23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Baştarafı 1. Sayfada Gazeteci gazetecinin kurdudur desek sanırım abartmış olmayız. Örneğin ortaya bir plan çıkıyor. İçinde gazetecilere yönelik bölümlerin de olduğu iddia ediliyor. Buna göre gazeteciler ikiye bölünmüş; kullanılacaklar ve etkisiz hale getirilecekler! Gönül ister ki, her iki kesime konan gazeteciler ortak bir bakış üretebilsin, şunu haykırabilsin: - Gazetecinin başlıca görevi topluma gerçekleri anlatmaktır. Gazeteci kimsenin, hiçbir kesimin maşası değildir! Bunun yerine, klasik ve giderek derinleşen bir bölünmüşlüğü yaşıyoruz. Bu durum gazetecileri her türlü planın parçası haline getiriyor. Yeri geldikçe vurgulamaya çalışıyorum; bu konuda temel görev meslek örgütlerine düşüyor. Silivri’deki yargılanma sürecinde bu bölünmüşlüğü ben de birebir yaşadım, yaşamaya devam ediyorum. Arşivinden banka hesaplarına kadar her şeyi didik didik edilmiş bir kişi olarak bir kez daha, gerekirse bir kez daha vurgulamak, yazmak, haykırmak isterim ki, ben bir gazeteciyim. Ürettiklerimle, yaşamımla, her şeyimle gazeteciyim. Gazeteciliği yapma biçimim, üslubum elbet eleştirilebilir. Bir ülkede kaç gazeteci varsa o kadar gazetecilik biçimi vardır. Ocak ayının ikinci yarısında 2002 - 2003 yılları yeniden tartışma konusu oldu. Ben, geçen yaz gazeteciliğimi anlatmak için hazırladığım “Gerilimli Yıllar” başlıklı yazı dizisinde, Aralık 2009’da yaptığım savunmada şunu vurguladım: “Türkiye’nin yakın tarihinin en gerilimli dönemi, 2002 - 2004 arasıdır.” Ardından da o dönem yaşananları özetlemeye çalıştım. Ben o günlerin her şeyini bilen gazeteci miyim? Kesinlikle hayır! Ancak o gerilimli yıllarda mesleğini dürüstçe yapan bir gazeteciyim. Ben, “gerilim var” haberleri yaptığımda, eleştirildim. Silivri davalarında da suçlandım. Keşke, özellikle o dönemde olayların üzerine gidilseydi. Ben haber alabildiğim kadarını okura aktardım. Bugün iddia edilen planlardan haberim yoktu. Ama biraz koku alan her gazetecinin kolaylıkla saptayabileceği bir gerilim vardı. Deyim yerindeyse ben, dağın ardından gelen dumanı gördüm, haber verdim. Duman neydi, altında ateş mi vardı, yoksa sönmeye yüz tutmuş kül müydü? Bunları araştırmak yönetim sorumluluğu olan kişilerin göreviydi. O dönem bunlar yapılmadı, şimdi akla hayale gelmeyecek, birazcık sağduyusu olan hiç kimsenin kabul edemeyeceği komplolar, senaryolar, planlar ortaya atılıyor. Bütün bunların ışığında paylaşmak istediğim bir çelişki var; benim gazeteciliğime yönelik kimi eleştiriler, “bu haberi niye yazdı” yönünde; kimi eleştiriler de, “madem elinde belge vardı, şu haberi niye yazmadı” şeklinde! Yorumu okura bırakırken, Mehmet Yılmaz’dan Ruhat Mengi’ye, Oray Eğin’den Ergun Babahan’a, Reha Muhtar’dan Yiğit Bulut’a, Nail Güreli’den Eyüp Can’a olaylara farklı açılardan bakan meslektaşlarımın, “gelinen noktada” Balbay “tutuksuz yargılanmalı” diye özetleyebileceğim yaklaşımlarına teşekkür ediyorum, sadece kendim değil meslek dayanışması açısından da seviniyorum. Bir gazeteciyi herkes sevmez. Bu olanaksız bir şey. Eğer herkes seviyorsa, bu sevinilecek bir şey değildir. Böyle bir ortamdan yeni düşünceler de doğmaz. Ancak herkes birbirinin gözünü oymak zorunda da değil. Ertuğrul Özkök’e yönelik yazılarda da dikkatimi çekti; işin ortasını bir türlü bulamıyoruz. Özkök’ün de anımsayacağını sanıyorum; İzmir Fuarı’nın eskiden mutlaka uğranan yerlerinden biri, “kahkahalar aynası”ydı. Büyükçe bir salonun girişinde ve çıkışında normal iki ayna vardı, içinde ise her biri ötekinden farklı aynalar... Biri çok şişman gösteriyor, öteki zayıf, sıradaki çok ince, ardından upuzun ve gövde kısa, boy uzun, bacaklar 20 santim, bel 2 metre... Baktıkça kahkahalar atardık. Mesleğimizde ne yazık ki çoğumuz ötekine kendi seçtiğimiz aynadan bakıp yorum yapıyoruz. Gülünç bir durum... Ama komik değil! GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada …“Son günlerde yargı erki, yasama ve yürütmenin düşmanı olarak gösterilmeye çalışılıyor… Yargıya olan hıncını düşman devlet organıymış gibi sergileyenlere karşı, toplumu yargıya sahip çıkmaya çağırıyoruz” diyor. Medyada yeterince değerlendirilmeyen ilginç ve önemli açıklamaya YARSAV, acaba neden gerek gördü? Yargı erkinin yasama ve yürütmeye düşman davranışlar gösterdiğini kim sık sık söylüyor? Önce soruları yanıtlamak gerekiyor. YARSAV ad vermiyor ama kuşku yok; hedef, her fırsatta yargıya saldıran RTE! “Yargıya olan hıncını” sık sık sergileyen kim? Başbakan! RTE yarattığı dünyanın sivil vesayet altında olduğu tanımlamasına öfkeli. Geçen pazar yandaş ve sallabaş gazetecilere konuşurken bu konudaki öfkesini başka bir hedefe yüklenerek açığa vurdu. Üstelik yargıya ilişkin düşüncelerini, eğilimlerini ve amacını bir ölçüde daha da genişleten açıklamalar yaptı. “…Bu sivil vesayetin üzerinde başka bir vesayet var...” “...Ne o? Yargı vesayeti. Sıkıntı burada. Türkiye’yi yargı devleti olmaya gayret gösteren bir zihniyetle karşı karşıya bırakmak istiyorlar…” dedi. Sivil vesayet üzerine yazan kalemler ve genelde medya sustu! Başbakan’ın hışmına uğramaktansa var olduğuna inansalar da sivil vesayetine karşı yargı vesayetini getiren RTE’yi eleştiremezdi, sivil vesayeti savunmayı elbette yeğleyemezdi medyamız. Pazar günü RTE’ye yargı vesayeti zihniyeti nedir, diye soran da olmadı zaten. Zira o gün Başbakan’la buluşan yandaş ve sallabaş gazetecilerin görevi, halkı aydınlatmak için öne sürdüğü görüşleri sorular yönelterek genişletmek değil… görevleri RTE’nin mesajlarını halka duyurmaya aracı olmak! Başarıyorlar da bu görevi... RTE’nin tartışmaya açtığı kimi konularla ilgili sorularını lütfetip çağrılacakları bir başka toplantıya ertelemiş olacaklar ki… …Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ni (MGSB); “ilk gördüğünde ve bütünüyle değerlendirmeye aldığında… hakikaten tüyler ürpertici tablolar sergilediğini …” söyleyen Başbakan’a, belgeye tüyler ürpertecek kadar tepki göstermesine neden olarak neler içerdiğini sormak gereğini duymadılar. MGSB’nin öncelikleri açıklandı. Örneğin iç güvenliğe yönelik ayrıntıların başında şöyle bir madde geliyor: “Türkiye’nin üniter yapısını, demokratik, laik, hukuk devleti ilkelerini korumak ve geliştirmek gereklidir.” RTE’nin bu saptamaya itirazı yok; zira anayasanın temel üç maddesi bu ilkeleri savunuyor ve kerhen de olsa RTE, laiklik ilkesini savunur görünüyor. Fakatttt… belgenin laiklikle doğrudan ilintili bir başka maddesini okuyunca; işte o zaman RTE’nin tüyleri ürpermiş olabilir. Çünkü o madde, “İrticai faaliyetler içte ve dışta sürmektedir” diyor. Türkiye’de var olan, zaman zaman su üstüne çıkan irticanın içte ve dışta faaliyetlerini sürdürdüğünün saptanması... yaşamı boyunca ülkede irtica olmadığına inanmış bir imam hatipli olarak, -RTE’ye göre- bu madde ve hatta benzeri bir madde yeni MGSB belgesinde asla yer almamalı! Bir başka maddede yine irtica tehlikesinden söz ediliyor. “Bölücülük ve aşırı sol akımların yanı sıra irtica ‘Türkiye’nin güvenliğini tehdit eden temel unsur’” diye gösteriliyor. Olacak şey değil! Sil bu maddeden irtica sözcüğünü RTE; Kürt açılımını köstekleyecek bölücülük ifadesini bir güzel yeni baştan yaz... hatta bugün Türkiye’de bölünmeye yol açacak hiçbir hareketin olmadığını çağrıştıran sözcükler, ifadeler buluver! MGSB sorunu böylece RTE’nin kafasında çoktaaan çözümlenmiştir. Yaptığı, yapacağı, yapmakta oldukları sadece ve sadece demokrasiyi genişletmek için mi? Oysa, yaptıkları, yapacakları ve yapmakta oldukları incelendiğinde… …ortaya; Atatürk Cumhuriyeti’ni Atatürk Cumhuriyeti olmaktan çıkarmaya, Atatürk Cumhuriyeti’nin temel öğelerini silmeye yönelik sonuçlar çıkıyor. ankcum@cumhuriyet.com.tr SAYFA 3 ŞUBAT 2010 ÇARŞAMBACUMHURİYET 8 HABERLERİN DEVAMI TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 3 Şubat Oslo K -7 Helsinki K -3 Stockholm K -3 Londra Y 8 AmsterdamPB 6 Brüksel K 4 Paris Y 5 Bonn B 3 Münih K 3 Berlin K 2 Budapeşte K 0 Madrid Y 13 Viyana K 2 Belgrad PB 17 Sofya B 0 Roma Y 11 Atina Y 12 Zürih K 3 Moskova K -3 Aşkabat PB 18 Taşkent PB 11 Bakû PB 9 Bişkek PB 6 Tiflis PB 12 Kahire Y 20 Şam Y 18 İstanbul K 3 Edirne B 2 Kocaeli K 3 Çanakkale B 3 İzmir B 7 Manisa B 7 Denizli K 4 Zonguldak K 4 Sinop K 7 Samsun Y 9 Trabzon K 15 Giresun Y 14 Ankara K 1 Eskişehir K -1 Konya K 1 Sıvas K 4 Antalya Y 10 Adana Y 14 Mersin Y 14 Diyarbakır Y 9 Şanlıurfa Y 11 Mardin Y 9 Siirt Y 10 Hakkâri K 3 Van K 7 Kars K 3 Ülkemiz geneli par- çalı ve çok bulutlu, Mar- mara’nın doğusu, İç Ege, Doğu Akdeniz, İç Anadolu, Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu ile sabah sa- atlerinde Batı Akdeniz yağışlı geçecek. Yağış- lar, yağmur ve sağa- nak, Marmara’nın do- ğusu, İç Ege, İç Ana- dolu,Karadeniz’in iç ke- simleri, Akdeniz’in iç kesimleri, Doğu Ana- dolu ile Zonguldak ve Bartın çevrelerinde kar- la karışık yağmur ve kar şeklinde olacak. 1. KOŞU: F: Yadigaroğlu (4), P: Naturel Dancer (2), PP: Yeni Mahalleli (5), S: Dark Ruler (1). 2. KOŞU: F: Gül- zeycan (9), P: Kralõm (7), PP: Sönmezalp (8), S: Sevdacan (10). 3. KOŞU: F: Lady Belluchi (7), P: De Nigris (5), PP: Amsterdam (2), S: Western Gal (13). 4. KOŞU: F: Delici- ous (3), P: Pandokrat (5), PP: Sirtaki (7), S: Mali Mali (4). 5. KOŞU: F: Sönmezer (5), P: Kayrahan (2), PP: Mertkal (3), S: Gündüzhan (1). 6. KO- ŞU: F: Montemira (6), P: Sõla Kõz (13), PP: Next Star (9), S: Nur Sabah (10). 7. KOŞU: F: Chantago (4), P: Kanşav (1), PP: Bulki (5), S: Set Point (6). ALTILI GANYAN 9 7 3 5 6 4 7 5 5 2 1 8 2 7 3 10/2 13/1 4 Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, rutin çalışma diye değerlendirdiği seminer ve plan tatbikatlarının kuvvet komutanlıklarınca yapıldığını belirtti ‘Muhatap Yalman’dõr’ İstanbul Haber Servisi - Eski Genelkurmay Başkanõ Orgeneral Hilmi Özkök, Balyoz Darbe Pla- nõ iddiasõna ilişkin muhatabõn dönemin Kara Kuvvetleri Ko- mutanõ Orgeneral Aytaç Yal- man olduğunu söyledi. Eski Genelkurmay Başkanõ Orgeneral Özkök, Balyoz darbe planõ iddiasõna ilişkin Hürriyet ve Milliyet gazetelerine konuştu. 2002 yõlõndan bugüne Genel- kurmay Başkanõ olarak yüzler- ce çalõşmanõn yapõlmasõ emrini verdiğini belirten Özkök, “Bu çalışmaları kuvvetler yapar. Genelkurmay Başkanı oturup plan hazırlamaz. Böyle her yıl onlarca kapsamlı plan vardır. Sadece yapılabileceği emrini verir ve sonuçta getirilen nihai raporu tetkik eder” dedi. De- mokrasi dõşõ bir plana bir Ge- nelkurmay Başkanõ’nõn onay vereceğini düşünmediğini be- lirten Özkök, “Getirilen rapor dış tehdit üzerine kurulu bir senaryoyu işliyordu. Basında yer alan iddialar ve planlar yoktu. Bu toplantı 1’inci Ordu Karargâhı’nda gerçekleşmiş- ti. Sonuç olarak bunun genel planlaması, sunumu ve icrası Kara Kuvvetleri’ndeydi” dedi. ‘Senaryoya inanmıyorum’ Genelkurmay Başkanlõğõ’nõn iddialarõ incelediğini belirten Özkök, resmi planlarõn dõşõna çõ- kanlara rastlanõrsa adli yollarõn gecikmeden işletileceğini, kurum olarak TSK’nin hassasiyeti ve iyi niyetinden kimsenin şüphe et- memesi gerektiğini söyledi. Orgeneral Özkök, Milliyet ga- zetesi yazarõ Fikret Bila’ya ver- diği ropörtajda da Balyoz planõ adõ altõnda yayõmlanan, “Cami bombalayacaklardı” senaryo- suna inanmadõğõnõ söyledi. Or- general Özkök’ün değerlendir- meleri özetle şöyle: “Seminer, plan tatbikatı, harp oyunu ru- tin çalışmalardır ve her yıl yapılır. Kurumsal rutin faali- yetlerdir. İddia edildiği gibi ca- mi bombalamak, kendi uçağı- nı düşürmek senaryoda yer almaz. Hiçbir Türk subayı böyle bir senaryo yazmaz. Ben basında yer alan cami bom- balama senaryosuna inanmı- yorum. Gündeme getirilen id- dialara gelince, savcıların ko- layca ortaya çıkarabilecekleri bir konudur. İddiaların bir tutarlılığı olduğu tespit edi- lirse savcılar ortaya çıkarır. Olay şu anda yargıya intikal etmiş durumda.” Emekli Tuğgeneral Eslen, Erdoğan’õn MGSB değerlendirmesini eleştirdi ‘İrticayı yok sayıyorlar’ SERTAÇ EŞ ANKARA - Emekli Tuğgeneral Nejat Es- len, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’õn “iç tehdit diye bir şeyin olamayacağı” yönün- deki değerlendirmesinin gerçek olmadõğõnõ söyledi. “Kaldırdım demekle iç tehdit or- tadan kalkmaz” diyen Eslen, “İrticayı teh- dit olmaktan çıkarmak istiyorlar” dedi. Eslen, Milli Güvenlik Siyaseti Belgesi’nin (MGSB) güncelleneceğinin açõklanmasõnõn ar- dõndan gündeme gelen tartõşmalarõ değerlen- dirdi. AB sürecinde 2004 yõlõndan sonra baş- layan istemlerin Türkiye’de açõlõm olarak gündeme getirilmeye başlandõğõnõ, MGSB’de- ki değişiklik istemlerinin de bu kapsamda de- ğerlendirilmesi gerektiğini anlatan Eslen, “AB raporları, Kürtler ve Aleviler azınlıktır diyordu. Açılımlar bu konuda geldi. Er- menistan, Kıbrıs diyordu, bu konularda da açılımlar peş peşe geliyor” diye konuştu. Es- len, Türk Silahlõ Kuvvetleri’nin (TSK) bu kap- samda sorun olarak görüldüğünü belirtti. İç Hizmet Kanunu’nun değiştirilmesi, MGSB’deki iç tehdit kavramõnõn değiştiril- mesi, askeri yargõnõn kaldõrõlmasõnõn, bütü- nün parçasõ olduğunu belirten Eslen, şu de- ğerlendirmeyi yaptõ: “Dış güdümlü süreç içerisinde ılımlı İslam modeline dönü- şürken laik, demokratik cumhuriyeti ko- ruma tepkilerine karşı irticayı tehdit ol- maktan çıkararak kendilerini koruma altına almaya çalışıyorlar. Başbakan’ın söylediği gibi iç tehdit kaldırılacaksa o za- man jandarma ve polise ne ihtiyaç var?” TSK’nin şu anda bir dönemeçte olduğunu anlatan Eslen, “Asıl sorun bu. TSK’nin önünde iki seçenek var. Birincisi laik, de- mokratik Cumhuriyetin koruyucusu ol- maya devam etmek, ikincisi ABD tarafın- dan empoze edilen yeni modele uyum sağ- lamak” değerlendirmesini yaptõ. Her ülkenin kendine özgü iç tehdidi bu- lunduğunu belirten Eslen, “Mesela Rus- ya’da etnik yapı bir tehdit unsuru olarak algılanır. ABD, içerden kaynaklanacak te- rör saldırılarını bir iç tehdit olarak algılar. İran’da rejimi değiştirmek için yabancı güç- lerin etkisindeki iç faaliyetleri bir iç tehdit olarak algılar” dedi. Her ülkenin kendi ka- rakterine göre bir iç tehdit anlayõşõ bulundu- ğunu, bunun rejimin korunmasõyla ilgili ol- duğunu belirten Eslen, “Ama bu rejim de- ğiştirilmek isteniyorsa o zaman bu mevcut tehdidi görmezden gelirsiniz. TSK’nin de ananevi görevi laik, demokratik Cumhu- riyeti korumaktır. Bu Cumhuriyetin ku- ruluş felsefesiyle ilgilidir” diye konuştu. HÜKÜMET, MGK KANUNU’NU DİKKATE ALMAK ZORUNDA BAHADIR SELİM DİLEK ANKARA - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’õn yeniden ele alõnacağõnõ açõkladõğõ Milli Gü- venlik Siyaset Belgesi’nin (MGSB) değiştirilmesi için, hü- kümetin, 2945 sayõlõ MGK ve MGK Genel Sekreterliği Kanu- nu’nun 2/a maddesinde yazõlõ “devletin milli güvenlik siya- seti” tanõmõnõ dikkate almasõ gerekiyor. Hükümetin dikkate almasõ gereken yasada Erdo- ğan’õn MGSB’den çõkarõlacağõ- nõ ifade ettiği “iç tehdit” kavra- mõ da yer alõyor. Milli Güvenlik Kurulu (MGK) Genel Sekreterliği’nin internet sitesinde yer alan değerlendir- melerde, “Hükümetler, demo- kratik sistem içerisinde bu bel- gede yapmak istedikleri deği- şiklikleri, her zaman 2945 sayılı MGK ve MGK Genel Sekre- terliği Kanunu’nun 2/a mad- desinde yazılı devletin milli gü- venlik siyaseti tanımı çerçeve- sinde yapmaya muktedirdir” görüşüne yer veriliyor. Erdoğan’õn MGSB’den çõka- rõlacağõnõ dile getirdiği “iç teh- dit” kavramõ, MGK Genel Se- kreterliği Kanunu’nun 2/a mad- desinde açõkça dile getiriliyor. Bu nedenle MGSB’de yapõlacak de- ğişiklikte MGK Genel Sekreter- liği Kanunu’nun 2/a maddesini de dikkate almak durumunda olan hükümet, “iç tehdit” kavramõnõ söz konusu belgeden çõkarmak için önce bu yasa maddesini de değiştirmek ya da yürürlükten kaldõrmak zorunda olacak. ‘İRTİCAİ FAALİYETLER İÇTE VE DIŞTA SÜRMEKTE’ ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - Başbakan Recep Tayyip Erdo- ğan’õn değiştirilmesini ye- niden gündeme getirdiği Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (MGSB), en son 2005 yõlõnda güncellendi. Erdoğan ve kabinesinin üyelerinin de onayladõğõ belgede Türkiye’nin yapõ- sõ, “tek devlet, tek millet, tek bayrak, tek dil” biçi- minde vurgulandõ. İç tehdit olarak görülen bölücülük ve irtica aynõ düzeyde so- run kaynağõ olarak kabul edilirken, “İrticai faali- yetler içte ve dışta sür- mektedir” tespiti yapõldõ. Başbakan Erdoğan’õn kaldõrõlacağõnõ söylediği iç tehdit konularõ kendisinin ve kabinesinin onayladõğõ son MGSB’de yer alõyor. MGSB’ye ilişkin son gün- celleme çalõşmalarõ 2004 yõlõnda gündeme geldi. AKP, AB’ye uyum gerek- çesiyle belgenin kõsaltõl- masõnõ ve ifadelerinin ge- nelleştirilmesini o dönem- de de istedi. Ancak yapõlan müzakereler sonucu bel- genin hacmi azalsa da içeriğinde ciddi bir deği- şiklik yapõlmadõ. Erdo- ğan’õn kaldõrõlacağõnõ açõk- ladõğõ iç tehditler ise 2005’teki MGSB’de bö- lücülük ve irtica başlõkla- rõyla yer aldõ. Bu iki tehdit unsurunun önem sõrasõ da eşit olarak belirtildi. YALMAN: ZAMANI GELİNCE KONUŞURUM Emekli Orgeneral Özkök’ün Balyoz planının muhatabı olarak göster- diği dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yalman da konuya ilişkin şöyle konuştu: “Özkök Paşa haklıdır. O dönemde Kara Kuvvetleri Komutanı ben olduğum için muhatap benim. Bu aşamada konuşmayı doğru bulmuyorum. Çünkü Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ, Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın bu konuyu araştırdığını, çalışma tamamlanınca sonuçların kamuoyu- na açıklanacağını söyledi. Bu açıklamayı bekliyorum. Genelkurmay kurumuna saygımdan bunu yapıyorum. O dönemde İlker Paşa da kurmay başkanımdı. O konuyu zaten yakından bilir.” Nüfus Cüzdanõmõ kaybettim, hükümsüzdür Çağatay TORUN ‘ASIL HEDEF EMASYA DEĞİL’ İstanbul Haber Servisi - Balyoz Darbe Planõ tartõşmalarõnda adõ geçen Emekli Orgeneral Çetin Doğan, AKP iktidarõ tarafõndan kaldõrõlmasõ düşünülen EMASYA Protokolü’ne ilişkin “Burada kaldırılmak istenen EMAS- YA değil aslında. İrticanın tehdit olmaktan çıkar- tılması var” dedi. Bir televizyon prog- ramõna katõlan Doğan, Balyoz planõyla ilgili dönemin Genelkurmay Başkanõ emekli Or- general Hilmi Öz- kök’ün “Şu anda konu yargıda olduğu için bir şey söylemek istemiyorum” sözlerine de üzüldüğünü belirtti. Doğan, “Ben ne sanık ne tanık durumundayım. Şu anda inceleme aşamasında” dedi. Başbakan Tayyip Erdoğan’õn, televizyondaki açõklamalarõndan ra- hatsõz olduğu yönündeki değerlen- dirmeye “Hakkımdaki suçlamalar çok vahim. Bunun için çıkıp ko- nuşmayacağım da ne için konuşa- cağım? Biz o dönemde hükümete demokrasinin zarar görmemesi yönünde uyarılar yaptık. İyi ni- yetliydik. Ki sonuçta koca parti Anayasa Mahkemesi’nde çok bü- yük yara aldı” yanõtõnõ verdi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türk Si- lahlõ Kuvvetleri’nin Aden Körfezi, Somali karasu- larõ, Arap Denizi ve mücavir bölgelerdeki görev süresini 1 yõl daha uzatõlmasõnõ öngören tezkere Meclis’te kabul edildi. Görüşmeler sõrasõnda konu- şan CHP’li Kemal Anadol, EMASYA protokolü- nün kaldõrõlmaya çalõşõlmasõnõ eleştirerek protoko- lün altõnda dönemin İçişleri Bakanõ Murat Başes- gioğlu’nun imzasõ olduğunu söyledi. Anadol’un “Kendiniz imzaladınız, kendiniz kaldırıyorsu- nuz” demesi üzerine Başesgioğlu, belgede bakan- lõk müsteşarõ Teoman Ünüsan’õn imzasõnõn bu- lunduğunu belirterek EMESYA protokolünün gü- venlik güçleri arasõnda koordinasyonu sağlamak amacõyla çõkarõldõğõnõ söyledi. Başesgioğlu “O şartlar içinde yine bu plan gelseydi, onaylanma- sı için müsteşara yine yetki verirdim” dedi. Genel Kurul’da EMASYA tartışması
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle