15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 6 MART 2010 CUMARTESİ 6 SAĞLIK CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Faşizmle Sosyalizm Arasında Peter Weiss’ın muazzam yapıtı “Direnmenin Estetiği”nin en çarpıcı bölümlerinden bazıları Nazi Almanyası’nda komünistlere yapılan zulümler üzerinedir. Daha doğrusu bu bölümler, bu “belgesel destan roman”ın içerdiği konu ırmaklarının birleştiği nehir gibidir. Nazi zulmü denildiğinde akla Yahudi soyuna yapılanların gelmesi doğaldır. Doğrusunu söylemek gerekirse Nazi cellatlığının Almanya komünist ve işçi sınıfı hareketi üzerindeki ölçü tanımaz zalimliğinden, Weiss’ın eşsiz önemdeki yapıtını okuyuncaya kadar habersizdim. Bir ayrıntı belki, fakat o kapkaranlık zamanların Almanya’sında idamların giyotinle kafa kesilerek yapıldığını da bilmiyordum. Kısa süre önce geride bıraktığımız 20. yüzyılın ortalarına doğru, şu anda yaşamakta olan birçok insanın doğum tarihleri olan 1930’lu ve 40’lı yıllarda, yani çok uzun bir zaman önce değil yakın sayılabilecek bir geçmişte, dünyanın nasıl bir vahşetten, mezbahadan, canilikten geçtiğini kavramakta insan güçlük çekiyor. Bu vahşetin, zulmün, canavarlığın tek nedeni Nazi sürülerinin sapkınlığı, ruh alçaklığı mıydı? Tarihi doğru okuduğumuzda sadece 2. Dünya Savaşı’nın değil birincisinin de gerisindeki asıl nedenin, kapitalizmin doymaz iştihası, tekelci sermayenin kâr hırsı ve pazar paylaşım kapışması olduğunu görmek güç değildir. Kapitalist-emperyalist sistemin paylaşım savaşları ikinci büyük savaş sonrasında da devam etti. Balkanlar’daki soykırımını, zaten hiç rahat bırakılmayan Ortadoğu coğrafyasındaki katliamlar izledi. Sosyalist sistemin yıkılmasından sonra ortaya çıkan küreselleşme deyiminin ardından da dünya ölçeğinde bir ekonomik krizin sözü edilmeye başlandı. Bu neyin, kimin ekonomik krizidir? İnsanlığın mı, yoksa artık dünyaya tek başına egemen olan kapitalist-emperyalist sistemin mi? Kapitalizmin krizi neden bütün insanlığın krizi olsun? Benim burada naifçe sorduğum bu sorular, sanıyorum ki çok daha üst idelojik düzeylerde sorulmaktadır ve sorulmalıdır da. Kapitalist-emperyalist sistem insanlığı yok oluşa doğru sürüklemekteyse, insanlık bu sürüklenişe boyun eğmek zorunda mıdır? Tekel işçilerinin direnişi sırasında ortaya çıkan gerçeklerden biri emekçi örgütlenmesinin önemi ise, öteki gerçek kapitalizmin acımasız yüzü olmuştur. Kapitalist egemenlik bir tek bizim ülkemizde değil gezegenimizin bütününde sosyal devlet olgusuna son vermek, bu alanda elde edilmiş kazanımları da geri almak amacında ve çabasındadır. Birçok ülkede amacına ulaşabilse bile, başta Fransa, İngiltere, Almanya, İskandinav ülkeleri olmak üzere, işçi sınıfının, emekçilerin örgütlü ve deney birikimine sahip oldukları ülkelerde bunu gerçekleştirmeyi başarabilecek mi? Bu ülkelerde, İkinci Dünya Savaşı öncesindeki toplumsal gerilimlere benzer çatışkılar ortaya çıktığında, sonu nereye varacak? Hemen yanı başımızdaki Yunanistan’da yaşanmakta olan toplumsal gerilim nasıl sonuçlanacak? Yunanistan’da sosyal demokrat patentli hükümet eliyle dayatılan uluslararası tekelci sermaye yaptırımlarına Yunan emekçisinin tepkisi ne olacak? Yunan solunun yeni ve radikal bir yükselişi söz konusu olduğunda, buna tekelci sermaye nasıl bir tepkiyle yanıt verecek? Önümüzdeki yakın geleceklerin asıl gündemini - başka ve yapay gündemlerle ne kadar saptırılmaya çalışılsa da- bu soruların ve olası yanıtlarının oluşturacağını ve zaten günümüzde de asıl gündemin bunlar olduğunu düşünüyorum. Tarih kuşkusuz ki birebir tekrar değildir. Aslında bu, her şeyin, bütün toplumsal ve kişisel olguların gerçeğidir. Fakat benzer koşulların benzer sonuçlar doğuracak olması da doğaldır. Kapitalizmin darboğazlara girmesinin emekçilere fatura edilmesi sonucunda toplumsal gerilimler yükselecek, bunlar ya daha ileri aşamalardaki toplumsal ve demokratik kazanımlarla, ya da faşizan baskılarla sonuçlanacaktır. Kapitalist sistemin demokrasi ile çok uzun zaman barışık yaşayabileceğini düşünemiyorum. Bu sistemin, yüzünde zaten iğreti duran demokrasi maskesini (ilk ve ikinci dünya savaşı öncesi ve süreçlerinde olduğu gibi) bütünüyle çıkarıp atması; sosyal demokrasinin de (yine aynı dönemlerde olduğu gibi) seçimini yapmak zorunda kalması sürpriz olmayacak. Söz konusu bu seçim -şimdi Yunanistan’da görüldüğü gibi- ya kapitalist sistemin pisliğini temize çıkarmaya çalışmak, ya da emekçilerin yanı başında kararlı olarak yer almaktır. Dünyanın faşist bir cehenneme mi, yoksa aydınlık bir demokratik-sosyalist geleceğe doğru mu yol alacağı sorusunun yanıtı, -yine 1. ve 2. dünya savaşları süreçlerinde yaşanan ihanetlerden alınması gereken derslerin ışığında -sosyal- demokrat kadroların yapacakları seçimle yakından ilgilidir. ataol [email protected] Faks: (0212) 343 72 64Prof. Dr. Coşkun ÖZDEMİR 32 yıldır bir derneğin yö- neticiliğini yaparım. Tür- kiye Kas Hastalıkları Derneği kamu yararına bir der- nektir ve Türkiye unvanına hak kazanmıştır. Bir avuç özverili insanla birlikte çalışırız, yaşamlarını teker- lekli sandalyede geçiren genç in- sanlarla. Yurdumuzda sayıları 100 bini bulan kas hastalarına yardım- cı olmaya, onların yaşam kalitesi- ni yükseltmeye çalışırız. Tedavisi yoktur bu hastalıkların onunla bir- likte yaşarlar. Çok aldatılırlar, onlara olmayan, uydurma te- daviler önerirler. Bun- ları önlemek için uğ- raşırız. Toplumu da hasta ve aile- lerini de bilgilendirmeye çalışırız. Uluslararası ünümüz var ilgi ve takdir görürüz. Uluslararası ilişkiler içinde yürüttüğümüz çeşitli etkin- liklerimiz var. Son projemiz Oxford ve Londra üniversitelerinden ve İstanbul Üniversitesi Rektörü ve Florans Nightingale Yüksek Hem- şire Okulu’ndan destek görüyor. Kaliteli bir evde bakım hizmeti ça- lışmalarımız sürüyor. Nisanda İn- giltere’den kurs vermek üzere bir ekip gelecek. Şimdi bu derneği, İs- tanbul Büyükşehir Belediyesi etki- sizleştirmek, 18 yıldır barındığı bi- nadan çıkarmak istedi. Uydurma ve gerçek dışı gerekçelerle. Olacak iş mi, inanabilir misiniz? Alın size bir cinnet daha. Başkan Kadir Top- baş’ın haberi var mıydı? Bilmiyo- ruz. Eski arkadaşımız Prof. Zafer Üskül yok diyor, Başkan’dan ran- devu rica ettim cevap gelmedi. Onunla ve bizi bilen tanıyan des- tekçilerimizle birlikte bu cinneti önlemek için var gücü- müz ile çabaladık. Has- talarımızın tedirginliği- ni gidermek için uğraş verdik. So- nuçta sivil toplum örgütlerinin Ta- bipler Birliği ve İstanbul Tabip Odası’nın, değerli sanatçıların, çe- şitli parti mensuplarının, Bakırköy ve Yeşilköy halkının ve basının değerli kalemlerinin ve bazı TV kanallarının desteği ile bu çok ha- talı ve haksız karardan geri dönül- dü. İBB Başkanı Kadir Topbaş ta- rafından tahliye kararının durdu- rulduğu açıklandı, aynı saatlerde İdari Mahkeme yürütmeyi durdur- ma kararı verdi. Tüm destekçileri- mize dernek çalışanları adına te- şekkürler sunuyorum. Derneğimi- zin yıllardır süregelen engelliler ya- rarına çalışmalarının ve hizmetleri- nin hiçbir şekilde engellenmeye- ceğini umuyorum. Tevfik Fikret’in “Bir gün bu memlekette de sabah olursa Haluk” diye başlayan bir şii- ri vardır, o geliyor aklıma sevgili okuyucular. Umudumuzu, azmi- mizi, güzel, aydınlık günlere duy- duğumuz özlemi koruyacağız. Bu, hasret bizim. [email protected] Yaşama Dönüş... İstanbul Eczacõ Odasõ Başkanõ Semih Güngör: Uygulamaya giren Medula sistemi ağõr aksak ilerliyor Yurttaş eczacõ karşõ karşõya İstanbul Haber Servisi - Sos- yal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) 1 Mart Pazartesi günü uygulama- ya geçirdiği Medula Reçete Pro- vizyon Sistemi’nde sorunlarõn de- vam ettiği, özellikle raporlu ilaç kullanan hastalarõn kayõtlarõnõn eksik girdiği, yoğunluk nedeniy- le bazen sistemin donduğu, zaman zaman hastanelerde de benzer so- runlarõn yaşandõğõ belirtildi. İs- tanbul Eczacõ Odasõ üyeleri ile çok sayõda eczacõ, sistemin eksiklik- lerinin bulunduğu, sorunlarõn gi- derilmesine dek ertelenmesinin önemli olduğunu vurgulayarak, SGK Başkanõ Emin Zararsız başta olmak üzere tüm kurum yetkililerini göreve çağõrdõlar. İstanbul Eczacõ Odasõ Başkanõ Semih Güngör, Medula Reçete Provizyon Sistemi’nin ağõr aksak ilerlediğini belirterek, sistemin aynõ anda hastanelerde de devre- ye konulduğunu, bu nedenle ben- zer durumun has- tanelerde de ya- şandõğõnõ söyledi. Güngör, “Me- dula sistemi ile özellikle eğitim ve araştırma hastaneleri ile devlet hastanele- rinde hastaların tüm raporları sisteme girilmediği için sorun yaşanıyor. Zaman zaman da yoğunluk nedeniyle altyapı ye- tersizliği bulunan sistem kilit- leniyor, hastalar uzun süre bek- lemek zorunda kalıyorlar” de- di. Medula sisteminin uygulama- ya girdiği ilk günlerde hastalarõn daha uzun süre eczanelerde bek- lediğini, bu sürenin kõsaldõğõnõ ancak sorunlarõn halen devam et- tiğini ifade eden Güngör, “Biz di- yoruz ki var olan eski provizyon, Medula’nın eksikliklerinin gi- derilmesine kadar kullanılma- ya devam etsin. Sistemin eksik- likleri giderildikten sonra so- runsuz olarak uygulamaya ge- çirilsin. Sistemde yaşanan sorun ne- deniyle SGK hakkında suç du- yurusunda bulunduk. SGK yet- kililerine sesleniyoruz. Daha fazla mağduriyete yol açma- dan Medula Re- çete Revizyon Sistemi’ni erte- leyin” diye ko- nuştu. İstanbul Eczacõ Odasõ Yönetim Kurulu Üyesi Cem Er- dal Ünal ise yeni sistemde bir reçete girebilmek için saatlerce beklemek zorunda kaldõklarõnõ, hastalarõn bazõlarõnõn zor anlar yaşadõğõnõ belirterek, “Sistem halen düzgün çalışmı- yor, hatta bazen sayfaya bile gi- rilmiyor ” dedi. Eczacõlar sisteme zaman za- man hiç giremediklerini belirterek, “Sisteme giremesek de tanıdı- ğımız hastalara ilaçlarını veri- yoruz, daha sonra sistem çalı- şınca ilaçları onaylatıyoruz. Ama tanımadığımız hastalara ilaç veremiyoruz, verdiğimiz zaman eczacı mağdur oluyor, hastaları mağdur etmemek için elimizden geleni yapıyoruz ama bu hastalarla eczacının karşı karşıya gelmesini engellemiyor. Sistemin sorumlusu eczacı zan- nediliyor, sorun çözülene dek sistem ertelenmelidir” değer- lendirmesini yaptõlar. İstanbul Haber Servisi - Bel ağrõsõ haya- tõn bir döneminde hemen hemen herkesi et- kileyebilen bir rahatsõzlõk. Florence Nightin- gale Hastaneleri Nöroşirurji Bölüm Koordi- natörü Prof. Dr. Cengiz Kuday, bel ağrõlarõnda ilk akla gelenin bel fõtõğõ olduğunu, ancak he- kimin hastasõnõ çok iyi dinlemesi gerektiğini, ağrõlarõn kanser belirtisi de olabileceğini söy- ledi. Kuday, bel ağrõlarõnõn büyük bölümünü oluşturan bel fõtõğõnda cerrahinin en son se- çenek olmasõ gerektiğini vurguladõ. Bel ağrısı işe gitmeme sebebi Prof. Dr. Kuday, bel ağrõsõnõn iş aksatan ve hastaneye yatõrõlmayõ gerektiren beşinci has- talõk olduğunu belirterek “Bel ağrıları, üst so- lunum yolu enfeksiyonlarından sonra en önemli işe gitmeme sebebi” dedi. İlerleyen yaş, sigara içme, alt sosyal ekonomik grup, yan- lõş beslenme, ağõr işlerde çalõşma, fizyolojik travmalar-spor yaralanmalarõ, trafik kazalarõ gi- bi nedenlerin bel ağrõlarõna neden olabileceğini anõmsatan Kuday, pek çok hastalõkta bel ağ- rõsõnõn olabileceğini, bu nedenle doktorlara önemli görevler düştüğünü anlattõ. SİBEL BAHÇETEPE Türkiye Kas Hastalõklarõ Derneği üyeleri, İs- tanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) tah- liye kararõnõ durdurmasõnõn doğru ve beklenen bir karar olduğunu belirterek, 18 yõldõr hizmet verdikleri dernekten çõkmayacaklarõnõ vur- guladõlar. Türkiye Kas Hastalõklarõ Derneği Başkanõ Prof. Dr. Coşkun Özdemir, binada faaliyetlerine devam edeceklerini belirterek “Biz buradan memnunuz, İstanbul’daki bü- tün kas hastaları burayı biliyor, terk etmek için bir sebep göremiyoruz” dedi. Sağlõğõma Engel Olma Platformu’nun der- nek binasõnda gerçekleştirdiği ortak açõklamada konuşan Prof. Dr. Özdemir, binadan çõkma- yacaklarõnõ belirterek, “Hastalarımız yıllar- dır buradan hizmet alıyor. Faaliyetlerimi- ze burada devam edeceğiz” dedi. Sağlõğõma Engel Olma Platformu’ndan Dr. Ali Çerke- zoğlu da, “İBB Başkanı Topbaş kesinlikle bu- rayı boşaltamaz. Olası durumda bilinme- lidir ki kas hastaları ve engelliler sahipsiz değildir” dedi. Yönetim Kurulu üyesi Hakan Özgül ise şöyle devam etti: “Bu bina artık kas hastaları ve engelliler nezdinde kamu- ya mal olmuş bir yapıdır. İBB’nin arsa söz- leşmemizi yenilemekten, bu sözleşmeyi çok daha uzun süreli yapmaya ve önümüzde du- ran hasta ve engelli odaklı projelerde der- neğimize destek olmaya kadar birçok ko- nuda üstüne düşeni yaparak bu olumlu ka- rarı iletmesini beklemekteyiz.” E. Zararsız S. Güngör Sağlõk Bakanlõğõ eşten organ nakline 2 yõl birlikte yaşama şartõ Nakilde yeni düzenleme ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Sağlõk Bakanlõğõ, eşler arasõnda organ nakli için en az iki yõl fiilen birlikte yaşama şartõ getirirken, na- killerin dördüncü dereceye kadar kan ve kayõn hõsõmlarõ arasõnda yapõlabilmesini kararlaştõr- dõ. Organ ve Doku Nakli Hizmetleri Yönetme- liği’nde Değişiklik Yapõlmasõna Dair Yönet- melik, dünkü Resmi Gazete’de yayõmlanarak yürürlüğe girdi. Yönetmeliğe göre, canlõdan or- gan nakli, alõcõnõn en az iki yõldan beri fiilen birlikte yaşadõğõ eşi, dördüncü dereceye kadar (dördüncü derece dahil) kan ve kayõn hõsõm- larõndan yapõlabilecek. Söz konusu canlõ verici olabileceklerin ha- ricinde canlõdan nakil yapõlabilmesi için; nak- lin yapõlacağõ ilde oluşturulacak etik komis- yonunun verici ile alõcõ arasõnda, bu yönet- meliğe ve diğer ilgili mevzuata aykõrõ herhangi bir hususun bulunmadõğõnõ ve etik açõdan or- gan bağõşõnõn uygunluğunu onaylamasõ gere- kecek. Nakil için alõcõ ve verici, il sağlõk müdürlü- ğü aracõlõğõyla komisyona başvuracak. Nakil için alõcõ ve vericiden yakõnlõğõn nereden kay- naklandõğõnõ göstermesi, gelir düzeylerini, vericinin borcu olup olmadõğõnõ belgelemesi is- tenecek. Kararõ kesin olan komisyon tarafõn- dan uygun görülmeyen nakiller yapõlamayacak. İstanbul Haber Servisi - Dün- yada her 8 kadından 1’i meme kanserine yakalanıyor. Meme kanserinin, kadınlarda cilt kan- serinden sonra en sık rastlanan kanser, akciğer kanserinden son- ra en sık ikinci kanserden ölüm sebebi olduğunu belirten uz- manlar, osteoporozun da iler- leyen yaşlarda kadınlarda çok ciddi sorunlara yol açtığını ifade ediyor- lar. Kadıköy Şifa Sağlık Grubu ka- dın sağlığı açı- sından büyük önem taşıyan me- me kanseri ve os- teoporoz ile ilgili olarak 8 Mart Dün- ya Kadınlar Günü ve- silesiyle özel bir sağlık paketi sunuyor. Mamo- grafi ve meme Ultrasonu Paketi, Meme Ultrasonu Paketi, Kemik Yoğunluğu Ölçüm Pake- ti, Mamografi – Meme Ultraso- nu – Kemik Yoğunluğu paketle- ri hazırlayan sağlık grubunda tet- kiklerin sonuçları, uzman dok- torlar tarafından değerlendiri- lecek. Ayrıntılı bilgi almak iste- yenler “444 2 574” numaralı telefonu arayabilir ya da www.kadikoysifa.com isimli in- ternet sitesini ziyaret edebilir. Her 8 kadından biri meme kanserine yakalanıyor İlaç firması tazminata mahkûm edildi SYDNEY (AA) - Avustralya’da bir mahkeme, Amerikan ilaç firmasõ Merck & Co’nun ürettiği Vioxx adlõ ağrõ kesici ilacõn kalp krizi riskini arttõrdõğõna hükmederek, firmaya karşõ dava açan kişiye 259 bin dolar ödenmesine karar verdi. Vioxx’un, kalp krizi ve felç riskini arttõrdõğõnõn saptanmasõndan sonra, ilaç 2004’te piyasalardan çekilmişti. ‘Bel fõtõğõnda cerrahi en son seçenek olmalõ’ ‘Tahliye kararõnõn durdurulmasõ doğru bir karar’ Prof. Dr. Cengiz Kuday İstanbul Haber Servisi - Gebelik kadõnlar için son derece doğal fiz- yolojik bir süreç olmasõna karşõn toplumda gebelikle il- gili yer edinmiş bazõ yanlõş inanõşlar bulunuyor. Ha- cettepe Üniversitesi Tõp Fakültesi Kadõn Hastalõk- larõ ve Doğum Anabilim Dalõ Başkanõ Prof. Dr. Hakan Yaralı, gebe- lerin hava, deniz ve ka- rayolu ile seyahat et- melerinin sakõncalõ ol- madõğõnõ, spor yapõlma- sõnõn gebeliğin seyrini olum- suz etkilemediğini söyledi. Kadõnlarõn gebelik sürecinde sağlõklõ, mutlu ve aktif bir bi- çimde yaşamlarõnõ sürdüre- bilmeleri için bu konuda doğru bilgilenmelerinin öne- mine dikkat çeken Prof. Dr. Yaralõ, “Gebelerin son 4 haftaya kadar otomobil kullanılmalarında sa- kınca yoktur. Havayolu ile seyahat edecek gebelerden 26. haftadan sonra sakıncalı olmadığına dair doktor raporu gerek- mektedir. Uçak yolcu- luğunun 3 saatten daha kısa olduğu durumlar- da ve gebelik ile ilgili herhangi bir risk fak- törü yoksa yolculuk sı- rasında bol sıvı alın- malıdır” dedi. Kanama veya erken doğum tehdi- di gibi durumlar olmadõğõ takdirde gebeliğin son 3 haftasõna kadar cin- sel ilişkide bulunmanõn herhangi bir olumsuz etki göstermediği belirten Yaralõ, gebelerin beslenmesinde pro- tein, kalsiyum, vitamin-mineral grup- larõnõn önemine değindi. GGebelikteyanlışinanışlar Prof. Dr. Yaralı, gebelerin hava, deniz ve karayolu ile seyahat etmelerinin sakıncalı olmadığını, spor yapılmasının gebeliğin seyrini olumsuz etkilemediğini söyledi. İstanbul Haber Servisi - Tabip odalarõ ile sağlõk meslek kuruluşlarõ, Meclis’e getirilen Kamu Hastaneleri Birlikleri Yasa Tasarõsõ ile hastanelerin işletme haline getirileceğini, kamu güvencesinin kalmayacağõnõ vurguladõlar. Hekimler ve sağlõk çalõşanlarõ, AKP hükümetinin ulusal ve uluslararasõ temel yasal düzenlemeleri, değerleri hiçe sayarak, sağlõk hakkõ başta olmak üzere örgütlü ve güvenceli çalõşma hakkõnõ ortadan kaldõrmaya, çalõşanlarõn emeğini ucuzlatmaya, gasp etmeye yönelik uygulamalarõna “dur” demek için önümüzdeki hafta İstanbul’da bir dizi eylem yapacaklarõnõ kaydettiler. SAĞLIKÇILAR AKP’Yİ PROTESTO EDECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle