Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
GÜNDEM MUSTAFA BALBAY
Baştarafı 1. Sayfada
Gazeteci gazetecinin kurdudur desek sanırım
abartmış olmayız.
Örneğin ortaya bir plan çıkıyor. İçinde
gazetecilere yönelik bölümlerin de olduğu iddia
ediliyor. Buna göre gazeteciler ikiye bölünmüş;
kullanılacaklar ve etkisiz hale getirilecekler!
Gönül ister ki, her iki kesime konan gazeteciler
ortak bir bakış üretebilsin, şunu haykırabilsin:
- Gazetecinin başlıca görevi topluma
gerçekleri anlatmaktır. Gazeteci kimsenin, hiçbir
kesimin maşası değildir!
Bunun yerine, klasik ve giderek derinleşen bir
bölünmüşlüğü yaşıyoruz. Bu durum gazetecileri
her türlü planın parçası haline getiriyor.
Yeri geldikçe vurgulamaya çalışıyorum; bu
konuda temel görev meslek örgütlerine düşüyor.
Silivri’deki yargılanma sürecinde bu
bölünmüşlüğü ben de birebir yaşadım,
yaşamaya devam ediyorum.
Arşivinden banka hesaplarına kadar her şeyi
didik didik edilmiş bir kişi olarak bir kez daha,
gerekirse bir kez daha vurgulamak, yazmak,
haykırmak isterim ki, ben bir gazeteciyim.
Ürettiklerimle, yaşamımla, her şeyimle
gazeteciyim.
Gazeteciliği yapma biçimim, üslubum elbet
eleştirilebilir. Bir ülkede kaç gazeteci varsa o
kadar gazetecilik biçimi vardır.
Ocak ayının ikinci yarısında 2002 - 2003 yılları
yeniden tartışma konusu oldu. Ben, geçen yaz
gazeteciliğimi anlatmak için hazırladığım
“Gerilimli Yıllar” başlıklı yazı dizisinde, Aralık
2009’da yaptığım savunmada şunu vurguladım:
“Türkiye’nin yakın tarihinin en gerilimli dönemi,
2002 - 2004 arasıdır.”
Ardından da o dönem yaşananları özetlemeye
çalıştım.
Ben o günlerin her şeyini bilen gazeteci
miyim?
Kesinlikle hayır!
Ancak o gerilimli yıllarda mesleğini dürüstçe
yapan bir gazeteciyim.
Ben, “gerilim var” haberleri yaptığımda,
eleştirildim. Silivri davalarında da suçlandım.
Keşke, özellikle o dönemde olayların üzerine
gidilseydi. Ben haber alabildiğim kadarını okura
aktardım. Bugün iddia edilen planlardan haberim
yoktu. Ama biraz koku alan her gazetecinin
kolaylıkla saptayabileceği bir gerilim vardı.
Deyim yerindeyse ben, dağın ardından gelen
dumanı gördüm, haber verdim. Duman neydi,
altında ateş mi vardı, yoksa sönmeye yüz tutmuş
kül müydü? Bunları araştırmak yönetim
sorumluluğu olan kişilerin göreviydi. O dönem
bunlar yapılmadı, şimdi akla hayale gelmeyecek,
birazcık sağduyusu olan hiç kimsenin kabul
edemeyeceği komplolar, senaryolar, planlar
ortaya atılıyor.
Bütün bunların ışığında paylaşmak istediğim
bir çelişki var; benim gazeteciliğime yönelik kimi
eleştiriler, “bu haberi niye yazdı” yönünde; kimi
eleştiriler de, “madem elinde belge vardı, şu
haberi niye yazmadı” şeklinde!
Yorumu okura bırakırken, Mehmet Yılmaz’dan
Ruhat Mengi’ye, Oray Eğin’den Ergun
Babahan’a, Reha Muhtar’dan Yiğit Bulut’a,
Nail Güreli’den Eyüp Can’a olaylara farklı
açılardan bakan meslektaşlarımın, “gelinen
noktada” Balbay “tutuksuz yargılanmalı” diye
özetleyebileceğim yaklaşımlarına teşekkür
ediyorum, sadece kendim değil meslek
dayanışması açısından da seviniyorum.
Bir gazeteciyi herkes sevmez. Bu olanaksız bir
şey. Eğer herkes seviyorsa, bu sevinilecek bir
şey değildir. Böyle bir ortamdan yeni düşünceler
de doğmaz. Ancak herkes birbirinin gözünü
oymak zorunda da değil.
Ertuğrul Özkök’e yönelik yazılarda da
dikkatimi çekti; işin ortasını bir türlü bulamıyoruz.
Özkök’ün de anımsayacağını sanıyorum; İzmir
Fuarı’nın eskiden mutlaka uğranan yerlerinden
biri, “kahkahalar aynası”ydı. Büyükçe bir salonun
girişinde ve çıkışında normal iki ayna vardı,
içinde ise her biri ötekinden farklı aynalar... Biri
çok şişman gösteriyor, öteki zayıf, sıradaki çok
ince, ardından upuzun ve gövde kısa, boy uzun,
bacaklar 20 santim, bel 2 metre... Baktıkça
kahkahalar atardık.
Mesleğimizde ne yazık ki çoğumuz ötekine
kendi seçtiğimiz aynadan bakıp yorum
yapıyoruz.
Gülünç bir durum...
Ama komik değil!
GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK
Baştarafı 1. Sayfada
…“Son günlerde yargı erki, yasama ve
yürütmenin düşmanı olarak gösterilmeye
çalışılıyor… Yargıya olan hıncını düşman devlet
organıymış gibi sergileyenlere karşı, toplumu
yargıya sahip çıkmaya çağırıyoruz” diyor.
Medyada yeterince değerlendirilmeyen ilginç ve
önemli açıklamaya YARSAV, acaba neden gerek
gördü?
Yargı erkinin yasama ve yürütmeye düşman
davranışlar gösterdiğini kim sık sık söylüyor?
Önce soruları yanıtlamak gerekiyor.
YARSAV ad vermiyor ama kuşku yok; hedef, her
fırsatta yargıya saldıran RTE!
“Yargıya olan hıncını” sık sık sergileyen kim?
Başbakan!
RTE yarattığı dünyanın sivil vesayet altında
olduğu tanımlamasına öfkeli.
Geçen pazar yandaş ve sallabaş gazetecilere
konuşurken bu konudaki öfkesini başka bir hedefe
yüklenerek açığa vurdu.
Üstelik yargıya ilişkin düşüncelerini, eğilimlerini ve
amacını bir ölçüde daha da genişleten açıklamalar
yaptı.
“…Bu sivil vesayetin üzerinde başka bir vesayet
var...” “...Ne o? Yargı vesayeti. Sıkıntı burada.
Türkiye’yi yargı devleti olmaya gayret gösteren bir
zihniyetle karşı karşıya bırakmak istiyorlar…” dedi.
Sivil vesayet üzerine yazan kalemler ve genelde
medya sustu!
Başbakan’ın hışmına uğramaktansa var olduğuna
inansalar da sivil vesayetine karşı yargı vesayetini
getiren RTE’yi eleştiremezdi, sivil vesayeti
savunmayı elbette yeğleyemezdi medyamız.
Pazar günü RTE’ye yargı vesayeti zihniyeti nedir,
diye soran da olmadı zaten.
Zira o gün Başbakan’la buluşan yandaş ve
sallabaş gazetecilerin görevi, halkı aydınlatmak için
öne sürdüğü görüşleri sorular yönelterek
genişletmek değil… görevleri RTE’nin mesajlarını
halka duyurmaya aracı olmak!
Başarıyorlar da bu görevi...
RTE’nin tartışmaya açtığı kimi konularla ilgili
sorularını lütfetip çağrılacakları bir başka toplantıya
ertelemiş olacaklar ki…
…Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ni (MGSB); “ilk
gördüğünde ve bütünüyle değerlendirmeye
aldığında… hakikaten tüyler ürpertici tablolar
sergilediğini …” söyleyen Başbakan’a, belgeye
tüyler ürpertecek kadar tepki göstermesine neden
olarak neler içerdiğini sormak gereğini duymadılar.
MGSB’nin öncelikleri açıklandı. Örneğin iç
güvenliğe yönelik ayrıntıların başında şöyle bir
madde geliyor: “Türkiye’nin üniter yapısını,
demokratik, laik, hukuk devleti ilkelerini korumak ve
geliştirmek gereklidir.”
RTE’nin bu saptamaya itirazı yok; zira anayasanın
temel üç maddesi bu ilkeleri savunuyor ve kerhen
de olsa RTE, laiklik ilkesini savunur görünüyor.
Fakatttt… belgenin laiklikle doğrudan ilintili bir
başka maddesini okuyunca; işte o zaman RTE’nin
tüyleri ürpermiş olabilir.
Çünkü o madde, “İrticai faaliyetler içte ve dışta
sürmektedir” diyor.
Türkiye’de var olan, zaman zaman su üstüne
çıkan irticanın içte ve dışta faaliyetlerini
sürdürdüğünün saptanması... yaşamı boyunca
ülkede irtica olmadığına inanmış bir imam hatipli
olarak, -RTE’ye göre- bu madde ve hatta benzeri
bir madde yeni MGSB belgesinde asla yer
almamalı!
Bir başka maddede yine irtica tehlikesinden söz
ediliyor.
“Bölücülük ve aşırı sol akımların yanı sıra irtica
‘Türkiye’nin güvenliğini tehdit eden temel unsur’”
diye gösteriliyor. Olacak şey değil!
Sil bu maddeden irtica sözcüğünü RTE; Kürt
açılımını köstekleyecek bölücülük ifadesini bir güzel
yeni baştan yaz... hatta bugün Türkiye’de
bölünmeye yol açacak hiçbir hareketin olmadığını
çağrıştıran sözcükler, ifadeler buluver!
MGSB sorunu böylece RTE’nin kafasında
çoktaaan çözümlenmiştir.
Yaptığı, yapacağı, yapmakta oldukları sadece ve
sadece demokrasiyi genişletmek için mi?
Oysa, yaptıkları, yapacakları ve yapmakta
oldukları incelendiğinde…
…ortaya; Atatürk Cumhuriyeti’ni Atatürk
Cumhuriyeti olmaktan çıkarmaya, Atatürk
Cumhuriyeti’nin temel öğelerini silmeye yönelik
sonuçlar çıkıyor.
ankcum@cumhuriyet.com.tr
SAYFA 3 ŞUBAT 2010 ÇARŞAMBACUMHURİYET
8 HABERLERİN DEVAMI
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 3 Şubat
Oslo K -7
Helsinki K -3
Stockholm K -3
Londra Y 8
AmsterdamPB 6
Brüksel K 4
Paris Y 5
Bonn B 3
Münih K 3
Berlin K 2
Budapeşte K 0
Madrid Y 13
Viyana K 2
Belgrad PB 17
Sofya B 0
Roma Y 11
Atina Y 12
Zürih K 3
Moskova K -3
Aşkabat PB 18
Taşkent PB 11
Bakû PB 9
Bişkek PB 6
Tiflis PB 12
Kahire Y 20
Şam Y 18
İstanbul K 3
Edirne B 2
Kocaeli K 3
Çanakkale B 3
İzmir B 7
Manisa B 7
Denizli K 4
Zonguldak K 4
Sinop K 7
Samsun Y 9
Trabzon K 15
Giresun Y 14
Ankara K 1
Eskişehir K -1
Konya K 1
Sıvas K 4
Antalya Y 10
Adana Y 14
Mersin Y 14
Diyarbakır Y 9
Şanlıurfa Y 11
Mardin Y 9
Siirt Y 10
Hakkâri K 3
Van K 7
Kars K 3
Ülkemiz geneli par-
çalı ve çok bulutlu, Mar-
mara’nın doğusu, İç
Ege, Doğu Akdeniz, İç
Anadolu, Karadeniz,
Doğu ve Güneydoğu
Anadolu ile sabah sa-
atlerinde Batı Akdeniz
yağışlı geçecek. Yağış-
lar, yağmur ve sağa-
nak, Marmara’nın do-
ğusu, İç Ege, İç Ana-
dolu,Karadeniz’in iç ke-
simleri, Akdeniz’in iç
kesimleri, Doğu Ana-
dolu ile Zonguldak ve
Bartın çevrelerinde kar-
la karışık yağmur ve kar
şeklinde olacak.
1. KOŞU: F: Yadigaroğlu (4), P: Naturel Dancer (2), PP:
Yeni Mahalleli (5), S: Dark Ruler (1). 2. KOŞU: F: Gül-
zeycan (9), P: Kralõm (7), PP: Sönmezalp (8), S: Sevdacan
(10). 3. KOŞU: F: Lady Belluchi (7), P: De Nigris (5), PP:
Amsterdam (2), S: Western Gal (13). 4. KOŞU: F: Delici-
ous (3), P: Pandokrat (5), PP: Sirtaki (7), S: Mali Mali (4).
5. KOŞU: F: Sönmezer (5), P: Kayrahan (2), PP: Mertkal
(3), S: Gündüzhan (1). 6. KO-
ŞU: F: Montemira (6), P: Sõla
Kõz (13), PP: Next Star (9), S:
Nur Sabah (10). 7. KOŞU: F:
Chantago (4), P: Kanşav (1),
PP: Bulki (5), S: Set Point (6).
ALTILI GANYAN
9 7 3 5 6 4
7 5 5 2 1
8 2 7 3
10/2 13/1 4
Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, rutin çalışma diye değerlendirdiği
seminer ve plan tatbikatlarının kuvvet komutanlıklarınca yapıldığını belirtti
‘Muhatap Yalman’dõr’
İstanbul Haber Servisi - Eski
Genelkurmay Başkanõ Orgeneral
Hilmi Özkök, Balyoz Darbe Pla-
nõ iddiasõna ilişkin muhatabõn
dönemin Kara Kuvvetleri Ko-
mutanõ Orgeneral Aytaç Yal-
man olduğunu söyledi.
Eski Genelkurmay Başkanõ
Orgeneral Özkök, Balyoz darbe
planõ iddiasõna ilişkin Hürriyet ve
Milliyet gazetelerine konuştu.
2002 yõlõndan bugüne Genel-
kurmay Başkanõ olarak yüzler-
ce çalõşmanõn yapõlmasõ emrini
verdiğini belirten Özkök, “Bu
çalışmaları kuvvetler yapar.
Genelkurmay Başkanı oturup
plan hazırlamaz. Böyle her yıl
onlarca kapsamlı plan vardır.
Sadece yapılabileceği emrini
verir ve sonuçta getirilen nihai
raporu tetkik eder” dedi. De-
mokrasi dõşõ bir plana bir Ge-
nelkurmay Başkanõ’nõn onay
vereceğini düşünmediğini be-
lirten Özkök, “Getirilen rapor
dış tehdit üzerine kurulu bir
senaryoyu işliyordu. Basında
yer alan iddialar ve planlar
yoktu. Bu toplantı 1’inci Ordu
Karargâhı’nda gerçekleşmiş-
ti. Sonuç olarak bunun genel
planlaması, sunumu ve icrası
Kara Kuvvetleri’ndeydi” dedi.
‘Senaryoya inanmıyorum’
Genelkurmay Başkanlõğõ’nõn
iddialarõ incelediğini belirten
Özkök, resmi planlarõn dõşõna çõ-
kanlara rastlanõrsa adli yollarõn
gecikmeden işletileceğini, kurum
olarak TSK’nin hassasiyeti ve iyi
niyetinden kimsenin şüphe et-
memesi gerektiğini söyledi.
Orgeneral Özkök, Milliyet ga-
zetesi yazarõ Fikret Bila’ya ver-
diği ropörtajda da Balyoz planõ
adõ altõnda yayõmlanan, “Cami
bombalayacaklardı” senaryo-
suna inanmadõğõnõ söyledi. Or-
general Özkök’ün değerlendir-
meleri özetle şöyle: “Seminer,
plan tatbikatı, harp oyunu ru-
tin çalışmalardır ve her yıl
yapılır. Kurumsal rutin faali-
yetlerdir. İddia edildiği gibi ca-
mi bombalamak, kendi uçağı-
nı düşürmek senaryoda yer
almaz. Hiçbir Türk subayı
böyle bir senaryo yazmaz. Ben
basında yer alan cami bom-
balama senaryosuna inanmı-
yorum. Gündeme getirilen id-
dialara gelince, savcıların ko-
layca ortaya çıkarabilecekleri
bir konudur. İddiaların bir
tutarlılığı olduğu tespit edi-
lirse savcılar ortaya çıkarır.
Olay şu anda yargıya intikal
etmiş durumda.”
Emekli Tuğgeneral Eslen, Erdoğan’õn MGSB değerlendirmesini eleştirdi
‘İrticayı yok sayıyorlar’
SERTAÇ EŞ
ANKARA - Emekli Tuğgeneral Nejat Es-
len, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’õn “iç
tehdit diye bir şeyin olamayacağı” yönün-
deki değerlendirmesinin gerçek olmadõğõnõ
söyledi. “Kaldırdım demekle iç tehdit or-
tadan kalkmaz” diyen Eslen, “İrticayı teh-
dit olmaktan çıkarmak istiyorlar” dedi.
Eslen, Milli Güvenlik Siyaseti Belgesi’nin
(MGSB) güncelleneceğinin açõklanmasõnõn ar-
dõndan gündeme gelen tartõşmalarõ değerlen-
dirdi. AB sürecinde 2004 yõlõndan sonra baş-
layan istemlerin Türkiye’de açõlõm olarak
gündeme getirilmeye başlandõğõnõ, MGSB’de-
ki değişiklik istemlerinin de bu kapsamda de-
ğerlendirilmesi gerektiğini anlatan Eslen,
“AB raporları, Kürtler ve Aleviler azınlıktır
diyordu. Açılımlar bu konuda geldi. Er-
menistan, Kıbrıs diyordu, bu konularda da
açılımlar peş peşe geliyor” diye konuştu. Es-
len, Türk Silahlõ Kuvvetleri’nin (TSK) bu kap-
samda sorun olarak görüldüğünü belirtti.
İç Hizmet Kanunu’nun değiştirilmesi,
MGSB’deki iç tehdit kavramõnõn değiştiril-
mesi, askeri yargõnõn kaldõrõlmasõnõn, bütü-
nün parçasõ olduğunu belirten Eslen, şu de-
ğerlendirmeyi yaptõ: “Dış güdümlü süreç
içerisinde ılımlı İslam modeline dönü-
şürken laik, demokratik cumhuriyeti ko-
ruma tepkilerine karşı irticayı tehdit ol-
maktan çıkararak kendilerini koruma
altına almaya çalışıyorlar. Başbakan’ın
söylediği gibi iç tehdit kaldırılacaksa o za-
man jandarma ve polise ne ihtiyaç var?”
TSK’nin şu anda bir dönemeçte olduğunu
anlatan Eslen, “Asıl sorun bu. TSK’nin
önünde iki seçenek var. Birincisi laik, de-
mokratik Cumhuriyetin koruyucusu ol-
maya devam etmek, ikincisi ABD tarafın-
dan empoze edilen yeni modele uyum sağ-
lamak” değerlendirmesini yaptõ.
Her ülkenin kendine özgü iç tehdidi bu-
lunduğunu belirten Eslen, “Mesela Rus-
ya’da etnik yapı bir tehdit unsuru olarak
algılanır. ABD, içerden kaynaklanacak te-
rör saldırılarını bir iç tehdit olarak algılar.
İran’da rejimi değiştirmek için yabancı güç-
lerin etkisindeki iç faaliyetleri bir iç tehdit
olarak algılar” dedi. Her ülkenin kendi ka-
rakterine göre bir iç tehdit anlayõşõ bulundu-
ğunu, bunun rejimin korunmasõyla ilgili ol-
duğunu belirten Eslen, “Ama bu rejim de-
ğiştirilmek isteniyorsa o zaman bu mevcut
tehdidi görmezden gelirsiniz. TSK’nin de
ananevi görevi laik, demokratik Cumhu-
riyeti korumaktır. Bu Cumhuriyetin ku-
ruluş felsefesiyle ilgilidir” diye konuştu.
HÜKÜMET, MGK KANUNU’NU DİKKATE ALMAK ZORUNDA
BAHADIR SELİM DİLEK
ANKARA - Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan’õn yeniden ele
alõnacağõnõ açõkladõğõ Milli Gü-
venlik Siyaset Belgesi’nin
(MGSB) değiştirilmesi için, hü-
kümetin, 2945 sayõlõ MGK ve
MGK Genel Sekreterliği Kanu-
nu’nun 2/a maddesinde yazõlõ
“devletin milli güvenlik siya-
seti” tanõmõnõ dikkate almasõ
gerekiyor. Hükümetin dikkate
almasõ gereken yasada Erdo-
ğan’õn MGSB’den çõkarõlacağõ-
nõ ifade ettiği “iç tehdit” kavra-
mõ da yer alõyor.
Milli Güvenlik Kurulu (MGK)
Genel Sekreterliği’nin internet
sitesinde yer alan değerlendir-
melerde, “Hükümetler, demo-
kratik sistem içerisinde bu bel-
gede yapmak istedikleri deği-
şiklikleri, her zaman 2945 sayılı
MGK ve MGK Genel Sekre-
terliği Kanunu’nun 2/a mad-
desinde yazılı devletin milli gü-
venlik siyaseti tanımı çerçeve-
sinde yapmaya muktedirdir”
görüşüne yer veriliyor.
Erdoğan’õn MGSB’den çõka-
rõlacağõnõ dile getirdiği “iç teh-
dit” kavramõ, MGK Genel Se-
kreterliği Kanunu’nun 2/a mad-
desinde açõkça dile getiriliyor. Bu
nedenle MGSB’de yapõlacak de-
ğişiklikte MGK Genel Sekreter-
liği Kanunu’nun 2/a maddesini de
dikkate almak durumunda olan
hükümet, “iç tehdit” kavramõnõ
söz konusu belgeden çõkarmak
için önce bu yasa maddesini de
değiştirmek ya da yürürlükten
kaldõrmak zorunda olacak.
‘İRTİCAİ FAALİYETLER İÇTE VE DIŞTA SÜRMEKTE’
ANKARA (Cumhuri-
yet Bürosu) - Başbakan
Recep Tayyip Erdo-
ğan’õn değiştirilmesini ye-
niden gündeme getirdiği
Milli Güvenlik Siyaset
Belgesi (MGSB), en son
2005 yõlõnda güncellendi.
Erdoğan ve kabinesinin
üyelerinin de onayladõğõ
belgede Türkiye’nin yapõ-
sõ, “tek devlet, tek millet,
tek bayrak, tek dil” biçi-
minde vurgulandõ. İç tehdit
olarak görülen bölücülük
ve irtica aynõ düzeyde so-
run kaynağõ olarak kabul
edilirken, “İrticai faali-
yetler içte ve dışta sür-
mektedir” tespiti yapõldõ.
Başbakan Erdoğan’õn
kaldõrõlacağõnõ söylediği iç
tehdit konularõ kendisinin
ve kabinesinin onayladõğõ
son MGSB’de yer alõyor.
MGSB’ye ilişkin son gün-
celleme çalõşmalarõ 2004
yõlõnda gündeme geldi.
AKP, AB’ye uyum gerek-
çesiyle belgenin kõsaltõl-
masõnõ ve ifadelerinin ge-
nelleştirilmesini o dönem-
de de istedi. Ancak yapõlan
müzakereler sonucu bel-
genin hacmi azalsa da
içeriğinde ciddi bir deği-
şiklik yapõlmadõ. Erdo-
ğan’õn kaldõrõlacağõnõ açõk-
ladõğõ iç tehditler ise
2005’teki MGSB’de bö-
lücülük ve irtica başlõkla-
rõyla yer aldõ. Bu iki tehdit
unsurunun önem sõrasõ da
eşit olarak belirtildi.
YALMAN: ZAMANI GELİNCE KONUŞURUM
Emekli Orgeneral Özkök’ün Balyoz planının muhatabı olarak göster-
diği dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yalman da
konuya ilişkin şöyle konuştu: “Özkök Paşa haklıdır. O dönemde
Kara Kuvvetleri Komutanı ben olduğum için muhatap benim. Bu
aşamada konuşmayı doğru bulmuyorum. Çünkü Genelkurmay
Başkanı Orgeneral Başbuğ, Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın bu
konuyu araştırdığını, çalışma tamamlanınca sonuçların kamuoyu-
na açıklanacağını söyledi. Bu açıklamayı bekliyorum. Genelkurmay
kurumuna saygımdan bunu yapıyorum. O dönemde İlker Paşa da
kurmay başkanımdı. O konuyu zaten yakından bilir.”
Nüfus Cüzdanõmõ kaybettim, hükümsüzdür
Çağatay TORUN
‘ASIL HEDEF EMASYA DEĞİL’
İstanbul Haber Servisi - Balyoz
Darbe Planõ tartõşmalarõnda adõ
geçen Emekli Orgeneral Çetin
Doğan, AKP iktidarõ tarafõndan
kaldõrõlmasõ düşünülen EMASYA
Protokolü’ne ilişkin “Burada
kaldırılmak istenen EMAS-
YA değil aslında. İrticanın
tehdit olmaktan çıkar-
tılması var” dedi.
Bir televizyon prog-
ramõna katõlan Doğan,
Balyoz planõyla ilgili
dönemin Genelkurmay
Başkanõ emekli Or-
general Hilmi Öz-
kök’ün “Şu anda
konu yargıda olduğu için bir şey
söylemek istemiyorum” sözlerine de
üzüldüğünü belirtti. Doğan, “Ben ne
sanık ne tanık durumundayım. Şu
anda inceleme aşamasında” dedi.
Başbakan Tayyip Erdoğan’õn,
televizyondaki açõklamalarõndan ra-
hatsõz olduğu yönündeki değerlen-
dirmeye “Hakkımdaki suçlamalar
çok vahim. Bunun için çıkıp ko-
nuşmayacağım da ne için konuşa-
cağım? Biz o dönemde hükümete
demokrasinin zarar görmemesi
yönünde uyarılar yaptık. İyi ni-
yetliydik. Ki sonuçta koca parti
Anayasa Mahkemesi’nde çok bü-
yük yara aldı” yanõtõnõ verdi.
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türk Si-
lahlõ Kuvvetleri’nin Aden Körfezi, Somali karasu-
larõ, Arap Denizi ve mücavir bölgelerdeki görev
süresini 1 yõl daha uzatõlmasõnõ öngören tezkere
Meclis’te kabul edildi. Görüşmeler sõrasõnda konu-
şan CHP’li Kemal Anadol, EMASYA protokolü-
nün kaldõrõlmaya çalõşõlmasõnõ eleştirerek protoko-
lün altõnda dönemin İçişleri Bakanõ Murat Başes-
gioğlu’nun imzasõ olduğunu söyledi. Anadol’un
“Kendiniz imzaladınız, kendiniz kaldırıyorsu-
nuz” demesi üzerine Başesgioğlu, belgede bakan-
lõk müsteşarõ Teoman Ünüsan’õn imzasõnõn bu-
lunduğunu belirterek EMESYA protokolünün gü-
venlik güçleri arasõnda koordinasyonu sağlamak
amacõyla çõkarõldõğõnõ söyledi. Başesgioğlu “O
şartlar içinde yine bu plan gelseydi, onaylanma-
sı için müsteşara yine yetki verirdim” dedi.
Genel Kurul’da
EMASYA tartışması