Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ekonomi@cumhuriyet.com.tr
23 MART 2010 SALI CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 13
CMYB
C M Y B
Sosyal kulüp şeklinde olan
derneklerde üyelerin sosyal
ihtiyaçlarını karşılamak için
tüzelkişiliği olmayan ancak sanki
ayrı bir şirketmiş gibi vergiye tabi
tutulan iktisadi işletmeler önemli
işlev görür.
Bu işletmeler üyelerine hizmetleri
belli bir fiyattan sunar. Bu fiyat,
hizmetlerin maliyetini karşılamazsa
zarar doğar ve bu zarar da dernek
gelirleri ile finanse edilir. Dernek
gelirleri esas itibarıyla üye giriş
(duhuliye) ödentileri, yıllık ödentiler,
varsa kira gelirleri, faiz gelirleri,
bağış ve yardımlardan oluşur.
Dernek elde ettiği bu gelirlerle
derneğin genel yönetim giderlerini,
derneğin varlıklarının yenilenmesi,
bakımı ve onarımı gibi giderlerini
yaptıktan sonra kalan gelirle iktisadi
işletmelerin zararını kapatabilir.
Derneklerin kâr amacı ile hareket
eden kuruluşlar olmadığı için
üyelerine kaliteli ve piyasa
şartlarına göre daha iyi bir fiyattan
hizmet sunması ve bu nedenle
zarar etmesi olağandır veya yanlış
bir politika değildir. Ancak iktisadi
işletmeler piyasa şartlarına göre
çok da ucuz olmayan bir fiyattan
hizmet sunuyor ama buna rağmen
bir zarar söz konusu ise bu
durumda maliyetlerde bir sorun var
demektir. Maliyetler, verimsiz
harcamalar, yolsuzluk, aracı
komisyonları, pahalı alım, verimsiz
işgücü gibi sebeplerden yüksek ve
bu nedenle zarar söz konusu ise
burada yönetimsel bir hata vardır.
Yönetim, maliyetlerdeki kaçağa ya
göz yummaktadır ya da farkına
varamamaktadır.
İşte böyle durumda olan sosyal
kulüplerin verimli ve dikkatli bir
anlayışla çalışarak maliyetleri aşağı
çekerek iktisadi işletmeleri
zarardan kurtarmaları veya zararları
azaltmaları yoluna gitmeyerek
dernek gelirlerini bu zararın
kapatılmasında kullanmaları; hele
üye sayısını arttırarak duhuliye
gelirlerini bu faaliyetlere tahsis
etmeleri hem iktisadi hem de üyeler
arasındaki “eşitlik ilkesinin”
zedelenmesi anlamında büyük hata
olarak ortaya çıkmaktadır.
Örneğin üye sayısı 2 bin, fiziki
kapasitesi 2 bin birim olan bir
sosyal kulüp 10 yılda üye sayısını 5
bin, fiziki kapasitesini 2 bin 500
birime çıkartmış olsun. Bu durumda
başta kulübün her biriminden her
üye yararlanırken on yıl sonra bir
üye 1 birim yerine 0.5 birimden
yararlanmaya başlayacaktır. Yani
her yeni üye, hizmetlerden
yararlanma oranını azaltan bir etki
yapacaktır. Burada şu hemen ileri
sürülebilir: “Genel duruma göre bir
sosyal kulübün üye sayısı artsa bile
hizmetlerden yararlanmak isteyen
üye sayısı aynı oranda artmaz;
dolayısıyla yine faydalanma oranı bir
birime yakın olur.” Bu durumda da
hizmetlerden yaralanmayanlar
hizmetlerden yararlananları finanse
etme durumuna geçmişlerdir ki bu
yukarıda sözünü ettiğimiz üyeler
arasındaki eşitlik ilkesine aykırılık
oluşturur. Çünkü her üye bir
anlamda dernek varlıklarının
ortağıdır. Duhuliye de onun
sermayesini ifade eder.
Yukarıda verdiğimiz örnekte on
yılda giren üyenin ortalama 20 bin
TL giriş ödentisi verdiğini kabul
edelim. Bu durumda toplam dernek
havuzuna 50 milyon TL (yaklaşık 35
milyon dolar) para girmiş olacaktır.
Eğer iktisadi işletmeler zarar
ediyorsa bu paranın bir bölümü
fiziki kapasitenin artışında
kullanılacak, önemli bir kısmı
zararların finansmanına gidecek
yani heder edilecektir. Bu da
hizmetlerden yararlanma olanağı
olmayan veya az olan üyelerin
cebinden kulüp kartı (bahşedilen
şeref kartı) karşılığında paraları
alınmış ve çarçur edilmiş olacaktır.
Bu husus hem iktisadi gerçeklerle
örtüşmemektedir, hem de bu
durumda olan üyelere haksızlık
yapılarak hukuki anlamda bir
tartışmaya sebep olunmaktadır.
Bunun için bazı çözümler olarak;
yasal düzenleme ile duhuliye
gelirlerinin belli oranındaki tutarı
iktisadi işletmelere aktarmada bir
sınırlama veya ölçütler getirilmesi,
derneklerin tüzüklerine her
yönetimin uymak zorunda kalacağı
bazı sınırlamalar ve ölçütler
konulması, maliyetlerin, kaçakların,
yolsuzlukların sıkı biçimde
denetlenmesi, bu denetlemenin
yeterli olmayan dış denetimlerle
değil iç denetim mekanizmalarıyla
gerçekleştirilmesi tartışılabilir. Pek
tabii ki üyelerin bilinçli hareket
etmeleri esas olmalıdır.
İktisadi İşletmeleri Olan Derneklerde
Duhuliye Gelirlerinin Önemi
M A L İ Y E C İ G Ö Z Ü Y L E / M U S T A F A P A M U K O Ğ L U pamukm superonline.com
İŞÇİNİN EVRENİNDEN
ŞÜKRAN SONER
12 Eylül Kafası
AKP’nin 12 Eylül yaklaşımı, kafası ile
gündeme getirdiği anayasa değişiklik paketi dün
siyasi partilere, kamuoyuna sunuldu. Bakan
Çiçek‘in “Meclis çalışması” sunumu lafta; metin
Başbakanlık’ta, AKP Genel Merkezi’nde hazırlandı.
Ortada milletin vekillerinden oluşmuş bir meclis
yerine, Başbakan’ın seçtiği, geleceğini onun
iradesine teslim etmiş, iki dudağından çıkacak
buyruğa göre oyunu kullanan Meclis çoğunluğu
var. Zaten gündeme gelen anayasa değişikliği
paketinde makyaj, cila olarak getirilmiş sözde
demokrasi yaldızının altında, AKP’nin mutlak
iktidarı için öngördüğü yargıyı tümden ele geçirme
ile, kendisinden sorulabilecek olası hesapların
önünü kesme var. Hukukçunun dediği gibi
“kuvvetler birliği” dayatılıyor, çoğunluk
diktatörlüğünün önü iyice açılıyor...
Hani yasaklı 12 Eylül düzeninin, yasaklı 12 Eylül
anayasasından kurtulma sloganı ile yola çıkılıyor
ya.. kötü bir şaka gibi, 12 Eylül’ün ruhu, anayasa
değişiklik paketinin hazırlanışı, kabul ettirme
yöntemlerinden, yasa koyucunun, iktidar gücünün
beklentilerine kadar her şeyine yansımış bulunuyor.
Türkiye’yi demokratik örgütlenme, toplumsal
birikimi ile yürümeye çalıştığı demokrasi yolundan
alıkoyan, bambaşka bir noktadan, geri çizgide
yürümek zorunda bırakan askeri darbe kültürü,
gücü, bu kez sivil iktidar eliyle, sivil darbe baskısı,
gücü olarak dayatılıyor...
12 Eylül anayasa taslağının, konseyin olmazları,
istemleri çerçeveleri önceden çizilmiş olarak, kapalı
kapılar arkasında birilerine hazırlatılıp vitrin
boyamak üzere sözde kamuoyunun tartışmasına
açıldığı günler gerilerde. “On binlerle insanın
cezaevlerinden, işkencelerden geçirilip, solun,
demokratik örgütlülüklerin, kazanımlarının silindir
gibi ezildiği günlerin baskı, korku, yılgınlık gücü, hiç
bugünkü ile aynı olabilir mi?” diye bir itiraz da haklı
görülebilir. Ancak bugünün sivil iktidarının baskı
gücünün sırtını küresel saldırı, artı 12 Eylül
sayesinde Türkiye’de yaşanan demokratik
örgütlülük, açılım vurgununa dayadığını sakın
unutmayalım. 12 Eylül yasaklı anayasasının
kamuoyunun tartışmasına açıldığı süreçteki
örgütlülük zafiyeti, demokratik anlayış kaybından
daha moralli bir kamuoyu gücü, gerçeği,
demokrasiye sahiplenme örgütlü gücünden söz
etme lüksümüz yok.
12 Eylül Anayasası da taslak metin olarak ilgili
tüm kurumların görüşüne, tartışmasına
sunulmuştu. Tartışmaların kamuoyuna, kitlelere mal
olacağı etkin muhalefet gücü, örgütlülüğü
olmayınca, olamayınca çok ciddi, çok haklı
eleştiriler, karşı duruşların bir işlevi olamadı. Vitrin
için izin verilen ilk açık oturumlardan birinde,
yanımda konuşmacı Uğur Mumcu’nun, hukukçu,
mizah gücünü de kullanarak, demokrasiyi gelecek
kuşaklara dönük olarak katledecek metni nasıl ağır
eleştirdiği anafikir olarak belleğimde. Anayasanın
insan hakları, düşünce özgürlüğü, sendikal haklar,
sosyal haklar ayağının bilimsel tartışmasını yapma
görevini Türk-İş doğrudan üstlenemeyince, Türkiye
Gazeteciler Sendikası olarak bize düşmüştü. Ağır
hak gasplarını ortaya koyan bilimsel metni,
kocaman bir beyaz kitapçık olarak konseye
gönderme görevi de...
Özetle anayasanın insan haklarının her alanına
dönük olarak, hakları düzenleme başlıkları altında
nasıl da hakların içini boşalttığı, uzman bilim
insanlarının görüşleri ile anlatılmaya çalışılmıştı.
Medyanın, kamuoyuna açık tartışmalarında yasaklı
düzenin bedelleri, sorun olacak boyutlarının
dillendirilmemiş bir yanı, boyutu kalmadığını
biliyorum. Referandum oylamasında neyi
değiştirebildi ki? Halkımız ister korku, yılgınlık,
isterse bir an önce sivil yönetimlere dönme
uyanıklığı, en kötüsü de anayasaların
yaşamlarındaki sonuçlarının algılanmasından
uzakta, yüzde 92 ile 12 Eylül anayasasına “evet”
demedi mi?
12 Eylül’ün yasaklı anayasa düzeninden bizi
kurtaracak, demokratik açılımı amaçlayan bir
anayasadan söz edebilmek için gerçek demokratik
güçlerin, gerçek temsilini içeren, bir özel meclis ya
da hazırlayıcı kuruldan ortaya çıkmış bir bütün
metin zorunluluğu bir yana... AKP iktidarının acil
konulara dönük bir paket değişikliği için bile iyi
niyetinin söz konusu olmaması iç karartıcı. En acil
gündeme alınması gereken demokratikleşme
konuları atlanırken AKP’nin iktidar gücünü
katlamaya, önünü açmaya yönelik hesaplarla, oldu
bitti metinle gelinmesi en büyük tehdit...
12 Eylül kafası ile yola çıkıldığı, haberlerde özet
olarak sunulan değişiklik metinlerinin kaleme
alınışında bile var; değişikliğin öngörüldüğü hak
tanımı yapıldıktan sonra “ancak”la yola devam
ediliyor, sonrasında hakların uçurulması
düzenlemeleri gündeme geliyor. Hani tuzak,
makyaj olarak, referandumda kitleleri yargının ele
geçirilmesine, gaspına karşı yumuşatmaya yönelik
öngörülmüş kamu çalışanlarına sendikalaşma
hakkı düzenlemesi var ya.. metinde toplusözleşmeli
sendikalaşma hakkı, anayasa düzenlemesiyle
tümden yasaklanıyor...
soner@cumhuriyet.com.tr
Akgiray ‘sukuk sertifikasõ’nõn yakõnda yasallaşacağõnõ ve Körfez sermayesinin önünün açõlacağõnõ ileri sürdü
İslami sermayeye yeni kâğõt
Ekonomi Servisi - Görev-
deki ilk yõlõnõ dolduran Serma-
ye Piyasasõ Kurulu (SPK) Baş-
kanõ Vedat Akgiray, Kira Ser-
tifikasõ Tebliği’nin bugünlerde
yayõmlanacağõnõ ve ardõndan
özellikle Körfez ülkelerinden
milyar dolarlarõ bulacak bir
kaynak girişinin önünün açõ-
lacağõnõ söyledi.
Akgiray, Ekonomi Ga-
zetecileri Derneği’nin
(EGD) düzenlediği
toplantõda serma-
ye piyasasõnda
spekülasyon,
manipülas-
yon, yeni dü-
zenlemeler ve hedefleriyle ilgi-
li şunlarõ söyledi:
Sukuk: Faizsiz borç kâğıdı
Körfez’de çok ciddi sermaye
var. Fakat parayõ “sukuk” denen
formatta vermek istiyorlar.
Citibank ve HSBC ile görü-
şüyoruz. Körfez’de şu anda gi-
decek yer arayan 1-1.5 trilyon
dolar var. Bu para artõk Batõ’ya
akmõyor, Uzakdoğu’ya da git-
miyor. Buradan Türkiye’ye çok
milyar dolar düşebilir. (İslami ku-
rallara göre kredi ve finansman
piyasalarõnda kullanõlan bono
benzeri enstrümanlara genel ola-
rak sukuk -kira sertifikasõ- adõ ve-
riliyor. İngiltere’de kullanõlan
bu borç enstrümanõyla dünyada
150 milyar dolarõn üzerinde bir
piyasa oluşmuş durumda.)
40-50 kişiyi sepetlersek
Sermaye Piyasasõ Kanunu’nu
Meclis’e sunmak üzereyiz. SPK
bu yõl manipülasyona yönelik bir
erken uyarõ sistemini kullanma-
ya başlayacak. Bu piyasada kü-
çük veya büyük dokunulmaz
hiçbir oyuncu yok. İMKB’den
40-50 kişiyi sepetleyebilirsek
güven konusunda önemli adõm
atmõş olacağõz.
Dört kulübe uyarı
Akgiray, hisseleri borsada işlem gören hal-
ka açõk futbol kulüplerinin profesyonelce
yönetildiği konusunda tereddütleri oldu-
ğunu belirterek “Fiyat oluşumu konu-
sunda büyük şüphelerimiz var” dedi.
Halka açõk olan 4 futbol kulübünün de
çok yanlõş bir yapõ ile bu işe başla-
dõklarõnõ ifade eden Akgiray konuyla
ilgili şöyle konuştu:
“Şu anda 4 kulübümüz halka açık.
4’ü de çok yanlış yapı ile bu işe baş-
lamışlar. Onu düzeltmek SPK’nin işi
de değil. Fakat eğer bir finansal ya-
pı sürdürülebilir değilse sonunda
birileri bu işten zarar görür. Zarar
gören de oradaki masum, küçük ya-
tırımcı olsun istemiyoruz. Borsada-
ki fiyat oluşumu konusunda çok bü-
yük şüphelerimiz var. Bütün bunla-
rı üst üste koyunca rakamlar fevka-
lade büyüyor. Düşünün bir yayın iha-
lesinde 400 milyon dolarlar konuş-
maya başladık. Milyar dolarlara gi-
diyor bu işler. Dolayısıyla bu yanlış-
lığın bir an evvel düzeltilmesi gerek.”
PORTFÖY YÖNETEN GAZETECİLER
KARAR BİLE YOKMUŞ
EMO, dağıtım
özelleştirmelerine
dava açtı
HAKSEN, listede olmayan 1 milyon 900 bin kişiye haksõzlõk olduğunu öne sürdü
KEY’de sorunlar bitmiyor
MURAT KIŞLALI
ANKARA - Elektrik Mühendisleri Oda-
sõ (EMO), Özelleştirme İdaresi Başkanlõ-
ğõ (ÖİB) tarafõndan çõkõlan Vangölü, Çam-
lõbel, Fõrat ve Uludağ elektrik dağõtõm böl-
geleri ihalelerinin iptali için Danõştay’da
dört ayrõ dava açtõ. Dava dilekçelerine gö-
re, ÖİB’nin, her biri ayrõ ayrõ özelleştiri-
len dağõtõm şirketleriyle ilgili bireysel
Özelleştirme Yüksek Kurulu (ÖYK) kararõ
oluşturmadõğõ ortaya çõktõ. Anayasanõn
elektrik dağõtõm hizmetini imtiyaz olarak
kabul etmesine karşõn, ÖİB dağõtõm şir-
ketleriyle bir imtiyaz sözleşmesi de imza-
lamazken, ihaleyi kazanan alõcõlara başka
şirketleri yüzde 49’a kadar ortak alma ola-
nağõ tanõnmasõnõn da İhale Yönetmeliği’ne
aykõrõ olduğu anlaşõldõ.
EMO adõna avukat Hayati Küçük’ün
Danõştay’da açtõğõ dört davanõn aynõ ge-
rekçeleri içeren dilekçelerinde, TEDAŞ’õn
değil, bu kuruluşa bağlõ elektrik dağõtõm
anonim şirketlerinin özelleştirildiğine vur-
gu yapõlarak “TEDAŞ’la imzalanan iş-
letme hakkı devri sözleşmelerine taraf
olan şirketlerin, 20 ayrı dağıtım böl-
gesinde 20 ayrı tüzelkişiliğe sahip da-
ğıtım şirketi kurularak özelleştiril-
meleri için, bu şirketlerle ilgili ayrı ay-
rı özelleştirme kapsam ve programa
alınmasına yönelik ÖYK kararı oluş-
turması gerekmektedir” denildi. Di-
lekçede her şirket için ayrõ ayrõ ÖYK ka-
rarõ bulunmadõğõ belirtildi.
Anayasaya da aykırı
Dilekçede, “Temel kamu hizmetle-
rinden olan elektrik dağıtım faali-
yetlerinin, imtiyaz sözleşmesi yapıl-
maksızın özel kişilere devredilmesi,
anayasanın 155. maddesinde belirtilen
Danıştay’ın düşüncesini 2 ayda bil-
dirme görevini de engelleyeceğinden,
anayasaya ve kamu yararına aykırılık
teşkil edecektir” denildi.
ANKARA / İSTAN-
BUL (Cumhuriyet) -
KEY’de ikinci dönem öde-
melerde de sõkõntõlar yaşa-
nõyor. Gazetemizi İstan-
bul Bostancõ’dan arayan
bazõ hak sahipleri, saatler-
ce sõra bekledikten sonra
bankadan eli boş dönmek-
ten yakõndõ. Ziraat Banka-
sõ yetkilileri ise genel bir
sorun olmadõğõnõ, münferit
sõkõntõlar yaşanabileceği-
ni belirterek bunlarõn da gi-
derileceğini aktardõ.
Kamu Çalõşanlarõ Hak
Sendikalarõ Konfederas-
yonu (HAKSEN) Genel
Başkanõ Ayhan Çivi, Ko-
nut Edindirme Yardõmõ
(KEY) ödemelerinin baş-
lamasõyla ilgili olarak “Bu
listenin yayımlanması
için 20 ay beklendi ama
sonuç olarak dağ fare
doğurdu diye düşünüyo-
ruz” dedi.
Çivi, basõn toplantõsõnda,
ödemeler için açõklanan
ilk listede ismi çõkmayan
ve itiraz eden hak sahiple-
rinin bu listede de isimle-
rini göremediğini söyle-
di. İsmi açõklananlar için
ise çok cüzi bir miktar
ödeme görüldüğünü bil-
diren Çivi, “100 TL’ye
kadar olan kişi sayısı 350
bin. Büyük umutlarla 1
milyon 600 bin kişi KEY
ödemesi alacak diye açık-
lamalar yapılmıştı res-
mi makamlarca. 350 bin
kişinin alacağı rakam 1
TL ile 100 TL arasında-
dır. KEY’i tam olarak
alacakların oranı ise yüz-
de 10’dur” diye konuştu.
Çivi, sözlerini şöyle sür-
dürdü: “Eğer biz devlete
borçlu olsaydık, devlet
bizden yüzde 56 gecikme
zammı alacaktı. Oysa bi-
ze yüzde 10 gecikme
zammı vermiştir. Hak
sahipleri yüzde 46 civa-
rında kayba uğramıştır.
Yüzde 10’un biz neye
dayanılarak verildiğini
araştırdık, parlamento-
daki tartışmalar sırasın-
da bunun enflasyona en-
dekslendiğini gördük.
Devletin de gecikme
zammı uygulaması ge-
rekiyor.”
Öte yandan Çivi, son
listede 1 milyon 600 bin
kişi açõklandõğõnõ 1 milyon
900 bin kişinin isminin
listelerde hiç çõkmadõğõnõ
iddia etti. Çivi, “Bu liste-
de adı olmayan ikinci lis-
teyi bekleyecek ya da
mahkemenin yolunu tu-
tacak” dedi.
BMC’nin 1964’ten bu yana ürettiği 300 bininci araç olan
alçak tabanlı solo tipi otobüs için Otobüs Fabrikası’nda
tören düzenlendi. Şirket Üst Düzey Yöneticisi Mehmet
Demirpençe, yurtdışına teknoloji satan tek Türk otomo-
tiv şirketi olduklarını söyledi. (Fotoğraf: AA)
Otomotivciler ihracatta ‘gaza bastı’
Ekonomi Servisi - Devlet Bakanõ Zafer
Çağlayan Otomotiv Sanayii üst düzey
yöneticileriyle bir araya geldi. Çağlayan, 1-
12 Mart ve 1 Ocak - 21 Mart dönemini kap-
sayan ihracat rakamlarõnõ da açõkladõ.
Sektörün yakaladõğõ ihracat rakamlarõnõn
sevindirici olduğunu kaydeden Çağlayan,
“1 Ocak-21 Mart arasındaki 80 günlük
dönem içerisinde de toplam taşıt araçları
ve yan sanayisi ihracatımız 4 milyar 42
milyon dolara ulaşmış. Yani aylık orta-
lama 1.5 milyar dolar. Böyle giderse yıl
sonunda 17-18 milyar dolarlık bir ihra-
cat hacmine ulaşırız” dedi.
Şu anda dünyada otomobil konusunda
önemli çalõşmalar yapõldõğõnõ da anlatan
Çağlayan, Türkiye’nin de yarõştan kop-
mamasõ gerektiğini söyledi. Çağlayan,
EKK’de sektör temsilcilerinin katõlacağõ-
nõ ve elektrikli oto konusunun ne olduğu-
nu, neler yapõlmasõ gerektiğini, altyapõsõ-
nõn oluşturulmasõ ve mevzuat düzenle-
mesi konularõnõn görüşüleceğini söyledi.
Otomotiv sektöründe bu yõl bir KDV,
ÖTV veya hurda indirimi düşüncesi olup
olmadõğõ yönündeki sorular üzerine Çağ-
layan, şu anda gündemde böyle bir konu-
nun olmadõğõnõ söyledi.
Özdilek’ten,
Eskişehir’e yatõrõm
PELİN GEL AĞAN
ANTALYA - Özdilek Yönetim Kurulu Başkanõ
Hüseyin Özdilek, yatõrõmlarõna devam ettiklerini söy-
ledi. Özdilek, Eskişehir’de 35 milyon dolarlõk alõş-
veriş merkezi ve rezidansa başladõklarõnõ belirtti.
Özdilek’in Antalya’da yapõlan bayi toplantõsõnda
gazetecilerin sorularõnõ yanõtlayan Hüseyin Özdilek,
Eskişehir’de yapõmõna başladõklarõ alõşveriş merke-
zi ve rezidans yatõrõmõnõn 2011’de tamamlanacağõ-
nõ ve önümüzdeki yõllarda İstanbul’da da bir otel pro-
jelerinin olduğunu söyledi. Yatõrõm hakkõnda bilgi
veren Özdilek, konuşmasõ şöyle sürdürdü:
“Merkez 30 bin metrekare kapalı alandan
oluşacak. İçerisinde sinemalar, fast food alanla-
rı ve mağazalar bulunacak. Merkezde 500 kişi-
yi istihdam edeceğiz. Alışveriş merkezi yanına da
72 tane rezidans yapmayı planlıyoruz.”
Vedat Akgiray,”Körfez’de 1-1.5
trilyon para var, gidecek yön arõyor.
Bunlar sukuk denen formatta parayõ
vermek istiyorlar. Politikacõlar
korkuyorlar siyasi anlamõ
olur diye. Ama yeni kira
sertifikalarõ tebliğimiz
yayõmlanacak. Para
gelsin de nasõl
gelirse gelsin diye
mantõk var” dedi.
HAKSEN’e göre 350 bin kişinin alacağõ
rakam 1 ile 100 TL arasõnda. KEY’i tam
olarak alacaklarõn oranõ ise yüzde 10.
Listelerin eksik olduğu iddia edildi, kimi hak
sahipleri parasõnõ alamamaktan yakõndõ.
BMC’NİN
300 BİNİNCİ
ARACI
TÖRENLE
TRAFİĞE ÇIKTI
10-15 milyon dolar portföyü olan gazeteciler
haberi hayali. Fakat haberin önemini bilerek,
bunun farkõnda olarak yanlõş yönlendirici,
yanõltõcõ haber, bilgi yayarak kişisel menfaat
sağlamak, içten öğrenilenlerle aynõ suçtur. Bunu
yapan gazeteci olabilir, patron olabilir, bunlarõn
olmamasõnõ istiyoruz. Yoksa bugün tüm basõn
mensuplarõnõn portföylerini
verebilirim. Kişi başõna kayõt var bizde. Ama
kimsenin peşinde giderek bu işi yapmayacağõz.
Konuyu 6-7 aydõr araştõrõyoruz. Nasõl yapacağõz
diye. Kafa yoruyoruz. Herhangi bir medyada,
gazetede tavsiyede bulunmasõ okey. Ama altta
yazacak. Ben de aldõm bu kâğõttan, kaynağõm bu
diye... Herkesin rõzasõnõ, okeyini alarak bir
şeyler yapacağõz, orasõ kesin.