Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 9 MART 2010 SALI
2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER
ARADA BİR
Prof. Dr. MAHİR AYDIN
Aldanış
ABD Temsilciler Meclisi Dışilişkiler
Komisyonu, Ermeni soykırımı tasarısını geçen
hafta onayladı. Usul açısından oylama biçimi,
tam komedi. İlginç olan da, ABD hükümetinin
düştüğü durum. Açıklama yapılıyor:
Kaygılanmayın, Konre’den’den geçmez!
Öyleyse bu, ya Birleşik Devletler için bir
aldanış ya da Ermeniler. Eğer değilse, neyin
karşılığı?
Bu konuda komşumuz, ellerini ovuşturabilir.
Uzakların Ermenice bilmeyenleri, çok da
sevinebilir. Ancak bu ferman, menziline ulaşır
mı, bilemiyoruz. Meclis başkanının, ajandasına
bakmak gerek. Yoksa olan, önceki birçok
örnek gibi, iki komşuya olur.
Her aldanışta bir aldatan vardır da, aldanarak
kazanan yoktur. Ancak hiçbir ulus, Ermeniler
gibi aldatılmamıştır. Üstelik dindaşlarınca.
İlkinde, Doğu’nun en eski kilisesi, üçe bölündü.
Avusturya ve Fransa ile Katolik, İngiltere ve
ABD ile Protestan. Oysa Yunanlı için, yalnızca
Ortodoksluk vardır.
İkinci aldanış, kanlı bıçaklı bir süreci de
başlattı. 1878’de Balkan uluslarına sınır çizen
İngiltere, Ermeniler için hayal tacirliği yaptı. Bu
ütopya, 800 yıllık komşuluğu bitirdi. Dinleri ayrı
da olsa iki ulus, Batı’ya göre şarklıdır:
Duygusal, incelikli ve coşkun. Tez zamanda
gırtlak gırtlağa geldiler. Ve yazıklar oldu.
Bu aldanışı dile getiren, bir Anadolu
delikanlısı. 1853 Merzifon doğumlu Karabet
Tomayan. Misyonerler onu, İsviçre’ye götürdü,
eğitti ve bir rahip kızı ile evlendirdi. 26
yaşındaydı, Lozan’da, ilk eserini yayımlarken:
“Agathangelos ve 5. Yüzyılda Ermeni Kilisesi
Doktrini”. O, 1300 yıl öncesine inerken, üç
parçaya bölünmüşlüğün, farkında değildi.
Ancak fatura gecikmedi. Kim yardım alıp da,
sonrasında emir almamıştı ki? Doğduğu yere,
Amerikan Anadolu Protestan Koleji’nin müdürü
ve İhtilal Komitesi’nin başkanı olarak döndü.
İsyan istediler, “hayır” diyemedi. Vatanı
bölmekten, idam ile cezalandırıldı. İngiltere onu
kurtardı ama çok da kullandı.
Bitmiyor. Bir elin parmakları örnek var daha.
Bu karar da, sonuncusu olmasın? Ülkemizde
yüz bine yakın kaçak işçi var. Onlar için bir şey
yapacaksanız, ekonomik yatırım yapın.
Anadolu düşünüz için, kullanmayın. Yoksa
bunu, ne İsa’ya açıklarsınız ne Musa’ya.
PENCERE
TV’de Diyalog...
- Bugün harika görünüyorsun!..
- Neden söyledin bunu?..
- Bilmem, özel bir amacım yoktu...
- Evet, biri var.
- Sevindim...
- Çok özel biri!..
- Kim?..
- Üzgünüm, söyleyemem.
- Neden?..
- O istemiyor...
- Niçin?..
- Çünkü kendisini henüz hazır hissetmiyor.
- Demek özel biri...
- Bana çok iyi geldi...
- Evet, iyi görünüyorsun.
- Badi yapıyorum.
- Dikkatli ol!..
- Doktor tavsiyesi...
- Doktorun kim?..
- Bu bir sır...
- Yoksa?..
- Aramızdaki ilişki hem var, hem yok..
- Sen ne düşünüyorsun?..
- Şu sırada kendimle barışık değilim,
doktorum bana lazım...
- Kocan ne diyor?..
- O çok anlayışlı ve sabırlı, dünyanın en iyi
insanı kocamdır, ama burçlarımız ayrı...
- Evlenirken bilmiyor muydun?..
- Yıldızlara gönlümce kafa tutayım dedim...
- Nereye gidelim?..
- Mekdanılds’a ne dersin?..
- Okey derim, değişiklik olur, Tatlıses
lahmacun yeriz..
- Bir de kola...
- Banderas’ın son filmini gördün mü?..
- Uyuzun teki, ama, seviyorum.
- Noel’de ne yapıyorsun?..
- Hiçbir şey ya da canımın istediğini...
- Ramazanda?..
- Evcek oruçluyuz, hoşuma gidiyor...
- Seni çok seviyorum, ama gerçekten
seviyor muyum, sende bana göre bir şey var...
- Ben de seni seviyorum, ama, her zaman
değil...
- Sen ne yaptığını sanıyorsun?..
- Üzgünüm...
- Önemi yok!.. Zaten ben bugün Maykıl’la
birlikte ruh çağırmaya gidecektim...
- Maykıl kim?..
- Mehmet!..
- Baybay...
İçi boş tanelerden oluşan 99’luk tespihi
çekerken yinelenen ya sabır, dijital duasına
postmodernizmin bismillahı ile başlar, sığlığın
iskandiliyle okyanusların derinliğini ölçtüğü
sanısına kapılıp TV dizisinde sabun köpüğüne
dönüşür.
(26 Aralık 1997 tarihli yazısı)
Y
argõ reformu diye diye ömrüm geç-
ti. Geriye dönüp baktõğõmda, birkaç
cephede başarõlarõ gözlemliyorum.
Fakat daha ne kadar alõnacak yol
var. Yürüdüğüm yol asla azõmsanamaz. Peki,
bu yargõ reformu dedikleri bir ütopya mõ, bir
erişilmez mi? Elbette değil. Reform Latince
kökenli bir sözcüktür. “Re” ön eki tekrar an-
lamõna gelir. Form ise şekil, biçim demektir.
Bu tahlilden, reform işleminde bir şeylere ye-
niden biçim vermek amacõ öne çõkar. Ancak
bir gerçek göz ardõ edilemez. Her reform bir
ilerici harekettir. Reform geri götürmez, ile-
ri götürür. Aksi olursa, o hareketin ve işlemin
adõ reform olmaz.
Yargı hukuk kavramıdır
Bu noktada bir temel soru sorulmalõdõr: Baş-
ka ülkelerde yargõ reformu ihtiyaç duyulan ve
gerçekleştirilen bir hareket midir? Elbette. Bu-
nun nedeni açõktõr. Yargõ, bir hukuk kavra-
mõdõr, konusu uyuşmazlõk çözmektir. Her top-
lumda uyuşmazlõklar çõkar ve bunlarõn çözü-
mü gerekir. Yargõsõz bir hukuk düzeni düşü-
nülemez. Yargõnõn amacõ, uyuşmazlõklarõ en
kõsa sürede, en adil biçimde çözmektir. Bu ko-
nuda karşõlaşõlan engeller yargõda reform ha-
reketleri ile aşõlõr. Çözüm budur. Bu nedenle
yargõ reformu evrenseldir; her ülkenin ihtiyaç
duyduğu bir husustur. Bunun temeli de belli-
dir: Toplumun dinamiği elbette o toplumun hu-
kuk düzenini etkiler. Bu etkileme yeni ara-
yõşlara iter. Bu bağlamda yargõ da reformla-
ra ihtiyaç duyar.
Çizdiğim bu resim bir temel hedefi göste-
rir: Esenlik içinde yaşamak, uyuşmazlõklarõ en
aza indirmek, çõkan uyuşmazlõklarõ en adil bi-
çimde çözmek için, yargõyõ ve yargõnõn hu-
kukunu diri tutmak gerekir. Bu noktada bazõ
gerçeklerin altõ çizilmelidir: Yargõyõ bu hiz-
meti görenlere bõrakmak kaçõnõlmazdõr. Dõ-
şarõdan her müdahale yargõya zarar verir. Ada-
let terazisi eğilir; terazi eğilirse, doğru tartmaz.
Öte yandan, siyasal iktidarlar ve politikacõlar
yargõnõn gücüne egemen olmak isterler. Bu eş-
yanõn tabiatõndan kaynaklanõr, çünkü siyasal
iktidarlar ve politikacõlar da yargõya hesap ver-
mek durumunda kalabilirler.
Bağımsız olmalı
Bu kõsa yazõda soyuttan somuta gelirsek, sa-
tõr başlarõ nelerdir?
Yargõ erkinin içinde üç temel meslek gru-
bu var. Bunlar, yargõçlar, savcõlar ve avukat-
lardõr. Yargõç bağõmsõz olmak zorundadõr. Ba-
ğõmsõzlõk, toplumda hiç kimseden, hiçbir
güçten emir almamak demektir. Bu konuda sõ-
kõntõlar var. İlk sõkõntõ, HSYK’nin oluşu-
mundadõr. 12 Eylül’ün anayasal kurum hali-
ne getirdiği HSYK Yüksek Adalet Kurumu
içinde yeniden yapõlandõrõlmalõdõr. Ülkemiz-
de savcõlarõn unvanõ Cumhuriyetin savcõsõ ol-
maktõr. Bu başka hiçbir ülkede yoktur. Sav-
cõlar güvence içinde çalõşmalõdõrlar; rehberleri
yalnõzca hukuk ve yasalar olmalõdõr. Avukatlar
savunma hizmetini en iyi biçimde görmek için
hukuki güvencelerle donatõlmõş bir ortamda ça-
lõşmalõdõrlar. Bütün bunlar anayasadan baş-
layarak yasalarda yapõlacak olan reformlarla
başarõlabilir.
Bugüne kadar ülkemizde yargõ reformu ala-
nõnda ulaşõlan noktalar nelerdir?
İlk önemli başarõ, 1992 reformudur. Sa-
vunmanõn güçlendirilmesi ve “adliyeyle işi”
olanlara avukat sağlanmasõ bir ileri adõmdõr.
Sonra, AB’ye giriş sürecinde ceza yasalarõnõn
“yeniden” yapõlmasõ süreci yaşandõ. Belirt-
mek gerekir ki, bu işler aceleye getirildi. Sa-
nõldõ ki, bu yasalarõ hemen yaparsak, AB’nin
kapõlarõ açõlacak. Bu bir ham hayaldi. Öyle ol-
madõğõ kõsa sürede anlaşõldõ. Yasalar arasõn-
daki köprülerin kurulmasõnõn yarattõğõ sancõ-
lar da cabasõ.
Bir başka pencere: Batõ’nõn “bastırması”
ile DGM’ler kaldõrõldõ, onlarõn yerine özel yet-
kili ağõr ceza mahkemeleri (ÖAC) kuruldu. Bu
bağlamda ilkin 5190 sayõlõ yasa çõkarõldõ, bu
mahkemeler orada yerlerini aldõlar. Sonra
CMK yapõlõnca, bu mahkemeler bu yasanõn
kapsamõna alõndõ.
Bu mahkemelerin gerek kuruluşunda, gerek
donatõldõklarõ yargõ yetkisinde, adil yargõlan-
ma hakkõ başta olmak üzere, savunma hakkõ
açõsõndan anayasaya aykõrõlõklar vardõr. O ka-
dar ki, bu mahkemelerde görev yapan yargõçlar
ve nezdindeki savcõlar, ülkenin öteki yargõç ve
savcõlarõna oranla üstün sayõlmõşlardõr. Türk
adalet sistemi için ÖAC’lere gerek yoktur. Sis-
tem içinde yer alan ağõr ceza mahkemeleri de
bu mahkemelerin görevini dört dörtlük ya-
pabilirler. Bundan en küçük kuşku duymamak
gerekir. Bu hafta, bu konuda açtõğõm yolu iz-
leyip benimle buluşanlarõ elbette kutluyorum.
İşte yargõ reformunun birkaç satõr başõ:
Anayasanõn yargõya ilişkin maddeleri te-
melden ele alõnmalõdõr. HSYK kaldõrõlmalõ,
Yüksek Adalet Kurumu kurulmalõdõr. Ana-
yasanõn 144. maddesinden aldõğõ güçle Ada-
let Bakanlõğõ bünyesinde görev yapan mü-
fettişlik kurumu, anayasanõn bugünkü haline
de aykõrõdõr. Anayasanõn 145. maddesi yeni-
den yazõlmadõkça, askerlerin ve sivillerin
yargõ yerlerinin belirlenmesi kargaşasõ ortadan
kaldõrõlamaz.
Gerek yeni TCK gerek CMK en kõsa süre-
de ele alõnmalõ, aksayan noktalar düzeltilme-
lidir. Özellikle CMK’de yer verilen, CMUK
döneminde hiçbir sorun yaratmayan kav-
ramlarõn ortadan kaldõrõlmasõndaki hatalardan
dönülmelidir.
Adli kolluk kurulmalı
Adliyenin yükünü hafifletmek için çõkarõ-
lan Kabahatler Kanunu amaca ulaştõrmaktan
uzaktõr. Ağõr ceza mahkemelerini kabahatlerle
“güreştiren” bir sistemi kim savunabilir ki?
Türkiye bir gerçeği kabul ederse, yargõ re-
formunda önemli bir adõm atar: Adli kolluk ku-
rulmalõdõr; ülkemizde adli kolluk yoktur. Bu
konuda Adalet Bakanlõğõ ile İçişleri Bakanlõ-
ğõ “bir noktada” buluşmak zorundadõr. Bu
buluşma yargõ reformunda bir satõr başõ olur.
CMK’de yapõlan değişikliklerle, “müdafi-
siz sanık olmaz” ilkesinden atõlan geri adõm-
lar, üzülerek söylüyorum, paranõn özgürlüğe
tercih edilmesidir. Bu alanda görev yapan avu-
katlara para vermemek için getirilen sõnõrla-
malarõn savunulacak yanõ yoktur.
Son sözüm şudur: Yargõ reformunda daha
ne çok anlatacak “şey” var, ama maalesef yer
yok.
Yargõ Reformu Diye Diye...
Prof. Dr. Erdener YURTCAN
Yargõ, bir hukuk kavramõdõr, konusu uyuşmazlõk çözmektir. Her toplumda
uyuşmazlõklar çõkar ve bunlarõn çözümü gerekir. Yargõsõz bir hukuk düzeni
düşünülemez. Yargõnõn amacõ, uyuşmazlõklarõ en kõsa sürede, en adil
biçimde çözmektir. Bu konuda karşõlaşõlan engeller yargõda reform
hareketleri ile aşõlõr. Çözüm budur.
B
ir devlet adamõ olduğu kadar, yazdõğõ
öykü, roman ve anõlarla Türk romanõ-
nõn öncülerinden sayõlan Ebubekir
Hazım Tepeyran’õn 1910’da yayõmladõğõ
Küçük Paşa adlõ romanõ 100 yaşõnda. Kita-
bõ ve kendi bugünlerde gündemde.
Roman, Niğde’de doğup çocukluk yõllarõ İs-
tanbul’da geçen, onu koruyup yetiştiren Pa-
şa’nõn ölümünden sonra da köyüne zorla
gönderilen küçük bir çocuğun hüzünlü öy-
küsünü anlatõyor. Yazarõ Ebubekir Hazım Te-
peyran (Niğde, 1864-5 Haziran 1947), öy-
kücü, yazar Oktay Akbal’õn büyük babasõy-
dõ. Niğde’de Tepeviran Mahallesi’nde doğdu,
Niğde Rüştiyesi’ni bitirdi, özel olarak Arap-
ça, daha sonralarõ da İzmir’de çalõştõğõ yõllarda
romancõ Halid Ziya Uşaklıgil’in katkõsõyla
Fransõzca öğrendi. Fransõzca olarak bir şiir ki-
tabõ bile yayõmladõ. Devlet hizmetine girdi, ön-
ce kâtip olarak Niğde, Konya ve Kastamo-
nu’da çalõştõ, İzmir ‘Vilayet Mektupçulu-
ğu’nun (yazõişleri müdürü) ardõndan Dedeağaç
Mutasarrıfı olarak göreve başladõ. Kõsa sü-
rede çok önemli işler yaptõ. Ayrõca birtakõm
hõrsõzlõk ve yolsuzluk olaylarõnõ ortaya çõkardõ.
Sorumlularõ yakalattõ. Bir yandan da Avru-
pa’dan getirttiği teleskop, dürbün, fotoğraf ma-
kinesiyle gökyüzünü incelemeye, fotoğraflar
çekmeye başladõ. O fotoğraflarõ da kendi ba-
sõyordu. Fakat onun ne yaptõğõnõ bilemeyen-
ler onu ‘muzır işler yapıyor’ diye Saray’a jur-
nalledi. Genç mutasarrõf araştõrõlmadan gö-
revden alõndõ. Torunu Oktay Akbal’õn bana
anlattõğõna göre, Ebubekir Hazõm Bey, çekti-
ği bu Dedeağaç fotoğraflarõndan güzel bir De-
deağaç Albümü oluşturdu. Bunu tanõdõğõ ki-
şiler aracõlõğõyla Saray’a ulaştõrdõ. Padişah II.
Abdülhamit bu albümü görünce çok şaşõrdõ,
çok beğendi. Böyle yetenekli bir insanõn işsiz
güçsüz kalmasõnõ istemedi, görevden aldõğõ bu
genç mutasarrõfõ bu kez Musul Valiliği’ne ge-
tirdi.
Ebubekir Hazõm Bey, Musul Valisi’yken de
boş durmadõ. Yaptõğõ çok önemli çalõşmalar-
dan biri, halkõn topraktan çõkardõğõ ve onu ya-
kõp õsõndõğõ, etrafõnõ aydõnlattõğõ şeyin çok
önemli bir enerji kaynağõ olan petrol olduğu-
nun bilincine varõp Musullu işadamlarõnõ bir
araya getirerek, petrolün çõkarõlmasõnõ sağla-
mak oldu. Ama Almanlar onu bu işlerden uzak
tutmak istiyorlardõ. Musul Valiliği’nden son-
ra Ebubekir Hazõm Bey, Şûrayõ Devlet üye-
si (1903), Manastõr ve Bağdat Valisi, Meşru-
tiyet’te Sõvas ve Ankara Valisi, İstanbul Şeh-
remini, Hicaz Valisi ve iki kez Bursa Valisi
ve iki kez de dahiliye nazõrõ oldu.
Tepeyran, hem Osmanlõ’nõn dahiliye nazõ-
rõydõ, hem de o sõrada Milli Mücadele’ye yar-
dõm ediyordu. Bu yüzden İstanbul’da Divan-
õ Harb’e verildi ve idama mahkûm edildi. Ka-
rar sonradan ömür boyu hapse (kürek cezasõna)
çevrildi. Ama Tevfik Paşa Kabinesi’nin ilk uy-
gulamasõ olarak, serbest bõrakõldõ. Özgürlüğüne
kavuşunca hemen Ankara’ya gitti. Milli Mü-
cadele’ye katkõsõnõ buradan sürdürdü. Milli
Mücadele sonucunda Meclis’in açõlmasõ, mil-
li hükümetin kurulmasõndan sonra ise, Sõvas
ve Trabzon valiliklerinde bulundu. İkinci
Dönem Niğde Milletvekili seçildi. Bunu da-
ha sonra 6. ve 7. Dönem (1939-1946) Niğde
milletvekillikleri izledi. Zalimane Bir İdam
Hükmü adlõ kitabõnda kendi hakkõnda veri-
len idam kararõnõ anlatõyor (Gürer Yayõnlarõ).
Ebubekir Hazõm’õn Türk edebiyatõna “Küçük
Paşa”yõ armağanõ işte tam 100. yõlõnõ doldu-
ruyor. Bunun kim farkõnda derseniz, yanõtõ bel-
ki hiç kimsedir. Çünkü ülkenin gündemi çok
ağõr. Ama birileri de onu unutmuyor, yakõn-
da “Ebubekir Hazım Tepeyran Roman
Ödülü”nün kuruluşu, aday olma koşullarõ
açõklanacak. Çünkü günümüzde de Ebubekir
Hazõm’lara ihtiyaç var. Çünkü Ebubekir Ha-
zõm’lar ölmez…
Ebubekir Hazõm’lar Ölmez…
Hikmet ALTINKAYNAK
8 Mart’õn Yüzüncü Yõlõnda Mücadelenin Aynasõ
T
üm dünyada olduğu gibi ül-
kemizde de kadõnlarõn sos-
yal, kültürel, ekonomik ha-
yattaki yeri sorunlar ve baskõlan-
malarla birlikte eşitsizlik orta-
mõnda tanõmlanmaktadõr. Türki-
ye’de özellikle son yõllarda, ül-
kedeki siyaset ortamõ kadõnõn ya-
şadõğõ toplumsal krizi daha da de-
rinleştirerek kangrene dönüştür-
mektedir. Ülkemizde tüm çalõş-
malara, çabalara ve kanunlara
rağmen, halen bazõ bölgelerde
kõz çocuklarõ okula gönderilme-
mektedir. Yaşanan ekonomik kriz
ve artan giderlerle birlikte ço-
cukluk çağõndan itibaren kadõn-
larõmõz eşitliksiz bir ortamda ev iş-
lerinin de ağõrlõğõ altõnda ezil-
mekte, kõz çocuklarõnõn sokağa
çõkmasõ yani kamusal alana dahil
edilmesi aileler tarafõndan onay-
lanmamaktadõr.
Çocukluk çağõndan itibaren
eğitim, sosyal ve kültürel hakla-
rõ gasp edilen kadõnlarõmõzõn ça-
lõşma hayatõ içerisindeki konum-
larõ da cinsiyetçi politikalardan
ötürü baskõ ile oluşturulmaya ça-
lõşõlmaktadõr. Bugün halen birçok
mesleğin “erkek” mesleği oldu-
ğu öne sürülmekte, kadõnlarõn
bazõ alanlarda çalõşmasõna, emek
gücüne katõlmasõna olanak sağ-
lanmamaktadõr. Tercih ettikleri iş-
lerde çalõşan kadõnlarõmõz ise
kendilerine önceden biçilen gö-
revlerin dõşõna çõkamamaktadõrlar.
Kaldõ ki pek çok kurum ve işyer-
lerinde kadõnlarõn eşit iş karşõsõnda
diğer çalõşanlara göre daha düşük
ücret aldõklarõ da bilinen bir ger-
çektir.
Gündelik hayatta ise, kadõnlar
fiziksel şiddetten tacize kadar bir
dizi sorun yaşamaktalar. Üzülerek
belirtmek gerekir ki bugün aile içi
şiddet kadõnlarõ ve çocuklarõ yay-
gõn biçimde etkilemeye devam et-
mektedir. Toplum içinde yasal,
sosyal, politik ve ekonomik eşit-
liklerini sağlama fõrsatõnõ kõsõtla-
yan şiddet kadõnlarõn eşitlik mü-
cadelelerini de etkilemektedir.
Şiddet ise tüm toplumu ilgilendi-
ren kamusal bir sorundur. Dola-
yõsõyla kadõnlarõn eşitlik müca-
delesi de kamusal alana taşõnma-
lõ, kamusal alanda alõnacak ön-
lemlerle kadõnlarõn toplumsal ko-
numlarõnõn geliştirilmesi ve güç-
lendirilmesi sağlanmalõdõr. Çan-
kaya Belediyesi, bu mücadeleye
toplumsal katkõda bulunmak üze-
re “kadın eller” projesi başlatmõş
ve ilk olarak 100 kadõn temizlik
işçisi istihdam edilmiştir. Diğer
yandan belediye bünyesinde top-
lumsal dayanõşma merkezlerinde
kadõnlarõn sosyal kültürel gelişi-
mini sağlayacak istihdam edile-
bilirliğini arttõracak etkinlikler,
kurslar ve eğitimler düzenlen-
mektedir.
Çankaya ilçesinde kadõnlarõn is-
tihdama katõlmasõ önündeki en-
gelleri aşmak üzere 21 mahalle-
de yürütülen meslek edindirme ve
kişisel gelişim kurslarõ ile birlik-
te kamusal mücadele devam et-
mektedir. Bugüne kadar eğitim ve
bilinçlendirme çalõşmalarõna de-
vam eden kamusal modeller, bun-
dan sonra da kadõnlarõn mücade-
lesinde onlara destek olmaya de-
vam etmeli, toplumsal adalet ve
cinsler arasõ eşitliği savunacak, bu
eşitliği mümkün kõlacak yeni mo-
deller oluşturulmasõ Yeni Top-
lumcu Belediyecilik anlayõşõyla
hedeflerimiz arasõnda yer almak-
tadõr.
Çoğu zaman kadõnõ birey ola-
rak görememe durumundan kay-
naklanan sorunlar son yõllarda
iktidarõn oluşturduğu toplumsal ve
ekonomik baskõlanmalarla daha
da artmaktadõr. Ancak, emek sö-
mürüsünün arttõğõ, sosyal hakla-
rõn gasp edildiği, siyasal baskõla-
rõn yaratõldõğõ, şiddetin ve işsiz-
liğin arttõğõ günümüz koşullarõn-
da kadõnlarõmõz eşitlik ve adalet
mücadelesine devam etmektedir.
Kadõnlarõmõz 100 yõldõr eşitlik
için mücadele etmekteler. Dünya
Kadõnlar Günü’nün 100. yõlõnda
Türkiye’de umut olan, haksõzlõğa,
emek sömürüsüne, yağmacõlõğa
dur diyen Tekel işçilerinin örnek
mücadelesi içinde kadõnlarõmõzõn
mücadelesi 1857 yõlõnda emek sö-
mürüsüne karşõ harekete geçen
tekstil işçileri ile ne kadar da bir-
birine benziyor. Bundan 153 yõl
önce yanarak can veren kadõnla-
rõmõz bugün kadõn-erkek müca-
delesinde önemli bir dayanõşma
örneği göstererek, mücadelele-
rinde kararlõ duruşlarõnõn mey-
velerini 4-C uygulamasõ süresinin
Danõştay kararõyla kaldõrõlmasõy-
la alõyorlar. Tekel işçisi kadın-
larımızın sömürü, gasp ve ta-
lana karşı yürüttüğü mücade-
lenin sömürülen, baskılanan
kadınlarımıza örnek olması di-
leği ile 100. yılda tüm kadınla-
rımızın Dünya Kadınlar Günü
kutlu olsun.
H. Ali Ulusoy Çankaya Belediyesi Başkan Yardõmcõsõ