõnõn açõkça tartõşõlmasõndan yana olduklarõnõ, ancak bu tür tek taraflõ belge- sellerin ne Türklerin Al- man toplumuna uyumu- na ne de Türkiye ile Er- menistan arasõndaki ya- kõnlaşmaya katkõ sağla- dõğõnõ ifade etti. Kolat, ARD’ye mek- tup yazarak, tüm taraf- larõn görüşlerini yansõtan bir program yayõmla- masõnõ talep edecekleri- ni bildirdi. Tartõşmalarõn Phoenix’teki yayõn son- rasõnda daha da sertleş- mesi bekleniyor. ALMANYA’DA SOYKIRIM TARTIŞMASI ARD’deki film tepkiyle karşõlandõ TUNCELİ (Cumhuriyet) - Çev- re ve Orman Bakanlõğõ’na bağlõ Mil- li Parklar Genel Müdürlüğü, Tunce- li’de Munzur Vadisi Milli Parkõ’nda yapõlmasõ planlanan ve ihaleleri ya- põlan 5 hidroelektrik santralõndan (HES) haberdar olmadõğõnõ açõkladõ. Genel Müdürlük yetkilileri, “Baraj için izin vermedik, böyle bir şeyden haberdar değiliz” dediler. Tuncelili çevreci avukat Barış Yıldırım, bir süre önce Çevre ve Or- man Bakanlõğõ Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’ne bir yazõ yazarak Munzur Vadisi’nde yapõlacak 5 HES için izin alõnõp alõnmadõğõnõ sordu. Ancak Genel Müdürlük skandal bir yanõt verdi. Ge- nel Müdürlük, ihaleleri yapõlan ve iki- si için üretim lisansõ verilen HES’ler- den haberdar olmadõklarõnõ savundu. Skandalı kim açıklayacak? Yõldõrõm, HES’lerle ilgili bugüne kadar ne gibi işlemler yapõldõğõna yö- nelik resmi yazõdaki ifadeleri şöyle sõraladõ: “Herhangi bir resmi izin talebi olmadığı, söz konusu ba- rajlar ile ilgili resmi bir izin tale- bi bulunmadığından, herhangi bir uygun görüş verilmediği, verilmiş olan herhangi bir resmi izin bu- lunmadığından, projelerin her- hangi bir resmi süreç kapsamında onaylı olarak mütalaa edildiğinin anlaşılmadığı, herhangi bir resmi izin bulunmadığından, mevcut ol- mayan belgelerin tarafınıza iletil- mesi de mümkün olmadığı sonu- cuna varılmıştır.” Yõldõrõm, “Çev- re ve Orman Bakanlığı’nın izniy- le baraj yapılacak, Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün bilgisi ol- mayacak; bu skandalı kim bize an- latacak?” diye konuştu. HES’te habersiz ihale Milli Parklar Genel Müdürlüğü: İhalesi tamamlanan 5 santraldan haberdar değiliz Dede sazını koydu, cemevi için 100 bin TL toplandı [email protected] Çevreci avukat Barõş Yõldõrõm Munzur Vadisi’ne yapõlmasõ planlanan ve bakanlõğõn onay verdiği hidroelektrik santrallarõyla ilgili Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün “skandal” bir açõklamasõnõ ortaya çõkardõ.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle