15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 23 MART 2010 SALI 6 HABERLER BİLİM ve SİYASET ORHAN BURSALI Ülkeyi Acaba Aleviler ve Kürtler mi Yönetsin? Bazen radikal düşünce denemeleri ufuk açar. Dün kendimi kendimle tartışırken buldum. Acaba, bu ülkeyi AKP mi yoksa Kürt-Alevi koalisyonu mu yönetsin istersin, dense ne yaparım? Zerre kadar tereddüt etmediğimi gördüm: Şüphesiz ki ve tabii ki Aleviler ve Kürtler! İkisi de ülkemizde milletimizin ezilmiş kesimleri! Kürt siyasi hareketine bakıyorum, kadınları müthiş! AKP ve Fethullah cemaati iktidarıyla kıyaslarsanız, çağdaşlıkta ellerine su dökemezsiniz... Alevi kadınları ve erkekleri, Anadolu’nun ve bence laikliğin ve demokratik yaşamın belkemikleri arasındadır! Ne Kürtlerin ne de Alevilerin, dini siyasetin belkemiği yapma, din üzerinden ticaret yapma eğilimleri olacaktır! Her iki topluluk da hiç şüphem yok ki daha daha demokratik davranacak, daha hoşgörülü tutum alacak, belki de daha kaynaştırıcı ve birleştirici olacak! Kürtler bugün ezilmişliğin, itilmişliğin can havliyle, Kürt milliyetçiliğine sarılıyor! Öyle sanıyorum ki iktidar olunca, ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlenince, Kürt milliyetçiliğine sarılmayı bir kenara bırakacaklar, birleştirici rollerini ön plana çıkaracaklardır! Aleviler, zaten ülkemizin en bütünleştirici unsurlarıdır! Ancak, Sünnilerin, Sünni Diyanet’in baskısı altında, dışlanmış bir durumdadır! Dışlanmaktan bir türlü kurtulamayan ama bütünleştirici bir topluluk! Güveniyorum ki, onlar da bu ülkeyi daha özgürlükçü, daha adil yöneteceklerdir! Alevilerin ve Kürtlerin, kadınları evlere kapatmak diye bir derdi olmayacaktır. Tersine, kadınları daha çok çalışma hayatına katacaklardır! Kadınları çalışmayan/evlere kapatılan, türbanlanan, ezilip kakılan toplumlar, kadınları çalışma hayatının ayrılmaz bir parçası olan ve kadın-erkek eşitliğine daha çok yaklaşmış toplumların sömürgesi olmaktan kurtulamazlar! Bugün İslam toplumlarının geri kalmışlıklarının başlıca nedenleri arasında kadın sorunu vardır! Kadın meselesini ülkemizde Alevi ve Kürt ortak koalisyonu kökten çözebilir! “Beyaz Türkler”, ülkemizi çağdaşlık düzeyine çıkarmayı beceremedi! Ekonomiyi hep batık tuttu! Yedi, yedirdi, içti içirdi! Bu ülkeyi yiye yiye neredeyse bitirdiler! “Beyaz Türkler” derken kimleri kastediyorum? Beyaz Türklerin kurucu nesilleri, mükemmel işler yaptılar! Sonrakiler, işte ülkeyi, Avrupa’nın eteğinde, kalkınma ve gelişmek için, sermaye, hammadde, makine teçhizat bakımından sürekli olarak dışarıya bağımlı bir ülke haline getirdiler! Avrupa, Bilgi Toplumu ve Bilgi Ekonomisi’ne geçti; bilgi, bilim ve teknoloji üretiminde alıp başını gitti... Sonraki nesil Beyaz Türkler ise ülkede sanayileşme çağını bile tamamlayamadı! Bırakın ekonomiyi, ortalama toplumsal kültürel bileşenler bakımından, ülkenin önemli bir kesimini, AB’ye kıyasla neredeyse ortaçağ ilişkileri içinde yaşayan bir ülke konumunda tuttu! Beyaz Türklerin merkez sağ kesimi, bütün bu nedenlerden dolayı iflas etti! Büyüyen bir nüfusun gereksinimlerine yanıt verecek bir ekonomi ve toplumsal refah/düzen yaratamayınca, yarattıkları ve elleriyle büyüttükleri AKP ve cemaat ortaklığına bu ülkeyi teslim ettiler! Şu hale bakın: Cüppelisi cüppesizi, takkelisi takkesizi, bu ülkeyi esir almış durumda... Cumhuriyetin özgür bireyleri ölüyor! Düşünce ve beyinlerini cemaatlere teslim etmiş yığınlar, ülkeye giderek egemen oluyor! Beyaz Türkler bu işi beceremedik! Üstüne üstlük, ülkenin ne zaman parçalanıp ayrılacağı zamanları bekler hale geldik! Acaba biraz kenara çekilme ve ülke yönetimini, Kürtlere ve Alevilere teslim etme zamanı mı geldi? Belki de ve bence de evet! Belki de korkulardan kurtulmanın, ülkeyi yeniden birleştirip bütünleştirmenin giderek elde kalan tek yolu/yordamı/yöntemi; Alevileri, Kürtleri sahnenin önüne almaktır! Beyaz Türklerin akil olanları da onlara danışmanlık yapmakla yetinebilirler! Bu ülke Beyaz Türkler ve dinci cemaatler kadar, hatta belki de bugün için daha çok, Kürtlere ve Alevilere de aittir! Ortaya böyle bir sandık konsa, sanırım seçeneğim bu olacaktır! ‘Uzlaşma değil dayatma’ İLHAN TAŞCI ANKARA - Hâkimler ve Savcõlar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkanvekili Kadir Özbek, anayasa değişikliğinin uzlaşma yerine “dayatmayla hatta neredeyse sopayla” yapõlmaya çalõ- şõldõğõ uyarõsõnda bulundu. Kavga gürültü ortamõnda yapõlan değişikli- ğin “Türkiye’ye hayır getirmeyeceği kesin” diyen Özbek, “Kuvvetler ayrılığından vazgeçiyorsak diye- ceğimiz yok. Eğer kuvvetler ayrılı- ğı olacaksa yüksek yargı kötürüm hale getiriliyor” dedi. Özbek, AKP’nin anayasa değişik- lik paketini hem kurul hem de yüksek yargõ açõsõndan Cumhuriyet’e de- ğerlendirdi. Anayasa değişikliğinin “kavga-gürültü ortamında” yapõl- maya çalõşõldõğõnõ anlatan Özbek, “Anayasa gibi kalıcı olması gereken bir metnin, demokratikleşme ve Avrupa Birliği beklentileri düşü- nüldüğünde uzlaşma unsurlarını ta- şıması gerekir. Böyle bir ortamda yapılması ileride birtakım sorun- lara sebep olacaktır. Uzlaşmadan çok dayatmayla, neredeyse sopay- la yapılacak” diye konuştu. ‘Pazarlık unsurları’ Bu ortamda yapõlan değişikliğin da- ha büyük sorunlar yaratacağõ uyarõ- sõnda bulunan Özbek, HSYK’ye ye- ni seçilecek gruplar, kişiler ve sayõlara ilişkin düzenlemelerin “bir takım pa- zarlık unsurları” taşõdõğõ izlenimi edindiklerini kaydetti. Özbek, “Seçi- lecek gruplar arasından da birta- kım meslek gruplarına adeta ‘sus payõ’ şeklinde düzenlemelerin mev- cut olduğunu düşünüyorum. Çok il- ginç şeyler var. Üye sayısı bir kere çok fazla. Normalde dinamik bir kurulun yapısına göre çok fazla üye var. Olabildiğince yüksek yargının etkisi kaldırılıyor. Yüksek yargı tamamen gözden çıkarılmış gibi. Yani yürütmenin, yargıda yer tut- ması. Yürütmenin yargının yerini alması demek zaten yargı bağım- sızlığının kalkması anlamına gelir. Anayasa değişiklik paketinden çok, genel olarak yüksek yargının yeni- den oluşturulması var. Böyle bir oluşumun Türkiye’ye hayır getir- meyeceği kesin.” ‘Yargı kötürüm olur’ Özbek, “Yargı savunma konu- muna düşürüldü” sözlerini anõm- satarak, “Hukuk sistemi açısından sakıncalı. Kuvvetler ayrılığından vazgeçiyorsak diyeceğimiz yok. Eğer kuvvetler ayrılığı olacaksa tamamen, kuvvetlerden birisinin yargının yerini tutmaması gere- kir. Olanlar yargının tamamen kö- türüm hale getirilmesi anlamına ge- liyor” diye konuştu. Özbek, bugün HSYK’nin hem asõl hem de yedek üyeleriyle toplanõlarak bir durum de- ğerlendirmesi yapacaklarõnõ belirtti. Özbek, HSYK’den ayrõlõrken de bir soru üzerine, Yargõtay Başkanõ Ha- san Gerçeker’in açõklamalarõnõn tü- müne katõldõğõnõ söyledi. Bakan ve müsteşar dõşõndaki kurul üyeleriyle dün bir çalõşma gerçekleştirdiklerini belirten Özbek, “Elimizdeki metin yargının sorunlarına yanıt verecek nitelikte bir metin değil. Niye ya- pıldığı, neden yapıldığı ve nasıl bir ortamda hangi düşüncelerle ya- pıldığı konusunda birtakım tered- dütlerimiz var. Kesinlikle vatan- daşın beklediği, vatandaşın lehine olabilecek bir çözüm olduğunu dü- şünmüyoruz” diye konuştu. “Da- nıştay’ın 2 olan üye sayısı 1’e dü- şürülüyor, Yargıtay’ınki korunuyor ama aynı zamanda 21’e çıkarıldı- ğı için onun da etkisini yok etmiş oluyor” bu durumu nasõl değerlen- diriyorsunuz sorusu üzerine Özbek, “Kusura bakmayın yüksek yargı ile dalga geçiyorlar. Bu kadar açıkça söylüyorum. Eğer kendileri bunu istiyorlarsa ciddiyetten uzak bir tas- lak diye düşünmek de mümkün” karşõlõğõnõ verdi. ‘Yasama-yürütme karışacak’ Prof. Dr. Köksal Bayraktar da de- ğişikliklerin yasama ve yürütmenin yargõya müdahalesi niteliğini taşõya- cağõnõ belirterek, “Zaten mevcut durumda dahi yargının gerçekten üçüncü bir güç olmasına aykırı idi. Bu yapılmak istenen değşiklikle aykırılık daha da derinleştirilip, yo- ğunlaştırılıyor. Yargıçlar kendi so- runlarıyla, özlük işleriyle ilgilene- meyecek. Yasama ve yürütme ka- rışacak. Adalet Bakanlığı daha et- kin olacak. Artık yargı, yasama ve yürütmenin etkisinde olacak” de- ğerlendirmesini yaptõ. Anayasa değişikliğinin “kavga-gürültü ortamõnda” yapõlmaya çalõşõldõğõnõ anlatan Özbek, “Böyle bir ortamda yapõlmasõ ileride birtakõm sorunlara sebep olacaktõr. Uzlaşmadan çok dayatmayla, neredeyse sopayla yapõlacak” değerlendirmesini yaptõ. ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Yargõtay Başkanõ Hasan Gerçeker, değişiklik paketinin anayasanõn başlangõç kõsmõn- daki kuvvetler ayrõlõğõ ilkesine aykõrõ olduğunu vurgulayarak, “Yapılmak istenen yargıyı ele geçirmekle eşanlamlı” dedi. Yargõtay Başkanlar Kuru- lu’nun, anayasa değişiklik pa- ketindeki yargõya ilişkin dü- zenlemeleri değerlendirmek üzere dün yaptõğõ toplantõ yak- laşõk 1.5 saat sürdü. Toplantõ- nõn ardõndan kurulda oybirli- ğiyle oluşan görüşleri Yargõtay Başkanõ Gerçeker açõkladõ. Ger- çeker, anayasa değişikliğiyle ilgili bir komisyon oluşturul- duğunu, komisyonun hazõrla- yacağõ raporun kamuoyuna açõklanacağõnõ bildirdi. Gerçe- ker şöyle konuştu: “Taslak metinde yargıyı da- ha da geriye götüren, yargı ba- ğımsızlığına aykırı düzenle- meler yapıldığını görüyoruz. Yargıyla ilgili düzenlemeler anayasaya aykırıdır. Anaya- sada kuvvetler ayrılığının be- nimsendiği belirtilmiştir. Kuv- vetler ayrılığı başlangıç kıs- mında değiştirilemeyecek mad- deler içinde yer almıştır.” ‘Hiç üye almasınlar’ 21 kişiden oluşmasõ öngörülen HSYK’ye yüksek yargõ tarafõn- dan 4 üye seçileceğini anõmsa- tan Gerçeker, “Yüksek yargı- nın, mahkemelerin devreden çıkarılmasını, etkisinin azal- tılmasının öngörüldüğünü gö- rüyoruz. Buna kesinlikle kar- şıyız. Öneri de getirebiliriz, yüksek yargıdan hiç üye al- masınlar, bu düzenleme daha sağlıklı olabilir!” diye konuştu. Yargõtay Başkanõ, düzenle- meyi “yargı bütünlüğünü boz- maya yönelik” bir uygulama olarak gördüklerini kaydeder- ken, “İlk derece mahkemele- ri ile yüksek yargı bütünlük içinde çalışmaktadır. Bütün- lüğü bozan Adalet Bakanı ve müsteşarının HSYK’de yer alması ve etkinliğini sürdür- mesidir. Yargının çok büyük sorunları çözülmezken bu tarz düzenleme yapmak kuşatmak değil yargıyı ele geçirmekle eş anlamlıdır” diye konuştu ‘Geniş mutabakat şart’ Gerçeker, parti kapatma da- valarõnõn Meclis iznine bağlan- ma girişiminin kuvvetler ayrõlõ- ğõna aykõrõ olduğunu belirtti. Gerçeker, şunlarõ söyledi: “İle- ride bu şekilde kurulan ku- rulların ne getirip götüreceğini göreceğiz. Bu tür değişiklik- lerin geniş mutabakatla ya- pılması gerekir. Köklü deği- şiklikler hep böyle oldu.” Anayasa paketini ‘ciddiyetten uzak’ diye niteleyen Özbek, ‘yüksek yargõyla dalga geçildiğini’ söyledi TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ [email protected] - www.mehmetfarac.com AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana Türkiye salt ekonomik açıdan değil toplumsal açıdan da ciddi bir yıkım yaşıyor. İşsizlik, ekonomik bunalım, pahalılık ve geçim sıkıntısı insanları ya boşanmaya götürüyor ya da intihara!.. Geçtiğimiz cuma günü bu köşede CHP’nin hazırladığı “AKP’nin Açılım Fiyaskosu” adlı kitapçıkta yer alan terör bilançosuna yer vermiştik. Kitapçıkta, AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından itibaren terör olaylarının her yıl giderek arttığına ve 719 askerin şehit olduğuna dikkat çekilmişti. Aşağıdaki bilgiler ise 2002 yılından bu yana Türkiye’de yaşanan intihar olaylarının çarpıcı sonuçlarını veriyor. BDP Van Milletvekili Fatma Kurtulan, kadın intiharlarına ilişkin olarak TBMM Başkanlığı’na bir soru önergesi vermiş. Soruyu, Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf yazılı olarak yanıtlamış. Kavaf’a göre, kadınlar genellikle psikolojik, erkekler ise ekonomik nedenlerden dolayı intihar ediyormuş! Kavaf’ın, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine dayanarak verdiği yanıtta; 1974-1999 yılları arasında yüz binde 2.28 olan intihar ortalaması 2006’da yüz binde 3.88 kişiye çıkmış! İşte AKP’nin iktidara geldiği 2002’den bu yana intihar vakalarındaki artışı gösteren rakamlar: 2002’de 1392 erkek, 909 kadın, 2003’te 1574 erkek, 1131 kadın, 2004’te 1681 erkek, 1026 kadın, 2005’te 1740 erkek, 963 kadın, 2006’da 1782 erkek, 1047 kadın, 2007’de 1808 erkek, 985 kadın, 2008’de 1924 erkek, 892 kadın. Kısacası Türkiye’de, 2002 yılından bu yana 11 bin 910’u erkek ve 6 bin 953’ü kadın olmak üzere toplam 18 bin 854 yurttaş canına kıymış! Yani orta ölçekli bir ilçenin nüfusu kadar insan, sağlıklı, huzurlu ve güvenli bir yaşam ortamı bulamadığı için göçüp gitmiş!.. Kadın intiharlarında gerekçe olarak aile içi tartışmalar ve aile baskısı öne çıkıyormuş! Erkek intiharlarının nedenleri arasında ise ilk sırada yüzde 23’le ekonomik nedenler geliyormuş! Görülüyor ki, on binlerce işyerinin kapandığı ve işsizliğin resmi olarak yüzde 14’e ulaştığı bir ülkede, sosyoekonomik kaos toplumu intihara sürüklüyor! Birileri ise halen kriz teğet geçmiş hikâyesiyle milleti uyuttuğunu sanıyor! Oysa Azrail yoksulluk, işsizlik ve bunalımın tam ortasından delip geçiyor!.. Azrail’in Teğeti!.. Geçtiğimiz haftalarda Habertürk TV’de Balçiçek Pamir’in “PKK ne istiyor” sorusunu yanıtlarken, örgütün mayıs ayından itibaren eyleme geçeceğini söylemiştim. Bu açıklamayı örgüt yönetiminin son dönemde satır aralarında sızdırdığı bilgilere, PKK’nin yaşadığı erozyona ve de “Kürt açılımı”ndan umut kesilmesine dayandırmıştım... Bu açıklamalarımın üzerinden çok geçmedi ve PKK geçtiğimiz yıllarda uyguladığı sinsi yönteme yeniden başvurdu. TSK çok uzun bir aradan sonra geçen hafta mayın tuzağına 3 şehit verdi. PKK’nin eyleme geçeceğinin belirtileri yalnızca bu olaylar değildi. Terör örgütünün çatı yapılanması olan KCK’yi yöneten Murat Karayılan’ın önceki gün yaptığı açıklamalar da tehlikenin giderek büyüdüğünü gösteriyor. Karayılan, Nevruz nedeniyle Kandil Dağı’ndaki karargâhında Reuters Haber Ajansı muhabirlerini ağırladı! 2009 yılının nisan ayında “siyasi çözümü teşvik için” eylemsizlik kararı aldıklarını anımsatan Karayılan, DTP’nin kapatılması ve belediye başkanlarının tutuklanmasıyla siyasal çözüm temelinin yok edildiğini öne sürdü. “Savaşa zorlanıyoruz” diyen Karayılan, “Çatışmaların başlatılması için bir tarih söz konusu mu” şeklindeki soruya şu karşılığı verdi: “Eğer adım atılmazsa, bu savaşa dönmeye yol açacaktır. Bir veya bir buçuk ay zaman kalmıştır. Askeri operasyonlar ile siyasi aktörlere karşı baskılar sürerse, barış söz konusu olamaz. Dolayısıyla bu bahar karmaşık ve çatışmalı olabilir.” Siyasal ve örgütsel açıdan ciddi erozyon yaşayan PKK’nin şiddeti dayatarak kazanım elde ettiği unutulmamalı! Mayıs ayı bu yüzden çok sıkıntılı bir sürecin habercisidir! Mayısın Sıkıntısı!.. Sonunda beklendiği gibi oldu... Medyayı, orduyu ve sivil toplum örgütlerini “Ergenekon” tehdidiyle, toplumu ise yasadışı dinleme kıskacıyla sindiren AKP iktidarı tek parti faşizminin son hamlesini de yaptı. Artık hedefte yargının ezilmesi, zayıflatılması ve elinin kolunun bağlanması var!.. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, hükümetin açıkladığı Anayasa değişikliği paketini değerlendirirken, “Bu değişiklik girişimi, AKP’nin korkularının Anayasa değişikliğine yansımış halidir. Anayasasının bu zihniyetle değiştirilmesi kabul edilemez. Bu, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nı AKP’lileştirme girişimidir” diyerek devletin adım adım kuşatıldığını çok güzel özetledi. Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ümit Kocasakal’ın dün yaptığı açıklamalar da ülkenin nasıl vahim ve tehlikeli bir tabloyla karşı karşıya bırakıldığını gösterdi. İşte “Bu değişiklikler felakete götürür” diyen Kocasakal’ın, üzerinde dikkatle düşünülmesi gereken değerlendirmeleri: “Parti kapatmada Meclis’in devreye girmesi, kuvvetler ayrılığının ortadan kalkması demektir. Her şey yasamanın elinde toplanıyor. Buna artık kimse hukuk devleti diyemez. Bunun amacının demokrasi olmadığı, yargının bağımsızlığının ortadan kaldırılması olduğu çok açıktır.” AKP, Anayasa değişikliği paketiyle yargının ve demokrasinin; daha açıkçası Türkiye’nin geleceğinin merkezine bir bubi tuzağı yerleştirmeye hazırlanıyor! Oy oranı giderek düşen AKP, bu paketi yasallaştırarak dinamikleri sindirilmiş, kitleleri yoksullaştırılmış, medyası susturulmuş ve yargısı zayıflatılmış bir ülkede, baskın seçime giderek bir kez daha iktidarda kalmak istiyor... Devletin ayakta kalan son burçlarını yıkmak için... Köşede bucakta kalmış Cumhuriyetin son eserlerini satmak için... Gözden kaçmış son birimlerde kadrolaşmak için... Ve de Tayyip Erdoğan’ı Hikmetyar’ın dizinin dibinden kaldırıp Atatürk’ün koltuğuna oturtabilmek için!.. Yani özetle Türkiye, ahval ve şeraiti müsait bir ortama hazırlanıyor!.. Niçin mi?.. Hâlâ anlamadınız mı?.. Felaketin Yasası!.. [email protected] Değişikliğin yargõ bütünlüğünü bozacağõnõ söyleyen Yargõtay Başkanõ, ‘büyük sorunlar dururken bu tarz düzenlemelere gitmenin kuşatmayla değil yargõyõ ele geçirmekle eşanlamlõ olduğunu’ söyledi Gerçeker: Paket anayasaya aykırı ‘GEÇ KALINMIŞ OLUMLU BİR ADIM’ İstanbul Haber Servisi - Hukukçular Derneği Plat- formu Sözcüsü Muhittin Köylüoğlu, Terörle Mü- cadele Kanunu’nda (TMK) yapõlacak değişiklikleri “Geç kalınmış ancak olumlu bir adım” olarak de- ğerlendirdiklerini ifade etti. Hukukçular Derneği Platformu, “TMK ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”na ilişkin gö- rüş ve önerilerini Legacy Ottoman Otel’de dün dü- zenledikleri basõn toplantõsõnda anlattõ. Hukukçular Derneği Platformu Sözcüsü Köylüoğlu, kamuoyun- da taş atan çocuklar yasasõ olarak bilinen Terörle Mücadele Kanunu’nda yapõlacak değişiklikleri “Geç kalınmış ancak olumlu bir adım” olarak de- ğerlendirdiklerini dile getirerek, “Meclis’teki siyasi partiler başta olmak üzere tüm kesimleri bu ta- sarıya destek olmaya davet ediyoruz” dedi. ‘DARBE ANAYASASI DARBECİ ANLAYIŞLA DEĞİŞTİRİLİYOR’ YARSAV’dan hükümete tepki ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - YARSAV Başkanõ Emine Ülker Tarhan, “Darbe anayasa- sının aynı darbeci anlayışla de- ğiştirilmeye çalışılmasıdır” dedi. Tarhan, YARSAV’da düzenle- diği basõn toplantõsõnda, anayasanõn 175. maddesine göre anayasa de- ğişikliklerinin TBMM tarafõndan yapõlmasõ gerektiğini anõmsattõ. Şu anki anayasa değişikliği çalõş- masõnõn tek parti tarafõndan ortaya çõkarõldõğõnõ ifade eden Tarhan, bunun anayasaya ve kuvvetler ay- rõlõğõ ilkesine aykõrõ olduğunu söy- ledi. Tarhan, “İktidarın yargıda karşılaştığı her engeli anayasa de- ğiştirerek aşmaya kalkışması, tepkisel bir yargıyı ele geçirme gi- rişimidir” dedi. Söz konusu metnin, kurumlarõn görüşü alõnmadan, katõlõm sağlan- madan hazõrlandõğõnõ vurgulayan Tarhan, “Katılım sağlanmadan hazır bir metin üzerinden görüş istenmesi sadece bir dayatmadır. Darbe anayasasının aynı darbe- ci anlayışla değiştirilmeye çalı- şılmasıdır” diye konuştu. Birbirinden tamamen bağõmsõz maddelerin birlikte oylanmasõnõn da halkõn kandõrõlmasõ ve tuzağa dü- şürülmesi olduğunu dile getiren Tarhan, referandum süreci kõsaltõ- larak toplumun aydõnlatõlmasõnõn da engellendiğini belirtti. Tarhan, “Bu metin, yürütmenin kendine tabi ve zinciri elinde bir yargı yarat- ma hırsının dışa vurumudur. Yargıya hiza bombasıdır” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle