Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
24 MART 2010 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 13ekonomi@cumhuriyet.com.tr
EKONOMİ POLİTİK
ERİNÇ YELDAN
Kriz Boyunca
Tarım ve Sanayi
Küresel kriz Türkiye ekonomisini, bundan önceki
kriz dönemlerinin aksine, finans kesimi üzerinden de-
ğil, reel sektörler üzerinden vurdu. Bunun böyle ol-
ması doğaldı; zira, Türkiye’nin 2003 sonrası küresel
ekonomiyle olan ilişkileri daha yoğunlukla finans-
dışı şirketler kesiminin dış borçlanması aracılığıyla sağ-
lanmaktaydı. Dış borçlanma ve yabancı sermaye
girişlerinin durması, reel ekonomiyi -özellikle sana-
yi sektörünü- derinden etkilemişti.
Küresel ekonomide “en kötü” günlerin geride
kaldığı ve toparlanma sürecinin hemen hemen
2009’un ikinci yarısı itibarıyla sürmekte olduğu ge-
nel kabul gören bir gözlem. Söz konusu toparlanma
sürecinin uygulanmakta olan canlandırma paketle-
rinin vaktinden önce kesilmemesine bağlı olduğu; to-
parlanmanın ise inişli-çıkışlı bir devinim izlediği ar-
tık bilinen gerçekler. Türkiye ekonomisi açısından da
benzer gözlemler yapmak olası. Ancak “reel” eko-
nominin sektörel dengeleri açısından anlaşılması güç
bazı gelişmeler var; öyle ki, elimizdeki verilerin tümünü
bir kaba koyduğumuzda dengeler şaşıyor, hesaplar
tutmuyor...
Aşağıdaki şekilde sanayi sektörünün krizin Türki-
ye ekonomisini etkisi almaya başladığı 2008 Ekim’in-
den bu yana aylık üretim düzeyleri sergileniyor. TÜ-
İK tarafından sunulan veriler, sanayi sektöründe “en
kötünün” Şubat 2009 dönemi olduğunu, bu tarihten
sonra temmuz ayına kadar oldukça düzenli bir ge-
nişleme elde edildiğini gösteriyor. 2009’un Temmuz
ayı itibarıyla sanayi neredeyse krizin kayıplarını ge-
ri kazanmış demek üzereyken, yılın geri ayları boyunca
sürecek mini dalgalanmalar dönemi başlıyor. W-ti-
pi, peşi peşine inişli çıkışlı dalgalanmalar içeren bu
süreç, en son veri tarihi olan 2010 Ocak’ına kadar sü-
rüyor.
Resmin vurguladığı gerçek çok açık: Sanayi sek-
törü henüz krizin etkilerini üzerinden atabilmiş ve dü-
zenli bir gelişme içerisine girebilmiş değil.
Sanayi üretiminde yaşanan bu tahribat elbette ki
en doğrudan istihdam düzeyini etkilemekte. Sana-
yi istihdamı 2008 Ekim ayından bu yana yaklaşık 100
bin kişilik bir kayıp gösteriyor. Eğer biraz daha uzun
bir dönem perspektifi içerisinde bakarsak, aralık ay-
ları itibarıyla, sanayi kesiminde 2006’da toplam
4.088 milyon kişi olan istihdamın, 2007’de 4.210 mil-
yona yükseldikten sonra krizin etkisiyle 2008 sonunda
4.090 milyona gerilediğini görmekteyiz. 2009 yılı bo-
yunca sanayi istihdamı sadece 63 bin kişi artmış gö-
zükmektedir.
Oysa tarım sektöründe çok farklı bir süreç söz ko-
nusudur. Tarım sektöründe çalışan sayısında 2000’li
yıllar boyunca hızlı bir gerileme yaşanmaktaydı. Ör-
neğin 2004 yılında 5 milyon 713 bin kişi olan tarım-
sal istihdam, 2007’de 4 milyon 867 bin kişiye geri-
lemişti. Tarımsal işgücündeki bu inanılması güç
kan kaybı ise birçok analist tarafından “Türkiye ya-
pısal dönüşüm geçiriyor” diye desteklenmekteydi.
Kriz sonrasında ise bu sürecin tamamen tersine
döndüğü gözlenmektedir. TÜİK verilerine göre, ta-
rımda çalışan sayısı, aralık ayları itibarıyla, 2009’da
2008’e görece 637 bin kişilik bir sıçrama göstermiştir.
Tarım sektörü neredeyse 2004’teki istihdam yapısı-
na geri dönmüş durumdadır. Tüm 2000 sonrası dö-
nemin yıkımını sırtında taşıyan kırsal ekonomi, kriz
döneminde yarattığı (?) “istihdam kazanımlarıyla” eko-
nomideki çöküntünün sarsıntılarını bir dereceye ka-
dar hafifletebilmiştir.
Söz konusu bu ters-yapısal dönüşümün nasıl yo-
rumlanacağı ise çok açıktır: Kriz Türk işgücü pi-
yasalarının daha da şiddetli biçimde parçalanma-
sı, enformalleşmesi ve giderek kayıt dışına itilme-
si sonuçlarını doğurmuştur. Sanayi üretimi ise dış
sermaye girişlerine bağımlı yapısının verdiği kısıt-
ları aşamamış; yeni istihdam ve gelir kazanımlarıyla
ulusal ekonomiyi krizden çıkartacak bir ivme sağ-
lamaktan uzak kalmıştır.
ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr
Gelin bu soruyu ortaya atalım ve
tartışmaya açalım? Aslında 1 Mart tarihli
Cumhuriyet gazetesinde Doç. Dr. Özlem
Onaran ile yaptığım söyleşiyi “Kriz
üretmeyecek sistem mümkün” başlığı ile
vermiştim... Doç. Dr. Özlem Onaran başarılı
bir akademisyen. Geçen sene Viyana
Üniversitesi’nde görev yaparken bir söyleşi
yapmıştık. Onaran, krizin arkasında bir
bölüşüm krizinin saklı olduğunu ve
neoliberalizme yama yapılmaya çalışıldığını
söylemişti. Onaran bu arada Viyana
Üniversitesi’ndeki görevinden ayrıldı ve
Londra Middlesex Üniversitesi’nde
çalışmaya başladı. Araştırma alanları
küreselleşme, bölüşüm, istihdam, büyüme ve
finansal krizler. Son söyleşide krizin geldiği
noktayı ve ülkelerin ne tür adımlar attıklarını
değerlendiren Onaran, liberalizmin krizi
katmanlaştırarak büyüttüğünü vurgulayıp
somut önerilerde bulunmuştu. Onaran’ın
önerilerini kısaca özetleyelim:
Daha az büyüyerek daha çok iş yaratmanın
yollarını bulmak zorundayız. İşin sırrı ise bir
yandan çalışma sürelerini kısaltmak bir
yandan da kamunun yatırımları. Devlet hem
yenilenebilir enerji, ekolojik onarım, altyapı,
ulaşım sistemleri gibi alanlarda yeni yatırımlar
yapmalı, hem de emek yoğun toplumsal
hizmetler sektörünü geliştirmeli...
Söyleşiyi gerçekleştirdiğimiz sırada
Yunanistan’da finansal kriz patlak vermişti.
Şimdi Portekiz, İspanya ve İngiltere’de topun
ağzında. Avrupa Birliği hâlâ bir “krizden çıkış
stratejisi” ortaya koyabilmiş değil. Zaten var
olan ancak halının altına gizlenen ekonomik
sorunlar ise küresel krizle iyice ortaya çıktı.
Nüfusun yaşlanması, işgücü piyasasının
esnek olmaması, verimlilik açığı ile sosyal
güvenlik ve bankacılık sektörlerindeki yapısal
sorunlar Avrupa Birliği’nin baş ağrıları. Keza
ABD’de de toparlanma henüz istihdama
yansımadığı gibi sorunlar da büyüyor. Krizin
yarattığı “yeni yoksul sınıf” yeni evsizlere
gebe. Ekonomistler, Amerikan ekonomisinin
daha yaşlı ve daha düşük eğitim seviyelilerin
iş olanaklarını azaltan şekilde değiştiğini
ifade ederek düşük eğitim ve donanıma
sahiplerin de bu “yeni yoksullar” sınıfına
girebileceği yorumlarını yapıyor. Türkiye’de
ise durum herkesin malumu...
Özlem Onaran “Tüm dünyada politikacılar
sanki bölüşüm krizi yokmuş gibi davranıyor ve
bir iki makyaj yapmak dışında ‘eski düzene’
geri dönmeye çalışıyorlar. Bankaları
batmaktan kurtarıp onların zararlarını
kamulaştırdılar. Ama kârlar özel mülkiyetti,
şimdi yine öyle... Küresel krizin arkasındaki
bölüşüm krizinin çözümü üzerine konuşmak
bir yana, kriz, bölüşüm krizini iki açıdan daha
da derinleştiriyor. Birincisi, vergi gelirleriyle
bankaları kurtardılar; şimdi bütçe açığını
kapatabilmek için eğitim ve sağlık başta
olmak üzere sosyal harcama kesintilerini
planlamaya başladılar. Yani kriz karşısında
uygulanan politikaların bedelini bu sosyal
hizmetlere en çok ihtiyaç duyan düşük gelirli
emekçiler ödeyecek” diyerek İngiltere’den
örnek veriyor: “Britanya’da bahar
seçimlerinde iki egemen parti birbirleriyle
kimin daha büyük bir disiplinle harcamaları
keseceği üzerine yarışıyor. İlk hedef ise
üniversitelerin bütçesindeki kısıntı ve öğrenci
sayısını kontrol etmek! İkinci konu ise kriz
sonrasında esas zorluğu evini, işini
kaybedenlerin ve kriz bahanesiyle ücret
kesintilerini kabul etmeye zorlanan
emekçilerin yaşıyor olması..”
Tanıdık geldi değil mi?
Hepimizin bildiği gibi yalnız Türkiye değil
hemen hemen bütün ülkeler artık için en
ciddi sorunu dış borç yükü ile işsizlik
oluşturacak. OECD’nin tahminleri doğru
çıkarsa, 30 üye ülkede işsiz sayısı 20
milyonun üzerine çıkacak, bu da 2. Dünya
Savaşı’ndan bu yana en yüksek rakam
olacak. Peki, bu kadar işsizi, giderek
yaşlanan nüfusu dünya nasıl taşıyacak.
Bunun üzerine bir de ekoloji krizini yerleştirin
ve tabloyu gözünüzde canlandırmaya
çalışın...
İstersiniz baştaki soruyu yeniden ortaya
atalım: Kriz yaratmayacak bir sistem
oluşturulabilir mi? Nasıl? Bu konudaki
katkılarınızı bekliyorum. Konuyu haftaya
sürdüreceğiz...
Kriz Üretmeyecek Sistem Mümkün mü?
ADANA (Cumhuriyet Bürosu) - İncirlik Ha-
va Üssü’nde Amerikalõ taşeron VBR firmasõ tara-
fõndan işten çõkarõlan Türk Harb-İş Sendikasõ’na üye
80 işçi, sendikayõ protesto etti. Sendika yönetimi-
ne muhalif olduklarõ için işten atõldõklarõnõ savla-
yan işçiler, çõkõşlara sessiz kalmakla suçladõklarõ
sendikayõ göreve çağõrdõ.
Sendikaya tepki gösteren işçiler adõna açõklama
yapan Zihni Maris, işçilerin keyfi olarak işten atõl-
dõklarõnõ söyledi. Türk Harb-İş Sendikasõ’nõn TE-
KEL işçilerine destek verdiğini belirten Maris, “Bu-
gün ise kendi işçilerine sahip çıkmıyorlar. Sen-
dikayı göreve çağırıyoruz” dedi. Türk Harb-İş
Adana Şube Başkanõ Hüseyin Ulukan, emeklili-
ği gelen işçilere öncelik verildiğini, çõkarmalarõ kar-
şõ işverenle görüşmelerin sürdüğünü açõkladõ.
İşçilerden
sendikaya protesto
Uzanlar’õn davasõnda Libananco, ÇEAŞ ve KEPEZ’i geri almayõ istiyor. Türkiye ise sahtecilik yapõldõğõnõ savunuyor
20 milyar dolarlõk hesaplaşma
Libananco’nun açtõğõ
tazminat davasõnda Türkiye,
CIA ve FBI’dan emekli olmuş,
evrak sahteciliğinde görev
yapmõş uzmanlara hazõrlattõğõ
raporlarla Uzanlar’õn iddialarõnõ
çürütmeye çalõşacak.
Ekonomi Servisi - Enerji Bakanlõ-
ğõ’nõn 2003’te imtiyaz sözleşmeleri-
ni iptal ettiği Çukurova Elektrik ve Ke-
pez Elektrik şirketlerinin yüzde 60 his-
sesini elinde bulundurduğu iddiasõn-
daki Libananco’nun açtõğõ 10.1 milyar
dolarlõk tazminat davasõ dün Paris’te
başladõ. Fransa’dan siyasi sõğõnma
talebinde bulunan Cem Uzan ve In-
terpol’ün hakkõnda kõrmõzõ bülten çõ-
kardõğõ kardeşi Hakan Uzan bugün ve
yarõn sürecek duruşmaya katõlõrken Li-
bananco’nun ortağõ olan ancak Uzan-
lar adõna hareket ettiği bilinen Ali
Cenk Türkkan (video konferans ile)
ifade verecek.
Davada Libananco, ÇEAŞ ve Kepez
Elektrik hisselerinin yüzde 60’õnõn
kendisine ait olduğunu ispatlamaya ça-
lõşacak. Enerji Bakanlõğõ ise Uzanlar’õn
ibraz ettiği belgeler üzerinde yaptõrdõğõ
inceleme raporlarõnõ sunacak. Enerji
Bakanlõğõ aralarõnda CIA ve FBI’dan
emekli olmuş ve evrak sahteciliği
konusunda görev yapmõş uzmanlara
hazõrlattõğõ raporlarla Uzanlar’õn id-
dialarõnõ çürütmeye çalõşacak.
Duruşmaya Türkiye adõna Coşar
Hukuk Bürosu ile Enerji Bakanlõğõ
avukatlarõndan oluşan 18 kişilik bir he-
yet katõlõyor. Heyetten bir avukat bu
duruşmalarõn henüz yetki konusunu
kapsadõğõnõ belirtirken şunlarõ söyle-
di: “Türkiye olarak tahkim kuru-
lunun yetkili olmadığı görüşündeyiz,
yetkisizlik kararı verilmesini talep
ettik. Ortaklık belgesi olarak su-
nulan evrakların gerçekdışı oldu-
ğunu söylüyoruz. Kuruldan, tanık-
ların çapraz sorguya alınmasını biz
talep ettik. Etmemiş olsak yazılı
ifadeleri kabul etmiş sayılacaktık.
Bu üç gün boyunca Cem ve Hakan
Uzan ile Ali Cenk Türkkan, Türkiye
tarafından günde sekiz saat çapraz
sorguya alınacak. Sorularımızı ha-
zırladık. Yetki konusu Libanan-
co’nun istediği gibi karara bağla-
nırsa o zaman esasa girilecek.”
Kaybederse Türkiye
tazminatı ödemek zorunda
Davada Dünya Bankasõ’nõn Ulus-
lararasõ Yatõrõm Anlaşmazlõklarõ Çö-
züm Merkezi’nin (ICSID) yetkili ol-
duğu karara bağlanõrsa, ardõndan esas-
tan duruşmalar yapõlacak. Davanõn Li-
bananco şirketinin lehinde sonuçlan-
masõ durumunda Türkiye faizi hariç
10.1 milyar (faiziyle birlikte 21.5
milyar dolar) dolar tazminat ödeme-
ye mahkûm edilebilir.
Çukurova Elektrik ve Kepez Elek-
trik’in sahibi olduğunu iddia eden
Libananco ya varlõklarõn kendisine ge-
ri iade edilmesini ya da zararõnõn taz-
min edilmesini istiyor. Aslõnda Liba-
nanco’nun Uzanlar’õn yakõn adamla-
rõna ait bir tabela şirketi olduğu da bi-
liniyor. Ancak bu durumun, ICSID
nezdindeki davada çok önemli bir
sorun yaratmadõğõ vurgulanõyor.
Davanõn Türkiye aleyhine sonuç-
lanmasõ halinde bu tazminatõn öden-
memesi söz konusu değil. Uluslararasõ
anlaşmalar gereği cezanõn tahsilatõn-
da gerekirse TC Merkez Bankasõ’nõn
diğer ülkelerdeki altõn ya da döviz he-
saplarõ bile bloke edilebiliyor. Ulus-
lararasõ havaalanlarõna inen THY
uçaklarõna da cezanõn kesinleşmesi ha-
linde el konma riski de bulunuyor.
2003 yılında el konulmuş,
Libananco dava açmıştı
TAV’ın Maldivler’deki
projesine teklif yağıyor
Ekonomi Servisi - TAV Havalimanlarõ Holding Üst Yöneticisi Sa-
ni Şener Reuters ile yaptõğõ söyleşide, “2009 ciromuz 1.84 milyar li-
ra olurken, net kârımız 108.7 milyon lira olarak gerçekleşti. Port-
föyümüzdeki 10 havalimanında yolcu sayısında ocak-şubat döne-
minde yüzde 18 artış sağladık. Yolcu sayısının 2010’da minimum yüz-
de 10 artmasını beklediğimizi rahatlıkla söyleyebiliriz. Gelirlerimizin
yüzde 10 ila 12 artacağını tahmin ediyoruz” dedi.
TAV, portföyünde bulunan 3 kõtadaki havalimanlarõnda ge-
çen yõl 42 milyon yolcuya hizmet verdi. Atatürk Havali-
manõ’nda da geçen yõl yaklaşõk 30 milyon yolcu hiz-
met aldõ. Şener, Atatürk Havalimanõ’nda bu yõl yolcu
sayõsõndaki büyümenin çift haneli olmasõnõ bekledik-
lerini ifade etti. Maldivler’deki Male Havalimanõ için
ön yeterlilik aldõklarõnõ hatõrlatan Şener,
Hint ve Avrupalõ şirketlerden ‘ortaklık
teklifleri yağdığını’ da belirtti.
Sabiha Gökçen Havalimanõ’nõn trafik
rakamlarõndaki büyümenin kendileri
için bir tehdit oluşturmadõğõnõ söy-
leyen Şener, “Sabiha Gökçen
düşük maliyetli uçuşlar için
kurulmuş bir havaalanı. Bi-
zim yolcumuzu almıyorlar.
Bunu rakamlarımızda görü-
yoruz” dedi.
ARÇELİK
Rahmi Koç
yönetimde
Ekonomi Servisi - Arçelik’in
Kamuyu Aydõnlatma
Platformu’nda (KAP)
yayõmlanan özel durum
açõklamasõnda, yönetim
kurulunun görev dağõlõmõna
ilişkin bilgi verildi.
Açõklamada
“Yönetim Kurulu
Başkanlığı’na Rahmi Koç’un,
Başkanvekilliği’ne Mustafa
Koç’un seçilmesine, Sermaye
Piyasası Kurulu’nun ilgili
tebliği kapsamında
denetimden sorumlu komite
üyeliklerine Temel Kamil
Atay ve Robert Sonman’ın
getirilmelerine, Dr. Bülent
Bulgurlu, Osman Turgay
Durak ve Fatih Kemal
Ebiçlioğlu’nun kurumsal
yönetim komitesi üyesi
olarak atanmalarına karar
verildi” denildi.
Çağrı şirketi Teleperformance,
Metis’in yüzde 75’ini aldı
Ekonomi Servisi - Avrupalõ çağrõ
merkezi şirketi Teleperformance,
Türk çağrõ merkezi şirketi Metis’in
yüzde 75’lik hissesini satõn aldõ.
Metis ve Teleperformance’tan
yapõlan yazõlõ açõklamada, 100 bini
aşkõn çalõşanõ ve 267 çağrõ
merkezi bulunan
Teleperformance’õn, yõlda 1.5
milyarõn üzerinde müşteri
çağrõsõna yanõt verdiği, Metis’in
ise operasyonlarõnõ, İstanbul’da iki
ve Uşak’ta bir olmak üzere toplam
3 çağrõ merkezinden yürüttüğü,
yaklaşõk 900 kişi istihdam ettiği
belirtildi. Türkiye’nin,
Teleperformance için stratejik bir
pazar niteliği taşõdõğõ işaret edilen
açõklamada, Türkiye’nin Avrupa-
Ortadoğu-Afrika pazarõna yakõn
kõyõ çözümleri sunmak için önemli
fõrsatlar barõndõrdõğõ kaydedildi.
B‹ L G ‹ T O P L U M U N A D O / R U / Ö Z L E M Y Ü Z A K
Tarım ve Sanayi Sektörlerinde İstihdamın Gelişimi (1.000 kişi)
Tarım İmalat Sanayi
2006 Aralõk 4.653 4.088
2007 Aralõk 4.301 4.207
2008 Aralõk 4.507 4.090
2009 Aralõk 5.144 4.153
Kaynak: TÜİK.
2002’de yüzde
7.2 oy almıştı
Cem Uzan, Genç Parti ile siyasete atõlmõş, siyasette
kõsa dönemli de olsa beklenmedik bir başarõ elde
etmişti. Genç Parti, Uzan liderliğinde katõldõğõ ilk
seçim olan 2002 genel seçiminde yüzde 7.2 oy oranõ
elde etmişti. AKP’nin sandõktan birinci parti olarak
çõktõğõ söz konusu seçimlerin ardõndan Uzan kardeşler,
ÇEAŞ ve KEPEZ’e el konulmasõ olayõnda, Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan’õ “siyasi linç” yapmakla
suçlamõşlardõ. Hakan Uzan’õn Mayõs 2003’te
Başbakan Erdoğan’la yaptõğõ görüşmenin ardõndan
ipler gerilmiş, karşõlõklõ suçlamalar yapõlmõştõ. Kritik
görüşmenin ardõndan, Başbakan Erdoğan, Hakan
Uzan’õn kendisinden “ÇEAŞ ve KEPEZ’i geri
istediğini”, Cem Uzan ise “Başbakan kardeşime
yönelttiği hangi talebi karşılanmayınca siyasi linci
başlattı” açõklamasõnõ yapmõştõ.
Dünya Bankasõ binasõnda görülen davada,
Uluslararasõ Yatõrõm Anlaşmazlõklarõ Çözüm
Merkezi, taraflarõ dinledikten sonra, davanõn
“esastan görüşülüp görüşülmeyeceğini”
karara bağlayacak. Duruşmaya, Türkiye’den
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlõğõ’ndan da bir
heyet katõlõyor. Duruşmada, Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlõğõ’nõn yetki itirazlarõ
dinlenecek, davacõ şirketin iddialarõnõn belgelere
dayanõp dayanmadõğõna bakõlacak ve enerji şartõ
anlaşmasõna göre davanõn açõlõp açõlmayacağõ
konularõ tartõşõlacak. Uzan ailesine ait olduğu
bilinen Libananco adlõ şirket, varlõklarõna el
konan Kepez ve Çukurova Elektrik’in sahibi
olduğunu iddia ediyor ve zararõnõn
karşõlanmasõnõ talep ediyor.
SÜREÇ NASIL İŞLEYECEK?
Yusuf Tan Aslıhan
Tan
Jacques
Berrebi
Norberto
Varas
Enerji Bakanlığı, Enerji Piyasası Düzenleme
Kurumu’nun (EPDK) başvurusu üzerine 2003 yılında
Uzan Grubu’na ait ÇEAŞ ve Kepez Elektrik şirketlerine
el koymuştu. Bunun üzerine Kıbrıs Rum kesiminde
faaliyet gösterdiğini açıklayan Libananco Holdings Co.
Ltd., ÇEAŞ ve Kepez Elektrik’e ortak olduğunu ve söz
konusu el koyma ile zarara uğradığını ileri sürerek
Türkiye aleyhine 10 milyar dolarlık dava açmıştı. Dün
başlayan duruşmaya katılan Hakan Uzan (solda) yıllardır
‘kayıp’. İmar Bankası ile ilgili “el konacak” söylentisi
sırasında, Uzan ailesi Merkez Bankası ile görüşmeler
yaparak nakit aktarılmasını istedi. Bu görüşmelere
Hakan Uzan bizzat katıldı. Ancak bankadan para
çekilişleri hızlanınca 3 Temmuz 2003 günü İmar
Bankası’na el kondu. O tarihten sonra Hakan Uzan’ı
Türkiye’de gören olmadı.