Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Teksaslõ, zengin mi zengin,
parasõnõn haddi hesabõ
sayõlmaz petrol varyemezleriyle
aynõ uçakta olmak kõsmetmiş;
kõrk yõl düşünsem akla gelmezdi.
Bir süre evvel, ABD’nin
Şikago’sundan Kanada’nõn
Alberta Eyaleti’ndeki Edmonton
kentine uçuşa hazõrlanan jet
uçağõnda onlarõ gördük: Teksaslõ
petrolcüler... Hacõağa kõlõklõ bir sürü
kapitalist girişimci! Şu sõralarda petrol için
kara toprağõn derinliğini didikleyen
Teksaslõlarõn yeni hevesi Alberta’dõr.
Gazeteci-yazar Naomi Klein’in The
Nation adlõ dergide yazdõğõ gibi,
Amerika’nõn ümidi artõk Alberta’nõn kumlu
toprağõndadõr. (18.06.2007, sayõ 284-25)
Alberta toprağõnda bulunan yüksek oktanlõ
petrol, kuyusu kazõlmadan elde edilir,
hemen ele gelir. Yüzeydeki kumlu satõh
işlenmek üzere toplanõr. Kum ocağõ gibi
alanlarda, toprak mõ kum mu belli olmayan
bu değerli Allah vergisi şey, aklanõr
paklanõr, temizlenir, işte bundan
petrol çõkar. Öyle böyle değildir:
Alberta’yõ Kanada’da birinci sõrada
olmak bir yana, dünyanõn en
gelişmiş ülkesi yapacak kadar
değerli petrol vardõr bu kumlu
toprakta... Ve, Teksaslõ petrolcüler,
dünyanõn enerji hokkabazlarõ,
Washington’daki eski yandaşlarõnõ
razõ ederek girdikleri Irak savaşõnõn
ürküten bilançosuna bir omuz silkip,
şimdi kuzeye yönelmiştir: Kanada’ya,
ABD’nin arka bahçesi olan bu dev
ülkeye...
Ne olmuştur, söyleyelim: Kuyudan
çõkan petrolü arabalarõn
deposuna benzin olarak
boşaltmanõn maliyeti varil
başõna eskiden 23 dolar iken,
Alberta’nõn kolay temizlenen
kumundan çõkan petrolde
maliyet 15 dolara çekilmiştir. Bu
açõk üstünlük Alberta’nõn
yõldõzõnõ yükseltmiştir. Varsõn,
çevrecilerin itirazlarõ sürsün:
Kanada ormanlarõnda toprak
yapõsõ değiştiği için kuşlar
böcekler oradan kaçsõn, ağaçlar
köksüz kalsõn, beslenme zinciri bozulsun;
ne gam, Teksaslõ petrole susamõştõr. Eski
Başkan George W.Bush, “Amerikalı
benzine susamıştır” dememiş miydi?
Şikagao O’Hare Havalimanõ’ndaki uçak,
Teksaslõ petrolcülerin Kanada’da boş
zaman olunca geyik avlayacaklarõndan
beraberlerinde getirdikleri tüfekleri uçak
bagajõna konulurken çõkan sõkõntõlar
nedeniyle geç havalandõ. Uçağõn altõnda,
bagajda silahlar, koltuklarda kovboy
şapkalõ petrolcülerle üç saatlik yolculuk
aransa bulunmaz; film gibi... “Batıya
Göç”, “Altına Hücum” gibi Charlton
Heston tarzõ
Hollywood filmlerinin kõrmalõ ve pompalõ
tüfekleriyle 3 saatlik bir uçuş, inanõlõr gibi
değildir. Havalimanlarõnda bebeklerin
biberonlardaki sütü terörist malzeme diye
çöpe döken güvenlik önlemleri Dallas
şapkalõ ve tüfekli seyahate güven
duymaktadõr. Naomi Klein’in yazdõğõ gibi
Irak’ta petrol için boşuna savaştõğõnõ
anlayan Amerikan yönetimi, petrolcüleri
Alberta’ya göndermeye heveslidir. Büyük
petrol şirketleri uçsuz bucaksõz Alberta’nõn
ormanlarõnõ şu aralarda kesmekte, petrolü
tulumba tatlõsõ gibi
emmiş kumlu
alanlarõ açõğa
çõkarmakta,
oralarda petrol kentleri kurmaktadõr. Batõlõ
petrol şirketleri onbinlerce işçinin çalõşacağõ
uydu kentleri çoktan inşa etmiştir, oralara
kendi özel havayollarõyla insanlarõ getirip
götürmeye başlamõş, bu amaçla her biri
kendisine özel havalimanõ bile yapmõştõr.
Duyun da inanmayõn, yõlda işlenebilecek
kadar 3 trilyon varil petrol Alberta’nõn killi-
kumlu toprağõna karõşmõş, orada
beklemektedir; gönder buldozeri, kepçeyi,
topla ve yõka: Al sana Ajda Pekkan’õn
canõm petrolü... Üstelik ne Sünni direnişi
var, ne Şii ayaklanmasõ, ne de İslamcõ
terörist... Burasõ ABD’nin arka bahçesidir...
“Bağdat’ı almanın hayali Bağdat’tan daha
güzelmiş” diyen Osmanlõ padişahõ IV.
Murat gibi, Irak’ta 5 bin gencini kaybeden
Amerika biraz gecikerek Alberta’nõn farkõna
şimdi varõyor. Uçakta, Teksaslõ petrolcü
koltuk arkadaşõm bana nereden olduğumu
soruyor, Türkiye’den, İstanbul’dan diyorum.
“Irak’a yakınsınız, orada petrol var mı?”
diye ekliyor. İştahlõ kerata! İyi ki yok, “Yok
diyorum, bizde yoklar arasında başta gelir
petrol...” Yüzünü buruşturuyor, hostesin
ikram ettiği şampanyayõ yudumluyor, ben
seviniyorum: İyi ki benim ülkemde petrol
yok... Alberta’da var ama..
Üç saat sonra Edmonton havalimanõnda
uçakta bir telaş, bir telaş: Tabakhaneye petrol
yetiştiriliyor sanki... Teksaslõlardan birinin
tüfeği bagaja nasõl olduysa sõkõşmõş, ne tüfek
oradan çõkabiliyor ne de bagaj kapağõ
açõlabiliyor. Onlar tüfek ve bagajla
debelenirken ben Türkiye’de petrol
merakõnda kalmõş yol arkadaşõmla vedalaşõp,
uçağõ terk ediyorum... Koridordan geçerken,
gözüm First Class’da koltuklara bõrakõlmõş
Financial Times, Wall Street Journal gibi
kapitalizmin gazetelerinde, The Economist
gibi dergilerde kalõyor... Benim petrolüm de
onlar işte, n’aparsõnõz: Bedava sirke baldan
tatlõdõr ya...
msenol34@yahoo.com
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 28 MART 2010 PAZAR
10 PAZAR YAZILARI dishab@cumhuriyet.com.tr
Kucağõnda, düz sarõ saçlarõ
gözlerine kadar uzamõş, iki
yaşõnda, kendi gibi boncuk bakõşlõ bir
oğlan vardõ. Üç yaşlarõndaki yine
kendi gibi boncuk bakõşlõ kõz çocuğu
eteğini çekiştirirken laf olsun diye
sordum: “İki tane mi?” Hayõr, dedi
mahcup gülümseyerek, Amerika’nõn
Teksaslõ aksanõyla “8 tane aslında”.
Tam o sõrada masanõn etrafõnda
toplanmõş çocuklar doğum günü
şarkõsõnõ söylemeye başladõlar. Yanlõş
duydum herhalde, dedim yanõma
tesadüfen düşmüş bu ufak tefek genç
kadõna... “Kaç tane dedin?” “Sekiz,
sekiz çocuğum var.” Gözlerimin bir
an şaşkõnlõkla açõldõğõnõ hissedip
utandõm ama, utanmazca sordum yine
de. Bir yandan da kafamdan hesaplar
yapõyordum... Hepsi aynõ
anne babadan mõ? (Üçer
tanesi ilk eşlerinden olmalõ.
İki tane de ortak evlilikten!
Eder sekiz... Eh o zaman
olabilir “8”...) Genç kadõnõ
hayalimde evlendirip,
boşandõrõp, tekrar
evlendirirken bu devirde
toplam sekiz çocuk sahibi
olmanõn da sõrrõnõ çözdüğümü
sanõyordum ki... konuştu Christina;
“Ben sadece bunu, onu ve şurada
masanın öbür ucunda ayakta
duran küçük kızı doğurdum. Diğer
beş tanesini daha önce evlat
edinmiştik.”
O andan aklõmda kalan, sadece
ağzõmõ bir karõş açõk bõrakan
şaşkõnlõğõm oldu. Bu cevabõn üzerine
neler gevelediğimi hiç
hatõrlayamõyorum. Daha sonra birçok
kez karşõlaştõk Christina’yla. Yakõnda
aileye katõlacak dokuzuncu çocuğunu
dünyaya getirmeye hazõrlanõyordu.
Kõsacõk, ayaküstü sohbetlerde
hikâyenin geri kalan kõsmõ
tamamlandõ. Evlendikleri ilk yõllar
bebekleri olmamõş. Evlat edinmeye
karar vermişler. ABD’de karşõlõksõz
kalan girişimleri yüzünden tam
ümitsizliğe kapõlacakken, o sõralar
ekonomik sõkõntõda olan Rusya’da
bakõma muhtaç birçok çocuk
olduğunu ve oradan evlat
edinebileceklerini öğrenmişler. Uzun
araştõrmalardan sonra yõllõk izinlerini
alõp iki kişilik mutluluklarõnõ
çoğaltmak ümidiyle Rusya’ya
uçmuşlar. Önceleri iki kardeş
bulmakmõş niyetleri. Ama
dolaştõklarõ yetimhanelerden birinde
en küçüğü 1, en büyüğü 11 yaşõnda
birbirine sõmsõkõ bağlõ beş erkek
kardeşle karşõlaşmõşlar.
Genç kadõnla her karşõlaşmamõzda bir
parçasõnõ dinliyorum hikâyenin. “O
kadar tatlı çocuklardı ki, onları
birbirinden ayırmak, içlerinden
birinden vazgeçmek mümkün
olmadı bizim için” diye anlatõrken,
göz bebeklerinde titreşip duran hüzün
müdür, mutluluk mudur çözmeye
çalõşõyorum. Çocuklarõ Rusya’da
bõrakõp Amerika’ya döndükten sonra
işlemlerin tamamlanmasõ için
gereken süreyi beklerken karõ koca
birlikte Rusça kursuna
gitmeye başlamõşlar. Bir
yandan da gece gündüz
uğraşõp öz ana babalarõ
tarafõndan terk edilen beş
çocuklarõnõ alõp
getirebilecekleri, tüm
acõlarõnõ
unutturabilecekleri
benzersiz bir yuva
kurmuşlar.
Başka bir karşõlaşmamõzda, “En
büyük Amerika’da çalışmaya
başladı, ikinci oğlum üniversitede
okuyor” diyor kocasõ. “Oğlum”
derken duyduğu gururla omuzlarõ
dikleşiyor. Haklõ diyorum içimden,
öylesine haklõ ki Amerika’da çalõşan
Rus asõllõ oğluyla gurur duymakta.
Kocaman bir arabayla gelip
gidiyorlar okula. Evdeki altõ çocuk
dört gözle bekledikleri yeni
kardeşlerini karnõnda taşõyan
annelerinin gözünün içine bakõyor.
Birbirine su damlasõ gibi benzeyen iri
yapõlõ hafif çekik gözlü abiler, küçük
kardeşlerini sõrtlarõnda, kucaklarõnda
taşõyor. En küçükleri Colby, uzun
bacaklarõn arasõnda bir parmak çocuk
gibi koşturup duruyor. Dokuzuncu
bebek yoldayken soruyorum
Christina’ya “Herhalde bu son olur
değil mi?” Boynundaki haçõ elinde
tutarak yanõtlõyor dalgõn: “Tanrı’nın
bizim için ne hazırladığını nereden
bilebiliriz?”
cimenbaturalp@skynet.be
Barselona, 21-25 Nisan günlerinde
kitapseverleri buluşturan
“Aziz Jordi Şenliği. Kitaplar
ve Güller” adlõ etkinliğe ev
sahipliği yapacak. Her yõl nisan
ayõnda kitap tutkunlarõnõ
Katalonya’nõn başkentinde
buluşturan şenliğe bu yõl
İtalya’dan 20 bin kitapsever
katõlõyor. İtalyanlar,
Civitavecchia limanõndan
demir alacak olan Grimaldi
Lines’in gemisi ile gidecekler
Barselona’ya.
20 saat süren İtalya-İspanya deniz
yolculuğu boyunca edebiyat
gemisi ile yolculuk etmeyi tercih
edenler, gece-gündüz
kitaplardan konuşacak. İspanya’daki
şenlik 21 Nisan’da başlayacak olsa da
İtalyan kitapseverler, edebiyat gemisi
Barcellona Cruise’da õsõnõyorlar kitap
bayramõna. Gemideki edebi
şenlik, kitap tanõtõmlarõ,
edebiyat-sinema ilişkisine õşõk
tutan film gösterimleri,
gemide
seyahat eden yazarlarla
sohbet ve kitap sergilerine
ziyaret gibi 20 saatlik
yolculuğun keyifle geçmesini
sağlayacak bir dizi etkinlikle
destekleniyor.
İçeriğinde kitap dünyasõndan haberler ve
kitap tanõtõmlarõna yer veren Leggere
Tutti dergisi işbirliği ile düzenlenen bu
edebi yolculuk
Katalonya başkenti Barselona’da
noktalanõyor.
İtalya’dan demir alan gemi Barselona
limanõna ulaştõğõ zaman şenlik karada
devam ediyor.
Şenliğin doruk noktasi 23 Nisan, çünkü
Dünya Kitap Günü ile kesişen bu özel
günde İspanyollar Aziz Jordi şenliğini
gerçek bir bayrama dönüştürüyor.
Kent, güller ve kitaplara teslim olurken
Barselona’nõn merkezindeki kafelerde
İspanyol edebiyatõnõn tanõnan yazar ve
şairleri Avrupa’nõn dört bir köşesinden
gelen kitap tutkunlarõna edebi sürprizler
hazõrlõyor.
Yõllar önce Dali’nin vurguladõğõ gibi
Barselona, şehre ayak basan her turiste
evinde yaşõyor hissi veren bir kent.
Konuksever Barselona’da güller ve
kitaplarõn birbirine karõştõğõ okurlarõn
yazarlarla buluştuğu, neredeyse 24 saat
kitabõn konuşulduğu Aziz Jordi şenliği
edebiyat dünyasõna Akdeniz’in batõ
kanadõndan farklõ bir pencere açõyor.
aslikayabal@hotmail.com
Ruslarla
Amerikalõlar
o evde kardeş
Güller,kitaplarveedebiyatgemisi
İsveç’in ‘soykõrõm’ dönüşü
İsveç Parlamentosu 11 Mart
oturumunda, 1915-1922 arasõndaki
olaylarõn soykõrõm olduğu kararõnõ verdi.
İsveçli parlamenterlere göre, o yõllar
arasõnda Anadolu’da Ermeniler, Asuriler,
Süryaniler, Keldaniler, Pontus Rumlarõ
soykõrõma uğratõldõ.
Taslağõ yazan hõzõnõ alamamõş olmamalõ
ki, bu kadarla yetinmeyip, Anadolu’daki
tüm Hõristiyanlarõn soykõrõma
uğratõldõğõnõ ekleyivermiş. Üstelik
Kurtuluş Savaşõ’nõ da dahil ederek.
Belki de listenin kabarõklõğõ hoşuna
gitti İsveçli parlamenterlerin. 2008’de
benzer tasarõya “Hayır” diyen 97
milletvekilinin bu kez “Evet” diyerek
birden soykõrõmcõ kesilmelerinin bir izahõ
olmalõ... Neyse, gelişmeyi herkes biliyor
ama bilinmeyen bazõ ilginç noktalar da
var.
Bir musibet bin nasihatten evladõr,
derler. Uluslararasõ ilişkilerde dostluğa ne
kadar güvenilebileceğini göstermesi
bakõmõndan tanõk olduğumuz olayõ
aktaralõm: TBMM Dõşişleri Komisyonu
üyeleri, 11 Şubat’ta İsveç Parlamentosu
Dõşişleri Komisyonu’nu ziyaret ettiler.
Heyet Başkanõ Murat Mercan’a,
görüşmede nelerin konuşulduğunu
sorduk. İsveçliler Kõbrõs’taki gelişmeleri,
reform çalõşmalarõnõn nasõl gittiğini
merak ediyorlarmõş.
Görüşme samimi bir havada geçmiş.
İsveçli milletvekilleri Türkiye’nin AB
üyeliğine tam destek verdiklerini bir kez
daha hatõrlatmõşlar. Murat Mercan’a
sorduk: “Soykırım tasarısı hakkında
neler söylediler?” (*)
Murat Mercan şaşõrdõ. Öyle bir şey
olmadõğõnõ söyledi. Sosyal demokratlarõn
kongre kararõ olduğunu hatõrlattõk.
Mercan kendinden çok emindi. Bir parti
kararõnõn İsveç Parlamentosu’ndan
geçme olasõlõğõ olmadõğõnõ söyledi.
Tekrar sorduk: “Size tasarıdan söz
ettiler mi?” Murat Mercan’õn huzuru
kaçtõ. İsveçli komisyon başkanõna baktõ.
Biz de döndük ve Göran
Lennmarker’e sorduk: “Konuklara
soykırım tasarısından söz etmediniz
mi?” Türkiye’nin
dostu Göran
Lennmarker’in de
huzuru kaçtõ.
“Öneri var ama
parlamentodan
geçmez” dedi.
Ne zaman ele
alacaklarõnõ
sorduk. Mart
ayõnõn ilk
yarõsõnda komisyonda, hemen ardõndan
da genel kurulda ele alõnacağõnõ söyledi.
Türk delegasyonu durumun ciddiyetini
kavrayõnca, öğleden sonraki bütün
görüşmelerde bu konuyu ele aldõ.
Sosyal demokratlarõn komisyon üyesi
ve partinin dõş politika sözcüsü Urban
Ahlin, konuklara bu kez durumun ciddi
olduğunu anlatmaya çalõştõ.
Akşam karşõlaştõğõmõzda Murat
Mercan’õn ilk sözü “Haklıymışsınız”
oldu. Ama gene de tasarõnõn
parlamentodan geçebileceğine ihtimal
vermiyordu. Ama görüntü yanõltõcõydõ.
Oylama günü sağ ve sol kanattan eşit
sayõda milletvekili oylamaya katõlmadõ.
Bir bağõmsõz ve sağ kanattan üç
milletvekili sol kanatla birlikte
davranõnca soykõrõm tasarõsõ bir oy farkla
geçiverdi. Bu durumda Türkiye dostu
olduğunu söyleyen İsveç’in Dõşişleri
Bakanõ Carl Bildt’in açõklõk getirmesi
gereken bir nokta var. Kendi
partilerinden oylamaya katõlmayan 20
milletvekilini, oturuma sokmadõlar mõ,
sokamadõlar mõ?
Türkiye dostu Göran Lennmarker de
oylama günü Erivan’da ortaya çõktõ.
Ermeni haber ajansõnõn haberine göre
İsveçli politikacõ Erivan’da “Orada
olsaydım evet oyu kullanırdım” demiş.
Güler misiniz, ağlar mõsõnõz? “Tarihe
bakıldığında, Batılı-Avrupalı ülkeler
bu topraklarda yaşanan halkların var
olan ilişkilerini yok eden temel unsur
oldular. Bunun sorumluluğunu da
bugüne kadar hiç üstlenmediler.
Ermeni sorunu, uluslararası arenanın,
politikanın sofrasında meze oldu.”
Bunu Hrant Dink Fransõz televizyonuna
demecinde söylemiş.
Genç gazeteci arkadaşõm Evrim Coşar
hatõrlattõ ve tamamladõ: “İsveç
Parlamentosu da bu mezenin tadına
baktı.” Başka söze gerek yok.
(*) “Türk heyetine soykõrõm sürprizi”,
Cumhuriyet 12.02.2010, s. 12.
osman.ikiz@tele2.se
BRÜKSEL
ÇİMEN TURUNÇ
BATURALP
MİLANO
ASLI KAYABAL
STOCKHOLM
OSMAN İKİZ
BağdatzamparasõşimdiAlberta’yaâşõk
ALBERTA
MAHMUT
ŞENOL