18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) - AKP hükümetinin uzlaşmaz tavrõ nedeniyle Ankara’da 53 gün- dür eylem yapan TEKEL işçilerine destek amacõyla yurt genelinde ger- çekleştirilen eylem kapsamõnda An- kara’da da işçi ve memurlar iş bõ- raktõ. Türk-İş Başkanõ Mustafa Kumlu, “Ankara’da son 25 yılın en büyük mitingini gerçekleştir- dik. Yaptığımız eylem, çok büyük bir eylemdir” diye konuştu. CHP de TEKEL işçilerine çadõr yardõmõnda bulundu. TEKEL işçilerine destek amacõyla Ziya Gökalp Caddesi’nde miting yapõldõ. Türk-İş, DİSK, Türkiye Kamu- Sen ve KESK, TEKEL işçileriyle dayanõşma amacõyla dün saat 08.00 ile 17.00 arasõnda iş bõraktõ. Türk-İş Genel Merkezi’nin önün- de eylem yapan işçilere hitap eden Kumlu, konuşmasõnda Erdoğan ile bakanlarõ çadõrlara davet etti ve şöyle konuştu: “Sizin mücadeleni- ze seyirci kalanları, meseleyi çöz- mekte duyarsız kalanları, ben Türk-İş’e, Türk-İş’in önündeki bu çadırlara davet ediyorum. Sayın Başbakan, lütfen buraya gelin. Madem, ‘Sendikacõlar dürüst dav- ranmõyor’ diyorsunuz, o zaman TEKEL işçilerini ziyaret edin ve bir kez de onları dinleyin. Sayın Başbakan, ‘Türkiye açlar ve yok- sullar ülkesi’ diyor. ‘4/C ile çalõşmak isteyen milyonlarca insan var’ diyor. 4/C’yi bir lütuf gibi gösteriyor. ‘Eğer biz bu uygulamayõ yapmasak işsiz kalacaklardõ’ diyor. Yıllardan beri en değerli kurum ve kuru- luşları kendi de-yişleriyle arsa fi- yatına babalar gibi sattılar. 4/C statüsünde çalışmaya razı olacak binlerce insan varsa, bu razı olan- ların suçu mu, razı edecek kadar mağdur bırakanların suçu mu?” TEKEL işçilerinin özlük haklarõ ile birlikte kamu kuruluşlarõna işçi statüsünde yerleştirilme istekle- rini yineleyen Kumlu şun- larõ söyledi: “Kapa- tılan diğer işyerle- rinde bu yapıldı. SE- KA’da yapıldı. Köy Hizmetleri’nde yapıldı. Sizler ve diğer mesele- lerimiz için Ankara’da son 25 yılın en büyük mi- tingini gerçekleştirdik. Bugün yaptığımız ey- l e m , çok büyük bir eylemdir arkadaş- lar. Uyuyan dev artık uyanmıştır. Uyuyan devi uyandırdılar.” 4/C dinamitini TEKEL işçilerinin patlattõğõnõ söyleyen Kumlu, ko- nuşmasõnõ “Yarın (bugün), KESK’te işçi ve memur konfede- rasyonları olarak yeniden bir ara- ya geleceğiz. Yol haritamızı be- lirleyeceğiz” diye tamamladõ. İşçilere desteğe devam TEKEL işçilerinin iş bõrakma ey- lemine destek olmak için çalõşmama hakkõnõ kullanan CHP Genel Mer- kez çalõşanlarõ bir otobüsle Türk-İş Genel Merkezi önüne gitti. Çanka- ya Belediye Başkanõ Bülent Tanık, belediye meclis üyeleriyle birlikte Türk-İş Genel Merkezi önünde ko- nuşma yapan Kumlu’nun yanõnda hazõr bulundu. Kumlu, akşam yap- tõğõ açõklamada, eylemin tehditlere rağmen başarõlõ geçtiğini kaydetti. Türk-İş Genel Merkezi önünde öğle saatlerinde Hak-İş ve Me- mur-Sen’in eylemden çekildik- leri anonsu yapõldõ. Ancak, Hak-İş Genel Merkezi, akşam saatlerinde haberlerin doğru olmadõğõnõ, konfederasyonun eyleme destek verdiğini bildir- di. Memur-Sen Başkanõ Ah- met Gündoğdu da basõn ve yayõn organlarõnda yer alan “Memur-Sen, eyleme des- tek vermekten vazgeçti” haber ve değerlendirme- lerinin fiili durumla ör- tüşmediğini, Memur- Sen’in özellikle TE- KEL işçilerinin yoğun olduğu iller- de Türk-İş tarafõndan organize edi- len eylem ve etkinliklere katõlõm sağ- ladõğõnõ ve destek verdiğini söyledi. Kamu-Sen Başkanõ Bircan Ak- yıldız, üç gündür açlõk grevi yapan TEKEL işçilerine karanfil dağõtõrken Demiryol-İş Genel Başkanõ Ergün Atalay da, Türkiye genelinde işçi- lerin eylemine büyük destek geldi- ğini bildirdi. Halkevleri Ankara’da metrolarõn kapõlarõnõ tutarak bir sü- re metro ulaşõmõnõ engelledi. Da- nõştay’da çalõşan BES üyesi me- murlar da iş bõrakma eylemi yaptõ. TGS üyesi Anadolu Ajansõ çalõşan- larõ da bir saat iş bõraktõ. CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 5 ŞUBAT 2010 CUMA 6 HABERLER BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ 333 Bugünkü yazımızın adı garip gelebilir: Bir kelimenin yerine, sadece bir rakam görüyor okurlar: 333: Yapyalnız bir rakam! Anlamı ne bunun? 1 Şubat günlü Cumhuriyet’te, Mustafa Balbay’ın -“Gündem” adlı- köşesinde okurlar, yazı yerine böyle bir rakam görüyorlardı. Balbay’ın tutuklandığı günden beri, yazarımız yazamıyordu. Gazete de, nadir birkaç örnek dışında, okurlardan ayrı geçen günler adına, “Mustafa Balbay 100 gündür, -ya da 200 gündür- tutuklu” deyip çetele tutup, okurların sabırlarını sürdürüyordu. Balbay’ın tutuklandığı tarihten bu yana günler akıp gitti; 1 Şubat 2010 günlü “Gündem” de “Mustafa Balbay 333 gündür tutuklu” diye yazıyor ve geleceğe havale ediyordu. Oysa yaşam ve tarih geleceğe havale edilemez; çünkü, ne olursa olsun, yaşam ve tarih sabırsızdır. Bu yazıyı da bu sabırsızlıkla yazdık... Ergenekon Davası, adlî tarihimizde birkaç garibeden biridir. Başından bu yana -her yönden- sırıtmıştır ve sürüyor. Okurlar bunu biliyorlar. İkinci Ergenekon Davası’nda 16 aydır tutuklu bulunan eski Esenyurt Belediye Başkanı Gürbüz Çapan, başka birkaç tutuklu ile birlikte geçenlerde tahliye edildi. Çapan, savunmasında, “Hayatımın en trajikomik davasında yargılanmaktayım” derken, ruhen anlaşamayan “milliyetçi, ulusalcı” bir grupla yargılandığını belirtirken soruyordu: “Burada ne işim var?” Ergenekon Davası’nın neresinde yer alırsa alsın, bütün sanıklar bu soruyu sorabilir, sormuştur da... Mustafa Balbay da öyledir. Geçen haftaki yazımızda, 12 Eylül öncesi Türkiye’yi kaosa sürükleyen olaylardan Abdi İpekçi suikastının arkasından, 1990’lı yıllarda art arda gelen ve ilk kurbanı Prof. Muammer Aksoy ile başlayan ve süren yurtsever bilim adamlarından bahsetmiştik. Yeni yüzyılda ve AKP marifeti “Ergenekon Davası”, yeni bir süreçtir: Yine Atatürk düşmanlığı, laiklik ve çağdaşlık hasmı ile yürüyen bu süreç üstünde ayrıca ve özellikle durmalı. Bizzat yargının, kimi tutuklular üstünde durması da dikkat çekicidir; özellikle Mustafa Balbay’a yapılanlara gözler çevriliyor: Soruşturma, savunma dedik, hepsi de oldu; peki niçin hâlâ tutukluluğun dört duvarı arasında Balbay? Gazetelerden öğreniyoruz: Mustafa Balbay’ın arasında bulunduğu 10 kişinin tahliye istemi, mahkeme heyeti başkanı Sayın Köksal Şengün’ün üçüncü kez kabul yönündeki oyuna karşın oyçokluğuyla reddedilmiş durumda. Nasıl olur? Yargılama gibi en ciddi bir konuda inatlaşma nedir, ne adınadır? Kimse, yargılamanın ciddiyeti ile oynamamalı! Yargıçlar, gözlerimiz üstünüzde. Ne olursa olsun, “Berlin’de yargıçlar vardır” derken ve İstanbul’da da yargıçlar olduğuna inancımızı tazelerken, gözlerimiz, bizzat sizlerin üzerinizde toplanmıştır... Emekliler de açlık grevinde ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Emekli-Sen üyeleri de, TEKEL işçilerine destek amacõyla açlõk grevi başlattõ. Sen- dika Genel Başkanõ Veli Beysülen, sendi- kanõn genel merkezinde, açlõk grevi önce- sinde yaptõğõ açõklamada, şöyle konuştu: “Bir emekli örgütü olmamõzdan dolayõ üyelerimizin iş bõrakarak destek verme olanağõ yoktur. Bunu dikkate alan merkez yürütme kurulumuz, çalõşanlarõn iş bõrak- mak suretiyle destek verdikleri bugün (dün) başta genel merkezimiz olmak üzere tüm şube temsilciliklerinde 1 günlük açlõk grevi yapõlmasõnõ kararlaştõrmõştõr.” Yurt genelinde işçi ve memurlar iş bõraktõ. Türk-İş eylemin baskõ ve tehditlere rağmen başarõlõ geçtiğini belirtti Tekelişçisinebüyükdestek Biber gazına ‘canlı bomba’ savunması AYŞE SAYIN ANKARA - Ankara Valisi Kemal Önal ve Emniyet Müdürü Orhan Özdemir, başta CHP’li Çetin Soysal olmak üzere muhalefet milletvekillerinin de yoğun şekilde etkilen- diği TEKEL işçilerine yönelik “biber gaz- lı” sert müdahaleyi, “canlı bomba ihbarı” almalarõna bağlarken, milletvekillerinin ey- leme katõlacağõnõ bilmediklerini savundu. TBMM İnsan Haklarõnõ İnceleme Komis- yonu içinde, TEKEL işçilerine biber gazlõ mü- dahaleyi incelemek üzere oluşturulan alt ko- misyona bilgi veren Önal ile Özdemir “mil- letvekillerine kasıtlı, hedef gözeterek” müdahale olmadõğõnõ söyledi. Önal, biber ga- zõ sõkõlmasõyla ilgili soruşturma açtõklarõnõ, “orantısız güç kullanımı” tanõmõnõn “gö- receli” olduğunu ancak duruma göre polisin bile görevden alõnabileceğini ifade etti. ‘Başkanlar pişman’ iddiası.. Önal, eylemi organize eden ve destek ve- ren Türk-İş Genel ile Tek Gõda-İş Sendika- sõ başkanlarõnõn, daha eylemlerin ilk günle- rinde “eylemi başlattıklarına pişman ol- duklarını” kendisine ilettiklerini ileri sürdü. Özdemir de eyleme illegal gruplarõn ve öğ- rencilerin karõştõğõ yönünde bilgi aldõklarõnõ belirtirken, “İstihbari birimlerimizden ey- lemde canlı bomba olacağına dair bilgiler geldi. Eylem başlamadan önce yaptığımız kontrollerde bir de eylemciler arasında si- lah ele geçirdik. Bu, önlemleri arttırma- mıza neden oldu” savunmasõ yaptõ. Erdoğan işçileri yine tehdit etti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Baş- bakan Tayyip Erdoğan, TEKEL işçilerine destek amacõyla yapõlan iş bõrakma eylemi- nin “haksız ve ideolojik” olduğunu savu- narak “Biz bunlara tahammül ediyoruz. 4/C ile ilgili süre bittiği andan itibaren ya- sal uygulama neyse yapmaya başlayaca- ğız” dedi. Erdoğan, Türk-İş önündeki işçi- lere ay sonunda müdahale edileceğini bildirdi. Gazetecilerin TEKEL eylemine ilişkin sorularõnõ yanõtlayan Erdoğan,“Haksız bir eylem ve bu eylem daha önce söylediğim gibi ideolojik bir eylemdir ve bu ideolojik eyleme alet olanlar vardır” dedi. TEKEL işçilerinin yarõya yakõnõnõn banka hesapla- rõndan parayõ çekerek faiz nema hesaplarõ- na yatõrdõğõnõ söyleyen Erdoğan “Bugün- kü (dün) eyleme katılanlarla ilgili bir tavrınız olacak mı” sorusunu da, “Eğer ya- sayı çiğneyenler varsa olacak” diye yanõt- ladõ. Maliye Bakanõ Mehmet Şimşek de “Hak arama mukaddestir, ancak bu hak arama mücadelesi hükümete karşı kom- ploya dönüşmüştür, siyasi istikrarı boz- maya yönelik eyleme dönüşmüştür” dedi. ‘AY SONUNDA MÜDAHALE EDERİZ’ VEKİLLERDEN HABERLERİ YOKMUŞ AKP, 4C’DE ISRARLIANKARA’DAKİ MİTİNGE GENİŞ KATILIM TEKEL işçilerine destek amacıyla Ziya Gökalp Caddesi, SSK İş Hanı önünde bir miting yapıldı. Mitinge sendikalar, meslek ör- gütleri, siyasi partiler ve sivil toplum örgütleri katıldı. Mitinge katılanlar sık sık “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek”, “Direne direne kazanacağız” sloganları attı. (Fotoğraflar: NECATİ SAVAŞ) TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ [email protected] - www.mehmetfarac.com Yağmur hiç bu kadar hüzünlü yağmamıştı... Rüzgâr albenisini yitirmiş bir serinlikte yağmur damlalarını genç kızın saçlarına savuruyor; hüzün, kanatları ıslanmış bir kelebeğin sersemliğinde yolunu arıyordu!.. Hava soğuktu ve o, toprak zeminde otururken ayakları çıplak, elleri bağlıydı... Kümesteki tavukların koşuşturmasını izledi bir süre... Çocukken babasına, dedesine az mı sitem etmişti ayaklarına bastıkları horozları keserken!.. İçinde korkunun dev dalgalarıyla boğuşan bir endişe vardı ve bu giderek yok olmaya hapsedilmiş bir paniğe dönüşüyordu... Kürekteki toprak başının önünden savrulurken o, hem soğuktan hem de biçareliğin ürkekliğinden titriyordu... Kazma toprağa her değdiğinde alçakça hazırlanan sona bir adım daha yaklaştığını hissediyor, tutulmuş dilinden yırtık bir haykırışı koparmaya çalışıyor, ne yazık ki başaramıyordu!.. Sanki gökyüzünün bütün bulutları, nefesini gözün gözü göremediği bir sis dalgasına dönüştürüyor ve bağırsa da kimsenin duyamayacağını sanıyordu!.. Hani baş gövdede dursa da, akıl başka yerdedir ya!.. Hani yaşamı boğan bir karabasandan kaçayım derken bir belirsizliğin derinliğinde yol alır ya insan?.. İşte öylesine kayıp, öylesine çaresiz ve öylesine kimsesizdi!.. Niye dünyanın bütün kahpelikleri ikiyüzlülüğün ortasında; bir kandilin ömrü kadar namus taşırdı da!.. Niçin onun yalnızca mum ışığının görebildiği körpe bedenindeki asalet ahlaksızlıkla suçlanırdı?.. Niçin ahlak abidesi olduğunu sananlar kirli bedenlerini kucaktan kucağa transfer ederken, o platonik bir bakış yüzünden barbarlığının en masum mahkûmu olabilirdi!.. Ölümü beklerken o zavallı kız, aklından “suçum ne?” diye geçirdi... Bir insana biçilmiş kısa ömrün aceleciliğinde ne kadar çok canlı görebilirim diye baktı çevresine ve ne kadar çok nefes alabilirim diye isyan edip durdu!.. Suçsuz ölümler!.. En çok da annesini aradı gözleri, civcivlerle oynayan tavukları izlerken... O da yoktu ve ihtimaldir ki, törenin prangasıyla bir köşeye hapsedilmişti!.. Kazma ve kürek bir tarafa atıldığında o, Nemrut Dağı’ndaki devasa heykeller kadar donuktu ve sürmeli gözlerindeki kara öfkeyi merhametin izne çıktığı iki suratın tam ortasına kilitlemişti!.. Cellatlar hiç de yabancı değillerdi... Şeklen insandılar ama belli ki kalp yerine taş, kan yerine öfke taşıyorlardı!.. İki yaratık kümesin kerpiç duvarına yaslanmış o çaresiz kızı kollarından tutup 2 metrelik çukurun önüne getirdiler!.. Hiç ama hiç kimse yoktu çevrede ve belli ki sadece merhamet değil, insanlık da gitmişti dönüşü belli olmayan izinlere!.. Yağlı bir ilmiğin en acı merhabasına muhatap olacak suçu belirsiz bir adam, kurşuna dizilmeyi bekleyen esir bir asker ve giyotinin paslı ışığına son bakışını fırlatan çaresiz köleler gibiydi artık!.. Son kez cellatlarının yüzüne odaklandı... Suçsuzluğunu kanıtlayamayan biçareler olur ya hani... Pis uğruna giderken ölüme bir umut, o an bir kurtarıcı arar ya insan!.. İşte öylesine çaresiz, öylesine mazlum, öylesine aciz baktı feodal canlıların kan çökmüş yüzlerine!.. İki yaratık kollarından tuttukları gibi attılar genç kızı o ölüm çukurunun çamurlu zeminine!.. Genç kız çukura düşer düşmez, yaşarken ölmenin ne olduğunu anlayıverdi... İşte o an... kahrolmanın yüreklerde acı gazellere dönüşüverdiği o an, bir tek şey düşündü; ben niye bu coğrafyada doğdum ve niçin bir kadın olarak dünyaya geldim?.. Toprak bulaşmış saçları rutubetin titreten zeminine bulaştığında, birbirine sarılmış kınalı ayaklarının balçığa bulaşmış kızıllığına baktı... Dehşete kapılmış gözlerini yukarıya kaldırmaya fırsat bulamadı ki, küreklerden topraklar savruldu duvarlara vurduğu başına!.. “Anaaaa!..” diye işte ancak o zaman bağırabildi ama artık çok geçti!.. İki kişi işlerini çabucak bitirme telaşındaki canilerin acımasızlığıyla ardı ardına savurdular kara toprağı çukurdaki canın üzerine!.. Toprak çukura doldukça kanadı zifte bulaşmış bir martının telaşıyla çırpınıp durdu genç kız!.. Artık gözyaşları ve haykırışı o iki metrelik çukurun içinde toprağın eziciliğine yenik düşüyor, bağlanmış elleri, takatsız kalan canın son çırpınışına sitem ediyordu!.. Çukur yarıya kadar dolduğunda ve de toprak altında kırmızı entarisinin son parçası göründüğünde, candan bir belirti de yoktu artık garip ölümde!.. Bir nefes toprak!.. Bu trajik olay kız çocuklarının diri diri gömüldüğü “cahiliye dönemi”nde değil, 21. yüzyılda; Kommagene Uygarlığı’nın merkezi olan Adıyaman’ın Kâhta ilçesinde yaşanmıştı... Medine Memi adlı 16 yaşındaki genç kız, kırk gün önce gizemli biçimde ortadan kaybolunca yurttaşlar olayı polise bildirmiş ve 2 Aralık 2009’da bir kümesin altında yapılan kazıda genç kızın cesedi oturur vaziyette bulunmuştu!.. Herkes bunun artık sıradanlaşmış bir töre cinayeti olduğunu sanmıştı... Polis genç kızın vücudunda darp izine rastlamayınca soruşturmayı derinleştirmişti. Medine’nin cesedine, Malatya Adli Tıp Kurumu’ndaki otopsinin ardından İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi’nde mikroskobik inceleme yapılınca gerçekler tüm çarpıcılığıyla ortaya çıktı. Medine’nin elleri bağlı ve canlı olarak toprağa gömüldüğü belirlendi!.. Adli Tıp uzmanları, mide ve ciğerlerinde toprak olduğu saptanan genç kızın kanında ilaç veya uyuşturucuya rastlamadı. Medine’nin gömüldüğü sırada bilincinin de açık olduğu anlaşıldı!.. Medine’nin babası Ayhan Memi ile dedesi Fethi Memi cezaevinde... Genç kızı “erkeklerle konuştuğu” iddiasıyla canlı olarak toprağa gömmekle suçlanan zanlılar, bu barbar eylemle ilgili konuşmaktan kaçınıyor!.. Ne yazık ve ilginçtir ki, feodal tetikçilere ve canilere verilen cezalar arttırıldıkça Türkiye’de töre dürtüsüyle işlenen cinayetlerin sayısı da artıyor!.. Laikliğin son yıllarda hiç olmadığı kadar hırpalanması, şeyhlik ve ağalık kurumunun politik rant uğruna kışkırtılması, gericilik ve bağnazlığın hortlatılması, tarikat ve cemaatlerin Doğu ve Güneydoğu’da ısrarla büyütülmesinin de bu vahşi cinayetlerde çok büyük payı bulunuyor!.. Söyler misiniz, acaba bu ülkenin, son 6 ayda 359 kadının öldürüldüğü, 21’inin asitle yakıldığı, 7’sinin de “canlı olarak gömüldüğü” Pakistan’dan ne farkı kalıyor?.. Okurlara Not: Mehmet Faraç ve Ümit Zileli yarın saat 15.00’te Caddebostan Kültür Merkezi’nde düzenlenecek “Karanlıktaki Türkiye” panelinde konuşacak. Cahiliye Çukurunda Ölüme Oturmak!.. Ayhan Memi. Türk-İş Genel Merkezi’ndeki açlık grevinde 4 işçi fenalaşarak hastaneye kaldırıldı. ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - Hükümet, yeni 4/C düzenlemelerini uygulamaya soktu. Hü- kümet, TEKEL işçilerinin direnişini kõrmak için bu kadrolara başvuru süresi- ni 1 ayla sõnõrlõ tuttu. Res- mi Gazete’de dün yayõm- lanan karara göre, özel- leştirme uygulamalarõ so- nucunda işsiz kalan ve bilahare işsiz kalacak iş- çilerin diğer kamu kurum ve kuruluşlarõnda geçici mahiyette işleri yürütmek ve 1 mali yõlda 11 ayõ geç- memek üzere 657 sayõlõ Devlet Memurlarõ Yasa- sõ’nõn 4/C fõkrasõndaki “geçici işçi” kapsamõnda sözleşmeli olarak çalõştõ- rõlmasõ için 2010 yõlõnda azami 36 bin 215 kişilik kadro oluşturuldu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle