23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 5 ŞUBAT 2010 CUMA 18 KÜLTÜR ODAK NOKTASI AHMET CEMAL ‘Çağdaşlaşma Sancıları’ Yazımın başlığını, Prof. Dr. Doğan Kuban’ın ‘Cumhuriyet Kitapları’ arasında çıkan son kitabından aldım. Kitabın tam adı şöyle: “Cehaletten Kavramlara Kavramlardan Kurumlara Çağdaşlaşma Sancıları”. Doğan Kuban’ın ‘Önsöz’ü aynı zamanda tam bir program niteliğini taşıdığından, baş kısmından bir alıntı yapıyorum: “Türkiye’nin çağdaşlaşmasına engel olan temel sorunlar, örgütlü cehalet, kentlileşme zorlukları ve sistematik bilgi kirliliğidir. Bunlar birbirleriyle iç içe, neredeyse endemik toplum hastalıkları olarak hem ülkenin çağa katılmasına, hem geleceğini programlamasına engel olmaktadır. Kirletilmiş, içeriği saptırılmış kavramlarla savaş, geleceği kurtarmanın tek yolu gibi gözüküyor…” Alıntının bu kısacık bölümünden, yazarın ‘çağdaşlaşma sancıları’ başlığı altında topladığı sorunlar için nasıl bir temel çözüm önerdiği hemen anlaşılıyor: Kavramlar düzleminde verilmesi kesinlikle şart olan bir savaşım. Peki, kavramlar düzleminde bir savaşım, çağdaşlaşma açsından neden bu kadar önem taşıyor? Kavramlar, felsefenin başlangıcından günümüze hep düşünme eyleminin temel aracı olarak kalmıştır da ondan. Öte yandan ise doğru ve yoğun bir düşünme eyleminin gerçekleşmediği, gerçek anlamda toplumsal gelişim için böyle bir temelin öngörülmediği noktada herhangi bir çağdaşlaşmadan ya da çağına doğru yollardan geçerek katılabilme durumundan söz edebilmek olanaksızdır. Kavramsal düzlemdeki doğruların ve yanlışların, yetkinliklerin ve yetersizliklerin dünya tarihinin en büyük dönüm noktaları açısından bile ne kadar büyük önem taşıyabildiğini yeni bir örnekle açıklayalım. Almanya’da yayımlanmakta olan haftalık ‘Der Spiegel’ dergisinin vermekte olduğu tarih eklerinden sonuncusu, 220. yıldönümü nedeniyle Fransız İhtilali’ne ayrılmış. İlk yazı olarak da, ünlü Fransız tarihçisi ve yazarı Max Gallo ile yapılan uzun bir söyleşi konulmuş. “Fransız İhtilali’nin Tarihi” başlıklı iki ciltlik son eseriyle ününe ün katan Max Gallo, söyleşinin bir yerinde ihtilalin düşünsel temelleri konusunda şu ilginç saptamada bulunuyor: “1789’un aktörleri, devrimi planlayabilecek durumda değillerdi; bu yüzden de devrim, Lenin’in devrimi gibi düşünceden doğmadı. Devrimin aktörleri, her dönüm noktasında doğaçlamaya başvurmak zorunda kaldılar; sürekli olarak, daha önce öngörmedikleri durumlarla ilgili yanıtlar bulma zorunluluğu ile karşılaştılar…” Gallo, söyleşinin bundan sonraki bölümlerinde, başta Robespierre olmak üzere, devrimin aktörlerinin ve liderlerinin hep içi yeterince doldurulmamış, eylemler başlatılmazdan önce yerli yerine oturtulmamış kavramlarla boğuşmalarının kanıtlarını veriyor ve böyle bir ‘kavramsal hazırlıksızlık’ yüzünden devrimin hemen başında seslendirilmiş kimi temel kavramların sonradan nasıl kirletildiği, rayından çıkartıldığı ve kötüye kullanıldığı konusunda örnekler veriyor. Doğan Kuban’ın “Cehaletten Kavramlara Kavramlardan Kurumlara Çağdaşlaşma Sancıları” başlıklı kitabında topladığı yazılarında dile getirdiği uyarılar ve yaptığı atıflar da işte bu yönde. Çağdaşlaşma, uygarlık, uygarlaşma, ulusal kimlik, ulusal dil, aydın, aydınlanma, demokrasi, özgürlük vb. – Kuban, bütün bu kavramlarla görünüşte onyıllardır iç içe yaşayan, bu kavramların, yine görünüşte, sık sık tartışma konusu yapıldığı bir toplumun neden çağdaşlaşmakta, yaşadığı çağa katılmakta hâlâ varması gereken noktaya varamadığını yine kavramlara ilişkin örneklerle ve gerekçelerle sergiliyor. Yazımı yine Kuban’dan yapacağım ve cehaletin örgütlü olanını gösteren bir alıntı ile noktalamak istiyorum. Yazar, “Bilim Ortamsız Bilim Olmaz” başlıklı yazısının bir yerinde şöyle diyor: “Türkiye’de son yüksek eğitim aşaması, bir bina yapıp içine akademik unvanı olan birkaç kişiyi koyarak üniversite açmak şeklinde oluyor. Bazı yeni fakültelerde bir doçent bile bulunmuyor. Kırsal toplumun yüzeysel kültür anlayışı ansiklopedik bilgi salamurası yapmakla bilimi karıştırıyor. Değil bilim üretmek, bilimsel okuma yazma bile gelişmiyor. Kitapçılarda ders kitabı dışında bir bilim kitabı arayın…” [email protected] [email protected] “N âzõm Hikmet’e o mutluluğu ya- şatan, onu Küba’ya davet eden Küba’nın ulusal şairi Nicolas Guillen’in tek şiirine yer vermediniz. Biraz ayıp olmadı mı?” Okurum İhsan Demir’in “Nâzım’la Kü- ba’da” dizime, bunca açõk seçik eleştirisini, si- temini, başka okurlar da farklõ biçimlerde de ol- sa dile getirdikleri için, bugün bu “ayıbı” gider- meye çalõşacağõm. Ama önce bir anõmsatma: 1961 yõlõnõn mayõs ayõnda, Küba Sanatçõlar ve Yazarlar Birliği (UNEAC), Havana’da, Birinci Dünya Yazarlar ve Şairler Kon- gresi’ni gerçekleştirdi. Birliğin Başkanõ Kübalõ şair Nicolas Guillen, bu kongre- ye, devrim öncesinde tanõdõğõ, kendisi gi- bi komünist şair Nâzõm Hikmet’i de davet etti. Nâzõm Hikmet hem kongreye katõldõ hem Küba devriminin coşkusunu, Küba halkõyla birlikte yaşadõ. Üç hafta boyunca şair Nicolas Guillen ona ev sahipliği ya- pacak ve ülkesini tanõtacaktõ. Artõk Nicolas Guillen’e geçebilirim. Onun şiirlerini Türkçe çevirilerini Ülkü Ta- mer, Özdemir İnce ve Ali Cengizkan’dan okuyabilirsiniz. SİYAH IRKLA GURURLANMAK Nicolas Guillen 1902’de Küba’da Camagüey’de doğdu. Afrika-İspanyol karõşõmõ bir ailedendi. Da- ha çocukken babasõ Küba hükümeti tarafõndan öl- dürüldü. 20’sinde gazeteci olarak çalõşmaya başladõ. “Akıl ve Yürek” adlõ ilk şiir kitabõ ya- yõmlandõğõnda 24 yaşõndaydõ. Şiirleri gençlik döneminden başlayarak Küba’da hâlâ en yaygõn, en popüler müzik ritmi olan “Son” yani Afrika kökenli Küba ritmini içeriyordu. Güncel yaşamõ, yerel yaşamõ dile getiriyordu. Her Kübalõnõn “dilimin ucunda” dediği, ama o güne dek dile getirilmeyen gerçekleri dile ge- tiriyordu. Ve dile getirdikleri içinde birinci sõra- yõ da siyah õrka duyduğu hayranlõk, siyah õrkõ yü- celtmek baş sõrayõ tutuyordu. 1933’de Küba’da politik düşünceleri ve yaz- dõklarõ nedeniyle tutuklandõ. Bir yõl hapis yattõ. Çõk- tõğõnda komünist partiye yazõlacaktõ. Gazeteci ola- rak Latin Amerika ülkelerini dolaştõ. İspanya iç savaşõnõ izledi. 1937’de İspanya’daki 2. Uluslararasõ Kültürleri Sa- vunmak İçin Yazarlar Kon- gresi yapõldõğõnda tüm şiir, edebiyat dünyasõ Nicolas Guillen’i tanõyacaktõ. Çün- kü kongrenin en heyecanlõ konuşmasõnõ zenci köklerinden duyduğu kõvancõ dile getiren, barõş öz- lemini söyleyen, faşizmi ve sömürüyü lanetleyen Nicolas Guillen yaptõ. O dönemden kalma “Şekerkamışı” şiiri şöyle: “Zenci tarlanın yanında. / Yanki tarlanın üs- tünde. // Toprak / tarlanın altında. / Kan / biz- den akıyor!” (Türkçesi: Ülkü Tamer) Ve “Ata- lar” adlõ şiiri: “Fabio, dediklerinden anladığım, / büyük- baban köleleri olan bir başmelekmiş. / Benim büyükbabam, öte yandan / Patronları Olan Bir Şeytandı. / Seninki falakada öldü. / Benimki- ni, astılar.” (Türkçesi: Ali Cengizkan) Şair yõllar boyu vatan hasretiyle yanõp tutuşa- rak sürgünde yaşamak zorunda kaldõ. Çünkü Küba’nõn son diktatörü Batista 1953’te Nicolas Guillen’in ülkeye girişini yasakladõ. Çok tehli- keliydi. Nicedir şiirleri ağõzdan ağõza, dilden di- le, yürekten yüreğe dolaşõyor, yayõlõyor ve çoğa- lõyordu. Bundan büyük ne tehlike olabilir ki!!! Küba Devrimi’nden sonra Fidel Castro onu Kü- ba’ya davet edecek ve Yazarlar Birliği’ni kur- masõnõ, ülkenin kültür politikasõnõ belirlemesini is- teyecekti. ‘ASKER KARDEŞİM’ Nâzõm Hikmet Kültür ve Sanat Vakfõ’yla Ni- colas Guillen Vakfõ’nõn işbirliğiyle düzenlenen Nâ- zõm’õn 108. yõldönümü kutlamalarõ yolculuğun- da, Küba’daki her devrim müzesine girip çõktõk- ça Nicolas Guillen’in askerlere ilişkin şiirlerini düşünmeden edemedim... Neden mi? Okuyun, ne- denini anlayacaksõnõz: (Okurken Afrika tamtamlarõnõ, ritmini kaçõr- mayõn) “Bolivyalı küçük asker, / Bolivyalı küçük as- ker, / sırtında tüfeğin, gidiyorsun / tüfeğin Ame- rikan malı / tüfeğin Amerikan malı / Bolivya- lı küçük asker / tüfeğin Amerikan malı. Sinyor Barrientos verdi onu sana / Bolivya- lı küçük asker / Mister Johnson’un armağanı / kardeşini vurman için / kardeşini vurman için / Bolivyalı küçük asker kardeşini vurman için. Kim bu ölü, bilmiyor musun / Bolivyalı kü- çük asker? / Bu ölü Che Guevara, Arjantinliydi Kübalıydı / Arjantinliydi Kü- balıydı / Bolivyalı küçük asker, / Arjantinliydi Kübalıydı. En iyi dostundu senin, / Bolivyalı küçük as- ker, / yoksulların dostuydu / doğudan dağlara kadar / doğudan dağlara kadar / Bolivyalı küçük asker / doğudan dağlara kadar.” “İnsan kardeşini vurmaz” diye süren bu uzun şiir (Türkçesi Ülkü Tamer) Che’nin ölümü üzerine yazõlmõştõ. Askeri kendinden bilir, kardeşi bilir Nicolas Gu- illen. “Sen yoksulsan ben de yoksulum iş- te; /sen halktansan ben de halktan gelmeyim; /nerden çıkarıyorsun öyleyse, asker, seni sev- mediğimi” diye sorar. Tüm şiirlerinde Afrika mü- ziğinin ritmini, kültürünü duyarsõnõz. 1989’da öldüğünde 87 yaşõndaydõ ve halkõnõn gözbebeğiydi. Afrika ritmini bana Fransõzcada duyuran iki şa- ir Leopold Senghor ve Aime Cesaire’di. Siyah õrkõn Afrika- Amerika ritmini sevdiren ise üç isim oldu; Langstan Hughes, Leroy Jones ve Nico- las Guillen... İyi ki varlar! [email protected] 1961’de Nâzõm Hikmet’i Küba’ya davet etmiş, ona ev sahipliği yapmõştõ Carrey ve McGregor’a Fransız onuru Kültür Servisi - Amerikalõ aktör Jim Carrey ve İrlandalõ aktör Ewan McGregor, birlikte rol aldõklarõ son filmleri ‘Seni Seviyorum Phillip Morris’in (I Love You Phililp Morris) tanõtõmõ için bulunduklarõ Paris’te Fransa Ulusal Sanat ve Edebiyat nişanõyla ödüllendirildiler. Fransa Kültür Bakanõ Frederic Mitterrand, yaptõğõ konuşmada “Seni seviyorum Jim Carrey! Seni seviyorum Ewan McGregor!” diyerek, Fransõz sinemaseverlerin de kendisine katõldõğõnõ belirtti. Film, hapiste tanõşõp birbirine âşõk olan iki erkeğin hikâyesini anlatõyor. Salinger’ın hayatı belgesel oldu Kültür Servisi - Geçen günlerde hayatõnõ kaybeden ünlü yazar J.D. Salinger’in, hayranlarõndan titizlikle sakladõğõ hayatõ, belgesel oluyor. “Avatar” filminin senaryo yazarõ Shane Salerno, 5 yõl önce üzerinde çalõşmaya başladõğõ “Salinger” adlõ belgeselin prömiyerini, mayõs ayõnda Cannes Film Festivali’nde yapmayõ planlõyor. İki saatlik belgeselde, Salinger’in özel hayatõndan kesitler, iş ve yakõn arkadaşlarõyla özel çekimler ile aralarõnda Edward Norton, Tom Wolfe, E.L. Doctorow ve and Gore Vidal’õn da yer aldõğõ 150’den fazla kişiyle yapõlmõş konuşmalarõn da yer aldõğõ belirtiliyor. Platform Garanti’de ‘kadın kimliği’ Kültür Servisi - Platform Garanti, 12 Şubat’ta Saat: 18.30’da 6. Berlin Bienali katõlõmcõlarõndan Nilbar Güreş’i konuk edecek. Güreş, Haziran’da başlayacak Bienalin açõlõş etkinliklerinden “Artists Beyond” kapsamõnda gerçekleştirilecek sohbette, son dönemde ürettiği işlerini anlatacak. Güreş’in çalõşmalarõ kadõn kimliğini ve cinsel kimlik söylemlerini konu alõyor. ‘Şaman Duası’ Kültür Servisi - İlham Enveroğlu’nun “Şaman Duasõ” adlõ 9. kişisel resim sergisi 23 Şubat tarihine kadar Artisan Sanat Galerisi’nde görülebilir. Sanatçõ çalõşmalarõnõ kökleri şaman estetiğine yaslanan bir tutum ve sezgiyle ürettiğini söylüyor. DÜNYA ŞİİR GÜNÜ BİLDİRİSİ’Nİ KALEME ALACAKANMA TÖRENİNDE KONUŞAN TALAT HALMAN: Kültür Servisi - İki hafta önce ya- şamõnõ kaybeden Şakir Eczacıbaşı için İstanbul Kültür Sanat Vakfõ (İKSV) önceki akşam Deniz Palas’ta bir anma töreni düzenledi. Eski Kül- tür Bakanõ Talat S. Halman, Ecza- cõbaşõ’nõn; “Çalışkan, nükteli, ya- ratıcılık uğruna heyecanlı, titiz; in- celik ve kültür aşkıyla donanmış” ol- duğunu dile getirdiği konuşmasõnõ “Sen kültürün gökkuşağıydın. Ye- di renginin her biri görkemliydi: ‘Sanatçõ, iş adamõ’, ‘Büyüleyici yazar / çevirmen’, ‘Fotoğraf virtüözü’, ‘Ya- yõn sihirbazõ’, ‘Festivaller yaratõcõsõ’, ‘Yönetim üstadõ’, ‘Kültür anõtõ’” söz- leriyle noktaladõ. Günay da Şakir Eczacõbaşõ’nõn yo- ğun emeğine yakõndan tanõk olduğu- nu ifade ederek; “Sanat onun yaşa- mında vazgeçilmez olmuştu. Hedeflerini daha da gelişti- rerek sürdüreceğiz” dedi. Eczacõbaşõ ailesi, İKSV çalõ- şanlarõ, Altan Öymen, Ahmet Kocabıyık, Hıfzı Topuz, Ok- tay Ekinci, Metin Sözen, Türkan Şoray, Defne Hal- man, Doğan Hızlan, Tan Oral, Atilla Dorsay’õn da ara- larõnda bulunduğu pek çok Eczacõbaşõ dostunun katõldõğõ törende, “Şakir Eczacıbaşı 80.Yaşında” filmi ile Eczacõ- başõ’nõn yapõmcõsõ olduğu ve Avrupa Konseyi’nin “Kültür Film- leri Ödülü”nü kazanan “Renk Du- varları” belgeseli gösterildi. ‘Şakir Eczacõbaşõ kültürün gökkuşağõydõ’ Kültür Servisi - Her yõl Türk şiirine emeği geçen bir şairimize ‘Yaşamboyu Başarı Ödülü’ olarak sunu- lan PEN Türkiye Merkezi’nin Şiir Ödülü’ne bu yõl, ya- rõm yüzyõlõ aşkõn bir süredir edebiyata hem şiirleri hem de çevi- rileri ile önemli kat- kõda bulunan Özde- mir İnce değer bu- lundu. İnce, böylece bu yõl Dünya Şiir Günü Bildi- risi’ni kaleme alan şair olacak. 21 Mart Pazar 15.00’te İstan- bul Fransõz Kültür Merke- zi’nde gerçekleşecek ödül tö- reni, başkanõ depremde ölen Haiti PEN Kulübü’ne ithaf edilecek. Şair, yazar ve çevir- men Özdemir İnce, 1936’da Mersin’de doğdu. Bir çok şi- ir, antoloji, kuram, deneme ve eleştiri kitabõ yazdõ. Bir çok roman ve şiir çevirisi olan İnce; Adonis, Paulo Coelho, Milan Kundera, Rimbaud, Ritsos, Kavafis, Elvard gibi isimleri dilimize aktardõ. Türk Dil Kurumu Çeviri Ödülü, Max Jacob Şiir Ödülü ve Me- lih Cevdet Anday Şiir Ödülü gibi ödüllere değer görüldü. PEN Şiir Ödülü Özdemir İnce’ye Özdemirİnce Guillen’inşiirindeAfrikaritmi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle