25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 MART 2010 ÇARŞAMBA 16 KÜLTÜR DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Kavafis Konstantinos Kavafis’in Alova ile Barış Pirhasan’ın çevirdikleri şiirleri onuncu basımına ulaşmış: “Bu Kenttir Gidip Gideceğin Yer” (Can Yayınları). Aynı şairden Cevat Çapan ve Özdemir İnce’nin yaptığı çevirilerin de birkaç kez basıldığı düşünüldüğünde ülkemiz şiir yayıncılığı ve okurları bakımından şaşırtıcı bir durum. Günümüz şairleri kitaplarını bastıracak yayınevi bulamazken yüz yıl önce yaşamış bir ozanın çeviri şiirlerinin bu denli ilgi uyandırması nasıl açıklanabilir? Kavafis elbette sıradan bir ozan değil. Hem kendi dilinin, hem de yeryüzünün önde gelen ozanlarından. Üstelik bu önem, onun son derece sıradan bir hayattan çıkardığı, sıradan bir yalınlıkla yazılmış şiirleriyle oluşmuş. İskenderiye’de doğsa da İstanbullu, Fenerli bir ailenin çocuğu Kavafis. Çocukluğunun bir bölümü de İstanbul’da geçmiş. Ama yaşamını İskenderiye’de sürdürmüş. Amerikalı edebiyat eleştirmeni C. M. Bowra, yirminci yüzyılda dünya şiirini yenileştirmiş yedi büyük ozanı incelediği “Yaratıcı Deney” adlı kitabında ilk Kavafis’i ele alır. Ona göre ozan, ne Doğu ne de Batı şiirinden etkilendi. İçinde yaşadığı koşulların kendisine sunduğu doğal içgüdüyü izleyerek yepyeni bir şiir yarattı. Aynı yıllarda Batı şiiri, kapitalizmin doruklarına ilerlediği bir dönemde kapitalist üretim ilişkilerinin ve getirdiği kozmopolit yaşam biçiminin şiirini arıyor, bunun yollarını açabilmek için türlü anlatım yolları deniyordu. Olağanüstü ölçüde ekonomik ve süssüz olan Kavafis şiiri, günümüzün yaygın deyişleriyle söylersek “minimal” ve “organik” bir şiirdir. Kimi zaman günlük hayatın sıradan olaylarını, kimi zaman da tarihsel görkemli sahneleri dizelere dökerken geldiği hep aynı yerdir: “Hayat, her şey geçiyor işte...” Ancak her şey gelip geçerken, insanlığın o sonsuz kültür birikimi oluşuyor. İşte Kavafis’in şiirinde bulduğumuz, o gelip geçen hayatın anlatımından çıkan kalıcılıktır. Daha güzel bir toplumda, ilerde Bir başkası tıpkı bana benzeyen Çıkar kuşkusuz, yaşar özgürce Çeviri şiir alanında görece yüksek satışlara ulaşmış Kavafis dışında üç ozan daha sayabiliriz: Bertolt Brecht, Louis Aragon ve Yannis Ritsos. Her üçü de yirminci yüzyılda ülkelerinde sol düşüncenin bayrağı olmuş ozanlar. Brecht ve Ritsos, ülkemizde mücadele şiirleriyle ünlenirken Aragon’un sevilme ve çok okunma nedeni Elsa’ya yazdığı sevda şiirleri. Kavafis, bu kategorilerin hiçbirine girmiyor. Şarkılaştırılıp söylenen, dillere düşen dizelerin gizi, insana özgü, değişmez yalın gerçekliğin görünümlerini dile getirebilmiş olması. Bu kadar okunup, üst üste basımlar yaptığına bakılırsa demek, şiirin de böylesi gerekmiş. Herkesin yerinde duramayıp, sürekli başka yerler aradığı günümüz dünyasına onun diliyle seslenmeli belki de: Yeni ülkeler bulamayacaksın, başka denizler bulamayacaksın Bu kent peşini bırakmayacak turgay@fisekci.com kultur@cumhuriyet.com.tr CMYB C M Y B Kültür Servisi - Şehrin farklõ noktalarõ- na klasik müzik ile ulaşmak, şehri sanat faa- liyetleri ile birbirine bağlamak amacõyla Bosch, YOYO Düşlersarar Prodüksiyon Şirketi işbirliğiyle, “Genç Klasikçiler” adõyla İstanbul’da bir festival düzenliyor. 21 Mart’ta saat 19.00’da Seyrantepe Sanayi Mahallesi’ndeki StüdYOYO’da gerçek- leştirilecek konser ile başlayacak festiva- lin tanõtõmõ, YOYO Düşlersarar Kurucusu Şafak Taner, Bosch Beyaz Eşya Pazarlama Müdürü Neylan Süer, piyanist ve besteci Fa- zıl Say, piyanist Birsen Ulucan, genç yete- neklerden arpist Meriç Dönük’ün de katõldõ- ğõ basõn toplantõsõyla yapõldõ. Basõn toplantõsõnda konuşan Fazıl Say, Mil- li Eğitim Bakanlõğõ ve Kültür ve Turizm Ba- kanlõğõ’nõn en çok sahip çõkmasõ gereken fes- tivallerin çocuklarla gençleri müzikle buluşturan bu tür festivaller olduğunu belirterek, “Klasik müzik konserlerini pahalı bulanlar var, ki bu doğru değil. Bu konserlerin tanıtımı ve alışkanlığı olmadığı için bu bir problem, bu festival bu soruna büyük bir çözüm getire- cek” dedi. Burçin Büke, Birsen & Özcan Ulucan, Cem Mansur, Fazıl Say, Gülsin Onay ve Şi- rin Pancaroğlu’nun onur konuklarõ olacağõ ve toplam 116 sanatçõnõn katõlõmõyla gerçekleşe- cek festivale 25 genç Yunanlõ sanatçõ da katõ- lacak. Festival boyunca İstanbul Metrosu’nda özel olarak giydirilen vagonlarda, Seyrantepe’de belirlenmiş 6 devlet lisesinin konferans ve spor salonlarõ ile StüdYOYO gibi çeşitli mekânlarda konserler verilecek. Festival 29 Mart’a kadar sürecek. (www.gencklasikciler.org) ALPER TURGUT İ stanbul ve Adana’da en iyi film ödüllerini kazanan Aslı Özge yö- netimindeki “Köprüdekiler”, yaklaşõk bir yõl sonra, bu hafta gösteri- me giriyor. Zeki Demirkubuz’un, “Yaşama böyle bir yerden bakıldığına daha ön- ce hiç rastlamamıştım. Film üstü bir şey”, Kutluğ Ataman’õn, “Özgün. Ce- sur. Sinemada çok yeni bir damar...” ve Nuri Bilge Ceylan’õn, “Zarif ve çok katlı bir kararlılığa sahip bir biçim ile buyurgan olmayan bir çözümlemeyi bir araya getirebilmiş ender bir film. Tuhaf bir şekilde sahici ve spontane ama aynı zamanda her şeyin kıvrak bir zekâ tarafından bütünüyle kont- rol altında olduğunu hissettiren de- taylar...” diyerek övdükleri film, hiç kuşkusuz alõşõlmadõk bir yol izliyor. Birbirine teğet geçen paralel hayatlar üzerine bir film bu, hem kurmaca hem belgesel ama daha çok deneysel... Fil- min konusu ise kõsaca şu: Kentin va- roşlarõnda yaşayan, kentin merkezinde ise varoluş mücadelesi veren çiçekçi Fikret, dolmuşçu Umut ve trafik polisi Murat’õn hayalleri, birbirlerinden ha- bersiz, her gün Boğaz Köprüsü üzerin- deki sonsuz trafikte milyonlarca İstan- bulluyla birlikte kesişir... Senarist-yönetmen Aslõ Özge ile “Köprüdekiler”i ve gelecekteki pro- jelerini konuştuk. -“Köprüdekiler” için ‘belgesel bir film, kurmaca dalında niye yarıştı- rılıyor’ gibi eleştiriler gelmişti... Ne düşünüyorsunuz bu eleştiriler hak- kında? Benim belgesel bir tarzõm yok, bel- gesel bir tavrõm var. İncelemek, kafa yormak, araştõrmak, bir belgesel öze- niyle üzerinde çalõşmak... Ama “Köprüdekiler”, belgesel bir film değil. Film çok doğal olduğu için belgesel yakõştõrmasõnda bulunuyor- lar. Ama biz, her şeyi kategorize etme- yi seviyoruz. - İstanbul’un farklı yerlerinde ya- şayan, yolları Boğaz Köprüsü’nde ke- sişen insanların öyküsünü anlatıyor- sunuz filminizde? “Köprüdekiler”i çekme fikri nasıl oluştu? Bir gün Boğaz Köprüsü trafiğinde sa- tõcõlarõn fotoğraflarõnõ çekerken aklõma onlardan birisiyle kalkõp evlerine gitme fikri geldi. Köprünün birbirlerinden habersiz pek çok insanõn kesişme nok- tasõ olmasõ da birbirine teğet geçen paralel hayatlar üzerine bir film yapma fikrini doğurdu. -Filminiz, Boğaziçi Köprüsü’nü mesken tutan insanlar aracılığıyla bir bakıma İstanbul’u da anlatıyor. İs- tanbul’la ilişkiniz nedir? Ben İstanbulluyum, bu kentte doğdum ve büyüdüm. Ve İstanbul, birçok öykü barõndõrõyor. -Ama Almanya’da yaşıyorsu- nuz...Türk ve Alman sineması, han- gisi daha çok ilginizi çekiyor ya da he- yecanlandırıyor? Berlin’e felsefe okumak için gitmiş- tim, ancak Almanca felsefe öğrenmek bana zor geldi. Sonra sinemada karar kõl- dõm ve ödevime iyi çalõştõm. İlgimi el- bette öncelikle Türk sinemasõ çekiyor. Nuri Bilge Ceylan’õn başõnõ çektiği ku- şak çok farklõ filmlere imza atõyorlar. -Gerçek karakterleri, filminizde yer almaları için ikna etmek kolay ol- du mu? Dolmuş şoförü ve eşi, köprüde çiçek satan genç... Hepsi de gerçek karakter- ler. İlk çevirdiğim dolmuş, filmde oy- nayan Umut’un dolmuşuydu ama çi- çekçi Fikret’e ulaşana dek pek çok in- sanla tanõştõm, evlerde görüşmeler yap- tõm... Bazõlarõna ulaşmak kolay oldu, bazõlarõna ise zor. Emniyet Genel Mü- dürlüğü ise çekimlerde polis memurla- rõnõ kullanmamõza izin vermediği için sadece polis rolünü, bir aktör üstlendi. -“Köprüdekiler”, başka ülkelerde de gösterime girecek mi? Film, Türkiye’den sonra Almanya, İn- giltere, İrlanda, Hollanda, Romanya ve Avusturya’da gösterime girecek. Fransa ile ise görüşmeler sürüyor. Be- ni en çok memnun edense filmin, hõz- la yükselen ve sinemasõnõ büyük bir be- ğeni ile takip ettiğim Romanya’da da gösterilecek olmasõ. -Yeni film projeniz “Soluksuz”un derdi nedir ve oyuncularınız yine sokaktaki insanlar mı olacak? Bireyselleşme, bağõmsõzlaşma ve ai- leden kopuş. Eğitimli, burjuva bir aile üzerinden aile yapõsõnõ sorgulamak is- tiyorum. Bu kez profesyonel oyuncu- lar arõyoruz, ancak aklõma yatan ama- tör birini de filmde oynatabilirim. Aslõ Özge’nin yazõp yönettiği ödüllü filmi ‘Köprüdekiler’ 19 Mart’ta sinemalarda Köprüde kesişen hayatlar Kültür Servisi- Çağdaş Türk edebiyatõnõn önde gelen yazarla- rõndan Füruzan, bugünden baş- layarak mart ayõ sonuna kadar Fransa’nõn çeşitli kentlerinde bir dizi etkinliğe katõlacak. 2008 yõ- lõnda Füruzan’õn “Parasız Yatı- lı” adlõ öyküsünü Elif Deniz ve Pierre Vincent‘õn çevirisiyle küçük bir kitapçõkta yayõmlayan Bleu autour yayõnevi, bu kez “Parasız Yatılı” kitabõnõn ta- mamõnõ yine aynõ ikilinin çeviri- siyle Fransa’da Türkiye Mevsimi ve Paris Kitap Salonu çerçeve- sinde Fransõz okurlara sunuyor. Paris’teki Yazarlar ve Edebiyat Evi, Fransa’da Türkiye Mevsimi için Fransõzcaya çevrilmiş 5 Türk kadõn yazara, kendileriyle birlikte henüz Fransõzcaya çevrilmemiş bir yazar davet etmelerini öner- di. Füruzan da davetli olarak ya- zar Ayşe Sarısayın‘õ seçti. Bugün Paris’teki Racine Lisesi’nde, Fü- ruzan’õn yapõtlarõ üstüne öğren- cilerle bir söyleşi düzenlenecek. Ayrõca 2. Bölge Belediyesi Sa- lonu’nda Füruzan, yazar Leila Sebbar‘la birlikte “Bir Dilden Öbürüne: İki Yazar, İki Ka- dın” başlõklõ söyleşile katõlacak. Füruzan, 19 Mart Cuma günü, Bordeaux kentindeki Goethe En- sitüsü’nde Iraklõ Kürt yazar Sher- ko Fatah‘la birlikte Fransõz okur- larla buluşacak. 20 Mart’ta, Bor- deaux yakõnlarõndaki Cenon ken- tinde, Füruzan, Sherko Fatah ve Rosie Pinhas-Delpuech, “Türk Edebiyatının Modernliği ve Çeşitliliği” konulu bir söyleşiye katõlacaklar. 26 Mart Cuma günü, Paris’te- ki Sevigne Lisesi öğrencileriyle, Füruzan ve Ayşe Sarõsayõn’õn yapõtlarõndan yola çõkan söyleşi gerçekleşecek. 27 Mart günü ise Paris dolaylarõndaki Auberville kentinde, Füruzan, Sarõsayõn’la birlikte, Elif Deniz’in modera- törlüğünde düzenlenecek “Tür- kiye’de Kadın ve Yazar Ol- mak” konulu söyleşiye katõlacak. 29 Mart Pazartesi günü, Stras- bourg Üniversitesi’nde, Prof. Sa- mim Akgönül‘ün moderatörlü- ğünde, “Füruzan’ın ve Ayşe Sarısayın’ın Türkçeleri” başlõklõ bir söyleşi gerçekleştirilecek. 5 KENTTE SÖYLEŞİLERE KATILACAK Napolyon’a mektuplar açık artırmada Kültür Servisi- Fransa imparatoru Napolyon’un eşi Josephine’in yazdõğõ mektuplar ve bazõ belgeler Paris’te bu ay açõk arttõrmayla satõşa sunulacak. Osenat Müzayedeevi’nde 27 Mart’ta düzenlenecek açõk arttõrmada Josephine’in 1796 yõlõnda kaleme aldõğõ ve “Kocam beni sevmiyor, adeta tapõyor. Onun çõldõracağõnõ düşünüyorum” ifadesini kullandõğõ bir mektup da satõşa çõkacaklar arasõnda. Bu mektubun 15 ila 20 bin Avro’ya alõcõ bulmasõ bekleniyor. Koman’ın ‘Hulda’sı Barselona’da Kültür Servisi- Stockholm’den İstanbul’a doğru yola çõkan dünyaca ünlü heykeltõraş İlhan Koman’õn yelkenli gemisi “M/S Hulda”, İlhan Koman Kültür ve Sanat Vakfõ’nõn uyguladõğõ bilim ve sanat eğitimi projesi olan Hulda Festivali kapsamõnda ilk durağõ olan Barselona’ya ulaştõ. Bu akşam 19.00’da gerçekleştirilecek açõlõş davetiyle ilk etkinliğin yapõlacağõ festival kapsamõnda “M/S Hulda” 28 Mart’a kadar Barselona’da olacak. “M/S Hulda”, Napoli, Malta ve Selanik duraklarõndan sonra da 20 Eylül’de İstanbul’a gelecek ve etkinliklerini kasõm sonuna kadar sürdürecek. İstanbul ve Adana film festivallerinden en iyi film ödülleriyle dönen Aslõ Özge, “Köprüdekiler”le sõradan insanlarõn dünyasõnõ İstanbul trafiğinin merkezinde, Boğaziçi Köprüsü’nde buluşturuyor. Bir belgeselci tavrõyla film çektiğini söyleyen yönetmen, şimdilerde de aile kavramõnõ sorgulayacağõ yeni filmi “Soluksuz” üzerine çalõşõyor. Metroda, spor salonunda klasik müzik Füruzan ‘Parasõz Yatõlõ’yla Fransa’da Köprüdekiler Fotoğraf:VedatArık Aslı Özge FazılSay Soldan sağa; Ceren Ekşi, Bilge Ekşi, İzem Gürer. Kültür Servisi- Piyanist Ece Demirci, “Akademi Klarnet Ensemble” ile bugün saat 19.00’da Koç Üniversitesi Sevgi Gönül Kültür Merkezi’nde bir konser verecek. Konserde Schubert’in piyanolu beşlisi “Alabalık Kenteti” ve klarinet aranjmanı Marco Mazzini, piyano aranjmanı Ece Demirci’ye ait olan Bela Bartok’un “Romen Halk Dansları” çalınacak. Klarnet topluluğu; solist sanatçılar Feza Çetin, Sezgin Unan, Ecesu Sertesen ve Ufuk Atar’dan oluşuyor. (0 542 355 91 55) KOÇ ÜNİVERSİTESİ’NDE KONSER...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle