15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
PAZARI 28 MART 2010/SAY11253 Bizim mahallenin halleriI Love Mahallem, Dolapdere Gençlik Kulübü çocuklarının ellerinden çıkma bir tiyatro oyunu. Kendileri yazmış, kendileri oynuyor. Oynadıkları aslında hayatları. Hayat zorlaştıkça güzelleşiyor mu acaba diye düşündürüyor. Onlardan mı öğrenmeliyiz hayatı nasıl karşılamamız gerektiğini? 1. Sayfanın devamı B elli ki su satmaktan utanmıştı. Onun utanmasından ben utandım birden. Ayıp bir şey değildi ki yaptıgı... Gittim yanına oturdum, oyunun ardından biraz daha konuştuk. Yanında duran annesine benim kim olduğumu anlattı. Gülüştüler birlikte. Babası nakliyeci, annesi kendisiyle birlikte su satıyor. I Love Mahallem'de yer alan çocuklann çoğu Tarlabaşı'nda oturuyor. Aynı mahallede, aynı kültürü, aynı oyunları, benzer yaşamları paylaşıyorlar. Her birinin gözleri pırıl pırıl. "Hiçbirimiz heyecanh değildik" deseler de, oyundaki heyecanları biz izleyenlere geçti, onlarla birlikte kalplerimiz küt küt attı. I Love Mahallem bir çocuk oyunu degil, tam yetişkinlere göre. Bir çocuğun gözünden hayatta hiçbirimizin gülemeyecegi oyunları karikatürize etmek pek yetişkinvari bir yaklaşım da degil zaten. Sahneye hiçbiri o kadar da uzak degil. Daha önce Bilgi Üniversitesi Dolapdere şenliklerinde rol almışlar. Tarlabaşı Toplum Merkezi'nde tiyatro, ritim, müzik gibi konularda kurslara gidiyorlar bir yandan. Eh tabii bir de müzisyenler var aralarında. Hepsi bir müzik aleti çalıyor. Oyun başlamadan önce bize müthlş bir müzik ziyafeti çektiler zaten. Çoğu babasıyla birlikte dügünlere gidiyor, "müzik yapmak" için. Tarlabaşı Toplum Merkezi'nde çalışan çocuklar daha önce de birkaç oyunda oynamış. Tarlabaşı Toplum Merkezi'nden Neşegül Atmaca, daha önceki oyunlardaki roman havası performansıyla keşfedilmiş. Zaten merkeze de en yakın arkadaşı Dilek Özcan'la birlikte gitmiş. Orada çok eğlenmiş, sonradan da rolü almış. Hatta daha önce televizyona bile çıkmış. "Biz ilk önce Tarlabaşı Toplum Merkezi'nde tiyatro yaptık. Orada hocalarımız bize yardımcı oldu. Kötü anılarımız da oldu, iyileri de. Çok kavga ettik, bazen agladık bazen güldük, en sonunda da böyle bir şey çıktı ortaya." E şimdi siz mi yazdınız bu oyunu diye soruyorum. Biz hepimiz yazdık. En güzel anılarımızı yazdık" diye yanıt veriyorlar. "Peki" diyorum, "bu oyun sizin hayatınıza benziyor mu?" "E biz işte böyleyiz zaten abla" diyorlar, "Bizim hayatımız genelde böyle geçiyor. Roman havası açıyoruz, sokakta başlıyoruz oynamaya" Tek tek konuşturmak pek mümkün değil onları. O yüzden hepsinin ağzından anlatayım. "Hepimiz aynı mahalledeyiz. Bazılarımız Dolapdere'de oturuyor. önceden biz sokakta dolanıyorduk, ilk defa böyle bir şeye katıldık. Başta canımız sıkılıyordu, sonradan sevdik. Ama tiyatroda hiç heyecanlanmadık. Artık ezbere almışız. Ara sıra rol için, kostümler için kavga ettik. Sonradan düzeldi aramız, o kadar çok kavga ettik ki ama. Aramızdan birileri duvara boyayla yazı yazdı, ceza aldı o da. Bazılara eşyalara zarar verdi. Ama abla aslında en çok makara yaşadık. Geçen seneden beri bekliyoruz, tiyatro izlemeye gidiyoruz. Çok güzel. Sevdik tiyatroyu. Önce birbirimizi tanımadıgımız için dalaştık ama sonra dost olduk." • SINEM DÖNMEZ Tiyatro hobi ben müzisyen olacağım Kamil Emul oyunun başrollerinden desem yeri. Sesi o kadar güzel ki Kibariye yanında az kalır. Kamil'in babası kazak satıyor. O da bazen babasına yardım ediyor. "Hobi olarak devam etmek isterim de ben müzisyen olmak istiyorum" diyor Kamil. 13 yaşında, orta ikiye gidiyor. "Ben deftere kardeşimi yazdım. Onu almadı Deniz Abla. Kardeşim 3 yaşında kalp hastası. 4 ameliyat 3 kere anjiyo oldu. Mahallede kapı önü adamları var her gün onların içindeyiz. Onların hikâyesinden oyun çıkarttık. Hep yaşadığımız şeyler aslında" • açılımı yapacağız Nerelisiniz, diye soruyorum etrafırndaki çocuklara, biri ben Romanım diyor, biri ben Kürtüm, biri diyor ben Erzurum'dan geldim. E peki, diyorum açılımdan haberiniz var mı? "Bizim aramızda öyle şeyler olmaz. Biz kardeş gibiyiz" diye atılıyor söze Ayşe örnek. "Yakında Erdogan'ı da yazacağız. Sahne açılımı yapacağız ona. Erdoğan açılımını da ben yazacağım, bize çocuk açılımı yapsınlar" diyor. • Ne çocuklar ne de büyük D eniz Altun çocukların egitmenlerinden. "Biz onlara bir şey ögretelim derken, biz onlardan pek çok şey öğrendik" diye giriyor sözlerine. "O kadar yaşam çeşitliligi ve deneyimine sahipler ki... Müzige olan ilgileri, her fırsatta şarkı söyleyip dans etmeleri, okuma güçlükleriyle çok farkhlar diger çocuklardan." Onlara hayatta size neyin yapılmasını istemezsiniz, nelerden memnun degilsiniz diye sorarak anılarını yazdırmaya çalışmış önce Altun. işte en çok zorlandığı da bu olmuş. Çünkü her biri, "Hayatlarımız çok güzel, her şey çok normal" demiş. "Normal çocuklarda sorun yoksa da sorun vardır. Hayat berbattır, boktandır ama bu çocuklar beni çok şaşırttı. Ama anlattıkları anılar çok güzel, sürekli, arkadaşlık dostluk harika, biz birlikte oynuyoruz diye anlatıyorlar. Bir tanecik kedi öyküsü var, sokakta yavru kedi buluyor, annesi istemiyor. Ama bunu da "Önce çok üzüldüm sonra unuttum geçti" diye anlatıyorlar. Unutmak onlar için çok güzel. Onlar çok farklı bir ara dünyadalar. Ne çocuklar ne de büyükler. O yüzden de dogaçlama yaparken çıkmış çogu hikâye. Bir ev ortamından anne baba kavgası çıkmış örnegin. "Başka bir hikâye olsun biz bunu zaten yaşıyoruz. Biz buraya degişik bir şey yapmaya geldik" demişler en çok. İlk başta da sıkılmışlar. Altun, "Siz oynadıkça hayat sizin kukla gibi olacak" demiş onlara. Amaçlarının biraz da bu oldugunu da ekliyor. Yaşantının sıkıntılanyla ilgili çocuklann kontrol alanını genişletmek. En acıklı şeyle dalga geçiyoruz, oynadıktan sonra geri dönüp onu yaşamak daha kolay". • TARIHTE BU HAFTA 28 Mart 1 9 6 2 : Ekim 1960'taaskeriyönetimce görevlerinden uzaklaştırılan 147 öğretim üyesinin görevlerine dönme hakkını sağlayan kanun TBMM'de kabul edildi. 1985: Rus asıllı Fransız ressam Marc Chagall (sag üstte) hayata gözlerini yumdu. 29 Mart 1 9 1 0 : Dünyanın en büyük oşinografi müzesi Monaco'da açıldı. 1957: Kıbrıs'ta gerginliğin tırmanması üzerine sokağa çıkma yasağı ilan edildi. 1982: Carmina Burana isimli sahne kantatının yaratıcısı olan ünlü Alman besteci Carl Orff hayata gözlerini yumdu. 30 Mart 1 8 6 7 : ABD 7.2 milyon dolar karşılıgında Rusya'dan Alaska'yı satın aldı. 1972: Mahir Çayan ile dokuz arkadaşı, Tokat'ın Niksar ilçesine baglı Kızıldere köyünde saklandıkları evde öldürüldü. Üç İngiliz de aynı evde ölü bulundu. Olaydan sadece Ertugrul Kürkçü sag olarak kurtuldu. 1985: Amerika'daki Türk lobisi, Özal ile Amerikalı işadamlarını kahvaltıda bir araya getirmesi için eski Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı Henry Kissinger'a 25 bin dolar verdi. 31 Mart 1 8 9 1 : Amerikalı mühendis Whitcomb L Judson ayakkabılarda kullanılmak üzere fermuar üretti ve patentini aldı. 1939: İspanya'da milliyetçiler ile cumhuriyetçiler arasında gerçekleşen iç savaş sona erdi. General Francisco Franco liderligindeki milliyetçiler savaşı kazandı. Franco'nun diktatörlük dönemi 1975'te ölene kadar sürdü. 1 NİSan 1 5 6 4 : ilk "1 Nisan" şakaları Fransa'da yapılmaya başlandı. Nedeniyse eskiden yılbaşı Nisan ayının ilk günüyken, Ocak ayının ilk günü olarak degiştirilmesiydi. Zira, Nisan'ın ilk gününü yeni yıl olarak kutlamaya alışmış, yeni takvim uygulamasından hoşlanmayan Fransızlar çeşitli şakalar yapmaya başladı. Bu şakalara da Poisson D'avril (Nisan balığı) adı verildi. 1948: Istanbul'daki Güzel Sanatlar Akademisi binası yanarak kül oldu. 1969: Münir Nurettin Selçuk'un Amerika'da verdiği konser 525 televizyon tarafından naklen yayınladı. 1991: NATO'ya karşı SSCB ve Doğu Avrupa ülkelerinin oluşturduğu Varşova Paktı ortadan kalktı. 2002: Ötanazi Hollanda'da yasallaştı. 2 Nisan 1 9 4 8 : Yazar Sabahattin Ali (sol altta), Bulgaristan sınırını geçmeye çalışırken, kılavuzu Ali Ertekin tarafından öldürüldü. 28 Aralık'ta tutuklanan Ertekin'in cezası indirime ugradı. Aynı yıl çıkan af yasasıyla da serbest bırakıldı. 1978: Dallas dizisi Amerikan CBS televizyonunda ilk kez yayınlandı. 3 Nisan 1924: Atatürk'ün emriyle Topkapı Sarayı müzeye dönüştürüldü. 1937: Karabük Demir-Çelik Fabrikası'nın temeli Başbakan ismet inönü tarafında atıldı. 1948: ABD Başkanı Harry Truman ekonomik yardımlan içeren Marshall Planı'nı imzaladı. Hazıriayan: ALİ SEÜM EMEÇ ([email protected]) ..J.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle