25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 9 MART 2010 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ARADA BİR Prof. Dr. MAHİR AYDIN Aldanış ABD Temsilciler Meclisi Dışilişkiler Komisyonu, Ermeni soykırımı tasarısını geçen hafta onayladı. Usul açısından oylama biçimi, tam komedi. İlginç olan da, ABD hükümetinin düştüğü durum. Açıklama yapılıyor: Kaygılanmayın, Konre’den’den geçmez! Öyleyse bu, ya Birleşik Devletler için bir aldanış ya da Ermeniler. Eğer değilse, neyin karşılığı? Bu konuda komşumuz, ellerini ovuşturabilir. Uzakların Ermenice bilmeyenleri, çok da sevinebilir. Ancak bu ferman, menziline ulaşır mı, bilemiyoruz. Meclis başkanının, ajandasına bakmak gerek. Yoksa olan, önceki birçok örnek gibi, iki komşuya olur. Her aldanışta bir aldatan vardır da, aldanarak kazanan yoktur. Ancak hiçbir ulus, Ermeniler gibi aldatılmamıştır. Üstelik dindaşlarınca. İlkinde, Doğu’nun en eski kilisesi, üçe bölündü. Avusturya ve Fransa ile Katolik, İngiltere ve ABD ile Protestan. Oysa Yunanlı için, yalnızca Ortodoksluk vardır. İkinci aldanış, kanlı bıçaklı bir süreci de başlattı. 1878’de Balkan uluslarına sınır çizen İngiltere, Ermeniler için hayal tacirliği yaptı. Bu ütopya, 800 yıllık komşuluğu bitirdi. Dinleri ayrı da olsa iki ulus, Batı’ya göre şarklıdır: Duygusal, incelikli ve coşkun. Tez zamanda gırtlak gırtlağa geldiler. Ve yazıklar oldu. Bu aldanışı dile getiren, bir Anadolu delikanlısı. 1853 Merzifon doğumlu Karabet Tomayan. Misyonerler onu, İsviçre’ye götürdü, eğitti ve bir rahip kızı ile evlendirdi. 26 yaşındaydı, Lozan’da, ilk eserini yayımlarken: “Agathangelos ve 5. Yüzyılda Ermeni Kilisesi Doktrini”. O, 1300 yıl öncesine inerken, üç parçaya bölünmüşlüğün, farkında değildi. Ancak fatura gecikmedi. Kim yardım alıp da, sonrasında emir almamıştı ki? Doğduğu yere, Amerikan Anadolu Protestan Koleji’nin müdürü ve İhtilal Komitesi’nin başkanı olarak döndü. İsyan istediler, “hayır” diyemedi. Vatanı bölmekten, idam ile cezalandırıldı. İngiltere onu kurtardı ama çok da kullandı. Bitmiyor. Bir elin parmakları örnek var daha. Bu karar da, sonuncusu olmasın? Ülkemizde yüz bine yakın kaçak işçi var. Onlar için bir şey yapacaksanız, ekonomik yatırım yapın. Anadolu düşünüz için, kullanmayın. Yoksa bunu, ne İsa’ya açıklarsınız ne Musa’ya. PENCERE TV’de Diyalog... - Bugün harika görünüyorsun!.. - Neden söyledin bunu?.. - Bilmem, özel bir amacım yoktu... - Evet, biri var. - Sevindim... - Çok özel biri!.. - Kim?.. - Üzgünüm, söyleyemem. - Neden?.. - O istemiyor... - Niçin?.. - Çünkü kendisini henüz hazır hissetmiyor. - Demek özel biri... - Bana çok iyi geldi... - Evet, iyi görünüyorsun. - Badi yapıyorum. - Dikkatli ol!.. - Doktor tavsiyesi... - Doktorun kim?.. - Bu bir sır... - Yoksa?.. - Aramızdaki ilişki hem var, hem yok.. - Sen ne düşünüyorsun?.. - Şu sırada kendimle barışık değilim, doktorum bana lazım... - Kocan ne diyor?.. - O çok anlayışlı ve sabırlı, dünyanın en iyi insanı kocamdır, ama burçlarımız ayrı... - Evlenirken bilmiyor muydun?.. - Yıldızlara gönlümce kafa tutayım dedim... - Nereye gidelim?.. - Mekdanılds’a ne dersin?.. - Okey derim, değişiklik olur, Tatlıses lahmacun yeriz.. - Bir de kola... - Banderas’ın son filmini gördün mü?.. - Uyuzun teki, ama, seviyorum. - Noel’de ne yapıyorsun?.. - Hiçbir şey ya da canımın istediğini... - Ramazanda?.. - Evcek oruçluyuz, hoşuma gidiyor... - Seni çok seviyorum, ama gerçekten seviyor muyum, sende bana göre bir şey var... - Ben de seni seviyorum, ama, her zaman değil... - Sen ne yaptığını sanıyorsun?.. - Üzgünüm... - Önemi yok!.. Zaten ben bugün Maykıl’la birlikte ruh çağırmaya gidecektim... - Maykıl kim?.. - Mehmet!.. - Baybay... İçi boş tanelerden oluşan 99’luk tespihi çekerken yinelenen ya sabır, dijital duasına postmodernizmin bismillahı ile başlar, sığlığın iskandiliyle okyanusların derinliğini ölçtüğü sanısına kapılıp TV dizisinde sabun köpüğüne dönüşür. (26 Aralık 1997 tarihli yazısı) Y argõ reformu diye diye ömrüm geç- ti. Geriye dönüp baktõğõmda, birkaç cephede başarõlarõ gözlemliyorum. Fakat daha ne kadar alõnacak yol var. Yürüdüğüm yol asla azõmsanamaz. Peki, bu yargõ reformu dedikleri bir ütopya mõ, bir erişilmez mi? Elbette değil. Reform Latince kökenli bir sözcüktür. “Re” ön eki tekrar an- lamõna gelir. Form ise şekil, biçim demektir. Bu tahlilden, reform işleminde bir şeylere ye- niden biçim vermek amacõ öne çõkar. Ancak bir gerçek göz ardõ edilemez. Her reform bir ilerici harekettir. Reform geri götürmez, ile- ri götürür. Aksi olursa, o hareketin ve işlemin adõ reform olmaz. Yargı hukuk kavramıdır Bu noktada bir temel soru sorulmalõdõr: Baş- ka ülkelerde yargõ reformu ihtiyaç duyulan ve gerçekleştirilen bir hareket midir? Elbette. Bu- nun nedeni açõktõr. Yargõ, bir hukuk kavra- mõdõr, konusu uyuşmazlõk çözmektir. Her top- lumda uyuşmazlõklar çõkar ve bunlarõn çözü- mü gerekir. Yargõsõz bir hukuk düzeni düşü- nülemez. Yargõnõn amacõ, uyuşmazlõklarõ en kõsa sürede, en adil biçimde çözmektir. Bu ko- nuda karşõlaşõlan engeller yargõda reform ha- reketleri ile aşõlõr. Çözüm budur. Bu nedenle yargõ reformu evrenseldir; her ülkenin ihtiyaç duyduğu bir husustur. Bunun temeli de belli- dir: Toplumun dinamiği elbette o toplumun hu- kuk düzenini etkiler. Bu etkileme yeni ara- yõşlara iter. Bu bağlamda yargõ da reformla- ra ihtiyaç duyar. Çizdiğim bu resim bir temel hedefi göste- rir: Esenlik içinde yaşamak, uyuşmazlõklarõ en aza indirmek, çõkan uyuşmazlõklarõ en adil bi- çimde çözmek için, yargõyõ ve yargõnõn hu- kukunu diri tutmak gerekir. Bu noktada bazõ gerçeklerin altõ çizilmelidir: Yargõyõ bu hiz- meti görenlere bõrakmak kaçõnõlmazdõr. Dõ- şarõdan her müdahale yargõya zarar verir. Ada- let terazisi eğilir; terazi eğilirse, doğru tartmaz. Öte yandan, siyasal iktidarlar ve politikacõlar yargõnõn gücüne egemen olmak isterler. Bu eş- yanõn tabiatõndan kaynaklanõr, çünkü siyasal iktidarlar ve politikacõlar da yargõya hesap ver- mek durumunda kalabilirler. Bağımsız olmalı Bu kõsa yazõda soyuttan somuta gelirsek, sa- tõr başlarõ nelerdir? Yargõ erkinin içinde üç temel meslek gru- bu var. Bunlar, yargõçlar, savcõlar ve avukat- lardõr. Yargõç bağõmsõz olmak zorundadõr. Ba- ğõmsõzlõk, toplumda hiç kimseden, hiçbir güçten emir almamak demektir. Bu konuda sõ- kõntõlar var. İlk sõkõntõ, HSYK’nin oluşu- mundadõr. 12 Eylül’ün anayasal kurum hali- ne getirdiği HSYK Yüksek Adalet Kurumu içinde yeniden yapõlandõrõlmalõdõr. Ülkemiz- de savcõlarõn unvanõ Cumhuriyetin savcõsõ ol- maktõr. Bu başka hiçbir ülkede yoktur. Sav- cõlar güvence içinde çalõşmalõdõrlar; rehberleri yalnõzca hukuk ve yasalar olmalõdõr. Avukatlar savunma hizmetini en iyi biçimde görmek için hukuki güvencelerle donatõlmõş bir ortamda ça- lõşmalõdõrlar. Bütün bunlar anayasadan baş- layarak yasalarda yapõlacak olan reformlarla başarõlabilir. Bugüne kadar ülkemizde yargõ reformu ala- nõnda ulaşõlan noktalar nelerdir? İlk önemli başarõ, 1992 reformudur. Sa- vunmanõn güçlendirilmesi ve “adliyeyle işi” olanlara avukat sağlanmasõ bir ileri adõmdõr. Sonra, AB’ye giriş sürecinde ceza yasalarõnõn “yeniden” yapõlmasõ süreci yaşandõ. Belirt- mek gerekir ki, bu işler aceleye getirildi. Sa- nõldõ ki, bu yasalarõ hemen yaparsak, AB’nin kapõlarõ açõlacak. Bu bir ham hayaldi. Öyle ol- madõğõ kõsa sürede anlaşõldõ. Yasalar arasõn- daki köprülerin kurulmasõnõn yarattõğõ sancõ- lar da cabasõ. Bir başka pencere: Batõ’nõn “bastırması” ile DGM’ler kaldõrõldõ, onlarõn yerine özel yet- kili ağõr ceza mahkemeleri (ÖAC) kuruldu. Bu bağlamda ilkin 5190 sayõlõ yasa çõkarõldõ, bu mahkemeler orada yerlerini aldõlar. Sonra CMK yapõlõnca, bu mahkemeler bu yasanõn kapsamõna alõndõ. Bu mahkemelerin gerek kuruluşunda, gerek donatõldõklarõ yargõ yetkisinde, adil yargõlan- ma hakkõ başta olmak üzere, savunma hakkõ açõsõndan anayasaya aykõrõlõklar vardõr. O ka- dar ki, bu mahkemelerde görev yapan yargõçlar ve nezdindeki savcõlar, ülkenin öteki yargõç ve savcõlarõna oranla üstün sayõlmõşlardõr. Türk adalet sistemi için ÖAC’lere gerek yoktur. Sis- tem içinde yer alan ağõr ceza mahkemeleri de bu mahkemelerin görevini dört dörtlük ya- pabilirler. Bundan en küçük kuşku duymamak gerekir. Bu hafta, bu konuda açtõğõm yolu iz- leyip benimle buluşanlarõ elbette kutluyorum. İşte yargõ reformunun birkaç satõr başõ: Anayasanõn yargõya ilişkin maddeleri te- melden ele alõnmalõdõr. HSYK kaldõrõlmalõ, Yüksek Adalet Kurumu kurulmalõdõr. Ana- yasanõn 144. maddesinden aldõğõ güçle Ada- let Bakanlõğõ bünyesinde görev yapan mü- fettişlik kurumu, anayasanõn bugünkü haline de aykõrõdõr. Anayasanõn 145. maddesi yeni- den yazõlmadõkça, askerlerin ve sivillerin yargõ yerlerinin belirlenmesi kargaşasõ ortadan kaldõrõlamaz. Gerek yeni TCK gerek CMK en kõsa süre- de ele alõnmalõ, aksayan noktalar düzeltilme- lidir. Özellikle CMK’de yer verilen, CMUK döneminde hiçbir sorun yaratmayan kav- ramlarõn ortadan kaldõrõlmasõndaki hatalardan dönülmelidir. Adli kolluk kurulmalı Adliyenin yükünü hafifletmek için çõkarõ- lan Kabahatler Kanunu amaca ulaştõrmaktan uzaktõr. Ağõr ceza mahkemelerini kabahatlerle “güreştiren” bir sistemi kim savunabilir ki? Türkiye bir gerçeği kabul ederse, yargõ re- formunda önemli bir adõm atar: Adli kolluk ku- rulmalõdõr; ülkemizde adli kolluk yoktur. Bu konuda Adalet Bakanlõğõ ile İçişleri Bakanlõ- ğõ “bir noktada” buluşmak zorundadõr. Bu buluşma yargõ reformunda bir satõr başõ olur. CMK’de yapõlan değişikliklerle, “müdafi- siz sanık olmaz” ilkesinden atõlan geri adõm- lar, üzülerek söylüyorum, paranõn özgürlüğe tercih edilmesidir. Bu alanda görev yapan avu- katlara para vermemek için getirilen sõnõrla- malarõn savunulacak yanõ yoktur. Son sözüm şudur: Yargõ reformunda daha ne çok anlatacak “şey” var, ama maalesef yer yok. Yargõ Reformu Diye Diye... Prof. Dr. Erdener YURTCAN Yargõ, bir hukuk kavramõdõr, konusu uyuşmazlõk çözmektir. Her toplumda uyuşmazlõklar çõkar ve bunlarõn çözümü gerekir. Yargõsõz bir hukuk düzeni düşünülemez. Yargõnõn amacõ, uyuşmazlõklarõ en kõsa sürede, en adil biçimde çözmektir. Bu konuda karşõlaşõlan engeller yargõda reform hareketleri ile aşõlõr. Çözüm budur. B ir devlet adamõ olduğu kadar, yazdõğõ öykü, roman ve anõlarla Türk romanõ- nõn öncülerinden sayõlan Ebubekir Hazım Tepeyran’õn 1910’da yayõmladõğõ Küçük Paşa adlõ romanõ 100 yaşõnda. Kita- bõ ve kendi bugünlerde gündemde. Roman, Niğde’de doğup çocukluk yõllarõ İs- tanbul’da geçen, onu koruyup yetiştiren Pa- şa’nõn ölümünden sonra da köyüne zorla gönderilen küçük bir çocuğun hüzünlü öy- küsünü anlatõyor. Yazarõ Ebubekir Hazım Te- peyran (Niğde, 1864-5 Haziran 1947), öy- kücü, yazar Oktay Akbal’õn büyük babasõy- dõ. Niğde’de Tepeviran Mahallesi’nde doğdu, Niğde Rüştiyesi’ni bitirdi, özel olarak Arap- ça, daha sonralarõ da İzmir’de çalõştõğõ yõllarda romancõ Halid Ziya Uşaklıgil’in katkõsõyla Fransõzca öğrendi. Fransõzca olarak bir şiir ki- tabõ bile yayõmladõ. Devlet hizmetine girdi, ön- ce kâtip olarak Niğde, Konya ve Kastamo- nu’da çalõştõ, İzmir ‘Vilayet Mektupçulu- ğu’nun (yazõişleri müdürü) ardõndan Dedeağaç Mutasarrıfı olarak göreve başladõ. Kõsa sü- rede çok önemli işler yaptõ. Ayrõca birtakõm hõrsõzlõk ve yolsuzluk olaylarõnõ ortaya çõkardõ. Sorumlularõ yakalattõ. Bir yandan da Avru- pa’dan getirttiği teleskop, dürbün, fotoğraf ma- kinesiyle gökyüzünü incelemeye, fotoğraflar çekmeye başladõ. O fotoğraflarõ da kendi ba- sõyordu. Fakat onun ne yaptõğõnõ bilemeyen- ler onu ‘muzır işler yapıyor’ diye Saray’a jur- nalledi. Genç mutasarrõf araştõrõlmadan gö- revden alõndõ. Torunu Oktay Akbal’õn bana anlattõğõna göre, Ebubekir Hazõm Bey, çekti- ği bu Dedeağaç fotoğraflarõndan güzel bir De- deağaç Albümü oluşturdu. Bunu tanõdõğõ ki- şiler aracõlõğõyla Saray’a ulaştõrdõ. Padişah II. Abdülhamit bu albümü görünce çok şaşõrdõ, çok beğendi. Böyle yetenekli bir insanõn işsiz güçsüz kalmasõnõ istemedi, görevden aldõğõ bu genç mutasarrõfõ bu kez Musul Valiliği’ne ge- tirdi. Ebubekir Hazõm Bey, Musul Valisi’yken de boş durmadõ. Yaptõğõ çok önemli çalõşmalar- dan biri, halkõn topraktan çõkardõğõ ve onu ya- kõp õsõndõğõ, etrafõnõ aydõnlattõğõ şeyin çok önemli bir enerji kaynağõ olan petrol olduğu- nun bilincine varõp Musullu işadamlarõnõ bir araya getirerek, petrolün çõkarõlmasõnõ sağla- mak oldu. Ama Almanlar onu bu işlerden uzak tutmak istiyorlardõ. Musul Valiliği’nden son- ra Ebubekir Hazõm Bey, Şûrayõ Devlet üye- si (1903), Manastõr ve Bağdat Valisi, Meşru- tiyet’te Sõvas ve Ankara Valisi, İstanbul Şeh- remini, Hicaz Valisi ve iki kez Bursa Valisi ve iki kez de dahiliye nazõrõ oldu. Tepeyran, hem Osmanlõ’nõn dahiliye nazõ- rõydõ, hem de o sõrada Milli Mücadele’ye yar- dõm ediyordu. Bu yüzden İstanbul’da Divan- õ Harb’e verildi ve idama mahkûm edildi. Ka- rar sonradan ömür boyu hapse (kürek cezasõna) çevrildi. Ama Tevfik Paşa Kabinesi’nin ilk uy- gulamasõ olarak, serbest bõrakõldõ. Özgürlüğüne kavuşunca hemen Ankara’ya gitti. Milli Mü- cadele’ye katkõsõnõ buradan sürdürdü. Milli Mücadele sonucunda Meclis’in açõlmasõ, mil- li hükümetin kurulmasõndan sonra ise, Sõvas ve Trabzon valiliklerinde bulundu. İkinci Dönem Niğde Milletvekili seçildi. Bunu da- ha sonra 6. ve 7. Dönem (1939-1946) Niğde milletvekillikleri izledi. Zalimane Bir İdam Hükmü adlõ kitabõnda kendi hakkõnda veri- len idam kararõnõ anlatõyor (Gürer Yayõnlarõ). Ebubekir Hazõm’õn Türk edebiyatõna “Küçük Paşa”yõ armağanõ işte tam 100. yõlõnõ doldu- ruyor. Bunun kim farkõnda derseniz, yanõtõ bel- ki hiç kimsedir. Çünkü ülkenin gündemi çok ağõr. Ama birileri de onu unutmuyor, yakõn- da “Ebubekir Hazım Tepeyran Roman Ödülü”nün kuruluşu, aday olma koşullarõ açõklanacak. Çünkü günümüzde de Ebubekir Hazõm’lara ihtiyaç var. Çünkü Ebubekir Ha- zõm’lar ölmez… Ebubekir Hazõm’lar Ölmez… Hikmet ALTINKAYNAK 8 Mart’õn Yüzüncü Yõlõnda Mücadelenin Aynasõ T üm dünyada olduğu gibi ül- kemizde de kadõnlarõn sos- yal, kültürel, ekonomik ha- yattaki yeri sorunlar ve baskõlan- malarla birlikte eşitsizlik orta- mõnda tanõmlanmaktadõr. Türki- ye’de özellikle son yõllarda, ül- kedeki siyaset ortamõ kadõnõn ya- şadõğõ toplumsal krizi daha da de- rinleştirerek kangrene dönüştür- mektedir. Ülkemizde tüm çalõş- malara, çabalara ve kanunlara rağmen, halen bazõ bölgelerde kõz çocuklarõ okula gönderilme- mektedir. Yaşanan ekonomik kriz ve artan giderlerle birlikte ço- cukluk çağõndan itibaren kadõn- larõmõz eşitliksiz bir ortamda ev iş- lerinin de ağõrlõğõ altõnda ezil- mekte, kõz çocuklarõnõn sokağa çõkmasõ yani kamusal alana dahil edilmesi aileler tarafõndan onay- lanmamaktadõr. Çocukluk çağõndan itibaren eğitim, sosyal ve kültürel hakla- rõ gasp edilen kadõnlarõmõzõn ça- lõşma hayatõ içerisindeki konum- larõ da cinsiyetçi politikalardan ötürü baskõ ile oluşturulmaya ça- lõşõlmaktadõr. Bugün halen birçok mesleğin “erkek” mesleği oldu- ğu öne sürülmekte, kadõnlarõn bazõ alanlarda çalõşmasõna, emek gücüne katõlmasõna olanak sağ- lanmamaktadõr. Tercih ettikleri iş- lerde çalõşan kadõnlarõmõz ise kendilerine önceden biçilen gö- revlerin dõşõna çõkamamaktadõrlar. Kaldõ ki pek çok kurum ve işyer- lerinde kadõnlarõn eşit iş karşõsõnda diğer çalõşanlara göre daha düşük ücret aldõklarõ da bilinen bir ger- çektir. Gündelik hayatta ise, kadõnlar fiziksel şiddetten tacize kadar bir dizi sorun yaşamaktalar. Üzülerek belirtmek gerekir ki bugün aile içi şiddet kadõnlarõ ve çocuklarõ yay- gõn biçimde etkilemeye devam et- mektedir. Toplum içinde yasal, sosyal, politik ve ekonomik eşit- liklerini sağlama fõrsatõnõ kõsõtla- yan şiddet kadõnlarõn eşitlik mü- cadelelerini de etkilemektedir. Şiddet ise tüm toplumu ilgilendi- ren kamusal bir sorundur. Dola- yõsõyla kadõnlarõn eşitlik müca- delesi de kamusal alana taşõnma- lõ, kamusal alanda alõnacak ön- lemlerle kadõnlarõn toplumsal ko- numlarõnõn geliştirilmesi ve güç- lendirilmesi sağlanmalõdõr. Çan- kaya Belediyesi, bu mücadeleye toplumsal katkõda bulunmak üze- re “kadın eller” projesi başlatmõş ve ilk olarak 100 kadõn temizlik işçisi istihdam edilmiştir. Diğer yandan belediye bünyesinde top- lumsal dayanõşma merkezlerinde kadõnlarõn sosyal kültürel gelişi- mini sağlayacak istihdam edile- bilirliğini arttõracak etkinlikler, kurslar ve eğitimler düzenlen- mektedir. Çankaya ilçesinde kadõnlarõn is- tihdama katõlmasõ önündeki en- gelleri aşmak üzere 21 mahalle- de yürütülen meslek edindirme ve kişisel gelişim kurslarõ ile birlik- te kamusal mücadele devam et- mektedir. Bugüne kadar eğitim ve bilinçlendirme çalõşmalarõna de- vam eden kamusal modeller, bun- dan sonra da kadõnlarõn mücade- lesinde onlara destek olmaya de- vam etmeli, toplumsal adalet ve cinsler arasõ eşitliği savunacak, bu eşitliği mümkün kõlacak yeni mo- deller oluşturulmasõ Yeni Top- lumcu Belediyecilik anlayõşõyla hedeflerimiz arasõnda yer almak- tadõr. Çoğu zaman kadõnõ birey ola- rak görememe durumundan kay- naklanan sorunlar son yõllarda iktidarõn oluşturduğu toplumsal ve ekonomik baskõlanmalarla daha da artmaktadõr. Ancak, emek sö- mürüsünün arttõğõ, sosyal hakla- rõn gasp edildiği, siyasal baskõla- rõn yaratõldõğõ, şiddetin ve işsiz- liğin arttõğõ günümüz koşullarõn- da kadõnlarõmõz eşitlik ve adalet mücadelesine devam etmektedir. Kadõnlarõmõz 100 yõldõr eşitlik için mücadele etmekteler. Dünya Kadõnlar Günü’nün 100. yõlõnda Türkiye’de umut olan, haksõzlõğa, emek sömürüsüne, yağmacõlõğa dur diyen Tekel işçilerinin örnek mücadelesi içinde kadõnlarõmõzõn mücadelesi 1857 yõlõnda emek sö- mürüsüne karşõ harekete geçen tekstil işçileri ile ne kadar da bir- birine benziyor. Bundan 153 yõl önce yanarak can veren kadõnla- rõmõz bugün kadõn-erkek müca- delesinde önemli bir dayanõşma örneği göstererek, mücadelele- rinde kararlõ duruşlarõnõn mey- velerini 4-C uygulamasõ süresinin Danõştay kararõyla kaldõrõlmasõy- la alõyorlar. Tekel işçisi kadın- larımızın sömürü, gasp ve ta- lana karşı yürüttüğü mücade- lenin sömürülen, baskılanan kadınlarımıza örnek olması di- leği ile 100. yılda tüm kadınla- rımızın Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun. H. Ali Ulusoy Çankaya Belediyesi Başkan Yardõmcõsõ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle