Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 6 MART 2010 CUMARTESİ
6 SAĞLIK
CUMARTESİ
YAZILARI
ATAOL BEHRAMOĞLU
Faşizmle Sosyalizm Arasında
Peter Weiss’ın muazzam yapıtı “Direnmenin
Estetiği”nin en çarpıcı bölümlerinden bazıları Nazi
Almanyası’nda komünistlere yapılan zulümler
üzerinedir.
Daha doğrusu bu bölümler, bu “belgesel destan
roman”ın içerdiği konu ırmaklarının birleştiği nehir
gibidir.
Nazi zulmü denildiğinde akla Yahudi soyuna
yapılanların gelmesi doğaldır.
Doğrusunu söylemek gerekirse Nazi cellatlığının
Almanya komünist ve işçi sınıfı hareketi üzerindeki
ölçü tanımaz zalimliğinden, Weiss’ın eşsiz
önemdeki yapıtını okuyuncaya kadar habersizdim.
Bir ayrıntı belki, fakat o kapkaranlık zamanların
Almanya’sında idamların giyotinle kafa kesilerek
yapıldığını da bilmiyordum.
Kısa süre önce geride bıraktığımız 20. yüzyılın
ortalarına doğru, şu anda yaşamakta olan birçok
insanın doğum tarihleri olan 1930’lu ve 40’lı yıllarda,
yani çok uzun bir zaman önce değil yakın
sayılabilecek bir geçmişte, dünyanın nasıl bir
vahşetten, mezbahadan, canilikten geçtiğini
kavramakta insan güçlük çekiyor.
Bu vahşetin, zulmün, canavarlığın tek nedeni
Nazi sürülerinin sapkınlığı, ruh alçaklığı mıydı?
Tarihi doğru okuduğumuzda sadece 2. Dünya
Savaşı’nın değil birincisinin de gerisindeki asıl
nedenin, kapitalizmin doymaz iştihası, tekelci
sermayenin kâr hırsı ve pazar paylaşım kapışması
olduğunu görmek güç değildir.
Kapitalist-emperyalist sistemin paylaşım
savaşları ikinci büyük savaş sonrasında da devam
etti.
Balkanlar’daki soykırımını, zaten hiç rahat
bırakılmayan Ortadoğu coğrafyasındaki katliamlar
izledi.
Sosyalist sistemin yıkılmasından sonra ortaya
çıkan küreselleşme deyiminin ardından da dünya
ölçeğinde bir ekonomik krizin sözü edilmeye
başlandı.
Bu neyin, kimin ekonomik krizidir?
İnsanlığın mı, yoksa artık dünyaya tek başına
egemen olan kapitalist-emperyalist sistemin mi?
Kapitalizmin krizi neden bütün insanlığın krizi
olsun?
Benim burada naifçe sorduğum bu sorular,
sanıyorum ki çok daha üst idelojik düzeylerde
sorulmaktadır ve sorulmalıdır da.
Kapitalist-emperyalist sistem insanlığı yok oluşa
doğru sürüklemekteyse, insanlık bu sürüklenişe
boyun eğmek zorunda mıdır?
Tekel işçilerinin direnişi sırasında ortaya çıkan
gerçeklerden biri emekçi örgütlenmesinin önemi
ise, öteki gerçek kapitalizmin acımasız yüzü
olmuştur.
Kapitalist egemenlik bir tek bizim ülkemizde değil
gezegenimizin bütününde sosyal devlet olgusuna
son vermek, bu alanda elde edilmiş kazanımları da
geri almak amacında ve çabasındadır.
Birçok ülkede amacına ulaşabilse bile, başta
Fransa, İngiltere, Almanya, İskandinav ülkeleri
olmak üzere, işçi sınıfının, emekçilerin örgütlü ve
deney birikimine sahip oldukları ülkelerde bunu
gerçekleştirmeyi başarabilecek mi?
Bu ülkelerde, İkinci Dünya Savaşı öncesindeki
toplumsal gerilimlere benzer çatışkılar ortaya
çıktığında, sonu nereye varacak?
Hemen yanı başımızdaki Yunanistan’da
yaşanmakta olan toplumsal gerilim nasıl
sonuçlanacak?
Yunanistan’da sosyal demokrat patentli hükümet
eliyle dayatılan uluslararası tekelci sermaye
yaptırımlarına Yunan emekçisinin tepkisi ne olacak?
Yunan solunun yeni ve radikal bir yükselişi söz
konusu olduğunda, buna tekelci sermaye nasıl bir
tepkiyle yanıt verecek?
Önümüzdeki yakın geleceklerin asıl gündemini -
başka ve yapay gündemlerle ne kadar saptırılmaya
çalışılsa da- bu soruların ve olası yanıtlarının
oluşturacağını ve zaten günümüzde de asıl
gündemin bunlar olduğunu düşünüyorum.
Tarih kuşkusuz ki birebir tekrar değildir.
Aslında bu, her şeyin, bütün toplumsal ve kişisel
olguların gerçeğidir.
Fakat benzer koşulların benzer sonuçlar
doğuracak olması da doğaldır.
Kapitalizmin darboğazlara girmesinin emekçilere
fatura edilmesi sonucunda toplumsal gerilimler
yükselecek, bunlar ya daha ileri aşamalardaki
toplumsal ve demokratik kazanımlarla, ya da
faşizan baskılarla sonuçlanacaktır.
Kapitalist sistemin demokrasi ile çok uzun zaman
barışık yaşayabileceğini düşünemiyorum.
Bu sistemin, yüzünde zaten iğreti duran
demokrasi maskesini (ilk ve ikinci dünya savaşı
öncesi ve süreçlerinde olduğu gibi) bütünüyle
çıkarıp atması; sosyal demokrasinin de (yine aynı
dönemlerde olduğu gibi) seçimini yapmak zorunda
kalması sürpriz olmayacak.
Söz konusu bu seçim -şimdi Yunanistan’da
görüldüğü gibi- ya kapitalist sistemin pisliğini
temize çıkarmaya çalışmak, ya da emekçilerin yanı
başında kararlı olarak yer almaktır.
Dünyanın faşist bir cehenneme mi, yoksa aydınlık
bir demokratik-sosyalist geleceğe doğru mu yol
alacağı sorusunun yanıtı, -yine 1. ve 2. dünya
savaşları süreçlerinde yaşanan ihanetlerden
alınması gereken derslerin ışığında -sosyal-
demokrat kadroların yapacakları seçimle yakından
ilgilidir.
ataol [email protected]
Faks: (0212) 343 72 64Prof. Dr. Coşkun ÖZDEMİR
32
yıldır bir derneğin yö-
neticiliğini yaparım. Tür-
kiye Kas Hastalıkları
Derneği kamu yararına bir der-
nektir ve Türkiye unvanına hak
kazanmıştır. Bir avuç özverili insanla
birlikte çalışırız, yaşamlarını teker-
lekli sandalyede geçiren genç in-
sanlarla. Yurdumuzda sayıları 100
bini bulan kas hastalarına yardım-
cı olmaya, onların yaşam kalitesi-
ni yükseltmeye çalışırız. Tedavisi
yoktur bu hastalıkların onunla bir-
likte yaşarlar. Çok aldatılırlar, onlara
olmayan, uydurma te-
daviler önerirler. Bun-
ları önlemek için uğ-
raşırız. Toplumu da hasta ve aile-
lerini de bilgilendirmeye çalışırız.
Uluslararası ünümüz var ilgi ve
takdir görürüz. Uluslararası ilişkiler
içinde yürüttüğümüz çeşitli etkin-
liklerimiz var. Son projemiz Oxford
ve Londra üniversitelerinden ve
İstanbul Üniversitesi Rektörü ve
Florans Nightingale Yüksek Hem-
şire Okulu’ndan destek görüyor.
Kaliteli bir evde bakım hizmeti ça-
lışmalarımız sürüyor. Nisanda İn-
giltere’den kurs vermek üzere bir
ekip gelecek. Şimdi bu derneği, İs-
tanbul Büyükşehir Belediyesi etki-
sizleştirmek, 18 yıldır barındığı bi-
nadan çıkarmak istedi. Uydurma ve
gerçek dışı gerekçelerle. Olacak iş
mi, inanabilir misiniz? Alın size bir
cinnet daha. Başkan Kadir Top-
baş’ın haberi var mıydı? Bilmiyo-
ruz. Eski arkadaşımız Prof. Zafer
Üskül yok diyor, Başkan’dan ran-
devu rica ettim cevap gelmedi.
Onunla ve bizi bilen tanıyan des-
tekçilerimizle birlikte bu cinneti
önlemek için var gücü-
müz ile çabaladık. Has-
talarımızın tedirginliği-
ni gidermek için uğraş verdik. So-
nuçta sivil toplum örgütlerinin Ta-
bipler Birliği ve İstanbul Tabip
Odası’nın, değerli sanatçıların, çe-
şitli parti mensuplarının, Bakırköy
ve Yeşilköy halkının ve basının
değerli kalemlerinin ve bazı TV
kanallarının desteği ile bu çok ha-
talı ve haksız karardan geri dönül-
dü. İBB Başkanı Kadir Topbaş ta-
rafından tahliye kararının durdu-
rulduğu açıklandı, aynı saatlerde
İdari Mahkeme yürütmeyi durdur-
ma kararı verdi. Tüm destekçileri-
mize dernek çalışanları adına te-
şekkürler sunuyorum. Derneğimi-
zin yıllardır süregelen engelliler ya-
rarına çalışmalarının ve hizmetleri-
nin hiçbir şekilde engellenmeye-
ceğini umuyorum. Tevfik Fikret’in
“Bir gün bu memlekette de sabah
olursa Haluk” diye başlayan bir şii-
ri vardır, o geliyor aklıma sevgili
okuyucular. Umudumuzu, azmi-
mizi, güzel, aydınlık günlere duy-
duğumuz özlemi koruyacağız. Bu,
hasret bizim.
[email protected]
Yaşama Dönüş...
İstanbul Eczacõ Odasõ Başkanõ Semih Güngör: Uygulamaya giren Medula sistemi ağõr aksak ilerliyor
Yurttaş eczacõ karşõ karşõya
İstanbul Haber Servisi - Sos-
yal Güvenlik Kurumu’nun (SGK)
1 Mart Pazartesi günü uygulama-
ya geçirdiği Medula Reçete Pro-
vizyon Sistemi’nde sorunlarõn de-
vam ettiği, özellikle raporlu ilaç
kullanan hastalarõn kayõtlarõnõn
eksik girdiği, yoğunluk nedeniy-
le bazen sistemin donduğu, zaman
zaman hastanelerde de benzer so-
runlarõn yaşandõğõ belirtildi. İs-
tanbul Eczacõ Odasõ üyeleri ile çok
sayõda eczacõ, sistemin eksiklik-
lerinin bulunduğu, sorunlarõn gi-
derilmesine dek ertelenmesinin
önemli olduğunu vurgulayarak,
SGK Başkanõ Emin Zararsız
başta olmak üzere tüm kurum
yetkililerini göreve çağõrdõlar.
İstanbul Eczacõ Odasõ Başkanõ
Semih Güngör, Medula Reçete
Provizyon Sistemi’nin ağõr aksak
ilerlediğini belirterek, sistemin
aynõ anda hastanelerde de devre-
ye konulduğunu,
bu nedenle ben-
zer durumun has-
tanelerde de ya-
şandõğõnõ söyledi.
Güngör, “Me-
dula sistemi ile
özellikle eğitim
ve araştırma
hastaneleri ile devlet hastanele-
rinde hastaların tüm raporları
sisteme girilmediği için sorun
yaşanıyor. Zaman zaman da
yoğunluk nedeniyle altyapı ye-
tersizliği bulunan sistem kilit-
leniyor, hastalar uzun süre bek-
lemek zorunda kalıyorlar” de-
di. Medula sisteminin uygulama-
ya girdiği ilk günlerde hastalarõn
daha uzun süre eczanelerde bek-
lediğini, bu sürenin kõsaldõğõnõ
ancak sorunlarõn halen devam et-
tiğini ifade eden Güngör, “Biz di-
yoruz ki var olan eski provizyon,
Medula’nın eksikliklerinin gi-
derilmesine kadar kullanılma-
ya devam etsin. Sistemin eksik-
likleri giderildikten sonra so-
runsuz olarak uygulamaya ge-
çirilsin.
Sistemde yaşanan sorun ne-
deniyle SGK hakkında suç du-
yurusunda bulunduk. SGK yet-
kililerine sesleniyoruz. Daha
fazla mağduriyete yol açma-
dan Medula Re-
çete Revizyon
Sistemi’ni erte-
leyin” diye ko-
nuştu. İstanbul
Eczacõ Odasõ
Yönetim Kurulu
Üyesi Cem Er-
dal Ünal ise yeni
sistemde bir reçete girebilmek
için saatlerce beklemek zorunda
kaldõklarõnõ, hastalarõn bazõlarõnõn
zor anlar yaşadõğõnõ belirterek,
“Sistem halen düzgün çalışmı-
yor, hatta bazen sayfaya bile gi-
rilmiyor ” dedi.
Eczacõlar sisteme zaman za-
man hiç giremediklerini belirterek,
“Sisteme giremesek de tanıdı-
ğımız hastalara ilaçlarını veri-
yoruz, daha sonra sistem çalı-
şınca ilaçları onaylatıyoruz.
Ama tanımadığımız hastalara
ilaç veremiyoruz, verdiğimiz
zaman eczacı mağdur oluyor,
hastaları mağdur etmemek için
elimizden geleni yapıyoruz ama
bu hastalarla eczacının karşı
karşıya gelmesini engellemiyor.
Sistemin sorumlusu eczacı zan-
nediliyor, sorun çözülene dek
sistem ertelenmelidir” değer-
lendirmesini yaptõlar.
İstanbul Haber Servisi - Bel ağrõsõ haya-
tõn bir döneminde hemen hemen herkesi et-
kileyebilen bir rahatsõzlõk. Florence Nightin-
gale Hastaneleri Nöroşirurji Bölüm Koordi-
natörü Prof. Dr. Cengiz Kuday, bel ağrõlarõnda
ilk akla gelenin bel fõtõğõ olduğunu, ancak he-
kimin hastasõnõ çok iyi dinlemesi gerektiğini,
ağrõlarõn kanser belirtisi de olabileceğini söy-
ledi. Kuday, bel ağrõlarõnõn büyük bölümünü
oluşturan bel fõtõğõnda cerrahinin en son se-
çenek olmasõ gerektiğini vurguladõ.
Bel ağrısı işe gitmeme sebebi
Prof. Dr. Kuday, bel ağrõsõnõn iş aksatan ve
hastaneye yatõrõlmayõ gerektiren beşinci has-
talõk olduğunu belirterek “Bel ağrıları, üst so-
lunum yolu enfeksiyonlarından sonra en
önemli işe gitmeme sebebi” dedi. İlerleyen
yaş, sigara içme, alt sosyal ekonomik grup, yan-
lõş beslenme, ağõr işlerde çalõşma, fizyolojik
travmalar-spor yaralanmalarõ, trafik kazalarõ gi-
bi nedenlerin bel ağrõlarõna neden olabileceğini
anõmsatan Kuday, pek çok hastalõkta bel ağ-
rõsõnõn olabileceğini, bu nedenle doktorlara
önemli görevler düştüğünü anlattõ.
SİBEL BAHÇETEPE
Türkiye Kas Hastalõklarõ Derneği üyeleri, İs-
tanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) tah-
liye kararõnõ durdurmasõnõn doğru ve beklenen
bir karar olduğunu belirterek, 18 yõldõr hizmet
verdikleri dernekten çõkmayacaklarõnõ vur-
guladõlar. Türkiye Kas Hastalõklarõ Derneği
Başkanõ Prof. Dr. Coşkun Özdemir, binada
faaliyetlerine devam edeceklerini belirterek
“Biz buradan memnunuz, İstanbul’daki bü-
tün kas hastaları burayı biliyor, terk etmek
için bir sebep göremiyoruz” dedi.
Sağlõğõma Engel Olma Platformu’nun der-
nek binasõnda gerçekleştirdiği ortak açõklamada
konuşan Prof. Dr. Özdemir, binadan çõkma-
yacaklarõnõ belirterek, “Hastalarımız yıllar-
dır buradan hizmet alıyor. Faaliyetlerimi-
ze burada devam edeceğiz” dedi. Sağlõğõma
Engel Olma Platformu’ndan Dr. Ali Çerke-
zoğlu da, “İBB Başkanı Topbaş kesinlikle bu-
rayı boşaltamaz. Olası durumda bilinme-
lidir ki kas hastaları ve engelliler sahipsiz
değildir” dedi. Yönetim Kurulu üyesi Hakan
Özgül ise şöyle devam etti: “Bu bina artık
kas hastaları ve engelliler nezdinde kamu-
ya mal olmuş bir yapıdır. İBB’nin arsa söz-
leşmemizi yenilemekten, bu sözleşmeyi çok
daha uzun süreli yapmaya ve önümüzde du-
ran hasta ve engelli odaklı projelerde der-
neğimize destek olmaya kadar birçok ko-
nuda üstüne düşeni yaparak bu olumlu ka-
rarı iletmesini beklemekteyiz.”
E. Zararsız
S. Güngör
Sağlõk Bakanlõğõ eşten organ nakline 2 yõl birlikte yaşama şartõ
Nakilde yeni düzenleme
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Sağlõk
Bakanlõğõ, eşler arasõnda organ nakli için en az
iki yõl fiilen birlikte yaşama şartõ getirirken, na-
killerin dördüncü dereceye kadar kan ve kayõn
hõsõmlarõ arasõnda yapõlabilmesini kararlaştõr-
dõ.
Organ ve Doku Nakli Hizmetleri Yönetme-
liği’nde Değişiklik Yapõlmasõna Dair Yönet-
melik, dünkü Resmi Gazete’de yayõmlanarak
yürürlüğe girdi. Yönetmeliğe göre, canlõdan or-
gan nakli, alõcõnõn en az iki yõldan beri fiilen
birlikte yaşadõğõ eşi, dördüncü dereceye kadar
(dördüncü derece dahil) kan ve kayõn hõsõm-
larõndan yapõlabilecek.
Söz konusu canlõ verici olabileceklerin ha-
ricinde canlõdan nakil yapõlabilmesi için; nak-
lin yapõlacağõ ilde oluşturulacak etik komis-
yonunun verici ile alõcõ arasõnda, bu yönet-
meliğe ve diğer ilgili mevzuata aykõrõ herhangi
bir hususun bulunmadõğõnõ ve etik açõdan or-
gan bağõşõnõn uygunluğunu onaylamasõ gere-
kecek.
Nakil için alõcõ ve verici, il sağlõk müdürlü-
ğü aracõlõğõyla komisyona başvuracak. Nakil
için alõcõ ve vericiden yakõnlõğõn nereden kay-
naklandõğõnõ göstermesi, gelir düzeylerini,
vericinin borcu olup olmadõğõnõ belgelemesi is-
tenecek. Kararõ kesin olan komisyon tarafõn-
dan uygun görülmeyen nakiller yapõlamayacak.
İstanbul Haber Servisi - Dün-
yada her 8 kadından 1’i meme
kanserine yakalanıyor. Meme
kanserinin, kadınlarda cilt kan-
serinden sonra en sık rastlanan
kanser, akciğer kanserinden son-
ra en sık ikinci kanserden ölüm
sebebi olduğunu belirten uz-
manlar, osteoporozun da iler-
leyen yaşlarda kadınlarda
çok ciddi sorunlara yol
açtığını ifade ediyor-
lar.
Kadıköy Şifa
Sağlık Grubu ka-
dın sağlığı açı-
sından büyük
önem taşıyan me-
me kanseri ve os-
teoporoz ile ilgili
olarak 8 Mart Dün-
ya Kadınlar Günü ve-
silesiyle özel bir sağlık
paketi sunuyor. Mamo-
grafi ve meme Ultrasonu
Paketi, Meme Ultrasonu Paketi,
Kemik Yoğunluğu Ölçüm Pake-
ti, Mamografi – Meme Ultraso-
nu – Kemik Yoğunluğu paketle-
ri hazırlayan sağlık grubunda tet-
kiklerin sonuçları, uzman dok-
torlar tarafından değerlendiri-
lecek. Ayrıntılı bilgi almak iste-
yenler “444 2 574” numaralı
telefonu arayabilir ya da
www.kadikoysifa.com isimli in-
ternet sitesini ziyaret edebilir.
Her 8 kadından biri
meme kanserine
yakalanıyor
İlaç firması tazminata
mahkûm edildi
SYDNEY (AA) - Avustralya’da bir
mahkeme, Amerikan ilaç firmasõ Merck &
Co’nun ürettiği Vioxx adlõ ağrõ kesici ilacõn
kalp krizi riskini arttõrdõğõna hükmederek,
firmaya karşõ dava açan kişiye 259 bin dolar
ödenmesine karar verdi. Vioxx’un, kalp krizi
ve felç riskini arttõrdõğõnõn saptanmasõndan
sonra, ilaç 2004’te piyasalardan çekilmişti.
‘Bel fõtõğõnda
cerrahi en son
seçenek olmalõ’
‘Tahliye kararõnõn
durdurulmasõ
doğru bir karar’
Prof. Dr. Cengiz Kuday
İstanbul Haber
Servisi - Gebelik kadõnlar
için son derece doğal fiz-
yolojik bir süreç olmasõna
karşõn toplumda gebelikle il-
gili yer edinmiş bazõ yanlõş
inanõşlar bulunuyor. Ha-
cettepe Üniversitesi Tõp
Fakültesi Kadõn Hastalõk-
larõ ve Doğum Anabilim
Dalõ Başkanõ Prof. Dr.
Hakan Yaralı, gebe-
lerin hava, deniz ve ka-
rayolu ile seyahat et-
melerinin sakõncalõ ol-
madõğõnõ, spor yapõlma-
sõnõn gebeliğin seyrini olum-
suz etkilemediğini söyledi.
Kadõnlarõn gebelik sürecinde
sağlõklõ, mutlu ve aktif bir bi-
çimde yaşamlarõnõ sürdüre-
bilmeleri için bu konuda
doğru bilgilenmelerinin öne-
mine dikkat çeken Prof. Dr. Yaralõ,
“Gebelerin son 4 haftaya kadar
otomobil kullanılmalarında sa-
kınca yoktur. Havayolu ile seyahat
edecek gebelerden 26. haftadan
sonra sakıncalı olmadığına dair
doktor raporu gerek-
mektedir. Uçak yolcu-
luğunun 3 saatten daha
kısa olduğu durumlar-
da ve gebelik ile ilgili
herhangi bir risk fak-
törü yoksa yolculuk sı-
rasında bol sıvı alın-
malıdır” dedi. Kanama
veya erken doğum tehdi-
di gibi durumlar olmadõğõ takdirde
gebeliğin son 3 haftasõna kadar cin-
sel ilişkide bulunmanõn herhangi bir
olumsuz etki göstermediği belirten
Yaralõ, gebelerin beslenmesinde pro-
tein, kalsiyum, vitamin-mineral grup-
larõnõn önemine değindi.
GGebelikteyanlışinanışlar
Prof. Dr.
Yaralı,
gebelerin
hava, deniz ve
karayolu ile
seyahat
etmelerinin
sakıncalı
olmadığını,
spor
yapılmasının
gebeliğin
seyrini
olumsuz
etkilemediğini
söyledi.
İstanbul Haber
Servisi - Tabip odalarõ
ile sağlõk meslek
kuruluşlarõ, Meclis’e
getirilen Kamu
Hastaneleri Birlikleri
Yasa Tasarõsõ ile
hastanelerin işletme
haline getirileceğini,
kamu güvencesinin
kalmayacağõnõ
vurguladõlar. Hekimler
ve sağlõk çalõşanlarõ, AKP
hükümetinin ulusal ve
uluslararasõ temel yasal
düzenlemeleri, değerleri
hiçe sayarak, sağlõk hakkõ
başta olmak üzere örgütlü
ve güvenceli çalõşma
hakkõnõ ortadan
kaldõrmaya, çalõşanlarõn
emeğini ucuzlatmaya,
gasp etmeye yönelik
uygulamalarõna “dur”
demek için önümüzdeki
hafta İstanbul’da bir dizi
eylem yapacaklarõnõ
kaydettiler.
SAĞLIKÇILAR AKP’Yİ
PROTESTO EDECEK