23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 24 MART 2010 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 13ekonomi@cumhuriyet.com.tr EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN Kriz Boyunca Tarım ve Sanayi Küresel kriz Türkiye ekonomisini, bundan önceki kriz dönemlerinin aksine, finans kesimi üzerinden de- ğil, reel sektörler üzerinden vurdu. Bunun böyle ol- ması doğaldı; zira, Türkiye’nin 2003 sonrası küresel ekonomiyle olan ilişkileri daha yoğunlukla finans- dışı şirketler kesiminin dış borçlanması aracılığıyla sağ- lanmaktaydı. Dış borçlanma ve yabancı sermaye girişlerinin durması, reel ekonomiyi -özellikle sana- yi sektörünü- derinden etkilemişti. Küresel ekonomide “en kötü” günlerin geride kaldığı ve toparlanma sürecinin hemen hemen 2009’un ikinci yarısı itibarıyla sürmekte olduğu ge- nel kabul gören bir gözlem. Söz konusu toparlanma sürecinin uygulanmakta olan canlandırma paketle- rinin vaktinden önce kesilmemesine bağlı olduğu; to- parlanmanın ise inişli-çıkışlı bir devinim izlediği ar- tık bilinen gerçekler. Türkiye ekonomisi açısından da benzer gözlemler yapmak olası. Ancak “reel” eko- nominin sektörel dengeleri açısından anlaşılması güç bazı gelişmeler var; öyle ki, elimizdeki verilerin tümünü bir kaba koyduğumuzda dengeler şaşıyor, hesaplar tutmuyor... Aşağıdaki şekilde sanayi sektörünün krizin Türki- ye ekonomisini etkisi almaya başladığı 2008 Ekim’in- den bu yana aylık üretim düzeyleri sergileniyor. TÜ- İK tarafından sunulan veriler, sanayi sektöründe “en kötünün” Şubat 2009 dönemi olduğunu, bu tarihten sonra temmuz ayına kadar oldukça düzenli bir ge- nişleme elde edildiğini gösteriyor. 2009’un Temmuz ayı itibarıyla sanayi neredeyse krizin kayıplarını ge- ri kazanmış demek üzereyken, yılın geri ayları boyunca sürecek mini dalgalanmalar dönemi başlıyor. W-ti- pi, peşi peşine inişli çıkışlı dalgalanmalar içeren bu süreç, en son veri tarihi olan 2010 Ocak’ına kadar sü- rüyor. Resmin vurguladığı gerçek çok açık: Sanayi sek- törü henüz krizin etkilerini üzerinden atabilmiş ve dü- zenli bir gelişme içerisine girebilmiş değil. Sanayi üretiminde yaşanan bu tahribat elbette ki en doğrudan istihdam düzeyini etkilemekte. Sana- yi istihdamı 2008 Ekim ayından bu yana yaklaşık 100 bin kişilik bir kayıp gösteriyor. Eğer biraz daha uzun bir dönem perspektifi içerisinde bakarsak, aralık ay- ları itibarıyla, sanayi kesiminde 2006’da toplam 4.088 milyon kişi olan istihdamın, 2007’de 4.210 mil- yona yükseldikten sonra krizin etkisiyle 2008 sonunda 4.090 milyona gerilediğini görmekteyiz. 2009 yılı bo- yunca sanayi istihdamı sadece 63 bin kişi artmış gö- zükmektedir. Oysa tarım sektöründe çok farklı bir süreç söz ko- nusudur. Tarım sektöründe çalışan sayısında 2000’li yıllar boyunca hızlı bir gerileme yaşanmaktaydı. Ör- neğin 2004 yılında 5 milyon 713 bin kişi olan tarım- sal istihdam, 2007’de 4 milyon 867 bin kişiye geri- lemişti. Tarımsal işgücündeki bu inanılması güç kan kaybı ise birçok analist tarafından “Türkiye ya- pısal dönüşüm geçiriyor” diye desteklenmekteydi. Kriz sonrasında ise bu sürecin tamamen tersine döndüğü gözlenmektedir. TÜİK verilerine göre, ta- rımda çalışan sayısı, aralık ayları itibarıyla, 2009’da 2008’e görece 637 bin kişilik bir sıçrama göstermiştir. Tarım sektörü neredeyse 2004’teki istihdam yapısı- na geri dönmüş durumdadır. Tüm 2000 sonrası dö- nemin yıkımını sırtında taşıyan kırsal ekonomi, kriz döneminde yarattığı (?) “istihdam kazanımlarıyla” eko- nomideki çöküntünün sarsıntılarını bir dereceye ka- dar hafifletebilmiştir. Söz konusu bu ters-yapısal dönüşümün nasıl yo- rumlanacağı ise çok açıktır: Kriz Türk işgücü pi- yasalarının daha da şiddetli biçimde parçalanma- sı, enformalleşmesi ve giderek kayıt dışına itilme- si sonuçlarını doğurmuştur. Sanayi üretimi ise dış sermaye girişlerine bağımlı yapısının verdiği kısıt- ları aşamamış; yeni istihdam ve gelir kazanımlarıyla ulusal ekonomiyi krizden çıkartacak bir ivme sağ- lamaktan uzak kalmıştır. ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr Gelin bu soruyu ortaya atalım ve tartışmaya açalım? Aslında 1 Mart tarihli Cumhuriyet gazetesinde Doç. Dr. Özlem Onaran ile yaptığım söyleşiyi “Kriz üretmeyecek sistem mümkün” başlığı ile vermiştim... Doç. Dr. Özlem Onaran başarılı bir akademisyen. Geçen sene Viyana Üniversitesi’nde görev yaparken bir söyleşi yapmıştık. Onaran, krizin arkasında bir bölüşüm krizinin saklı olduğunu ve neoliberalizme yama yapılmaya çalışıldığını söylemişti. Onaran bu arada Viyana Üniversitesi’ndeki görevinden ayrıldı ve Londra Middlesex Üniversitesi’nde çalışmaya başladı. Araştırma alanları küreselleşme, bölüşüm, istihdam, büyüme ve finansal krizler. Son söyleşide krizin geldiği noktayı ve ülkelerin ne tür adımlar attıklarını değerlendiren Onaran, liberalizmin krizi katmanlaştırarak büyüttüğünü vurgulayıp somut önerilerde bulunmuştu. Onaran’ın önerilerini kısaca özetleyelim: Daha az büyüyerek daha çok iş yaratmanın yollarını bulmak zorundayız. İşin sırrı ise bir yandan çalışma sürelerini kısaltmak bir yandan da kamunun yatırımları. Devlet hem yenilenebilir enerji, ekolojik onarım, altyapı, ulaşım sistemleri gibi alanlarda yeni yatırımlar yapmalı, hem de emek yoğun toplumsal hizmetler sektörünü geliştirmeli... Söyleşiyi gerçekleştirdiğimiz sırada Yunanistan’da finansal kriz patlak vermişti. Şimdi Portekiz, İspanya ve İngiltere’de topun ağzında. Avrupa Birliği hâlâ bir “krizden çıkış stratejisi” ortaya koyabilmiş değil. Zaten var olan ancak halının altına gizlenen ekonomik sorunlar ise küresel krizle iyice ortaya çıktı. Nüfusun yaşlanması, işgücü piyasasının esnek olmaması, verimlilik açığı ile sosyal güvenlik ve bankacılık sektörlerindeki yapısal sorunlar Avrupa Birliği’nin baş ağrıları. Keza ABD’de de toparlanma henüz istihdama yansımadığı gibi sorunlar da büyüyor. Krizin yarattığı “yeni yoksul sınıf” yeni evsizlere gebe. Ekonomistler, Amerikan ekonomisinin daha yaşlı ve daha düşük eğitim seviyelilerin iş olanaklarını azaltan şekilde değiştiğini ifade ederek düşük eğitim ve donanıma sahiplerin de bu “yeni yoksullar” sınıfına girebileceği yorumlarını yapıyor. Türkiye’de ise durum herkesin malumu... Özlem Onaran “Tüm dünyada politikacılar sanki bölüşüm krizi yokmuş gibi davranıyor ve bir iki makyaj yapmak dışında ‘eski düzene’ geri dönmeye çalışıyorlar. Bankaları batmaktan kurtarıp onların zararlarını kamulaştırdılar. Ama kârlar özel mülkiyetti, şimdi yine öyle... Küresel krizin arkasındaki bölüşüm krizinin çözümü üzerine konuşmak bir yana, kriz, bölüşüm krizini iki açıdan daha da derinleştiriyor. Birincisi, vergi gelirleriyle bankaları kurtardılar; şimdi bütçe açığını kapatabilmek için eğitim ve sağlık başta olmak üzere sosyal harcama kesintilerini planlamaya başladılar. Yani kriz karşısında uygulanan politikaların bedelini bu sosyal hizmetlere en çok ihtiyaç duyan düşük gelirli emekçiler ödeyecek” diyerek İngiltere’den örnek veriyor: “Britanya’da bahar seçimlerinde iki egemen parti birbirleriyle kimin daha büyük bir disiplinle harcamaları keseceği üzerine yarışıyor. İlk hedef ise üniversitelerin bütçesindeki kısıntı ve öğrenci sayısını kontrol etmek! İkinci konu ise kriz sonrasında esas zorluğu evini, işini kaybedenlerin ve kriz bahanesiyle ücret kesintilerini kabul etmeye zorlanan emekçilerin yaşıyor olması..” Tanıdık geldi değil mi? Hepimizin bildiği gibi yalnız Türkiye değil hemen hemen bütün ülkeler artık için en ciddi sorunu dış borç yükü ile işsizlik oluşturacak. OECD’nin tahminleri doğru çıkarsa, 30 üye ülkede işsiz sayısı 20 milyonun üzerine çıkacak, bu da 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana en yüksek rakam olacak. Peki, bu kadar işsizi, giderek yaşlanan nüfusu dünya nasıl taşıyacak. Bunun üzerine bir de ekoloji krizini yerleştirin ve tabloyu gözünüzde canlandırmaya çalışın... İstersiniz baştaki soruyu yeniden ortaya atalım: Kriz yaratmayacak bir sistem oluşturulabilir mi? Nasıl? Bu konudaki katkılarınızı bekliyorum. Konuyu haftaya sürdüreceğiz... Kriz Üretmeyecek Sistem Mümkün mü? ADANA (Cumhuriyet Bürosu) - İncirlik Ha- va Üssü’nde Amerikalõ taşeron VBR firmasõ tara- fõndan işten çõkarõlan Türk Harb-İş Sendikasõ’na üye 80 işçi, sendikayõ protesto etti. Sendika yönetimi- ne muhalif olduklarõ için işten atõldõklarõnõ savla- yan işçiler, çõkõşlara sessiz kalmakla suçladõklarõ sendikayõ göreve çağõrdõ. Sendikaya tepki gösteren işçiler adõna açõklama yapan Zihni Maris, işçilerin keyfi olarak işten atõl- dõklarõnõ söyledi. Türk Harb-İş Sendikasõ’nõn TE- KEL işçilerine destek verdiğini belirten Maris, “Bu- gün ise kendi işçilerine sahip çıkmıyorlar. Sen- dikayı göreve çağırıyoruz” dedi. Türk Harb-İş Adana Şube Başkanõ Hüseyin Ulukan, emeklili- ği gelen işçilere öncelik verildiğini, çõkarmalarõ kar- şõ işverenle görüşmelerin sürdüğünü açõkladõ. İşçilerden sendikaya protesto Uzanlar’õn davasõnda Libananco, ÇEAŞ ve KEPEZ’i geri almayõ istiyor. Türkiye ise sahtecilik yapõldõğõnõ savunuyor 20 milyar dolarlõk hesaplaşma Libananco’nun açtõğõ tazminat davasõnda Türkiye, CIA ve FBI’dan emekli olmuş, evrak sahteciliğinde görev yapmõş uzmanlara hazõrlattõğõ raporlarla Uzanlar’õn iddialarõnõ çürütmeye çalõşacak. Ekonomi Servisi - Enerji Bakanlõ- ğõ’nõn 2003’te imtiyaz sözleşmeleri- ni iptal ettiği Çukurova Elektrik ve Ke- pez Elektrik şirketlerinin yüzde 60 his- sesini elinde bulundurduğu iddiasõn- daki Libananco’nun açtõğõ 10.1 milyar dolarlõk tazminat davasõ dün Paris’te başladõ. Fransa’dan siyasi sõğõnma talebinde bulunan Cem Uzan ve In- terpol’ün hakkõnda kõrmõzõ bülten çõ- kardõğõ kardeşi Hakan Uzan bugün ve yarõn sürecek duruşmaya katõlõrken Li- bananco’nun ortağõ olan ancak Uzan- lar adõna hareket ettiği bilinen Ali Cenk Türkkan (video konferans ile) ifade verecek. Davada Libananco, ÇEAŞ ve Kepez Elektrik hisselerinin yüzde 60’õnõn kendisine ait olduğunu ispatlamaya ça- lõşacak. Enerji Bakanlõğõ ise Uzanlar’õn ibraz ettiği belgeler üzerinde yaptõrdõğõ inceleme raporlarõnõ sunacak. Enerji Bakanlõğõ aralarõnda CIA ve FBI’dan emekli olmuş ve evrak sahteciliği konusunda görev yapmõş uzmanlara hazõrlattõğõ raporlarla Uzanlar’õn id- dialarõnõ çürütmeye çalõşacak. Duruşmaya Türkiye adõna Coşar Hukuk Bürosu ile Enerji Bakanlõğõ avukatlarõndan oluşan 18 kişilik bir he- yet katõlõyor. Heyetten bir avukat bu duruşmalarõn henüz yetki konusunu kapsadõğõnõ belirtirken şunlarõ söyle- di: “Türkiye olarak tahkim kuru- lunun yetkili olmadığı görüşündeyiz, yetkisizlik kararı verilmesini talep ettik. Ortaklık belgesi olarak su- nulan evrakların gerçekdışı oldu- ğunu söylüyoruz. Kuruldan, tanık- ların çapraz sorguya alınmasını biz talep ettik. Etmemiş olsak yazılı ifadeleri kabul etmiş sayılacaktık. Bu üç gün boyunca Cem ve Hakan Uzan ile Ali Cenk Türkkan, Türkiye tarafından günde sekiz saat çapraz sorguya alınacak. Sorularımızı ha- zırladık. Yetki konusu Libanan- co’nun istediği gibi karara bağla- nırsa o zaman esasa girilecek.” Kaybederse Türkiye tazminatı ödemek zorunda Davada Dünya Bankasõ’nõn Ulus- lararasõ Yatõrõm Anlaşmazlõklarõ Çö- züm Merkezi’nin (ICSID) yetkili ol- duğu karara bağlanõrsa, ardõndan esas- tan duruşmalar yapõlacak. Davanõn Li- bananco şirketinin lehinde sonuçlan- masõ durumunda Türkiye faizi hariç 10.1 milyar (faiziyle birlikte 21.5 milyar dolar) dolar tazminat ödeme- ye mahkûm edilebilir. Çukurova Elektrik ve Kepez Elek- trik’in sahibi olduğunu iddia eden Libananco ya varlõklarõn kendisine ge- ri iade edilmesini ya da zararõnõn taz- min edilmesini istiyor. Aslõnda Liba- nanco’nun Uzanlar’õn yakõn adamla- rõna ait bir tabela şirketi olduğu da bi- liniyor. Ancak bu durumun, ICSID nezdindeki davada çok önemli bir sorun yaratmadõğõ vurgulanõyor. Davanõn Türkiye aleyhine sonuç- lanmasõ halinde bu tazminatõn öden- memesi söz konusu değil. Uluslararasõ anlaşmalar gereği cezanõn tahsilatõn- da gerekirse TC Merkez Bankasõ’nõn diğer ülkelerdeki altõn ya da döviz he- saplarõ bile bloke edilebiliyor. Ulus- lararasõ havaalanlarõna inen THY uçaklarõna da cezanõn kesinleşmesi ha- linde el konma riski de bulunuyor. 2003 yılında el konulmuş, Libananco dava açmıştı TAV’ın Maldivler’deki projesine teklif yağıyor Ekonomi Servisi - TAV Havalimanlarõ Holding Üst Yöneticisi Sa- ni Şener Reuters ile yaptõğõ söyleşide, “2009 ciromuz 1.84 milyar li- ra olurken, net kârımız 108.7 milyon lira olarak gerçekleşti. Port- föyümüzdeki 10 havalimanında yolcu sayısında ocak-şubat döne- minde yüzde 18 artış sağladık. Yolcu sayısının 2010’da minimum yüz- de 10 artmasını beklediğimizi rahatlıkla söyleyebiliriz. Gelirlerimizin yüzde 10 ila 12 artacağını tahmin ediyoruz” dedi. TAV, portföyünde bulunan 3 kõtadaki havalimanlarõnda ge- çen yõl 42 milyon yolcuya hizmet verdi. Atatürk Havali- manõ’nda da geçen yõl yaklaşõk 30 milyon yolcu hiz- met aldõ. Şener, Atatürk Havalimanõ’nda bu yõl yolcu sayõsõndaki büyümenin çift haneli olmasõnõ bekledik- lerini ifade etti. Maldivler’deki Male Havalimanõ için ön yeterlilik aldõklarõnõ hatõrlatan Şener, Hint ve Avrupalõ şirketlerden ‘ortaklık teklifleri yağdığını’ da belirtti. Sabiha Gökçen Havalimanõ’nõn trafik rakamlarõndaki büyümenin kendileri için bir tehdit oluşturmadõğõnõ söy- leyen Şener, “Sabiha Gökçen düşük maliyetli uçuşlar için kurulmuş bir havaalanı. Bi- zim yolcumuzu almıyorlar. Bunu rakamlarımızda görü- yoruz” dedi. ARÇELİK Rahmi Koç yönetimde Ekonomi Servisi - Arçelik’in Kamuyu Aydõnlatma Platformu’nda (KAP) yayõmlanan özel durum açõklamasõnda, yönetim kurulunun görev dağõlõmõna ilişkin bilgi verildi. Açõklamada “Yönetim Kurulu Başkanlığı’na Rahmi Koç’un, Başkanvekilliği’ne Mustafa Koç’un seçilmesine, Sermaye Piyasası Kurulu’nun ilgili tebliği kapsamında denetimden sorumlu komite üyeliklerine Temel Kamil Atay ve Robert Sonman’ın getirilmelerine, Dr. Bülent Bulgurlu, Osman Turgay Durak ve Fatih Kemal Ebiçlioğlu’nun kurumsal yönetim komitesi üyesi olarak atanmalarına karar verildi” denildi. Çağrı şirketi Teleperformance, Metis’in yüzde 75’ini aldı Ekonomi Servisi - Avrupalõ çağrõ merkezi şirketi Teleperformance, Türk çağrõ merkezi şirketi Metis’in yüzde 75’lik hissesini satõn aldõ. Metis ve Teleperformance’tan yapõlan yazõlõ açõklamada, 100 bini aşkõn çalõşanõ ve 267 çağrõ merkezi bulunan Teleperformance’õn, yõlda 1.5 milyarõn üzerinde müşteri çağrõsõna yanõt verdiği, Metis’in ise operasyonlarõnõ, İstanbul’da iki ve Uşak’ta bir olmak üzere toplam 3 çağrõ merkezinden yürüttüğü, yaklaşõk 900 kişi istihdam ettiği belirtildi. Türkiye’nin, Teleperformance için stratejik bir pazar niteliği taşõdõğõ işaret edilen açõklamada, Türkiye’nin Avrupa- Ortadoğu-Afrika pazarõna yakõn kõyõ çözümleri sunmak için önemli fõrsatlar barõndõrdõğõ kaydedildi. B‹ L G ‹ T O P L U M U N A D O / R U / Ö Z L E M Y Ü Z A K Tarım ve Sanayi Sektörlerinde İstihdamın Gelişimi (1.000 kişi) Tarım İmalat Sanayi 2006 Aralõk 4.653 4.088 2007 Aralõk 4.301 4.207 2008 Aralõk 4.507 4.090 2009 Aralõk 5.144 4.153 Kaynak: TÜİK. 2002’de yüzde 7.2 oy almıştı Cem Uzan, Genç Parti ile siyasete atõlmõş, siyasette kõsa dönemli de olsa beklenmedik bir başarõ elde etmişti. Genç Parti, Uzan liderliğinde katõldõğõ ilk seçim olan 2002 genel seçiminde yüzde 7.2 oy oranõ elde etmişti. AKP’nin sandõktan birinci parti olarak çõktõğõ söz konusu seçimlerin ardõndan Uzan kardeşler, ÇEAŞ ve KEPEZ’e el konulmasõ olayõnda, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’õ “siyasi linç” yapmakla suçlamõşlardõ. Hakan Uzan’õn Mayõs 2003’te Başbakan Erdoğan’la yaptõğõ görüşmenin ardõndan ipler gerilmiş, karşõlõklõ suçlamalar yapõlmõştõ. Kritik görüşmenin ardõndan, Başbakan Erdoğan, Hakan Uzan’õn kendisinden “ÇEAŞ ve KEPEZ’i geri istediğini”, Cem Uzan ise “Başbakan kardeşime yönelttiği hangi talebi karşılanmayınca siyasi linci başlattı” açõklamasõnõ yapmõştõ. Dünya Bankasõ binasõnda görülen davada, Uluslararasõ Yatõrõm Anlaşmazlõklarõ Çözüm Merkezi, taraflarõ dinledikten sonra, davanõn “esastan görüşülüp görüşülmeyeceğini” karara bağlayacak. Duruşmaya, Türkiye’den Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlõğõ’ndan da bir heyet katõlõyor. Duruşmada, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlõğõ’nõn yetki itirazlarõ dinlenecek, davacõ şirketin iddialarõnõn belgelere dayanõp dayanmadõğõna bakõlacak ve enerji şartõ anlaşmasõna göre davanõn açõlõp açõlmayacağõ konularõ tartõşõlacak. Uzan ailesine ait olduğu bilinen Libananco adlõ şirket, varlõklarõna el konan Kepez ve Çukurova Elektrik’in sahibi olduğunu iddia ediyor ve zararõnõn karşõlanmasõnõ talep ediyor. SÜREÇ NASIL İŞLEYECEK? Yusuf Tan Aslıhan Tan Jacques Berrebi Norberto Varas Enerji Bakanlığı, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK) başvurusu üzerine 2003 yılında Uzan Grubu’na ait ÇEAŞ ve Kepez Elektrik şirketlerine el koymuştu. Bunun üzerine Kıbrıs Rum kesiminde faaliyet gösterdiğini açıklayan Libananco Holdings Co. Ltd., ÇEAŞ ve Kepez Elektrik’e ortak olduğunu ve söz konusu el koyma ile zarara uğradığını ileri sürerek Türkiye aleyhine 10 milyar dolarlık dava açmıştı. Dün başlayan duruşmaya katılan Hakan Uzan (solda) yıllardır ‘kayıp’. İmar Bankası ile ilgili “el konacak” söylentisi sırasında, Uzan ailesi Merkez Bankası ile görüşmeler yaparak nakit aktarılmasını istedi. Bu görüşmelere Hakan Uzan bizzat katıldı. Ancak bankadan para çekilişleri hızlanınca 3 Temmuz 2003 günü İmar Bankası’na el kondu. O tarihten sonra Hakan Uzan’ı Türkiye’de gören olmadı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle